Bilim, Sanayi ve Teknoloji Eski Bakanı Ergün Açıklaması - Son Dakika
Politika

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Eski Bakanı Ergün Açıklaması

Bilim, Sanayi ve Teknoloji eski Bakanı ve AK Parti Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün, partisine karşı kırgın olduğu yönündeki iddiaların gerçeği yansıtmadığını belirterek, "Bilakis bu bizim partimiz. Bizim bu partide gözyaşımız var, alın terimiz var, emeğimiz var" dedi.

16.03.2015 14:07
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Bilim, Sanayi ve Teknoloji eski Bakanı ve AK Parti Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün, partisine karşı kırgın olduğu yönündeki iddiaların gerçeği yansıtmadığını belirterek, "Bilakis bu bizim partimiz. Bizim bu partide gözyaşımız var, alın terimiz var, emeğimiz var" dedi.

Ergün, Meclis'te gazetecilerle yaptığı sohbette, "17 Aralık Sıfır Noktası" adlı kitapta kendisiyle ilgili yer alan bölüme değindi.

Söz konusu bölümde Başbakan ile aralarında, "Ben bu adamlarla aynı kabinede bulunmam" ve "Yargı kararları olmadan bürokratları görevden almam" şeklinde diyalog yaşandığı yönündeki iddiaları yalanlan Ergün, bunların gerçeği yansıtmadığını ifade etti.

Partisine karşı bir kırgınlığının olmadığını kaydeden Ergün, "Bilakis bu bizim partimiz. Bizim bu partide gözyaşımız var, alın terimiz var, emeğimiz var. Partinin program çalışmalarından tutun da bugüne kadar her iktidar döneminde, en zor zamanlarında, en sevinçli zamanlarında bizim partimiz oldu ve olmaya devam edecek" dedi.

-"Kitabı okuyanlarla kitabı cımbızlayanlar arasında fark var"

Bakanlıktan ayrıldığı için küskünlük duymasının mümkün olmadığının altını çizen Ergün, bu dönemde sivil hayata hazırlandığını ifade etti.

"Yani ben zaten Başbakanımıza gidip 'bize bir zaman tanıyın da sivil hayata hazırlanalım' fikrinde olan bir insandım. Bugün de aynı fikirdeyim" diyen Ergün, üç dönem kuralının gelmesinden de hiçbir sıkıntı duymadığını ifade etti. Yoğun bir milletvekilliği döneminin ardından insanın nefes alması gerektiğini kaydeden Nihat Ergün, siyasetin parlamenter olmayan boyutunun da bulunduğunu, katkı vermeye devam edeceğini belirtti.

"Adım Adım Siyaset" adlı bir kitap kaleme aldığını ve gençlik yıllarından itibaren Bakanlık sürecine kadar dolu dolu yaşamış bir insan olarak olaylara bakış açısını anlattığını belirten Ergün, şöyle devam etti:

"Ben sadece olayları anlatmak istemedim kitapta. Olayın üzerine bir analiz koymak ve bu analizin üzerine de gerekiyorsa öneri yapmak.

Bu kitapta kimseye dönük bir eleştiri yoktur. Doğrudan bir şahsı, bir kurumu, bir yapıyı hedef alan bir eleştiri yoktur. Diyelim kitabın son bölümünde 17-25 Aralık hadisesine nasıl bakacağız? Cemaatler-tarikatlar meselesine nasıl bakacağız? Kriminal boyuttan bakabilirsiniz, ben kriminal boyuttan bakmıyorum, o boyut zaten başka bir alanda yürüyor. Ben olaya başka bir zaviyeden bakıyorum. Bunun için de ülkemiz için bir tehdit var mı bu olayların içinde, bir fırsat var mı? Tehdit nerede var, fırsat nerede var, bunları görmeye çalışıyorum. Ama kitabı okuyanlarla kitabı cımbızlayanlar arasında da fark var.

Ergün, kitabın tamamı okunmadan haberler yapıldığını, anafikrinin anlaşılması için esirin tamamının okunması gerektiğini söyledi.

"Başbakanımızla aramızda öyle bir diyalog yaşanmadı"

Nihat Ergün, "Özellikle 17-25 Aralık süreci yaşandıktan, kabine değişikliği yapıldıktan sonra sizin özellikle Gülen grubu ve paralel yapılanmayla ilgili olarak gelinen yeni noktayı tasvip etmediğiniz, parti içinde buna karşı çıktığınız hatta dönemin Sayın Başbakanı Erdoğan'a itirazlarınızı ilettiğiniz yönünde haberler çıktı. Partinin temel yaklaşımı ile sizin durduğunuz nokta birbirine zıt noktalar mı?" şeklindeki soru üzerine, şunları söyledi:

"Bakın 17 Aralık oldu, ben Bakandım o zaman. 24 Aralık tarihinde Kocaeli Ticaret Odası'nda kapsamlı bir değerlendirme konuşması yaptım. O konudaki değerlendirmelerim son derece nettir, hala da aynı yerdeyim. Olaya nasıl bakıyorum; kitaba da bunu koydum.

Ama şimdi bakıyorum yeni kitaplar çıkıyor. Yeni çıkan kitaplar herhalde bazen Bakanlık değişiminin bir küskünlüğe, bir kırgınlığa yol açtığı düşünülerek yazılmış olan kitaplar bunlar. Kendi eksenlerinde yazılmış olan kitaplar. 'Olsa olsa' yöntemiyle yazılmış olan kitaplar.

Mesela 17 Aralık olayı Bakanlar Kurulu'nda hiç tartışılmadı. 17 Aralık'tan sonra 26 Aralık'ta görev değişikliği yapıldı, ben Bakanlığı bıraktım. 17 Aralık'la 26 Aralık arasında hiçbir Bakanlar Kurulu toplantısı yapılıp da bu mesele, 17 Aralık meselesi tartışılmadı. Dolayısıyla Başbakanla bizim aramızda veya başka arkadaşlarla aramızda 17 Aralık meselesinin hiçbir müzakeresi yapılmadı. İlgili Bakanların hiçbir müzakeresi Başbakanla bizim aramızda yapılmadı. Başbakanla, ilgili arkadaşlar konuşmuş olabilirler, ama bizim bir müzakeremiz olmadı.

Bizim bir müzakeremiz olmayınca o zaman bütün diyaloglar üretilmiş oluyor, böyle bir müzakere olmadı ki o diyalog gerçekleşmiş olsun. Aynı kitapta bir başka şey daha var; Başbakan bizi aramış, Bakanları, beni de aramış, 'Bakanlığınızdaki şu bürokratları atın' demiş. Biz de işte cevap vermişiz karşılığında, 'Hani hukuki bir şey var mı?' demişiz, 'Şu var mı demişiz.' Böyle bir diyalog hiç olmadı ki? O zaman bunları niye üretiyorsunuz? Konjonktürden yararlanmak istiyorsunuz, yani konjonktürün size fayda sağlayacağınızı zannediyorsunuz?"

"Cemaatler konusunda tavrımız son derece net"

Nihat Ergün, "Paralel yapı konusunda siz partinizle aynı paralelde misiniz yaklaşım olarak?' sorusuna, şu yanıtı verdi:

"Devletin içerisinde hiçbir şekilde bir paralel yapılanma kabul edilemez, ben buna da temas ettim kitabımda. Yaşadığım olaylar var, yani bir bürokrat değişikliğini yapacağımız zaman, bürokratın bana söylediği şeylerden bir tanesi, 'ben bunu şeyhime sormam lazım' diyor. Yani bir bürokrat şeyhine sorarak kamuda görev yapabilir mi? Kamudaki görev değişikliği bir bürokratın şeyhinin tasarrufuna bırakılabilir mi veya bir cemaatin liderinin tasarrufuna bırakılabilir mi?

Kamudaki insanlar cemaatinin amaçları istikametinde çalışmazlar, devletin amaçları istikametinde çalışırlar. Hükümet programının hayata geçmesi istikametinde çalışırlar. Kamuyu, devleti harekete geçiren güç hükümetlerdir. Hükümetler halktan aldıkları oyla ve parlamentodan aldıkları güvenoyuyla hükümet programlarını oluştururlar, o program güvenoyu aldıktan sonra bütün kamu görevlilerinin yol haritası hükümet programıdır.

Halktan meşruiyet kazanmıştır, Parlamentodan meşruiyet kazanmıştır. Valiler, kaymakamlar, genel müdürler, müsteşarlar, herkes o hükümet programındaki hedeflere varmak için çalışır. Hükümeti beğenmeseler, iktidar partisi'ne çok kızsalar bile, kendi partileri başka olsa bile ya da 'şu-bu cemaatin, tarikatın' mensubu olsalar bile tek bir hedefleri olacaktır, hükümet programını hayata geçirmek. Yoksa bürokrasi çalışmaz, devlet çalışmaz. Kimse burada kendi cemaatinin, kendi tarikatının hedeflerini hayata geçirmek için bir görev yapamaz.

Bizim bu konudaki duruşumuz, tavrımız son derece net. Eğer devletin içerisinde bu tür yapılanmalar meydana gelmişse ve biz bunları ihmal etmişsek, görememişsek, farkında olmadan veya farkında olup da bir şey olmaz bundan diye düşünülmüşse, ancak karşımıza da sonunda başka bir manzara çıkmışsa, buna tedbir alınacaktır, buna tedbir alınma konusunda kim farklı düşünebilir ki?"

Kaynak: AA

Son Dakika Politika Bilim, Sanayi ve Teknoloji Eski Bakanı Ergün Açıklaması - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement