Dile Kolay Tam 32 Yıllık Mimar - Son Dakika
Güncel

Dile Kolay Tam 32 Yıllık Mimar

Dile Kolay Tam 32 Yıllık Mimar

Mimar Ahmet Erkurtoğlu, çocukluğundan beri hep mimar olmak ister ve babasına projeler önerirmiş. Ama daha 10 yaşındayken babasını kaybetmiş.

07.09.2015 13:38  Güncelleme: 16:18
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Kendi otellerinde komilik, garsonluk yaparak, sahillerde çiklet, poğaça satarak, küçük yaşta ticareti öğrenen iş adamı üniversite sınavlarını birincilikle kazandı. Amacı üniversiteyi okuduktan sonra babasının bıraktığı turizm sektörünün başına geçmekti. Annesi onun mimar olmak istemesini göz ardı etmemiş olacak ki, "Oğlum sen artık İstanbul'a gitmelisin" diye onu İstanbul' a gönderdi. Annesinin ısrarı üzerine 1983 yılında İstanbul'a iyi ki gelmiş. Ahmet Bey o gün bir mimarlık ofisinde başladığı mesleğinde bugün tam 32 yıldır büyük başarılara imza atarak devam ediyor. Kentsel dönüşümde, son 2 yılda gerçekleştirdiği 200 kentsel dönüşüm projesi ile en çok proje üreten mimarlık ofislerinden AE Mimarlık'ın Yönetim Kurulu Başkanı olan başarılı Mimar Ahmet ERKURTOĞLU, bu hafta benim sayfama konuk olduğu için kendisine teşekkür ediyor ve soruyorum.

Biz kamuoyu olarak sizin kendinizden bahsetmenizi istesek, bize kendinizi kısaca anlatır mısınız?

1959 yılında Kastamonu İnebolu'da, 5 kardeşin en küçük çocuğu olarak dünyaya geldim. İlkokul, ortaokul ve lise dahil olmak üzere çocukluğum burada geçti. Sokakta oynadım, top koşturdum spor yaptım, bisiklet sürdüm. Her tarafım yara bere içinde gezerdim. Yani çocukluğumu doya doya yaşadım. Benim ailem ticaretle ve aynı zamanda turizmle uğraşıyordu. Hatta ben kendi otellerimizde garsonluk, komilik yaparak büyüdüm. Gelen müşterinin valizini taşırdım, bahşiş alırdım, müşteriye kahve yapardım. Plajlarda poğaça ve çiklet satardım. Ben para kazanmayı küçük yaşlarda öğrendim. 10 yaşımdayken babamı kaybettim. İki ağabeyim işlerin başına geçti ama aralarında anlaşmazlık çıkınca yavaş yavaş babamın bıraktığı imparatorluk çökmeye başladı. 1979 yılıydı, aynı sene ben Edirne'de Trakya Üniversitesi Mimarlık Fakültesini birincilikle kazandım. Her ne kadar çocukken mimar olmanın hayallerini kursam da, amacım mimar olmak değil, üniversiteyi bitirdikten sonra işlerin başına geçmekti. Ama çocukken bile mimar olmayı çok isterdim. Üniversite bittiğinde İnebolu'ya geri döndüm. Annem bana, "Oğlum buralarda durma, İstanbul'a git" dedi. Ablamla yola çıktık ve benim İstanbul hikayem de böylece başlamış oldu. 1983 yılında bir ofiste çalışmaya başladım. Üzerinden tam 32 yıl geçti ve ben hâlâ bu piyasada çalışıyorum. Bu mesleğe adım atarken amacım insan kazanmaktı ve bu amacıma ulaştım. Zaten 32 yıldır insana yatırım yapıyorum ve birçok insan kazandığıma inanıyorum.

Siz bir mimar olarak, bir binanın projesini çizerken neleri göz önünde bulunduruyorsunuz? Önem verdiğiniz kriterler nelerdir?

Bizim görevimiz insanların yaşam tarzına göre proje geliştirmek. Ben o evde yaşayacak insanların ne istediklerine bakıyorum. Örneğin; 3+1 daire yapıyorsak "günlük" denilen kısmı, yani salon, mutfak ve bir tane odayı antreye baktırırız. Diğer 2 odayı ve banyoyu "gece" kısmına baktırırız. Aslında ben hem gelen misafir için hem evdeki bireyler için bütün odalara banyo koydurma taraftarıyım. Ama isteğe göre davranıyoruz. Dış kriterlere baktığımızda bize zaten imar yönetmeliğinin verdiği kurallar var. O kurallara uymak zorundayız. AE Mimarlık olarak amacımız, o civara uyumlu hatta o civardaki en güzel binayı yapmak!

Basındaki bir açıklamanızda kentsel dönüşümün aslında binasal dönüşüm olduğunu vurguladınız. Bunu biraz açar mısınız? Aslında kentsel dönüşüm Türkiye'de tam anlamıyla uygulanıyor mu? İnsanlar ne derece güvende?

Benim anladığım kentsel dönüşüm, kente katkısı olan bir dönüşüm olması. Şu an yapılan dönüşüm kentsel dönüşüm değil, binasal dönüşümdür. Evet binalar sağlamlaştırılıyor, depreme dayanıklı hale getiriliyor. Ama ben Kadıköy'e baktığım zaman Kadıköy'ün elden gittiğini görüyorum. Her taraf şantiye, sokaklara giremiyoruz. Nüfus artacak, pis su gideri artacak. Gider kanallarını yenilemiyoruz, yol yapmıyoruz, yeşil alan yapmıyoruz. Mesela; ben 5 dönüm alanda 50 dairelik 4 tane binayı yıktım yerine biri 20 katlı, diğeri 28 katlı olmak üzere iki tane bina yaptım. Yeşil alan, bisiklet alanları, yüzme havuzu, çocuk oyun parkı, yürüyüş alanı yarattım. İşte benim kentsel dönüşüm anlayışım bir yaşam alanı yaratmaktır. Bana göre bir 10 katlı binayı yıkıp yerine 12 katlı bina yapmak kentsel dönüşüm değildir. Kentsel dönüşümü eleştirmemdeki nokta, bu dönüşümün kente ne yazık ki hiçbir katkısı olmamasıdır.

Günümüzde otopark sorununun çözülemediği bir ülkede yaşıyoruz. Sizin bu konuda çözüm önerileriniz var mı?

Bana göre binalar yapılırken, binanın altına her daireye 2 araçlık otopark yapılması ve bunun yönetmelikçe şart konulması gerekiyor.

Son yıllarda başka sektörlerde bulunan birçok firma, inşaat sektörüne girmeye başladı. Siz bu durumu nasıl yorumluyorsunuz? Sizce sektöre etkileri ne yönde?

Değişik sektörlerden gelip bu işe girenler tabii ki rekabeti kızıştıracak, fiyatları aşağıya çekecek ama bu arada bu rekabete dayanamayan güçsüz firmalar batacak. Bugün Kadıköy'de birçok yarım kalmış inşaat bulunuyor. Banka faiziyle yürüyen firmalar var. İnşaat sektörü bu şekilde devam ederse, yakında yıllar önce yaşanan bankerzede haberleri gibi konutzede haberlerinin de gündeme geleceğini düşünüyorum.

Sizin, "İşte benim hayatımın dönüm noktasıydı" dediğiniz an neydi?

Beni Kadıköy bölgesindeki herkes, " İbrahim Bodur'un mimarı" olarak tanıdı. Ona çok şey borçluyum. İbrahim Bey'e iki binanın projesini çizmiştim ve o da 2 projeyi çok beğendi. Hatta alt kattaki ofisimi bana işim karşılığında o verdi. Benim hayatımdaki dönüm noktam 1993 yılında İbrahim Bodur ile tanışmamdır. İkincisi 1995 yılında İstanbul'da Yüksek Anıtlar Kurulu üyeliği yapmamdır.

Hiç unutamadığınız bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?

Bir arsaya ticari imar almaya çalışıyordum ki o zamanda öyle bir uygulama vardı. Belediyeye gittiğimde oradaki bürokrat bana istediğim imarı vermedi. Benim istediğim uygulamaya yönelik yapılmış olan 7-8 tane bina vardı. Ama o böyle bir uygulamanın olmadığını söyledi. Ben de İbrahim Bodur'un helikopteriyle o uygulamaların fotoğraflarını havadan çekip, onların bütün dosyalarını hazırladım. İbrahim Bey ile birlikte belediye başkanını makamında ziyaret ettik. Ben başkana, "Daha önce yapılan uygulamalar var ama bana neden bu uygulama için izin vermiyorsunuz" diye konuyu anlattım. Bürokratı makamına çağırdı. Bana, "İzin veremem" diyen bürokrat, "Başkanım bu yanlış bir uygulama, biz bu uygulamaya devam edemeyiz. Bu uygulamanın düzelmesi için de bizim plan tadilatı yapmamız gerekir" dedi. Belediye başkanı da, "Ne yapılması gerekiyorsa yapın o zaman" dedi. Tabii İbrahim Bey, işi aldığımızı zannetti. Ben de ona bu işten vazgeçmemiz gerektiğini, çünkü plan tadilatın iki sene süreceğini izah ettim. Sonra o işten vazgeçtik.

AE Mimarlık olarak yıl içerisinde hayata geçireceğiniz 100 projeyle gündemdesiniz. Nedir AE Mimarlık'ı bu kadar farklı kılan?

Hâlâ çizdiğimiz projeler de var. Biz, yaptığımız binaların detayına önem veriyoruz. O yüzden dikkat çekiyor. Sektörde en iyi firmalarla çalışıyoruz. İddialı cephe tasarımlarına imza atıyoruz. Bu da yaptığımız işleri ön plana çıkarıyor. Artık Cadde'de farklı bir bina gören herkes, o binada AE Mimarlık'ın imzası olduğunu biliyor.

Dönüşüm yapılırken şehrin estetiği ya da dönüşüm yapan bölgenin tarihi dokusu korunuyor mu? Siz projelerinizi çizerken bu kapsamda nelere dikkat ediyorsunuz?

Eski eser parselinde bir bina yapıyorsam, onun estetiğini korumak zorundayım. AE Mimarlık olarak üzerimize düşeni yapıyoruz ve projelerimizi hayata geçirirken, projenin her alacağı yerin dokusuna uygun binalar tasarlıyoruz.

Vazgeçilmezleriniz nelerdir?

Sektördeki farklı duruşum beni özel kılıyor. Çalışkan olmam, dürüst olmam, hem beni hem de firmamı ön plana çıkarıyor. İnsan hayatta her şeyini kaybedebilir ama kişiliğinden asla vazgeçmemeli. Çünkü her kişiyi özel kılan, hayattaki duruşudur. İş hayatımda önce insana değer vermek olmazsa olmazlarımdandır. Manevi anlamda doğru iletişim kurulduğunda ticaret zaten arkasından gelir felsefesiyle hareket ediyorum. "İş dışında vazgeçemedikleriniz var mı?" diye sorarsanız da, başta ailem olmak üzere bir de antika merakım bulunuyor. Bunlardan kesinlikle vazgeçmem.

Sihirli bir güce sahip olsaydınız neyi değiştirmek isterdiniz? Eğer benim olağanüstü bir gücüm olsaydı, bir daha değiştirilmemesi üzerine imar planını değiştirirdim.

Bir mimar olarak bu dalı seçen ya da seçmek isteyen öğrencilere, mimar adaylarına ne önermek istersiniz?

İlk önce bu mesleği seviyorlarsa, o zaman bu mesleği yapsınlar. Gerçekten sevmiyorlarsa bu mesleği kesinlikle yapmasınlar ve mimar olmak için yeteneklerinin olup olmadıklarını düşünsünler. Çünkü bu meslek, hem beynin hem gözün hem elin aynı ayda çalıştığı bir meslek dalıdır. Bu üç enstrümanın çok ahenkli, uyumlu çalışması gerekmektedir.

Fatma Çelik

Kaynak: Bültenler

Son Dakika Güncel Dile Kolay Tam 32 Yıllık Mimar - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement