Dertlere deva sadırlara şifa erguvan şerbeti - Son Dakika
Yemek Tarifi

Dertlere deva sadırlara şifa erguvan şerbeti

Dertlere deva sadırlara şifa erguvan şerbeti

Eski çağlardan bu yana başta boğmaca ve göğüs kanseri tedavisinde kullanılan erguvan ve şerbeti...

25.04.2023 14:09  Güncelleme: 17:29
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Erguvan'ın eskiden Türk mutfağında oldukça nadide bir yeri vardı. Erguvan ağacının çiçekleri, aynı zamanda meyvesidir. Çiçekleri çiğ ya da yağda kavrularak yenir. Erguvanın yapraklarını da çok lezzetlidir. Bu güzel çiçeğin köklerinden boya elde ediliyor.

Erguvan ağacının kabukları ve yapraklarından şifalı çay yapılır. Bu şifalı çay terleme ile vücuttaki zararlı maddelerin dışarı atılmasına yardım eder. Kas ağrıları için de iyi geldiği bilinmektedir.

EKŞİ-MAYHOŞ BİR TADA SAHİP YAPRAKLARI DA ÇİÇEKLERİ GİBİ YENİLEBİLİR

Erguvan şerbeti günümüzde yapımı pek bilinmese de bu şerbetin tarihi ötelere dayanır.

Eski tıbba göre tabiatı soğuk ve kuru olduğundan erguvan şerbeti sarhoşu ayıltır, mahmurluğu giderir, zindelik verir. Bu şerbet Osmanlı, Selçuklu ve Arap mutfağında önemli bir yere sahipti.

Erguvandan yapılan reçelin tadını da hiçbir meyve ve bitki de bulamazsınız. Erguvan reçeli, Osmanlı mutfağının meşhur tatlılarından su muhallebisiyle birlikte servis edilmesi büyük bir inceliktir. Osmanlıca yemek kitabı tarifleri arasında salata içinde erguvan kullanıldığı bilgisine rastlamıştım. Mevsiminde salata sosu olarak çok lezzetli olduğunu söyleyeyim.

Erguvan ağacının çiçek açması, çevre halklar için sıcak mevsimlerin başlangıcını haber veren bir simgedir. Bu sebepledir ki erguvan hem bir bitki olarak, hem de rengi bakımından onu çevreleyen toplumların hayatında

Dertlere deva sadırlara şifa erguvan şerbeti
Recep İncecik

ERGUVAN, KUTADGU BİLİG'DE YER ALAN ON YEDİ ÇİÇEK İSMİNDEN BİRİDİR

Arapçaya ercuvân biçiminde geçen erguvân (ergavân), Farsça bir kelimedir. Türkçe de deliboynuz, elguvan, selecek, zazalak adlarıyla da bilinir. Işık ağacı olarak da anılan erguvan ağacı Türkiye'nin bazı bölgelerinde "gelin ağacı" ya da "gelincik ağacı" olarak biliniyor.

Erguvan ağacının en önemli özelliği, aralıklı ve kalp şeklindeki yapraklarının çiçekten sonra meydana gelmesidir. Yaprakları çiçek açtıktan sonra yeşerir, daha sonra fasulye kabuğu şeklinde ince ve yassı tohumlar bırakır. Havaların durumuna göre nadiren sonbaharda yine açtığı olur. Ama ilkbaharda açtığı gibi ağacın her tarafını kaplayacak şekilde değil!

Daha ziyade çiçeklerinin güzelliği sebebi ile bahçe ve parklarda süs bitkisi olarak yetiştirilir.

Farklı kültürlerde önemli bir yeri olan erguvan, kendine özgü olduğu için kendi adıyla anılan rengiyle göz kamaştırdığı gibi, şairlere de ilham kaynağı olmuş bir ağaç/çiçektir.

Dertlere deva sadırlara şifa erguvan şerbeti

BAHARIN MÜJDECİSİ

Kışın yapraklarını döken, çiçeklerinin kendine mahsus rengi olan bir ağaçtır.Erguvan baharın müjdecisi kabul edilir.

Orhan Okay: "Eski İstanbullular, özellikle Boğaziçi sakinleri cemrelere, nevruza dikkat etseler de asıl baharın geldiğine erguvanların çiçek açmasıyla kani olurlardı. Dev gibi çamların, çınarların, kestanelerin arasında kaybolmuşken nisan sonlarına doğru birdenbire çıldıran çiçekleriyle baharın saltanatını onlar tek başına yürütür." der.

Refik Halid ise "Erguvan, Boğaziçi yamaçlarında, güneş çekildikten sonra batı tarafından bir değirmi bulut kopmuş da yere inmiş ve bir fidana sarılmışa benzer. Sanırım ki, o çiçek, ışıklı ve renkli bir buğu gibi, kısa bir zaman geçince eriyip boşlukta kaybolacak!" diye tasvir eder.

"ERGUVAN CEMİYETİ FASLI"

Yüzyıl öncesine kadar Bursa'da bir bahar geleneği olarak Erguvan Bayramı kutlanmaktaydı.

Ahmet Hamdi Tanpınar: "Bu topraklarda gülden sonra bayramı yapılacak tek çiçek varsa o da erguvandır." demişti. Eskiden bahar; Erguvan Bayramıyla karşılanırdı.

Kitapta bu bayramın öyküsü şöyle anlatılıyor: "Buharalı bir çömlekçinin oğlu olan Seyyid Ali (Seyyid Şemseddin Muhammed bin Ali el- Hüseyni el Buhari) Medine'deyken rüyasına Hz. Muhammed girer ve ona, 'Anadolu'ya gidip hizmetini orada sürdür' der. Seyyid Ali bunun üzerine Bursa'da yerleşmeye karar verir. Namı kısa sürede yayılır, Bursalılar ona çok hürmet ve muhabbet beslerler. Henüz 22 yaşında olan Seyyid Ali, "Emir Sultan" namıyla anılmaya başlar. Emir Sultan bir süre sonra, Sultan Yıldırım Bayezid'in kızı Hundi Hatun'la evlenir, saraya damat olur. öyle ki, Osmanlı ordusu artık onun duasını almadan sefere çıkmaz olur. Herkes tarafından çok sevilen Emir Sultan 1429 yılında hakkın rahmetine kavuşur.

Emir Sultan taşradan gelen bu insanlar Emir Sultan Hazretlerini ziyaret ediyorlar, dergâhta topluca zikr ediyor, sohbet dinliyordu.

Erguvan Faslı, ismiyle geçen bu şenlik, her sene bahar mevsiminde bir hafta sürüyordu. Bu cemiyet, Emir Sultan Hazretlerinin sağlığında 15. yüzyılda başlamış ve 19. yüzyıl sonuna kadar yaklaşık dört yüz yıl devam etmiştir.

Evliyâ Çelebi, "Senede bir defa Emir Sultan Hazretlerinin Erguvan Cemiyeti Faslı olup her taraftan deniz gibi insanlar toplanır ki, bu kalabalık cemiyeti anlatmakta kalem âcizdir. Böyle bir cemiyet ancak Emir Sultan sevgisiyle olur…" sözüyle anlatır.

Tanpınar da Erguvan Cemiyeti Faslı'nı Beş Şehir adlı eserinde şöyle anlatıyor:

"Erguvan şenliği, baharın bütün güzelliğiyle kendini gösterdiği erguvanların rengârenk açtığı günlerde Emir Sultan halife ve müritlerinin, Osmanlı ülkesinin dört bir yanından kalabalıklar hâlinde Bursa'da Emir Sultan dergâhına gelerek, bir hafta boyunca zikr ü tevhid icra etmeleri, diğer tekke ve dergâhları ziyaret ederek sohbete katılmalarıdır. Bir hafta süren bu fasıl çeşitli toplantılar, davetler, şehir gezileri ve benzeri cemiyetlerle şenlenir; bu durum, şehirde bolluk, bereket ve meserret olarak algılanırdı."

Dertlere deva sadırlara şifa erguvan şerbeti

KENDİ İSMİNİ TAŞIYAN RENGİYLE ERGUVAN

Süheyl Ünver, erguvanın Farsça bir renk ismi ve isminin de rengi olduğunu söyler.

Orhan Okay onu görüşünü destekler nitelikte erguvanın rengini şöyle anlatır:

"Tepelerde, yamaçlarda, kıyılarda, köşklerin, yalıların bahçelerinde açık mor mu, eflâtun mu, pembe mi, hayır hiçbiri değil, o kendi ismini taşıyan rengiyle erguvanlarla karşılaşırlardı. O zaman, hilkatin ustalar ustası ressamının fırça darbeleriyle bütün Boğaz, göğü ve deniziyle erguvan olurdu."

Dertlere deva sadırlara şifa erguvan şerbeti

ŞİFA KAYNAĞI

Birçok çiçek insan bedeni ve psikolojisi üzerinde iyileştirici etkilere sahiptir. Kendine has rengi ve tadıyla erguvan olumlu duyguları harekete geçirir. İlkbaharın en hoş ve ferahlık verici özelliğiyle erguvan, insana şifa kaynağıdır.

Erguvan ağacı, birçok kültürün geleneksel tıbbında ve modern tıpta da önemli bir yere sahip. Şamanların erguvanı bazı hastalıkların tedavisinde kullanmışlardır.

Tarih boyunca geleneksel Çin tıbbında erguvan ağacının kabuğu antiseptik olarak kullanılıyor.

Capital Naturalist by Alonso Abugattas isimli İngilizce yayımlanan bir blog da erguvanın ABD'li Kızılderili yerliler tarafından günlük hayatta birçok işlevde kullanıldığına yer veriliyor.

Kiyovalar, ilk tomurcuklarını ilkbaharın kesin işareti olarak görmekteydiler. Karakışı kovup uzaklaştırmak için erguvanların çiçeklenmiş dallarını çadırlarının kapısına asmaları boşuna değildir.

Alabama kabilelerinin bu ağacın köklerinden soğuk sıkım yöntemiyle elde ettikleri bir özü ateş düşürücü olarak kullanıyor.

Delaware ve Oklahoma yerlilerinin ise bu çiçeği hem ateş düşürücü olarak hem de kusmayı sağlayan pürgatif bir ilaç olarak kullandığı belirtiliyor. ABD Tarım Bakanlığı Doğal Kaynakları Koruma Servisi'nin internet sitesinde Amerikalı yerlilerin ayrıca erguvan ağacı kabuğunu boğmaca tedavisinde de kullandığı kaydediliyor.

Erguvan aynı zamanda damarları büzücü ve kanamayı durdurucu bir özelliğe sahiptir. Ateş düşürme, dizanteri ve ishal tedavisinde kullanılıyor. Boğmaca ve tıkanıklık da dahil olmak üzere erguvanın göğüsten kaynaklanan şikayetlere iyi geldiği biliniyor.

Bütün bunların yanında erguvanın ayrıca kanser tedavisinde kullanımına dair araştırmalar da rastlıyoruz.

Johnny Amer, Nidal Jaradat, Suhaib Hattab, Sara Al-Hihi, Ra'eda Juma'aa'nın yazdığı ve European Journal of Integrative Medecine Dergisi'nde (Avrupa İntagratif Tıp Dergisi) yayımlanan bilimsel bir makaleye göre erguvan göğüs kanserindeki DNA hücre döngüsünü, antimikrobiyal ve antioksidan özelliği sayesinde engelliyor.

Yakılmış ağacının külü vücutta kıl çıkmayan bir yere sürülürse, kıl bitirir, ellere yakılırsa kınadan daha güzel parlak düşermiş.

BU KADAR ÇOK ŞİFA KAYNAĞI OLAN ERGUVANIN ŞERBETİ NASIL YAPILIR, RECEP İNCECİK'TEN ÖĞRENELİM

Erguvan şerbeti çok bilinen ve her zaman ulaşılabilen bir şerbet değildir. Bunu aceleye getirmemek lazım. En az bir hafta bir zaman gerekiyor. Önce güzelce toplayıp sereceksin. Sonra erguvanı güzelce yıkayacaksın. Sonra onu güzelce ezeceksin. Ondan sonra şekerin içinde duracak şeker rengini verecek. Ara ara tahta kaşıkla ezerek karıştırmak lazım. Zahmetli bir iş ama sonunda nefis bir şerbet çıkıyor ortaya.

Erguvanın kendi rayası yeterli içine şeker dışında başka bir baharat ilave etmeye gerek yok, ama biraz daha ekşi olsun isterseniz limon da ilave edebilirsiniz.

Herkese afiyet olsun.

Recep İncecik

Son Dakika Yemek Tarifi Dertlere deva sadırlara şifa erguvan şerbeti - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement