Tüsiad Başkanı Symes: "Ab Üyeliği Hedefinden Kesinlikle Vazgeçmedik" - Son Dakika
Ekonomi

Tüsiad Başkanı Symes: "Ab Üyeliği Hedefinden Kesinlikle Vazgeçmedik"

Tüsiad Başkanı Symes: "Ab Üyeliği Hedefinden Kesinlikle Vazgeçmedik"

TÜSİAD Başkanı Cansen Başaran-Symes, ’Gümrük Birliği’nde Yeni Dönem ve İş Dünyası Raporu’ toplantısında, Gümrük Birliği’nin kapsamının genişletilmesi konusuna öncelik verilmesi, AB ile ilişkilerin tam üyelik hedefinden yan yollara sapmasını kabullenildiği anlamına kesinlikle gelmediğini söyledi.

20.10.2015 16:11
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

TÜSİAD Başkanı Cansen Başaran-Symes, 'Gümrük Birliği'nde Yeni Dönem ve İş Dünyası Raporu' toplantısında, Gümrük Birliği'nin kapsamının genişletilmesi konusuna öncelik verilmesi, AB ile ilişkilerin tam üyelik hedefinden yan yollara sapmasını kabullenildiği anlamına kesinlikle gelmediğini söyledi.

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD), Gümrük Birliği'nin derinleştirilmesinin iş dünyasına etkilerini analiz ettiği 'Gümrük Birliği'nde Yeni Dönem ve İş Dünyası Raporu'nu açıkladı. Raporun tanıtım toplantısının açılış konuşmasını yapan TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Cansen Başaran-Symes, "Türkiye ve Avrupa Birliği arasında imzalanan 1963 Ankara Anlaşması ve 1973 Katma Protokol uyarınca 1996 yılında yürürlüğe giren Gümrük Birliği, hem Türkiye ekonomisi, hem de Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri için önemli dönüm noktasıdır. Gümrük Birliği'yle birlikte ticaretin önündeki engeller azalmış, Türkiye'nin Avrupa ülkeleriyle ticareti hızla büyümüştür. Bunun ötesinde, Gümrük Birliği Türkiye ekonomisinin dünya ile bütünleşmesine yardımcı olmuş, birçok sektörü dönüştürmüş, standartları yükseltmiş, Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliği hedefi yolunda ilerleyişimizi de oldukça hızlandırmıştır".

Gümrük Birliği'nin yürürlüğe girmesinden 19 yıl sonra, bugün, Gümrük Birliği'nin güncellenerek daha fazla alanı kapsaması, zaman içinde ortaya çıkan karar asimetrilerinin giderilmesi ve Türkiye ile AB arasında daha ileri bir işbirliği mekanizması yaratılması yönünde bir adım atıldığını belirten Symes, "Son olarak iki taraf arasında teknik görüşmelerin sonuçlanması ve etki analizine geçilmesiyle birlikte, konu önemli bir gündem maddesi haline geldi" dedi.

TÜSİAD Başkanı Symes, raporun Gümrük Birliği'nin güncellenmesiyle ilgili bundan sonraki tartışmalarda ve tüm tarafların yararına sonlanmasını arzu ettiklerini, müzakerelerde bir referans kaynağı olarak değerlendirileceğini umduklarını belirtti.

TÜSİAD Başkani Symes, konuşmasına şöyle devam etti: "Gümrük Birliği'nin kapsamının genişletilmesi konusuna öncelik vermemiz, AB ile ilişkilerimizin tam üyelik hedefinden yan yollara sapmasını kabullendiğimiz anlamına kesinlikle gelmemektedir. Gümrük Birliği mevcut haliyle miadını doldurmuştur. AB'nin genişleme tarihinde Malta dışında tam üyelik öncesinde hiçbir aday ülkeyle oluşturulmamış olan, dolayısıyla istisnai ve bize göre karar asimetrileri nedeniyle geçici Gümrük Birliği'ni güncellemenin en kolay ve akılcı yolu tam üyelik sürecinin somutlaşması ve kısalmasıdır".

Rapora göre; genel olarak birçok tercihli ticaret anlaşmalarında olduğu gibi Gümrük Birliği'nin derinleştirilmesi de, esas olarak bir 'kazan-kazan' mantığına dayalı olarak ilerletileceği vurgulandı. Başka bir deyişle müzakerenin sonucunda iki tarafın de lehlerine olacakları düşündükleri bir kazanç/kayıp dengesi yaratmak gerekecektir. Her kapsamlı tercihli ticaret anlaşmasında olduğu gibi, Gümrük Birliği'nin derinleştirilmesinin gerek ulusal ekonomi gerek sektörler üzerinde hem olumlu hem de olumsuz etkileri olacak, fayda ve maliyetler gerek sektörler arasında gerek sektörler içinde firmalar arasında eşit olarak dağılmayacağı, ama genel dengenin Türk ekonomisinin lehine olması beklenebileceği açıklandı. Anlaşmanın potansiyel etkilerinin daha iyi anlaşılması adına beklenen olumlu ve olumsuz yansımalarına dikkat çekilmesi faydalı olacağı belirtildi.

Olası olumlu etkiler başlığının yazımına, Gümrük Birliği'nin derinleştirilmesinin Türkiye'nin ekonomik yönetişimine sağlayacağı katkıdan başlamak gerekildiği belirtilen raporda şu ifadelere yer verildi: "Gerçekten de böylesine iddialı, Türkiye'nin AB Tek Pazarı ile önemli ölçüde bütünleşmesini hedef alan bir anlaşma, iş ve yatırım ortamına şekil veren ekonomik mevzuatın ve düzenleyici çerçevenin AB ile uyumlaştırılmasını beraberinde getirecektir. Böylelikle ekonominin işleyişini etkileyen kamu politikalarının öngörülebilirliği artacaktır. Ayrıca özellikle hizmetler sektöründe ve kamu ihalelerinde piyasaların eşit şartlarda rekabete açılması da ekonomik verimliliğe olumlu etki edecektir. Anlaşma böylelikle bir yandan yatırım ortamının iyileştirilmesine katkıda bulunurken diğer yandan toplam verimliliğin artmasına yardımcı olacaktır. Bu etkiler, orta ve uzun vadede Türk ekonomisinin daha fazla yatırım çekerek daha yüksek bir büyüme potansiyeline kavuşmasını beraberinde getirecektir. Nitekim Türkiye'nin büyüme potansiyeli açısından iyi yönetişim, öngörülebilirlik ve kuralların önemi OECD'nin 2014 yılı Türkiye raporunda da altı çizilen öneriler arasında yer almıştır .

İş dünyası açısından altı önemle çizilmesi gereken bir diğer gelişme de derinleştirilmiş Gümrük Birliği'nin bir taraftan uygulamadan kaynaklanan sorunların daha kısa sürelerde aşılmasını sağlayacak, diğer taraftan kamunun rekabeti bozucu eylemlerinin sonlandırılmasına olanak verecek yeni kurumsal düzenlemelerdir. Bu sayede bugüne kadar iş dünyası açısından mümkün olmayan, kamunun ilgili piyasalarda rekabeti bozucu eylemlerini denetim altına alma imkanı doğacaktır. Bu açıdan bakıldığında devlet yardımları denetim rejimi daha 1994 yılında kabul edilmiş olan Rekabet Kanunu'nun tamamlayıcısı olacaktır.

Yenilenmiş Gümrük Birliği güçlendirilmiş bir ihtilafların halli mekanizmasını da bünyesinde barındıracaktır. Her ne kadar bununla başlangıçta AB ile Türkiye tarafı arasında oluşabilecek anlaşmazlıkların siyaseten bloke edilmeden yargı veya tahkim yoluyla daha kısa sürede çözüme kavuşturulmasının sağlanması amaçlanmış ise de pratik sonucu Gümrük Birliği'nin kapsadığı kamu politikalarında AB ile uyumlu bir uygulamanın konsolide edilmesi olacaktır. Zira aksi takdirde kamu tarafından yapılacak ihlaller anlaşmazlık konusu olarak tahkime veya yargıya taşınabilecektir. Bu yenilik bir anlamda insan hakları alanında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) Türk yargısı üzerindeki etkisine benzetilebilir.

Nasıl ki AİHM, Türk yargı sisteminin Avrupa normlarına doğru evrilmesine katkıda bulunmuşsa, Gümrük Birliği çerçevesinde yenilenmiş ve kapsamı genişletilmiş bir ihtilafların halli mekanizması da uygulamanın AB standartlarında yapılmasına ve olası ihlallerin engellenmesine katkıda bulunacaktır. Buna paralel olarak iyi yönetişim açısından vurgulanabilecek bir diğer nokta, anlaşmanın Türkiye'de bağımsız idari kurumların güçlendirilmesine katkıda bulunacak olmasıdır. Zira birçok sektördeki AB müktesebatı uygulamada bağımsız ve yetkin idari otoritelere önemli bir rol vermekte, yürütme erkinin anılan bağımsız idari kurullar vasıtasıyla paylaşılmasını öngörmektedir. Dolayısıyla Gümrük Birliği'nin derinleştirilmesi, birçok alanda AB müktesebatı ile uyum yükümlülüğünü getireceği ölçüde, bu mevzuatın uygulanması aşamasında da bağımsızlıkları garanti altına alınmış, yetkin idari kurulların mevcudiyeti önem kazanacaktır. Bunun sonucunda Rekabet Kurumu gibi yatay politikalar konusunda söz sahibi olan kurumların yanı sıra Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurumu veya Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu gibi sektörel öncelikleri olan bağımsız idari otoritelerin uygulamadaki ağırlıklarının artması söz konusu olacaktır".

Daha geniş bir perspektiften bakıldığında, Gümrük Birliği'nin derinleştirilmesi için yapılacak reformlar, Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu yeni, iddialı ve kapsamlı bir ekonomik vizyonunun en önemli dayanaklarından biri olacağı belirtilen raporda, "Türkiye bu irade ve söylemiyle, daha çağdaş ve piyasa dostu bir ekonomik geleceği inşa etmekteki kararlılığını daha rahat sergileyebilecektir. AB müktesebatının Türkiye'nin ekonomik mevzuatı bakımından bir çıpa rolünü kazanması, ekonomik gündem ile ilgili öngörülebilirliğin konsolide edilmesini sağlayacak; bir yandan pazarların adil şartlarda iç ve dış rekabete açılması diğer yandan uygulamanın AB standartlarına ulaşması ile birlikte Türkiye'nin daha fazla yatırım çeken ve dolayısıyla daha fazla refah üreten bir ulusal ekonomiye sahip olması kolaylaşacaktır. Demokrasisini güçlendiren, hukukun üstünlüğünü hayata geçiren bir Türkiye için tam üyelik perspektifi, AB ile ekonomik entegrasyon seviyesinden bağımsız olarak, temel hedef olmaya devam edecektir. Gümrük Birliği'nin derinleştirilmesi, AB üyelik hedefi açısından da avantaj sağlayacaktır.

Unutulmamalıdır ki AB üyeliği iki tarafın da resmi düzeyde desteklemeye devam ettiği, ilişkilerin nihai hedefini teşkil etmektedir. Bu anlaşmanın hayata geçirilmesi amacıyla yapılacak reformlar, birçok müzakere başlığında uyum derecesini artıracak ve üyelik müzakerelerinde daha olumlu bir siyasi konjonktürün ortaya çıkması ile birlikte daha hızlı ilerleme sağlanabilecektir. Halen Gümrük Birliği'nin derinleştirilmesinin Türkiye'yi tam üyelikten uzaklaştıracağı ve geçmişte ayrıcalıklı ortaklık olarak da tanımlanmış özel bir ilişki modeline mahkum bırakacağı şeklinde tereddütler mevcuttur. Ancak Türkiye'nin tam üyelik vizyonunun korunması özünde siyasi kriterlere uyum ile sağlanacaktır. Demokrasisini güçlendiren, hukukun üstünlüğünü hayata geçiren bir Türkiye için tam üyelik perspektifi, AB ile ekonomik entegrasyon seviyesinden bağımsız olarak, temel hedef olmaya devam edecektir".

Gümrük Birliği'nin derinleştirilmesinin Türkiye bakımından en zorlu boyutu doğru bütünleşme ve mevzuat uyum modelinin tercihi olacağı belirtilen raporda, Gümrük Birliği'nin derinleştirilmesinin Türkiye bakımından en zorlu boyutu doğru bütünleşme ve mevzuat uyum modelinin tercihi olacağı bildirildi. Rapora göre; Türkiye'nin AB Tek Pazarına dahil olması, tek pazarın kapsadığı bütün politika alanlarında AB müktesebatının üstlenilmesini gerektirmekte. Bu şekilde tam bir mevzuat uyumunun birçok avantajı var. Öncelikle Türkiye'nin AB Tek Pazarına dahil olmasını sağlayacak. Aynı zamanda üyelik müzakereleri açısından da avantaj sağlayacak. Böylelikle üyelik müzakerelerinin konusu olan birçok politika alanında uyum tamamlanacak, bir anlamda ilgili müzakere başlıkları daha açılmadan bile kapanmaya hazır hale gelecek.

Bunun Türk demokrasisinin niteliği açısından da sonuçları bulunduğu belirten raporda, "Sonuçta bu alanlarda özgün yasama yapma imkanı kalmayacaktır. TBMM'nin fonksiyonu Avrupa Tek Pazarının kapsadığı politika alanlarında AB müktesebatına uyum yasaları çıkarmak ile sınırlı kalacaktır. Müzakereler sırasında gündeme gelecek kurumsal işbirliği başlığı altında bu eksikliğin bir ölçüde giderilmesi için yaratıcı çözümler üzerinde çalışılabilir. Ancak nihayetinde bulunacak hiçbir formül, üyeliğin sağlayacağı nüfuzu sağlamayacaktır. Bu nedenle Gümrük Birliği'nin derinleştirilmesinde esas alınacak mevzuat uyum modeli konusunda ayrıntılı ve dikkatli bir değerlendirme yapılmasına ihtiyaç duyulacaktır. Pazara erişim, tam üyelik süreci, TTIP üyeliğinin kolaylaşması gibi olası bütün avantajlarına rağmen, tam bir mevzuat uyumu mükellefiyeti alınması önerilmemektedir. Bunun yerine istisnasız olarak bütün politika alanları için uygulanacak olan bir uyum yükümlülüğü yerine daha esnek ve karma bir yaklaşımın tercih edilmesi faydalı olacaktır. Buna göre önceden belirlenmiş bir dizi kriter temelinde yapılacak değerlendirme sonucunda, bazı alanlarda mevzuat uyumu ilkesi benimsenirken diğer bazı alanlarda mevzuat uyumu yükümlülüğü almadan ticaretin karşılıklı olarak serbestleştirilmesine yönelinmelidir. Bu bağlamda esas alınacak kriterler arasında mevzuat uyumu olmadan pazarlara karşılıklı erişimin ne ölçüde sağlanabileceği, ilgili alanda halihazırdaki mevzuat uyumunun derecesi, mevcut AB müktesebatının Türkiye'nin bu alandaki uzun vadeli hedefleri ile örtüşüp örtüşmediği ve Türkiye'nin ekonomik büyümesine hizmet edip etmeyeceği ve nihayetinde AB üyelik sürecinde gelinen aşama gibi değişkenler yer almalıdır" ifadelerine yer verildi.

Türk ekonomisi üzerinde bu ölçüde geniş çaplı ve kalıcı etkileri olacak bir müzakere sürecinin daha açık, şeffaf ve katılımcı bir yaklaşım ile yürütülmesi elzem olduğu belirtilerek, bunun sağlanabilmesi için kamunun bir taraftan ilgili ekonomik paydaşlar diğer taraftan sosyal paydaşlar ile müzakerelerle ilgili olarak en başından düzenli ve kapsamlı bir bilgi paylaşımının yolunu açması gerekeceği, ancak bu sayede Türkiye'nin ekonomik geleceğine damga vurmaya aday bir bütünleşme projesinin gerçekten başarıya ulaşması imkanı sağlayabileceği kaydedildi. - İSTANBUL

Kaynak: İHA

Son Dakika Ekonomi Tüsiad Başkanı Symes: 'Ab Üyeliği Hedefinden Kesinlikle Vazgeçmedik' - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement