'Balyoz Planı" Davasında Gerekçeli Karar - Son Dakika
Güncel

'Balyoz Planı" Davasında Gerekçeli Karar

Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nce yeniden görülen "Balyoz Planı" davasına ilişkin hazırlanan gerekçeli kararda, "Bir kısım dijital veriler içinde ıslak imzalı belgelerin taranmış şekilde bulunduğu anlaşılmıştır.

06.05.2015 17:14
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nce yeniden görülen "Balyoz Planı" davasına ilişkin hazırlanan gerekçeli kararda, "Bir kısım dijital veriler içinde ıslak imzalı belgelerin taranmış şekilde bulunduğu anlaşılmıştır. Bu belgelerden asılları elde edilemeyen belgelerle ilgili olarak sanıklara aidiyeti yönünden imza incelemesi yapılamadığından, sanıklarla doğrudan bağlantısı kurulamadığından delil niteliği bulunmadığı düşünülmüştür" tespitine yer verildi.

Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nce hazırlanan 750 sayfalık gerekçeli kararda, mahkumiyet hükmüne konu gerekçeli kararda, "seminerde gerçek kişiler ve gerçek siyasi partilerin isimlerinin kullanılması" başlığı altındaki açıklamada, seminer kayıtları incelendiğinde gözaltına alınacak kişi ve kuruluşlar, gözaltına alınacak gazeteciler, yararlanılacak basın mensupları, cezaevi, fırın, hastane, itfaiye gibi birçok kurum ve kuruluşlar, korunması gereken hassas bölgeler gibi birçok listenin bulunduğu ve bu listelerin seminerde tartışıldığının beyan edildiği belirtildi.

Kararda, tüm seminer kayıtları incelendiğinde olasılığı en yüksek senaryonun gerçekleştiği ifade edilerek, "Sıkıyönetimin ilan edildiği var sayılan jenerik bir plan oynandığından bu konuşmaların askeri mevzuat sınırları içinde kaldığı düşünülmüştür. Seminerlerde gerçek kişi isimlerinin kullanılmaması gerekiyor ise de bunun kullanılmış olmasının sanıkların atılı suçu işledikleri anlamına gelmeyeceği düşünülmüştür" denildi.

Donanma Komutanlığı'nda ve sanıkların evlerinde yapılan aramalarda, dijital deliller içinde yer alan suça konu darbe planlarının ıslak imzalı örneklerinin elde edilemediği kaydedilen gerekçeli kararda, darbe planları ile eklerin sadece dijital veriler içinde yer aldığı ve gazeteci Mehmet Baransu tarafından teslim edilen belgeler, yapılan aramalar sonucu elde edilen belgelerden ıslak imzalı olmayan, bilgisayar çıktısı şeklinde olan belgelerin sanıklarla doğrudan bağlantısı kurulamadığından, delil niteliği bulunmadığının düşünüldüğü ifade edildi.

Gerekçeli kararda, şu ifadelere yer verildi:

"Bir kısım dijital veriler içinde ıslak imzalı belgelerin taranmış şekilde bulunduğu anlaşılmıştır. Bu belgelerden asılları elde edilemeyen belgelerle ilgili olarak sanıklara aidiyeti yönünden imza incelemesi yapılamadığından, sanıklarla doğrudan bağlantısı kurulamadığından delil niteliği bulunmadığı düşünülmüştür. Islak imzalı olması nedeniyle delil niteliği taşıyan bir kısım belgelerle ilgili olarak yapılan kriminal incelemeler sonucu belgelerdeki imzaların ve yazıların belgelerde belirtilen kişilere ait olmadığı belirlenmiştir. Bu belgelerinde sanıkların aleyhine delil oluşturmadığı, sahte olarak oluşturulmuş olabileceği düşünülmüştür. Dosyada mevcut olan, sanıklara aidiyeti belirlenen ve ıslak imzalı olması nedeniyle delil niteliği taşıyan belgelerin hiçbirinin sanıkların üzerine atılı suçu işlediklerini ispatlar yeterlilikte olmadığı düşünülmüştür."

Kararda, ele geçirilen bir kısım ıslak imzalı belgelerin ilgili fişleme şeklindeki belgeler olduğu, fişleme şeklindeki bu belgelerin tek başına sanıkların üzerine atılı suçu işlediklerinin kabulü için yeterli görülmediği tespitinde bulunuldu.

Kapatılan İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nin gerekçeli kararında suç tarihinin ağustos 2003 yılı ve öncesi olarak gösterildiği ancak gerekçeli kararın içeriğinde ağustos 2003'ten sonra da sanıkların suça konu darbe planları üzerinde güncelleme yaptıklarının belirtildiği ve güncellenmenin hangi tarihte son bulduğuna ilişkin bir değerlendirme yapılmadığı vurgulanan kararda, şunlar kaydedildi:

"Sanıkların gerek plan semineri, gerekse diğer delillerle ilgili olarak dijital delillerle bağlantı kurulmaksızın yüklenen suçu oluşturup oluşturmadıkları yönünden değerlendirme yapıldı. 'Diğer delillerin sanıkların cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasına kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs ettikleri veya bu suçu işlemek amacıyla anlaştıklarının kabulü için yeterli olmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır."

Kararın sonuç bölümü

Gerekçeli kararın "tüm delillerin değerlendirilmesi üzerine varılan sonuç" kısmında, siyasi tarihte birçok kez darbeler nedeniyle demokrasinin kesintiye uğradığı belirtildi.

Bu darbelerin gerek demokrasi, gerekse hukuk ve insan hakları konusunda Türkiye'yi çok geriye götürdüğü ve toplumda derin yaralar açtığı vurgulanan gerekçeli kararda, "Hiçbir gerekçe ve neden ordunun halkın seçimle getirdiği hükümetlere karşı darbe girişiminde bulunmasını haklı ve meşru gösteremez. Hükümetlerin anayasal düzene aykırı hareket ettiklerinin belirlenmesi halinde anayasada bu duruma karşı gidilecek hukuki yollar belirtilmiş olup hukukun dışına çıkılması mümkün değildir" ifadesine yer verildi.

Gerekçeli kararda, siyasi tarihte darbelere sık sayılabilecek sayıda rastlandığından toplumda bu konuda bir ön yargı oluştuğu aktarılarak, dava konusu olaya da ön yargılardan arınmış, tarafsız olarak yaklaşılması ve hukuki çerçevede değerlendirme yapılması gerektiği vurgulandı.

Kararda, delillerin değerlendirilmesi sonucu sanıkların yüklenen "Türkiye Cumhuriyeti İcra Vekilleri Heyetini Cebren Iskat veya Vazife Görmekten Cebren Men Etmeye teşebbüs", 765 Sayılı TCK'nun 171. maddesinde düzenlenen "ittifak" veya 5237 Sayılı TCK'nnn da 316. maddesinde düzenlenen "suç için anlaşma" suçlarını işledikleri yönünde mahkumiyetlerine yetecek, şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı, bu nedenle sanıklar hakkında verilen mahkumiyet hükümlerinin iptali ile yüklenen suçları işlediklerinin sabit olmaması nedeniyle beraatleri yönünde hüküm kurulmasının uygun görüldüğü açıklandı.

Sanık Hakan Büyük hakkında, "Türkiye Cumhuriyeti icra vekilleri heyetini cebren ıskat veya vazife görmekten cebren men etmeye teşebbüs" suçundan açılan davada, sanığın "suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme" suçundan cezalandırıldığı hatırlatılan gerekçeli kararda, sanığın bu suçu yönünde de mahkumiyetine yetecek, şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gerekçesiyle beraatine karar verildiği belirtildi.

Sanık Süha Tanyeri'ye ait defterin, kim olduğu belirlenemeyen kişi veya kişilerce komutanlık dışına çıkarıldığı kaydedilen gerekçeli kararda, şunlar kaydedildi:

"11 ve 17 nolu CD'lerin üzerindeki yazı makinesiyle yazılan yazıların, sanıklarla aidiyet kurulmasını sağlamak amacıyla yazdırıldığının kesin olarak belirlendiği, yargılamanın yenilenmesi aşamasında düzenlenen bilirkişi raporundan diğer dijital delillerin de gerçeğe aykırı olarak oluşturulduğu yönünde mahkememizde kuvvetli şüphe oluştuğundan bu dijital delillerle ilgili Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulunulmasına karar verilmiştir."

Kararda, mahkeme heyetinin, bu kapsamda, aralarında eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan, eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına, MHP İstanbul Milletvekili emekli Korgeneral Engin Alan, emekli Orgeneral Ergin Saygun, emekli Orgeneral Bilgin Balanlı ve emekli Kurmay Albay Dursun Çiçek'in de bulunduğu 236 sanığın, yüklenen suçu işledikleri sabit olmadığından beraatine karar verdiği hatırlatıldı.

Tüm sanıklar hakkında kapatılan İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nin verdiği mahkumiyet hükmünün iptaline karar verildiği aktarılan gerekçeli kararda, 11 ve 17 nolu CD'ler üzerindeki el yazılarının yazı makinesi ile sanık Süha Tanyeri'ye ait not defterinden kopyalanarak sahte olarak oluşturulduğu anlaşıldığından, sahteciliği yapan kişi veya kişiler belirlenerek haklarında yasal işlem yapılması için Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunulmasına hükmedildiği kaydedildi.

(Bitti)

Kaynak: AA

Son Dakika Güncel 'Balyoz Planı' Davasında Gerekçeli Karar - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement