Coşkun, 'Cemaatin Yerini Memur-Sen Aldı' Sözlerine Yanıt Verdi - Son Dakika
Güncel

Coşkun, 'Cemaatin Yerini Memur-Sen Aldı' Sözlerine Yanıt Verdi

Coşkun, \'Cemaatin Yerini Memur-Sen Aldı\' Sözlerine Yanıt Verdi

Memur-Sen Şanlıurfa İl Temsilcisi Coşkun, 'Cemaatin yerini Memur-Sen alıyor' çıkışlarına karşı "Sendika sendikacılığını bilecek, var olan sorunları dile getirecek" dedi.

28.02.2016 13:54
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Bugün 28 Şubat'ın yıldönümü. 28 Şubat döneminde birçok memur, öğretmen gerek başörtüsü sebebiyle gerekse de dini vecibeleri yüzünden ya işten ayrılmak zorunda kaldı veya fişlendi.

Kamuda çalışanların karşılaştığı bu ve buna benzer birçok sorun daha sonra Memur-Sen gibi sendikaların girişimleri ve hükümetin inisiyatif almasıyla çözüme kavuştu. Biz de Gazete İpekyol olarak memurların hak kazanma mücadelesinde aktif bir sendikacı olan Memur-Sen Şanlıurfa İl Temsilcisi aynı zamanda Eğitimciler Birliği Sendikası (Eğitim-Bir-Sen) Şanlıurfa Şube Başkanı İbrahim Coşkun'la yerelde Urfa'nın eğitim sorunlarını ve çözüm önerilerini, ulusal çapta ise kazandıkları kazanımları konuştuk.

İbrahim Coşkun kimdir? Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

İbrahim Coşkun, Şanlıurfa Memur-Sen İl Temsilcisi ve Eğitim-Bir-Sen Şanlıurfa Şube Başkanı. Bir eğitimci, sendikacı olarak hayatımızı idame ettirmeye çalışıyoruz. Endüstri Meslek Lisesinde Biyoloji öğretmeniyim. Yaklaşık olarak 22 yıldır öğretmenlik yapıyorum. Son 6-7 yıldır da profesyonel anlamda sendikacılık yaparak bu alanda biz de üyelerimize hizmet etme yolunda yol alıyoruz diye kendimiz tanıtmış olayım.

Aktif bir sendikacı olarak Urfa'nın eğitim tablosunu çizerseniz, nasıl bir görüntü çıkıyor ortaya?

İstediğimiz bir düzeyde midir? Değil.

Sürekli son sıralarda bulunuyoruz.

Evet, son sıralarda görünüyor. 20 yıllık, belki 30 yıllık bir sorunun birikimi maalesef devam etmektedir. Özellikle eğitimin olmazsa olmazı öğretmenlerdir, eğitimcidir. Ben, kendim 22 yıldır bu işi yapıyorum. Kendimi bildiğimden beri bu öğretmen eksikliği, ücretli öğretmenlik hâlihazırda hala devam ediyor. Bunun yanında Urfa sürekli büyüyen, gelişen büyük bir şehir gerçekten. Nüfus sıralamasında Türkiye'nin en büyük 10'uncu ili içerisinde yer alıyor. Dolayısıyla mevcut okullar bu öğrenci sayısını taşıyamamıştır. 2010 yılından beri yaklaşık 350-400 okul yapılmıştır, yapımı devam eden okullar var. Hala okul için arsa aranmakta, okul yapımıyla ilgili yerler aranmaktadır. Öyle bir seviyeye gelmiş ki, artık okul yapılabilecek arazi yok. Dolayısıyla belediyelerin bu tür çalışmaları yaparken sosyal alanları oluştururken okul yerlerinin mutlaka uygun bir şekilde bırakılması gerekirdi. Bugün bakıyoruz o tür yerler zamanında bırakılmamış. Bırakılmadığı için de okullaşmada bir çarpıklık oluşuyor. Mesela Karaköprü ilçemize bakıyoruz. Şimdilik okul alanları oralarda gibi ama orada toplamda ya iki tane ilkokul var veya yok. 5-10 sene sonra en fazla nüfusa sahip olacak ilçemiz orasıdır merkezde. Şimdiden bu alt yapıların hazırlanması, planının, programının yapılması gerekir. Bizim çocukların da en kaliteli eğitim almaya hakları var. Bu devlet her türlü imkânı seferber ediyor. Bu okulların bir an önce nüfus oranına uygun bir şekilde her mahallede, her ilçede dizayn edilmesi gerekiyor. Bu konuda zaman geçmiş değil. Dediğim gibi öğretmen açığı hala devam ediyor. Bu da ister istemez eğitimi baltalamakta, eğitimi geriye götürmektedir. Tunceli'ye bakıyoruz mesela. Nüfus az, sınıflara düşen öğrenci sayısı 12 ile 15 iken bizim Urfa'da 40-45'tir. 50'ye çıkan yerler var. Siz bir öğretmen olsanız 40-50 kişiye adını dahi sorsanız dersin yarısı gidiyor. İlgi, alaka önemli bir şeydir. Son 5-6 yıl içinde Urfa'da gerçekten okul sayısı belki mevcutların bir buçuk katıdır. Buna rağmen bu açık bir türlü giderilememiş.

Neden?

Urfa'da hala olan belki batı illerinde yoktur, sabahçı, öğlenci uygulaması, ikili eğitim dediğimiz uygulama var. Bunun yanında taşımalı eğitim de hakeza sorun. Artık normal eğitime geçilmesi gerekiyor. Çocuk sabah 9'da okula gidecek, saat 3'te okul bitecek. Öğle arası verilecek. Hem çocuk uykusunu iyi alacak hem de bir sıkıntı yaşamadan eğitim öğretimine devam edecek. Bu tür okullardan Urfa'mızda bir elin parmakları kadar var. Bunlar da olumsuz bir etki oluşturuyor. Ne yaparsak yapalım, önce bu alt yapı sorunlarını mutlaka çözmemiz gerekir ki, bu sorunu tamamen aşalım.

Sürekli öğretmen açığını dile getiriyorsunuz, biz de medya olarak getiriyoruz. Ama bu açığı dile getirirken Urfalı olup da Urfa'da kalmak istemeyen, ilk fırsat tayin isteyenler var. Bunlara ne diyorsunuz?

Düşünün, siz buralısınız. Urfa'nın her şeyini biliyorsunuz, burada yetişmişsiniz. Siz de eğer burada kalmak istemiyorsanız batıdaki ya da başka bir ildeki birisinin kalması hiç oluşmuyor. Dolayısıyla Urfa'nın en büyük sıkıntılarından birisi de bu öğretmen sirkülasyonudur. Bu şubat ayında bile 750 tane öğretmen diğer illere gitmiş, bu özür grubundan dolayı. Hakkıdır, gitsin. Ama biz buradaki açığı kapatmanın ya da öğretmeni burada tutmanın yollarını bulmamız gerekir. Altını çizerek söylüyorum, kanunla, maddeyle 'sen burada dört yıl kalacaksın' gibi şeylere hepimiz karşıyız. İnsanız ve sonuçta bir irademiz var. Böyle baskıyla, zorla, zorbalıkla yapılacak şeyleri kesinlikle kabul etmeyiz. Biz, hükümete hep çağrıda bulunduk. Sizin bu bölgede görev yapan öğretmenlere pozitif bir ayrımcılık yapmanız gerekiyor. Gerek yaşam koşullarıdır, gerek sosyal alanlarıdır, gerek ulaşım yollarıdır… Tam il ve ilçe merkezlerinde bir sıkıntı yok ama düşünün bir köyümüz var ve bu köy Urfa'dan 120 kilometre uzakta. Gidiş gelişte de imkan olmayınca orada kalmak zorunda kalıyorsunuz. Bu tür durumlarda en azından mali bir destek sunulursa o öğretmen gençtir, dinamiktir, okulu yeni bitirmiştir. En azından dört yılı bitirmeye, yani burada kalma imkanını sağlamamız gerekir. Urfa halkının gerekli yardımıdır, desteğidir, alasıdır, hepimiz gösteriyoruz ama sonuçta onu burada tutacak bir şeylerin mutlaka olması gerekiyor. Böyle bir teşvik olsun ki, bu arkadaşlarımız en azından kendi gönül rızalarıyla dört, beş yıl kalabilsinler. Bunun bir yolu da budur. Harran Üniversitesi'nin Fen Edebiyat Bölümünde açılan bölümlerle en azından yerli olan halkın bu tür şeylere teşvik edilmesi de bir çözüm olabilir. Tabi bu uzun süreçte bir durumdur. Bu da sonuçta bir çözüm önerisi olabilir.

4+4+4 eğitim sistemine yönelik eleştiriler vardı. Bu sistemle çocukların önüne sürekli değişen bir müfredat ve sınav koyulduğu yönünde bir sitem var. Siz, bir eğitimci olarak bu sistemi nasıl görüyorsunuz?

Müfredat ve sistem uzun bir uğraş sonucu yapılan bir kavram olmalıdır. 2002 yılından beri AK Parti hükümeti var. Burada dahi beş, altı tane bakan değişti. Eğitim uzun süreçli olduğu için çok değiştirilmesi uygun değil. En son SBS idi, şimdi TEOG oldu. Bazen deneme yanılma yoluyla bu tür işler oluyor. En idealini, en uygununu gerçekten bizim topluma uygun olan yöntem hangisiyle onu bulmak gerekir. Gerçekten de TEOG için öğrencilerden de öğretmenlerden de aldığımız duyumlar, bilgiler en uygun olan sınav.

Niçin?

Çünkü hem kendi okulunda oturuyorsun, kendi sırandasın hem de kendi bildiğin çevrendir. Normal bir dersinin sınavına giriyormuş gibi öğrenci rahat giriyor. Burada çocuğun psikolojik durumudur, heyecanlanmasıdır gibi şeylere dikkat etmek gerekir. En uygun yöntem halihazırda olan TEOG'dur. TEOG'un devam etmesini biz de istiyoruz. 4+4+4 sistemine geçildi. En ideal olan şekil buydu. 8 yıllık eğitim biliyorsunuz 28 Şubat sürecinin bir dayatmasıydı. İdeolojik bir dayatmaydı. İlkokuldaki 5-6 yaşındaki çocuk ile ortaokuldaki 13-14 yaşındaki öğrenci aynı ortamdaydı. Bu fıtrata da uygun değil, psikolojiye de uygun değil, eğitimin ilkelerine de uygun olmayan bir davranıştır. Hem bu açıdan hem de müfredatın düzenlenmesi açısından ideal olan buydu. Tabi ki, her değişim sancılı oluyor. Zamanla bu taşların oturması gerekir. Günümüzde bununla ilgili çok da sıkıntı kalmamış. Var olan sıkıntılar da çözülerek eğitim öğretime devam ediliyor. Tabi ki, sınav olacak. Düşünün yüz binlerce öğrenci, belki milyonlarca öğrenci var. O milyonlarca öğrencinin gidebileceği fen liselerinin sayısı belli. Siz ister istemez bunlar içerisinde bir kategorize, bir sınıflandırma yapmak zorundasınız. Bunun en ideali nedir? Kendi gördükleri derslerle ilgili, ortak müfredatla ilgili olarak bir sınavın olması ve bir de kendi okullarında okudukları derslerin belli bir oranı alınarak bir puan sistemi oluşturuluyor. Dolayısıyla bu puan sistemine göre herkesin gideceği okul belirlenmiş oluyor.

Fıtrata uygun dediniz de karma eğitim sistemiyle ilgili de bazı eleştiriler var. Siz, bir eğitimci olarak karma eğitim sistemini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Biz, sendika olarak bu karma eğitimin zorunluluğuna karşıyız. Kanunla nedir? Zorunludur. Bırakın ben bir veli olarak, bir öğrenci olarak ister kızların gittiği okula, isterse erkeklerin gittiği okula, isterse de karma olan yere gitmeyi bırakın ben kendi irademe uygun bir şekilde karar vereyim. Siz, beni dayatmayla bir yere göndermeyin. Biz, sendika olarak bu karma eğitimin zorunluluğuna da karşıyız. Onun kişiye has, öğrenciye has idaresine saygı duyarak hangi okula gitmek istiyorsa mutlaka o konuda o tür ortamların oluşturulması gerekiyor.

Bizim bölge biraz daha dindar ve muhafazakar, bu karma eğitimin daha çok kızların okula gönderilmemesinde bir etkisi olduğunu düşünüyor musunuz?

Onun zararlarını gördük zaten. Niye bizim bölgede kız çocukları okula gitmek istemiyor. Bizim Urfa'nın iklimi sıcak. Kız, çocukları 10 yaşında olgunluğa ulaşıyor. Dolayısıyla ailenin kız üzerindeki baskısı ya da kızın gelişimindeki durumundan dolayı erkeklerle aynı ortamda bulunmak veya yan yana oturmak istemiyor. Eğer siz, bu tür ortamları sağlarsanız bu çocukların da eğitim öğretimine katkı sunmuş olursunuz. Dolayısıyla böyle bir problem de kalmaz. 'Haydi Kızlar Okula' gibi programlar geliştirilmeye çalışıldı. Buradaki amaç kızların okullaşma oranını arttırmak. Üç imkan, üç ortamdan biri oluşturulursa, bu üçünden bir bana uygundur. Uygun bulduğum yere gitmemde herhangi bir mahsur da yok.

Memur-Sen olarak, başörtülü memurların kamusal alanda çalışmaları ve son olarak Cuma namazına ilişkin düzenlemenin yapılmasında sendika olarak aktif rol oynadınız. Buna benzer başka talepleriniz de var mı?

Biz, Memur-Sen İl Temsilcisi olarak memurların, Eğitim-Bir-Sen olarak eğitimcilerin ve öğretmenlerin çalışma imkanlarını, tüm sosyal, özlük ve mali haklarının iyileştirilmesiyle ilgili düzenlemelerini yasal çerçeve içerisinde her türlü iyiliği kendimize oluşturmaya gayret edeceğiz. Bunun için gerekirse eylemdir gerekirse kamuoyu oluşturmadır, gerekirse basın açıklamalarıdır, gerekirse yürüyüşlerdir vs. ne tür imkanlarımız varsa bununla ilgili yapmaktan çekinmiyoruz. Çünkü hiçbir değişim durup dururken gerçekleşmez. Hiç kimsenin elinde sihirli bir değnek de yoktur. En son toplu sözleşme masasında Memur-Sen olarak yetkili sendikaydık. Hem Türkiye genelinde 11 iş kolunun 11'inde hem de Urfa'da 11 iş kolunun 11'inde yetkiliyiz. Üye sayımız 20 binleri aşmış durumda. Urfa'nın en büyük sivil toplum kuruluşu ve sendikasıyız. Toplu sözleşmede daha çok maaş dile getiriliyor. Biliyorsunuz 2016 yılında 6+5'lik bir zam alındı. 2017'de 4+5'lik bir zam alınacak. 2002 ile 2010 arasında toplu görüşme masası sonra anayasal olarak bu toplu sözleşme masasına dönüştürüldü. Dolayısıyla bir adım daha sağlamlaştırıldı. Her ne kadar grev hakkımız yok ise de, inşallah zamanla o da olacaktır. Çünkü memur sendikacılığı 2001 yılında beri kanunlaşmış. 15 yıllık bir mazisi olan bir sendikacılıktır. İşçi sendikası gibi 1950-1960'larda gelme değildir. Bu kısa süre içerisinde büyük adımlar atıldı. Son olarak Cuma namazı saatlerinin mesaiye değil de, mesainin Cuma namazı saatine uygulanması bir kazanımdır. Özgürlükten, ibadetten, din özgürlüğünden bahsediyoruz. Dolayısıyla bu hakkın mutlaka verilmesi gerekir. Bu toplumun bireyleriyiz, bu toplumun vatandaşıyız. Dolayısıyla haklarımızı en ideal şekilde kullanmamız gerekir ki, hem rahat olalım hem de kendi ülkemize daha iyi hizmet edebilelim. Biliyorsunuz 2013 yılından önce başörtüsüyle ilgili bir yasak vardı. Memur-Sen'in başlattığı 12 milyon 300 bin imza toplayarak hükümetin de desteğiyle bu sorun çözülmüş oldu. Sonuçta siyasi bir erk var, meclis var. Var olan sorunların çözüm yeri orasıdır. Biz, üzerimize düşeni oraya aktardık. 2013 yılından beri başörtüsüyle derslere girebilme imkanı var. Bunlar birer kazanımdır. Tabi ki, bu doğuştan gelen bir haktır. Bu doğuştan gelen bir haktır. Bu tür hakları bizim engellememizin, 28 Şubat sürecinde de gördük, başörtüsüyle çalışanlar mağdur edildi, işten atıldı, ne sıkıntılar yaşatıldı, ikna odalarına alındı. İnsan haysiyetine, onuruna karşı bu aşağılayıcı tutum kim tarafından ve kime karşı yapılmış olursa olsun buna karşı olmak gerekir. Buna destek vermek gerekir. Ben, bir birey olarak kendimi nasıl hissediyorsam öyle giyinmeme kimsenin bir engelinin olmaması gerekir. Biz, başörtüsü serbestliğinden bahsettik ama hala biz erkeklerde kılık kıyafet yasağı var mesela. Özellikle bazı yerlerde de duyuyoruz. Sanki kaymakamlar, valiler bu işe el atıyor. Kesinlikle bu tür durumların oluşmaması gerekir. Artık 21. yüzyıldayız. Özgürlüklerin en had safhada yaşandığı, uygarlığın en üst düzeyde olduğu bir dönemdeyiz. Dolayısıyla milletin kılığına, kıyafetine, saçına, başına elbisesine karışmanın hiçbir gereği yok. Yönetmeliğin de bir an önce düzenlenip biz erkeklerin de, tabi buranın örfü, adeti ve geleneği var, bunlar da göz önüne alınarak o şekilde giyinerek dersine, mesleğine devam ederek bu hakkın verilmesi gerekir. Bu konuda da hükümetten bir an önce bu kılık kıyafet yönetmeliğinin düzeltilmesini istiyoruz. Biz, Eğitim-Bir-Sen olarak Memur-Sen olarak bu sivil itaatsizliğimize devam edeceğiz. Ta ki, bu hak verilinceye kadar.

Cuma namazı düzenlemesi Danıştay'a taşındı. Düzenlemeyle ilgili yayınlanan genelgenin, hukuka aykırı olduğunu ileri sürülerek, yürütmesinin durdurulması ve iptaline karar verilmesi gerektiği savunuldu. Yarın öbür gün Ramazan ayında da benzer taleplerin gelebileceği ifade edildi. Bununla ilgili ne diyorsunuz?

Buradaki ince ayrıntıyı elden kaçırmamak gerekir. Sonuçta biz yaptığımız işten dolayı belli bir saatimiz var. O belli saatte aldığımız ücretin karşılığını vermemiz gerekir. Dini ibadetlerimizi, inancımızı yerine getirirken tabi ki, vatandaşın hakkını da gasp etmemek gerekir. Bir taraftan manevi duygularımızı geliştirirken maddi olarak yaptığımız işten yan çizersek bu doğru değildir. Önümüzdeki günlerde biliyorsunuz Ramazan yaz ayında. Nereden bakarsanız, bir iki saat mesainin dışındadır. Sıkıntı olmaz belki ama gün gelir, o şekilde olursa vatandaşın hakkını gasp etmemiz gerekir. Bunun ayarlanabilme imkanı vardı. Yeter ki, insanlar birbirini anlamak istesin. Diyelim ki, mesai 8'de başlıyor. Siz bunu 7'de başlatabilirsiniz ya da öğle arası ara vermezsiniz. Bu tür durumlarda bir düzeltebilme imkanı var. Olmayacak hiçbir şey yoktur. Fikrimiz, zikrimiz, düşüncemiz ne olursa olsun. Herkese saygı duymamız gerekir. Kimseyi ötekileştirmememiz gerekir. Dolayısıyla kim nasıl yaşamak istiyorsa yaşasın. Kendi alanlarımız tahrip ederek, başka alanları işgal etmeden, kendi sınırlarımızı tanıyarak bu sorunlar çözülebilecek sorunlardır. Bu konuda herhangi bir sorun ve sıkıntı olacağını ben zannetmiyorum.

Urfa'ya atanan öğretmenlerin staj görmesine karşı değilsiniz ama…

Karşı değiliz, olması gereken belki odur. Halihazırda bu sıkıntılıdır. Mantıken düşüyorsunuz, hükümetin yaptığı bu yöntem uygundur. Nasıl uygundur? Benim hiç öğretmen açığımın olmaması gerekir. Hiçbir ilin açığının olmaması gerekir ki, diyelim ki, haziran ayında 30 bin öğretmen emekli olacak, bu 30 bin emeklinin yerine aldı ay önceden atanan öğretmenleri alayım, onlar emekli olduktan sonra onların tecrübe edinmelerini, idarenin nasıl işlediğini öğrenip, bu yeni öğretmenlerin bu emekli olanların yerine geçsin. Makul ve mantıklı olması gereken bu. Şimdi Urfa'yı ele alalım. Nereden bakarsanız 5-6 bin öğretmen açığınız var. Öğretmen açığının had safhada olduğu bir durumda, son atanan öğretmen sayısı 2 bin 600'dür. Stajyerliğe başlayan sayısı sadece 465 civarında. Bu 465 öğretmenin öğrenciye hiçbir faydası yok. Bu öğretmenler kıdemli bir öğretmenle derse girecek. Dersin nasıl anlatıldığını, idareyle ilişkilerde nasıl davranıldığını öğrenecek. Bu durumda öğretmenin öğrenciyle etkileşimi fazla olmuyor. Urfa'da şubat ayında 700 civarında öğretmen gitti. Bu sayı git gide de artıyor. Ücretli öğretmen bulmada da sıkıntı yaşıyoruz. Çünkü yasında KPSS olacak. Bu ücretli öğretmenler de çoğu atanamayanlar. Bunlar da bu KPSS'ye girecek, hazırlanmaları gerekecek. Bu durumda siz nerede öğretmen bulacaksınız? Her sınıfın öğretmenle buluşarak bu eğitim öğretimin kalitesinin arttırılması gerekir. Durum böyleyken siz bir açığa bir açık daha katmış oluyorsunuz. Bu gömlek bize biraz bol geliyor. Staj yöntemi en ideal yöntemdir ama sizin var olan şartlarınız buna uygun değil.

Her ne kadar Urfa'da yaşanmasa da Doğu ve Güneydoğu'da binlerce öğrenci çatışmalı ortamda eğitimden mahrum kalıyor. Siz bir eğitimci olarak bununla ilgili neler düşünüyorsunuz?

Ben önceki gün Şırnak başkanımızla bir görüşme gerçekleştirdim. Cizre'nin nüfusu 120 bin iken şu anda 10 bin civarında bir nüfus bulunuyor. Bu bölgelerde özellikle TEOG ve LYS, YGS'ye girecek öğrencilerden bin 200 tanesi İdil ve Batman'a yerleştirilmiş mesela. Bunların öğretmenleri de Batman'da bunların derslerine giriyor. Devlet de imkanlar seferber etmiş ama diğer öğrencilerin çoğu maalesef eğitimden mahrum kalıyor. Hükümetin en son açıklaması bunların cumartesi ve pazar günleri telafi eğitimleri yapılarak bu açıklar kapatılmaya çalışılacak. En yapılırsa yapılsın bu öğrenciler hendekten veya sokağa çıkma yasağı yüzünden eğitim ve öğretimden mahrum bırakılmış. Dolayısıyla bu çocuklar yarım yamalak bir eğitime sahip olmuş olacaklar. Fırsat eşitliğinden bahsediyoruz. Siz Ankara'daki en güzel bir okul ile bu İdil, Cizre'deki öğrenciyi de aynı sınava sokup aynı başarıyı beklemek adalete aykırıdır. Bu sıkıntıları görüp bunlara bir ek puan mı verilir başka bir yol mu denenir, yani bu sıkıntıyı giderecek, herkesi rahatlatacak bir çözümün bulunması gerekir.

Eskiden Gülen Cemaatinin bürokraside bir etkisi vardı. Gerek eğitimde, gerek hukuksa gerekse de diğer alanlarda... Şimdi ise bu cemaatin yerini Memur-Sen'in aldığı yönünde açıklamalar var. Bunlarla ilgili ne diyorsunuz?

Kesinlikle öyle bir şeye katılmıyoruz. İşte en son bir televizyon programında okullardaki tüm idarecileri Eğitim-Bir-Sen atıyor gibi diğer sendikaların çamur atma gibi problem oluştu. Urfa'da bir tek müdür yardımcılığı sınavı için hazırlık kitabı dağıtan Eğitim-Bir-Sen'dir. Ve Endüstri Meslek Lisesinde ikinci haftadır müdür yardımcılığı ve müdür baş yardımcılığı kursunu veriyoruz. Üyelerimizden nereden bakarsanız 200-300 kişi bu kursları takip ediyor. Geçenlerde bir deneme sınavı yaptık. Siz bu tür emeği, gayreti harcarsanız tabi ki, siz bir yerleri kazanırsınız. Sınavda başarılı olursunuz. Bir yerlere gidersiniz. Ama yatarak, bu işle uğraşmadan, hasbel kader denk geleyim derseniz olmaz. Bu çamur at, izi kalsın mahiyetindedir. Kesinlikle bunu kabul etmiyoruz. Emek harcadığınız oranda varsınız. Bu böyledir. 'Cemaatin yerini Memur-Sen tutuyor' şeklindeki açıklamalara karşıyız. Sendika sendikacılığını bilecek, var olan sorunları dile getirecek. Dolayısıyla biz, bu mağduriyetlerin, bu sıkıntıların, bu problemlerin çözümünü hükümetten alabilmenin yolunu bulabilmemiz için çabalamamız gerekir. Bu konuda yetkili sendikayız. Televizyon kanallarında, basında yeri geldiğinde hükümeti protesto eden, masadan kalkan, istediği olmadığı zaman oturduğu masayı terk etme yetkisini gösterdiği zaman, diğer iki sendikamız masaya çakılı kalmıştır. Beyhude bir şekilde ne yapacaklarını şaşırmışlardı. Siz, bu tür bir çalışma, bu tür bir gayret, gerektiğinde bu tür restleşmeleri yapan bir sendikaya bu tür bir atıfta bulunmayı ben hiç uygun görmüyorum. Hükümetin atacağı adımlar bellidir. Sendikanın kendi görev alanları bellidir. Bu konuda tabi ki, yasal çerçeveyle çizilmiş sınırlarımız vardır. Bu çerçevede her türlü hakkımı kullanarak benim bunu elde etmem gerekir. İşte 3+3'ten 6+5'lik bir artış oldu. Cuma namazı düzenlemesinden nöbete ücrete kadar birçok düzenleme yapıldı. Cumhuriyet kurulduğundan beri nöbet tutuluyordu ama ücret ödenmiyordu. Bu, Eğitim-Bir-Sen'in büyük bir başarısıdır. 2016'da haftada iki saat, 2017'de üç saat, inşallah 2018'de daha fazla saat olur. Biz, sendikacılık yapıyoruz. İdeolojik saplanmalardan, bağnaz yollardan ziyade, kendi üyelerimizin sorun ve sıkıntılarını nasıl çözebiliriz. Sonuçta siz, hükümetle bir uzlaşma yoluna gidiyorsunuz. Böyle anında Cumhuriyet Halk Partisi gibi her şeye 'hayır' demenin gereği de yok. Göreceksiniz, bileceksiniz, tanıyacaksınız, hesabınıza gelirse 'evet' diyeceksiniz. Gelmezse 'oran şöyle olsun, böyle olsun' dememiz gerekir. Verilen bu yasal hakları en ideal şekilde kullanmak gerekir. Biz, Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen olarak en idealini yaptığımızı düşünüyorum.

(Kaynak: Gazeteipekyol)

Kaynak: Temsilci

Son Dakika Güncel Coşkun, 'Cemaatin Yerini Memur-Sen Aldı' Sözlerine Yanıt Verdi - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?

  • Kayseri Bilek Güreşi Sporcuları Türkiye Şampiyonasından 5 altın madalya ile döndü
    13:18 Kayseri Bilek Güreşi Sporcuları Türkiye Şampiyonasından 5 altın madalya ile döndü

    Samsun'da düzenlenen Bilek Güreşi Türkiye Şampiyonası'nda Kayseri Bölgesi Bilek Güreşi Sporcuları, 5 altın, 2 gümüş ve 3 bronz madalya kazandı. Sporcular, Gençlik ve Spor İl Müdürü tarafından kabul edildi ve başarılarından dolayı tebrik edildi.

  • Antalya'da sahipsiz köpeklerden kaçarken kamyonun altında kalan 9 yaşındaki Mahra Melin Pınar, ölümünün 2. yılında anıldı
    13:17 Antalya'da sahipsiz köpeklerden kaçarken kamyonun altında kalan 9 yaşındaki Mahra Melin Pınar, ölümünün 2. yılında anıldı

    Antalya'da sahipsiz köpeklerden kaçarken kamyonun altında kalarak hayatını kaybeden 9 yaşındaki Mahra Melin Pınar'ın ölümünün 2. yılında mezarı başında anma töreni düzenlendi. Ailesi, arkadaşları ve öğretmenleri, Belek Mahallesi'ndeki mezarlıkta bir araya gelerek Mahra'yı anarak çiçek bıraktı ve dua etti. Baba Murat Pınar, kızının ölümünün üzerinden 2 yıl geçtiğini belirterek duygusal bir konuşma yaptı. Anne Derya Pınar ise kızının mezarında Kur'an-ı Kerim okuyarak dua etti. Mahra'nın arkadaşları ise mezarın başında gözyaşlarına hakim olamadı.

  • Edirne'de Çiftçilere Alternatif Üretim Modeli Geliştiriliyor
    13:16 Edirne'de Çiftçilere Alternatif Üretim Modeli Geliştiriliyor

    Edirne Valiliği himayesinde, Trakya Tarımsal Araştırma Enstitüsü ile İl Tarım ve Orman Müdürlüğü işbirliğinde yürütülen proje kapsamında, çiftçilere alternatif üretim modeli geliştiriliyor. Lale, sümbül ve nergis gibi çiçek soğanlarının yetiştiriciliği Edirne'de yaygınlaştırılarak tarımsal çeşitlilik artırılacak. Proje, çiftçilere ek gelir sağlamakla kalmayıp aynı zamanda Edirne'nin tarımsal çeşitliliğini ve turizm potansiyelini de artırarak bölgenin ekonomik kalkınmasına katkı sağlamayı hedefliyor.

  • Kocasinan Belediye Başkanı Ahmet Çolakbayrakdar, projeleri ve yatırımları artırarak Kocasinan'ı daha ileri noktalara taşıyacak
    13:16 Kocasinan Belediye Başkanı Ahmet Çolakbayrakdar, projeleri ve yatırımları artırarak Kocasinan'ı daha ileri noktalara taşıyacak

    Kocasinan Belediye Başkanı ve Başkan Adayı Ahmet Çolakbayrakdar, Kocasinan'ı hak ettiği şekilde daha ileri noktalara taşımak için yoğun gayret sarf ettiklerini belirterek, 'Kocasinan'da yaşamak ayrıcalıklıdır' dedirtene kadar projeleri ve yatırımları artırarak devam edeceklerini söyledi.

  • Kayseri Büyükşehir Belediyesi Besime Özderici Engelsiz Yaşam Merkezi
    13:16 Kayseri Büyükşehir Belediyesi Besime Özderici Engelsiz Yaşam Merkezi

    Türkiye'nin alanında en kapsamlı engelsiz yaşam merkezlerinden biri olan Kayseri Büyükşehir Belediyesi Besime Özderici Engelsiz Yaşam Merkezi, özel ihtiyaçlı bireylerin eğitim ve tedavi ihtiyaçlarına cevap verirken, engelsiz bir gelecek için de hizmet veriyor.

  • Amasya Üniversitesi'nde Müzik Etkileşimli Kitap Okuma Etkinliği Düzenlendi
    13:15 Amasya Üniversitesi'nde Müzik Etkileşimli Kitap Okuma Etkinliği Düzenlendi

    Amasya Üniversitesi Hüseyin Hüsamettin Yasar Merkez Kütüphanesi'nde 60. Kütüphane Haftası dolaysıyla, 'Müzik Etkileşimli Kitap Okuma' etkinliği düzenlendi. Etkinliğe Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölüm Başkanı Dr. Öğretim Üyesi Ali Bilici piyano, Dr. Öğretim Üyesi Burcu Akbulut Bilici ise yan flüt ile katıldı. Etkinlikte kitap okumanın önemi müzikle vurgulanarak, dinleyiciler müzik eşliğinde kitap okudu ve verimli bir okuma ortamı oluşturulması hedeflendi.

  • Yarım Asırlık Bir Aşk Hikayesi: Alzheimer Hastası Eşini Bir An Olsun Yalnız Bırakmıyor
    13:14 Yarım Asırlık Bir Aşk Hikayesi: Alzheimer Hastası Eşini Bir An Olsun Yalnız Bırakmıyor

    Gaziantep'te yaşayan Ahmet Kılavuz, eşi Sabiha Kılavuz'a konulan ileri seviye Alzheimer teşhisi sonrasında onu yalnız bırakmıyor. Çift, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı Moral Evi'nde tedavi görerek eski güzel günlerini yeniden yaşıyor.

  • BIST 100 Endeksi Günün İlk Yarısında Yüzde 1,97 Değer Kazandı
    13:13 BIST 100 Endeksi Günün İlk Yarısında Yüzde 1,97 Değer Kazandı

    Borsa İstanbul'da BIST 100 endeksi, günün ilk yarısında yüzde 1,97 değer kazanarak 8.980,33 puana çıktı. Bankacılık endeksi yüzde 2,54, holding endeksi yüzde 1,87 değer kazandı. Ulaştırma sektörü yüzde 2,81 ile en çok kazanan, orman kağıt basım ise yüzde 1,15 ile en çok kaybeden sektör oldu. Analistler, küresel pay piyasalarında belirsizliklere rağmen pozitif bir seyir izlendiğini belirtti.

  • İzmit'te Cadde Ortasında Tabancayla Ateş Edilen Anlar Görüntülendi
    13:12 İzmit'te Cadde Ortasında Tabancayla Ateş Edilen Anlar Görüntülendi

    Kocaeli'nin İzmit ilçesinde bir şahsın kayınbiraderine cadde ortasında tabancayla ateş ettiği anların görüntüsü ortaya çıktı. Görüntüde, şahsın 'gel lan buraya' diyerek kovaladığı kayınbiraderine ateş ettiği duyuluyor. Olay sonrası polis ekipleri olay yerinde inceleme yaparken, gözaltına alınan kayınbiraderin ise hafif yaralı olduğu belirtildi.

  • Türk Kızılay Siirt Şubesi, Ramazan Boyunca 400 Kişiye Evlerine Yemek Ulaştırıyor
    13:11 Türk Kızılay Siirt Şubesi, Ramazan Boyunca 400 Kişiye Evlerine Yemek Ulaştırıyor

    Türk Kızılay Siirt Şubesi, ramazan boyunca her gün 400 kişinin evine yemek ulaştırıyor. Kızılay gönüllülerinden oluşan ekipler, AŞ evinde hazırlanan yemekleri Algül ve Doğan mahallelerinde ihtiyaç sahibi ailelere dağıtıyor. Türk Kızılay Yönetim Kurulu Üyesi Yener Tanık, Kızılay'ın her ramazanda olduğu gibi bu yıl da ihtiyaç sahibi ailelere destek çıktığını belirtti. Ramazan boyunca Siirt'te her gün 400 aileye sıcak yemek servisi sunulacağını dile getiren Tanık, 'İhtiyaç sahiplerine ayrıca kuru gıda ve periyodik yardımlar da sürüyor. Kızılay gönüllülerimizle birlikte her gün bir veya iki mahallede 400 ailenin evine üç çeşit yemek ulaştırıyoruz. Ramazan boyunca ihtiyaç sahiplerine yardımlarımız devam edecek.' dedi.


Advertisement