DHA YURT ÖZEL GÜNDEM - Son Dakika
Güncel

DHA YURT ÖZEL GÜNDEM

DHA YURT ÖZEL GÜNDEM

Ermenistan sınırında ölü bulunan şahinlere incelemeKARS'ın Akyaka ilçesine 6 kilometre uzaklıkta Ermenistan sınırındaki Küçükdurduran köyünde şahinlerin ölüm nedeni araştırılacak.

29.04.2020 09:04
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Ermenistan sınırında ölü bulunan şahinlere inceleme

KARS'ın Akyaka ilçesine 6 kilometre uzaklıkta Ermenistan sınırındaki Küçükdurduran köyünde şahinlerin ölüm nedeni araştırılacak.

Akyaka ilçesine bağlı Küçükdurduran sınırlarında bulunan ve yırtıcı kuşların uğrak yeri haline gelen Kuyucuk Kuş Gölü'nde 7 şahinin ölüsü bulundu. Şahinlerin ölümlerinden endişe duyan yöre halkının ihbarı üzerine Küçükdurduran köyüne giden, Tarım ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Kars İl Müdürü Murat Doğanay, kurumun veteriner hekimi Derya Deli şahinlerin ölü bulunduğu alanda inceleme yaptı. Görevliler, bölgenin coğrafi konumu, dere ve ağaçlık alan etrafında başka bulgular olup olmadığını araştırdı. Özel kıyafetli ve maskeli görevliler, arazideki ölü şahinler tek tek incelendi. Vücutları kontrol edilirken ağızlarına da son olarak ne yediklerine bakıldı.

Şahinlerin toplu halde öldüğünün ihbarını yapan Küçükdurduran Köyü'nden Umut Ali Özmen'den de bilgiler alan Doğanay ve Derya Deli, bölgedeki incelemelerini tamamladıktan sonra ölü şahinler tek tek toplanarak bir poşete konularak Kars'a götürüldü.Olay yerinde toplanan şahin türü kuşların iç organlarının tamamından doku örnekleri alınarak Nekropsi yapıldı. Bazı şahinlerin böbreklerinde, karaciğerlerinde iltihaplanma (Nekroptik) bulgulara rastlandı.İleri tetkik ve sonuç için Mikrobiyoloji incelemeleri yapılacak. Yaklaşık 1 hafta sürecek olan incelemeler ve laboratuar sonuçlarına göre şahinlerin ölüm nedeni belirlenmiş olacak.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: -------------------------------Ekiplerin olay yerinde şahinleri incelemesiİl Müdürü Murat Doğanay ve veteriner hekimi Derya Deli'nin incelemeleriUmut Ali Özmen'in bilgilerine başvurulmasıŞahinlerin toplanması ve poşete konulmasıŞahinlerin götürülmesi

Haber-Kamera: Bedir ALTUNOK/KARS,

============================

Iğdırlı çiftçiler, koronavirüse rağmen üretimi sürdürüyor

DOĞU'nun Çukurova'sı olarak bilinen, nüfusun büyük çoğunluğunun geçimini çiftçilikle sağladığı Iğdır'da, koronavirüs salgınına rağmen çiftçiler üretim faaliyetlerine aralıksız devam ediyor. Iğdır'da ilk yerli salatalığının tezgahlara gelmesiyle fiyatlarda düşüşler yaşanmaya başladı. Daha önce kilosu 5-6 TL olan salatalık, yerli salatalığın gelişi ve ürünün bolluğu sayesinde 3 TL'ye kadar düştü. Türkiye'nin en yüksek dağı olan, birçok din ve kültürde kutsal olarak nitelendirilen Ağrı Dağı, bölgenin en önemli turizm varlıkları arasında bulunuyor. Geçmişte İpek Yolu'nun önemli bir durağı olan Iğdır, günümüzde ise Aras Nehri'nin suladığı Iğdır Ovasıyla, Doğu Anadolu bölgesindeki en önemli tarım alanları arasında yer alıyor. İran, Nahçivan ve Ermenistan'a da sınırı olan Iğdır, bu yönüyle de dikkati çekiyor.Doğu Anadolu Bölgesinin Çukurova'sı olan Iğdır'da normal sebze ve meyve yetiştiriciliğinin yanında erken ürün alma gayesiyle seracılıkta gelişmeye başladı. Nüfusunun yüzde 70'inin tarım ve hayvancılıktan geçimini sağladığı kentte son yıllarda artan seracılık hızla gelişmeye devam ediyor. Iğdır'da ilk yerli salatalığının tezgahlara gelmesiyle fiyatlarda düşüşler yaşanmaya başladı. Daha önce kilosu 5-6 TL olan salatalık, yerli salatalığın gelişi ve ürünün bolluğu sayesinde 3 TL'ye kadar düştü. Karakoyunlu ilçesinde kendine has kokusu, tadı ve görünümü ile yerli salatalık üreten Ümitali Kol, "Seraya 40 gün önce diktim fidelerden şimdi ürün alıyorum. Geçen yıl genç çiftçi projesinden faydalanarak kurduğu serada organik salatalık, patlıcan, biber, kıvırcık, domates üreterek kendi işimin patronu oldum. İşlerimiz de çok şükür iyi. Koronavirüs nedeniyle vatandaşlarımız evlerinde kalsınlar. Biz onlar için ürettiğimiz sebzeleri isteyen olursa evine kadar götürüp teslim ederiz" diye konuştu.Yerli salatalığın piyasadaki yerini almaya başladığını, asma ve yerde yetiştirilen olmak üzere iki çeşit salatalığı da satmaya başladıklarını belirten Kol, "Rengi, kokusu ve lezzeti ile yerli salatalığımız büyük ilgi görüyor. Yerli salatalığın normalde daha pahalı olması gerekirdi ancak ürün fazlalığı nedeniyle şimdilik böyle. Vatandaşlarımız daha çok yerli salatalığı tercih ediyor. Bundan da son derece memnunuz. Önümüzdeki birkaç hafta içinde yerli biber ve patlıcanlarımız da tezgahlarda ki yerini almaya başlayacaktır" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: -Serada salatalıkların toplanması-Serada yetişen ürünler-Ümitali Kol ile röp

Haber-Kamera: Özkan AYDIN/ IĞDIR,

==========================

Kakaolu baklava, güllaça rakip oldu

Adana'da baklava üreticisi Mehmet Tekin, Ramazan Ayı'nda en çok kakaolu baklavanın tercih edildiğini bu ürünün güllaçın yerini almak üzere olduğunu söyledi.Adana'da ailesiyle birlikte 40 yıldır fıstıklı baklava, şöbiyet, dürüm, dolama, bülbül yuvası, fıstık ezmesi ve su böreği üretimi yapan Gaziantepli Mehmet Tekin, Ramazan Ayı'nda iftar sofralarında geçen yıllar en çok güllaç tercih edilirken bu yıl piyasaya yeni çıkan kakaolu ve sütlü baklavanın rağbet gördüğünü belirerek, " Çok özel bir ürün, güllaç tabi iftar sofralarının vazgeçilmez bir ürünü. Ancak özel kakao ve özel sütle imal edilen bu baklava güllaçı geçmek üzere. Şuanda yetiştirmekte zorlanıyoruz, ürüne çok ciddi bir talep var" dedi. Güllaçın kilosunu 50 TL, kakaolu baklayı da 78 lirana satışa sunduklarını belirten Tekin, fiyatlara zam yapılmadıklarınıda sözlerine ekledi. Ayrıca Tekin, tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgınından dolayı dışarı çıkamayan vatandaşların evlerine de gün boyu servis yaptıklarını bu Ramazan Ayın'da kimseyi tatlısız bırakmayacaklarını söyledi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ-------------------------------Kakaolu baklavadan detaylar-Baklava üreticisi Mehmet Tekin ile röp.-Güllaçtan detaylar-Tatlılardan görüntüler-Mehmet Tekin'in tatlılara fıstık dökerken görüntüleri

Haber: Çağlar ÖZTÜRK-Kamera: ADANA,

==========================

Osmanlı döneminde tüketilen demirhindi şerbetine ramazan ayı ilgisi

OSMANLI  döneminde saray mutfaklarının vazgeçilmezi olan demirhindi şerbetine, ramazan ayı nedeniyle ilgi arttı. Susuzluğun giderilmesi ve sindirimi kolaylaştırıcı gibi özelliği olduğunu bilinen demirhindi şerbeti, bağışlık sisteminin güçlenmesine de etkisi olduğu düşüncesi de koronavirüs salgını nedeniyle son günlerde tercih edilmesi arasında yer alıyor. Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Teknikeri Mehmet Pıçak, "Şerbet, Osmanlı'nın bize bıraktığı kültürlerimizden. Ramazan ayı geldiğinde biz bağışıklık sistemimizi güçlendirmek için, hastalıklara karşı vücut direncimizi artırılması için, metabolizmanın düzgün çalışması için kullanılabilecek en güzel ürün şerbettir."dedi. Osmanlı döneminden günümüze kadar sofraları süsleyen demirhindi şerbeti, bakla görünümlü demirhindi meyvesinin yanı sıra içerisine tarçın, zencefil, zerdeçal, yenibahar, kakule, rezene, havlıcan, anason ve çörek otu gibi birçok doğal bitkinin karışımıyla elde ediliyor. Özellikle ramazan ayında susuzluğun giderilmesi ve sindirimi kolaylaştırıcı özelliği olduğu bilinen şerbetin,  bağışıklık sistemini güçlendirmesine de etkisi olduğu düşüncesiyle koronavirüs salgını nedeniyle ilgiyi artırdı. Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Teknikeri Mehmet Pıçak, şerbetin Osmanlı mutfağından geldiğini belirterek şunları söyledi: "Şerbet bir gelenek ve kültürdür. Şerbet, Osmanlı'nın bize bıraktığı kültürlerimizdendir. Ramazan ayı geldiğinde biz bağışıklık sistemimizi güçlendirmek için, hastalıklara karşı vücut direncimizi artırılması için, metabolizmanın düzgün çalışması için kullanılabilecek en güzel ürün şerbettir. Şerbet bizim Osmanlı saray mutfağından formelize ederek aldığımız bir üründür. Bizim ramazan ayında bununla ilgili bir sloganımız var. 'Rahat oruç tutabilmek için demirhindi şerbeti için' diyoruz. İçerisinden geçtiğimiz buhranlı havada, bu virüs ortamında, dünyayı etkileyen bu salgın dönemde kullanılabilecek ve gıda olarak tüketilebilecek bir üründür şerbet." 'İFTARDA VE SAHURDA TÜKETİLMESİNİ TAVSİYE EDİYORUZ'Demirhindi şerbetinin iftar ve sahurda düzenli olarak tüketilmesini tavsiye ettiklerini belirten Pıçak, "Biz vatandaşlarımıza demirhindi şerbetini iftarda ve sahurda düzenli olarak tüketmesini öneriyoruz. Yapımı ise şu şekilde; Kaynamakta olan 10 litre su içerisine yarım kilo kadar demirhindi ilave ediyoruz. Bunun yanında elli gram kabuk tarçın, 50 gram kök zencefil, 15 gram havlıcan, 15 gram zerdaçal, 10 gram yenibahar, 10 gram kakule, 10 gram muskat, 10 gram rezene, 10 gram anason, 5 gram çörek otu ve yine 5 gramda renklendirmesi ve tatlandırması açısından nar çiçeği ilave ediyoruz. 10 litre kaynamakta olan su içerisine bu ürünleri ekliyoruz ve kısık ateşte iki saat kaynatıyoruz. İki saat kaynadıktan sonra içerisindeki bitki ve baharatları alarak soğumaya bırakıyoruz. Ilık bir seviyeye geldiği anda içerisine yarım kilo bal ilave ediyoruz. Böylece şerbetimiz ortaya çıkmış oluyor" dedi. Şerbetin soğuk içilmesini tavsiye ettiğini ifade eden Pıçak, " Bu şerbetin soğuk kullanımını tavsiye ediyoruz. Sahurda bir su bardağı miktarı kadar tüketilen demirhindi şerbeti gün içerisinde susuzluğu engeller, bağışıklık güçlenir ve hastalıklara karşıda direnç kazandırır. İftarda bir su bardağı miktarı kadar kullanılan demirhindi şerbeti ise, iftarda aldığımız yoğun gıdaların sindirimini kolaylaştırır ve iftardan sahura kadar geçen sürede kabızlığı engeller ve düzenli olarak kullanımında da bu virüs, bakteri ortamında koruyucu hekimlik statüsünde vücudumuzu direnç olarak güçlendirir ve hastalıklara karşı bizi korur."diye konuştu.'50 LİRAYA 10 LİTRE YAPILABİLİR'50 liraya 10 litre demirhindi şerbeti elde edilebileceğini belirten Mehmet Pıçak, "Evde uygulayacağımız bu yöntemle, demirhindi ve şerbetin baharat malzemesi 35 lira civarında bir maliyet tutmaktadır. Yarım kiloluk bir balında maliyetini de ilave ettiğimizde, yaklaşık olarak yarım kilo demirhindi, 200 gram baharat malzemesi ve yarım kilo bal ile yapacağımız bu şerbetin 10 litresi için maliyeti 50 liradır. Litre başına 5 lira gibi bir maliyeti vardır. Alternatif olarak sunulan içeceklere karşı bizim için çok büyük bir kozdur diyebilirim."şeklinde konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ --------------------------------Demirhindi şerberinden detay-Şerbete katılan malzemeler -Genel ve detay-Röportaj

Haber- Kamera: Tolga YANIK- Adem YILDIZ KONYA

==============================

Kuyucuk Kuş Cennetinde kuşların dansı

KARS'ta iklim değişikliği, küresel ısınma ve yanlış su kullanımıyla kuruduğu için kuşların konaklamasına hasret kalan Arpaçay ilçesindeki Kuyucuk Gölü Kuş Cenneti, yıllar sonra yeniden göçmen kuşlara ev sahipliği yapınca ortaya da renkli görüntüler çıktı. Gruplar halinde uçan kuşlar görsel bir şölen oluşturdu.Yapay adaya sahip, Doğu Anadolu'nun ilk Ramsar alanı, Yaban Hayatı Geliştirme Sahası, Doğu Anadolu'nun ilk Avrupa Seçkin Turizm Cenneti olan Kuyucuk Gölü Kuş Cenneti, yıllardır kuş seslerine hasret kalmıştı. 230'un üzerinde kuş türünün tespit edildiği gölde bu yıl  Vali Türker Öksüz'ün talimatlarıyla Sulak Alanları Komisyonunun çabalarıyla Kuyucuk köyünde vurulan sondajla göle su taşındı. Doğal kaynak su 6 kilometrelik borularla göle taşınınca suya hasret kalan kuşlar bir bir gelmeye başladı.Bir yandan gölde dinlenen ve yavrulayan, bir yandan suda yüzen kuşlar zaman zaman da gökyüzünde gruplar halinde uçarak dans ediyor. Kuşların toplu dansı görsel bir şölen oluşturdu. Rüzgarlı havaya rağmen gönüllerince dans eden kuşlar Kuyucuk Kuş Gölü'nün geleceği için büyük bir umut oldu. Yüzlerce kuşun gökyüzünde aynı anda kanat çırpması izleyenlerin de dikkatini çekti. Farklı şekiller oluşturarak zaman zaman ayrılıp tekrar birleşen kuşların göl üzerine giderek dans edercesine uçması vatandaşlar tarafından ilgiyle izlendi.KUYUCUK KUŞ CENNETİ   Türkiye'nin, Ramsar Sözleşmesi kapsamında koruma altına alınan 13'üncü alanı olan Kuyucuk Gölü, Kars kent merkezinin yaklaşık 40 kilometre kuzeydoğusundaki Arpaçay sınırlarında yer alıyor. Yaklaşık 245 hektarlık göl ve 416 hektarlık Ramsar alanına sahip kuş cenneti, deniz seviyesinden 1627 metre yükseklikte bulunuyor. Adını da bitişiğindeki köyden alan Kuyucuk Gölü, angut, sakarmeke, yeşilbaş ördek, kara boyunlu batağan, sığırcık ve boz kaz gibi 232 farklı kuş türü barındırıyor.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: -Kuşların göl üzerindeki dansı-Suda gezen kuşlar

Haber-Kamera: Bedir ALTUNOK/ KARS,

==============================

Ramazanda burma kadayıfa talep arttı; tatlıcı fazla mesaide

DİYARBAKIR'ın tescilli burma kadayıfı, iftar sofralarının vazgeçilmez tatlıları arasında yer alıyor. Tatlı üreticileri, ramazanla birlikte artan siparişleri yetiştirmek için ek mesai yapıyor.Türk Patent ve Marka Kurumu'nca 2017 yılında tescillenen Diyarbakır burma kadayıfı, ramazan ayında iftar sofralarının vazgeçilmez tatlılarının başında yer alıyor. Ustaların hünerli ellerinde fıstıklı, cevizli, kaymaklı ve peynirli yapılan burma kadayıfa ülke genelinde de yoğun ilgi gösteriliyor. Burma kadayıfın yanı sıra soğuk baklava ve sütlü nuriye tatlıların da üretildiği Diyarbakır'da, ramazan ayı nedeniyle tatlıcılar artan siparişlere yetiştirmek için ek mesai yapıyor.'GECE- GÜNDÜZ ÇALIŞARAK TATLI SİPARİŞLERİNİ KARŞILIYORUZ'Tatlı üreticisi Ömer Elaldı, ramazan ayının gelmesiyle siparişleri yetiştirmekte güçlük çektiklerini söyledi. Artan siparişler için ek mesai yaptıklarını anlatan Elaldı, koronavirüs salgını öncesinde Türkiye'nin dört bir yanına sipariş yolladıklarını söyledi. Elaldı, "Diyarbakır'ın meşhur burma kadayıfına ilgi her zaman var. Koronavirüs salgını öncesinde burma kadayıfımızı Türkiye'nin birçok iline gönderiyorduk. Şu an kısıtlamalar nedeniyle sadece Diyarbakırlılar için üretim yapıyoruz. Ramazan ayı nedeniyle burma kadayıfa ilgi bir hayli arttı. Talep çok olunca ek mesai yapmaya başladık. Gece- gündüz çalışarak vatandaşlarımızın tatlı ihtiyacını karşılamaya çalışıyoruz" dedi.'OSMANLI DÖNEMİNDEN KALAN BİR KÜLTÜRÜMÜZDÜR'Burma kadayıfı almak için haftalar öncesinden sipariş verdiğini belirten Haşim Elkaan ise  "Diyarbakır'ın meşhur burma kadayıfı, hem misafirliğe gittiğimizde hem de başka şehirlere gittiğimizde muhakkak götürmemiz gereken ana unsurlardan biridir. İçimize işlenmiş ve Osmanlı döneminden kalan bir kültürümüzdür. Diyarbakırlı olarak kadayıf, damak tadımızın olmazsa olmazıdır. Ramazan ayı dolayısıyla haftalar öncesinden sipariş vermek durumunda kalıyoruz" diye konuştu.

İftarda tatlı tüketmek için burma kadayıfı almaya geldiğini söyleyen Yücel Dündar da, burma kadayıfın iftar sofrasının vazgeçilmezi olduğunu söyledi. Dündar, "Ramazan ayında vazgeçilmez tatlımız olan burma kadayıfımızı soframızda sürekli oluyor. Diyarbakır'ın markalaşmış bir ürünü" dedi.

Kaynak: DHA

Son Dakika Güncel DHA YURT ÖZEL GÜNDEM - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement