CHP Pm Toplantısı - Son Dakika
Politika

CHP Pm Toplantısı

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Bu ülkenin çıkarlarını savunmayıp, koltuk merakıyla 'Bir başka seçimden nasıl rövanş alabilirim' diye yola çıkanlara, bu ülkenin sağduyulu insanlarının izin vermemesi gerekir. Bu ülkenin insanlarının irfanına, sağduyusuna, erdemine güveniyorum.

23.08.2015 16:38
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Bu ülkenin çıkarlarını savunmayıp, koltuk merakıyla 'Bir başka seçimden nasıl rövanş alabilirim' diye yola çıkanlara, bu ülkenin sağduyulu insanlarının izin vermemesi gerekir. Bu ülkenin insanlarının irfanına, sağduyusuna, erdemine güveniyorum. Eğer bu ülke gerçekten büyüyecekse beraber çalışmak zorundayız. Sağduyulu davrananlara destek vermek zorundayız. 'Önce Türkiye' diyenleri iktidara taşımak durumundayız" dedi.

Kılıçdaroğlu, Parti Meclisi (PM) toplantısının açılışında PM'yi seçimin gölgesinde gerçekleştirdiklerini söyledi.

Türkiye'nin 7 Haziran'da bir seçim yaptığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Emin olun, bütün samimiyetimle söylüyorum, bu seçim tablosunu en iyi okuyan partiyiz. Milli iradeye saygı duyan tek ama tek partiyiz" diye konuştu.

Seçimlerde ortaya çıkan tabloyu hiçbir zaman eleştirmediklerini, "Vatandaş niye böyle oy kullandı" demediklerini ifade eden Kılıçdaroğlu, seçimler sonrası 15 Haziran'da PM'yi toplayarak, "Vatandaşın tercihi ortaya çıkmıştır, siyasi partilere düşen bunun gereğini yerine getirmektir" dediklerini aktardı.

PM'nin 14 temel ilke belirlediğini ve ilkeleri uyuşan partilerin bir araya gelip koalisyonu kurması gerektiğini söylediklerini belirten Kılıçdaroğlu, ayrıca CHP olarak muhalefet partilerine de bir koalisyon çağrısı yaptıklarını hatırlattı.

Kılıçdaroğlu, "Bu çağrımıza MHP, bütün çağrılara olduğu gibi 'Hayır' dedi. Tabii şunu merak ediyorum, her şeye 'Hayır' diyen bir siyasal parti vatandaşın önüne nasıl çıkacak? 'Evet' dediği hiçbir şey yok" değerlendirmesini yaptı.

Kemal Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"AKP'ye olağanüstü bir moral avantajı sağladı. 'Siz uyuşamıyorsunuz, bana mahkumsunuz' demeye başladı. Seçimlerden 32 gün sonra Sayın Ahmet Davutoğlu CHP'yi ziyarete geldi, 'Sizinle koalisyon görüşmesi yapmak istiyoruz' diye. 13 Temmuz 2015 tarihinde. Kendilerine 14 ilkemizi söyledik. 'Bunları kabul ediyorsanız bir sorunumuz yok.' Şu tabloyu çok net, Sayın Davutoğlu'nun önüne koydum; 'Eğer bir koalisyon kurulacaksa, bir, yüksek profilli bir koalisyon olması lazım, bu var mı? Var. İki, koalisyon hükümetinin 4 yıl süreyle kurulması lazım. Üç, kurulacak koalisyonun eski hükümetin devamıymış gibi bir algı yaratmaması lazım. 'Türkiye'de yeni bir hükümet kuruldu' algısının olması lazım. Dört, koalisyon ortaklarının karşılıklı güven esasına dayalı bir tutum sergilemeleri gerekiyor."

Davutoğlu'nun bunun üzerine "Koalisyonla ilgili görüşmelere başlayabiliriz" dediğini belirten Kılıçdaroğlu, bu arada CHP olarak Türkiye'nin beş temel sorununu da saptadıklarını aktardı.

"Kurulacak bir koalisyon hükümeti, 14 temel ilkeden yola çıkarak Türkiye'nin 5 temel sorununu çözmeli" dediklerini vurgulayan Kılıçdaroğlu, dış politika, eğitim, ekonomi, anayasa ve toplumsal barış olarak belirledikleri 5 temel sorunu ancak güçlü bir koalisyon hükümetinin çözebileceğini söylediklerini dile getirdi.

Zaman zaman kendilerine "Koalisyon görüşmelerinde niye bu kadar vakit kaybettiniz" şeklinde eleştiriler geldiğini anlatan Kılıçdaroğlu, "Daha birinci gün koalisyon ilkelerimizi belirledik ve neleri yapacağımızı Sayın Davutoğlu'na ilettim. Görüşme süremiz 10 gündür. Bayram tatili girdi, YAŞ girdi, bizim değil onların sorunuydu. 10 günlük bir görüşmemiz oldu" dedi.

Başbakanlık Konutu'nda Davutoğlu'na görüşmenin uzamasının kendilerinde rahatsızlık yarattığını, bunun üzerine de kendilerine kısa süreli bir seçim hükümeti önerisi geldiğini bildiren Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bunu MYK'da görüştük. MYK'mız son görüşmeden bir gün önce, ilk gün Sayın Davutoğlu'na söylediğimiz kuralları yineledi. 'Bizim kararımız budur' dedik. Son görüşmemizde bize iki konuda derin görüş ayrılıkları olduğu söylendi. Biri eğitim, ikincisi dış politika. Derin görüş ayrılıklarının ortaya çıkması için bu konularda müzakere yapılması lazım. Müzakere yapıldı mı? Hayır, hiç yapılmadı. Sayın Davutoğlu anlattıklarımın doğru olmadığını söylüyorsa, iki partide de tutanaklar var, lütfen tutanakları açıklasın. Biz ne söylüyorsak son kertesine kadar doğrudur. Çünkü biz samimiyiz, çünkü biz hiç partimizi düşünmedik. Bizim kırmızı plaka merakımız, bakanlık merakımız zaten hiç yok. Bizim tek hedefimiz var, bütün vatandaşlar huzur içinde yaşasın. Siyaset görevini yapsın, namusuyla, dürüst bir şekilde görevini yapsın. Neden eğitimi dillendiriyorlar? Seçim meydanlarına çıkıp, 'Efendim CHP var ya imam hatip okullarını kapatacaktı, biz de bu nedenle aramızda derin görüş farklılıklarını ifade ettik.' Yine açık ve net çağrı yapıyorum, tutanakları açıklayın, hiçbir yerde hiçbir CHP'li 'İmam hatipleri kapatacağız' diye bir cümle kullanmamıştır. Niye kapatalım? Bir anne baba çocuğunun dini eğitim almasını istiyorsa, o eğitimin kalitesini artırırız biz. Böylece, bizim aleyhimize kullanmak istedikleri bir şeyi hemen fark ettik. Çocuğunu imam hatiplere gönderen saygıdeğer ailelere söylüyorum, sizin çocuğunuzun güvencesi biziz. Biz sizin çocuğunuzun gittiği okulu, bir partinin arka bahçesine dönüştürmek istemeyiz."

Dış politika konusuna da değinen Kılıçdaroğlu, "Zaten 180 derece değişmeyen bir dış politika ancak Türkiye'ye zarar getirir, nitekim zarar getiriyor" görüşünü savundu.

Suruç'ta gencecik çocukların hayatını kaybettiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, saldırıyı "DAEŞ'in üstlendiğini belirtti.

Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nın söz konusu terör örgütünü "gencecik çocukların heyecanı" diye tanımladığını ileri süren Kılıçdaroğlu, "Açıkça IŞİD'i terör örgütü olarak bile tanımlamaktan uzun süre kaçındılar" diye konuştu.

Kendilerinin bütün görüşmelerinde "önce Türkiye" dediklerini, ülkenin çıkarlarını savunduklarını belirten Kılıçdaroğlu, siyasetteki varlık sebeplerinin de bu olduğunu söyledi.

Kılıçdaroğlu, "Bu ülkenin çıkarlarını savunmayıp, koltuk merakıyla 'Bir başka seçimden nasıl rövanş alabilirim' diye yola çıkanlara bu ülkenin sağduyulu insanlarının izin vermemesi gerekir. Bu ülkenin insanlarının irfanına, sağduyusuna, erdemine güveniyorum. Eğer bu ülke gerçekten büyüyecekse beraber çalışmak zorundayız. Sağduyulu davrananlara destek vermek zorundayız. 'Önce Türkiye' diyenleri iktidara taşımak durumundayız" açıklamasını yaptı.

"Toplumsal barışa ihtiyacımız var"

Türkiye'nin bir toplumsal barışa ihtiyacı olduğunu değerlendiren Kılıçdaroğlu, her gün şehit cenazelerinin geldiğini vurguladı.

Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Şehit cenazeleri üzerinden siyaset yapıyor bazıları. Akan kandan beslenen siyasetçiler var. Ülkenin cumhurbaşkanı, şehit cenazesini siyasi çıkarları için kullanıyor. Şehit anneleri ağlıyor, gözyaşları içinde, elinde mikrofon 'Ne mutlu size çocuğunuz şehit oldu.' Ben o Cumhurbaşkanına seslenmek isterim; niye sen o mutluluktan kaçındın? Hangi gerekçe ile kaçındın? Çocuklarını niye askere göndermedin? Bu ülkenin fakir fukara çocukları şehit oluyor, başlarında oturup edebiyat yapıyorsun. O annelerin dramını biliyor musun sen? Hani analar ağlamayacaktı? Şimdi kandan besleniyorsun. 7 Haziran'da seçim oldu, 8'inde Türkiye demokrasiye uyandı, şimdi kaosta kendi iktidarlarını korumak istiyorlar. Akan kanın sorumlusu, Çankaya'da değil, kaçak sarayında oturuyor. Akan kanın sorumlusu, kaosun sorumlusu, terörün sorumlusu odur, kaçacak yeri yoktur."

Şehit cenazelerinin "insanın yüreğini parçaladığını" dile getiren Kılıçdaroğlu, "Bütün vatandaşlarıma sesleniyorum, terörsüz bir iktidar devraldılar. Türkiye kan gölü içinde, ateş çemberinde, kaosu yaşayan bir Türkiye. Türkiye'yi bu hale kim getirdi? Önce bu soruyu otur kendi vicdanına sor değerli vatandaşım" ifadesini kullandı.

Kemal Kılıçdaroğlu, iktidar partisinin 13 yıldır ülkeyi yönettiğini ve bir ortaklarının da olmadığını ifade ederek, şunları söyledi:

"Suçlayacakları hiç kimse yok. Kaçak saraydan, yandan eleştiriler geliyor, 'Ülkeyi bu hale muhalefet getirdi' diye. İnsanda biraz utanma olur, ar damarı olur bir insanın. Muhalefet ne yaptı size? Bir önemli karar aldınız da muhalefet engel mi oldu? Kan gölüne çevirdiniz Türkiye'yi, sizi uyardık, 'Hayır' dediniz, 'Biz daha iyi yönetiriz' dediniz. İşi o boyutlara getirdiler ki bunlardan birisi de kalktı dedi ki 'Benim de arzum, ben de bir gün şehit olacağım.' Bu ülkenin insanlarıyla ancak böyle dalga geçilir. Şehit üzerinden yapıyorlar bunu. Bunu söyleyen Bakan 20 korumayla geziyor, şehit olacakmış beyefendi. Altında da kurşun geçirmez arabalar var. Sen şehit olmak istiyorsan, o koltuğu bırak, kırmızı plakalı arabayı da bırak, korumaları da bırak, yandaşının maden şirketine git, orada işçiler nasıl çalışıyorsa bir çalış bakalım. O zaman şehit olursun, ben sana yolunu göstereyim. Yapabilir mi bunu? Yapamazlar. Çünkü onlar her şeyi sömürdükleri gibi şehitliği de kendi çıkarları için sömürmeye başladılar.

Bakın Erzurum'da bir şehidin yakını ne söylüyor, 'Cumhurbaşkanı bununla gurur duysun. Kardeşi kardeşe kırdırıyor, kendi kardeşimi gönderdim cesedini alıyorum. Cumhurbaşkanı bunu bilsin. Ben bunu bu yaşa getirene kadar ne çektim, biliyor mu? Allah'tan hiç korkuyor mu?' Son cümlenin yanıtını vereyim, emin olun Allah'tan korktuğu konusunda ciddi endişelerim var. Allah'tan korkan, vicdanı olan bunları yapmaz."

(Sürecek)

Kaynak: AA

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement