MHP'li Yalçın: 62'nci Hükümet'in Programından Yeni Türkiye Çıkmaz - Son Dakika
Güncel

MHP'li Yalçın: 62'nci Hükümet'in Programından Yeni Türkiye Çıkmaz

MHP\'li Yalçın: 62\'nci Hükümet\'in Programından Yeni Türkiye Çıkmaz

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkan Yardımcısı ve Gaziantep Milletvekili Semih Yalçın, 62. Hükümet Programı ile ilgili olarak bir açıklama yaptı.

03.09.2014 14:25
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkan Yardımcısı ve Gaziantep Milletvekili Semih Yalçın, 62. Hükümet Programı ile ilgili olarak bir açıklama yaptı. Yazılı açıklamasında MHP'li Yalçın, "Hükümet programında aba altından sopa gösterme dönemi başlamıştır. Oysa hükümet programı; halkın dertlerine çare, yaralara merhem, sorunlara çözüm kabilinden, kamuoyunu rahatlatacak duyarlılığa sahip evsaf ve çapta olmalıdır" dedi.

"17-25 ARALIK SORUŞTURMALARINA TAKİPSİZLİK KARARI VERİLMESİ İKTİDARIN TERSİNE İŞLEYEN DİYALEKTİĞİN GÖSTERGESİ"

Semih Yalçın, "Dün Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından TBMM'de okunan 62. Hükümet programında üzerinde durulması ve açıklığa kavuşturulması gereken birçok husus bulunmaktadır. Ancak bunlardan en çok dikkati çekenler; ileri demokrasi, güçlü ekonomi, öncü ülke ve değer odaklı dış politika gibi başlıklar altında kamuoyuna sunulan hususlardır. Yeni hükümetin programı, genellikle Türkiye ve dünya ahvalinden kopuk, sanal ve hayali çerçeve çizen boş ve gereksiz lafların arka arkaya sıralandığı bir metindir. Programda dikkati çeken hususlardan biri de kavramların kullanılış biçim ve amaçlarıdır. Kurumlar ve kurallarla birlikte kavramları da dönüştürme çabasındaki AKP iktidarının kurduğu 62. Hükümetin programı tersinden okunduğu takdirde daha somut ve anlaşılır veriler elde edilmektedir. Bu bağlamda AKP hükümetlerinin şimdiye kadarki icraatları soldan sağa değil de sağdan sola doğru okunduğunda ortaya çıkan netice şudur: İleri demokrasi, tek adam rejimi; güçlü ekonomi, geçim sıkıntısı çeken milyonlar ve hayat pahalılığı; öncü ülke ise iç ve dış politikada başarısızlık demektir.

Programda yer alan "Yolsuzlukla mücadelede güçlü bir irade gösterdik. Hiçbir yolsuzluğun üzerinin örtülmemesi, her türlü iddianın hassasiyetle incelenmesi, bu konulardaki yargı süreçlerinin sağlıklı olarak çalışabilmesi için yoğun bir gayret ortaya koyduk." değerlendirmesi ironik ve manidardır. 17-25 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonu süreçlerinin örtbas edilmesi ve bu konudaki soruşturmaya takipsizlik kararı verilmesi iktidarın tersine işleyen diyalektiğinin en çarpıcı göstergesi olarak karşımızda durmaktadır" dedi.

"HÜKÜMETİN DIŞ POLİTİKADAKİ ÖNGÖRÜLERİNİN HİÇBİRİ TUTMAMIŞTIR"

Hükümet programına eleştiri getiren açıklamada; "Bütün hususlarda olduğu gibi bu konu da tersinden okunmalıdır. Yolsuzluğun üzerinin örtülmemesinden söz ediliyorsa bu hasıraltı edilmesi; yargı süreçlerinin sağlıklı olarak çalıştırılmasından bahsediliyorsa, bağımsız yargının işlemez hale getirilmesi ve hukukta biat kültürünün egemen kılınması anlaşılmalıdır. Hukuk sistemi, adaletsizlik ve adam kayırmacılığın batağındadır. Yargı siyasallaştırılmıştır. Milli eğitimde tehlike çanları çalmaktadır. 12 yılda her gelen Milli Eğitim Bakanı çocuklarımızı kobaya, okulları deneme tahtasına çevirmiştir. Şimdi de eğitimde kıyımlar başlamış; yandaşlığı seçmeyen, iktidara biat etmeyen öğretmen ve yöneticiler sürgün ve görevden almalarla baş eğdirilmeye, sindirilmeye çalışılmaktadır. Ne yetişkinler ne de gençler yarınlarından emindir. Programda yer alan "Devlet otoritesinin parçalanmasına asla izin vermeden ulusal güvenliği tehdit eden tüm unsurlarla sonuna kadar mücadele edilecektir. Bu konuda her ne surette olursa olsun taviz verilmesi söz konusu değildir. Geçmişte milli güvenliğimizi tehdit eden vesayet odaklarına müsaade edilmediği gibi son iki yıldır ortaya çıkan vesayet girişimlerine karşı da milli güvenliğimiz teminat altına alınmıştır." ifadeleri de tam bir yanıltma ve yanılsama vesikasıdır. Oysa AKP, 12 yılda devlet otoritesi ve milli güvenlik gibi kavramları tamamen iktidarı yararına dönüştürmüştür. Programdaki devlet otoritesinden kasıt, iktidarın tahakküm ve tam sultası; milli güvenlikten kasıt da hükümet icraatına karşı çıkan odak ve güçlerin engellenmesi, etkisizleştirilmesidir. Bunun hükümetçe uygulaması için de Anayasa ve yasalara uygunluk, meşruiyet aranmamakta, hukuk kuralları iktidarın ihtiyaç ve önceliklerine uydurulmaktadır. Hükümet programında dile getirilen hususlardan biri de Türkiye'nin "değer odaklı dış politikasının küresel bir marka olduğu iddiasıdır. Bu uçuk iddiaların yalan olduğunu ortaya koyan en büyük işaret Irak, Suriye ve İsrail gibi üç önemli bölge ülkesinde tarihimizde ilk defa büyükelçilerimizin olmayışıdır. Ayrıca hükümetin dış politikadaki öngörülerinin hiçbiri tutmamıştır. Ne Irak'ta olup bitenler, ne Suriye'de yaşananlar karşısında Türkiye bölgesel ağırlığını koyamamış, küresel güçleri harekete geçirememiştir. Sığınmacılar krizi bile iyi yönetilememiştir. Bugün sığınmacıların yaşadığı bölgelerimizde küçük çaplı olaylara yol açan bir takım rahatsızlıklar, gelecekte Türkiye'de yaşanacak büyük boyutlardaki toplumsal çalkantıların habercisidir. Sığınmacılar krizi konusunda palyatif ve makyaj kabilinden tedbirlerin dışında çözüm üretilememiştir" ifadeleri yer aldı.

"TÜRKİYE'NİN IŞİD BELASI İLE KARŞI KARŞIYA KALMASINDA EN BÜYÜK SORUMLULUK AKP İKTİDARININDIR"

MHP'li Semih Yalçın, yaptığı yazılı açıklamada "Türkiye, AKP'nin beceriksiz dış politika hamleleri yüzünden PKK tehdidi kadar ciddi güvenlik sorunlarıyla yüz yüze gelmiştir. Irak ve Suriye'deki iç mücadeleler iyi okunamamış, gerek din ve mezhep ayrılıkları, gerekse etnik farklılıklardan doğan çatışmaların küresel aktörlerce manipüle edilen arka planına inilememiş, bunların Türkiye'ye muhtemel yansımaları iyi tahlil edilememiştir. Dünyayı Filistin ile Mısır'dan, İslam'ı da Müslüman Kardeşler örgütünü fikren besleyen Selefilik ve Eş'arilikten ibaret zanneden rabiacı dar görüşlülerce yönetilen Türkiye, dış politikada giderek yalnızlaşmıştır. Dünyada olup bitenleri idrak edecek feraseti gösteremeyen Erdoğan ve Davutoğlu ikilisi, Afganistan ve Pakistan örneğinden ibret almamışlardır. Batılı güçlerin Afganistan'a yönelik yanlış ve maksatlı politikaları yüzünden bu ülke tamamen istikrarsızlaşmakla kalmamış etrafına terör ve kaos ihraç eden bir ülke haline gelmiştir. Afganistan'ın, komşusu Pakistan'ın sadece sınır güvenliğini değil bütünlüğünü tehdit eden bir terör bataklığına dönmesi, Türkiye için acı bir misal teşkil etmektedir. Suriye ve Irak'ta yaşananlar karşısında Türkiye'nin içine düşürüldüğü açmaz ve sorunlar, Pakistan'ın duruma benzemektedir. Türkiye her iki ülkedeki istikrarsızlık ve iç savaş yüzünden en az PKK kadar ciddi bir tehditle yüz yüze kalmıştır. Hal böyleyken başarılı bir dış politikadan söz edilemez. Bölge ülkelerinin ve Türkiye'nin IŞİD belasıyla karşı karşıya kalmasında en büyük sorumluluk payı AKP iktidarınındır. Kamuoyunda iktidarın IŞİD'i desteklediği yolunda iddialar ortaya atılmış üstelik bu, ilgililerce yalanlanmamıştır. Hükümetin, bölgedeki olaylara MİT'i kullanarak müdahil olması, Müslümanların birbirini boğazladığı iç savaş ortamında herhangi bir grup ve zümrenin tarafını tutması, her an geri tepebilecek bir silah gibi tehlikelidir. Üstelik IŞİD militanları İstanbul'un göbeğinde sözde cihat için çağrılar yapabilmekte, gönüllü toplayabilmektedir. Ocak ayında Adana'da durdurulup aranan, içinde silah ve mühimmat olduğu öne sürülen MİT tırlarının, yüklerini IŞİD'e götürdüğüne dair iddialar hasıraltı edilmiş; kirli tezgahlar derhal paralel devlet çığlıklarının arkasına gizlenmiştir" ifadelerini kullandı.

"HÜKÜMET PROGRAMINDA ABA ALTINDA SPOR GÖSTERME DÖNEMİ BAŞLAMIŞTIR"

Hükümet programının halkın dertlerine çare olması gerektiğini savunan MHP'li Yalçın, "Türkiye'de devlet güvenliğini zaafa uğratan birtakım iç unsurlar bulunabilir. Hatta bunlar bazı yabancı istihbarat örgütleri tarafından desteklenip yönlendirilebilir. Böylesine hayati konular gerektiğinde TBMM'de kapalı, gizli oturumlarda tartışılır ve ortak bir anlayış ve hareket tarzı üretilir. Eğer mesele devletin güvenliğiyle yakından ilgili ve gizlilik dereceli ise Türkiye'nin bütünlüğünü ve geleceğini tehdit eden konularda hükümetin keyfi davranma lüksü yoktur. Demek ki hükümetin halktan ve muhalefetten kaçırdığı, sakladığı hususlar vardır. Demek ki el altından sadece AKP kurmaylarının aklı ve ideolojik yönelimlerinin eseri olan gayri meşru politikalar üretilmekte, kimsenin bu sırra ortak olması da istenmemektedir. 'Hain havfli olur' misali gerçekler, muhalefet ve kamuoyunun önemli bir kesiminden gizlenmektedir. Bu tür pisliklerin üzerine gidenler, iktidarın gizli saklı işleri ortaya dökülmesin diye iftiraya uğratılıp cezalandırılarak sindirilmektedir. Paralel devlet veya yapı adları altında yargıda ve emniyette yapılan operasyonlar, doğrudan milli güvenliğin gereği olarak gösterilmektedir. Asıl hedef, Tayyip Erdoğan'ın ve emrindeki hükümetlerin güvenliğini sağlamaktır. Buna karşılık ABD, Almanya ve İngiltere gibi ülkelerin Türkiye'yi dinlediği, devlet sırrı diye bir şeyin kalmadığı ortaya çıktığı halde sessiz kalınmaktadır. Türkiye için asıl tehdit; başkent Ankara başka olmak üzere İstanbul, İzmir, Diyarbakır gibi kentlerde istasyonlar kuran, operasyonlar yapıp cinayet işleyebilen yabancı istihbarat örgütlerinin faaliyetleridir. Kendi asker ve polisini, sivil Türk vatandaşını devletin bekası ve milli güvenlik için tehdit olarak görebilen hükümetin, bu hususta çıtı çıkmamaktadır. Diğer taraftan kesin hatları bilinmeyen ve tarifi de tam yapılamayan "paralel yapıö ile mücadelenin hükümet programına sokulması, hem korkunun hem acziyetin işaretidir. Böylece hükümet programında aba altından sopa gösterme dönemi başlamıştır. Oysa hükümet programı; halkın dertlerine çare, yaralara merhem, sorunlara çözüm kabilinden, kamuoyunu rahatlatacak duyarlılığa sahip evsaf ve çapta olmalıdır" dedi.

"BAŞINI ÇIKARANIN BAŞI UÇURULMAKTA"

MHP'li Semih Yalçın yaptığı açıklamada şunları kaydetti: "Programda geçen 'milli güvenliğimizi tehdit eden vesayet odakları' tabiri de aldatmacadır. Türkiye'de halkın, kurumların ve devletin üzerinde asıl vesayet rejimi AKP iktidarı tarafından kurulmuştur. Hele ileri demokrasi vurgusunun tamamen düzmece olduğu ortaya çıkmıştır. 12 yılda ileri demokrasinin yerini iktidar sultası almıştır. Ne devlet kurumlarında en küçük muhalif ses çıkarana göz açtırılmakta ne de özel sektörde hükümet aleyhinde en ufak kıpırdanmaya izin verilmektedir. Başını çıkaranın başı uçurulmakta, vergi müfettişleri ve siyasallaştırılmış yargı vasıtasıyla muhalif kesimlerin ensesinde boza pişirilmektedir. Geçmiş dönemlerde ezildiklerini, hor görüldüklerini ötekileştirildiklerini söyleyip ileri demokrasiyi getireceklerini iddia ederek oy alan bu iktidar, bugün şedit bir icraatla Cumhuriyet tarihinin en yaman baskı ve ötekileştirme operasyonlarını hayata geçirmektedir. AKP demokrasi diyorsa dikta, hukukun üstünlüğü diyorsa iktidarın üstünlük ve baskısı, Anayasa ve yasadan söz ediyorsa gayrimeşru uygulamalar ve keyfilik anlaşılmalıdır. 62. hükümetin programında, "Bugüne kadar büyük bir başarı ile yürütülmekte olan milli birlik ve kardeşlik projesi ile çözüm süreci taviz vermeden sürdürülecektir." cümlesi yer almaktadır. 'Milli birlik ve kardeşlik projesi' deniyorsa bundan ayrışma ve bölünme manası çıkarılmalıdır. Doğudaki bazı il ve ilçelerde de PKK yandaşı olmayana, örgüte vergi vermeyene hayat hakkı tanınmamaktadır. Kırsalda kesinlikle hiç kimse için güvenlik yoktur. Örgüt bölgeye tamamen hakim olmuş, devlet otoritesine son vermiştir. Her ne kadar kamuoyundan gizlense de PKK muhaliflerini ve milliyetçileri cinayetlerle yok etmeye devam etmektedir. Kamu malına zarar vermekte, yol kesip adam kaçırmaktadır. Ankaralı, İzmirli veya Kastamonulu bir vatandaşın Hakkari'de, Van'da hayat sürmesi, hele de siyasetle uğraşması imkansızlaşmıştır."

"PROGRAMDAKİ TÜRK EKONOMİSİ YÜKSEK RİSKLER TAŞIYAN VE KIRILGAN BİR YAPIDADIR"

AKP iktidarının hayat pahalılığı getirdiğini savunan Semih Yalçın, "MHP il genel meclisi adayı 75 yaşındaki Tello Uçak, PKK tarafından 22 Ağustos'ta Tatvan'daki evinin önünde kurşunlanarak şehit edilmiştir. Tello Uçak, daha önce de birkaç kez suikasta uğrayıp kurtulmuş ancak bu sonuncusundan kaçamamıştır. PKK tarafından yapılan açıklamada Uçak'ın 'kontra ajan' olduğu için öldürüldüğü duyurulmuştur. Bu cinayetin sorumlusu PKK değil, 'Sivas'ın ötesine geçemezler' diye hedef gösteren Tayyip Erdoğan'dır. Hükümetin taviz vermeden sürdüreceğini ilan ettiği çözüm sürecinde gelinen nokta bundan ibarettir. 'Taviz vermeyeceğiz' tabiri Türk milliyetçileri ve milletimiz için açık bir tehdittir. Programda, ekonomi politikaları ise "güçlü ekonomi" konsepti altında ele alınmıştır. Halbuki programda uluslararası başarı örneği olarak gösterilmeye çalışılan Türk ekonomisi, yüksek riskler taşıyan ve kırılgan bir yapıdadır. Ayrıca 12 yıllık AKP iktidarının ekonomi politikaları hayat pahalılığı getirmiştir. Bunun için pazarlar, bakkal ve marketlerdeki yüksek fiyat artışlarını; çalışan ve emeklilerin alım gücünün 12 yıl öncesine göre nasıl düştüğünü görmek yeterlidir" ifadelerini kullandı.

"ANAYASA VE YASA DIŞI GAYRİMEŞRU BÜTÜN YOLLAR DENENMEYE DEVAM EDİLECEKTİR"

MHP'li Semih Yalçın, şunları kaydetti: "Hükümetin ekonomide ortaya koyduğu pembe tablo tersinden okunduğunda, Türkiye'de ciddi bir ekonomik krizin ayak sesleri duyulmaktadır. Piyasada adı konmamış bir hayat pahalılığı vardır. Geçim sıkıntısı içindeki kalabalıkları sadaka kültürüyle, ambalaj ve kolilerle ile daha fazla avutmak mümkün değildir. İsraf edilen kaynaklar tükenmek üzeredir; üretim ve istihdam yaratmayan ekonomimizde cari açık daha da büyüyecektir. Böyle giderse bir süre sonra toplum katmanlarında huzursuzluklar, şikayetler başlayacaktır. Netice olarak diyeceğimiz şudur: Türkiye'nin AKP marifetiyle getirildiği yardan ve hasıl olan bu vahim tablodan ve 62. hükümetin programından 'Yeni Türkiye' çıkmaz. Olsa olsa 'Yenik Türkiye' çıkar. Çünkü Tayyip Erdoğan'ın "Yeni Türkiye'si, geçmişteki komünizm denemeleri gibi gerçekleşmesi mümkün olmayan bir ütopyadır. Ne Türkiye'nin ne bölgenin ne de yerkürenin gerçekleri buna müsaittir. "Yeni Türkiye', ham bir hayal, kof ve içi boş bir heves, bir balon olarak kalmaya mahkümdur. Her şeye rağmen bu ütopyanın hakikat olması için Erdoğan ve AKP tarafından Anayasa ve yasa dışı, gayrimeşru bütün yollar denenmeye devam edilecektir. Hükümet programı bir bakıma bunun ilanı mahiyetindedir. Türkiye'nin bölgesinde hızla yalnızlığa itilmesine yol açan başarısız bir siyasetçi şu anda başbakandır. Vesayetçi, emanetçi ve davulu omuzunda ama tokmağı Çankaya'da olan bir Başbakan'ın Meclise sunduğu bir programın inandırıcı ve çözüm üretici olmasını elbette beklemiyoruz. 'Şehit haberi gelmiyor; yol yaptık, tünel yaptık.' gibi şişinmelerle bu tatlı ve 'toplum aşırı' iktidar yolculuğunun sürdürülmesi, Erdoğan ve AKP gemisinin bu dalgalı sularda daha fazla dayanması mümkün değildir. Onları, bölücü terör örgütünün tayfaları da karaya çıkaramayacaktır." - Ankara

Kaynak: DHA

Son Dakika Güncel MHP'li Yalçın: 62'nci Hükümet'in Programından Yeni Türkiye Çıkmaz - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement