Soylu: "Kadına Şiddet Başörtüsü Yüzünden de Mini Etek Yüzünden de Kabul Edilebilir Bir Şey Değildir" - Son Dakika
Güncel

Soylu: "Kadına Şiddet Başörtüsü Yüzünden de Mini Etek Yüzünden de Kabul Edilebilir Bir Şey Değildir"

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, "Kamuoyuna yansıyan gerek aile içi gerek aile dışı kadına şiddet olayında siyasi görüşlerden, hayat tarzlarından bağımsız olarak tepkimizi sırf kadına şiddet noktasında gösteremiyorsak o zaman attığımız adımlar, eksik kalmaya mahkumdur.

03.03.2017 00:23
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, "Kamuoyuna yansıyan gerek aile içi gerek aile dışı kadına şiddet olayında siyasi görüşlerden, hayat tarzlarından bağımsız olarak tepkimizi sırf kadına şiddet noktasında gösteremiyorsak o zaman attığımız adımlar, eksik kalmaya mahkumdur. Kadına şiddet başörtüsü yüzünden de mini etek yüzünden de kabul edilebilir bir şey değildir." dedi.

İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğünce düzenlenen "Aile İçi ve Kadına Karşı Şiddetle Mücadele" konferansının açılış törenine, İçişleri Bakanı Soylu, Aile ve Sosyal Politikalar Bakan Yardımcısı Mehmet Ersoy, Emniyet Genel Müdürü Selami Altınok, Polis Akademisi Başkanı Yılmaz Çolak ve davetliler katıldı.

Bakan Soylu, "hanların yanında hatunların" da söz sahibi olduğu bir kültüre, "cennet anaların ayakları altındadır" diyen bir dine, güçlü, kudretli örneklerin olduğu bir tarihe sahip insanların yaşadığı bir ülkede, bu konferansın toplanmasının anlamsız olması gerektiğini, ancak toplantının yapılmak zorunda olduğunu söyledi.

Kadına karşı ve aile içi şiddet noktasında Türkiye'nin 2002 sonrasında aldığı tedbirlerin azımsanamayacağına işaret eden Soylu, yapılan kanun, düzenleme ve çalışmalara ilişkin bilgi verdi.

Soylu, şöyle dedi:

"2016'da 59 bin 908 kişiye koruyucu tedbir kararı, 125 bin 405 kişiye ise önleyici tedbir kararı verilmiştir. Bu rakam bizim açımızdan çok önemli bir rakamdır. Bunları yok görmek, başlı başına haksızlık olur. Peki yeterli mi? Elbette ki hayır. Çünkü herhangi bir suç söz konusu olduğunda, örneğin oto hırsızlığı söz konusu olsa kendinize bir oran belirleyin onun altına düştüğünüzde başarılı olduğunuzu iddia edebilirsiniz. Bu tutarlı da olabilir ancak aile içi ve kadına şiddet meselesinde bu mümkün değildir. Bu konuda hedef sıfır şiddet ve sıfır zayiattır. Bu bizim hedefimizdir ve bunu gerçekleştirmek zorundayız."

Konunun yüzdelerle oranlarla ifade edilemeyecek kadar önemli ve hata kabul etmeyen bir mesele olduğuna dikkati çeken Soylu, ayrımcılığın da kabul edilemeyeceğini söyledi.

Soylu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Kamuoyuna yansıyan gerek aile içi gerek aile dışı kadına şiddet olayında siyasi görüşlerden, hayat tarzlarından bağımsız olarak tepkimizi sırf kadına şiddet noktasında gösteremiyorsak o zaman attığımız adımlar, eksik kalmaya mahkumdur. Kadına şiddet başörtüsü yüzünden de mini etek yüzünden de kabul edilebilir bir şey değildir. Bu hassasiyeti toplum olarak sokaktaki hadiselerle ayrım yapmadan gösterebilirsek özellikle sivil toplum örgütleri, partiler, medya ve bütün toplum olarak kadın sorununda kendimize ait objektif bakış açısı yakalayabilirsek işte o zaman evin içinde de bu şiddeti önleyebilmemiz mümkün olabilecek."

"Zihniyet devrimini bir çok alanda gerçekleştirmemiz gerekir"

Bakan Soylu, şiddeti önlemenin yanında şiddeti oluşturan, besleyen psikolojik etkenlerin de hedef alınması gerektiğini ifade etti.

20. yüzyılda da Türkiye'nin hep ötekileştirmelerle karşılaştığını aktaran Soylu, dindarların, Alevilerin, Kürtlerin, köylülerin ötekileştirildiğini ama ötekileştirilen toplum kesimlerinden birinin de kadınlar olduğunu belirtti.

Ötekileştirmelerden Türkiye'nin ciddi anlamda mağduriyetler yaşadığını anlatan Soylu, "Anayasa dahil olmak üzere birçok alanda yaptığımız önemli değişikliklerle aslında sadece kağıda ait kurallara ve kanunlara ait bir düzenleme ortaya koymuş değiliz, bir zihniyet devrimi ortaya koymaya çalışıyoruz. Bu zihniyet devrimini birçok alanda gerçekleştirmemiz gerekir." diye konuştu.

Siyasal anlamda kadının popülaritesi üzerinden kendine ideolojik bir çizgi yakalamaya çalışanlara üzülerek baktığını söyleyen Soylu, "İki gün önce Meclis'te bir fotoğraf gördüm, gördüğüm zaman ya Tunceli'de ya da başka yerdeydim. Baktım ki mor renk ve kadınlar, bir siyasi partinin kadınları. Eleştiriyorlar. Hepimiz eleştiriyoruz. Ama hayatta ne yapıyoruz bakıyor muyuz, buna bakılıyor mu?" ifadesini kullandı.

"Elimizde onlarca yüzlerce ifade, rapor var"

Dün akşam Tunceli'de çok kötü bir tabloyla karşılaştığını anlatan Soylu, şöyle devam etti:

"Bir baba kolumu tuttu, Elazığ'dan gelmiş çocuğu imam hatip lisesinde okurken, terör örgütü tarafından kaçırılmış sonucunun ne olduğunu bana bu ülkenin güvenliğinden sorumlu bir insan olarak haklı şekilde soran bir baba. Bazen bir anne, kardeş, dede veya nine. Çocukları dağlara götürüyorlar, açık söylemek istiyorum taciz ediyorlar, birbirlerine ikram ediyorlar. Bu gerçeklerle bu ayıpla Türkiye yüzleşecek. Bir taraftan kadın hakları deyip kadın üzerinden siyaset, politik istismar yapmaya çalışanlara, biz bunu söyleme hakkını kendimizde buluyoruz. Söylemeliyiz de. Köylere iniyorlar, her türlü ahlaksızlığı, edepsizliği orada gerçekleştiriyorlar. Elimizde onlarca yüzlerce ifade, rapor var. Bu 780 bin kilometrekarenin içinde bir terör örgütünün aymazlığı, insanlık düşmanlığı içinde gerçekleşen olayların sadece bir buklesinden bahsediyorum. Bu bizim açımızdan kabul edilemez.

Üniversitelerdeki öğretim üyelerine, öğretmenlere, babalara, bürokrasiye, siyasete herkese sesleniyorum. Onlar kötülüklerini yapacaklar ama dönüp aynada kendimize bakmalıyız. Nerede eksiğimiz var ve biz bu mücadeleyi özellikle terörle mücadeleyi sadece silahla güvenlik anlayışıyla gerçekleştiremeyeceğimizi biliyoruz. Bu çok net ve açıktır."

Soylu, Anadolu'da, "Süleyman bey, ne olursunuz televizyondaki kötü programları kaldırın" demeyene rastlamadığını belirterek, "Bunu ben diyorum da buna isim verenler duymuyorlar mı acaba?" dedi.

Aile içi ve kadına şiddet meselesinin sadece polisiye ve hukuki tedbirle çözülemeyeceğine vurgu yapan Soylu, hukukun inşa edilirken vicdanın da inşa edilmesi gerektiğini kaydetti.

"Farklı toplumlarda yaşanan ortak bir sorun"

Emniyet Genel Müdürü Altınok ise aile içi ve kadına karşı şiddetin, farklı toplumlarda yaşanan ortak bir sorun olduğuna dikkati çekerek, aile içinde en çok şiddeti kadınların yaşadığını söyledi.

Avrupa Konseyi ülkelerince Mayıs 2011'de imzaya açılan "Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi"ni ilk olarak Türkiye'nin imzaladığını anımsatan Altınok, bu sözleşme kapsamında 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun ve Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanuna İlişkin Uygulama Yönetmeliğinin yürürlüğe girdiğini hatırlattı.

Altınok, polisin bu alandaki görevlerinin olay öncesi, esnası ve sonrası olmak üzere üç başlıkta ele alınabileceğini belirterek, olayların önlenmesi amacıyla bölgesel risk değerlendirmeleri yapıldığını ve risk arz eden bölgelerde yaya ve motorize devriye hizmetlerine ağırlık verildiğini anlattı.

Yaşanan şiddet olayının ardından öncelikle kadın personelin mağdur ile görüşerek olay hakkında toplanan bilgilerin, Cumhuriyet Savcısına aktarıldığını ifade eden Altınok, mağdur ve şüpheli ile ilgili koruyucu ve önleyici tedbirlerin alındığını söyledi.

Altınok, son aşamada ise şiddet uygulayan hakkında verilen tedbir kararlarına uyulup uyulmadığının kontrol edildiğini belirtti.

Soylu: "Kadına Şiddet Başörtüsü Yüzünden de Mini Etek Yüzünden de Kabul Edilebilir Bir Şey Değildir"
Kaynak: AA

Son Dakika Güncel Soylu: 'Kadına Şiddet Başörtüsü Yüzünden de Mini Etek Yüzünden de Kabul Edilebilir Bir Şey Değildir' - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement