Başbakan Yardımcısı Akdoğan: (3) - Son Dakika
Politika

Başbakan Yardımcısı Akdoğan: (3)

Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, Çözüm Süreci'ne ilişkin, "Bu süreç eğer varsa, toplumsal bir destek varsa, güven varsa, bu Tayyip Erdoğan'a, AK Parti'ye, Ahmet Davutoğlu'na duyulan güvenin neticesidir, HDP'ye duyulan güvenin neticesi değildir" dedi.

09.05.2015 00:46
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, Çözüm Süreci'ne ilişkin, "Bu süreç eğer varsa, toplumsal bir destek varsa, güven varsa, bu Tayyip Erdoğan'a, AK Parti'ye, Ahmet Davutoğlu'na duyulan güvenin neticesidir, HDP'ye duyulan güvenin neticesi değildir" dedi.

NTV'de katıldığı "Meydanların Sesi" programında soruları yanıtlayan Akdoğan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı kimsenin Çözüm Süreci'ne karşı bir pozisyona indirgeyemeyeceğini söyledi.

Akdoğan, "Bu süreç eğer varsa, toplumsal bir destek varsa, güven varsa, bu Tayyip Erdoğan'a, AK Parti'ye, Ahmet Davutoğlu'na duyulan güvenin neticesidir, HDP'ye duyulan güvenin neticesi değildir" ifadelerini kullandı.

Burada birtakım dış faktörlerin de etkin olduğu kanaatini taşıdığını vurgulayan Akdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Silah bırakma fikriyatı, silah bırakmaktan önce fikriyatın gelişmesi önem taşır. 2013 Nevruzunda aslında Öcalan bu mesajı vermişti. 'Artık bu iş silahla olmaz, diğer yöntem öne çıkmalıdır'. PKK sözünde durmadı, Türkiye'yi terk etmedi. 'Eylemsizlik' dedi, karakol basmanın dışında her türlü baskıyı ve şiddeti bölgede uyguladı. Kobani olayları oldu. Hükümet mecburen İç Güvenlik Paketi çıkarmak zorunda kaldı. Böyle baktığımızda sürekli bir ayak direme durumu vardı. Bunun birkaç dış etkiyle olduğunu düşünüyorum. Bir tanesi, süreci sabote etmek isteyen birtakım odaklar ve çevreler var. 'PKK devre dışında kalırsa bu döner beni vurur, yani Türkiye bu sorunu çözmemeli. Bu başka tarafların başını ağrıtmamalı' düşüncesinde olan bazı yapılar. İkincisi, 'denklemden çıkarsa PKK, bölgede enstrüman olarak kullanıyorum, mesela IŞİD'e karşı, denklemden çıkmamalı PKK' diye düşünen yapılar var. Üçüncüsü, 'Türkiye bu sorunu kendi imkan ve kabiliyetiyle çözecek, ben de bunun parçası olmalıyım'. Kandil'e bu açıdan etki yapmaya çalışanlar var."

Akdoğan, en önemli şeyin, 2013 yaklaşımı, o fikriyatın gelişmesine engel bölgede yaşanan gelişmeler olduğunu aktararak, "Kobani olayları, Irak ve Suriye'de yaşananlar, tekrar silahın ön plana çıkması. Silah olmazsa burada tutunulamaz fikrinin gelişmesi. Örgütün ciddi bir şekilde ayak dirediğini düşünüyorum. Hem bölgesel gelişmelerden dolayı hem de 'Örgütsel amaçlarım var. Bir sürü insanı dağa çıkardım. Ölüme gönderdim, insanları öldürttüm. Onun için bir motivasyon gerekiyor. Ben bu çözümü niye kabul edeyim? Elimde silah var, bu amacıma zorla ulaşırım'. Bu bir yanılgı ve buna birkaç defa kapıldı" şeklinde konuştu.

"Ne kadar farklı düşünüyorlar, ondan da emin değilim"

Silvan saldırısına ve daha önceki süreçlerin bozulmasına işaret eden Akdoğan, "(Bununla ben hedeflerime ulaşırım). Bununla çok hareket ettiler. Ne oldu? Devlet tokadı bastı, bir yılda bin 500 kayıp verdiler. Devrimci halk savaşının da hikaye olduğu anlaşıldı veya amaçlarına ulaşamadılar. Burada devlet güvenlik tedbirleri arasında her şeyi yapmaya muktedirdir. Bugün de gereken tedbirleri alır. Bu sorun demokratik siyaset kanalları ile çözülsün diye bir çaba var. Bu çabaya da güç vermek lazım. Kandil'in ben buna yanaşmadığını düşünüyorum halen" dedi.

Akdoğan, "Silahsızlanma kongresi toplanmayacak denildiğinde Demirtaş tepki göstermeli miydi?" sorusuna da "Kandil'e bunların direnebilme, farklı bir şey söyleme güçleri olduğunu sanmıyorum. Ne kadar farklı düşünüyorlar, ondan da emin değilim. Kendi içlerinde birtakım zorluklar üretiyor. Öcalan çağrı yapıyor, neredeyse bir ay karşılık bulmuyor. Bunları görerek hareket etmek gerekiyor" yanıtını verdi.

Aslolanın toplumun kandırılmaması olduğuna dikkati çeken Akdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Toplumun bu sürece güvenmesini merkeze oturtmak zorundayız. Çünkü demokratik bir ülkede millete rağmen bir şey yapamazsınız. Milleti ikna etmeniz gerekiyor. Birtakım açıklamalar, olaylar toplumu irite ediyor ve o desteği aşağı çekiyor. Toplum şu açıdan müsterih olmalı. 'Ben yaptım oldu' denecek bir sistem yok. Bir şey olacaksa Meclis marifetiyle olacak. Gizli kapaklı, mal kaçırır gibi, birtakım tavizler, pazarlıklar olacak gibi evhama kapılmaya gerek yok. Bunlar olacaksa Meclis'te olacak. Anayasa değişecekse Meclis'te olacak. Millete gidilecekse millete gidilecek. Kapalı kapılar ardında çok yanlış oluyor, sözler veriliyor gibi algılanmaması lazım. Ama siyaset kurumu da her konuyu özgürce tartışmalı. Bu noktaya geldik, artık Türkiye'de konuşulmadık bir şey yok. Meclis'te bunların söylemediği bir şey kalmadı. Dağdaki adamdan daha ileri laflar söylüyorlar. Türkiye bu kapasiteye ulaştı. Meclis'e, kendimize güvenmemiz lazım. Toplumsal desteği arkamızda tutmamız gerekiyor."

"Kolaysa gel kendin yap"

"Küçük bir parti veya elinde silah bulunan bir örgüt var, 'şunu bunu yap' diyor. veya eli silahlı bir örgüt var, sana dikte ediyor. Böyle bir ilişki biçimi olmaz. Kolaysa gel kendin yap" ifadelerini kullanan Akdoğan, "Paydaşları burada. Bölgedeki STK'lar, bütün toplum kesimleri, aktörleri hepsi sürecin paydaşıdır. 'Devletle örgüt bir yere kapandı, kendi kendilerine bir şeyler yapıyorlar' gibi bir şeyle bu süreç başarıya ulaşmaz. Bütün bu kesimler, bu sürecin paydaşıdır ve o toplumsal desteği de bunlar oluşturuyorlar. Biz bunun bilincindeyiz. Burada doğru literatürü kullanmak da önemli. Görüşme ve diyalog diyeyim çünkü diğer kavramları kullanmak istemiyorum. Görüşme ve diyalog çok boyutlu olarak devam ediyor" şeklinde konuştu.

Akdoğan, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın Diyanet İşleri Başkanlığı'na yönelik eleştirilerini nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine de insanların birçok şeyi önerebileceğine, kurumlarla ilgili fikirleri olabileceğine işaret ederek, "Ancak birçok şey yan yana geldiği zaman bir siyasi tasavvur oluşuyor. 'Din dersini kaldır, imam hatiplerin orta kısmını kapat, Diyanet'i kapat', bunlar biriktiği zaman başka bir toplum mühendisliği ortaya çıkıyor. Millet de bundan rahatsızlık duyuyor" dedi.

"Başarı, hedefle ölçülen bir şey"

Başarının, siyasi partilerin belirlediği hedefle ölçülen bir şey olduğunu dile getiren Akdoğan, şöyle devam etti:

"Bizim için sadece birinci parti olmak başarı değil. İktidarı güçlü bir şekilde korumak, anayasayı değiştirmek için çoğunluğa uluşmak gibi farklı kategoriler var. Neticede birinci olmak ve iktidarı korumak en önemli siyasi başarıdır. 'Birinci oldum ama milletvekili az', bu başarı olarak sayılmaz. Bu geriye gidiş olarak görülür. Bizim iktidarı korumamız, amacımıza ulaştığımız anlamına gelir. Anayasayı değiştirebilecek çoğunluğa ulaşmamız da hedeflerimizin gerçekleşmesi anlamına gelir. CHP ve MHP, 'bir puan daha fazla alabilir miyim, geriye düşmeyeyim de yeniden liderlik kavgası başlamasın' derdinde. Bunların bütün derdi bu. HDP için de baraj meselesi bu."

Başbakan Yardımcısı Akdoğan, seçimlerde merak edilen iki konu olduğunu ifade ederek, bunlardan birinin; 'AK Parti ne kadar güçlü çıkacak, iktidarı koruyacak mı?' sorusunun cevabı, diğerinin de HDP'nin baraj sorunu olduğunu kaydetti.

Akdoğan, "Ben AK Parti'nin güçlü bir şekilde devam edeceğini, HDP'nin ise barajı geçemeyeceğini düşünüyorum" dedi.

(Bitti)

Kaynak: AA

Son Dakika Politika Başbakan Yardımcısı Akdoğan: (3) - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement