Dha Yurt Bülteni - 1 - Son Dakika
Güncel

Dha Yurt Bülteni - 1

İzmir'e şehit ateşi düştüŞırnak'ta yürütülen operasyon sırasında, PKK'lı teröristlerin önceden tuzakladığı el yapımı patlayıcının patlaması sonucu şehit olan Jandarma Astsubay Üstçavuş Sadık Akın'ın (36), İzmir'in Bayraklı ilçesinde yaşayan ailesine acı haber ulaştı.

25.04.2018 08:46
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

İzmir'e şehit ateşi düştü

Şırnak'ta yürütülen operasyon sırasında, PKK'lı teröristlerin önceden tuzakladığı el yapımı patlayıcının patlaması sonucu şehit olan Jandarma Astsubay Üstçavuş Sadık Akın'ın (36), İzmir'in Bayraklı ilçesinde yaşayan ailesine acı haber ulaştı.

Şırnak'ta dün başlatılan 'Şehit Jandarma Uzman Çavuş Ufuk Fesli Operasyonu'nda, merkeze bağlı Soru Tepe mevkiinde, bugün sabah saatlerinde, önceden tuzaklanmış el yapımı patlayıcının patlaması sonucu Jandarma Astsubay Üstçavuş Sadık Akın yaralandı. Akın, kaldırıldığı Şırnak Devlet Hastanesi'nde yapılan müdahalelere rağmen kurtarılamayarak şehit oldu. Evli ve bir çocuk babası Astsubay Üstçavuş Sadık Akın'ın şehadet haberi, İzmir'in Bayraklı ilçesinde yaşayan Devlet Demiryolları'ndan emekli baba Ramazan Akın ile anne Sultan Akın'a askeri yetkililer ve sağlık ekipleri eşliğinde verdi. Haberin ardından şehit ailesinin evine ve sokaktaki birçok apartmana Türk bayrakları asıldı. Aliağa'da görev yaptıktan sonra 2017 yılının Mayıs ayında Şırnak'a tayini çıkan Akın'ın, geçen hafta İzmir'e izne geldiği ve 5 gün önce birliğine döndüğü öğrenildi. Mahalle sakinlerinden Ali Aydın, Sadık Akın'la izne geldiğinde sohbet ettiklerini belirterek, "Kendisi böyle şeyleri anlatmayı sevmezdi. Ama biz ısrar edince daha önce yaşadığı operasyonu anlattı. Teröristlerle çatışma sırasında hedefte kalmış ancak arkadaşı teröristi vurup onun hayatını kurtarmış. 'Arkadaşım vurmasa ben şehit olacaktım' dedi. Sanki hissetmişti şehit olacağını. 5 gün önce konuştuk bunları" dedi. Akın'la sohbetini anlatırken Aydın, gözyaşlarını tutamadı. Öte yandan, Şehit Jandarma Astsubay Üstçavuş Sadık Akan'ın memleketi Uşak'ın Banaz ilçesinde toprağa verileceği belirtildi.

Görüntü Dökümü

-------------------------

Şehidin evinden görüntü

Sokaktan görüntü

Bayrak asılmasından görüntü

Genel ve detay görüntü

Şehidin fotoğrafı

Haber: Mehmet CANDAN - Kamera: Davut CAN/ İZMİR,

GÖRÜNTÜ GEÇİLDİ

==========================================

Samsat'ta 5.1'lik deprem; bazı evlerde hasar oluştu, 39 kişi yaralandı (EK)

BAKANLARDAN İNCELEME

Samsat'ta meydana gelen Richter ölçeğine göre 5.1 büyüklüğündeki depremin ardından bölgeye Başbakan Yardımcısı Recep Akdağ, Sağlık Bakanı Ahmet Demircan, TBMM Başkanvekili Ahmet Aydın ve milletvekilleri gelerek incelemelerde bulundu.

Başbakan Yardımcısı Recep Akdağ, incelemelerin ardından düzenlediği basın toplantısında, "Bugün 03.43'te sabah saatlerinde Samsat'ta 5.1 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Bunun ardından artçı sarsıntılar da oluyor. Allah'a şükrediyoruz. Samsat merkezinde de, köylerinde de herhangi bir can kaybı bilgisi almadık. Hasar tespit ve tarama faaliyetleri özellikle köylerde şu an da devam ediyor" dedi.

Deprem bölgesinde 700 çadır talebinin bulunduğunu aktaran Akdağ, şöyle devam etti:

"Başbakanlık Afet Acil Durum Yönetimi Başkanlığı'nda 700'e yakın çadır talebinde bulunulmuştur. Şu anda bunların büyük kısmı Samsat'a ulaşmış durumdadır. Bir taraftan ön hasar tespit icmallerine göre çadır dağıtılmaya devam edecektir. Köylerde şu ana kadar 62 ağır, 5 orta, 59 da az hasarlı konut tespit edilmiştir. İlçe merkezinde ağır hasarlı 75 konut, orta hasarlı 5 konut, az hasarlı 75 konut tespit edilmiş durumdadır. 2 konutta yıkılma durumu oluşmuş, daha ziyade bu yıkılan ağır hasarlı konutlar. Daha önceden, geçtiğimiz yıl meydana gelen depremden sonra boşaltılmış binalar olduğu da dikkatimizi çekiyor. Bir taraftan AFAD yönetimi, il valimiz yönetiminde güvenlik tedbirleri alınırken, öbür taraftan sağlık hizmetleri veriliyor. Diğer taraftan çadır ihtiyaçları ile beraber yiyecek açısından da Kızılay'ın bölgeye desteği var. Vatandaşlarımızın sıkıntı çekmemesi için bütün tedbirleri almış durumdayız."

Depremden 37 kişinin etkilendiğini belirten Akdağ, "Aile Sosyal Bakanlığımız ekipleri sosyal ve psikolojik destek için sahadalar. Şu an 37 afetzede hastanemize müracaat etmiş durumda. Bunların 15'inin birtakım küçük yaralanmalarının olduğunu tespit etmiş durumdayız. Bir kısmı da deprem psikolojisi etkisi ile de bir anlamda psikolojik travma geçiren hastalarımız, vatandaşlarımız. Haberleşme ile ilgili herhangi bir sıkıntımız yok" ifadelerini kullandı.

Bütün tedbirleri aldıklarını dile getiren Akdağ, şunları aktardı:

"Her zaman olduğu gibi devlet de, hükümetimiz de afetzede kardeşimizin yanında olacaktır. Deprem sonrasında onların herhangi bir sıkıntı çekmemesi, herhangi bir yoksulluk yaşamaması için bütün tedbirleri almış durumdayız. Öte taraftan, ağır hasarlı olan binaların ya da dönüştürülmesi gereken diğer binaların dönüştürülmesi için de deprem sonrasında gerekli çalışmaları yapacağız. Bazı kamu binalarında incelemeyi gerektirecek küçük hasarlar tespit etmiş durumdayız. Bunlar süratle ilgili teknik ve mühendisler tarafından değerlendirilecek. Bu binalarda herhangi bir engel yoksa, hizmete devam edecektir. Sağlık Bakanlığımız süratle bölgede bir sahra hastanesi kurarak çalışmalara başlamış durumdadır."

Depreme hazırlıklı olunması gerektiğini dile getiren Sağlık Bakanı Ahmet Demircan ise şöyle dedi:

"Türkiye deprem kuşağında bir ülke. Türkiye'nin birçok yeri depremle tarih boyunca karşılaşmış. Depreme hazırlıklı olmak zorundayız. Depremden daha çok, yaptığımız konutlar, binalar, mekanlar önemli. Sağlık açısından da ciddi bir yaralanmamız yok. Hastanemizin durumunu gözden geçirip, konu hakkında tam karar verinceye kadar kurduğumuz sahra çadırında hizmet veriyoruz."

Bakanlar Akdağ ve Demircan ile diğer protokol üyeleri, açıklamalarının ardından ilçede hasar gören ev ve iş yerlerini inceledi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

-------------------------------

Başbakan Yardımcısı Recep Akdağ'ın açıklaması

Sağlık Bakanı Ahmet Demircan'ın açıklaması

Yıkılan evler

Vatandaşların itfaiye ekiplerinden su alması

Vatandaşlar ile röp.

Yaralılar tedavi edilmesi

Sahra hastanesi

Hasar gören Samsat Devlet Hastanesi

Dışarıda oturan vatandaşlar

Eşyaları dışarıda kalan vatandaşlar

Genel ve detay görüntüler

Haber-Kamera: Mahir ALAN/ ADIYAMAN,

GÖRÜNTÜ GEÇİLDİ

=====================================

Kışladaki gıda zehirlenmesi davası başladı

Manisa 1'inci Piyade Eğitim Tugay Komutanlığı Albay Arif Seyhun Kışlası'nda bir askerin hayatını kaybettiği ve çok sayıda askerin etkilendiği gıda zehirlenmesinin ilk duruşması dün Manisa Adliyesi 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Duruşmada ifade veren Gıda Mühendisi D.Y., yaşanan olayın gıda zehirlenmesi vakası olmadığını ve sudan kaynaklanabileceğini iddia etti. Rota Şirketi çalışanlarının avukatı Fatih Mehmet Erduran ise, hazırlanan iddianamenin somut delilere dayalı olarak hazırlanmadığını, iddianamede yer alan raporlardan bir tanesinde salmonella bakterisine rastlanmadığının, bir raporda ise bakteriye rastlanıldığının belirtildiğini, yaşanan olayın sudan kaynaklanabileceğini iddia etti. Mahkeme heyeti, gelmeyen sanıkların mahkemeye getirilerek dinlenmesine karar vererek duruşmayı erteledi.

Manisa'daki Albay Arif Seyhun Kışlası'nda geçen 23 Mayıs'ta 722 askerin zehirlenmesi, 1 askerin de hayatını kaybetmesiyle ilgili hazırlanan iddianame Manisa 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. Hazırlanan tensip zaptıyla, tutuklu bulunan 7 sanığın tahliyesine karar verildi. Bu kararla davada tutuklu sanık kalmazken, hazırlanan iddianamede 28 kişinin 'taksirle ölüme ve birden fazla kişinin yaralanmasına sebep olmak' suçundan 15 yıla kadar, 7 kişinin ise 'görevi ihmal' suçundan 2 yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edildi.

Davanın, Manisa Adliyesi 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde dün görülen ilk duruşmasına tutuksuz yargılanan bazı sanıklar ve tarafların avukatları katılırken, mağdur ve yakınları katılmadı. Duruşma, iddianamenin kabul kararı ile tanıkların ifadeleri ve sanıklarla ilgili değerlendirme bölümünün okunmasıyla başladı. Bazı sanık avukatlarının, müvekkillerin 'taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olmak, görevi ihmal' suçundan değil, sadece 'görevi ihmal' suçundan yargılanması için dosyaların ayrılması talebi heyet tarafından reddedildi.

"DAHA ÖNCE İLGİLİ MAKAMLARI UYARDIK"

Sanıkların savunması ile devam eden duruşmada sanık Mutfak Kontrol Teşkilatı Komisyon Başkanı A.A., askerlerin etkilendiği öne sürülen hindi etinin hangi şartlarda muhafıza edildiğini görmediğini söyledi. Askerlerin etkilendiği ileri sürülen öğle yemeğinden kendisinin de yediğini ve fiziksel bir şey olmadığını ifade eden A.A., daha sonra besin zehirlenmesi olduğunu öğrenince o günkü yemek numunelerini sakladığını aktardı. A.A., Rota yemek şirketinin yükümlülüklerini kontrol etmekteki görevini tam olarak yaptığını ileri sürdü.

Sanık Kısım Amiri Üsteğmen A.Ş. ise, yemek şirketi ile ilgili daha önce ilgili makamları uyardığını belirterek, "Ben kışlaya mal saymanı olarak göreve geldim. Ancak hiçbir eğitim almadan kısım amiri olarak burada görevlendirildim. Yaşanan olay bizi derinden üzdü. Olayın ardından Milli Savunma Bakanlığı tarafından bize gıda şirketinin sözleşmesinin feshedilmesi talebiyle ilgili bir yazı geldi. Ancak sözleşmede 'Gıda zehirlenmesinin en az 5 kez olduğu takdirde sözleşmenin feshedilebileceği'ne dair bir maddenin yer aldığını gördük. Bu konuyu ilgili makamlara ilettik. Daha sonra ilgili makam sözleşmenin feshedilemeyeceğini ifade etti. Ardından birkaç gün sonra ilgili makamlarca gıda şirketinin sözleşmesi feshedilirken, sözleşmede yer alan 'Gıda zehirlenmesinin en az 5 kez olduğu takdirde sözleşmenin feshedilebileceği'ne dair madde sözleşmeden çıkartıldı. Yaşanan zehirlenme vakasından sonra bu maddelerin sözleşmeden çıkarılması benim görüşümün ne kadar haklı olduğunun kanıtıdır. Zaten benim sözleşmeyi feshetme ile alakalı bir yetkim yok. Hakkımdaki suçlamaları reddederek beraatimi talep ediyorum" dedi.

'KIŞLADAN SU İÇİNCE KARNIM AĞRIYORDU'

Sanık Aşcı C.E.'de olay günü gece vardiyasının 00.00 da başladığını ifade ederek, "O gün yemekte sunulan hindiler kasaphanede klimanın önünde duruyordu. Bir buçuk saat ön hazırlık yaptık sonra hindileri tepsilere koyarak fırına verdik. Pişirdikten sonra hindileri C.B. ve H.Ş.'ye sabah teslim ettik. Teslim ettiğim sırada bana 'Hindileri çok güzel pişirmişsin' dediler. Ogün yemekten bende yedim ancak o gün kışladan su içmedim. Çünkü kışladan su içince karnım ağrıyordu" diye konuştu. Duruşmada ifadesi alınan ve olay zamanı kışladaki erkan başkanı olan L.O., kendisinin yaşanan olayın ardından gıda şirketinin sözleşmesinin feshedilmesini neden talep etmediği gerekçesiyle davaya dahil edildiğini belirterek, "Bizim böyle bir yetkimiz yok. Benim bu olayda ihmalim yok. Eğer bir ihmal olayı varsa, olay zamanı eşim hamileydi ve eşimi ihmal etmiş olurdum. Eşim bana ihmal davası açardı. Beraatimi istiyorum" dedi.

"BAKTARİDEN KAYNAKLI GIDA ZEHİRLENMESİ OLDUĞUNU DÜŞÜNMÜYORUM"

Kışlada Rota Şirketi bünyesinde Gıda Mühendisi olarak görev yapan D.Y. ifadesinde kendisinin olay günü bir terör olayı olabileceği şüphesiyle gözaltına alındığını ve 6 ay tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakıldığını dile getirerek, "Ben olay günü hindi etinin buzunu çözülme aşamasında görev almadım. Sadece pişirilmesi zamanında görev aldım. Yaşan olayın bakteriden kaynaklanan bir gıda zehirlenmesi olayı olduğunu sanmıyorum. Kışladaki sudan kaynaklı olay olduğunu düşünüyorum. Çünkü bahsi geçen bakterinin 150 derece sıcaklıkta yaşayabileceğini sanmıyorum" dedi.

GENEL MÜDÜR SUÇLAMALARI REDDETTİ

Duruşmaya sanık olarak katılan Rota Şirketi'nin genel müdürü A.T., şirketinin ve kendisinin üzerine atılan suçlamaların tamamını kabul etmediğini belirterek, "Olay zamanı ben Erzincan'daydım. Telefonla olayı öğrendikten sonra yakından takip etmeye başladım. Şirket olarak her şeyi ihaledeki ve sözleşmedeki şartlara göre yaparız. Ne kendimin, ne de şirket çalışanlarının bir ihmali olduğunu düşünmüyorum. Sözleşmemizde 3 bin askere yemek verileceğimiz belirtiliyordu. Ancak biz kışlada 6 bin 200 askere yemek veriyorduk. Ayrıca EDOK tarafından yapılan bir denetlemede çalıştığımız mutfak Türkiye'deki en iyi hijyen kurallarını taşıyan mutfak olarak seçildi. Şirket olarak da gereken önlemler neyse aldık. Suçlamaları kabul etmiyorum" dedi.

ŞİRKET ÇALIŞANLARININ AVUKATI: İDDİANAMEYİ KABUL ETMİYORUZ

Rota Şirketi çalışanlarının avukatı Fatih Mehmet Erduran ise, hazırlanan iddianamenin somut delilere dayalı olarak hazırlanmadığını, iddianamede yer alan raporlarından bir tanesinde salmonellaya rastlanmadığını, bir raporda ise bakteriye rastlanıldığını belirtildiğini, yaşanan olayın sudan kaynaklanabileceğini iddia etti. Avukat Erduran yaptığı savunmada, "Özellikle kışlada kullanılan su şebeke suyu değil. Kışlanın suyu 4 kuyudan temin ediliyor. Çevre İl Müdürlüğü yetkilileri olaydan sonra yaptığı incelemede kuyularda klor olmadığını tespit etti. Ayrıca olaydan birkaç gün önce şiddetli yağmur yağmış ve kışlada kanalizasyon çalışması yapılmış. Bu konuda bir çok risk faktörü oluşabilir. Ayrıca o günkü askerlerin ifadelerini okuduğumuzda bir çok asker yemek yemediğini sadece su içtiğini söylüyor. Su içmeyip yemek yiyenler var. Onlarda kendilerinde hiçbir şey olmadığını beyan ediyorlar. Olaydan sonra o gün yenilen hindi eti ve spagettiden alınan örnekler Müfreze Komutanlığı'nın laboratuvarlarında incelendi. Raporda salmonella bakterisine rastlanılmadığı belirtiliyor. Ancak Sağlık Bakanlığı'nın laboratuvarlarında bu bakteriye rastlanıldığı ifade ediliyor. 2 rapor arasında çelişki var. Hala yemeklerde salmonella bakterisi olup olmadığı tereddüttü var. Ayrıca salmonella bakterisi 72 derece sıcaklıkta ölen bir bakteri. O günkü hindi etleri 150 derecede yapılmış. Ayrıca spagettide salmonella bakterisinin olması mümkün bile değil. Yani ortada somut bir şey yok" diye konuştu.

Yaşanan olayda hayatını kaybeden Er Hüsnü Özel ile ilgili de konuşan Avukat Erduran, "O gün vefat eden askerimiz o geceki askerlerle birlikte hastaneye giden ilk grup arasında yer alıyor. Herkese uygulanan tedavi ona da uygulanıyor. Sonra kışlasına geri dönüyor. 24 saat sonra neredeyse ölü vaziyette hastaneye tekrar geri getiriliyor. Peki bu askerimiz bu duruma gelene kadar kimseyle konuşmamış veya kimseye kötü olduğunu söylememiş mi? İzmir Adli Tıp Kurumu raporuna göre askerimizin akciğer bölgesinde oluşan ödemden vefat ettiği belirtiliyor. Ancak İstanbul Adli Tıp Kurumu ise etken maddesi tespit edilemeyen gıda zehirlenmesinden kaynaklı olduğunu belirtiyor. Böyle bir şeyin olması mümkün değil. Yani gıda zehirlenmesinden kaynaklı somut bir şey yok ortada. Ayrıca edindiğimiz bilgiye göre vefat eden askerimizde hastane enfeksiyonu denen bir bakteriye rastlanıldığını öğrendik. Bu nedenle müvekkillerimizin üzerine atılan suçlamaları kabul etmiyoruz" dedi.

İfadelerin ve avukatların dinlenilmesinin ardından mahkeme heyeti duruşmayı, gelmeyen sanıkların mahkemeye getirilerek dinlenmesine karar vererek 2 Ekim Salı günü saat 13.30'a erteledi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

-------------------------------

Adliyeden görüntü

Duruşmaya katılan sanıklardan görüntü

Genel ve detay görüntü

Haber-Kamera: İlker KILIÇASLAN/ MANİSA,

GÖRÜNTÜ GEÇİLDİ

=======================================

Çanakkale'de iki günde 143 kaçak göçmen yakalandı

Çanakkale'de, Sahil Güvenlik Komutanlığına bağlı ekipler, iki günde yasadışı yollarla Yunanistan'ın Midilli Adasına geçiş yapmak isteyen 143 kaçak göçmen yakaladı.

Ayvacık ilçesinden yasa dışı yollarla Yunanistan'ın Midilli Adasına geçiş yapmak isteyen kaçaklara karşı iki gün içinde 3 ayrı operasyon düzenleyen Sahil Güvenlik Komutanlığına bağlı ekipler 143 kaçak göçmen yakaladı.

Sahil Güvenlik Komutanlığına bağlı ekipler önceki gün, Müsellim Boğazında düzenledikleri iki ayrı operasyonda biri 51, diğeri 36 olmak üzere 87 kaçak göçmen yakaladı. Dün yine Müsellim Boğazında devriye görevi yapan Sahil Güvenlik Komutanlığına bağlı ekipler, Kadırga Burnu 1 mil açıklarında bir grubun lastik bot ile Midilli istikametine doğru gittiğini tespit etti. Sahil Güvenlik 'TCSG 80' Bot komutanlığınca denizden 1 mil açıkta düzenlenen operasyonda aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu Suriye uyruklu 56 kaçak göçmen yakalandı.

Sahil Güvenlik Karakolundaki işlemlerinin ardından 143 kaçak göçmen Ayvacık Yabancılar Geri Gönderme Merkezine teslim edildi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

-------------------------------

-Yakalanan kaçaklardan görüntü.

Haber-Kamera: Dilara ERDİNÇ/KÜÇÜKKUYU(Çanakkale),

GÖRÜNTÜ GEÇİLDİ

=================================================

Anzak torunlarını taşıyan otobüs yandı

Çanakkale Kara Savaşları'nın ve Anzak çıkarmasının 103'ncü yıldönümü anma törenlerine katılacak 45 Anzak torununu taşıyan otobüs seyir halindeyken alev aldı. Motor kısmından çıkan dumanları fark eden sürücünün otobüsü durdurup, alevlerin yayılmadan Anzak kafilesini tahliye etmesiyle olayda ölen yada yaralanan olmadı, araç ise tamamen yanarak kül oldu.

Uçakla İstanbul'a gelen ve anlaştıkları tur şirketi ile Nevşehir'in turistik bölgesi Kapadokya'yı, ardından İzmir ve Balıkesir'in Ayvalık ilçesini gezen 45 Anzak torunu, Çanakkale Kara Savaşları'nın ve Anzak çıkarmasının 103'ncü yıldönümü anma törenlerine katılmak üzere bir otobüsle Çanakkale'ye hareket etti. Ayvacık ilçesine bağlı Küçükkuyu beldesinin Nusratlı rampalarında Ömer Tavukçu idaresindeki 34 JP 3604 plakalı otobüsün motoru alev aldı. Sürücü Tavukçu'nun dumanları görüp durduğu otobüsteki Anzak kafilesi hızlı bir şekilde aşağıya inerek canlarını kurtardı. Turistler söndürme çalışmalarını izlerken Küçükkuyu Belediyesi İtfaiye ekipleri uzun bir uğraş sonunda yangını söndürdü. Müdahaleye rağmen tamamen yanarak kullanılamaz hale gelen otobüsteki Anzaklara ait tüm valizler yangında zarar gördü.

Anzak kafilesinin büyük tehlike atlattığı yangın sonrası Ayvacık Kaymakamı Cevat Çelik, Ayvacık Belediye Başkanı AK Partili Mehmet Ünal Şahin, Küçükkuyu beldesinin CHP'li Cengiz Balkan olay yerine gelerek yetkililerden durum hakkında bilgi aldı. Turist kafilesi ile yakından ilgilendi. Anzak torunları kendileri için tahsis edilen başka bir otobüs ile Anzak Koyu'nda sabah karşı düzenlenecek Şafak Ayini için Çanakkale'ye getirildi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

-------------------------------

-Yanan otobüse müdahaleden görüntü.

-Yanan otobüsten görüntü.

-Anzak torunlarından görüntü.

Haber-Kamera: Dilara ERDİNÇ/KÜÇÜKKUYU(Çanakkale),

GÖRÜNTÜ GEÇİLDİ

=================================================

Tahliye oldu, cezaevi önünde silahlı saldırıya uğradı

Eskişehir'de, cezaevinden tahliye edilen Berkay E. (23), cezaevi önünde uğradığı silahlı saldırı sonucunda bacağından yaralandı.

Olay, dün akşam saatlerinde, Fevzi Çakmak Mahallesi'ndeki Eskişehir Açık Ceza İnfaz Kurumu önünde meydana geldi. Yaralama ve tehdit suçlarından cezaevinde bulunan Berkay E., tahliye edilip cezaevinden dışarı çıktığı sırada iddiaya göre husumetlisi olan O.D.'nin silahlı saldırısına uğradı. Berkay E.'yi bacağından yaralayan zanlı olay yerinden kaçtı. Berkay E., ambulansla kaldırıldığı Eskişehir Yunus Emre Devlet Hastanesi'nde tedaviye alındı. Polis ekipleri, O.D.'yi yakalamak için çalışmalarını sürdürüyor.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

-------------------------------

-Yaralının hastane acil servsinden sedye ile çıkartılıp ameliyathaneye götürülmesi,

-Olayın meydana geldiği cezaevinin dışından,

-Hastane önündeki ambulansın ve acil servisin tabelası

Haber-Kamera: Eyüp KELEBEK/ESKİŞEHİR,

GÖRÜNTÜ GEÇİLDİ

========================================

Bağırsaklarını torbada taşıyan 6 çocuk babasının çaresizliği

İzmir'in Bergama ilçesine 5 yıl önce orman işçisi olarak çalışırken çıkan tartışmada pompalı tüfek ile yaralandığı için geçirdiği 100'e yakın ameliyata rağmen bağırsakları vucudunun dışında torbada taşıyan 6 çocuk babası Necat Soysal, yetkililerden sağlığına kavuşmak için yardım bekliyor. 47 yaşındaki 6 çocuk basası Soysal, ailesini geçindirmek için aylık 500 liraya temizlik işinde çalıştığını belirterek, "İyi bir doktor olursa iyileşebilirim. Hastalığım yok, sadece bağırsak dışarıda. Ayakta duramıyorum, oturamıyorum ve çalışamıyorum. Bu 4 ay içerisinde sadece 60 kez ameliyat oldum"dedi.

Diyarbakırlı Necat Soysal (47), orman işçisi olarak çalışmak üzere 5 yıl önce ailesiyle birlikte İzmir'in Bergama ilçesine gitti. Çocuklarını köy okuluna götürürken Köyde çıkan bir tartışmada pompalı tüfekle yaralanan Soysal'ın hayatı o günden sonra karardı. Bergama'da ameliyat olan Soysal, İzmir'e sevk edildi. Burada yapılan müdahalenin ardından Soysal, taburcu oldu. Kısa süre içerisinde Soysal, pompalı tüfekten çıkan saçmalardan mermi çıkış yerinden tekrar kanama olması nedeniyle hastaneye gitti. Yapılan müdahalede Sosyal'ın bağırsağının patladığı ortaya çıktı. Yaklaşık 100'e yakın ameliyat geçiren ve bir türlü sağlığına kavuşamayan Soysal, 6 çocuğuna bakmak için yaşam mücadelesi veriyor. Hayatı kararan çaresiz baba şimdi ise bir bağırsağı kolostomi torbası içerisinde, kuzeninin yanında temizlik yaparak aylık aldığı 500 lira para ile geçimini sağlıyor. Maddi durumu olmayan Soysal, yetkililerden sadece sağlığına kavuşması için yardım talep ediyor.

"MADDİ DURUMUM OLMADIĞI İÇİN İYİ  BİR DOKTORA GİDEMİYORUM"

Necat Soysal, başından geçenleri anlatırken, "O günden sonra hep bu acıyı çektim. Neyim varsa hepsini tedavim için verdim. Bir türlü düzelemedim. Düzelince yine başlıyor. İyi bir doktora denk gelemiyorum herhalde. Maddi durumum iyi olmadığı için iyi bir doktora da gidemiyorum. Bağırsağım ile kemiğim bir birine değdiği için sürekli iltihaplanıyordu. Ortopedi doktoruna gittim, yıkandığı zaman patladı. Genel cerraha sevk ettiler sonra bir türlü kapanmadı. Geçimim çok zor yapamıyorum. Sadece kuzenimin dükkanında temizlik yapıyorum aylık 500 lira alıyorum. Geçimim bu şekilde. İyi bir doktor olursa iyileşebilirim. Hastalığım yok sadece bağırsak dışarıda. Ayakta duramıyorum, oturamıyorum ve çalışamıyorum. Bu 4 ay içerisinde sadece 60 kez ameliyat oldum. Patlayınca ameliyata alıyorlardı beni çok zor durumda kaldım" dedi.

Görüntü Dökümü:

------------------------

-Soysal'ın çalıştığı işyerinden görüntü

-Temizlik yapmasından görüntüler

-Necat Soysal ile röportaj

-Soysal'ın yürümesi ve dinlenmesi

-Genel ve detay görüntüler

Haber-Kamera: Burak EMEK/DİYARBAKIR,

GÖRÜNTÜ GEÇİLDİ

========================================

Nusaybin'de mayınlı bölgeden gelen domuz sürüleri, ekili alanlara zarar verdi

Mardin'in Nusaybin ilçesinde, sınır bölgelerindeki hububat ekili tarlalara musalat olan domuz sürüsü, ekinlere büyük zarar verdi. Hayvan hakları nedeniyle çaresiz kalan çiftçiler, yardım istedikleri jandarma karakolundan yardım istedi. Yolbilen köyünde yaşayan çiftçilerden  Hayrettin İpekten, "Jandarma karakoluna gittik. Bu domuzları ya siz halledin, yada bize izin verin, biz halledelim dedim ama izin vermediler" dedi.

Nusaybin'e bağlı Yolbilen köyünde, yağmurların yeterli olmaması nedeniyle binlerce liraya kurdukları sistemle suladıkları hububat ekili tarlalara, aç kalan domuz sürüsü dadandı. Türkiye ile Suriye arasındaki mayınla bölgede yuva yapan ve akşam saatlerinde buradan çıkarak ekili tarlalara giren domuz sürüsü, sabah saatlerinde de yine mayınla alandaki yuvalarına geri dönüyor. Hayvan hakları nedeniyle domuzlara zarar veremeyen çiftçiler, jandarma karakolundan yardım istediklerini ancak bu girişimlerinin sonuçsuz kaldığını söyledi.

Yolbilen köyünde çiftçilikle uğraşan 5 çocuk babası Hayrettin İpekten, 55 dönümlük tarlasına buğday ektiğini belirterek, "Bu yıl kurak geçti. Buğday olmadığı için binlerce liraya kurduğumuz sulama sistemiyle tarlamızı suladık ve ekinimizi kurtardık. Ama bu kez de dağda aç kalan domuz sürüleri tarlamıza dadandı. Bir gün benim, diğer gün komşularımızın tarlalarına giriyor bu domuz sürüleri. Karakola gittim, tabura gittim. Bu domuzları ya siz halledin, yada bize izin verin biz halledelim ama izin vermediler. Beş çocuk babasıyım. Borçlarım var. Kaymakama sesleniyorum; Maddi açıdan bir şey istemiyorum. Tarlalarımızın zarar görmesini önlemenizi istiyorum. Tarlalara dadanan bu domuzların yakalanarak çiftliklerde beslenmesini istiyoruz. Hayvan hakları varsı, insan hakları yok mu? Bizim çocuklarımız ne yiyecek? Hırsızlık mı yapsın? Karakola gittim izin vermediler, ziraat dairesine de gittim, oradan da bir sonuç alamadım. Oradaki müdür bana, 'bir domuzu vurursan, 1000 lira para ceza ödersin' dedi. Elimdeki bütün paramı gübreye verdim. 55 dönümlük tarlamdan 30 dönümü domuzların istilasına uğradı. Devlet bize yardım etse, tarlamın geri kalanını belki kurtarırım. Domuzlar Türkiye ile Suriye arasındaki mayınla bölgede yaşıyor. Biz Suriye vatandaşı değiliz. Burada doğduk, burada yaşıyoruz" dedi.

Yolbilen köyündeki çiftçilerden Abdulhakim Yüce de, domuzlar yüzünden tarım yapamaz hale geldiklerini belirterek, şöyle konuştu:

"Mayınlı sahadan gelen domuzlar, bizim bu bölgenin arazilerine çok büyük zararlar veriyor. Çiftçiler artık arazi ekmemeye başladı. Benim de arazim var, mısır ekiyordum. Fakat ben artık ekmekten vazgeçtim. İpek yolu üzerinin yakınlarından arazi alıp orda ekiyorum, kendi arazilerimi bırakmış durumdayım. Sigorta yetkilerini de çağırdık, bir kısım zararlarımızı ödediler. Fakat bu domuz olayının önlenmesini istiyoruz. Yetkililerden rica ediyorum. Yoncamın şuan yüzde 70'i domuzlar tarafından kazılmış. Domuzlar tarlamızı kazıdığında ise traktörlerle ve ekipmanlarla da biçemiyoruz. İpek yolu altı mısır. Tamamı boş bırakıldı hiç kimse ekmiyor, arazilerimiz boş kaldı. Buğday da çok ciddi zararlar veriyor. Herkesin de gücü yok sigorta yapmaya, çünkü primleri çok yüksek. Ondan dolayı sıkıntılar çekiyoruz. Nusaybin Kaymakamlığı ve özellikle tabur komutanlığı bize yardım etmesini istiyoruz. Domuzlar mayınlı sahada bulunan sazlıklardan çıkıyor. Gece çıkıp sabah tekrar yuvalarına geri dönüyor, müdahale edemiyoruz."

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

-------------------------------

Domuzların zarar verdiği buğday tarlası

Hayrettin İpekten'in konuşması

Tarladan görüntü

Abdulhakim Yüce'nin konuşması

Genel ve detay görüntüler

Haber-Kamera: Ahmet AKKUŞ/ NUSAYBİN(Mardin),

GÖRÜNTÜ GEÇİLDİ

=============================================

Prof. Dr. Ortaylı : Yatakta fethedilen ülke yok

Manisa'da konferans veren ünlü tarih profesörü İlber Ortaylı, ülkelerin nüfus politikalarıyla ilgili konuştu. Hiçbir ülkenin yatakta fethedilemeyeceğini söyleyen Prof. Dr. Ortaylı, "Bir bölgedeki insanlar hala tabana kuvvet nüfus artışıyla ilgili siyaset yapıyorlar. Şunu da belirteyim, yatakta fethedilen ülke yok. Hiç kimse öyle çok çocukla falan ne zenginlik, ne hakimiyet sağlar. Böyle şeylerle politika yapmayın" dedi.

Ünlü Tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı, 'Türk devlet geleneğinde hakimiyet anlayışı ve sınır güvenliği meselesi' konferansına katılmak için Manisa'ya geldi. Manisa Celal Bayar Üniversitesi (MCBÜ) tarafından Süleyman Demirel Kültür Merkezi'nde düzenlenen konferanstan saatler önce, öğrenciler salona akın etti. 530 kişilik salonda yapılacak konferansa, çok sayıda öğrenci gelince adeta izdiham yaşandı. Prof. Dr. Ortaylı'yı dinlemek isteyenler, güçlükle salona girdi. Birçok öğrenci, yer olmadığı için geri dönmek zorunda kaldı.

"İLBER HOCA BİZİ SALONA AL"

Tıklım tıklım dolan salonda giriş kapılarının önlerinde duran öğrenciler, ayakta durmakta güçlük çekerken, Prof. Dr. İlber Ortaylı salona geldi. Alkışlarla karşılanan Ortaylı'ya öğrenciler, "İlber Hoca bizi salona al" diye seslendi. Sloganlar karşısında Prof. Dr. Ortaylı, gençleri konuşacağı kürsünün etrafına yerleştirdi. Ünlü tarihçinin masasının bulunduğu alandaki yere oturan öğrenciler, cep telefonlarıyla konferansı görüntüledi. Tarihten çeşitli örnekler veren ve Türkiye'nin komşu devletlerinin tarihleriyle ilgili konuşan Prof. Dr. Ortaylı, ülkelerin stratejik önem verdikleri yerler olduğunu ve Türkiye için de bu yerin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olduğunu söyledi. Ortaylı, "Her ülke için bir beyaz fil vardır. Rusya denize çıkmak zorundadır, denize çıkmak için de Akdeniz'i üs yapmak zorundadır. Buna karşılık bizim de köşe tutmamız gerekir. Bu köşe her şeyden evvel Kıbrıs'tır. Kıbrıs için Türkiye'de çok moda olmak üzere bir takım sağcılar, bir takım solcular arasında konuşulduğu gibi 'yok başımızın belası, yok bizi sevmiyorlar, şu kadar para gidiyor' lafları söylenir. Bunlar yanlış şeylerdir. Bizim Kıbrıs gibi bir sorunumuz yok" diye konuştu.

"BÖYLE GERİZAKALI LAFLAR VAR"

Selanik'in kozmopolitik bir yapısı olduğunu da söyleyen Prof. Dr. İlber Ortaylı, "Bu demek değildir ki 'Selanik'ten her gelen Yahudi.' Böyle gerizekalı laflar var. İnsan bilinen şeyi tekrarlarken yüksek yerde birazcık dikkat eder. Selanik dediğin koskocaman bir memlekettir" dedi.

"BÖYLE ŞEYLERLE POLİTİKA YAPMAYIN"

Ünlü tarihçi Prof. Dr. Ortaylı, Türkiye'nin 21'inci yüzyılda genç bir millet olacağını belirterek, ülkenin nüfus hareketleriyle ilgili konuştu. Ortaylı, "Avrupa ülkeleri gibi ihtiyar ülkeler kategorisinde olmayacağız. Bir bölgedeki insanlar hala tabana kuvvet nüfus artışıyla ilgili siyaset yapıyorlar. Şunu da belirteyim, yatakta fethedilen ülke yok. Bunu yapan toplumlar hüsrana uğramışlardır. Bununla memleket fethedilmez. hiç kimse öyle çok çocukla falan ne zenginlik, ne hakimiyet sağlar. Hiçbir şey olmaz. Sadece sefalet yoksulluk, bilgisizlik, adaletsizlik getirir. Böyle şeylerle politika yapmayın. Sonu gelmez. Türkiye azalan doğum oranına rağmen bu asrın ortalarında hala nüfusu genç ülke olacak. Türkiye'nin bir avantajı var. Nüfus ithal edebilecek durumdadır. Herkes nüfus ithal edemiyor" diye konuştu. Konuşmaların ardından MCBÜ Rektörü Prof. Dr. Kemal Çelebi ve Tugay Komutanı Albay Güven Dere, Ortaylı'ya çini tabak hediye etti.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

-------------------------------

Salona girmeye çalışan öğrencilerin görüntüsü

Salondan genel görüntü

Salonda sahnede yerde oturan öğrencilerin görüntüsü

İlber Ortaylı'nın salona girişi

Prof. Dr. İlber Ortaylı'nın konuşması

Prof. Dr. İlber Ortaylı'ya hediye verilmesi

Genel ve Detay görüntü

Haber-Kamera: Nermin UÇTU/ MANİSA,

GÖRÜNTÜ GEÇİLDİ

===============================================

İpsala'daki köpekler 'Can evi'ne nakledildi

Edirne'nin İpsala ilçesinde belediyeye ait sokak hayvanları barınma evinde olumsuz şartlarda kalan köpekler, Keşan Sokak Hayvanlarını Koruma Derneği'ne ait 'Can evi' olarak adlandırılan barınağa nakledildi.

İpsala Belediyesi'ne ait sokak hayvanları barınma evinde sağlıksız koşullarda bakılan köpeklerin görüntüleri, hayvanseverlerin tepkisini çekti. Barınağın, geçen yıl Kasım ayında, Doğa Koruma ve Milli Parklar Edirne Şube Müdürlüğü ekiplerinin incelemesinin ardından hayvanların sağlıksız ortamda bulunduğu, tedavilerinin yapılmadığı, kapalı odaları bulunmadığı ve gerekli şartları taşımadığı için kapatılması kararı aldı. Karara karşın belediye, özellikle köylerden getirilip barınağa bırakılan birçoğu yaşlı ve hasta köpeğe mama desteği vermeyi sürdürdü. Gelen tepkiler üzerine barınakta kalan hayvanlar Doğa Koruma ve Milli Parklar Edirne Şube Müdürlüğü ekiplerince, Keşan Sokak Hayvanlarını Koruma Derneği'ne ait 'Can evi' olarak adlandırılan barınağa nakledildi. Tutanak karşılığı yediemin olarak barınağa teslim edilen köpekler, ayrı ve kulübeler bulunan bir alana konularak veterinerler tarafından sağlık kontrolünden geçirildikten sonra aşılandı.

'SADECE BİZLERİN DEĞİL HERKESİN SAHİP ÇIKMASINI RİCA EDİYORUM'

Keşan Sokak Hayvanlarını Koruma Derneği Başkanı Sevinç Cebeci, kapatılmasına rağmen özellikle köylerden getirilip bırakılan birçoğu yaşlı ve hasta köpeğin barınakta yaşam mücadelesi verdiğini belirterek, "İpsala'da belediye başkanı ve kaymakam da bu hayvanlara yardım etmiş. Ancak ne kadar yardım etmiş? Çünkü orasının veteriner hekimi yok. Bu görüntüler sosyal medyada da yayılınca, Doğa Koruma ve Milli Parklar Edirne Şube Müdürlüğü bizimle iletişime geçti. Bizde bu hayvanları Can evimize getirdik. Veteriner hekimler şu anda tedavilere başladı. Çok kötü durumda olan köpekler. Bu köpekler için elimizden geleni yapacağız. Sahip çıktık. Sadece bizlerin değil herkesin sahip çıkmasını rica ediyorum. El ele verirsek birçok şeyi başarırız. Hayvanseverler de bizlere yardımcı olurlarsa bu canları kurtarırız. Herkesi duyarlı olmaya davet ediyorum. Hayvanlar karşı biraz daha insaflı ve vicdanlı olursak başaramayacağımız hiçbir şey yok" dedi. Cebeci, köpeklerin tedavilerinin ardından kısırlaştırılarak, sahiplendirileceği ya da salınacağını söyledi.Öte yandan İpsala Belediyesi tarafından yeni barınak inşa edilmesi için yer satın alınarak, proje hazırlandığı ve yakın zamanda inşasına başlanacağı bildirildi.

Görüntü Dökümü:

------------------------

-Keşan 'can evi'ne getirilen köpekler

-Köpeklerin barınakta dolaşması

-Mama ve su verilmesi

-Kapalı alanda tedaviye alınan köpekler

-Barınak genel ve detay görüntüler

-Dernek Başkanı Sevinç Cebeci röp.

(SÜRE: 04.51 - BOYUT: 543 MB)

Haber-Kamera: Ünsal YÜCEL/KEŞAN(Edirne),

GÖRÜNTÜ GEÇİLDİ

===========================================

Zeytin Dalı Harekatı'nın ilk şehidi için hatıra ormanı

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, Suriye'nin Afrin bölgesine düzenlediği Zeytin Dalı Harekatı'nın ilk şehidi Piyade Astsubay Üstçavuş Musa Özalkan anısına Antalya'da hatıra ormanı oluşturuldu.

Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı Denetimli Serbestlik Müdürlüğü, Afrin'e yönelik gerçekleştirilen Zeytin Dalı Harekatı sırasında ilk şehit asker Piyade Astsubay Üstçavuş Musa Özalkan anısına, Döşemealtı ilçesinde L Tipi Kapalı Cezaevi'nin yerleşkesinde hatıra ormanı oluşturdu. Adli personelin yanı sıra kamu kurum yöneticilerinin katıldığı fidan dikim törenine, şehidin ağabeyi Hakimler ve Savcılar Kurulu müfettişi Necip Özalkan da katıldı.

DÜNYA NÜFUSU KADAR FİDAN DİKİMİ HEDEFİ

Törende konuşan Orman ve Su İşleri Bakan Yardımcısı Harun Tüfekçi, millet ve bayrak için toprağa düşmenin vatansever herkesin boynunun borcu olduğunu söyledi. 15 yılda 4 milyar fidanı toprakla buluşturduklarını belirten Tüfekçi, "Fidan dikmeye devam edeceğiz. 2023 hedefimiz, insan sayısı olan 7 milyar fidanı toprakla buluşturmak. Türkiye'nin yüzde 28'i ormanla kaplı, dünya ortalaması olan yüzde 30'a 2023'te ulaşmayı planlıyoruz" dedi. Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü Şaban Yılmaz da şehitlerin taşıdığı sancağı yere düşürmemenin önemli olduğunu kaydetti. Antalya Cumhuriyet Başsavcısı Ramazan Solmaz, hatıra ormanı fidan dikimine katılan ve destek olanlara teşekkür etti.Konuşmaların ardından Antalya Müftüsü Osman Artan, dua okudu. Ardından fidanları toprakla buluşturan katılımcılar, can suyu verdi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

-------------------------------

Şehidin kardeşinin konuşması

Bakan yardımcısının konuşması

Alandan detay görüntüler

Ağaç dikiminden detay görüntüler

Haber-Kamera: Hasan DEMİRBAŞ-Emrah GÜL/ANTALYA,

GÖRÜNTÜ GEÇİLDİ

==================================================

Anzaklar atalarını Şafak Ayini'nde andı

Çanakkale'de, Anzak Çıkarması'nın 103'üncü yıldönümü, Tarihi Gelibolu Yarımadası'ndaki Arıburnu önünde bulunan Anzak Koyu'nda anıldı. Avustralya ve Yeni Zelanda'dan gelen 1000 Anzak torunu, Anzak Koyu'nda tören saatine kadar uyku tulumları içerisinde uyudu. Şafak Ayini töreninde ise dedeleri için dua etti.

Tarihi Gelibolu Yarımadası'nda, Arıburnu önündeki Anzak Koyu'nda düzenlenen Şafak Ayini öncesinde, Yeni Zelanda ile Avustralya askeri bandosu müzik dinletisi sundu. Alana kurulan dev ekranlardan savaş ile ilgili belgeseller ve savaşa katılan askerlerin anılarının anlatıldığı röportajlar yayınlandı. Atalarını anlamak için Avustralya ve Yeni Zelanda'dan gelen Anzaklar, çıkarmanın yapıldığı topraklarda uyku tulumları içinde uyuyarak, tören saatini bekledi. Geniş güvenlik önlemleri nedeniyle, Anzak Koyu'ndan kilometrelerce uzaklıkta güvenlik noktaları kuruldu. Jandarma ve Avustralya ile Yeni Zelanda güvenlik görevlileri bu noktalarda sıkı denetimler yaptı. Görev kartı bulunmayan kişi ve araçların alana girmesine izin verilmedi. Katılımcıların da ulaşımı servislerle sağlandı. Ayin öncesindeki anlatımlarda, Avustralya ve Yeni Zelanda askerinin cesaretleri, dayanıklılıkları ve yardımlaşmalarıyla Anzak efsanesini yarattıkları ifade edildi. Anzak Çıkarması'nın 103'ncü yıldönümü nedeniyle düzenlenen Şafak Ayini ise saat 05.30'da, Merasim Kıtası'nın tören alanına gelmesiyle başladı. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni Çanakkale Vali Yardımcısı Turan Yılmaz'ın temsil ettiği ayine, Yeni Zelanda Genel Valisi Patsy Reddy, Avustralya İçişleri Göçmenlik ve Sınır Muhafaza Bakanı Peter Dutton, Avustralya ve Yeni Zelandalı askerler ile 1000 Anzak torunu katıldı. Şafak Ayini'nde, harekat boyunca hayatını kaybeden Avustralya, Yeni Zelanda ve Türk askerleri için saygı duruşu yapıldı. Yerel dilde, müzik çalındı. Törende bir Türk subayı tarafından, Mustafa Kemal Atatürk'ün 1934 yılında Anzak annelerine hitaben yazdığı şu mektup okundu: "Uzak memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar; burada dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar; gözyaşlarınızı dindiriniz, evlatlarınız bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır." Yeni Zelanda Genel Valisi Patsy Reddy ve Avustralya İçişleri Göçmenlik ve Sınır Muhafaza Bakanı Peter Dutton, günün anlam ve önemini belirten birer konuşma yaptı. Ardından ise anma duası yapıldı. Ayin sırasında, ataları için dua eden Anzaklar hüzünlendi. Türkiye, Avustralya ve Yeni Zelanda'nın yanı sıra savaşa katılan ülkelere ait çelenkler tören alanındaki 'Anzak' yazısının bulunduğu kaideye bırakıldı. Şafak ayini, Türkiye, Avustralya ve Yeni Zelanda milli marşlarının çalınması ve bayraklarının göndere çekilmesiyle sona erdi.

Görüntü Dökümü:

------------------------

-Tören'den görüntü

-Gnel ve detay

Haber: Burak GEZEN-Fatih Emrah ERDOĞAN/ÇANAKKALE,

GÖRÜNTÜ GEÇİLDİ

==================================================

Manisa Tarzanı'nı örnek aldı, kendini doğaya adadı

Manisa'da yaşayan doğa aşığı 64 yaşındaki Mehmet Şafak, 40 yıldır Spil Dağı'ndaki binin üzerindeki yabani ağacı hayvanlar için aşıladı. Her gün yaklaşık 10 kilometre yol yürüyerek ağaçlara aşı yapan ve Manisa Tarzanı'nı örnek alan Şafak, "Hayvanlar aç kalmasın, şehre inmesin diye ağaçları aşılıyorum. Aşıladığım ağaçların meyve verdiğini, hayvanların bu meyveleri yediğini görünce sevinçten ağlıyorum" dedi.

Manisa'da yaşayan Mehmet Şafak, kendini doğaya ve doğadaki yabani hayvanlarına adadı. İki çocuk babası Mehmet Şafak, ormanda yaşayan hayvanlar aç kalmasın, şehir merkezine inmesin diye 40 yıl önce yabani ağaçları aşılamaya ve ormana fidan dikmeye başladı. Şafak, Spil Dağı eteklerinde satın aldığı çorak araziyi de zaman içinde ağaçlandırarak, bugün yüzlerce ağacın bulunduğu yemyeşil bir alana çevirdi. Arazide kahvaltı ve yemek çeşitlerinin sunulduğu işletmeyi 2 yıl önce açan Şafak, "Orada hiçbir ağaç yoktu. Şu an ağaçlar birbirine girdi. Ağaçlara kıyıp onları kesemiyorum" dedi.

HAYVANLAR AÇ KALMASIN İSTEDİ

Her gün dağlarda gezen Mehmet Şafak, doğaya olan tutkusunu ve bu işe nasıl başladığını anlattı. Şafak, "İlk olarak yaban domuzlarını Manisa'ya indiğini gördüm. Aç kaldıkları için indiklerini öğrendim. Bu iş kafama takıldı. Hayvanlar dağda durması gerekirken, insanların içine iniyorlardı. Ben de yabani ağaçları aşılamaya başladım. Erik ve armut türü ağaçlara aşı yaptım. Zamanım yettiği sürece aşı yapmak için mücadele ediyorum. Ömrümün yettiği kadar da bu işi yapacağım. Aşının zamanı çok önemli. Aşıyı doğru zamanda yapmazsam, tutmuyor. Özellikle tenha yerleri seçiyorum. Açık alanlarda bir tane aşı yapıyorsam, gizli yerlere 100 tane yapıyorum. İnsanların gitmediği yerlere yapıyorum ve yaban hayatındaki hayvanlar rahat etsin istiyorum. Kendi alanlarında barınsınlar. Ayrıca aşının yanında da çeşitli ağaçlar dikiyorum. İncir ve erik ağaçlarından diktim. Sabah çıkıp öğleye kadar ağaç aşıladığım yere varıyorum. 5 ağaç diktiğimde bana yetiyor" dedi.

SEVİNÇTEN AĞLIYOR

40 yıldır bu işi yaptığını dile getiren Şafak, aç kalan hayvanların aşıladığı ağaçların meyvelerini yediğini görünce çok duygulandığını söyledi. Mehmet Şafak, "İlk zamanları daha az yapıyordum. Ama son zamanlarda daha da ağırlık verdim. Günde yaklaşık 10 kilometre yol yürüyorum. Arazinin en tenha yerini seçip oraya gidiyorum. Maliyetini hiç düşünmedim, hesaplamayı da düşünmem. Maliyet önemli bir şey değil benim için. Benim için önemli olan şey huzur. Bir ağacın yanına yaklaştığımda eğer üç kuş o benim aşıladığım ağaçtan meyve yiyorsa, dibine düşenleri hayvanlar yiyorsa yürekten ağlıyorum, gözlerimden yaş dökülüyor. Bu zamana kadar en az bin yabani ağacı aşıladım. Yıllar önce aşıladığım ağaçlara zaman zaman gidip bakıyorum" diye konuştu.

MANİSA TARZANI'NI ÖRNEK ALIYOR

Yaşının ilerlemesine rağmen dağda hayvanlar için aşı yaparken hiç zorlanmadığını aksine keyif aldığını kaydeden Mehmet Şafak, "Doğa demek yaşam demek, doğa demek huzur demek, doğa demek insanlığa hizmet etmek demek. Ben doğayı o kadar çok seviyorum" sözleriyle doğa sevgisini anlattı. Manisa'yı yeşillendiren Manisa Tarzanı Ahmet Bedevi'yi örnek aldığını söyleyen Şafak, "Tarzan, Manisa merkezindeki yeşillendirmeyle ilgili çalışmış. Ben ise tamamen dağlarda çalışıyorum. Tarzan'ın yaptığı iş, çok büyüktür. Bizim yaptıklarımız onunkilerin yanında devede kulaktır" dedi.

ORMANI KİRLETENLERİ UYARDI

Ormanların milli servet olduğunu dile getiren Mehmet Şafak, en tenha yerlerde bile insanların kirliliğinin izlerinin bulunduğunu belirterek, ormanları kirletenleri uyardı. Mehmet Şafak, "Dağa çıkan kişiler öncelikle o bölgeyi nasıl bulduysa öyle bıraksın. Temiz bıraksınlar. Gezdiğim en tenha yerlerde bile çöp görüyorum. Bu kirlilik yaban hayatını çok etkiliyor. Ayrıca dağcılar da aşı zamanlarında her birisi yabani ağacı aşılasa çok büyük katkısı olur. Dağcılar ve piknik yapanlar ağaç diksinler, aşı yapsınlar. Hem dağdaki yaban hayatını korurlar, hem spor yaparlar hem de kendilerini tatmin etmiş olurlar" diye konuştu.

MANİSA TARZANI KİMDİR?

Manisa'da çevre bilinci ve duyarlılığının ışıklarını yakan, efsanevi yaşamı ile herkesin ilgisin çeken Ahmet Bedevi (nüfus kaydındaki adıyla Ahmeddin Carlak),1899'da Bağdat'ta doğdu. Dağlarda yaşamaya başlamadan önce başarılı bir askerdi. Kurtuluş Savaşı'ndan önce Türk ordusunda er olarak askerlik görevine başladı. Ardından Kurtuluş Savaşı'na katıldı ve 4.5 yıl boyunca savaşta gösterdiği başarı ve yararlılıklardan ötürü kırmızı şeritli İstiklal Madalyasına layık görüldü. Cumhuriyet ilan edildikten birkaç yıl sonra Manisa'ya yerleşti ve Spil Dağı'nda Topkale adıyla anılan dağlık yörede kendine bir kulübe yaparak yaşamını orada sürdürmeye başladı. Kentin ağaçlandırılması için olağanüstü çaba harcadı. Çalışmaları, kişiliği ve yaşam tarzıyla çevrecilerin adeta sembolü oldu, Manisa'nın simgesi haline geldi. 1924'ten sonra saçını ve sakalını kesmeyen, üzerine sadece bir şort giyen Bedevi, bu tarzıyla ve doğayla uyumlu yaşamı nedeniyle Tarzan'a benzetildi ve 'Manisa Tarzanı' olarak anılmaya başlandı. Ahmet Bedevi, 1963 yılında yaşamını yitirdi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

-------------------------------

Manisa'nın dağdan görüntüsü

Mehmet Şafak'ın ormanda yürürken görüntüsü

Mehmet Şafak'ın ağaçlara aşı yaparken görüntüsü

Ormanlık alandan detay görüntü

Mehmet Şafak'ın konuşması

Haber- Kamera: İlker KILIÇASLAN-Nermin UÇTU/ MANİSA,

GÖRÜNTÜ GEÇİLDİ

====================================================

Eski ve antika mobilyalara yeniden hayat veriyor

Samsun'da 54 yaşındaki devlet memuru Zeliha Demiratar, kendi evinde eski ve antika mobilyalara yeniden şekil veriyor.

Devlet Su İşleri (DSİ) 7'nci Bölge Müdürlüğü'nde Teknisyen olarak çalışan ve Atakum ilçesinde oturan Zeliha Demiratar (54), kendi evinin bir köşesinde hobi olarak kendisine ve arkadaşlarına ait eski mobilyaları boyayarak geri dönüşümünü sağlıyor. Hedefinin emekli olduktan sonra bir atölye açmak istediğini belirten Demiratar, kadınların ülke ekonomisine büyük katkılarda bulunduğunu söyledi. Evinin bir köşesinde eski ve antika mobilyaları boyayarak geri dönüşümünü sağladığını belirten Zeliha Demiratar, "Bu işe hobi olarak başladım. Renklerle oynamayı seviyorum. Şuanda ben eski mobilyalarımı geri dönüşüm yaparak yeniliyorum. Çocuklarımın, ailemden bazılarının eski ve atacakları mobilyaları veya objeleri değerlendiriyorum. Bunları varak tekniği, transfer, eskitme yöntemleriyle çok farklı tasarımlar elde edebiliyorumö dedi. Son 1 yıldır bu işi profesyonel olarak yapmaya başladığını belirten Demiratar, "Daha öncelerden de amatörce yapıyordum. Bu yaptığım ürünleri satmıyorum. Biz kadınlar bu işleri yaparken, belki farkında olarak belki farkında olmayarak kadınlar kendilerini yeniliyor. Değişik işlerle uğraşıyor ve ülke ekonomisine de katkıda bulunuyoruz. Hedefim emekli olduktan sonra bu işi profesyonelce yapıp bir atölye açmak istiyorum. Evde veya ofiste olabilecek her şeyi yapabiliyoruz. Mobilya, vitrin, sandalye, masa, süs eşyaları, örneğin eski bir tavadan da saat yaptımö diye konuştu.

Görüntü Dökümü-HD

----------------------------

-Zeliha Demiratar'ın mobilyaları boyaması

-Eski boyanmış mobilyalardan detay

-Zeliha Demiratar ile röportaj

(SÜRE: 03.07 DK.)-(BOYUT: 352 MB)

Haber-Kamera: Gökhan İÇKİLLİ-SAMSUN,

GÖRÜNTÜ GEÇİLDİ

Kaynak: DHA

Son Dakika Güncel Dha Yurt Bülteni - 1 - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement