TBMM Başkanı Yılmaz: (3)

TBMM Başkanı İsmet Yılmaz, kavganın kimseye faydası olmadığını belirterek, "Bir kavgaya girerseniz beş yumruk attınız, iki yumruk yediniz. Attığınız beş yumruk size kar değildir ama yediğiniz iki yumruk size zarardır" dedi.

Yılmaz, TRT Haber'in canlı yayınında soruları yanıtladı. Sivaslı hemşehrilerine teşekkür eden Yılmaz, "İsmet Yılmaz'ın Meclis Bakanı seçilmesi demokrasinin güzelliğidir. Benim babam köyde doğdu. Köyde doğmuş, Ankara'da da dayısı olmayan bir kimsenin TBMM Başkanı olabileceğini insanlar kendi evlatlarına söyleyebilecek. Bu demokrasiye sahip çıkalım. Bu demokrasi treni işlediği, demokrasi yolu açık kaldığı zaman bu milletin evlatlarının önü açıktır. Bu milletin evlatlarına kendi milletine hizmet edecek her yol ve imkan sağlanır" diye konuştu.

Sivas'ın her zaman milletin birliği, beraberliği ve bütünlüğünden yana olduğunu, Cumhuriyet'in temellerinin Sivas'ta atıldığını gururla söylediklerini anlatan Yılmaz, Sivaslının her zaman kendisini memleketin sahibi gördüğünü, çok eksiği olmasına rağmen şikayette bulunmadığını ve  kanaatkar olduğunu anlattı. Hemşehrilerine "demokrasiye sahip çıktıkları için" teşekkür eden Yılmaz, tüm milletvekillerinin sadece kendi seçim bölgelerini değil, tüm ülkeyi temsil ettiklerine işaret etti.

Yılmaz, "Bu nedenle her parti her bölgeden oy aldı. Onlarla birlikte inşallah Türkiye'nin dört bir tarafına bir iklim, ses, hoş seda götürebilirsek, bırakabilirsek, söylersek çok iyi olur. Şu seçim süreci de gösterdi ki demokrasi işlediği sürece milletin beklentileri çözülür, yoluna girer" dedi.

24. Dönem'de yoğun çalışan Meclis'te istenmeyen olaylar yaşandığı, yeni dönemin daha sağlıklı ve huzurlu geçmesi için mesajının ne olduğu sorusuna karşılık Yılmaz, şunları kaydetti:

"Yemini okurken, ülkenin birliği bütünlüğüne... Bir kabullerle gitmek lazım. Konuşmamda 'çoğulculuk' var. Çoğulculuk bir başkasını kendinize benzetmekle sağlanmaz. Kişiyi olduğu gibi kabullenmekten geçer ve bir ön kabul olacak. O nedir? Oraya gelen herkes, bu ülkenin birliğinden, bütünlüğünden yana. Bu ülkeye gelen herkes Türkiye'nin güçlendirilmesinden yana ama birisi diyor ki 'böyle yapsak Türkiye daha iyi güçlenir', diğeri 'hayır öyle değil, böyle yaparsak daha iyi güçlenir. 'Herkesin ortak paydasının Türkiye olduğunun kabullenilmesi lazım. Bu ön kabuller böyle olmuyor. Sanki farklı gruplardaymış, farklı yerlerden gelmiş gibi sert sözlerle birbirine giriyorlar. Geçmişte olan etiketlere bakarak düşünülüyor. Mevlana'nın güzel bir sözü var; 'Düne ait ne varsa cancağızım hepsi dünde kaldı'. Seçim dönemi bile dünde kaldı. Artık bugün yeni şeyler söylemek lazım. Yeni Türkiye için yeni şeyler söylemek lazım. İnşallah önümüzdeki dönem çok daha iyi olur."

Kavganın kimseye faydası olmayacağını ve kavgaya giren herkesin kaybedeceğini belirten Yılmaz, "Bir kavgaya girerseniz beş yumruk attınız, iki yumruk yediniz. Attığınız beş yumruk size kar değildir ama yediğiniz iki yumruk size zarardır. Dolayısıyla kavgaya giren herkes zararda. Geçmiş dönemde sabahlara kadar çalışıldığını bilirim. Sabahlara kadar çalışıldı mı, konuşuldu mu, kavga mı edildi, söylenildi mi? Bunun kime faydası var? Kavganın kimseye faydası olmaz, herkes kaybeder. Millet bizi buraya kavga etmek için değil, konuşalım, tartışalım, milletin lehine olacak daha iyi çözümleri ortaya koyalım diye gönderdi" dedi.

Meclis'te 25. Dönem'in "barış dönemi" olacağına inancını dile getiren Yılmaz, şöyle devam etti:

"Herkesin birbirini olduğu gibi kabul etmesi, ötekileştirmemesi ve bunu da zenginlik olarak görmesi gerekir. Kahvaltınızda zeytin olması bir zenginlik ama yanına peynir, reçel, yağ da olsa farklı zenginlik ama zeytinin kalkıp da 'yağ, reçel, peynir hepsi bana benzesin, hepsi zeytin olsun' demesi orayı fakirleştirir. Türkiye'nin farklı renkleriyle tüm renkleriyle Meclis'te olduğumuza, her birinin ülkenin zenginliği olduğuna inanacağız. Şimdi buna içselleştirme diyorlar; içselleştireceğiz, benimseyeceğiz, özümseyeceğiz. Her birimizi kendimiz gibi göreceğiz. Bu ülkenin 77 milyon sahibi var. Ben sahibiyim, o kardeşim de sahibi, o kardeşim de sahibi, o kardeşim de sahibi. Hepimizin ortak paydası Türkiye. Herkes 'Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım' demekten gurur duysun ve bunu da ifade edebilsin. Biz inşallah bunu sağlarız. Konuşarak, birbirimizi anlayarak, kendi nefsimiz için istediklerimizi başkaları için de isteyerek... Normalde bizim kültürümüzde bu değerler vardı. Biz bin yıldır bir arada yaşadık, geçmişte bunun çok örneğini gösterdik. Dolayısıyla yeniden başarabiliriz, yeniden yapabiliriz ve bunun alt zemini de var."

(Bitti)