Hüda Par: Diyarbakır'daki Olaylar ABD İftar Çadırına Saldırının Rövanşı - Son Dakika
Güncel

Hüda Par: Diyarbakır'daki Olaylar ABD İftar Çadırına Saldırının Rövanşı

Hüda Par: Diyarbakır\'daki Olaylar ABD İftar Çadırına Saldırının Rövanşı

Hür Dava Partisi (Hüda-Par) Diyarbakır İl Başkanı Şeyhmus Tanrıkulu, Kobani protestosuyla Diyarbakır'da Kurban Bayramı sonrası çıkan ve 12 kişinin hayatına mal olan olayların, ABD Adana Başkonsolosluğu'nun Ramazan ayında Diyarbakır'da iftar yemeği verdiği çadırına yapılan saldırının rövanşı olduğunu söyledi.

15.10.2014 19:26
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Hür Dava Partisi (Hüda-Par) Diyarbakır İl Başkanı Şeyhmus Tanrıkulu, Kobani protestosuyla Diyarbakır'da Kurban Bayramı sonrası çıkan ve 12 kişinin hayatına mal olan olayların, ABD Adana Başkonsolosluğu'nun Ramazan ayında Diyarbakır'da iftar yemeği verdiği çadırına yapılan saldırının rövanşı olduğunu söyledi. Diyarbakır'daki olaylar sırasında öldürülen ve Hüda-Par'a yakın sivil toplum örgütü üyesi olan Cumali Güneş, Hasan Gökguz, Hüseyin Dakak, Riyad Güneş, Turan Yavaş, Yasin Börü'nün yakınları, HDP, DBP başta olmak üzere devlet ve hükümet yetkililerine tepki gösterdi.

3 KİŞİNİN LİNÇ EDİLMESİNİ İZLEYEN GÖRGÜ TANIĞI VAR

Diyarbakır'da 12 kişinin ölümüne neden olan olayların ardından Hüda-Par Diyarbakır İl Başkanı Şeyhmus Tanrıkulu, olaylar sırasında partilerine, dindar sivil toplum örgütleri, Kuran kursları, sakallı kişiler ile türbanlı kadınlara yönelik saldırıların olduğunu ve bunun normal bir protesto gösterisi gibi lanse edilmesinin yanlış olduğunu söyledi. Tanrıkulu, "HDP ve KCK'nin çağrısı üzerine sokağa çıkan kişiler, partilerinin il, ilçe teşkilatlarına, STK'larına, Cami, Kuran kursları ile hayır kurumlarına eş zamanlı saldırıya uğradı. Yani İslami kesime yönelik saldırılar yapılması Kobani gerçeğini yansıtmamaktadır. Vandalistlerin sokağa dökülmesi, Kürt halkının canını, malını hedef alan bir saldırıya dönüştü. Şehit kardeşlerimiz, kurban eti dağıtmaya giderken göstericiler tarafından yolları kesiliyor. Göstericiler, silahla tarayınca arabayı bırakıp kaçıyorlar. Arkalarından ateş açılıyor ve Ahmet Dakak, orda vuruluyor. 4 arkadaş yakındaki bir binadaki daireye sığınıyor. Daha sonra göstericiler tarafından bina sarılıyor. Üst kattan birisi iple veya yorgan ve çarşafları birbirine bağlayarak aşağı inip içeri giriyor, kapıyı açıyor. 50-60 kişi bunları linç ediyor. Tüm bu olayların görgü tanığı yaşıyor. Kaçan 4 arkadaşdan biri tuvalete sığınıyor ve olanları izliyor. 50-60 kişilik barbar çetesi, bıçakla, satırla, sopayla linç ediyor. Bu yetmez gibi 2 kişiyi aşağı atıyor, üzerinden araba ile geçiyor, benzin döküp yakıyorlar. 3'ncü kişiyi, aşağıya kadar merdivenlerden sürüklüyorlar. Onu da yakmak istiyorlar ama içlerinden biri buna karşı çıkıyor" dedi.

KADINLAR, 'YAKIN ONLARI' DİYE ZILGIT ÇEKMİŞ

Merkez Sur İlçesi'nde 55 yaşındaki bir kişinin, Menzil tarikatı üyesi olduğunu, eşinin türbanlı kendisinin de sakallı olduğu için katledildiğini anlatan Tanrıkulu, saldırıların islami kesim ve kurumlara yönelik olmasını, ABD'nin Adana Başkonsolosluğu'nun Ramazan ayında Diyarbakır'da verdiği iftar çadırına yapılan saldırının rövanşı olarak değerlendirdi. Tanrıkulu, şöyle konuştu: "Ramazan ayında ABD Adana Başkonsolosluğu Şeyh Sait Meydanı'nda iftar yemeği vermek istemişti. O meydanda Müslümanlar her akşam, orada Filistin'e saldıran İsrail'i protesto gösterisi yapıyordu. Böylesi bir zamanda Adana Başkonsolosloğu, büyükşehir belediyesi koruması altında Şeyh Sait Meydanı'nda iftar yemeği vermeye çalışması büyük bir öfkeye neden olmuştu. ve bu iftar neticesinde çadır yakıldı. Selahattin Demirtaş'ın ABD dönüşü sonucu, böyle bir çağrısı yapması, bizde iftar çadırının yakılmasının bir rövanşı da olabilir izlenimini yarattı. Çünkü bölgede partimizin hedef alınması, partimize yakın olan STK'ların hedef alınması, camilerin hedef alınması, sakallı insanların, islami kesimin topyekün hedef alınması, bu şüpheyi uyandırdı. 90'lı yıllarda bile silahlı bir saldırı olmamıştı. Bakın kurban eti dağıtırken öldürülen şehitlerimiz için kadınlar zılgıt çekerek, 'yakın onları' diye böyle bir vahşet uygulanıyor. Olayların bu hale gelmesinin tek sebebi PKK ve KCK'dır."

OĞLUM, AİLELERİNE KURBAN ET VERDİĞİ İNSANLARCA ÖLDÜRÜLDÜ

Kurban eti dağıtırken, silahlı saldırıya uğrayan, sığındığı binada işkence edilerek öldürüldükten sonra, 4'ncü kattan aşağı atılan Hasan Gökguz'un babası 60 yaşındaki Mehmet Gökguz, oğlunun dindar olduğunu ve dindarlığın gereklerini yerine getirdiğini belirterek, "Oğlum, bayram akşamı evime gelerek muhtaç durumdaki Suriyeliler için yardım topladığını söyledi. Bizim evden de 3 battaniye alıp onlara götürdü. Oğlum, sığınmacı bir Suriyeli aileye, kiracı olduğu eve, elektrik ve su faturasına kefil olmuştu. Böyle fedakar biriydi. Olay günü kurban kesimi yapılıyordu Üçkuyular'da. Arabayla daha önce tespit edilen fakir, fukaraya kurban eti dağıtıyordu arkadaşlarıyla. Sokaklarda eylem yapan insanların ailelerine et dağıtıyordu. Bir sokakta bunları sıkıştırıyorlar, 'bunlar IŞİD'çi' diye saldırıyorlar. Onlar da arabayı bırakıp kaçıyorlar. Bir binaya sığınıyorlar orda öldürüyorlar. Cenazesini kaldırdığımızda tanıdığımız biri cenaze arabasına binmişti. Kimsin diye sordum. Adam, 'oğlun evime et getirmişti. Televizyonda gördüm. Ben de vefa borcumu ödemek için cenazesine geldim' dedi. Oğlum olay günü beni aradı, 'baba nasılsın' dedi. Ben de iyiyim sen nasılsın dedim, bir daha cevap vermedi. Sonra tekrar aradım ulaşılmıyordu" dedi.

BEN DE SIRTIMDAN VURULDUM

Olaylar sırasında namaz kılmak için camiye giderken, sakallı olduğu için, 'Bu da IŞİD'çi' deyip kendisine arkadan tabanca ile ateş açıldığını ve sırtından yaralandığını anlatan Gökguz, "Camiye giderken bana da silah sıktılar, şu an yaralıyım. Döndüm, niye sıktın diyecektim, bir dane daha sıktı, sonra köşeye sığındım. Arabaya bindim hastaneye gidecektim. Onların içindeki 35-40 yaşlarındaki bir kadın, 'vurun bu IŞİD'çidir' dedi. Arabayı bırakıp kaçtık. Aradılar bulamadılar, bulsaydılar bizi de öldüreceklerdi. Yani sırf sakalım vardı diye öldüreceklerdi beni. O an polisi aradım, çok aradım. Her seferinde meşgule düşürüyorlardı. Ben iyi yaşamak için başbakana oy verdim. O zaman bize bir yer bulun oraya gidelim. Ben de, oğlum da dindar kesimiz. Giysilerimiz dindar tarzıdır. Ne yapalım yani, nereye gidelim? Yani ben bu HDP'yi sevmek zorunda mıyım? Demokrasi, açılım bu mudur? Sakalı olan herkes IŞİD'çi midir? Bu kadar insanın katlinin hesabını nasıl vereceksiniz? Oğlumun katillerini Allaha, devlete ve savcılara havale ediyorum. BDP ve HDP'den hepsinden şikayetçiyim. Benim oğlum Ezidiler'e de yardım etti" ifadelerini kullandı.

ANNE GÖKGUZ: OĞLUMUN TEK SUÇU ALLAH YOLUNDA GİTMEKTİ

Anne Mehmet Gökguz, oğlunun Allah yolunda gittiği için öldürüldüğünü söyleyerek, "Oğlum dindar, Allah yolundaydı. Suçu yoktu, onun tek suçu namaz kılmak, Kuran yolunda gitmekti, Allah yolunda gidiyordu. Bayram günü de oğlum yine Allah yolunda kurban eti dağıtıyordu. 13 yıldan beri aynı binadayız, bugüne kadar IŞİD'çi değildik, yeni mi olduk. Selahattin Demirtaş'tan şikayetçiyim. 2 oğlum var. Ölen oğlumun bir çocuğu var, hanımı hamile, genç karısı ortada kaldı, yazık günah değil mi? Buna hakları yoktu, hem bu dünyada hem o dünyada şikayetçiyim" diye veryansın etti.

BİRİ 2 YAŞINDA, DİĞERİ KARNINDA 2 ÇOCUĞUYLA ORTADA KALDI

Hunhanca öldürülen Hasan Gökguz'un 4 yıllık eşi 22 yaşındaki Yüksel Gökguz, 2 yaşında bir oğlu olduğunu ve 9 aylık hamile olduğunu hatırlatarak, "Eşimin katlettilerinden, hem bu dünyada hem ahirette davacıyım, şikayetçiyim. Katillerinin bulunmasını istiyorum" dedi.

Hasan Gökguz ile birlikte hunharca öldürülen 16 yaşındaki Yasin Börü'nün babası Fikri Börü de, oğlunun cep telefonunun şarjı bittiği için eve gelmediğini sandığını, oğlunun cesedine 3 gün sonra ulaştığını anlattı.

BİZİ PKK'NIN İNSAFINA BIRAKTILAR

Oğlunun lise 11'nci sınıfa gittiğini anlatan anne Hatice Börü ise olayların yaşandığı gün, sabaha kadar uyuyamadığını kaydederek, "Ben oğluma dindarlığı, iyiliği öğrettim. O ilme düşkünlüğü ile ibadetiyle okulda da örnekti. Dün öğretmenleri ve okul arkadaşları burdaydı. Hiç biri ondan bugüne kadar şikayetçi olmamıştı. Olayların olduğu gün kurban eti dağıtmak için çıkmıştı. O akşam eve gelmedi. Cep telefonuyla aradık, ulaşamadık. Şarjının bittiğini düşündük. Babası karakola gitti, hastanelere gitti bulamadı. Ben sabaha kadar uyumadım. Oğlum hiç dışarda kalmamıştı. Kendi kendimi teselli ettim, bir arkadaşının evine sığınmıştır gelir dedim. Sabah oldu gelmedi. Savcı ceset üzerinde yaptığı incelemede 25-30 yaşlarında dediği için hiç şüphelenmemiştik. Ben o savcıdan da şikayetçiyim; 16 yaşındaki bir çocuk nasıl olur da 25-30 yaşlarında gösterilir? Bir Kürt, bir Kürd'e bunu nasıl yapabilir? Biz de kürdüz. Hangi vicdan bunu kabul edebilir. Hadi öldürdünüz, balkondan atmak, arabayla üzerinden geçmek, benzinle yakmak ne demek? Taşla, bıçakla cesede o işkenceleri yapmak hangi vicdan kabul eder? Yahudiler bile böyle işkence yapmaz. Bu konuda devleti de suçluyorum, hiç bir müdahalede bulunmadı. Ölümler olmayana kadar müdahale etmedi, bizi PKK'nın insafına bıraktılar. Ağırıma giden hükümetten ve devlet büyüklerinden can sağlığına değil de malın derdine düşmeleri oldu. Keşke evim yansaydı her şeyim gitseydi de oğlum ölmeseydi. Devlet Bahçeli'nin sözü içime su serpti" diye konuştu. - Diyarbakır

Kaynak: DHA

Son Dakika Güncel Hüda Par: Diyarbakır'daki Olaylar ABD İftar Çadırına Saldırının Rövanşı - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement