Başbakan Davutoğlu Açıklaması - Son Dakika
Politika

Başbakan Davutoğlu Açıklaması

Başbakan Davutoğlu Açıklaması

"Türkiye'de seçilmiş cumhurbaşkanıyla seçilmiş başbakanın sanki rekabet eden iki makam gibi bir çatışma içine girecekleri varsayımına dayalı olarak üretilen faraziyelerin hepsi boş çıktı, boş çıkmaya devam edecek" "Türkiye'nin anayasası dengeli bir anayasa değil, tanımları doğru ortaya konmamış.

13.09.2014 02:00
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la uyum içinde çalıştıklarını belirterek, " Türkiye'de seçilmiş cumhurbaşkanıyla seçilmiş başbakanın sanki rekabet eden iki makam gibi bir çatışma içine girecekleri varsayımına dayalı olarak üretilen faraziyelerin hepsi boş çıktı, boş çıkmaya devam edecek" dedi.

Davutoğlu, Kanal 24'te katıldığı canlı yayında gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la ikili diyaloğuyla ilgili şunları söyledi:

"Onlar bizi tanımıyorlar. Mesela, dün devlet görüşmesi olarak ne olabilirdi ilk söz? İkimizin de ortak olarak söylediği: 'Bu şekilde olmuyor, özlüyoruz.' Çünkü haftalık olağan görüşme diye bir şey. Cumhurbaşkanımızla o haftalık olağan görüşme dışında bir görüşsek 'Acaba ne konuşuyorlar?' diye merak uyanıyor. Ben dışişleri bakanı olduğum zaman başbakanımızı her gün görsem kimse bir şey sormuyordu ama şimdi eğer gözlerinden ırak olmazsa 'Acaba olağanüstü bir durum mu var?' diye görülüyor. İlk sözümüz karşılıklı olarak; 'Bu gerçekten böyle olmuyor' oldu. Özlüyoruz. Çok sık beraber çalıştık, baş danışman olarak daha da yakındık. Sürekli beraberdik. Dışişleri Bakanlığında birlikte çalışma yine yoğundu. Şimdi haftalık olağan görüşme gibi bir takvimi sürdürecek gibi değiliz. Her halde felaket senaryosu yazanların aynaya bakıp utanmaları lazım. Türkiye'de seçilmiş cumhurbaşkanıyla seçilmiş başbakanın sanki rekabet eden iki makam gibi bir çatışma içine girecekleri varsayımına dayalı olarak üretilen faraziyelerin hepsi boş çıktı, boş çıkmaya devam edecek. Neden biliyor musunuz? Bizim ilişkimizi tanımlayan şey makamlar değil. Cumhurbaşkanlığı ve başbakanlıkla sınırlı olsa şu yapı kriz üretme olasılığı yüksek bir yapıdır. Türkiye'nin anayasası dengeli bir anayasa değil, tanımları doğru ortaya konmamış. Eğer kötü niyet olursa her an yetki çatışması çıkabilir."

Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'la ortak bir ideal birliği içinde olduklarını aktararak, sağlam bir görevler ayrılığı olsa dahi ideal birliğinden yoksunluğun yine sorunlara neden olabileceğini söyledi. Erdoğan'ın uzun süre başbakanlık yaptığı için başbakanlık makamında oturan kişinin neye ihtiyaç hissettiğini bildiğini kaydeden Davutoğlu, CHP'nin hala Erdoğan'ı muhatap aldığını kaydetti. Davutoğlu, yüklenilmesi gereken kişinin kendisi olduğunu dile getirerek, eleştiriden asla kaçmadığını vurgulayarak, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Savaş dışında görüşmeyeceğim" sözünü iğreti olarak niteledi.

-"CHP, millet iradesine saygısızlık yapıyor"

Erdoğan'ın seçimi kazandığı yönünde hiçbir şüphe olmadığını anlatan Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Seçimde bir gölge var mı?' Hayır. Millet iradesine saygısızlık. Bu millet iradesiyle konuşmamak demektir. Onun için onlar hala bu hattı karıştırıyorlar. Sayın Cumhurbaşkanımız kendi tecrübesinden de nihayette sorumluluğun ve hesap verme konumunun başbakanda olduğunu bildiği için bize destek oluyor. Erdoğan'ın, tecrübesi bizim için büyük bir güç kaynağıdır. Bunu şahsi dostluğumuzun ötesinde öylesine ve çetin... Ben sadece dışişleri bakanlığı yaptım, o başbakan olarak ülkenin genel siyasetini yönetti. Birçok alanda onun tecrübe aktarımına benim ihtiyacım var. Buna mukabil bizim hükümetimizin güçlü olmasına cumhurbaşkanımızın ve Türkiye'nin ihtiyacı var. Türkiye'de bir hükümet zaaf gösterdiğinde, başbakan zayıf düştüğünde bundan bütün ülke gibi cumhurbaşkanlığı makamı da... Bu bilinç, karşılıklı saygı ve etik olduğu zaman kimse kriz beklemesin."

Davutoğlu, "Cumhurbaşkanı hükümeti dışarıdan yönetiyor" eleştirilerini "Şu bir haftalık tempo dahi kimin neyi nasıl yaptığını ortaya koymuştur. Bundan iki üç ay önce zikretmiştim. Öyle bir tipoloji çiziyorlar ki bugünleri de kısmen öngörerek. Kendi şahsımın dışında muhayyel bir başbakan ve cumhurbaşkanının, cumhurbaşkanımızla ya çatışacağı ya da kukla emaneti duruma düşeceği demek her iki tarafa da hakaret etmek demektir. Ne oldu? Kongredeki atmosferi de gördünüz bir hafta on günlük iş tutuş biçimimizde. Cumhurbaşkanımıza müteşekkirim, Türkiye'de özgün bir model doğuyor. Seçilmiş iki üst otoritenin varlığı karşılıklı saygı ve iş bölümüyle idare edilebilecek bir durumdur. Nihai kertede siyasi anlamda hesap verme sorumluluğu bizim omuzlarımızda ve Sayın Cumhurbaşkanımızın bu konuda verdiği destek bizim için büyük kıymet ifade eder" ifadeleriyle yanıtladı.

Muhalefetin eski alışkanlıklarını bırakması gerektiğini belirten Davutoğlu, "Erdoğan kompleksi onlara bir şey kazandırmaz. Sayın Cumhurbaşkanımız, bütün ülkenin ve bütün milletin cumhurbaşkanıdır" diye konuştu.

Erdoğan'ın son Azerbaycan ziyaretinde bütün milletvekillerini davet ettiğini anlatan Davutoğlu, gelmeyenlerin kendi bileceği iş olduğunu söyledi. Davutoğlu, cumhurbaşkanlığı makamına herkesin saygı duyması gerektiğini belirterek, Erdoğan'ın görevi uluslararası davetliler huzurunda devralmasının önemli olduğuna dikkati çekti. Kılıçdaroğlu'nun resepsiyona katılmamasının kendisi için bir kayıp olduğunu anlatan Davutoğlu, "Ümit ederiz ki bu inadını bırakır da her şeyden önce taşlar doğru dürüst yerine oturur" dedi.

- Çankaya Köşkü'nün kullanılması

Davutoğlu, Çankaya Köşkü'nün başbakanlıkça kullanılacak olması konusunda şu değerlendirmelerde bulundu:

"Bizim için mekanlar... Bizim için mekanlar önemlidir ama medeniyet anlamında. Şahsi olarak yaşadığımız yerlerin o anlamda bir değeri yok. Devlet itibarını temsil kabiliyetini gösteren her yer bizim için yeterlidir. O anlamda da cumhurbaşkanımızla istişarede böyle olmasının daha doğru olacağı konusunda karar verdik. Ben de 'Siz nasıl uygun görürseniz' dedim. Bunun da bir problem olduğunu düşünmüyorum. Bazıları bunun bir sembolik anlamı içinde değerlendirmek istiyorlar. Mustafa Kemal'in mirası gibi genel sembolizm içinde değerlendiriyorlar. Mustafa Kemal'in en büyük mirası Türkiye Cumhuriyeti devletidir. Eğer Türkiye Cumhuriyeti devleti onurlu bir şekilde başı dik bir ülke haline getirilmişse bugün, 14 sene evvel IMF'den küçük rakamlarla borç isteyen bir ülkede Çankaya'da kim oturursa otursun o mirasa sahip çıkmamış olur."

- İstanbul

Kaynak: AA

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement