AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı - Son Dakika
Politika

AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı

AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı

Genel Başkan ve Başbakan Davutoğlu: (5) "(Musul Başkonsolosluğu personelinin kurtarılması) Bu paralelci zihniyet şu günlerde yaptıkları yayınlarla bu operasyonu hem küçük düşürmek, hem arkasında başka saikler arama çabasına halen devam ediyor.

26.09.2014 14:38
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, Musul Başkonsolosluğu personelinin kurtarılmasına ilişkin, "Bu paralelci zihniyet şu günlerde yaptıkları yayınlarla bu operasyonu hem küçük düşürmek, hem arkasında başka saikler arama çabasına halen devam ediyor. Bunlar milletle üzülmeyi, milletle sevinmeyi bilmediler, öğrenmediler, anlaşılan öğrenemeyecekler ama biz onlara öğreteceğiz" dedi.

Davutoğlu, Genel Merkez'de düzenlenen AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda, en kritik dönemde, rehineler dolayısıyla kendisiyle ilgili gensoru verildiğini söyledi.

"Gensorunun Meclis'te açık konuşulmasını istediler. İstediler ki ben orada öyle şeyler söyleyeyim ki rehinelerimizin can güvenliği tehlike altına girsin. Bütün söyledikleri yalan çıktı. Nasıl bir ihanet içinde oldukları şimdi çok daha açık ortaya çıktı" ifadelerini kullanan Davutoğlu, bu zaman zarfında basiretle süreci yönettiklerini bildirdi.

Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Cumayı cumartesiye bağlayan gece, saat 23.30'daki beklediğimiz bir süreçti, hatta Azerbaycan seyahatini iptal etmeyi düşünmüştüm ama onun doğurabileceği başka yanlış algılamalar olacaktı. MİT Müsteşarımızdan gelen telefonla müjdeli haberi aldığımızda sabaha kadar da süreci takip ederek, yöneterek mutlu sona ulaştık. 'Şimdi herkesin bir şekilde bu bayramı yaşama vaktidir' demiştim onlarla buluştuğumuzda.

Sayın Kılıçdaroğlu aradı, tebrik etti, ben de bu tebriği dolayısıyla kendisine teşekkür ettim. Geçmişte yaptıkları yanlış değerlendirmeler, hatalar ne olursa olsun o telefon, paylaşma en azından takdire şayandı. Aynı tavrı Sayın Bahçeli'den beklerdim. Aynı tavrı Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığına talip olan Sayın Demirtaş'dan beklerdim. Bu milletin bayramıydı. O tek tek o kişilerin, kurtarılanların bayramı değildi. Ama o bayramdan sonra dahi öyle ifadelerle karşılaştık ki gerçekten siyasi kültür adına üzüntü duydum."

Bir kez daha sürece katkıda bulunan herkese teşekkür ettiğini bildiren Davutoğlu, "Öncelikle rehinelerimizi ve herbirini tekrar buradan kucaklıyorum. Onların ailelerine, sabırla devletlerine güvendikleri için, MİT Müsteşarlığımız başta olmak üzere Genelkurmay Başkanlığımıza, Dışişleri Bakanlığımıza, İçişleri Bakanlığımıza, her bir ferdine teşekkür ediyorum. MİT Müsteşarlığımızı bizzat ziyaret ederek o operasyona canını ortaya koyarak katkıda bulunanları bizzat ödüllendirdim. Bu devlet kendisi için çalışanı, bu millet kendisi için ter dökeni de ödüllendirmeyi bilmeli. Hepsini tekrar buradan tebrik ediyorum" diye konuştu.

"MİT Müsteşarımız hakkında ne tür fitneler çıkarıldığını hepiniz biliyorsunuz. Şimdi birçok şey daha iyi anlaşılıyor" ifadelerini kullanan Davutoğlu, "MİT Müsteşarımıza geçmişte bu tür yayınlarla saldıranların, bu operasyon sonrasında dahi son bir iki gün içinde yaptığı yayınlara baktığınızda nasıl bir yalan ve iftira kampanyası yürüttükleri gözler önüne açıkça seriliyor. Bu paralelci zihniyet, şu günlerde bile yaptıkları yayınlarla bu operasyonu hem küçük düşürmek hem arkasında başka saikler arama çabasına hala devam ediyor. Bunlar milletle üzülmeyi, milletle sevinmeyi bilmediler, öğrenmediler, anlaşılan öğrenemeyecekler ama biz onlara öğreteceğiz" değerlendirmesinde bulundu.

-"Hiçbirinde Türkiye'nin sorumluluk payı yoktur"

Suriye ve Irak'ın Türkiye'nin komşuları olduğunu ve böyle kalacağını dile getiren Davutoğlu, "Suriye ve Irak'ın halklarının kaderi bizim kaderimizdir. Suriye ve Irak'ta etnik ve mezhebi çatışma varsa, dini gerilim varsa Anadolu topraklarında biz rahat ve huzur içinde olamayız" dedi.

Bu bilinçle Irak'ta 2003 müdahalesinden bu yana bütün Iraklıların sürece etkin şekilde katılmasını arzu ettiklerini ve bunun için çalıştıklarını vurgulayan Davutoğlu, şunları kaydetti:

"2005'te Irak'taki Sünni grupları toplayarak Şiilerle bir barış içinde seçime gitmelerini ve iç savaş, o zamanki mezhep çatışmasını durduran bizdik. Sünnileri, grupların meclise girmek suretiyle radikal eğilimlerden uzaklaştırılması için çaba sarf eden bizdik. O zaman Başbakan Başdanışmanı olarak bizzat bütün o çalışmaları yürüttüm. Daha sonraki dönemlerde Irak'ta Kürt bölgesel yönetimi ile merkezi hükümet arasındaki her ihtilafı çözmek için çaba sarf eden bizdik. Irak'ta demokrasiye saygı gösterilmesi ve bütün kesimlerin hükümet yapılanması içinde yer almasını söyleyen bizdik. Irak'ta Maliki döneminde yürütülen mezhepçi politikaların radikalleşmeye yol açacağı konusunda kardeşçe uyarılarda bulunan bizdik ama dinlemediler. Şimdi dinlemeyenler hem Irak halkına büyük bedel ödetilmesine yol açtılar hem de bugünkü açmazla karşı karşı bıraktılar bölgeyi ve bizi. Bunun hiçbirinde Türkiye'nin sorumluluk payı yoktur. Hep yapıcı bir şekilde Irak'ın bütününe yardım etmeye çalıştık, yardım etmeye devam edeceğiz."

-"Etnik temelli yaklaşım yoktur ve olmayacaktır"

Suriye'nin de aynı şekilde olduğunu anlatan Davutoğlu, "Daha Suriye'de hiç kimse harekete geçmemişken Beşşar Esed'i, orduyla halkı karşı karşıya getirmemek için çalışan, çaba sarf eden bizdik. O zaman herkes köşesinde olayları seyrederken Suriye'nin düşeceği ateşi gördüğümüz için defaatlerce Dışişleri Bakanı olarak Şam'a ben gittim. Saatlerce ikna etmeye çalıştık, 'Bu halkı orduyla karşı karşıya getirmeyin' diye. 'Mezhepçi politikalar takip etmeyin' diye" şeklinde konuştu.

Buna rağmen kendilerinin mezhepçi politikalar takip etmekle itham edildiğini belirten Davutoğlu, "Halbuki Beşşar Esed mezhep değiştirmedi ki. Halkını öldürmediği zaman da en yakın dostumuzdu. Halkını öldürdüğünde de haklı olarak biz Suriye halkının yanında yer aldık" değerlendirmesinde bulundu.

Mısır'da da mezhepçi politika takip etmediklerini anlatan Davutoğlu, hiçbir zaman Türkiye'nin ve Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin siyasetinde mezhep ve etnik temelli yaklaşım olmadığını ve olmayacağını bildirdi.

Mülteciler ilk geldiği andan itibaren bütün dünyayı harekete geçmeye çağırdıklarına işaret eden Davutoğlu, "Ama bunlara rağmen ne uluslararası toplum harekete geçti, kimyasal silah saldırısı yapılmasına rağmen, ne Suriye'deki rejim ve Maliki yönetimi geniş toplum kesimlerini içselleştirecek, sürece sokacak bir çaba içine girdi, ne de uluslararası aktörler ve bölge aktörleri böylesi bir gayretin ve çabanın içinde oldu. Bütün bu yanlışlıklar IŞİD gibi bir terör örgütünü sahneye çıkardı" diye konuştu.

Suriye halkını, Irak halkını tarih boyu bildiklerini dile getiren Davutoğlu, Bağdat, Şam, Halep, Musul'da Müslümanlar ile Hristiyanların, Şiiler ile Sünnilerin ya da Nusayrilerin nasıl yan yana yaşadığını bildiklerini kaydetti.

Davutoğlu, "Şam sokaklarını adım adım bilirim. Halep'i adım adım bilirim. Musul'u adım adım bilirim. Buralarda cami ile kilise yan yandı. Buralarda Sünniler ile Şiiler yan yana yaşarlardı. Telafer'de Sünni Türkmenler ile Şii Türkmenler omuz omuza yaşardı. Niye aralarına fitne girdi?" dedi.

Bunun sorumlularını açık şekilde tartışmak durumunda olduklarını belirten Davutoğlu, yıllarca her platformda "Geniş kesimleri şu veya bu mezhepe sahip diye dışlarsanız, radikalizmin önünü açarsınız" dediklerini, bunu anlatmaya çalıştıklarını söyledi.

-"Bunları öne çıkardığımız için bu bela bize bulaşmadı"

"İşte burada IŞİD terör yapılanması veya diğer başka terör yapılanmaları ortaya çıktı. Bizi hep 'Niye açık bir tavır koymuyorsunuz?' diye eleştirenler, olayları da takip etmiyorlar" diyen Davutoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Geçen sene ekim ayında, Bakanlar Kurulu kararı var, 2013 Ekim'inde; daha hiçbir ülke yapmamışken IŞİD ile tanımlamayı açık ve net bir biçimde yaptık. Ama sadece bir terör yapılanmasına karşı çıkmak yeterli olmuyor. Bir terör örgütünü tasfiye ettiğinde başkası çıkar. Terörün ve radikalizmin tek ilacı içselleştirici siyasettir, bütünleştirici siyasettir, bütünleştirici kültürdür, ortak vatandaşlık, eşit vatandaşlık ideailidir, ortak tarihdaşlık bilincidir. İşte biz çözüm sürecinde bunları öne çıkardığımız için bu bela bize bulaşmadı veya bulaşmasını engellemeye çalışıyoruz, bu gayretle de sürdüreceğiz, hiç kimsenin bu konuda tereddütü olmamalıdır.

Suriye, Irak ve bütün Ortadoğu bölgesine, Kafkaslara ve diğer bölgelere yaklaşımımızın üç temel esası vardır. Ulusal güvenliğimiz için her türlü tedbiri alırız. Bunun için de hiç kimseye bir şey sormadan sadece ve sadece Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin ve aziz milletimizin güvenliğini düşünür ve her türlü tedbiri alırız."

"İkinci prensip, Suriye ve Irak'taki kardeşlerimiz hangi etnik ve mezhebi ve dini kökenden gelirse gelsin kimsenin değil Türkiye'nin şefkatine ve himayesine ihtiyaç hissederlerse, bu himayeyi de biz sağlarız" ifadelerini kullanan Davutoğlu, "Onlar bizim kardeşimizdir. Ezelde kardeşimizdir, ebede kadar da kardeşimiz olacaktır. İster Halep'teki Arap olsun ister Bayırbucak'taki Türkmen olsun ister Kobani'deki, Haseki'deki Kürt olsun, ister yine Lazkiye'deki Nusayri, Arap Alevisi olsun ister Humus'taki Hristiyan olsun, hepsi bizim için kardeştir, komşudur, dosttur, akrabadır. Onların huzuru bizim huzurumuzdur. Bunun için ne gerekiyorsa her şeyi yapmaya devam edeceğiz" dedi.

-"İstikrar adası olarak kalabilmemizin şartı"

Üçüncüsünün, bölgesel istikrar ve huzur olduğunu dile getiren Davutoğlu, Türkiye'nin son 12 yıl içinde demokrasisi, ekonomik kalkınması ve aktif dış politikasıyla yükselen bir güçken, çevresinin ateş çemberi olduğuna dikkati çekti.

"Kolay değil, bir ateş çemberinin ortasında bir istikrar adası olmayı başarabilmek, becerebilmek ve bunu koruyabilmek... Aziz milletimiz bunu takdir ediyor" diye konuşan Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Bir taraftan bunu korurken bir taraftan da şunu biliyoruz; bu sürdürülebilir bir durum değil. Bizim istikrar adası olarak kalabilmemizin şartı, çevrede huzur ve istikrarın temin edilmesidir. Herhangi bir askeri operasyon ve çözüm, nihai kertede bölgeye huzur ve istikrar getirme perspektifi taşıyorsa bunu destekleriz. Ama palyatif çözümlerle şimdilik kamuoyuna dönük bazı hamleler şeklinde bir yaklaşımla benimsenirse, bununla ilgili kanaatlerimizi açık yüreklilikle söyleriz, konuşuruz.

Artık Ortadoğu bölgesinde herhangi şekilde petrol veya başka gerekçelerle yürütülen stratejilerin, yaklaşımların karşısında Ortadoğu bölgesinin ve bütün çevre bölgelerin karşılıklı diyalog ve hep savunduğumuz, bunun için hükümetlerarası toplantılar tertip ettiğimiz, sınırlarımızın ekonomik ve kültürel açıdan tamamıyla bütünleştirici sınırlar olması, siyasi açıdan bu sınırlara saygı gösterilmesine dayalı bölgesel vizyonumuzu koruma kararlılığımız vardır. Dolayısıyla ulusal güvenliğimiz ne tedbir gerektiriyorsa bunu atacağız."

Genelkurmay Başkanlığı, MİT Müsteşarlığı, İçişleri Bakanlığıyla sürekli temas halinde olduklarını, dün de toplantılar yaptıklarını ifade eden Davutoğlu, Suriyeli ve Iraklıların geleceği ve huzuru için ne gerekiyorsa yapacaklarını, bölgesel huzur ve istikrar için de alınacak tedbirleri uluslararası toplumla paylaşarak artırmaya devam edeceklerini bildirdi.

Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Nasıl son 42 gün içindeki bütün bu sınavlardan bir ders mahiyetinde ahlak, erdem, insanlık, siyaset, siyasi hikmet, basiret ve stratejik akılla çıkmışsak ve dün gece Genel Merkez'den eve dönerken gece 01.30 civarında, yolda taksi durağında şoför emekçi kardeşlerimiz durdurdu, 'Bir çay içelim' dediler. Oturduğumuzda gerçekten taksi şoförü, o emekçi kardeşlerimiz en iyi kamuoyu anketörleridir, herkes bunu bilir. Herkesi dinlerler, herkesi konuşurlar. Bir çay ikramından sonra şunu söylediler:  'Son 1,5-2 ay içinde yaşananlar Türkiye'de siyasete olan güveni artırdı. Her kesimde olağanüstü bir rahatlama ve güven duygusu var. Geçen sene Gezi ile başlayan o türbülans beklentisi içinde olanların şeyi bitti, herkes rahatladı. Bu rahatlığı sürdürmeye çalışacağız. Bunun için Sayın Cumhurbaşkanımızla birlikte, Hükümetimizle eğer bizim bu diyalog, işbirliği ve erdemli siyaset anlayışımıza cevap verirlerse muhalefet partilerimizle, toplumun her kesimiyle diyalog içinde Türkiye'nin bu istikrarlı yapısını korumaya devam edeceğiz. Her kesime açığız. Hiçbir kesime kapalı değiliz. Hiç kimse bizim için dışarıda değildir, hepsi bu ülkemizin aziz vatandaşlarıdır, herkes ve herkes de bu dönem içinde inşallah şu çalışmaları da tamamladıktan sonra oturacağız, konuşacağız, ortak dertlerimiz, görüş ayrılıklarımız varsa bunları da aşacağız."

Davutoğlu, "Çevremizde yaşananlar herkes için gerçekten bir uyarı, aynı zamanda bir ikaz, aynı zamanda bir ders niteliğindedir. Eğer bir ülke vatandaşları omuz omuza verirlerse kimse ona engel olamaz ama ihtilafa düşerlerse de maalesef çevre ülkelerde gördüğümüz durumlarla karşı karşıya kalırız. Bu imtihanı AK Parti kadroları 42 gün içinde örnek bir şekilde verdiler" değerlendirmesinde bulundu.

-"Kadrolarımız kongre hesaplarıyla ülkenin geleceğini riske atmaz"

"Şimdi yeni bir dönemdeyiz" diyen Davutoğlu, ilçe ve il kongrelerinin başlayacağını hatırlattı.

Bu süreç içinde, ilçe ve il kongrelerinde görev değişimi olacaksa, Ankara'da üst düzeyde gerçekleşen bayrak değişimindeki bilinçle olmasını istediklerini belirten Davutoğlu, "Hiçbir ilçe kongremizde, il kongremizde küçük hesapların yer almasını görmek istemiyorum. Aksine beldelerimizden ilçelerimize genel merkeze kadar her kademede gerektiğinde hayır için yarışalım, ola ki bir şey olursa kucaklaşmayı bilelim ama üç ilkeyi, değeri hiçbir zaman unutmayalım: Ehliyet, liyakat, sadakat" diye konuştu.

Ehil olan birisi sadık değilse büyük zarar vereceğini, sadakat var diye ehliyet ve liyakatin gözardı edilmesi durumunda ise bir müddet sonra parti ve teşkilatlarda zaaf ortaya çıkacağını ifade eden Davutoğlu, artık çok büyük bir birikimi barındıran bir siyasi tecrübeleri olduğunu, bu süreci AK Parti'ye yakışır vakar ve olgunluk içinde yürütme görev ve sorumluluğunun il başkanlarının üzerinde olduğunu söyledi.

İl başkanlarına bu konuda güvendiğini belirten Davutoğlu, bu süreçte herhangi bir şekilde ehliyet ve liyakat esaslarına aykırı tavırlar ya da küçük hesaplar olmayacağını kaydetti.

Kongrelerin kendileri için yenilenme vesileleri olduğunu dile getiren Davutoğlu, şunları söyledi:

"Siyaseten belki seçime giderken kongre yapmak bazıları için risk gibi görülebilir. Biz özellikle bunu istedik. Biliyoruz ki bizim kadrolarımız kongre hesaplarıyla seçimi ve ülkenin geleceğini riske atmaz. Çünkü biliyoruz ki bizim kadrolarımız tam tersi kongrelerdeki enerjiyi seçime taşır. İnşallah bu kongreler şubat ayının ortalarında tamamlandığında o zaman da seçim seferberliği başlamış olacak. Ben mümkün olduğu kadar bütün illerimize ve büyük ilçelerimize gelmeye çalışacağım; ya kongreler ya da seçim kampanyaları vesilesiyle hep sizlerle beraber olacağım ama oralarda emaneti üstlenme görevi sizin omuzlarınızdadır. Bunu şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da en iyi şekilde üstlenecğinize dair güvenimiz tamdır. Nihayetinde şunu söylemek isterim: Hoşgeldiniz, sefalar getirdiniz. Şimdi selam ile dönünüz. Vilayetlerinize, şehirlerinize, onların baş eğmeyen dağlarına, aziz sularına, ırmaklarına, bereketli ovalarına ve güzel insanlarına bizden selam iletiniz. Allah yar ve yardımcınız olsun."

- Ankara

Kaynak: AA

Son Dakika Politika AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement