Bakanlar Kurulu Toplantısı - Son Dakika
Güncel

Bakanlar Kurulu Toplantısı

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ, "Sayın Kılıçdaroğlu'nu kavga yapmaya değil, halkın gönlünü kazanacak politikalar, projeler üretmeye davet ediyorum.

11.09.2017 20:37
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ, "Sayın Kılıçdaroğlu'nu kavga yapmaya değil, halkın gönlünü kazanacak politikalar, projeler üretmeye davet ediyorum. Sen onu yaparsan halkın gönlüne girersin, halk da sana iktidar olma imkanı verir. Yoksa kavga edene bu halk bugüne kadar iktidar yüzü göstermedi. Eylem yapanlara da göstermedi. Eğer öyle olsaydı PKK terör örgütü çoktan iktidar olurdu Türkiye'de, eğer öyle olsaydı DHKP-C iktidar olurdu." dedi.

Bozdağ, Çankaya Köşkü'nde, Başbakan Binali Yıldırım başkanlığında düzenlenen Bakanlar Kurulu toplantısı devam ederken gazetecilere açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.

Demokrasiye gerçek anlamda sahip çıkma denildiğinde CHP'yi hiç göremediklerini belirten Bozdağ, "Nasıl bir demokrasi mücadelesinden bahsediyorlar, onu anlamamız mümkün değildir." dedi.

"Siyasette kavga yoktur, olmaması lazım." diyen Bozdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Demokrasilerde iktidar olmak isteyenlerin kavga ederek iktidar olamazlar. Sandıktan iktidar çıkar, halkın gönlünü alarak iktidar olunur. 'Kavga ise kavga edecek'. Kimle kavga edeceksin sen? Kavga eden birileri mi var? Eline silah almış veya değnek almış veya başka yöntemlerle siyaset yapan birileri mi var Türkiye'de? Siyasette mücadelenin yolu bellidir. O da planla, programla, fikirle halka meseleleri nasıl çözeceğini anlatarak olur, iktidara alternatif politikalar üreterek olur. Maalesef CHP, iktidara alternatif politikalar üretmiyor, iktidarın yaptıklarını daha iyi yapacağına dair bir politika da üretmiyor.

Bakarsanız kullandıkları dil meşru dil değil, hep şiddet çağrıştıran dil. 'Eylem yapıcağız, kavga yapacağız, şunu yapıcağız'... Bu millet eylem yapanları sevmez. Bu millet kavga yapanları sevmez. Eylemcilere de kavgacılara da iktidar yetkisini vermez. Aklı selime, sağduyuya sahip olanlara iktidar imkanı verir. Ben onun için Sayın Kılıçdaroğlu'nu kavga yapmaya değil, halkın gönlünü kazanacak politikalar, projeler üretmeye davet ediyorum. Sen onu yaparsan halkın gönlüne girersin, halk da sana iktidar olma imkanı verir. Yoksa kavga edene bu halk bugüne kadar iktidar yüzü göstermedi. Eylem yapanlara da göstermedi. Eğer öyle olsaydı PKK terör örgütü çoktan iktidar olurdu Türkiye'de, eğer öyle olsaydı DHKP-C iktidar olurdu. Kavga ediyorlar, öldürüyorlar, bir sürü iş yapıyorlar. Böyle bir şey olabilir mi? Demokrasiye inanan birisi 'ben kavga edeceğim' demez. Ben inandığım fikirlerin mücadelesini meşru yollarda anayasa ve yasalara uygun bir şekilde vereceğim, kavga etmeyeceğim, milletin rızasını alacağım, öyle iktidar olacağım..."

"İşimiz çok, kavga etmeye vaktimiz yok"

Bekir Bozdağ, AK Parti'nin kavga ederek iktidara gelmediğini belirterek, "Sayın Cumhurbaşkanımız, milletvekili listesinden silindi. Daha önce belediye başkanlığı koltuğu altından alındı, haksız yere hapse konuldu. Partisine kapatma davası açıldı. AK Parti, 'ben kavga edeceğim' dedi mi? 'Ben herkese haddini bildireceğim' dedi mi? 'Sokağa ineceğim, sokağı karıştıracağım' dedi mi? Arkasında yüzde 50 olduğu halde. Hiç demedi. Hep 'demokrasi' dedi, hep 'aziz milletimizin iradesi, hep hukuk, hep hak' dedi. Biz, demokrasi, hukuk, hak diyerek mücadelemizi verdik. Bundan sonra da aynı usulle vereceğiz. Kavga etmek isteyenler, kendileriyle kavga edebilirler ama bizim işimiz çok, kavga etmeye vaktimiz yok." ifadelerini kullandı.

"Hukuka aykırı bir iş yok, suç olan bir iş de kesinlikle yoktur"

Bozdağ, bir gazetecinin,"Amerikan yargısından son dönemde üst üste kararlar geldi. Önce Cumhurbaşkanı'nın korumaları hakkında gözaltı kararı, ardından eski bakan Zafer Çağlayan'la ilgili verdikleri karar var. Rıza Sarraf'la ilgili olarak bugün birçok farklı haber çıktı, tahliye edildiğine dair haberler var. Edindiğiniz net bir bilgi var mı?" şeklindeki sorusuna karşılık, Türkiye ile İran arasındaki ticari ilişkilerin hepsinin hem Türkiye'nin ulusal hukukuna hem de uluslararası hukuka uygun olduğunu vurguladı.

Bozdağ, şöyle konuştu:

"Ulusal ve uluslararası hukuka aykırı hiçbir ticari işlem yapılmamıştır. Yoktur böyle bir işlem. Konusu suç olan bir işlem yapılması ise asla mümkün değildir. Türkiye'nin bankalarının ve Türkiye'nin yaptığı bütün ticari işlemler, uluslararası hukuk çerçevesinde ve bütün denetimler altında yapılmaktadır. O nedene hukuka aykırı bir iş yok, suç olan bir iş de kesinlikle yoktur. Bunun altını özellikle çizmek isterim. ABD'de Rıza Sarraf üzerinden yapılmak istenen şimdi de Sayın Bakanımızın ismini karıştırıldığı hadise nedir derseniz işin Türkçesi ve özü şudur; Bu 17-25 Aralık sürecinde Fetullahçı Terör Örgütü'nün yargı yoluyla yapmak istediği ama başaramadığı darbe teşebbüsünün aynen Amerika'da, Amerikan yargısını kullanmak suretiyle tekrarından başka hiçbir şey değildir bu."

"Bunun kararını siz verin. Bunun izahını da siz yapın"

FETÖ terör örgütünün 17-25 Aralık'ta bir kumpas kurduğunu, sahte delillerle Türkiye'nin iktidarına karşı yargı ve emniyet içerisinde yuvalanmış örgüt mensupları eliyle bir hukuk darbesine teşebbüs ettiğini dile getiren Bozdağ, bu darbenin akim kaldığını söyledi.

Daha sonra savcılığın soruşturmasını yaptığını ve hukuka aykırı olan bütün bu işlemleri değerlendirdiğini ve sonunda takipsizlik kararı verdiğini anlatan Bozdağ, bunun da kesinleştiğini aktardı.

Bozdağ, TBMM Araştırma Komisyonu kurulduğunu, konunun enine boyuna değerlendirildiğini, Yüce Divan'a sevk etmeme kararı verildiğini ve Genel Kurul'un da bu kararı onayladığını hatırlattı.

Türkiye'nin bunları iftira, kumpas olmasına rağmen es geçmediğini ve bunları hem Türk yargısının değerlendirdiğini hem de TBMM'nin değerlendirdiğini aktaran Bozdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Aradan geçen zaman bu 17-25 Aralık'ın Fetullahçı Terör Örgütü ve ortaklarının Türkiye içindeki bir kumpası olduğunu gün gibi ortaya çıkarmıştır. Bugün hiç kimse de 17-25 Aralık'ın bir kumpas ve bir terör örgütünün meşru iktidarı devirme planının bir parçası olduğu konusunda tereddüt sahibi değildir. Çok net ve New York Bölge Eyalet Başsavcısı daha önceki savcı Buhara, elinde olan bütün o belgeler, belge değil de kağıt parçaları, öyle diyelim, o kumpasın şeyleri, Fetullahçı Terör Örgütü üyeleri tarafından kendilerine iletilmiştir.

'Biz FBI bilmem neyine sorduk da oradan aldık.' Peki ben soruyorum? Türkiye'deki FBI yetkilisi doğruladı onu, FBI yetkilisi bu bilgileri kimden aldı, nasıl doğruladı? Yok. Onun için burada çok net bir şekilde Rıza Sarraf üzerinden Fetullahçı Terör Örgütü'nün görmek istediği hesaba bugün ABD yargısı alet edilmiştir ve bu davanın hakimliğini yapacak olan Richard Berman, Fetullahçı Terör Örgütü'nün 17-25 Aralık hukuk darbesi kumpasından sonraki süreçte kendi haklılığını uluslararası topluma anlatmak için Türkiye'de düzenlediği bir uluslararası konferansa katılmış, burada moderatörlük yapmış ve Fetullahçı Terör Örgütü'nün argümanlarıyla Türkiye'yi ve Türk Hükümeti'ni eleştirmişti. Şimdi işin garibi Fetullahçı Terör Örgütü'nün Türkiye'de ağırladığı, moderatör yaptırdığı ve Türk Hükümeti ve Türkiye aleyhine FETÖ'nün 17-25 Aralık sürecindeki argümanlarını dillendirttiği kişi, Rıza Sarraf dosyası, dolayısıyla sayın bakanımızla ilgili ve Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı ile ilgili dosyada yargılama yapıp karar verecek hakim. Buyurun bunun kararını siz verin. Bunun izahını da siz yapın."

ABD'li yetkililere bu konudaki düşüncelerini çok net bir şekilde ifade ettiklerini aktaran Bozdağ, "Sayın Zafer Çağlayan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Ekonomi Bakanı olarak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin çıkarlarını korumakla görevlidir, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin çıkarlarının gereğini yapmakla da görevlidir. Sayın bakan bu dönemde, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin çıkarlarını korumuştur. Bunu yaparken de hem Türkiyemizin hem de uluslararası hukukun yasalarına uygun bir şekilde görevini yapmıştır. Burada çok farklı bir şey var. Bunu hep beraber görüyoruz, hep beraber takip ediyoruz ve kirli bir oyunun bir parçası bu. Ortada delil yok, uydurma şeyler var ve onun üzerinden giden bir hadise var. " diye konuştu.

"Bilgisayar üzerinde, kendilerine sunulan bilgiler üzerinden oynama yapıldığı açıkça gözüküyor"

Bozdağ, iddianamede de çok ilginç bir ifadenin geçtiğini dile getirerek, şöyle devam etti:

"İddianameyi hazırlayan savcının eline verilen bilgiler üzerinden gittiğini gösteriyor. Bilgisayarda oynarken bazı kısımları unutmuş belli ki. Orada ne diyor? İşte '2011'den Aralık 2013'e kadar Türkiye Ekonomi Bakanlığı yapmıştır' diyor 'Zafer Çağlayan ve halihazırda ve Türk parlamentosunda görev yapmaktadır'. Zafer Çağlayan Türk parlamentosunda görev mi yapıyor? Yok. Onun için çok net bir şekilde bilgisayar üzerinde, kendilerine sunulan bilgiler üzerinden oynama yapıldığı açıkça gözüküyor. Pek çok hadise var. Normalde Amerika'daki bir mahkemenin oradaki o ayrıntıları bilebilme şansı yok.

FETÖ konusunda uzman olan, takip eden, birebir takip eden kişilerin dahi bilemeyeceği bilgiler var onların ellerinde. Kim verdi bunları? FETÖ'cüler verdi. Onlar da kullanıyor. Tabii bu, fevkalade, hukuk devleti bakımından kabul edilemez bir durumdur. "

"Mesnetsiz, yanlı ve haksız bir iddianame var ortada"

Bekir Bozdağ, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın korumalarına ilişkin konuyla ilgili şunları kaydetti:

"Washington savcılığı bir iddianame düzenledi. 19 kişiyi kapsıyor iddianame, onlardan dördü sivil Türk vatandaşı, 15'i ise Sayın Cumhurbaşkanımızın korumaları. Ama işin garibi, bu 15 korumadan 4'ü olay yerinde orada değil. Görüntüleri siz de izlemişsinizdir. Sayın Muhsin Köse, Sayın Cumhurbaşkanımızın yakın koruması, olayın başından sonuna kadar Cumhurbaşkanımızın yanı başında. Ama o da işin içerisine dahil. Olay yerinde olmayan 4 kişiyi dahil ediyorlar ve hiç heyette olmayan bir kişiyi de davaya dahil ediyorlar. ve çok ilginçtir, mesnetsiz, yanlı ve haksız bir iddianame var ortada. Açıkça ifade etmek isteriz ki bu iddianame, PKK/PYD terör örgütünün destekçilerinin o gün orada yaptıkları eylem sonrası yaşanan olaylardan sonra verdikleri ifadeler esas alınmak suretiyle hazırlanmış bir iddianamedir. Peki, diğer koruma görevlilerinin ifadeleri nerede? Onlar yok. Onlara hiç itibar edilmemiş ve çalakalem bir iddianame hazırlanmıştır. Bunu kabul etmemiz mümkün değildir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti Cumhurbaşkanı'nın yurt dışı seyahatlerinde güvenliğini sağlamak, seyahatte bulunduğu ülkenin de en önemli görevidir. Hem diplomatik teamüller gereği hem nezaket gereği hem de uluslararası hukuk gereği bunun yapılması lazım. "

(Sürecek)

Kaynak: AA

Son Dakika Güncel Bakanlar Kurulu Toplantısı - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement