Dünya Ekonomik Forumu - Son Dakika
Güncel

Dünya Ekonomik Forumu

Cumhurbaşkanı Erdoğan: (1) "Bazı ülkelerde rejimlerin halklarına karşı yürüttükleri sindirme ve şiddet politikaları, arkasında ağır enkazlar bırakmaya devam ediyor.

28.09.2014 19:25
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Bazı ülkelerde rejimlerin halklarına karşı yürüttükleri sindirme ve şiddet politikaları, arkasında ağır enkazlar bırakmaya devam ediyor. Terör daha fazla küreselleşmek, daha geniş coğrafyalara sirayet etmek suretiyle küresel barışı tehdit eder bir boyuta ulaşıyor" dedi.

Erdoğan, Dünya Ekonomik Forumu'nun Hilton Bomonti Otel'deki açılış toplantısında yaptığı konuşmada, uluslararası sistemde önemli kırılmaların yaşandığı, dünyanın her köşesinde siyasi, ekonomik ve sosyokültürel fay hatlarının belirgin olmaktan öte bir sürece girdiği bir dönemden geçildiğini, ekonomik krizlerin, yoksulluk ve gelir dağılımındaki dengesizliklerin, bunun yanında enerji kaynakları üzerindeki baskılar, ülkeler ve toplumlar üzerinde çeşitli buhranlar oluşturduğunu ifade etti.

Bazı ülkelerde rejimlerin halklarına karşı yürüttükleri sindirme ve şiddet politikalarının arkasında ağır enkazlar, izler bırakmaya devam ettiğini belirten Erdoğan, "Terör daha fazla küreselleşmek, daha geniş coğrafyalara sirayet etmek suretiyle küresel barışı tehdit eder bir boyuta ulaşıyor. Şu anda Türkiye'de, bir defa ulusal anlamda bir terörü yaşıyoruz, bölgesel bir terörle şu anda karşı karşıyayız, bir de uluslararası terörle iç içeyiz. İklim değişikliği, Ebola tarzı salgın hastalıklar, çevre kirliliği, göç, yabancı düşmanlığı ve ırkçılık gibi sorunlar da küresel gündemin ilk sıralarındaki yerini muhafaza ediyor" diye konuştu.

Erdoğan, bütün bu sorunların sadece belli ülkeleri, bölgeleri değil, artık yerkürenin tamamını tehdit eder boyuta ulaştığını dile getirerek, şöyle devam etti:

"Ülkelerin tek başına bu sorunların üstesinden gelebilmesi, artık mümkün görülmüyor. Küresel siyasi ve ekonomik örgütlerin yüzyılımızın bu sorunlarıyla baş edebilmek için güç birliği yapmaları, artık gerekli bir hal almıştır. Esasen bu düşüncelerimi hafta içinde katıldığım New York'taki Birleşmiş Milletler 69. Genel Kurulu'nun açılışında da ifade ettim. Gerek oradaki muhataplarımızla yaptığımız baş başa görüşmelerde, gerek iklim zirvesinde, gerekse genel kurulda bütün bu sorunların insanlığı ciddi manada tehdit eder hale geldiğini ve acil tedbir alınması gerektiğini vurguladım. Başta Birleşmiş Milletler olmak üzere uluslararası siyasi ve ekonomik örgütler insanlığı tehdit eden sorunlar karşısında tedbir almakta maalesef etkisiz kalıyorlar. Burada bir kez daha vurgulamak isterim ki bunu genel kurulda da söyledim, Başbakanlığım döneminde de birçok yerlerde de söyledim, şimdi burada tekrar ediyorum; dünya 5'ten büyüktür. Dünyanın kaderini bu 5 ülkenin eline bırakamayız. Artık dünya, İkinci Dünya Savaşı'nın şartlarını yaşayan bir dünya değildir."

"Dünya bir üyenin iki dudağı arasına mahkum mu?"

New York'ta yaptığı iki tüm görüşmelerde ülkelerin devlet başkanları veya hükümet başkanlarının "Çok haklısın, doğru söylüyorsun, dünya 5'ten büyüktür" dediklerini ama kürsüye çıkıldığında kimsenin bunu konuşmadığını anlatan Erdoğan, "Mesele buna inanıyorsak, BM'nin reforme edilmesi gerektiğine inanıyorsak, o zaman bu alanda ne gibi adımlar atılması lazım, bunun planlamasını yapalım. Fakat bu konuda ne yazık ki adım atılmıyor. Herkes bir şeylerden çekiniyor. 'Acaba ben bunu konuşursam bana A ülke ne der? Acaba konuşursam B ülke ne der, şu ülke ne der, bu ülke ne der?' Sayın Obama konuşmasında şu ifadeyi kullandı; 'Haklının güçlü olduğu bir dünya'. İşte isteğimiz bu zaten. Haklının güçlü olduğu bir dünyayı istiyorsak, o zaman bu 5 ülke dünyanın kaderine hükmetmemelidir" ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu anlamda olması gerekenin, dönerli sistem olduğunu dile getirerek, şunları kaydetti:

"Yani her kıtadan temsilcilerin temsil edildiği bir Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin olması lazım. Daimi üye, geçici üye ayrımının olmaması lazım. 15 üyeden mi oluşacak 15 üye ama bu 15, iki yılda bir değişebilir veya yılda bir değişebilir. Sürekli değişmek suretiyle, şu anda 193 üyesi bulunan Birleşmiş Milletler üyesi tüm ülkere orada sıra gelmelidir. Benim kaderim sürekli o 5 tane üyenin iki dudağı arasında olmamalıdır. Şu anda Suriye'de, Irak'ta zulüm var. Karar verilirken ne deniliyor; 'Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ne der' veya '5 üye ne der', geç onu o '5 üyenin içinde herhangi bir üye ne der'. 'Hayır' diyorsa mesele bitmiştir. Kimse onu değiştiremez. Peki, tüm dünya bir üyenin iki dudağı arasına mahkum mu? Bunun değişmesi gerekiyor. Bunu dillendirmemiz lazım. 193 ülkenin üye olduğu Birleşmiş Milletler'de kararların Güvenlik Konseyi daimi üyesi 5 ülkenin dudakları arasında olması izah edilebilir bir durum değildir. Aynı şekilde uluslararası birçok siyasi ve ekonomik örgütün küresel sorunlar karşısında insani ve vicdani bir duruş yerine, çıkar odaklı bir duruş sergilediklerini görüyor, bunun da tehditleri teşvik ettiğini hep birlikte hissediyoruz. Küresel sorunlar karşısında sergilenen kayıtsızlık, sorunların büyümesindeki en büyük etkendir."

"Kendimi o zaman halkıma anlatamam"

Ortadoğu'daki demokratik halk hareketlerine ve hak arayışlarına karşı sergilenen vurdumduymaz, çifte standartlı, ön yargılı ve adaletsiz tutumun "terörün oksijeni" olduğuna işaret eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Şimdi ben soruyorum; şu anda genelleme yaparak dünyada demokratik rejimlerden yana mı olacağız, yoksa otokratik rejimlerden yana mı olacağız? Otokratik rejimlerin içerisinde öyle ülkeler var ki halkı rejimden memnundur. Halk memnun olduğuna göre söyleyecek bir şey yoktur. Ama öyle de rejimler var ki halk orada korkuyor, herhangi bir şey söyleyemiyor. Demokratik rejimlere geldiğimiz zaman, demokratik rejimlerde de 'halkın iradesine saygı duyulması gerekir' diyoruz. 'Halk neyi murat ettiyse, neyi istediyse ona saygı duyulması gerekir' diyoruz. Ama bakıyoruz ki maalesef halkın iradesinin tecelli ettiği bir ülkede, yüzde 52 ile geliyor kendi bakanı, darbesini yapıyor ve o darbeyle beraber meşruiyet kazanıyor. Nerede? Dünyanın değişik ülkelerinde. 'Demokrasinin beşiği' denilen ülke bile bakıyorsunuz o meşruiyetini kabul ediyor. Çok enteresan Birleşmiş Milletler'de çıkıyor konuşma da yapabiliyor. Şimdi Birleşmiş Milletler darbecilerin konuşma yaptığı bir yer midir? Yoksa gerçekten demokratik yollarla seçilmiş olanların gelip, konuşma yaptığı bir yer midir? veya halkının memnun olduğu otokratik rejimlerden gelenlerin konuşma yaptığı bir yer midir? Yok herkesin konuşma yaptığı bir yerse ayrı mesele. Ama eğer ben Tayyip Erdoğan olarak demokrasiye inanıyorsam, dolayısıyla antidemokratik yollarla iş başına gelenlerle aynı kare içerisinde fotoğraf vermem, yer almam. Nitekim bu genel kurulda da yer almadım. onlarla beraber olamam. Çünkü ben kendimi o zaman halkıma anlatamam. Çünkü demokrasi mücadelesi, öyle sıradan bir mücadele değil. Bakınız yoksul, çaresiz ve haksızlığa uğradığına inanan halk kesimleri terörün ve terör örgütlerinin istismarına açık hale gelmiştir. Türkiye olarak çok uzun süredir, sürdürülebilir olmayan bu gidişe dikkatleri çekiyor, başta terör ve İslamofobi olmak üzere yerel sorunların artık küreselleşmeye başladığını ifade ederek, yaklaşan sorunlar hakkında çağrılarımızı yapıyoruz."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye'de, Şam rejiminin katlettiği insan sayısının 250 bine ulaştığına, yer değiştirenlerin ise 7 milyon civarında olduğuna, sadece Türkiye'de 1,5 milyona yakın Suriyeli göçmen bulunduğuna vurgu yaparak, "Son haftalardaki göçmen akınıyla bu sayı daha da arttı. Şimdi ben değerli dostlarıma sesleniyorum, bakın bütün bu olanlar, bütün bu gerçekler ortada fakat kimse 'ey Türkiye 1,5 milyon insan senin ülkene geldi acaba biz size destek olarak, destek olarak ne yapabiliriz?' diyen yok. Şu ana kadar bize Birleşmiş Milletler Mülteciler Konseyi dahi olmak üzere gelen para 150 milyon. Bizim harcadığımız rakam ne şu anda 4,5 milyar dolara ulaştı. Ama kimse bir şey sormuyor. 'Nasıl olsa Türkiye harcıyor' diyor. Kamplar, Türkiye'nin içinde değişik yerlerde tabi ortaya çıkan değişik sosyolojik bazı sıkıntılar yaşıyoruz bu arada. Bütün bunlara katlanıyoruz. Ama bu konuda 'acaba biz ne yapabiliriz?' diyen yok" şeklinde konuştu.

- İstanbul

Kaynak: AA

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement