Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Arınç Açıklaması - Son Dakika
Politika

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Arınç Açıklaması

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, çözüm sürecinin dürüst bir zeminde ve iyi niyetle gitmesi gerektiğini söyledi.

01.12.2014 19:39
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, çözüm sürecinin dürüst bir zeminde ve iyi niyetle gitmesi gerektiğini söyledi.

Başbakan Yardımcısı Arınç, 6 saat süren Bakanlar Kurulu Toplantısı'nın ardından açıklamalarda bulundu. Bakanlar Kurulu'nda görüşülen konuları ana hatlarıyla aktaran Arınç, daha açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını cevapladı.

Çözüm sürecine yönelik, "Hafta sonu İmralı'dan gelen müzakere taslağına dikkat çekildi. Müzakere taslağında ne vardır? Yasal güvencelere dikkat çekildi, oluşturulması gerektiğine. Bunlardan kasıt ne? Takvime nasıl bakıyorsunuz? Bugün bazı haberler çıktı, Leyla Zana'nın İmralı heyetine katılacağı yönünde. Böyle bir talep oldu mu? Müzakere süreci ifadesi maksatlı mı kullanılıyor?" sorusu üzerine Arınç, "Çözüm sürecinin dürüst bir zeminde gitmesi ve iyi niyetle gitmesi lazım. Hiç kimse bundan kendine şahsi bir pay çıkarmadan Türkiye'nin geleceğini düşünerek ve hükümetimizin gösterdiği istikamette bu konuyla kendisini ilgili gören herkesin katılımda bulunacağı bir süreç olarak görmesi lazım" yanıtını verdi.

4 kişilik HDP heyetinin İmralı'dan döndükten sonra mesajların neler olduğu konusunda açıklama yaptıklarını hatırlatan Arınç, şunları kaydetti: "Konuşulanları ilgili kurumlarımız değerlendirecek. Biz de her Çarşamba yaptığımız gibi çözüm süreciyle ilgili bir çalışma yapıyoruz. Ayrıca her Çarşamba güvenlikle ilgili bir çalışmamız oluyor. Dolayısıyla yarından sonra ilgili kurumlarımızın önümüze getirdiği analizlere bakarak, bunların ne anlama geldiğini, ne beklendiğini, istendiğini elbette söyleyeceğiz. Dolayısıyla 'Öcalan başmüzakerecidir' diyen bir arkadaşımıza sert çıkmıştım da beni kınanmıştınız. Yani tekrar soruyorsunuz müzakere süreci midir, şu mudur? diye. Bunların hepsi adım adım ve herkes üzerine düşeni yaptığında konuşacağımız konulardır. Bu ülkenin başbakanı 3 aydan beri bir tek şey söylüyor, nedir 'kamu düzeni esastır, kamu düzenine, güvenliğine zarar verecek hiçbir şeyi maruz göremeyiz' diyor. Peki karşı taraf içine kimi koyacaksanız koyun, açıkça buna 'evet' diyor mu, 'biz de açıkça gayret sarf edeceğiz' diyor mu? 'Türkiye'de kamu düzenini bozanların artık bir daha bu taşkınlıkları yapmaması için üzerimize düşeni yapacağız' diyor mu? Eğer derse, diyorsa, bu konuda bir adım atılıyorsa yol haritaları müzakere miydi, değil miydi? Bunların hepsi sırayla gelir. Bunların hepsi Temmuz ayında çıkardığımız kanun kapsamında rahatlıklar yapacağımız şeylerdir. Ama her maraton ilk adımla başlar, biz çok adımlar attık, bugüne kadar ama 6-7 Ekim'den sonra atacağımız adımlar birilerinin ciddi ve dürüst olarak bir şey yapmasına bağlı. Onun beklentisi içindeyiz. Yine bu konuyla kendisini ilgili gören arkadaşlarımız bir şeyler söyleyebilir, şimdilik onlarla yetinin. Bu açıklamalar, bu gidiş gelişler şunu gösteriyor, süreç devam ediyor. Sürecin sonuca varabilmesi için de yine bizi şart koyduğumuz bazı gelişmelerin yaşanması gerekiyor."

BAŞBAKANLIK TEFTİŞ KURULU'NUN REYHANLI RAPORU

Bugün bir gazetede çıkan " Başbakanlık Teftiş Kurulu'nun Reyhanlı raporunu tamamladığı" yönündeki haberin hatırlatılması üzerine Arınç, "Başbakanlık Teftiş Kurulu'nu o tarihteki başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Reyhanlı'daki bu saldırı konusunda inceleme yapmalarını istemişti. Aradan 2 yıl belki daha fazla zaman geçti, Başbakanlık Teftiş Kurulu'nun incelemesini tamamladığını, Sayın Başbakanımıza sunulmak üzere takdim ettiğini biliyoruz. Biz biliyoruz da gazete nasıl biliyor o da ayrı bir konu. Yani bu tür gizli olması gereken bilgilerin bir gazeteye bir şekilde servis yapılıyor olması veya elde edilmiş olması bence çok yanlış bir harekettir. Çünkü Başbakanlık Teftiş Kurulu kendi görev kapsamı içerisinde bunu yapar ve kendisine talimat veren kişiye bunu takdim eder. Bugün de Sayın Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun yapacağı şey, bu raporu incelemek, olur verdikten sonra da olayda ihmali veya kastı görülenler kurum, kuruluş ve kişi olarak kimse onlar hakkında adli veya idari işlem yapılmasını temin etmektir. Evet, böyle bir rapor var, bu raporun bir kısmında buna yakın bilgiler var ama yapılacak şey Sayın Başbakanımız talimatından sonra yerine getirilecek" cevabını verdi.

SOMA'DA 2 BİN 800 KİŞİNİN İŞSİZ KALDIĞI İDDİASI

Soma'daki madende çalışan 2 bin 800 işçinin bir SMS mesajıyla işsiz kaldığı iddiasının sorulması üzerine ise Arınç, şunları kaydetti: "Bu yeni bir olay değil. Bugünkü olay yeni de buna benzer olayları biz başka işletmelerde de yaşadık. Soma benim yabancım değil seçim gölgem, yeni doğan çocuklarını bile tanıdığım bir yer yani buradaki bir olay hakkında en azından benim ilgisiz kalmam düşünülemez. Ama biz yeni maden kanununda veya sosyal güvenlikle ilgili 2 ay kadar önce yaptığımız düzenlemelerde Soma'da vefat edenlerin şahısları ve aileleriyle ilgili düzenlemeler yaptığımız gibi iş güvenliği açısından alınması gereken tedbirleri de bunun yanında maden işçilerinin, asgari ücretin iki katı üzerinden alması, çalışma saatlerinin 25 saatin altına indirilmesi hatırladığım kadarıyla düzenlemeler yaptık. Bu düzenlemelerden sonra beklediğimiz ve tahmin ettiğimiz gibi bazı çok karlı olmayan maden ocakları dediler ki 'biz bu şartlar altında bu işçileri çalıştıramayız.' Zonguldak tarafında oldu belki Çorum tarafında oldu, burada işverenler haksız değil. Aynı tarihlerde biz bir teklif olarak getirmiştik ama CHP maalesef karşı çıkınca AK Parti de yanlış anlaşılır diye o tekliften vazgeçti. Madenleri çalıştıranlar, bir kısmı rödovansla, bir kısmıyla mal ve hizmet alımıyla bir kısmı başka usullerle çalışıyor. Teklif verildiği zamanki şartların artık geçerli olmadığını düşünmemiz lazım. Yeni çıkan kanun onlara iki misli bir külfet yükledi.

İşverenin bu külfetinin absorbe etmezseniz ona haksızlık etmiş olursunuz. Adam diyelim 1200-1500 lira ödüyorsa şimdi 2-3 bin lira ödeyecek. Bu onun işletme giderleri veya masraflarının daha arttığı anlamına gelir. Kusura bakmayın dedi işveren, çok samimi, gözü yaşlı, dürüst adam 'çıkardığım üretimle ben bunu karşılayamam, kusura bakmayın, bütün haklarınızı veriyorum ve bu maden ocağını kapatıyorum' dedi. O zaman bu 'Soma'daki adamların da masrafını devlet mi üstlensin diyenler aman madenler kapatılmasın, siz işvereni koruyacak bir kanun çıkarın' diye geldiler. İşvereni koruyacak değil işveren, hür teşebbüs şartların değişmesinden yola çıkarak bizden bir talepte bulunabilir. 'Ben 23 liraya mal ediyordum ama yeni getirilen mali külfet bunu 50 liraya yükseltti. Bu benim için zarardır, ben buna göre sözleşme yapmamıştım' der. Siz de olsanız, bir başkası da olsa bunu söyler. Buna yönelik bir düzenleme yapıyoruz ama Soma farklı. Soma'da biliyorsunuz isimleri var. Ön kapatıldı, bu süre içerisinde işçilerimize ödenekleri, maaşları verildi hatta bir ara kesildi Başbakanımızın talimatıyla tekrar verildi. 6 aya girmek üzereyiz. İşveren kendi adına 'ben artık ödeme yapamayacağım' diyor. Yeri de hazırlayıp işletmeye açamadılar. Yani olaylardan sonra temizlenmesi, güvenlik tedbirlerinin de alınarak buranın hizmete hazır hale getirilmesi lazım. '301 kişi vefat etmiş, artık buraları kapatın' işçi öyle demiyor ki buraları açın biz çalışmak istiyoruz diyor. Dolayısıyla açalım ama burası artık güvenli bir yer olsun. İşçinin güvenliği artık bizim için Türkiye bütçesinden daha kıymetli. Bu hazırlıkları işveren yapamadı, dolayısıyla o artık teslim bayrağını çekmiş, 'kusura bakmayın ben artık sizleri çalıştıramayacağım' diyor. Konunun üzerindeyiz, bunu çözeceğiz. Somalılar da bütün maden işçileri de müsterih olsun. Onları açıkta ve işsiz bırakacak değiliz." - ANKARA

Kaynak: İHA

Son Dakika Politika Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Arınç Açıklaması - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement