Çocukluk yıllarında, herkes hazine bulmak isterdi. Bazı insanlar bu rüyayı daha da ileriye taşıdı ve arkeolog oldu. Ancak sizi ne kadar mutlu eder bilemeyiz ama en azından National Geographic arşivlerinden büyüleyici fotoğraflara bakma ve geçmişin sırlarını keşfetme şansına sahipsiniz. Olmecler Orta Amerika'da M.Ö. 1500-100 yılları arasında yaşamış bir toplumdu. 6 ila 50 ton arasında değişen büyük taş başlıklar yapan bu medeniyetti. Bilim adamları hala Olmec'in böyle şeyler inşa etmeyi nasıl başardıklarını açıklayamıyor.
Bu yerleşim M.Ö. 15. yüzyıldan MS 17. yüzyıla kadar varolmuştur. Ev kalıntıları, çeşitli eserler bugüne kadar varlığını sürdürdü.
Kenotların incelenmesi, arkeologların Maya uygarlığı hakkında çok şey keşfetmesine izin verdi.
Augustus ve Tiberius döneminde inşa edilmiş en büyük ve en iyi korunmuş Roma şehirlerinden biridir. Şimdiye kadar, etkileyici bazı kalıntılar bulunmuş ve arkeologlar hala zaman zaman orada yeni keşifler yapıyor.
Uzmanlar, Maya'nın kuleyi, kış gündönümü gününde doğrudan tapınak yazıtlarına düşen güneş ışınlarını izlemek için kullandığına inanıyorlardı.
Bu baston bir Nubian tutsağı şeklinde oymalarla süslenmiştir. Kafatasında ve iskeletindeki bazı kırıklar nedeniyle Tutankamon'un cinayet veya araba yarışlarında geçirdiği bir kaza sonucu öldüğüne inanılıyordu. Oysa şimdi bilim insanları, genç firavunun genetik rahatsızlık sonucu öldüğünü, bastonla yürümesini gerektiren topallığı nedeniyle araba yarışlarına katılmasının imkansız olduğunu söylüyor. Tutankamon'un mezarında bulunan 130 kadar baston da bunu doğruluyor.
Tarih bilimcilere göre kaçak kazılarda ortaya çıkartılan eserler, 2 bin 400 yıllık mezar odası, lahit ve lahdin üzerini kapatan podyum dünyanın 8. harikası olarak ilan edilmeli.
Cami mihrabı Berlin'deki Pergamon Müzesinin İslam Eserleri Bölümü'nde sergileniyor.
Hiçbir silahın işlemediği Nemea aslanını boğarak öldüren Herakles'i anlatan iki parça halindeki Yorgun Herakles heykelinin alt bölümü, Perge Antik Kenti'nde 1980 yılında yapılan arkeolojik kazılarda ortaya çıkarıldı.Kaçak yollarla yurt dışına çıkartıldığı belirlenen heykelin üst kısmının, 1990 yılında New York Metropolitan Güzel Sanatlar Müzesi'ndeki geçici bir sergide sergilendiği tespit edilmesinin üzerine Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Dışişleri Bakanlığının girişimleri ve 20 yıl süren görüşmeler sonucunda heykelin üst kısmı, Türkiye'ye iade edildi.
Hatay'ın Reyhanlı İlçesi Demirköprü Köyü yakınlarındaki Tell Tayinat höyüğünde, Toronto Üniversitesi'nden Prof. Dr. Timothy Harrison başkanlığındaki 8 ülkeden 47 kişilik ekip, Hitit dönemine ait kral heykeli buldu. Hitit Kralı 2. Şuppiluliuma'ya ait olduğu anlaşılan heykelin bir elinde mızrak, bir elinde başak figürü yer alıyor.Arka kısmında "Şuppiluliuma” ifadesi bulunan ve bazalt taşından yapılan heykel, 1.5 metre yüksekliğinde ve yaklaşık 1.5 ton ağırlığında. Heykelin en büyük özelliğiyse gözlerinin özel taştan siyah beyaz olarak yapılıp sonradan takılmış olması.
1700 yıllık Sidamara Lahdi'nden koparılarak kaçırılan ve İngiltere'deki Victoria-Albert Müzesi'nin deposunda tutulan Eros Başı, Türkiye'ye dönüp dönmeyeceği hala tartışma konusu. İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde bulunan 25 tonluk Sidamara Lahdi, aşk tanrısı Eros'a ait olduğu düşünülen kıvırcık saçlı çocuk başı eksik halde sergileniyordu. Zamanın İngiltere Konsolosu, arkeolog Sir Charles Wilson'un 1882'de lahitten söktüğü saptanan Eros Başı, 130 yıl sonra ait olduğu lahde yerleştirilecek. Victoria & Albert Müzesi'yle anlaşmaya varılabilirse, ‘Eros Başı', ait olduğu Sidamara Lahdi'yle yeniden birleştirilerek İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nde sergilenebilecek.
İhtiyar Balıkçı Heykeli'nin baş tarafı 1989'da Aydın - Geyre yakınlarında Prof. Dr. Kenan Erim başkanlığında yürütülen kazılar sırasında Tiberius Portikosu'ndaki havuzda tespit edildi. Bulunan başın gövdesinin araştırılmasına hemen ertesinde başlandı. Gövdenin, 1904'te Fransız Arkeolog Paul Gaudin tarafından yürütülen kazılar esnasında bulunarak gizlice yurt dışına kaçırıldığı ve sonrasında Berlin Pergamon Müzesi'ne satıldığı ortaya çıktı.
İlk çağın en büyük heykeltıraşlık şaheserinden biri olarak nitelendirilen ve Bergama Kralı 2. Eumenes tarafından Galatlarla yapılan savaşın kazanılmasının ardından kurtarıcı Zeus'a bir şükran ifadesi olarak inşa edilen ünlü Zeus Sunağı, Alman mühendis Carll Humman tarafından parça parça sökülerek deniz yoluyla Almanya'ya kaçırıldı. Daha sonra monte edilen tarihi eser halen Berlin Pergamon Müzesinde sergileniyor.
Danimarka'da David's Samling Koleksiyonu'nda bulunan kültür hazinesi, 1969 yılında kaçırıldı. Birlikte tasvir edilen aslan ve ejder figürlerinin, 13. yy. Anadolu sanatında sık sık rastlanan ve tılsımlı, uğurlu, koruyucu anlamlar taşıdıkları anlaşılan güneş-ay ikilemini simgelediği tahmin ediliyor
Adana'nın Yumurtalık İlçesi'nde arka kısmı balık kuyruğu olan at üstünde balık avlayan Eros figürü tasvir edilmiş mozaik bulundu. Yunan mitolojisinde ‘Hippocampus' adı verilen, yarısı balık yarısı at olan hayvan üzerine balık avlayan Eros mozaiğinin dünyada bir benzerinin olmadığı belirtiliyor.
Karun Hazinesi'nin en önemli parçası olan ''Kanatlı Denizatı'' broşu 2013'te Türkiye'ye iade edildi. 2006'dan bu yana da, yurtdışında Interpol aracılığıyla aranan som altından ve milyonlarca lira değerindeki mücevherin, Almanya'da bulunduğu açıklanmıştı. Kanatlı Denizatı Broşu, milattan önce altıncı yüzyıldaki Lidya Kralı Krezüs'ün hazinesine ait. Hazine o dönemdeki eşsiz serveti işaret etmek üzere "Karun Hazinesi" olarak adlandırılıyor. Broş, saf altın ve gümüşten el yapımı 451 parçadan oluşan Karun Hazinesi'nin en değerli parçası olarak kabul ediliyor.
Geç Helenistik döneme ait kadın heykelinin Metropolis'te yöneticilik yapmış kadınlardan birine ya da antik kent meclislerinin koruyucu figürü Hestia'a ait olabileceği düşünülüyor. 2 metrelik görkemli kadın heykeli bin yıl önce inşa edilen kale duvarlarında "taş" olarak kullanılmış.
Diyarbakır il sınırları içinde bulunan Ziyaret Tepe arkeolojik kazı alanından iki yıl önce çıkarılan kil tabletteki yazının 2,500 yıl önceye dayanan unutulmuş bir dil olduğu tahmin ediliyor. Ziyaret Tepe höyüğündeki kazı çalışmaları sırasında çıkarılan kil tablet üzerindeki çalışmalar uzun yıllar devam etti. Tabletin üzerinde Asurca çivi yazısı ile yazılmış 60 kadın ismi var.
Yenikapı'daki Marmaray kazısı sırasında ortaya çıkan eserler, İstanbul'un tarihi mirasını 8 bin 500 yıl öncesine götürdü. İstanbul Üniversitesi (İÜ) tarafından yürütülen projede, replikası yapılarak yüzdürülmesi düşünülen batık gemiden çıkan ahşap defter, günümüzde tablet bilgisayarın atası kabul ediliyor.
Tarihin en önemli arkeolojik buluntuları arasında sayılan Troya eserleri, Çanakkale'deki antik kentte Alman arkeolog Heinrich Schliemann tarafından gün ışığına çıkarıldı. MÖ 2300-2800 yılları arasına ait tarihi hazinenin, Schliemann ve eşi tarafından 1871-1890 yılları arasında yurt dışına kaçırıldığı biliniyor. Eserlerin bir bölümü Berlin'de, bir kısmı da Rusya'da Puşkin Güzel Sanatlar Müzesi ile St. Petersburg'daki Hermitage Müzesinde bulunuyor.
Son Dakika › Dünyanın En Etkileyici 24 Arkeolojik Çalışması - Son Dakika