DHA YURT ÖZEL GÜNDEM - Son Dakika
Güncel

DHA YURT ÖZEL GÜNDEM

DHA YURT ÖZEL GÜNDEM

Uçak restoranda Ege ve Karadeniz lezzetlerini tadıyorlarİSTANBUL'dan parçalara ayrıldıktan sonra TIR'larla Muğla'nın Ula ilçesine getirilen ve montajı ile dekorasyonu tamamlanan Airbus A300 tipi hurda uçak, turizme hizmet veriyor.

14.02.2020 09:27
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Uçak restoranda Ege ve Karadeniz lezzetlerini tadıyorlar

İSTANBUL'dan parçalara ayrıldıktan sonra TIR'larla Muğla'nın Ula ilçesine getirilen ve montajı ile dekorasyonu tamamlanan Airbus A300 tipi hurda uçak, turizme hizmet veriyor. Meraklı vatandaşlar önce maket sandıkları uçağın içine girince gerçek olduğunu anlıyor.

Dört yıl önce uçuş ömrünü tamamlayan 1985 model, 380 yolcu kapasiteli ve 100 ton ağırlığındaki Airbus A300 tipi uçak, iş insanı Cemal Işıldak (59) ve Nurettin Işıldak (57) kardeşler tarafından alternatif turizmde kullanılmak üzere satın alındı. İstanbul'dan Muğla'ya taşınabilmesi için uzman bir ekip tarafından 7 parçaya ayrılan uçak, TIR'larla, turistlerin yoğun olarak tercih ettiği tatil bölgelerinden Ula ilçesinin kırsal Kızılyaka Mahallesi'ne getirildi. Muğla- Fethiye karayoluna 10 metre mesafedeki 25 bin metrekarelik arazide 4 teknisyen ve 15 işçinin, restoran-kafeterya olarak kullanılacak uçağı birleştirmek için geçen ekim ayında başladıkları çalışmalar tamamlandı. 100 ton ağırlığında olan, içi ve kanatları masa ile sandalyelerle donatılan uçağın altında kalan arazi ise yaz aylarında restoran olarak kullanılıyor. Uçak restorana gelenler, Ege ile Karadeniz mutfağından hazırlanan kahvaltı ve çeşitli yemekleri 3 öğün tatma fırsatı buluyor.

Ailesi ile birlikte uçakta kahvaltı yapan Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü'nde doktora öğrenimini sürdüren Duygu Sarımuratoğlu, "Güzel bir yer. Muğla kent merkezine yakın olması bizim için avantajlı. Herkes kolaylıkla buraya gelebiliyor. Karadeniz mutfağıyla buluştuk. Annemin Rizeli olması nedeniyle Karadeniz'e sevgim var" dedi.Müşterilerden Ferdi Sarımuratoğlu ise, "Buraya üçüncü kez geliyorum ve değişiklik oluyor. Uçak havalanmadığı için kendimizi emniyette buluyoruz. Duran uçakta ilk kez kahvaltı yapıyorum" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: -Uçak restoranın görüntüsü -Merdivenlerden uçak restorana çıkan müşterilerden görüntü-Uçağın bahçede sergilenen motor kısmındaki malzemelerinden görüntü -Restorana dönüştürülen uçağın içinden görüntü -Kahvaltı yapan müşterilerden görüntü-Duygu Sarımuratoğlu ile röp.-Ferdi Sarımuratoğlu ile röp.

Haber-Kamera: Cavit AKGÜN/ MUĞLA,

=================

Sevgililer gününe özel gülümseten kampanya

DENİZLİ'nin Çameli ilçesinde bir manav,14 Şubat Sevgililer Günü nedeniyle farklı bir kampanya hazırladı. Sebze reyonundaki karnabaharların üzerine 'O da çiçek, bu da çiçek. Sevgililer Günü'ne özel karnabahar' yazılı bir pankartla müşterilerine indirim yapan esnaf, gülümsetti.

Yeni Mahalle'de manav İsa Güngör, 14 Şubat Sevgililer Günü'ne özel kampanya hazırladı. Güngör, halk arasında 'çiçek' olarak da bilinen karnabahar sebzesini esprili bir yaklaşımla satışa sundu. Güngör, dükkanında bulunan karnabahar reyonunun üzerine 'O da çiçek, bu da çiçek. Sevgililer Günü'ne özel karnabahar' notu yazdı. Müşterilerin ilgisini çeken kampanya, görenleri gülümsetti. Karnabaharın da bir çiçek olduğunu savunan esnaf Güngör, "14 Şubat Sevgililer Günü'ne özel indirim yaptık. Bu kampanya, görenleri hem şaşırttı hem de yüzlerini güldürdü. Bazı müşteriler de kampanyaya destek vererek karnabahar satın aldı. Sevgililer Günü'nde özellikle çiçek satışları ön planda oluyor. Çiçekçilerde satılanlar çiçekse, karnabahar da bir çiçektir. Müşterilerimiz kampanyaya yoğun ilgi gösterdi. Gördükleri not karşısında gülümseyerek alışveriş yaptılar" dedi. Manavdan alışveriş yapan 23 yaşındaki Lütfullah Yılmaz ise "Az önce çiçekçiden geldim. Bir buket çiçek 80 lira. Sevgililer gününe özel bende sevgilime bu çiçekten aldım. Bu çiçeğin kızartması olur, yemeği olur. Daha önce böyle bir kampanya görmemiştim" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜManavdan detaylarKarnabahardan detay görüntülerKampanya yazısından görüntüManav İsa Güngör ile röp. Müşterilerin alışveriş yapmasıMüşteriler ile röp.Bir müşterinin eşine karnabahar hediye etmesi

Haber- Kamera: Sezgin ÖZDEMİR/ ÇAMELİ (Denizli),

==============

Depremzede inekler, İzmir'de şifa buluyor

MERKEZ üssü Elazığ Sivrice olan, 41 kişinin hayatını kaybettiği 6.8 büyüklüğündeki depremde, ahırları yıkılan ve enkaz altında kalan, simental ırkı 3 inek, İzmir'in Kemalpaşa ilçesindeki 'Melekler Çiftliği'nde şifa buluyor. Çiftlik sahibi Sibel Çakır, "İki farklı ahırdan 3 kızımız geldi, ikisi gebe. Hem bu gebelerimizin hem de diğer kızımızın tedavisi sürüyor. İlk geldiğinde stresten yemek yemiyorlardı, en ufak bir sallantıda kafalarını gömmeye başlıyorlardı. Şimdi daha iyiler" dedi.

Geçen 24 Ocak'ta, merkez üssü Elazığ'ın Sivrice ilçesi olan 6.8 büyüklüğündeki depremde, bazı binalar yıkıldı, bazılarında da ağır hasar meydana geldi. Büyüklüğü 4'ün üzerinde 25, toplamda 2 bin 340 artçı deprem de meydana gelirken, 41 kişi hayatını kaybetti. AFAD'ın açıkladığı rakamlara göre ise, 1631 kişi çeşitli nedenlerle hastanelere başvurdu. Ancak deprem, yalnızca insanları değil, hayvanları da etkiledi. Hemen hemen tüm evlerin hasar gördüğü Kırsal Çevrimtaş Mahallesi'nde, ahırları yıkılan ve enkaz altında kalan simental ırkı, 2'si gebe olan 3 inek, ekiplerin çalışması sonrasında kurtarıldı. Gebe ineklerden biri, 3 gün boyunca enkaz altında kaldıktan sonra ekiplerin çalışmasıyla kurtulurken, kafatasında zedelenme meydana geldi ve boynuzları kırıldı. Aynı ahırda kalan ve biri gebe olan diğer 2 inek ise, bir gün sonra kurtarıldı. Bu iki inekten gebe olanın diz kapağı ve bileğinde kırıklar tespit edilirken, diğerinin omzunun ve diz kapağının kırıldığı belirlendi. 'EN UFAK BİR SALLANTIDA KAFALARINI GÖMMEYE BAŞLIYORLARDI'Çeşitli sebeplerle ölümden dönen hayvanların barınağı olan Melekler Çiftliği'nin sahibi Sibel Çakır, depremzede ineklerin, Haluk Levent'in ve arkadaşlarının sponsorluğu sayesinde çiftliğe geldiğini ve bakımlarının da bu sponsorlar aracılığıyla karşılandığını belirterek, "Kızlarımız şu an gayet iyi durumda. İlk geldiklerinde stresten ötürü yemek yemiyorlardı, panik halindelerdi. En ufak bir sallantıda kafalarını gömmeye başlıyorlardı. Ancak bunlar ırkları gereği çok sakinler ve tedavilerini uygulama noktasında bizlere de zorluk çıkarmıyorlar" dedi. 'DOĞUM YAPTIKTAN SONRA DAHA İYİ YÜRÜMELERİNİ BEKLİYORUZ'Çakır, gebe olan yavrularının da şu an gayet sağlıklı olduğunu belirterek, "Gebelerimizin biri üç gün, diğeri bir gün sonra çıkarılmış ahır enkazından. Bunları önce Elazığ'da güvenli bir bölgeye naklettik, sonrasında buraya getirdik. Hepsi yavaş yavaş ayaklanmaya, yürümeye başladılar, ancak doğumlarını yaptıktan sonra daha iyi yürümelerini bekliyoruz. Atel uygulamaları yapıldı, kemiklerin güçlenmesi için gerekli egzersizler ve tıbbi müdahaleler veteriner eşliğinde yapılıyor" dedi. Çakır, söz konusu ineklere yardım etmek isteyenlerin barınağa gönderecekleri bir balya samanın dahi değerli olduğunu sözlerine ekledi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: İneklere pansuman yapılmasından görüntüİneklerin su içmesinden görüntüSibel Çakır ile röportajSibel Çakır'ın ineklerle ilgilenmesinden görüntüGenel ve detay görüntü

Haber: Davut CAN - Kamera: Mücahit BEKTAŞ/ İZMİR, ===============

Marmaris'te 220 yıllık tarihi yağhane turizme hazırlanıyor

MUĞLA'nın Marmaris ilçesinin turistik Bayır Mahallesi'ndeki Türkiye'nin ayakta kalan en eski yağhanelerinden biri, turizme katkı sağlaması için hazırlanıyor. Güney Ege Bölgesi'nin 220 yıllık geçmişe sahip ilk yağhanesi, ilçenin yöresel kültür değerlerini tanıtılması planlanıyor. Ziyaretçiler, burada üretilen yörenin şifa kaynağı doğal zeytin, defne ve kekik yapımı konusunda bilgi edinebileceği gibi tarihe de tanıklık etme fırsatı bulacak.Marmaris'e 27 mesafedeki kırsal Bayır Mahallesi'nde bulunan 1800'lü yılların başında Alper Ailesi'nin atalarından Hamitoğlu Mehmet tarafından kurulmuş, Güney Ege Bölgesi'nin ilk ve tek yağhanesinin turizme kazandırılması için düzenleme yapılıyor. 185 yıl boyunca ilçenin 13 mahallesinden ve Güney Ege Bölgesi'nin şehirlerinden eşek ve katırların sırtında getirilen zeytinler burada sıkılarak yağ oldu. Ayrıca, yörenin kekik, defne yaprağı, adaçayı gibi çeşitli şifalı otları burada işlenerek yağ haline getirildi. Burada işlenen şifalı otlar ve zeytinyağı, karayolu olmadığı için deniz yoluyla İzmir'e götürülerek toptancılara satıldı. Yağhane'den çıkan ürünler Türkiye'ye hatta değişik ülkelere ulaştı. Yağhane, uzun yıllar bölge ve ülke ekonomisine katkı sağladı. Ancak, teknoloji ilerleyip, ulaşım kolaylaşınca, 35 sene önce Alper Ailesi dev firmalarla baş edemez hale gelen yağhaneyi kapatmak zorunda kaldı. Fakat Alper Ailesi, tarihi yağhane ve içindeki tüm araç gereçlere sahip çıkmaktan vazgeçmedi.

BABA-OĞUL EL ELE VERDİ YENİDEN HAREKETLENDİRDİSon iki yıldır İsmail Alper'in, tecrübeli turist rehberi oğlu İrşat Alper de atıl durumdaki yağhaneyi yeniden ayağa kaldırmak için harekete geçti.  İrşat Alper, dedelerinden kalma antika eşyalarla tarihi yağhanenin yöresel kültürün tanıtımına ve turizme katkı vermesi için kolları sıvadı. Tarihi yağhanenin, içinde 1800 yıllardan günümüze kadar ulaşan ahşap ve demir aksamlı zeytin sıkma teçhizatları, bakır ve teneke büyük boy zeytinyağı ibrikleri yanı sıra ilk radyo, kasetçalar, daktilo, bakır ve bronz ibrik ve dev tencereler, ahşap tırmık, kürek ve çeşitli antikaların yer aldığı, geçmişi günümüze taşıyan bir mekana dönüştürülmek üzere çalışma başlatıldı.ATA YADİGARI TURİZME HİZMET VERECEKKokartlı turist rehberi olan ve üç dil bilen İrşat Alper, "Hiçbir ücret almadan mahallemiz ve Marmaris ekonomisine katkı sağlamak için ata yadigarı yağhaneyi turizm hizmetine sunmayı hedefledik. Amacımız deniz, kum ve güneş üçgeni dışında kültürel mirasa sahip çıkarak bu yönde alternatif turizm olmasını sağlamak. Gelen turist ve tatilcilerle bizzat ilgilenerek bilgi veriyorum. Bu tarihi değeri tüm dünyaya tanıtmak istiyorum. Kış mevsiminde tadilat ve birkaç düzenlemeyi tamamlayıp, Mart başında turizm hizmetine sunacağız. Yakın zamanda kurduğumuz son teknoloji yeni yağhanemiz de mevcut. Turistleri önce iki asırlık yağhane de gezdirip bilgi verdikten sonra günümüz teknolojimize uygun ama doğal ürünlerin yapıldığı yağhanemizi gezdireceğiz. Vatandaş olarak tarihimize sahip çıkıp, korumakla yükümlüyüz. Atalarımdan kalan tarihe sahip çıkarak günümüze kadar getirdim. Ülke ekonomisine katkı sağladığım için gururlu ve mutluyum" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ : Bayır Mahallesi'nden görüntüYağhane girişindeki tarihi geçmişi yazan tahta kapıdan görüntüYağhane bahçesi ve içindeki tarihi teçhizatlardan ve antikalardan görüntü1800 yıllardan kalma zeytin yağı çıkarmada kullanılan tahta ve demir malzemelerKokartlı turist rehberi olan ve üç dil bilen yağhane sahibi İrşat Alper ile röp.

Haber - Kamera: Ali GÜNDOĞAN/ MARMARİS (Muğla), ======================

Yavru köpekler operasyon için eğitilecek

ANTALYA'daki GSD Alman Çoban Köpeği Derneği'nde yetiştirilen Hollanda çoban köpeklerinin yavruları, sosyalleşme eğitimlerine başladı. 8 yavrudan birkaçı ABD ve Bulgaristan'a gidecek, kalanlar Türk polisi ve jandarması için operasyon köpeği olmak amaçlı eğitilecek.Türkiye'de yetiştiriciliği sadece Antalya'da yapılan Hollanda çoban köpekleri yavruları, sosyalleşme eğitimlerine başladı. Köpek eğitmeni aynı zamanda üretici Murat Topallar tarafından yetiştirilen köpekler, yüksek enerjileriyle dikkati çekiyor. Hollanda'da polis köpeklerinin bu ırktan seçildiğini anlatan Topallar, "Hollanda'da özellikle polis köpeği yetiştiriciliği yapanlar, bu ırka yoğunlaştı. İtaatkar, uysal, her zaman dikkatliler. Çok fazla bakım gerektirmez, kolay yorulmazlar ve kötü hava koşullarına dirençliler" dedi.GSD Alman Çoban Köpeği Derneği'nde eğitimlerine başlayan 8 yavrunun annesinin Antalya'da, babasının Hollanda'da olduğunu anlatan Topallar, "Bu köpekler amatör kişiler tarafından beslenilebilecek ırk değil. Bu köpeklerin enerjileri çok yüksek. Bu yavruların birkaçı ABD'ye, birkaçı Bulgaristan'a gidecek. Kalanları da yetiştirip polisimize ve jandarmamıza operasyon köpeği olarak kazandıracağız" diye konuştu.Merkeze eğitim için köpeğini bırakan Nihal Doğan, Hollanda çoban köpeği yavrularının çok güzel ve hareketli olduklarını belirterek, "Kendi köpeğim de burada eğitim alıyor. Fakat bu yavrular çok farklı. Çok hareketliler, aynı zamanda çok güzeller" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ--------------Merkezi ziyaret eden misafir kadınların yavru köpekleri sevmeleriYavru köpeklerin görüntüsüRÖP 1: Nihal DoğanRÖP 2: Murat TopallarAnne köpek ve yavrularının görüntüsüDHA Muhabiri İbrahim Laleli ANONSDetaylar

HABER: İbrahim LALELİ- KAMERA: Mehmet KILIÇASLAN/ANTALYA, ======================

80 yıllık semer ustası: Bu meslek beni hayata bağlıyor

ISPARTA'nın Yalvaç ilçesindeki semer ustası Osman Durutürk (91), "Benim mahallede ben akran 70-80 kişiydik. Şimdi 2 kişi kaldık. Bu meslek beni hayata bağlıyor" dedi.Yaklaşık 80 yıllık semer ustası Osman Durutürk, Yalvaç'ta belediyeden kiraladığı 6 metrekarelik dükkanda modernleşen dünyaya inatla direnen ve mesleğini yaşatmaya çalışıyor. Bir yanda semer ağaçları, diğer bir köşede semerlere dolgu malzemesi olarak kullandığı kamışlar ve en müstesna köşede tamamlanmış müşterisini bekleyen semerler. Dükkanın ön bölümünde boydan boya camla kaplı alanında yere serdiği bir şilte üzerine oturup, önüne koyduğu semeri evire çevire yapan Osman Durutürk, bazen yorulduğu zaman hemen yanındaki çay ocağından gelen tavşan kanı çayını duvara dayanarak keyifle içerken sokaktan gelen geçenlere bakarak geçmişe dalıp gidiyor.'ŞİMDİ 2 KİŞİ KALDIK'Küçücük dükkanında yıllardır kiracı olarak mesleğini sürdüren 3 çocuk babası Osman Durutürk, "Hanım öldü, çocukları da yuvadan uçurduk. Şimdi yalnız yaşıyorum. Burası olmasa her gün kahveye gitmekle gün mü geçer? Elindeki değneğe dayanarak hayata küsen bir adam olmadım. Bu olmasa oraya debelenirken buraya debelenirken gidersin. Benim mahallede ben akran 70-80 kişiydik. Şimdi 2 kişi kaldık. Bu meslek beni hayata bağlıyor" dedi.'NE YAPAYIM, SEVİYORUM'Doğduğu günden bu yana bu mesleği yaptığını söyleyen Osman Durutürk, "Ne yapayım, seviyorum. Sabah evden çıktığımda dükkana gideceğim diye bir gayem var. Geliyorum sobayı yakıyorum, akşama kadar burada vakit geçiriyorum. Öyle olmasa ben strese girerim" diye konuştu.Sakinkent (Cittaslow) Yalvaç'ta kaybolmaya yüz tutan mesleklerden biri olan semerciliği hala ayakta tutmaya çalışan Osman Durutürk, son nefesine kadar bu mesleği yaşatmaya devam edeceğini da kaydetti.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ--------------İş yerinden detayOsman Durutürk röportaj

HABER- KAMERA: Nurettin ARKAN/YALVAÇ (Isparta), ========================

Huzurevinde tanıştılar, ikinci baharlarını yaşıyorlar

SAMSUN'un Ladik ilçesinde bulunan huzurevide kalan Osman (80) ve Kadriye (78) Yürük çifti ikinci baharlarını yaşıyor. Kaldıkları huzurevinde tanışan çift, 3 yıl önce evlenmeye karar verdi. İkisi de ikinci evliliklerini yapan Yürük çifti, şimdi birlikte huzurevinde günlerini geçirip, birbirlerine can yoldaşı oluyor. Samsun Huzurevi Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi'nde kalan Osman ve Kadriye Yürük, 3 yıl önce tanışıp evlendi. Çift evlilikler inin ardından ayrıldığı huzunevine 3,5 ay sonra yeniden döndü, Ladik Kemal Kaplan Huzurevi'ne yerleşti. Yürük çifti, birlikte huzurevinde günlerini geçirip, ikinci baharlarını yaşıyor:

'ÇOK MUTLUYUZ'Eşiyle çok mutlu bir evliliklerinin olduğunu söyleyen Osman Yürük, "Hiç bir sıkıntımız yok. Benden eşime eşimden bana tek bir söz yok. Çok mutluyuz. Eşim saygılı hürmetli bir hanım. Huzurumuz yerinde. Burası daha mutlu ediyor insanı. Özel odamızdayız, yemeğimiz içeceğimiz herşey hazırlanıyor. Burası olmasa herşeyi biz yapsak bile ben yine katlanırdım devam ederdim ölene kadar. Eşim benim yanımdan ayrılmaz. Hep benimle birliktedir. İyiki tanışıp evlendik" diye konuştu.

'KEŞKE 10 YIL ÖNCE TANIŞSAYDIK'Kadriye Yürük ise eşiyle ikinci baharlarını yaşadıklarını belirtrek "İyi ki eşimle evlendim. Keşke on sene önce tanısaydım evlenseydim diyorum. Herşeyinden memnunum. Ben bir şey dediğim zaman 'Olmaz' demez. 'Tamam hanım yapalım, gidelim' der. Bende ona karşı hep böyleyim. Çok mutluyum. Özel günlerde eşim bana hediyeler de alır. Beni mutlu eder. Sevgisi, saygısı bana yetiyor. Şimdi yeni evlenen hemen sonra boşanan çiftler oluyor. Anlaşamıyorlar hemen ayrılıyorlar. Kim sinirleniyorsa diğeri susacak. Saygıyı sevgiyi yitirmemek lazım. Aksi halde herşey biter. Ufak bir problemden sonra 'Ben gidiyorum annemin, babamın evine' demek de doğru değil" şeklinde konuştu.

Görüntü Dökümü: -----------------------Huzunevi'nin dışından detay-Yürük çiftinin beraber yürümesi-Çay içmeleri-Sohbet etmeleri-Röportajlar

Haber-Kamera: Yaprak KOÇER-Hüseyin KALAY/LADİK(Samsun),  ========================

Gümüşhane'de sokak hayvanları için kulübe

GÜMÜŞHANE'de Gençlik Merkezi liderleri ile gönüllüler kış aylarında sokak hayvanlarının üşümemesi için yaptırdıkları kulübeleri caddelere yerleştirdi. Gümüşhane'de kış aylarında hava sıcaklıklarının sıfırın altında 20 derecelere düşmesi sokak hayvanlarının yaşamını zorlaştırıyor. Gençlik Merkezi lider ve gönüllüleri sokak hayvanlarının barınmalarını sağlayabilmek için kulübeler yaptırdı. Ekip kulübeleri şehir merkezinde belirlenen farklı noktalara yerleştirdi. Kulübelere yiyecek bırakan gönüllüler, sokak hayvanlarını da besliyor. Gençlik Merkezi Lideri Mehmet Koç, sokak hayvanlarına sıcak yuva yapabilmek için çalışma başlattıklarını söyledi.Koç, "Gümüşhane genelinde 50 dolayında kulübeyi mahallelere yerleştirdik. Bu soğuk mevsimde onların sıcak bir ortamda yaşayabilmeleri adına çalışma yaptık. Gençlik merkezi olarak gönüllülük faaliyetlerini, çevreye karşı duyarlı olmayı, iyiliği ve yardımlaşmayı gençler arasında yaygınlaşması adına çalışmalarımızı sürdürüyoruzö diye konuştu.   Gönüllü gençlerle birlikte marangozlardan parçalar temin ettiklerini anlatan Koç, "Bu parçaları birer sıcak eve çevirdik. Barınaklarımızın içerisine sıcak olsun ve rahat edebilsinler diye talaş koyduk. Sokak hayvanlarının beslenebilmesi için lokantalarda toplayacağımız ekmekleri ve kendimizin temin edeceği mamaları yaptığımız barınakların etrafına bırakacağız. Düzenli olarak barınaklarımızı kontrol edeceğiz. Bu kontrollerde maması biten barınaklarımıza tekrar mama ekleyeceğiz. Sokak hayvanlarımızı bu soğuk kış gününde unutmuyoruzö dedi.  Gümüşhane Gençlik Merkezi Gönüllü Kulübü Çevre Timi üyesi Büşra Sarı da sokak hayvanları için yapılan kulübeleri farklı noktalara yerleştirdiklerini belirterek; "Sokak hayvanlarına yardımcı olabilmek için yapmış olduğumuz kulübeleri bazı bölgelere yerleştirdik. Bu tür etkinliklere gönüllü olarak yardımcı olmaya çalışıyorumö dedi.

Görüntü Dökümü: …………………-Kulübelerin yapılma görüntüleri-Kulübelerin şehir merkezine koyulma görüntüleri-Sokak hayvan görüntüleri-Kent merkezi görüntüleri-Gençlik Lideri Mehmet Koç röportajı-Üniversite öğrencisi Büşra Sarı röportajı-Genel ve detay çekimler

Haber/Kamera: Sinan UÇAR Gümüşhane,========================

Litchi, longan ve mango 'yerli' oluyor

ANAVATANI Güney Amerika olan ve son yıllarda Alanya, Gazipaşa kıyılarında üretimi artan passiflora ve pitayadan üç çeşidi tescil ettirerek fidan üretimine başlayan Batı Akdeniz Tarımsal Araştırmalar Enstitüsü (BATEM), ikisi litchi, bir longan ve bir mango türü için daha tescil süreci başlattı.Antalya Valiliği öncülüğünde 2012 yılında BATEM tarafından Tarım ve Orman İl Müdürlüğü ve Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi işbirliğiyle ilki Gazipaşa ilçesinde oluşturulan deneme bahçesinde, Güney Amerika kökenli 6 türde 11 çeşit tropik meyvenin yaklaşık 5 yıllık deneme üretimleri başarıyla tamamlandı.

DENEME BAHÇESİNDE 6 TÜRHem görüntüleri hem de tatları farklı olan litchi, longan, passiflora, pitaya, mango ve guava meyveleriyle ilgili BATEM'in, 'Değişik Tropik Meyve Türlerinin Antalya Koşullarına Adaptasyonu Üzerinde Araştırmalar' başlıklı projesinin başarıyla tamamlanmasının ardından Gazipaşa, Alanya başta olmak üzere, kıyılarda tropik meyve üretimi hızla artmaya başladı.

İLK TESCİL PİTAYA VE PASSİFLORAÜreticilerin de büyük ilgi gösterdiği tropik meyvelerle ilgili BATEM ilk olarak 2018 yılında Güney Amerika'dan getirilen tropik meyve tür ve çeşitlerinden Cosmic Charlie ve Bloody Mary pitaya çeşitleri ile Possum Purple passiflora çeşitlerini tescil ettirdi. Türkiye'de tescili yapılan bu üç türle ilgili ilk olarak bu yıl üretilen fidanlar, talep eden üreticilere verilmeye başlandı.

DÖRT ÇEŞİT İÇİN BAŞVURUKüresel iklim değişikliğinin de etkisiyle özellikle Gazipaşa, Alanya bölgesinde üretimi başarılı sonuçlar veren tropik meyve türlerinden, üç türde dört çeşidin daha tescili için BATEM tarafından Tohumluk Tescil ve Sertifikasyon Merkez Müdürlüğü'ne tescil başvurusu yapıldı. BATEM Müdürü Abdullah Ünlü, 'mauritus' ve 'brewster' adlı iki litchi, 'kohala' adlı longan ve 'kent' adlı mango türleriyle ilgili tescil başvurularının yapıldığını açıkladı.

TESCİLLİ TROPİK MEYVE SAYISI 7'YE ÇIKIYORTescil sürecinin iki yıl olduğunu, başvurusu yapılan üç türe ait dört çeşitle ilgili bu yıl, ikinci yıl gözlemi yapılacağını belirten Ünlü, "Bu yıl sonuna kadar da yeni dört çeşitle ilgili tescil sürecinin tamamlanmasını bekliyoruz. Bunlarla birlikte tescilli tropik meyve sayımız 7'ye yükselecek. Tescil başvurusu yaptığımız çeşitleri seçerken, adaptasyon en önemli kriter. Ardından verim, tat, aroma gibi özellikler geliyor" dedi.

TESCİLLE 'YERLİ ÜRÜN' OLUYORTescil süreci tamamlanan pitaya ve passifloranın üç çeşidiyle ilgili Türkiye'de fidan üretiminin artık yasal olarak yapılabildiğini belirten Ünlü, yeni üç türe ait dört çeşidin başvuru süreçlerinin tamamlanmasıyla mango, litchi ve longanın fidan üretimlerinin de Türkiye'de yasal hale geleceğini kaydetti. Ünlü, "Tescil edilen tropik meyve çeşitlerinin fidanlarını kendimiz üretiyoruz. Bu tropik meyveler artık yerli ürün, Antalyalı oluyor" dedi.

PİTAYA KAKTÜSE BENZİYORKaktüse benzer ağacı olgunlaştığında güzel görüntüye sahip pitaya, bölgede üreticilerin en çok rağbet ettiği yeni tropikal meyve türü oldu. Tanesi 10- 15 liradan satılan ve 'ejder meyvesi' olarak da adlandırılan pitayanın meyve kısmı da mor- beyaz renkleri ve tadıyla ilgi çekiyor. Meyvenin ağırlığı ise 450 gramdan başlayıp, 1 kiloya kadar çıkıyor.

PASSİFLORANIN KİLOSU 30 LİRAPassiflora, dikildiği ilk yıldan itibaren, yılda 2 kez meyve veriyor. Olgunlaştığında kırmızıya yakın renge bürünen ve ağaçtan düşen, hasadı da çok kolay yapılan passiflora, üreticiden tane olarak 2- 2,5 lira, kilogram olarak da 30 TL'ye alınıyor. İçi kiviyi andıran meyvenin kendine özgü çok özel aroması var.

LİTCHİNİN KİLOSU 60 LİRALitchi ve longan kardeş meyveler olarak anılıyor. Litchinin dışı olgunlaştığında kırmızı renge, longanın ise yeşile dönüşüyor. İkisinin de içi beyaz ve birbirine çok benziyor. Ancak litchi tadı ve görünümüyle longandan daha ön plana çıkıyor. Kilogramı ise üreticiden 60-70 TL'ye alıcı buluyor. Bazı marketlerde 3-4'ü 20 TL'ye satılıyor. Görüntü ve tat olarak litchiye benzeyen longan ise Ekim ayına doğru ilk meyvelerini veriyor.

YERLİ MANGO DAHA LEZİZGazipaşa'da üretilen mangolar yurtdışından ithal edilenlere göre daha kaliteli ve daha yüksek fiyata alıcı buluyor. Yurtdışından nakil süresi nedeniyle de meyve tam olgunlaşmadan toplandığı için gerçek tadı oluşmuyor. Ancak Gazipaşa'daki mangolar ağaç dalında olgunlaştıktan sonra toplanıp pazara sunuluyor ve gerçek tadı oluşuyor. Burada üretilen mangolar 10 TL ile 30 liraya kadar fiyatlarda alıcı buluyor.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ--------------BATEM dış plan görüntüsüMeyvelerden detay görüntüArazinin drone görüntüsüBATEM Müdürü Abdullah Ünlü ile röp

HABER: Mehmet ÇINAR- KAMERA: Emrah GÜL/ANTALYA, ========================

Bakanlık, kare pistonlu araç motoru tasarlayan usta ile temasa geçti TEKİRDAĞ Oto Sanayi Sitesi'nde motor tamirciliği yapan ve 1978 yılında LPG'yi otomobilde kullanma fikrinin mucidi olarak tanınan Halit Avcıoğlu'nun (69), yerli ve milli biri kare pistonlu diğeri yuvarlık pistonlu olmak üzere iki araç motoru tasarlaması büyük ilgi gördü. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank'ın talimatı ile Avcıoğlu ile görüşüp, motor üzerinde inceleme yapan heyet, ön raporunda olumlu görüş bildirdi.Tekirdağ Oto Sanayi Sitesi'nde motor tamirciliği yapan ve 1978 yılında LPG'yi otomobilde kullanma fikrinin öncüsü olarak tanınan Halit Avcıoğlu, o dönem kamuoyunda büyük ilgi gördü. Yıllardır motor tamirciliği yapan Avcıoğlu, şimdi de yerli ve milli biri kare pistonlu diğeri yuvarlık pistonlu olmak üzere iki araç motoru tasarladı. Yıllarca araştırıp yeni motor tasarladığını ifade eden Halit Avcıoğlu, danıştığı uzmanların da tasarladığı motora şaşırdığını söyledi. Tasarladığı motorun bilinen motorlardan farklı olduğunu kaydeden Halit Avcıoğlu, "Bilinen tüm motorların aksine 100 CC'lik bu motoru 2 bin 500 CC gücüne çıkarıp ve bu gücü elde ederken de yüzde 70 yakıt tasarrufu sağlayacağız. Dünya üzerinde böyle bir tasarım yok. Bunu çok araştırdım. Bu işin uzmanlarına sordum şaşırdılar. Bu motorla 1 litre benzin ile 100 kilometre yol kat edilebilecek. Bu tasarımda karbüratör yok, enjektör yok. Bu motor benzini buharlaştırıp yakacak. Kesinlikle hava kirliliği yaratmayacak bir motor olacak" dedi.Avcıoğlu, bilinen motor arızalarının yeni tasarladığı motorda olmayacağını ve uzun ömürlü olacağını savunarak, "Bu motorun tamiri gerekmeyecek. Aküler nasıl değişiyor ise çanta gibi yerinden alınıp yenisi konulabilecek. Bir motorun kompresörü ne kadar iyi ise o kadar güçlü olur" dedi.BAKANLIK DEVREYE GİRDİAvcıoğlu'nun tasarımını Demirören Haber Ajansı'nın gündeme getirmesinin ardından kendisine yoğun ilgi gösterilirken, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Tekirdağ Valiliği, Namık Kemal Üniversitesi devreye girdi. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank'ın talimatı üzerine AK Parti Tekirdağ il yönetiminden Bekir Kiremitçi, Bayram Başelma, Sanayi ve Teknoloji İl Müdürü Fahrettin Akçıl ile Namık Kemal Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Teknokent Güney Genel Müdürü Prof.Dr. Bülent Eker, Teknik Bilimler Meslek Yüksek Okulu Motor Bölümü bölümü öğretim üyesi, Dr. Erdal Kılıç, KOSGEP Tekirdağ Güney İl Müdürü Esin Sayın, sanayi sitesine giderek, Halit Avcıoğlu ile görüştü. Avcıoğlu, tasarladığı motorun tüm ayrıntılarını heyete anlattı.RAPOR HAZIRLANDIMotor ustası Avcıoğlu'nun görüşleri alan ve tasarladığı motor üzerinde incelemelerde bulunan heyet ön bir rapor hazırlayarak, Tekirdağ Valisi Aziz Yıldırım'a sundu. Konuyla ilgili hazırlanacak kapsamlı raporun ise Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank'a sunulacağı belirtildi. Heyetin yaptığı ilk incelemede motor üzerinde olumlu görüş bildirdiği öğrenildi.Namık Kemal Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Teknokent Genel Müdürü Prof. Dr. Bülent Eker, hazırladıkları raporu Valiliğe sunduklarını söyledi. Hazırlanan raporda şu görüşlere yer verildi: "Bu incelemeler sonucunda motor aksamını krank mekanizması ve yanma ünitesinin özgün özellikte olduğu ve bunun seri imalat aşamasında geliştirilmesi durumunda motor veriminin benzer özellikte bulunan motorlara oranla avantajlı olabileceği düşünülüyor. Motorun diğer aksamları ve motorun araç üzerinde yerleştirileceği yer, göz önüne alındığında boyutsal açıdan avantajlar içereceği ve bunun yanın da yerli ve milli imalatın yapılması ile birlikte ülkemizi uluslararası alanda başarı ile temsil edebilir. Yapılan değerlendirme sonucunda motorun çalışma karakteristikleri elde edildikten sonra daha net görüşler ortaya çıkacağı umulmaktadır. Ancak bu aşamada emek ve düşüncenin birleştirilerek yıllardır bu konu da çalışan ve çalıştığı ortamlarda zorlukla karşılaşan Halit Avcıoğlu'nun bu çabasının desteklenmesi gerektiği ve bilimsel açıdan takviye edilerek Ar-Ge özelliklerinin artırılması ile ülkemiz önemli bir kazanıma kavuşacaktır. Hali hazır da bu motor üzerinde çeşitli kaynaklara ilgi odağı olması pazarda da önemli kazanımları beraberinde getireceği ve yine şehir içi ulaşımda kullanılacak küçük yapılı otomobillerin motor aksamı olarak değerlendirilebileceği görülmüştür. Üzerinde çalışmaların sürdürülebilmesi ile sanayimize motor boyutun da önemli katkılar yapacağı tahmin edilmektedir."

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: ------------------Sanayideki çalışma yapılan işyeri-Bakanlık ve üniversiteden gelen heyet-İş yerinden detaylar-Yeni tasarlanan motorlar ve motorlardan detay görüntüleri-Halit Avcıoğlu'nun tasarımı anlatması-Daha önce tasarlayıp çalıştırdığı motor-Prof.Dr. Bülent Eker'in açıklaması-Detaylar

Haber-Kamera: Ruhan YALÇIN/TEKİRDAĞ,

========================

Doğu'da kar esareti, Edirne'de kuraklık endişesi

TÜRKİYE'nin doğusu kara teslim olurken, Trakya'da kurak geçen kış çiftçiyi tedirgin ediyor. Bölgede yağış oranları geçen yıla oranda 3'te bir oranında azalırken, çiftçilerin arazilerini suladığı Meriç ve Tunca Nehri'nde suyun debisindeki düşüş nedeniyle adacıklar oluştu. Edirne Ziraat Odası Başkanı Hüseyin Arabacı, kış aylarında istenilen yağışı alamadıklarını belirterek, "Son günlerde aldığımız yağışlar bizleri umutlandırdı. Şu an risk var diyemeyiz ama önümüzdeki aylar çok önemli, mutlaka yağış almamız gerekir" dedi. Türkiye'nin doğusu kara teslim olurken batısında beklenen yağışların olmaması kuraklık endişesini gündeme getirdi. Tahıl ambarı olarak bilinen Trakya'da kurak geçen kış özelikle ekili olan buğday, kanola üreticisi ile su içinde büyüyen çeltik, (pirinç) üreticisini tedirgin ediyor. Meteoroloji verilerine göre, Edirne'de, geçen yılın ekim, kasım, aralık ve ocak aylarında metrekareye 296 kilo yağış düşerken, bu yılın aynı aylarında metrekareye sadece, 108 kilo yağış aldı. Bu verilere göre Edirne'de yağışlar 3'te bir oranında azalırken, tarım arazilerinin sulanmasında kullanılan Meriç Tunca nehirlerinde kuraklık nedeniyle adacıklar oluştu. MERİÇ NEHRİ'NDE ADACIKLAR OLUŞTUDSİ 11'nci Bölge Müdürlüğü verilerine göre Meriç Nehri geçen yıl bugün 282 metreküp/saniye debi ile akarken bu yılın aynı gününde 78 metreküp/saniye olarak ölçüldü. Tunca Nehri debisinde de büyük düşüş yaşanması nehrin yatağında genişlemeyle gözler önüne sererken, tarihi Tunca Nehri ayakları toprak üzerine çıktı.Tunca Nehri'nde ise geçen yıl debisi 15 metreküp/saniye akarken, son ölçümde 9 metreküp/saniyeye düştü. Buna göre her iki nehir suyunda 4'te bir oranında azalma olduğu görüldü.Bunun yanısıra Şubat ayında metrekareye düşen 27 kilo yağış, üreticinin umutlarını yeşertirken, çiftçi gözünü Nisan ve Mayıs aylarında yağacak yağmura çevirdi. 'KURAKLIKTAN BARAJ İLE KURTULURUZ'Edirne Ziraat Odası Başkanı Hüseyin Arabacı, kış aylarında istenilen yağışı alamadıklarını belirterek, "Ama önümüzdeki aylarda bizim için çok önemli. Son günlerde aldığımız yağışlar bizleri umutlandırdı. Şu an risk var diyemeyiz ama önümüzdeki aylarda mutlaka yağış almamız gerekir. Özelikle çeltik sulamalarında kullandığımız Meriç ve Tunca nehirlerinde suda azalma var. Nehirler yaz ayında akıyormuş gibi akıyor. Eğer nehirler böyle akar ve biz yağış alamazsak bölgede çeltik ekmemiz zor olur. Bir an önce bölgemizin yağış alması gerekir. Kuraklığın bizi etkilememesi için bölgede Suakacağı Barajı projemizi hayata geçirmemiz gerekir. Baraj yapılırsa kuraklık olsa da üreticiyi etkilemez" dedi.'TEHLİKE GEÇMİŞ DEĞİL'Edirneli buğday ve kanola üreticilerden Erdal Akgün, son yağışların kendilerini umutlandırdığını ama hala kuraklık tehlikesinin geçmediğini söyledi. Akgün, "Son aldığımız yağışlar bizleri umutlandırdı. Tek sevincimiz önümüzde daha zamanımız var. Bölgemiz ciddi olarak yağış almayı bekliyoruz. Yağan yağmurlar yeterli olmadı. Yer altı sularında çok düşüş var. Nehirlerimizin az akması kuraklığın en güzel göstergesi. Buğday ve kanola istediği suyu alamazsa verimde kayıp yaşanabilir. Tek tesellimiz zamanımızın olması ve yağışın yağmasına inanıp bekleyecek olmamız. Biz üreticiler için kuraklık tehlikesi geçmiş değil" dedi. GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: ------------------------------Meriç ve Tunca nehirleri drone ile havadanMeriç'te oluşan adacıklarMeriç nehri su akıntısıErdal Akgün ile röp.Tarlalardan detaylarZiraat Odası Başkanı Arabacı ile röp.Tarlalardan detaylar

Haber-Kamera: Ali Can ZERAY-Resul ORUÇOĞLU/EDİRNE,

================================

Öğrenciler okulda deterjan üretecek

Tokat Cumhuriyet Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, Kimya bölümü öğrencileri 9 çeşit temizlik malzemesi üretti. Test aşamasında olan temizlik ürünleri için okul yönetimi patent ver marka başvurusunu da bulundu. Tokat Cumhuriyet  Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Kimya bölümünde 3 ay önce kurulan kimya atölyesinde öğrenciler 9 kalem temizlik malzemesi üretti. Öğretmenlerinin desteğiyle hareket eden öğrenciler, genel yüzey temizleyici, sıvı sabun, köpük sabun, cam sil, endüstriyel bulaşık makinesi deterjanı ve parlatıcısı, sıvı çamaşır makinesi deterjanı, çamaşır suyu üretimi gerçekleştirdi. Okul ürünlerin piyasaya sürülebilmesi için marka ve patent girişiminde bulundu."SERİ ÜRETİME GEÇECEĞİZ"Ürünlerin test aşamasında olduğunu ve 1 ay içerisinde seri üretime geçeceklerini ifade eden Cumhuriyet  Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Okul Müdürü Vahap Gül, "Üretim atölyemizde öğrencilerimiz ile birlikte, hem öğrencilerimizin yaparak, yaşayarak öğrenmeleri için hem de Tokat ve ülke ekonomisine katkı sağlamak için temizlik malzemeleri üretmeyi hedefliyoruz. Şu anda üretim atölyesinde toplam 5 tane tankımız var. Her tank 1'er ton olmak üzere aynı anda 5 farklı üründen 1'er ton üretim yapacak kapasitedeyiz. Toplam şuan 9 ürün hazırladık. 9 ürün üzerinden üretim yapmayı planlıyoruz. Tabi ki bu sayıyı daha sonraki yıllarda arttıracağız. Şu anda 4 ürünümüzün denemelerini yapıyoruz. Daha sonra her hangi bir aksilik olmaz ise 1 ay içerisinde genel üretime başlayarak piyasaya sunacağız. Şu anda seri üretimi yapacağımız genel yüzey temizleyici, sıvı sabun, köpük sabun, cam sil, endüstriyel bulaşık makineleri için bulaşık makinesinin deterjanı ve parlatıcısı sıvı çamaşır makinesi deterjanı, çamaşır suyu olmak üzere toplam 9 ürünümüz var. Şu anda toplam 5 ürünü ürettik. Kendi okulumuz da deniyoruz" dedi. "PATENT BAŞVURUSUNU YAPTIK"İl Milli Eğitim Müdürü Murat Küçükali ise, "Bakanlığımızın 2023 hedefleri vizyon doğrultusunda mesleki eğitim atölyelerimizin, laboratuvarlarımızın güçlendirilmesi, çocuklarımızın daha kaliteli bir eğitim alması aranan elaman olarak yetişmeleri ve bu esnada da üretim yapmaları, kendi bütçelerine, ülke ekonomisine katkı sağlamak amacıyla yapılan bir çalışmadır. Ürünlerimizin patent ve marka tescili başvurularını yaptık. Çok kısa bir sürede imalatına ve satışına başlayacağız. Bütün kamu kuruluşları bizden ihalesiz ürün satın alabilirler. Bu atölyelerimizin kurulmasında ve güçlendirilmesinde bize her daim destek olan Sayın Bakanımıza,  Bakan Yardımcımız Mahmut Özer'e ve Tokat Valimiz Ozan Balcı'ya teşekkür ederim" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ;------------------Okuldan görüntüler-Kimya laboratuvarından görüntü-Üretilen ürünler-Okul müdürünün açıklaması-Milli Eğitim Müdürünün açıklaması

Haber-Kamera: Fatih YILMAZ/ TOKAT,

========================

Sağlık, kozmetik, tarım ve hayvancılık için milli probiyotik ürettiler

ATATÜRK Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Neslihan Dikbaş, Dr. öğretim üyesi Kagan Tolga Cinisli ve öğrenciler, sağlık, kozmetik, tarım ve hayvancılık için milli probiyotik üretti. Prof. Dr. Dikbaş, probiyotikler için patent ve tescil başvurusunda bulunduklarını söyledi. Ziraat Fakültesi Enzim ve Mikrobiyal Biyoteknoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Neslihan Dikbaş, Dr. Kağan Tolga Cinisli, doktora öğrencisi Merve Şenol Kotan ve yüksek lisans öğrencileri Sevda Uçar ile Emre Canca'dan oluşan bilim ekibi tüketildiğinde insan sağlığı üzerinde olumlu etkileri olan, bazı hastalıkları düzenleyici olarak da reçetelere yazılan probiyotikleri laboratuvar ortamında üretmeyi başardı. Sağlık sektörünün yanısıra tarım ve hayvancılıkta da kullanılacak probiyotikler geliştiren Dikbaş ve öğrencileri, patent ve tescil işlemlerini de başlattı.Son zamanlarda insanların beslenme diyetlerinde değişiklik olduğunu ve alternatif tıbba yönelişin arttığını belirten Prof. Dr. Neslihan Dikbaş, probiyotiklere yönelmenin arttığını belirtti. Öğrencileriyle birlikte yaklaşık 5 yıl önce probiyotik üzeride çalışmaya başladıklarını ifade eden Dikbaş, doğal kaynaklardan üretimi başardıklarını kaydetti. Probiyotiklerden tarım, hayvancılık, gıda ve kozmetik sektöründe kullanılabilecek ürünler geliştirdiklerini vurgulayan Prof.Dr. Neslihan Dikbaş, "İnsanlar için gıda takviyesi tablet, kozmetik sektöründe akne giderici krem, tarım  sektöründe de arılar, büyükbaş ve küçükbaş hayvanlar için yem katkı maddesi olarak 5 farklı ürünün tanıtımını yakında yapacağız" dedi.Hayvancılık alanında büyük ve küçükbaş hayvanlarda verimi ve ürün kalitesini artırmak için Prof. Dr. Neslihan Dikbaş kullanılacak probiyotikleri de geliştirdiklerini vurgulayarak, "Büyük ve küçükbaş hayvanların verim ve kalitesini artırmak için bazı probiyotik materyaller kullanmaya çalışıyoruz. Bir kaç solüsyon hazırladık. Bunların patenti ve tescili için başvuruda bulunduk. Probiyotikler gıda katkı maddeleri olarak ta kullanılıyor. Bu konuda da ürettiğimiz probiyotikle Türkiye pazarına açılmayı hedefliyoruz. Bu alanda kullanılan probiyotikler yurtdışından getiriliyor. Çok büyük paralar ödeniyordu. Ülkemizi bu açıdan rahatlatmak için bu alanda çalışma yaptık. Kozmetik ürünü olarak ise farmakologlarla birlikte çalıştık. Bazı hastalıklar özellikle cilt hastalıklarına iyi gelen probiyotikler var. Biz onları izolasyon etmiştik. Bir kaç tane krem tasarladık, deneme çalışmaları devam ediyor. Hastalıklara çok iyi geldiğini görüyoruz ama test sonuçlarını beklemek zorundayız" diye konuştu. Dr. Kağan Tolga Cinisli, yaklaşık probiyotik pisayasının 40 milyar dolara aştığını belirterek, bunun yüzde 10'unun gıda takviyesi içerdiğini kaydetti. Avrupa'da 500 milyon doları aşkın piyasası bulunan probiyotiklerin Türkiye'de kayda değer üretimi olmadığını belirten Cinisli, yaptıkları çalışmaların bu alanda üretime katkı sağlamak olduğunu bildirdi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: --------------------------------Prof. Dikbaş ve öğrencilerinin laboratuvar çalışması-Çalışma yapan öğrencilerden görüntü-Laboratuvardan görüntü-Prof. Dr. Dikbaş ile röp-Prof. Dr. Dikbaş'ın üretilen probiyotikleri anlatması-Dr. Kağan Tolga Cinisli ile röp

Haber-Kamera: Salih TEKİN/ ERZURUM, =====================================

Muş'ta seyyar satıcılar, sokakta kurdukları soba başında ısınıyor

AĞIR kış koşullarının hüküm sürdüğü ve hava sıcaklığının geceleri sıfırın altında 20 dereye kadar düştüğü Muş'ta, seyyar satıcılar açık havada kurdukları sobaları yakarak, ısınmaya çalışıyor.Sibirya soğuklarının hüküm sürdüğü ve hava sıcaklığının geceleri sıfırın altında 20 dereceye kadar düştüğü kentte, birçok araç naylon ve battaniyelerle koruma altına alındı. Zorlu kış şartlarında evine ekmek götürebilmek için PTT Caddesi üzerinde seyyar satıcılık yapanlar ise dondurucu soğuklara sobalı çözüm buldu. Branda ve naylonlarla etrafını kapattıkları tezgahlarının yanı başına, evlerinden getirdikleri sobaları kuran seyyar satıcılar, ısınmaya çalışıyor. Yakacaklarını da ev ve çevreden temin eden seyyar satıcılar, dört gözle havaların ısınmasını bekliyor.Soba başında ısınmaya çalışan seyyar satıcılardan Haşim Vural, "Esnaf arkadaşlarımızla beraber sobayı kurduk, ısınıyoruz. Isındıkça da tablalarımızın başına gidip, işimizi yapıyoruz. Muş'ta havalar çok soğuk, kar çok" dedi.Diğer seyyar satıcılar da, zorlu şartlarda ekmek mücadelesi verdiklerini aktararak, soğuk havada kurdukları sobaların yanı sıra, civardaki kahvehanelerde de ısınmaya çalıştıklarını belirttiler.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: --------------------------------Seyyar satıcılardan detay-Soba başında ısınmalardan detaylar-Seyyar satıcılardan detaylar-Kurulan sobalardan detaylar-Seyyar satıcı Haşim Vural Röp.-Soba başında ısınan vatandaşlardan Şükür Umuç Röp.

Haber ve Kamera: Muhammed Sami MARAL/ MUŞ,===================================

Ağrı'da güvenlik nedeniyle 3 yıldır kapalı yollar ulaşıma açıldı

AĞRI ve ilçelerde güvenlik sebebiyle trafiğe kapatılan yollar 3 yıl sonra ulaşıma açıldı. Ağrı Valiliği, güvenlik değerlendirmesi sonucu yolların açıldığını belirtirken, esnaf kararı memnuniyetle karşıladı.Ağrı'da 3 yıl önce Cumhuriyet Mahallesi Hani Baba Bulvarı, Diyadin ilçesinde Kaymakam Özgür Azer Kurak Caddesi, Eleşkirt ilçesinde Lozan Mahallesi Cumhuriyet Caddesi, Tutak ilçesinde 306'ncı sokağı, Cumhuriyet Caddesi istikametinden 305'inci sokak istikametine giden yol, 305'inci sokak ile Kazımkarabekir Caddesi arasında bulunan yol ve adliye lojmanı ile kaymakamlık konutu arasında kalan 304'üncü sokak il güvenlik kurulunun kararıyla trafiğe kapatıldı. Yaklaşık 3 yıldan beri trafiğe kapalı tutulan yollarla ilgili İl Güvenlik Kurulu, yeni bir değerlendirmede bulunarak açılmasına karar verdi. Ağrı Valiliği, caddelerin ulaşıma açılmasının uygun görüldüğünü açıkladı. İl merkezi ve ilçelerdeki cadde ve sokakların yeniden ulaşıma açılması esnafı da mutlu etti. Talat Aslan, "Memleketimizin birçok önemli noktasından geçen yollar güvenlik nedeni ile kapatılmıştı. Bu bir mağduriyetti bizim için. Şu an Valimizin aldığı kararla açılmış durumda. Memlekette huzur ve güven ortamı var. Güzel oldu. Çünkü trafiğe büyük bir engeldi. Bu kararı vatandaş olarak takdir ettik. Bundan sonra inşallah böyle sıkıntılar olmaz. Kararı alanlara teşekkür ederiz" dedi.Hanibaba Bulvarı'nın trafiğe açılmasının çok iyi olduğunu belirten esnaf Aydın Taşkaya, "Araçlar artık daha rahat ve güvenli bir şekilde geçecek. Biz esnaf olarak da bu durumdan çok memnun kaldık. Çünkü daha önce yol kapalı olduğu için insanlar iş yerlerimize gelemiyordu. Şu an arabalar geçeceği için bizim işlerimizde düzelecek. İnsanlar daha rahat gelebilecek. Aynı zaman da yol kapalı iken kazalar oluyordu. Artık bu durumda ortadan kalkacak. Umarım bir daha böyle bir sorun yaşamayız. Memleketimizde huzur ve güven hakim olur. Çok memnun olduk" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: ------------------Trafiğe açılan yolda yürüyen vatandaşlar-Halka ve esnafla röp-Trafiğe açılan yolun gece çekimleri

Haber-Kamera: Ramazan DEMİR/ AĞRI,

=====================================

Eşinin Sevgililer Günü'nü ahırda inek sağarken kutladı

ERZURUM'un Oltu İlçesi'nde Abdullah Başar (62), 42 yıldır aynı yastığa baş koyduğu eşinin sevgililer gününü ahırda inek sağarken çiçek vererek kutladı. Oltu Şehitler Mahallesi'nde yaşayan 8 çocuk babası Abdullah Başar, sevgililer günü sebebiyle eşi Ayfer Başar'a (61) sürpriz yaptı. İlçe merkezinde çiçekçiye giden Başar, bir buket çiçek alarak evinin yolunu tuttu. Ahırda inek sağan eşinin yanına giden Abdullah Başar yanında getirdiği çiçeği vererek 14 Şubat Sevgililer Günü'nü kutladı. Çiçek sürprizine memnun olan Ayfer Başar, hayat arkadaşına teşekkür etti. Ayfer Başar, "Sağolsun var olsun 42 senedir aynı mutluluğu yaşıyorum. Allah muradını versin, hiçbir zaman eksikliğini vermesin" dedi. Eşini ilk günki gibi aynı duygularla sevdiğini söyleyen Abdullah Başar, "42 senelik evliyiz. Ben eşimi her zaman gül yerine koklarım. İyi günde kötü günde hep beraber olduk. Kendisine teşekkür ediyorum" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: --------------------------------Abdullah başarın çiçekçiye gelişi   -Çiçekçideki detaylar   -Ahıra gelişi ahıra girişi  -Eşi inek sağarken -Eşine çiçek verişi -Eşi ineği sağarken abdulla başar ineği kaşğı ile kaşıması-Röp

Haber-Kamera: Murat AYDIN/ OLTU (ERZURUM),===============================

Sesiyle 170 kişiyi taklit ediyor

Sosyal medyada 'Taklitman TV' olarak bilinen Mehmet Dindar, sesiyle 170 ünlü ismi taklit ediyor. Bu sayıyı artıracağını söyleyen Dindar,  "200 farklı sesle yeni bir dünya rekorunu Türkiye'ye getireceğim" dedi. 6 yıl önce katılmış olduğu bir yarışma programında kendini tanıtan Mehmet Dindar, 10 yaşlarından itibaren ünlüleri taklit etmeye başladı. Gün geçtikçe kendini geliştiren ve profesyonel olarak ünlü kişileri taklit etmeye başlayan Dindar, Amerikalı bir taklitçinin yapmış olduğu 100 taklidi, 120 yaparak rekor kırdı. Daha sonra kendi rekorunu da geride bırakan Dindar, bu sayıyı 170'e çıkardı. Sosyal medya kanalı üzerinde 170'den fazla ünlü ismin taklidini yapan Dindar, sanal alemde de 'Taklitman TV' ismiyle tüm dikkatleri üzerine çekti. Aziz Yıldırım, Fatih Terim, Ahmet Çakar, Erman Toroğlu, Şahan Gökbakar, Cem Yılmaz gibi 170 ünlü ismin taklidini yaparak takipçilerine eğlenceli anlar yaşatan Dindar, bu sayıyı 200'e çıkarmayı hedefliyor.Yaptığı taklitlerin sayısını her geçen gün artırdığını söyleyen Mehmet Dindar, "Sosyal medyada bir kanal açtım. 1 milyona yakın abonemiz oldu. Bu şekilde taklit yapmaya başladım. İlk taklidi 13 yaşında yaptım. Binlerce kişinin karşısına çıktım. O zamanlar Avrupa Yakası çok meşhurdu. 'Gaffur' taklidi yapmıştım. Daha sonra Recep İvedik, Fatih Terim, Aziz Yıldırım, gibi ünlülerin taklidiyle devam ettim" dedi.

'TAKLİTLERİN SAYISINI ARTIRACAĞIM'Taklitlerin sayısını 200'e çıkararak yeni bir rekor kıracağını belirten Dindar, "1 adam 120 ses yapmıştım.  Amerikalı bir sanatçının yaptığı 100 sesi geçerek 120 ses yaptım. Bunun üzerine bir ses daha koydum ve 170 ses yaptım. Şimdiki dünya rekoru ise 200 olarak deneyeceğim ve tüm dünyayı sallayacağız diye düşünüyorum. 200 farklı sesle yeni bir dünya rekorunu Türkiye'ye getireceğim. Önümüzdeki yıllarda kendi oluşturduğum karakterle film yapmayı hedefliyorum. Onun için uğraşıyorum. Takipçilerimiz de bizim için yol gösterici oluyor" ifadelerini kullandı.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: --------------------------------Taklitlerden detaylar-Anons-Genel detaylar

Haber: Semih ŞAHİN - Kamera: Huzeyfe ÖZDEMİR/ BURSA,========================================

Çin Ankara Büyükelçisi Li: Çin, ABD'den daha önce 'koronavirüs'ün aşısını bulacak

ÇİN'in Ankara Büyükelçisi Deng Li, ülkesinin Vuhan kentinde ortaya çıkan ve hızla yayılan 'koronavirüs'e ilişkin, "ABD'liler 12 haftada bir aşı bulacaklarını ilan etti ama Çin hükümeti ABD'den daha önce bu aşıyı bulacak. Uzmanlarımız koronavirüsünde işe yarayabilecek birkaç ilaç tespit ettiler. Bu ilaçlar için denemeler yapılıyor ama işe yarayıp yaramayacağı güvenlik ve yan etkilerinin araştırılması gerekiyor. Aşı araştırmalarına da hız verildi" dedi.Çin'in Ankara Büyükelçisi Deng Li, ülkesinde ortaya çıkan ve şu ana kadar 1371 kişinin hayatını kaybetmesine neden olan koronavirüse ilişkin, ülkesinde yürütülen çalışmalar hakkında Demirören Haber Ajansı'na açıklama bulundu. Büyükelçi Li, Çin hükümetinin tüm kaynaklarını seferber ederek virüsle mücadele ettiğini, Çin'in diğer eyaletlerinden Hubei bölgesine gönderilen sağlık personeli sayısı 21 bini aştığını ifade etti. Li ayrıca, Hubei bölgesinde inşa edilen 2 hastanenin yeterli gelmemesi halinde ilave yerlerin açılacağını belirterek, virüse karşı aşı çalışmalarının da devam ettiğini vurguladı. Büyükelçi Li, "ABD'liler 12 haftada bir aşı bulacaklarını ilan etti ama Çinliler ABD'lilerden bunu daha önce yapacak. Uzmanlarımız koronavirüsünde işe yarayabilecek birkaç ilaç tespit ettiler. Bu ilaçlar için denemeler yapılıyor ama işe yarayıp yaramayacağı güvenlik ve yan etkilerinin araştırılması gerekiyor. Aşı araştırmalarına da hız verildi. Çin Bilimsel Araştırma Enstitüsü'nün yaptığı bir araştırmaya göre sekiz tane canlı virüs yakalandı. Canlı olarak yakalanan bu virüsler aşının bulunması için çok önemli. Bu virüsler aşı bulma çalışmalarını hızlandıracak" dedi. Dünya Sağlık Örgütü'nden bir heyetin de Çin'de bulunduğunu kaydeden Büyükelçi Li, "Dünya Sağlık Örgütü ile hem teknolojilerin hem de bilimsel araştırmaların paylaşımı konusunda iş birliği yapılacak. Bizim aldığımız tedbirlerin diğer uluslar için de örnek olabileceğini düşünüyoruz" diye konuştu.'ALINAN TEDBİRLER SAYESİNDE VAKA SAYISINDA CİDDİ DÜŞÜŞ VAR'Büyükelçi Li, virüse ilişkin televizyon ve sosyal medyada gerçeklikten uzak bazı bilgilerin yer aldığını, bu salgında hastaların yüzde 80'inin hastalığı hafif şekilde atlattığını belirtti. Hastalık nedeniyle ölen kişilerin çoğunlukla kronik hastalıkları olduğunu ve bağışıklık sistemlerinin de zayıfladığını belirten Li, "Aldığımız güçlü tedbirler sayesinde Hubei eyaleti hariç Çin'in diğer bölgelerinde 9 gündür yeni vaka sayısında ciddi bir düşüş yaşanıyor. Dün gece 01.00 itibariyle bir gün içinde Hubei bölgesi hariç Çin'in diğer bölgelerinde 295 yeni vaka oldu. Bu verilere göre aldığımız önlemlerin etkili olduğu anlaşılıyor" ifadelerini kullandı.'ÖLENLERİ ÇOĞU HUBEİ BÖLGESİNDE'Hubei bölgesinde alınan önlemlere yenisinin eklendiğini kaydeden Li, bölgede artan vaka sayısının artışını şöyle açıkladı: "Hubei eyaletinde durum biraz farklı. Orada 1 gün içerisinde 14 binden fazla yeni vaka oldu. Bir günde bu kadar vakanın görülmesi şaşırtıcı olabilir. Ancak Hubei'deki makamlar hastalığın teşhis kriterlerini değiştirdi. Bu kentte yaşayan vatandaşlar için testlerin sonuçları beklenmeden, eğer bazı belirtiler varsa şüpheli vaka olarak görüyoruz ve onları hemen hastaneye yatırıyoruz.  Ne kadar erken tedavi sürecine başlarsanız ölüm oranı o kadar düşük oluyor, amacımız bunu yapmak. Çünkü ölenlerin çoğu Hubei bölgesinde."'FABRİKALAR VE İŞ YERLERİ ÜRETİME YENİDEN BAŞLIYOR'Büyükelçi Li, Çin'in önemli bir sınamadan geçtiğini belirterek, birçok iş yerinin üretime yeniden başlayacağını, çalışanların iş yerlerine geri döndüğünü bildirdi. Virüsün bir tür yarasadan çıkmış olabileceği üzerinde araştırmaların devam ettiğini kaydeden Li, "Hangi yabani hayvandan bulaştığı konusunda araştırmalar devam ediyor. Bu virüsün Çin'den ticaret amaçlı gelen ürünlerle yayılabileceği konusunda bir kanıt yok. Dünya Sağlık Örgütü, Çin'e yönelik bazı ülkelerin ticaret sınırlaması getirmesine karşı çıkıyor. Ne ABD, ne Fransa ne de diğer gelişmiş ülkeler herhangi bir mal ticareti sınırlaması getirmedi" dedi.'ABD VE DİĞER ÜLKELERDEN GELEN SAMİMİ YARDIMLARA AÇIĞIZ'Büyükelçi Li, bu salgının öldürme oranın yüzde 2 buçuk olduğunun altını çizerek, 2009 yılında ABD'de de çıkan H1N1 virüsünün öldürme oranın ise yüzde 17,4 olduğunu belirtti. Li, "Çin hükümeti tüm dünya ülkelerinden veya uluslararası örgütlerden gelen samimi yardımları olumlu karşılıyor. Eğer ABD, Çin'e yardım etmek istiyorsa biz buna pozitif bakıyoruz. Şöyle örnek vermek istiyorum; küçük bir Doğu Afrika ülkesi olan Komorlar'da bir Çin-Komoro Dostluk Vakfı büyükelçiliğimize gelerek bize yardım etmek istediğini söyledi. Yapılan bağışlar neticesinde bize 100 Euro verdiler. Miktar küçük olmasına rağmen çok güzel yankıları oldu. Bu virüsle mücadele kapsamında harcanan paraların çoğunu Çin hükümeti karşılıyor. Bizim bütün samimi ülkelerin desteğine kapımız açık" diye konuştu.ÇİN'DE KORONAVİRÜS SEBEBİ İLE GÖREV DEĞİŞİKLİKLERİBüyükelçi Li, Hubei bölgesinde eleştirilere neden olan görev değişiklikleri için ise "Bu atamalar ile birlikte paralel olarak başka atamalarda oldu. Sadece Hubei eyaleti için değil eyaletin başkenti Vuhan kenti içinde de benzer atamalar oldu. Çin Komünist Partisi Vuhan Sekreteri de başka bir eyalete atandı. Bu kararların alınmasının nedeni salgının durumunun en iyi şekilde kontrol altına alınmasının istenmesi ve Hubei ile Vuhan'da salgına karşı zafer kazanılması" ifadelerini kullandı.'UYARI CEZASI İÇİN SORUŞTURMA BAŞLATILDI'Vuhan kentinde virüsün ilk ortaya çıkması ile uyarıda bulunan 8 doktor hakkında uyarı cezası verilmesi ve aralarından 1 doktorun virüs nedeni ile hayatını kaybetmesinin ardından Çin hükümetine gelen tepkiler için ise Büyükelçi Li, şunları kaydetti: "Erken aşamalarda 8 doktor uyarıda bulundu ve içlerinden Dr. Li Wenliang hayatını kaybetti. Ben spesifik olarak bu doktorların çok iyi doktorlar olduğunu düşünüyorum. Onlar bir doktorun yapması gereken şeyleri yaptılar. Dr. Li Wenliang hayatını kaybettiği için çok üzgünüz. Bu konular ile alakalı Çin Ulusal Denetim Komisyonu bir soruşturma heyeti Vuhan'a gönderildi. Bu olayla ilgili en kapsamlı soruşturma yapılarak adil bir sonuca varılacağına inanıyorum. Bilgi akışında bir engelleme oldu mu bir yanlışlık yapıldı mı bunların hepsi araştırılacak."DİPLOMAT HOA WANG: BUNLAR GEREKSİZ VE AŞIRI TEPKİLERÇin'in Ankara Büyükelçiliği'nde çalışan diplomat Hoa Wang ise en son Aralık ayında Çin'e gittiğini belirterek, Türkiye'de ve bazı ülkelerde vatandaşların Çinli insanları görünce garip tepkiler verdiğine dikkati çekti. Hoa Wang, "Ben şahsım olarak Ankara'da böyle bir durumla karşılaşmadım. İstanbul'da yaşayan bazı Çinli arkadaşlarımdan şunları duydum; 'Az sayıda olsa da bazı taksiciler Çinlileri bindirmiyor.' Bunlar gereksiz ve aşırı tepkiler. Bunlar olunca üzülüyoruz" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: -----------------Büyükelçi Li röp.

Haber-Kamera: Selen YALAZ/ ANKARA,====================================

Down sendromlu Sadullah müzikle hayat buldu

ZONGULDAK'ın Çaycuma ilçesinde, down sendromlu Sadullah İbrahim Çayan (13), 4 yıldır devam ettiği belediye müzik korosu sayesinde hayat buldu. Piyano dersleri de alan İbrahim Çayan'ın müziğe olan ilgisini görünce 4 yıldır haftanın iki günü derslere getiren anne Şafak Yiğit'in azmi de diğer annelere örnek oluyor. Çaycuma Belediyesi, ilçedeki çocuklar için 4 yıl önce 'çocuk korosu' kurdu. Down sendromlu Sadullah İbrahim Çayan'ın rahatsızlığından dolayı içine kapanık bir hayat yaşamaması için mücadele veren annesi Şafak Yiğit, belediyeye başvurarak oğlunun da koroya alınmasını istedi. Belediye görevlilerinin kabul ettiği Sadullah İbrahim Çayan'ın, 4 yıldır hiçbir provasını kaçırmadığı koroyla adeta hayata tutundu. Çayan'ın korodaki çocuklarla kurduğu sıcak ilişki, kişisel gelişimine de katkı sağladı. Belediye bandosuna da girerek trampet çalmaya, 3 ay önce de piyano dersleri almaya başlayan Çayan'ın mutluluğu annesini de mutlu etti.Azmiyle down sendromlu çocukların ailelerine örnek olan Şafak Yiğit, oğlunun müzikle hayata tutunduğunu söyleyerek, "Çocuk korosu kurulduğunu duyduğumda alacaklarından bile emin değildim. Alınınca çok sevindim. Koro onu topluma karıştırdı. Sokakta yürürken çocuklar onu tanıyor, oda çocukları tanıyor. Müziğe ilgisi çok arttı. Çok faydası oldu. Müziğe yeteneği olduğunu burada öğrendik." dedi.

'MÜZİK SADULLAH'A ÇOK İYİ GELDİ'Müzik öğretmeni Nuray Bahadır müziğin ve korodaki çocukların yakın ilgisinin Sadullah'ın gelişimine olumlu yansıdığını belirterek, şöyle dedi: "İlk başta uyum sorunu biraz yaşadık ama sonra gayet güzel uyum sağladı. Bu tarz çocuklarda sosyalleşme çok önemli. Bazı özelliklerinden dolayı bu çocuklarımızı eve kapatmak yerine onları topluma sokarak çocuklarımızı geliştirebiliriz. Sadullah da biz bunu çok güzel gözlemledik. 4 yıldır bizimle. Şu an gerçekten çok büyük fark var. Müzik Sadullah'a çok iyi geldi. Her şekilde sosyal anlamda arkadaşlık ilişkilerinde şarkı anlamında çok çok iyi durumdayız. Burada annesinin azmi de çok önemli. Ona da bu azmi için teşekkür ediyorum." Çaycuma Belediyesi Müzik Koordinatörü Hamza Başören ve piyano öğretmeni Emre Malakçı da Sadullah'ın müzik sayesinde hayata daha sıkı bağlandığını fark ettiklerini söyledi. Korodaki öğrenciler de Sadullah ile birlikte aynı koroda olmaktan mutluluk duyduklarını, artık bir aile gibi olduklarını anlattı.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: ------------------Sadullah İbrahim Çayan'ın koroda çalışması-Şarkı söylemesi-Korodan detaylar-Piyano çalması-Anne Şafak Yiğit ile röp.-Müzik öğretmeni Nuray Bahadır ile röp.-Hamze Başören ile röp.-Piyano öğretmeni Emre Malakçı ile röp.

Haber-Kamera: Gürkay GÜNDOĞAN-Yeliz ALAGÖZ/ÇAYCUMA(Zonguldak),

===============================

Evsizlere 'Kış Oteli'

GAZİANTEP Büyükşehir Belediyesi birçok büyük kentte olduğu gibi kış aylarında sokakta kalanlara, kalacak yer temin ediyor. Diğer kentlerden farkı ise bu yerin otel konforuna sahip olması. Sürekli sıcak suyun olduğu 3- 4 ranzalı ve dolaplı odalardan oluşan ve evsizlerin kaldığı komplekse ise 'Kış Oteli' adı verildi. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi, Kadın Aile Eğitim ve Sosyal Hizmetler Dairesi Başkanlığı bünyesinde kurulan komplekste kış aylarında sokakta yaşayanlara kalacak yer veriliyor. 'Kış Oteli' adı verilen tesiste yaklaşık 30 kişi barınabilirken, sürekli sıcak suyun yanı sıra 3 öğün yemek, spor salonu ve televizyon odası da mevcut. 3- 4 ranzalı ve elbise dolaplarının da yer aldığı tesise kalacak yeri olmayanlar kendileri gelip başvurabilirken, zabıta ve poliste sokakta kaldığını belirlediği kişileri buraya getiriyor.Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Kadın Aile Eğitim ve Sosyal Hizmetler Dairesi Başkanı Abdullah Aksoy, tesisin 2 yıldır hizmet verdiğini ve otel konforunu aratmadığını ifade ederek şunları söyledi: "Evsiz dediğimiz vatandaşlarımızı soğuk kış günlerinde dışarıda bekletmemek için burada barındırıyoruz. Ancak son 2 yıldır burayı daha konforlu bir mekan olarak otel hizmeti veren bir ortam haline getirdik. 3 öğün yemek, sıcak su ve sosyal alanlarıyla bir otel haline getirdik. Burada kalan vatandaşlarımızın neredeyse tüm ihtiyaçları karşılanıyor. Dışarıda kalan vatandaşlara daha konforlu daha güzel bir aile ortamı sunmaya çalışıyoruz. Bu zaten sosyal belediyeciliğin getirdiği bir hizmettir. Özellikle belediye başkanımızın hassasiyetlerinden dolayı biz de bu konuda hassas davranıyoruz. Gelen arkadaşlar buradan oldukça memnun kalıyor. İnançlarımız gereği de burayı önemsiyoruz. İhtiyaç sahibi insanlara bakmamızı gerektiren bir inanca sahibiz. Böyle bir inanç mensubu olduğumuz için bu hizmete inanç boyutuyla da bakıyoruz. Burada 1 haftadan 1 aya kadar kalan insanlar var. Buradan şu anda 23 vatandaşımız faydalanıyor. Gelen vatandaşlarımızın burada boş zamanlarını da değerlendirecekleri bir ortam var. Okuma odalarından spor salonuna kadar sosyal olarak zaman geçiriyorlar.  Buradaki gönüllü arkadaşlarımızdan spor eğitmeni olan arkadaşlarımız var. Burayı sadece barınma ortamı değil bir eğitim yuvasına dönüştürmeye çalışıyoruz. Burada günlük zaman geçirmekten ziyade bir aile ortamında kalmalarını sağlıyor ve istiyoruz"'HER TÜRLÜ İHTİYACIMIZ KARŞILANIYOR'Son 2 yıldır kış mevsimini Kış Oteli'nde geçirdiğini söyleyen Mehmet Kotan ise, "Ben geçen yılda sokakta kaldığım zaman buraya geldim. Soğukta geziyordum. Polis ve bekçiler beni alıp buraya getirdiler. Burada kaldım biraz toparladım. Herkesten Allah razı olsun. Bu yıl yine işsizlik nedeniyle buraya geldim. Burada her türlü ihtiyaçlarımız karşılanıyor. Bir sıkıntı yaşamıyoruz. Burada yemeklerimiz güzel. Banyomuz ve temiz yatağımız var. Bizde elimizden geldiği kadarıyla düzelmeye çalışıyoruz. Hala kemiklerimiz bile ısınmadı. Biz büyüklerimizden iş imkanı bekliyoruz" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: -------------------------------Evsiz kişinin otele gelişiOtele kayıt yaptırmasıGörevlinin odaları gezdirmesiKış otelinin odalarıKış oteline gelen Mehmet Kotan ile röp.Evsiz insanların lobide oturmasıAbdullah Aksoy ile röp.Odalardaki yatakların düzeltilmesiOdalardaki çarşafların değiştirilmesiGenel ve detay görüntüler

Haber: Eyyüp BURUN - Kamera: Kadir GÜNEŞ/ GAZİANTEP

==============================

'Ölümsüzlük' adıyla da bilinen 'Misis Köprüsü' tarihe ışık tutuyor

ADANA'nın Yüreğir ilçesinde, Ceyhan Nehri üzerine 4'üncü yüzyılda Roma İmparatoru 2'nci Costantinus tarafından yaptırılan, 'Ölümsüzlük Köprüsü' adıyla da bilinen 'Misis Köprüsü', 1700 yıldır bölge halkı tarafından kullanılıyor. Lokman Hekim'in ölümsüzlük iksirini üzerinden geçerken düşürdüğüne inanılan köprü, tarihe ışık tutuyor.Adana'nın merkez Yüreğir ilçesine bağlı Misis Beldesi'nde yer alan ve Ceyhan Nehri üzerine 4'üncü yüzyılda Roma İmparatoru 2'nci Flavius Julius Costantinus tarafından yaptırılan Misis Köprüsü, Anadolu'nun ilk Roma köprüsü olarak biliniyor. Arkeolojik verilere göre Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde doğuyla batının en önemli kavşak noktası olan Misis Köprüsü, ölümsüzlük ilacını bulduğuna inanılan Lokman Hekim'in, bu ilacı yazdığı kağıdı üzerinden geçerken nehre düşürdüğü köprü olması nedeniyle, 'Ölümsüzlük Köprüsü' adıyla da biliniyor. Halen araç ve yaya trafiğine açık olan köprünün Misis için önemli bir eser olarak öne çıkıyor.ÖNEMLİ BİR ESERHalen araç ve yaya trafiğine açık olan köprünün Misis için önemli bir eser olduğunu belirten Veysel Metin (82), "Lokman hekimin bu bölgede insan ömrüne iyi gelen bir ot olduğunu duyması üzerine aramaya geldiği söyleniyor. Lokman Hekim'in tam köprü üzerinden geçerken Cebrail meleğin kanadıyla vurup, elindeki kitabın nehre düştüğünü duymuştuk" diye konuştu.'TURİSTLER GELİYOR'Volkan Çakır (27) ise köprünün bakıma ihtiyacı olduğunu belirterek, "Bu köprünün bölge için büyük önemi var. Lokman Hekim köprüsü olarak da biliniyor. Misis Köprüsü'nden geçmek bizim için bir zevk ve şehir dışından da turistler geliyor. Daha fazla tanıtılması gerektiğini düşünüyorum" dedi.Köprüyü sürekli kullandığını belirten Hülya Manas da, "Misis Köprüsü, ölümsüzlük şehri olarak bilinen Misis için önemli bir eser. Köprüyü görmek için yurt dışından bile gelenler oluyor. Biz de buradan geçerken mutlu oluyoruz" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ-----------------Misis Köprüsü'nden aktüel ve dore görüntüleriKöprüden geçen araçlar ve vatandaşlardan görüntülerVatandaşlarla röp.

Haber-Kamera: Rüşan Anıl ATAR/ADANA,

=================================

Köy buza döndü, şelaleler dondu

NİĞDE'nin Ulukışla ilçesine bağlı Horoz köyünde, kar yağışının ardından etkili olan soğuk hava nedeniyle köy yakınlarında bulunan şelaleler, buz tuttu.

Niğde'de eksi 15 dereceyi bulan soğuk hava Ulukışla ilçesi Horoz köyünde içme suları, dere yatakları ve Kozağacı mevkisinde bulunan şelalenin donmasına neden oldu. Yöre halkı ise soğuklardan korunmak için tüm zamanını ısıtıcı başında geçiriyor. Son 10 yıldır bu şekilde soğuk yaşamadıklarını belirten köy muhtarı Kadir Yavuz, yaşamı etkileyen olumsuz hava şartlarına rağmen şelalenin donmasının köye ayrı bir güzellik kattığını söyledi. Yavuz, "Kar yağışının ardından yamaçlardan süzülen sularımız, şelalelerimiz soğuk havalar nedeniyle donarak kartpostallık görüntülerin oluşmasına neden oldu. Bu harika görsellik ile kucaklaşmak isteyen doğa severleri köyümüze bekliyoruz. Bu manzaralar bir daha ele geçmez" dedi.

Aracıyla doğa gezisi yaparken donan şelaleyi tesadüfen fark ettiğini belirten inşaat mühendisi Adnan Günaydın ise bu mükemmeliyeti ve görsel şöleni herkesin görmesi gerektiğini ifade etti.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ-----------------------------Buz tutan şilaleBuz parçalarından görüntüMuhtar ile röp.

Genel ve detay görüntüler

Haber-Kamera: Malik GÖDELİNER/ULUKIŞLA, (Niğde),


Kaynak: DHA

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement