Başbakan Yardımcısı Akdoğan Açıklaması - Son Dakika
Güncel

Başbakan Yardımcısı Akdoğan Açıklaması

"Devletin işi, teolojiye müdahale etmek, ilahiyat şeyi gibi, birilerinin yapısını, dinini, mezhebini tanımlamak, ona yeni adlar bulmak vs değildir.

10.11.2014 01:15
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, "Devletin işi, teolojiye müdahale etmek, ilahiyat şeyi gibi, birilerinin yapısını, dinini, mezhebini tanımlamak, ona yeni adlar bulmak vs değildir. Bu devletin görevi de değildir" dedi.

CNN Türk canlı yayınında soruları yanıtlayan Akdoğan, Çözüm Süreci'yle ilgili, "Siz bir taraftan umudu analiz ediyor, değerlendiriyorsunuz, diğer taraftan da siyasetçi kimliğinizle gerçekçi bir değerlendirme, okuma yapıyorsunuz. Bu yaşananlar 'bir arızi durumdur, konjonktürel durumdur' deyip, daha önümüze bakmak anlamında bir umut olarak ne söylersiniz" sorusuna, hem iyi niyetli hem samimi hem de gerçekçi olmak gerektiği cevabını verdi.

"Biz kardeşiz, aynı ideale sahibiz Çözüm Süreci'ne inanan insanlarız. Oradaki tartışma da ( AK Parti'nin Afyonkarahisar Kampı) Çözüm Süreci'ne inanan insanlar tartışıyor, birbirini eleştiriyor, sorguluyor, muhasebe, durum değerlendirmesi yapıyor" diyen Akdoğan, sürece inanan, aynı ideali paylaşan insanların kendi içinde tartışarak sorgulayarak bir noktaya gelmesi ne kadar tabiiyse bu sürecin içindeki aktörlerin de gelişmeler üzerine tartışması, birbirini eleştirmesi, sorgulamasını da tabii görmek gerektiğini vurguladı.

Akdoğan, "Yani süreç var diye herkes gözünü yumsun, sesini kıssın, tartışmasın... Biz tabii sürecin içinde aktörler olarak eleştiri getirdiğimizde 'acaba bir şey mi var, istenmiyor mu...' Böyle bir negatif algıya da kapılmamak lazım. Bu süreç demokratik siyasetin tartışmasıyla sorgulamasıyla yol alacak. Önemli olan çözüm iradesine, kararına sahip olmak"  ifadesini kullandı.

-"İnsani yardımı biz yaptık tırlarca"-

Yalçın Akdoğan, "Peşmergenin girişi, o görüntüler bazı kesimler tarafından da çok tartışıldı. Acaba Kürt ulusal birliğini mi ön plana çıkardı o giriş, yoksa amacınız bölgedeki durumu dengelemek miydi" sorusunu ise şöyle cevapladı:

"Burada neticede hep Türkiye'ye bir baskı var. Bütün dünyada sanki Türkiye bir şey yapmıyormuş gibi bir algı. Tanklar orada dizilmiş, karşıda kötü adam iyi adamı dövüyor, bir tarafta koca bir devlet var bir şey yapmıyormuş gibi. Oysa bu konuda yapılması gereken her şeyi biz yaptık. 200 bin insan yaşıyordu biz aldık. Kucağımızı açtık, bağrımıza bastık. İnsani yardımı biz yaptık tırlarca. Bu uluslararası koalisyon güçlerinin oraya operasyon yapması, bu konuda çok ciddi diplomasi yürüttük, bir şekilde buna engel olunması lazım vs. Hatta Cumhurbaşkanımız dedi ilk saldırı olduktan sonra:  'Bu inşallah göstermelik olmaz devamı gelir, sürekli yapılması lazım' diye. Onun ötesinde buraya geçen silahlı unsurlar silahını bırakıp geçen PYD'liler vs bunlara hadi gidin dedik. 300'e yakın kişi, Kobani'ye koridor vs tartışmaları vardı hatırlarsınız, 300 kişi var burada gidin, gitmediler."

Bunların ötesinde ÖSO ve Peşmerge'nin geçmesi meselesinde Türkiye'nin yine iyi niyetli bir çaba ortaya koyduğunu dile getiren Akdoğan, burada yapılması gereken ne varsa iyi niyetle Türkiye'nin yaptığını, başka kimsenin de bir şey yapmadığını vurguladı.

-"Orada bir bataklık var, bu nasıl kurutulacak?"-

Akdoğan, Türkiye'nin bu konuda uluslararası birtakım dezenformasyonlar, medya manipülasyonlarıyla baskılanmaya çalışıldığını fakat elini taşın altına koyan ülkenin Türkiye olduğunu belirterek şunları söyledi:

"Biz kendi menfaatimiz, ulusal güvenliğimiz gerektirirse kimseye bir şey sormadan o ulusal güvenliğimizin ve menfaatimizin gereğini yaparız ama onun ötesinde elbette bir yapı var. Suriye meselesinin geleceği ne olacak? Nasıl bir gelecek öngörülüyor? Sadece bir örgütü etkisizleştirmek sorunu çözmüyor ki. Orada bir bataklık var, bu nasıl kurutulacak? O sorunu üreten bir zihniyet var, bu nasıl ortadan kalkacak? Nasıl bir Suriye geleceği öngörüyoruz, bu konuda gelir birlikte çalışalım, ne yapılması gerekiyorsa gelin birlikte yapalım. Buna yanaşan var mı? Yok. Bir tane örgüt var, bunu biz nasıl etkisizleştiririz? O konuda peki ortaya kısa vadeli, gerçekçi hemen uygulanabilir bir şey var mı getirilen? Yok. O zaman burada avara kasnak sadece herkes bir görüntü yapıyor zevahiri kurtarmaya yönelik şeyler bunlar."

Akdoğan, Türkiye'nin burada pozisyonunun net, talebinin belli olduğuna dikkat çekerek Türkiye'nin, Suriye'nin geleceğine dönük kapsamlı bir çözüm projesi istediğinin altını çizdi.

"Onun ötesinde bir mücadele yapalım diyen varsa gelin beraber yapalım. Var mısınız? Yoksunuz. Sadece yukarıdan bomba atacaksınız. Böyle, bu tür örgütler ortadan kaldırılamaz. Bu daha kapsamlı, çok boyutlu bir mücadele, her yönden, aşağıda da sizin adamızın olacak, ayakları yere basan bir strateji gerektirir" ifadesini kullanan Akdoğan, "Onun ötesinde PYD'liler bunu çok istememiş olabilir, ÖSO'nun, Peşmerge'nin girmesini vs, yani denkleme bu yapılar girerse biz bir şekilde burada etkisizleşiriz vs gibi de düşünmüş olabilirler. Bu yüzden belki de sayı daha sınırlı kalmıştır ama burada iyi niyetle bir şey yapmaya çalışan taraftır Türkiye" dedi.

-"Eylem dönemi çok oldu başlayalı ama önemli olan bunu fark etmek"-

Başbakan Yardımcısı Akdoğan, "Başbakan Ahmet Davutoğlu Hacıbektaş'ta, Alevilik meselesinde yine çalışmalarının devam ettiğini ve bu konuda birtakım adımların atılacağını söyledi, birtakım müjdeler verdi. Yeni çalıştaylar mı yapılacak? Yeniden çalıştaylar dönemi mi başlıyor, yoksa eylem dönemi mi başlıyor" sorusu üzerine, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Eylem dönemi çok oldu başlayalı ama önemli olan bunu fark etmek. Bu çalıştaylar yapıldı, peki semeresiz mi kaldı? Bu konuda hükümetimiz çok ciddi adımlar attı. Bir kere Alevi klasikleri bizim dönemimizde basıldı. Diyanet tarafından, devlet tarafından Alevi klasiklerinin basılması çok önemli bir adımdır. Bu TRT Şeş'in kurulması gibi devlet nezdinde bir kabullenmedir, muhataplıktır. Din Kültürü dersine 103 sayfa eklendi. Hem AHİM kararları hem de bu çalıştayda konuşulanlar çerçevesinde Alevi kesiminden de düşünceler görüşler alınarak din kültürü ve ahlak bilgisi dersine 103 sayfanın eklenmesi önemli bir gelişmedir."

Akdoğan, bu çerçevede 7 çalıştay, 4 buluşma gerçekleştirildiğini hatırlatarak devletin bir muhataplık oluşturduğunu, kabullenmenin, farkındalığın söz konusu olduğunu belirtti.

Aynı Kürt meselesinde olduğu gibi bunun bir paradigma değişimi olduğunu anlatan Akdoğan, "Nasıl inkarcı, yok sayan bir zihniyet vardı ve Kürt meselesi dediğimiz şeyin temeli de siyasi boyutu da buydu. Yok sayıyordu, inkar ediyordu, ayrımcılık yapıyordu, dışlıyordu. Bu paradigmayı biz kaldırdık ve siyasi alanda reformlarla bunu değiştirdik. Aynı şekilde Alevilik meselesinde de konuşulmayan, hep bastırılan, yok sayılan şeyin konuşulabilir olması, kabul edilmesi, bir şekilde resmi zemine çıkması bu önemli bir paradigma değişikliğidir" diye konuştu.

"Daha önce peki insanlar niye bunu yapmadı? Bu konuyu istismar edenler niye bu konuyu gündeme taşımadılar? Niye bu tür çalışmalar yapmadılar? Devlet nezdinde niye bu tür adımlar atmadılar? Niye böyle bir kabullenme içine girmediler" diye soran Akdoğan, bunları AK Parti İktidarı'nın herhangi bir siyasi beklenti olmadan yaptığını vurguladı.

-"Yanlış yapan kimse onu söyleriz"-

Akdoğan, Hacıbektaş Üniversitesi adının verilmesi, enstitü kurulması, Muharrem iftarlarının devlet nezdinde bir geleneğe dönüştürülmesinin, Madımak'ın kamulaştırılması, kültür merkezi olmasının önemine işaret ederek şöyle devam etti:

"Başbakanımız Dersim konusunu orada gündeme getirdi, birileri rahatsız oldu. 'Bunu karıştırmayalım'. Niye karıştırmayalım? Bu siyaseten, sembolizm açısından çok önemli bir konu. İnsanlar katledilmiş. Birileri isyan etmiş, isyan eden ayrı. İsyan edenle hukuki zeminde mücadelenin yolu bellidir ama çoluk çocuk siz insanları katlediyorsanız burada bir tarafta zulüm vardır, bir tarafta zalim vardır. Biz nerede duracağız. Bunun ortası yok. Yanlış yapan kimse onu söyleriz ama bir devlete kutsiyet atfederek 'devlet yanlış yapmaz' anlayışıyla hareket edilemez. Tayyip Bey, Başbakanımız o dönemde, özür diledi. Bu zihniyetle bizim yakından uzaktan bir ilgimiz var mı? Bu uygulamada bizden kimse var mı? Yok. Buna rağmen devlet adına özür diledi. Şimdi birileri bunu karıştırmayalım diyor. Bu tam bir Stockholm Sendromu. Yani celladına aşık olan bir durum. Aman karıştırmayalım. Peki o zihniyet sana bunları yapmış, sen o zihniyetin kuyruğuna takılmışsın, gidiyorsun ve bugüne kadar da bu konuda hiçbir adım atılmamış. Bir kere bu kandırmacadan kurtulmak lazım.

-Cemevleri ve ibadethane olup olmayacakları-

"Merak edilen Cemevleri ve ibadethane olup olmayacakları... Bu konuda nasıl bir uzlaşı görülecek" sorusu üzerine Akdoğan, bunun birkaç boyutu olduğunu söyledi. Akdoğan, "Bir Alevi kesim, Alevi toplum kendi içinde birçok konuda çok fazla uzlaşabilmiş değil. Çok farklı yapılar var, bunların içerisinde ateizme varan marjinal birtakım gruplardan tutun da geleneksel Alevi Bektaş kültürünü yaşatan Hacıbektaş-ı Veli'nin bütün öğretileri çerçevesinde daha öze uygun yaşayan, bu geleneği sürdürenlere kadar çok farklı yapılar var" yanıtını verdi.

"Meseleyi ideolojikleştiren birtakım örgütlü yapıların da olduğunu" ifade eden Akdoğan, "Bu yüzden, bu çalıştaylarda da görüldü ki uzlaşıyı sağlamak çok kolay değil. Siz iyi niyetli ne söylerseniz söyleyin, mutlaka birileri itiraz ediyor, farklı şeyler söylüyor" dedi.

Akdoğan, bu konunun "siyasi hesaplarla çözülemeyeceğini" belirterek şunları kaydetti:

"Burada onun ötesinde tabii diğer Sünni kesimde de birtakım ön yargılar var, kabuller var. Bunların da belki aşılabilmesi çok kolay değil. Bu yüzden iletişim çok önemli, birbirini tanıma, bilme, konuşma, konuşarak birtakım meseleleri aşmaya çalışmak çok önemli. Başbakanımızın Hacıbektaş-ı Veli Hazretleri'ni ziyaret etmesi, türbesine... Orada yaptığı çok samimi, içten konuşma vs... Bu diyalog kanallarının kurulması, samimi şekilde gayret gösterilmesi, ön yargıların bir şekilde kırılması... Bunlar önemli gelişmeler diye görüyorum."

-"Devletin işi, teolojiye müdahale etmek değildir"-

Bunun ötesinde "devletin teolojik olarak burada müdahale ederek saptamalar, tespitler ve tanımlamalarda bulunmasının da ne derece doğru olduğunu" soran Akdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Devletin işi, teolojiye müdahale etmek, ilahiyat şeyi gibi, birilerinin yapısını, dinini, mezhebini tanımlamak, ona yeni adlar bulmak vs değildir. Bu devletin görevi de değildir. O yüzden devleti nereye kadar bu işin içinde tutmak lazım, nasıl düzenlemeler yapmak lazım? Bunlar, konuşulan konular. Ama Sayın Başbakanımız gerçekten iyi niyetle bu konuda bir irade ortaya koydu. Zaman içerisinde göreceğiz tabii burada başka ne tür gelişmeler yaşanabilir? Başka partilerin de tabii, biz adımlar atınca ortaya hemen atılıp birtakım şeyler yapması, neticede bugün akıllarına da gelmiş, biz yapıyoruz diye yapmış olsalar bile, neticede bu iyi bir çabadır. Bu tür şeyleri geliştirmeleri, somut adımlar atmaları, öneriler getirmeleri iyi."

Akdoğan, "Oraya baktığımda siyasetten ben de eleştirebilirim. Şimdi, 'din hanesi kalksın, din dersleri kalksın, hep dinle ilgili birtakım şeyler kalksın' üzerine bir açılım getirmek nasıl bir açılımdır, onu da anlayabilmiş değilim" değerlendirmesinde bulundu.

Sadece birtakım günlerin "bayram ya da tatil yapılmasının bir açılım olmadığını" ifade eden Yalçın Akdoğan, "Ama neticede siyaset kurumunun bu meseleyi fark etmesi, bir çaba içerisine girmesi, bir farkındalık oluşması belki bir kazanım olabilir" dedi.

- Ankara

Kaynak: AA

Son Dakika Güncel Başbakan Yardımcısı Akdoğan Açıklaması - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement