AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Davutoğlu: (4) - Son Dakika
Güncel

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Davutoğlu: (4)

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Şundan emin olsun bütün vatandaşlarımız, özellikle de Kürt kökenli vatandaşlarımız; bu operasyonlar, hiçbir şekilde barış içinde, huzur içinde onurlu bir hayat sürmek isteyen, siyasi düşüncesi ne olursa olsun, hiçbir vatandaş kesimine karşı değildir.

14.08.2015 23:43
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Şundan emin olsun bütün vatandaşlarımız, özellikle de Kürt kökenli vatandaşlarımız; bu operasyonlar, hiçbir şekilde barış içinde, huzur içinde onurlu bir hayat sürmek isteyen, siyasi düşüncesi ne olursa olsun, hiçbir vatandaş kesimine karşı değildir. Aksine Doğu ve Güneydoğu'da terör örgütünün baskıları altında kalan bütün vatandaşlarımızın bir hukuk devleti kuralları içinde özgürce yaşaması için bunları yapıyoruz" dedi.

Başbakan Davutoğlu, TRT'deki "Başbakan ile Özel Yayın" programında, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

Irak'ın kuzeyinden gelen Kürt gazetecilere hitap ettiğini belirten Davutoğlu, "terör örgütü PKK'ya yönelik operasyonların hiçbir şekilde Irak'a, Kuzey Irak'a, Kürtlere dönük olmadığını" anlattığını belirtti.

Başbakan Davutoğlu, iki akımın bulunduğunu, birinin tek tipleştirici totaliter, diktatoryal davranışlar sergileyen rejimler ve terör örgütleri, diğerinin ise toplum karşısında bütün çeşitlilikleri kültürel zenginlik olarak görüp barışçıl bir şekilde demokratik ortamda bir arada yaşamaya çalışanlardan müteşekkil siyasal akım olduğunu anlattı.

Davutoğlu, "Türklerle Kürtler karşı karşıya değil, demokratik Türkler ile demokratik Kürtler, barışçıl Türklerle, barışçıl Kürtler, Araplar bir arada, faşizan rejimlere ve insanları intihar bombacılarıyla sivilleri halkı baskı altında tutan DEAŞ veya PKK adlı terör örgütleri karşısında, birbirlerine esas iki fark burada. Şimdi Türkiye demokratik bir ülke, biz 12 Eylül'ün bütün kalıntılarını bütün faşizan ret ve asimilasyon politikalarını yerle bir ettik, AK Parti olarak. Biz bunları yaparken PKK'nın oluşturduğu tehdit dolayısıyla yapmadık, inandığımız için yaptık" diye konuştu.

Olağanüstü hali kaldırırken, yaylaları, mezraları açarken bunları inandıkları için yaptıklarını dile getiren Davutoğlu, "Herkesin ana dilinde istediği gibi yayın yapma hakkı, bütün bu demokratikleşme çabaları, sadece Kürt vatandaşımıza dönük değil, Alevi vatandaşımıza, gayrimüslim vatandaşımıza, değişik kimlikleri taşıyan bütün vatandaşlarımızın aynı hakkına şu anda da saygı gösteriyoruz. Çözüm Süreci, bununla da ilgili, tarihi birliktelikle vatandaşlık ortak kimliğinin bir araya gelmesi" dedi.

Birçok demokratik hakların elde edilmesini sağlarken, PKK terör örgütünün Kürt vatandaşları "Sizlerin diliniz, kültürünüz yok sayıldı" diyerek silahlı mücadeleye çağırdığını belirten Ahmet Davutoğlu, "Bütün bu haklar sağlandıktan sonra dahi bu sefer kendi diktasını Kürt vatandaşlarımız üzerinde sürdürebilmek için öncelikle, aynı silahlı terörist eylemlere devam etti. Kendisi gibi düşünmeyen Kürtleri de aynı şekilde baskı altına aldı" şeklinde konuştu.

"O çocuklar niye atıldı, çünkü onlar gibi düşünmüyorlardı"

"6-7 Ekim olaylarında üçüncü-dördüncü kattan atılan gencecik çocukların bedenleri unutulmadı" diyen Başbakan Davutoğlu, "O çocuklar niye atıldı, çünkü onlar gibi düşünmüyorlardı. Kürttüler, Müslümandılar ama PKK gibi düşünmüyorlardı. Niye bazı işadamları haraç vermiyorsa bu terör odaklarına, niye bulundukları şehirlerden sürülüyorlar? Niye bir göçe zorlama var, hani 90'lı yıllarda 12 Eylül döneminde 12 Eylül rejiminin, halkı göçe zorlamasından şikayet edenler, şimdi kendileri zorla göç ettirmeye, demografik değişikliği zorlamaya çalışıyorlar. Bunlara izin vermeyiz" ifadelerini kullandı.

Terör örgütlerine yönelik operasyonlara dikkat çeken Davutoğlu, "Şundan emin olsun bütün vatandaşlarımız, özellikle de Kürt kökenli vatandaşlarımız. Bu operasyonlar hiçbir şekilde barış içinde, huzur içinde onurlu bir hayat sürmek isteyen, siyasi düşüncesi ne olursa olsun, hiçbir vatandaş kesimine karşı değildir. Aksine Doğu ve Güneydoğu'da terör örgütünün baskıları altında kalan bütün vatandaşlarımızın bir hukuk devleti kuralları içinde özgürce yaşaması için bunları yapıyoruz" dedi.

Operasyonların bir kimlik dikte edilmek için, asimilasyon için yapılmadığını vurgulayan Davutoğlu, "Sabırla bekledik, ama bir devlet... Bakınız diyor ki, 'Kendi valimizi, kaymakamımızı atayacağız'. Bir dakika, sen neredesin, şimdi buna biz rıza gösterir miyiz? Türkiye Suriye mi? Türkiye Irak mı? O ilde yaşayan vatandaşlarımız bu ülkenin en asli unsurları. Bir Şırnaklının Şırnak'taki hakkı kadar Konya'da hakkı vardır, Edirne'de de hakkı vardır. Ama bir Konyalının da bir Edirnelinin de Şırnak'ın her bir santimetre karesinde hakkı var" diye konuştu.

"Yavaş yavaş bazı seslerin çıktığını görüyoruz"

Terör isteyenlerin, silahlı grupların Türkiye'de olmasını savunmaya devam edebileceklerini belirten Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Ama barış isteyenler dönecek bu gruplara diyecekler ki, 'Yeter artık, bizi istismar ettiğiniz yeter, bırakın burada Türk-Kürt, Sünni-Alevi hepimiz kardeşçe yaşayalım. Biz halkımızın oylarını aldık, 80 milletvekiliyle parlamentodayız, biz savunuruz artık bir yanlış varsa, silahla hiçbir şey savunulmaz, ensesinden 2 polisimizi uyurken şehit etmekle bir yere varılmaz' diyebilmeli, ses çıkarması lazım. Şimdilerde biraz, yavaş yavaş bazı seslerin çıktığını görüyoruz, ama hala ikircikli."

Demokrasinin fazlasının, özgürlüğün fazlasının olmayacağını, eksiğinin olacağını dile getiren Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Yani şu kadar 'Özgürlük eksik oldu' diyebilirsiniz de. İnsan onurudur özgürlük. Özgür irade kullanamayan insan, insani vasıflarını kaybetmeye başlar. Allah bizi eşrefi mahlukat olarak yarattığında kendi irademizi de kullanabileceğimizi bize öğretti. O anlamda ben özgürlüklerden bir zarar geldiğine inanmam. Demokrasiden zarar geldiğine inanmam, ama şundan zarar gelir, eğer özgürlük adına güvenlik ihmal edilirse, kamu düzeni ihmal edilirse işte o zaman zarar gelir. Eğer birileri özgürlüğü istismar ederek, terörü de özgürlük, baskı havasına sokarlarsa o zaman zarar gelir."

Gösteri, miting, siyasi faaliyet yapmanın hepsinin serbest olduğunu vurgulayan Davutoğlu, "Benim ne kadar hakkım varsa, miting yapma, gösteri yapma konusunda, bana en muhalif olan kişinin de aynı ölçüde hakkı vardır ve ben başbakan olarak o muhalifimin hakkını korumakla mesulüm" dedi.

"Yüzünü kapatarak gösteri yapma hakkı yok, çizgi burada"

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Nasıl benim yüzümü kapatarak, kimliğimi gizleyerek, birilerine zarar verme hakkım yoksa onların da yüzünü kapatarak gösteri yapma hakkı yok, çizgi burada. Benim silahla etrafta şov yapma hakkım yoksa onların da yok. Burada işte özgürlüğün sınırlarına girilir. Özgürlüğün fazlası, ya da demokrasinin fazlası değil, demokrasinin ve özgürlüğün hangi şartlarda nasıl hayata geçirildiği önem taşıyor. Bunun da teminatı, kriteri hukuk devletidir" diye konuştu.

Hukuka saygı gösterilmesi gerektiğini belirten Davutoğlu, "Siz, bir siyasi, bir milletvekili, 'Silahlanın' diye bir çağrıda bulunamaz, bu özgürlük değil; twitten 'ayaklanma' çağrısı yapamaz, bu özgürlük değil. O zaman o twit iletişimi başkalarının can güvenliğini yok ettiği için ona sınırlama getirilir. Bu da sosyal medyaya karşı çıkmak değildir. Ama hukuk devleti kuralları içinde herkes bu haklarını kullanır" dedi.

"Vergiyi herkes devlete verir, kimse haraç kesemez, kimse racon kesemez" mesajını ileten Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Devletin olduğu yerde ancak ve ancak o devlet kuralları içinde hareket edilir. Türkiye bir kaos ülkesi, kuralların olmadığı bir mekan değil, kurallar olduğu için bugün parlamentoya bu konuda farklı görüşlere sahip yüzde 95'i temsil eden herkes parlamentoya geldi. Dolayısıyla bizim Çözüm Süreci'nden muradımız olan demokratikleşme, özgürlüklerin yaygınlaşması aynı kararlılıkla sürdürülecek. Ama Çözüm Süreci'ni istismar ederek kim kamu düzenini bozmaya kalkarsa bilsin ki kamu düzeni olmayan yerde özgürlükler de olmaz. Kamu düzenini de korumaya kararlıyız."

Mısır ve dış politika

Türkiye'nin Mısır ve Suriye'ye yönelik dış politikasını gözden geçirmeye çağıranların bulunduğunun hatırlatılması üzerine Davutoğlu, tarih dinamik akıyorsa hiçbir şeyin statik olmayacağını vurgulayarak, "Yani 'Benim pozisyonum statik olarak şudur' denmez. Dinamik akan tarihin şartlarına hep uyum göstermek rasyonel dış politikanın gereğidir" dedi.

Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Burada kurulması gereken denge şurada: Bu rasyonaliteyle sizin değerleriniz arasındaki ilişki, hangisini öngöreceksiniz? Bir zalim kendi halkını katlediyorsa, muktedir bile olsa o zalim, -Suriye'yi kastediyorum ki muktedir değil- bulunduğu yerde ona karşı ses çıkarmamak, senin çıkarına diye, o değerden feragat edecek misin? Soru burada. Hangi değerler üzerinde dış politika yapılır? Dış politika sadece çıkar alanı mıdır? Yoksa değer alanı mıdır? Eğer biz dış politikayı sadece çıkar alanı görürsek, Makyavelist bir anlayışla değerlerimizden yavaş yavaş taviz veririz, bir müddet sonra siyasetimizin dayandığı hiçbir ahlaki zemin kalmaz. Ama maceracı bir şekilde ulusal çıkarları gözardı eden bir idealizme yönelinirse bu sefer de tabiri caizse Don Kişot'luk tanımına gelinir."

Eğer bir ülkede bütün insani değerler ayaklar altına alınmamışsa, o ülkenin hangi rejimle idare edildiğine hiç karışmadıklarını belirten Ahmet Davutoğlu, "Beşar Esad kendi halkını katletmeye başladıktan sonra en önemli değerlerimiz havadan bombalandığı, varil bombaları, kitle imha silahları, Halep bu hale geldiğinde, hala çıkar öncelikli dediğinizde, kimliğinizi kaybedersiniz. Aynı şey Mısır için de geçerli. Mübarek, demokratik yolla seçilmiş bir lider değildi ama demokratik yolla seçilmiş birini de yerinden etmedi, yani siyasi hayatı boyunca böyle bir demokrasi olmadığı için. Dolayısıyla Mübarek döneminde bizim Mısır ile ilişkilerimizi gayet iyi sürdürdük, onun yönetim biçimini beğenmememize rağmen" dedi.

"Arap baharı.."

Arap Baharı başlayıp, halklar demokrasi talep ettiğinde de değerleri gereği o demokrasinin yanında yer aldıklarını ifade eden Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bugün bizi eleştirenler, normal şartlarda 12 Eylül rejimine karşı çıkan çevreler. Sayın Kılıçdaroğlu ile de bunları samimi şekilde konuştuk. Sorsanız bazı sosyal demokrat, sol kesimlere, sen 12 Eylül rejimini benimser misin? Hayır. Peki 12 Eylül rejiminden çok daha ağır şartlarla halkına zulmeden Beşar Esad'ı nasıl savunuyorsun? Aynı solcu kesim bakıyorsun Beşar Esad'ı savunuyor. Peki sen 27 Mayıs darbesini, 12 Eylül darbesini benimser misin diye o darbe dönemlerinde mağdur olmuş siyasi partilere soruyoruz. 'Hayır, benimsemeyiz'. Peki Sisi darbesini nasıl benimsiyorsun? Nasıl sessiz kalmamızı bekliyorsun? Bugün siyasi rasyonalite adına, çıkarcılık adına sessiz kalırsın. Cezayir'de 1950'li yıllarda Fransız işgaline karşı şanlı Cezayir direnişinde ses çıkarmamamız sebebiyle sonraki 1980'li yıllarda Özal'ın özür dilemesi gibi birileri de gider, inşallah bir gün Mısır'a demokrasi geldiğinde oraya gidip özür dilemek zorunda kalır. Dolayısıyla biz bu konuda değerlerimizden taviz vermeden, insan onurundan ve zalimlerle işbirliği yapmama ilkesinden taviz vermeden herkesle konuşur, herkesle görüşür, her adımı atar, yeni şartlar doğduğunda da politikalarımızı gözden geçirmekten kaçınmayız. Her şartın kendisi yeni politika gerektirir ama şu ana kadar benimsediğimiz, kararlılıkla sürdürdüğümüz ilkeleri bundan sonra da benimsemeye, sürdürmeye kararlıyız."

DAEŞ terör örgütü

Davutoğlu, "Bütün operasyonlara, olup bitene, bu örgütün Türkiye'nin de canını yakmasına rağmen hala gerek Sayın Cumhurbaşkanıyla ilgili gerek sizle gerek toplamda AK Parti hükümetiyle ilgili 'DEAŞ'ı besleyen, büyüten ya da arkasında olan güç' olarak anılıyoruz Batı kamuoyunda. Bu algıyı değiştirmekle ilgili bir şey var mı önümüzde?" sorusu üzerine bu algının art niyetli olduğunu söyledi.

Bu algının bilinçli oluşturulduğunu, bunun arkasındakileri çok yakından bildiklerini vurgulayan Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Sayın Cumhurbaşkanımıza Davos'tan beri öfke duyan çevreler, bana takip ettiğimiz dış politika sebebiyle Filistin'e Mavi Marmara'dan sonra Birleşmiş Milletler'de yaptığım konuşma dolayısıyla öfke duyan çevrelerden başlayarak çok geniş bir yelpaze Türkiye'nin artan gücünün, etkisinin bir çınar, şemsiye gibi birçok mazlum milletleri koruma altına almasından rahatsız olan çevreler, Sayın Cumhurbaşkanımızı da AK Parti'yi de beni de suçlu sandalyesine oturtmaya çalışıyorlar. Başka bir şey bulamadıkları için de isnat edemedikleri için de DEAŞ ile işbirliği gibi bir yalanın, iftiranın, hakaretin arkasına sığınıyorlar. Bakın hakaret diyorum, sadece yalan ve iftira değil."

"DEAŞ ile hiçbir dönemde hiçbir temasımız, işbirliğimiz söz konusu değildir"

Terör örgütü DAEŞ'in bütün liderlerinin Irak'tan ve Suriye hapishanelerinden çıktığını ifade eden Davutoğlu, "Bizim DEAŞ ile hiçbir dönemde hiçbir şekilde temasımız ya da işbirliğimiz söz konusu değildir. Aksine terör örgütü olarak ilk biz ilan ettik, 2013 Ekim'inde. 2014 Ocağında ilk ciddi darbeyi biz vurduk bir konvoya. Sonrasında da her türlü tedbiri aldık" dedi.

Birilerinin bu iftira üzerinden Türkiye'yi ve kendilerini suçlamaya çalıştığını dile getiren Başbakan Davutoğlu, "Aynı çevreler DEAŞ'ın yayın organlarına baksınlar. Burada güvenlik toplantısı yapıldığında DEAŞ'ın bir yayın organını getirdiler. Onlara göre Sayın Cumhurbaşkanımız da ben de mürtedim ve -haşa, Allah muhafaza- bizim temsil ettiğimiz İslam en büyük tehlike. Biz en büyük tehlikeyiz. Niye, çünkü bizim temsil ettiğimiz İslam'ın olduğu yerde onlar barınamazlar ama Beşar Esad gibi bir zalimin olduğu yerde barınabilirler. Çünkü o zaman insanları kandırırlar. İslam'ın bütün o merhamet yönünü mültecilere yaptığımız yardımlarla, İslam'ın onur ve vakar yönünü, çok kültürlü yönünü Türkiye'de gayrimüslim vatandaşlarımızla ilgili attığımız olağanüstü adımlarla, İslam'ın izzet yönünü, selam ve barış yönünü temsil eden biziz" diye konuştu.

DAEŞ'in, benzeri terör yapılarının, benzeri yanlış İslam anlayışlarına dayanan akımların yukarıda sözünü ettiği nedenlerle kendilerinden nefret ettiğini vurgulayan Davutoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:

"Onlar için biz en büyük tehdidiz. Bütün bu tablo açıkken hala alçakça iftirada bulunuyorlar. İki polisimizi şehit ediyorlar. Avrupa'da gidip, dün bir arkadaşımız Paris'ten geldi bir toplantıdan onu söyledi, 'Bunlar DEAŞ ile işbirliği yapıyorlar' diyorlar. Bunlar genç polisler, herhangi bir istihbari görevleri yok. Ceylanpınar'da halka hizmet için görev yürüten polisler. Bu alçaklığı yapıyorlar, dışarıda bu suçlamayı yapıyorlar ki iki masum insanın yatakta öldürülmesine meşruiyet zemini kazandırsınlar. Ama herkes olanları görüyor. Milletimiz de bu konuda huzur içinde ve güven içinde olsun bu terör odaklarının saldırılarına karşı ister DEAŞ olsun, ister PKK, ister DHKP-C hepsiyle baş edecek gücümüz, inancımız ve milletimizin bize duyduğu o derin güvene olan itimadımız var."

(Bitti)

Kaynak: AA

Son Dakika Güncel AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Davutoğlu: (4) - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement