Adli Yıl Açılış Töreniyargıtay Başkanı Ali Alkan: İdari Nitelikli Takdire Bağlı Tasarruflara... - Son Dakika
Güncel

Adli Yıl Açılış Töreniyargıtay Başkanı Ali Alkan: İdari Nitelikli Takdire Bağlı Tasarruflara...

Adli Yıl Açılış Töreniyargıtay Başkanı Ali Alkan: İdari Nitelikli Takdire Bağlı Tasarruflara...

2014-2015 Adli Yıl Açılış Töreni'nde saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunmasının ardından, Kültür ve Turizm Bakanlığı Devlet Çoksesli Korosu'nun konser verdi.

01.09.2014 11:57
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

2014-2015 Adli Yıl Açılış Töreni'nde saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunmasının ardından, Kültür ve Turizm Bakanlığı Devlet Çoksesli Korosu'nun konser verdi. Törene Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Danıştay Başkanı Zerrin Güngör, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Anayasa Mahkemesi üyeleri Yargıtay Daire Başkanları, Üyeleri, Danıştay Daire Başkanları ve Üyeleri ile çok sayıda yargı mensubu ve milletvekilleri katıldı. Törende konuşan Yargıtay Başkanı Ali Alkan,

devlet işleyişinde kişilerin geçici makamların ise kalıcı olduğu gerçeğinin "mahkeme kadıya mülk değildir" özdeyişi ifade edildiğini belirtti. Konuşmasında dile getireceği konuların yargının görev ve sorumluluklarına yönelik sorun ve isteklere ilişkin olduğunu belirten Alkan, istek ve eleştirilerin şahıstan şahsa değil, makamdan makama iletilen konular olarak değerlendirilmesini istedi. İnsanların bir toprak parçası üzerinde tesis ettikleri egemenliğin meşruiyeti ve modern anlamda devlet olarak kabulünün hukuk ile mümkün olduğunu ifade eden Alkan, tarih boyunca devletin, kendi sınırını zorlayan karakteri ile hukukun, adaleti sağlamak, hak ve özgürlükleri korumak için sınırlayan ve denetleyen yapısı çatışmış, çatışmanın getirdiği arayışlar insanlığı demokrasi ve hukuk devleti denilen denge ve kontrol sistemine ulaştırıldığını vurguladı.

-HUKUK GÜVENLİĞİ-

En üstün varlık olarak kabul edilen insanın, huzur ve güvenliğini sağlamak için oluşturulan devletler, adalet üzerine kaim olduklarını belirten Alkan Osmanlı Devleti gibi uzun süre yaşayan devletlerin adil oldukları sürece varlıklarını devam ettirdiğini anımsattı. Devlet işleyişinin sürekli ve etkin biçimde denetlenmesi devletlerin ayakta kalmalarının önemli kriterlerinden birisi olduğunu vurgulayan Alkan, Anayasanın 2'nci maddesinde, Türkiye

Cumhuriyetinin demokratik, laik ve sosyal bir devlet olması yanında "hukuk devleti" olduğunun da açıkça belirtildiğini anımsattı. Hukuk devletinin, bireyi esas alan, faaliyetlerinde hukuk kurallarına bağlı, denetlenebilen, hak ve özgürlükleri güvence altına alan, vatandaşlarına hukuk güvenliğini sağlayan, yönetimde keyfiliği engelleyen ve kendisini hukukla sınırlayan devlet olduğunu vurgulayan Alkan, hukuk devletinin, hukuku olan devletten daha ileri bir anlam ifade ettiğini belirtti. Bu anlamın, normları ve yüksek standartları sözleşmelerle kabul edilmiş uluslararası toplumun, ya seçkin ve örnek gösterilen ya da sorunlarını hâlâ aşamamış bir üyesi olma konusundaki bir tercihi içerdiğini belirten Alkan, hukukun başlı başına bir amaç değil, adalet için bir araç olduğunu belirtti.

-KUVVETLER AYRILIĞI-

Hukukun, nihayetinde birey, toplum ve devlet arasındaki ilişkileri düzenleyen bir mekanizma sunduğunu belirten Alkan, bu düzenin öncelikle kuvvetler ayrılığı ile sonra da uluslararası güvencelere bağlanmış insan haklarını koruma mekanizmaları ile sağlandığını ifade etti.

Hukuk devletinde bir davranışın karşılığı, kamu görevlilerinin keyfi tutumlarına veya konjonktüre göre değil önceden belirlenmiş açık, anlaşılır ve herkese eşit uygulanan kurallar çerçevesinde görüleceğinin altını çizen Alkan, sözlerine şöyle devam etti:

"Hukuki güvenlik ilkesi bu koşullar altında sağlanır. Hukuk devleti ilkesinin gerçekleştirilmesi, insan haklarının güvence altına alınması ve özgürlüklerin korunması ancak demokratik rejimlerde mümkündür. Demokrasinin vazgeçilmez ilkelerinden birisi de kuvvetler ayrılığıdır. Anayasamızca da benimsenmiş olan kuvvetler ayrılığı ilkesi, egemenlik yetkisinin devlet erkleri arasında hiyerarşik olarak değil işbölümü ve işbirliği içerisinde kullanılması olarak tanımlanmıştır. Bu ilke devlette farklı erklerin bulunduğu, özgürlüklerin güvence altına alınabilmesi için de bu erklerin birbirinden ayrı ve müstakil organlara verilmesi gerektiği düşüncesine dayanmaktadır. Yasama, yürütme ve yargı erkleri önceleri tek bir otorite tarafından kullanılırken; demokrasi düşüncesinin gelişmesiyle erklerin birbirinden bağımsız çalışması olgusu gerçekleşmiştir. Bu ilkenin temel amacı, egemenliğin bir kimsede, bir zümrede, bir erkte toplanmasına izin Verilmemesidir."

-YÜRÜTMENİN ETKİSİ ALTINDA OLAN BİR YARGININ, KEYFİ VE HUKUKA AYKIRI EYLEM VE İŞLEMLERE KARŞI GERÇEK BİR DENETİM İFA ETMEZ-

Anayasa'ya göre "egemenliğin, kayıtsız şartsız milletin olduğunu anımsatan alkan, egemenliği Türk milleti adına doğrudan kullanma yetkisinin yalnız yasamaya hasredilmiş olmadığını, yargının da bu yetkiyi bağımsız mahkemeler aracılığıyla kullandığını ifade etti.

Denetimin, ileri demokrasinin teminatı olduğunu belirten Alkan, yargının bağımsızlığını ortadan kaldırmak veya yürütmeye bağlı bir yargı oluşturmak, yargı denetiminden kaynaklanan meşruiyeti hafife almak olacağını kaydetti. Yürütmenin üstlendiği yetkinin kullanılma koşullarından ve meşruiyet kaynaklarından birinin de, millet adına karar veren bağımsız yargının denetimi olduğunu belirten Alkan, demokrasinin vazgeçilmez unsuru olan seçimlerin de yargıç güvencesinde yapıldığını anımsattı. Yargının en küçük ilçedeki biriminden yüksek mahkemelerine kadar kullandığı yetkinin, egemenlik yetkisi olduğunu ifade eden Alkan, yargının bu yetkiyi Anayasa gereğince milletten alır ve başka bir erkin onayına ihtiyaç duymadan millet adına kullandığını anımsattı. Tarihin, hukukla sınırlanmamış bir yönetimin vatandaşları için büyük bir tehdit haline geldiğine pek çok defa tanıklık ettiğini ifade eden Alkan, "Hukukun bu sınırlayıcı işlevinin tek güvencesi kuvvetler ayrılığı ve bunun doğal sonucu olan yargı bağımsızlığıdır. Denetim ve denge sisteminin en önemli sacayaklarından biri olan bağımsız yargı da, demokratik sistemlerde bireylerin hak ve özgürlüklerinin çoğunluğun tahakkümüne karşı en büyük güvencesidir. Yürütmenin etkisi altında olan bir yargının, keyfi ve hukuka aykırı eylem ve işlemlere karşı gerçek bir denetim ifa etmesi beklenemez. Böyle bir sistemde hiç kimsenin hak ve özgürlüklerinin koruma altında olduğu da söylenemez" dedi.

-YARGININ YAPACAĞI SEÇİMLERE İLİŞKİN MÜDAHALE GİRİŞİMLERİ ENDİŞEYLE KARŞILANMAKTA-

Anayasada, yürütme organının sorumluluğu ile yargı ve yasama organlarının sorumluluklarını birbirinden ayırdığını kaydeden Alkan, bütün ileri demokrasilerde olduğu gibi Türkiye'nin anayasasında da yasama organı ile yargı organı doğrudan icra organları olmadığından vicdani rahatlık içerisinde çalışabilmeleri için birtakım hak ve yetkilerle donatıldığını vurguladı. Yasamanın sahip olduğu ve yasama dokunulmazlığı olarak ifadesini bulan bu hakkın, yasama üyelerinin görevlerini yaparken hiçbir baskı altında olmadan hareket etmelerini amaçladığını belirten Alkan, yargı erkinin sahip olduğu hakkın ise yargı bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı olarak ifade edildiğini hatırlattı. Kuvvetler ayrılığının tabii sonucu olarak yargı erkinin diğer erkler üzerinde denge ve denetleme görevini yerine getirebilmesi için bağımsız olmasının gerektiğini ifade eden Yargıtay Başkanı, yargı bağımsızlığının, hâkimlerin yasama ve yürütme dâhil hiçbir makam, merci veya kişiden emir ve talimat almadan ve hiçbir baskı hissetmeden Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre karar verebilmelerini ifade ettiğini kaydetti. 1943 yılından beri yapılan adli yıl açış konuşmalarının ortak noktasını kuvvetler ayrılığı ve yargı bağımsızlığının oluşturduğunu anımsatan Alkan, sözlerine şöyle devam etti:

"Anayasa ve yasalarda düzenlemeler yapılsa da demokratik hukuk devleti diye tanımladığımız ülkelerdeki yargı bağımsızlığı standartlarını bir türlü yakalayamıyoruz. Yürütmenin bir kısım temsilcileri, yetkili soruşturma makamları tarafından verilmiş bir talimat olmadan yargıya polis operasyonu yapılabileceğini kamuoyu önünde açıklayabilmektedir. Yargıyı isteğe göre dizayn etmek için yargı kurumları üzerinde baskı oluşturulmak istenmesi, yargının kendi içerisinde yapacağı seçimlere ilişkin müdahale girişimleri endişeyle karşılanmaktadır. Buna karşılık yargı bağımsızlığı ve hukuk devleti olmadan gelişmiş ülke olunamayacağına ilişkin düşünce sahiplerinin olması da bizleri

ümitlendirmektedir."

-YARGIYA GEREKLİ ÖZEN GÖSTERİLMİYORSA SESSİZLİĞİ KORUMAK NASIL MÜMKÜN OLACAK?-

Yargı kararlarındaki hataların yine yargının kendi denetim sistemi içerisinde giderilmensin beklenmesi gerektiğini belirten Alkan, bu hususların yargı bağımsızlığına müdahale için gerekçe yapılmaması gerektiğini ifade etti. Son zamanlarda Yargıtay Kanunu ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu'nda yapılan değişiklikler ile yargıya müdahale girişimlerinin, sorunları çözmekten çok artıracak nitelikte olduğunu belirten Alkan, "Yargı bağımsızlığına müdahale niteliği taşıyan konularda, yargının susmasını ve sadece kararları ile konuşmasını beklemek, ancak; demokrasiye, kuvvetler ayrılığına ve hukukun üstünlüğüne gerçek anlamda bağlılığın yaşandığı ortamlarda haklılık kazanabilir. Evet, yargı sadece kararlarıyla konuşmalıdır. Çünkü yargının millet adına karar verme fonksiyonu, gündelik tartışmaların uzağında, sakin ve korunmuş bir ortamda çalışmasını gerektirmektedir. Zira o, yasama ve yürütmeyi denetleyen bir erk olarak mehabetini korumak durumundadır. Yargının sükûnet ihtiyacına gerekli özen gösterilmiyorsa veya bu ihtiyaç umursanmıyorsa, sessizliği korumak nasıl mümkün olacaktır?" sorusunu yöneltti.

-YARGIYI KONUŞMAYA ZORLAYAN UYGULAMALAR VAR-

Mehabet denilen olgunun, biraz da muhataplardan beklenmesi gereken bir özene işaret etmesi gerektiğini belirten Alkan, sözlerine şöyle devam etti:

"Bir yasa önerisinin yüksek yargının yere indirileceği şeklinde sunulması, birkaç sene önce verilmiş bir Yargıtay kararının güncel bağlamda yakışıksız bir biçimde anılması, yargısal kararlarla kabul edilmiş olguların mevcut olmadığının ilan edilmesi, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığına gölge düşürecek yakıştırmaların alenen yapılıp soruşturmacıya hukuka uygun tek bir delil sunulmaması, yüksek yargı için öngörülen yapısal değişikliklerin kurumsal görüşler alınmadan gerçekleştirilmesi, yüksek yargıdaki muhtemel seçim süreçleri ve yüksek yargıçların seçime ilişkin özgür tercihleri önemsenmeden takvim öngören yasalar yapılması, Yargıtay'daki unvan ve görevler için yıllar içinde yerleşmiş ve kabul gören sürelerin müktesepler dikkate alınmadan ve hiçbir ihtiyaca dayanmadan değiştirilmesi, idari nitelikli takdire bağlı tasarruflara bile müdahale edilmesi gibi hususlar, yargıyı konuşmaya

zorlayan uygulamalar değil midir?"

Kaynak: ANKA

Son Dakika Güncel Adli Yıl Açılış Töreniyargıtay Başkanı Ali Alkan: İdari Nitelikli Takdire Bağlı Tasarruflara... - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement