CHP Genel Başkan Yardımcısı Tanrıkulu Açıklaması

CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, IŞİD bahanesiyle düzenlenen izinsiz gösterilere ilişkin, "Hizbullah ile PKK arasında bir çatışma isteyenlere rağmen halkın sokakta bir sağduyusu var. Bir daha eski günlere geri dönmeme konusunda bu halkın sağlam bir iradesi var. Kimse bu irade ile oynamasın" dedi.

Tanrıkulu, Diyarbakır'da bir otelde basın mensupları ile bir araya geldi.

Türkiye'de gelişen bazı olaylara ilişkin yayın yasağı getirilmesini eleştiren Tanrıkulu, sürecin şeffaflıktan uzaklaşmaması adına mahkemelerin yayın yasağı kararı almaması gerektiğini savundu.

Basının kendi içinde zaten otosansür uyguladığını dile getiren Tanrıkulu, " Bingöl'deki karanlık olaydan sonra yayın yasağı kararı alınması hukuk devletine olan güveni etkiliyor. 2014 yılında Türkiye'deki siyasetçiler ve tüm vatandaşlar her şeyi konuşup, tartışıp, bir mutabakat sürecini oluşturabilmelidir" diye konuştu.

"Hep birlikte şiddete, ölüme karşı çıkacağız"

"Gelişen olaylarla ilgili, 'Derin devlet,' 'Karanlık bir olay', 'Provokasyon' diyerek işin içinden çıkamayız. Süreci şeffaf hale getirir, Meclisin de denetimine, müdahalesine açık hale getirirsek insanların bu sürece güveni de artar" ifadelerini kullanan Tanrıkulu, Mecliste muhalefet partilerinin tamamen dışlandığı bir ortam olduğunu ileri sürdü.

Bingöl'deki olayla ilgili Mecliste bir araştırma komisyonu kurulması gerektiğini ifade eden Tanrıkulu, şöyle konuştu:

"Bingöl'de gerçekleşen olaylar bakımından da birinci dereceden sorumluluk hükümete aittir. Herkesin dinlendiği bir ortamda Türkiye'nin birden bire yangın yerine dönüştüğü ortam konusunda nasıl istihbarat bilgisi olmaz. Başbakan, 'Cezalandırıldılar' sözü ile hukuk devletinde olmayacak şeyler söyledi. İçişleri Bakanı Diyarbakır'daki olayla ilgili, 'Misli ile cezasını alacaklar' dedi. Adı demokrasi olan rejimlerde siyasetçilerin kullanmaması gereken sözler bunlar."

Hep birlikte şiddete, ölüme karşı çıkılması gerektiğine dikkati çeken Tanrıkulu, bu topraklarda bir daha ölümün olmaması için birlikte çalışmak gerektiğini aktardı.

- Mecliste mutabakat komisyonu kurulması önerisi

Tanrıkulu, çözüm süreci ile ilgili Mecliste mutabakat komisyonu kurulmasını önerdiklerini, bu sayede, sürecin meclis odaklı işlemesini istediklerini belirtti.

Çözüm süreci ile ilgili yöntemin yanlış başlatıldığını öne süren Tanrıkulu, şunları dile getirdi:

"Biz 2 yıldır hiçbir negatif siyaset yapmadan, negatif siyaset dili kullanmadan, insanların ölmediği bu süreci hep önemsedik, daha da geliştirilmesini istedik. Bu sorun, bu dille bu zihniyetle bu yöntemle çözülmez. Kan, kan ve öfke ile yıkanmaz. Kan akıl ve vicdanla temizlenir ve bir daha kan akıtılması önlenir. Bunların olmaması için hükümeti sağduyuya, Başbakanı öfke dili, Cumhurbaşkanını ötekileştirici dil kullanmamaya, İçişleri Bakanını da Diyarbakır Valisi iken kullandığı dile ve üsluba davet ediyorum."

"Her şeye rağmen bu halkın bir sağduyusu var"

Türkiye'de halkın sağduyu sahibi olduğunu ifade eden Tanrıkulu, "Her şeye rağmen bu halkın bir sağduyusu var. Çatışma isteyenlere, Hizbullah ile PKK arasında bir çatışma isteyenlere rağmen halkın sokakta bir sağduyusu var. Bir daha eski günlere geri dönmeme konusunda bu halkın sağlam bir iradesi var. Kimse bu irade ile oynamasın" şeklinde konuştu.

"Biz üzerimize düşeni yapmaya hazırız" ifadesini kullanan Tanrıkulu, şunları söyledi:

"Meclisin devreye girmesi, insanlara da bir güven verecektir. Yüzde 50 ile barışı sağlayamazsınız. Diğer yüzde 50'yi kim ikna edecek, onlara bu işin demokrasi içinde çözüleceğini nasıl göstereceksiniz? 1990'lı yıllarda boşaltılan köylerle, faili meçhullerle ilgili komisyonlar vardı. Son 4 yılda bu tür olaylara ilişkin mutabakatla kurulan bir komisyonu bana söyleyin. Kürt meselesini, bu süreci elinde rehin tutan ve her seçim öncesi kullanan bir hükümet var."

Akil İnsanlar Heyetleri

Tanrıkulu, Akil İnsanlar Heyetleri ile Türkiye'de yeniden bir algı operasyonu yapılmak istendiğini iddia etti.

Heyette çok değerli kişilerin bulunduğunu herkese saygı duyduğunu aktaran Tanrıkulu, şunları kaydetti:

"İçlerinde hiçbir zaman akil olmayacak insanlar da var. Söyledikleri dikkate alınacak olsaydı bugüne kadar onlarla ilgili neden bir işlem yapılmadı. İnsanları devreye sokmuşsanız, o insanların önerilerine kapalı olmayacaksınız. Süreç zora girdi yeniden bu topluluğu gündeme getirmek istediler. AKP'nin PİAR çalışmasına alet olmasınlar. 10 saat toplantı yapıldı. Ben olsam, 'Toplantıyı açın, hoşgeldiniz deyin, sizin de bizim görüşlerimiz de kapalı olsun' derdim. Bu tür çalışmalara bu saatten sonra ortak olunmaması gerektiğini düşünüyorum."

Tanrıkulu, Torba Yasaya ilişkin, "Hukuk devletinden çok uzaklaşmışız. Buradan bir güvenlik ve polis devletine gidiş var. O ilkeleri Türkiye'de hakim kılmaya çalışıyorlar" diye konuştu.

HSYK üyelerinin atanması

Tanrıkulu, atanan HSYK üyelerine ilişkin, "En azından görüntü olarak bağımsız olacakları konusunda sokaktaki insanda bir kanaat oluşabilseydi. Herşeyi, potansiyel tehlike gören bir hükümet  ve Cumhurbaşkanı var" şeklinde konuştu.

17 Aralık soruşturmasının takipsizlikle sonuçlanmasını doğru bulmadıklarına işaret eden Tanrıkulu, şöyle dedi:

"İnsanların aklı ile bu kadar hukuk da savcılar da oynayamaz. En azından bir iddianame yazarsın, delilleri ile takdiri mahkemeye bırakırsın. Bu kişilerin aklanma hakkını da elinden alıyorsun. Meclis soruşturması sürerken bu karar verildi. Yargı aynı zamanda yasama organının yürüttüğü denetleme faaliyetine de müdahale etti. Bunu savcı yaptı. Takipsizlik kararları kesin hüküm değildir. Her an yeni bir delil veya işlem ile o soruşturma başlayabilir, başlayacaktır da. Türkiye bu konuda çok irtifa kaybetti. Mağdur olanlar var. Onlar kararın tebliğinden sonra hem itiraz hem de bireysel başvuru yollarına başvuracaklardır."

"Öcalan ile çözüm süreci konusunda görüşme talebiniz olacak mı?" sorusunu Tanrıkulu, hukuka ve hukuk devleti ilkelerine uygun bir zeminin Meclis olduğu görüşünde olduklarını ifade ederek, bu kapsamda kurulacak bir heyetin çalışmalarını ve sorumluluklarını yerine getirmesi düşüncesinde olduklarını belirtti.

Peşmergenin Kobani hazırlığı

Tanrıkulu, Kobani'de yaşayan halka ilişkin, "Bizim vicdanımızdır"  dediklerine işaret ederek, sözlerini şöyle tamamladı:

"Bu nedenle, 'Hiçbir şekilde onları küresel vahşet örgütünün katliamlarına maruz bırakacak bir ortama seyirci kalmamalıyız' dedik. Buna uygun her türlü tedbirin de hükümetce alınmasını istedik. TSK'nın orayı koruyabilecek bir mekanizma içinde olabileceğini ifade ettik. Onun dışında kim gelir kim geçer nasıl geçer bilgimiz yok. O insanların Türkiye'nin imkanları ile o vahşet örgütünün tehdit ve baskısı altında bırakılmasına karşıyız. IŞİD Kobani eşiğini de aşarsa Türkiye zaten bu örgütün tehdidi altında daha açık tehdidi haline gelecek. Türkiye bu tehdidi yarattı şimdi yönetemiyor. " - Diyarbakır