DHKP/C'nin "terör için" kültür-sanat döngüsü İçişleri Bakanlığı raporunda - Son Dakika
Güncel

DHKP/C'nin "terör için" kültür-sanat döngüsü İçişleri Bakanlığı raporunda

DHKP/C\'nin "terör için" kültür-sanat döngüsü İçişleri Bakanlığı raporunda

İçişleri Bakanlığı İç Güvenlik Stratejileri Dairesi Başkanlığı tarafından hazırlanan "Bir Terör Örgütünün Çöküşü Ölüm Oruçları ve DHKP/C'nin Kanlı Geçmişi" raporunda, terör örgütü DHKP/C'nin insan hayatını nasıl hiçe sayarak militanlarını ölüm orucuna zorladığı ve kısır döngü içerisinde...

04.06.2020 17:51
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

İçişleri Bakanlığı İç Güvenlik Stratejileri Dairesi Başkanlığı tarafından hazırlanan "Bir Terör Örgütünün Çöküşü Ölüm Oruçları ve DHKP/C'nin Kanlı Geçmişi" raporunda, terör örgütü DHKP/C'nin insan hayatını nasıl hiçe sayarak militanlarını ölüm orucuna zorladığı ve kısır döngü içerisinde yürüttüğü "terör için kültür-sanat faaliyetleri" ile eleman temin edip propaganda yaptığını bir kez daha gözler önüne serdi.

Rapor, Çağlayan'da bulunan İstanbul Adliyesindeki makam odasında 31 Mart 2015'te terör örgütü DHKP/C üyelerince rehin alınarak şehit edilen Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz'ın aziz hatırasına atfedildi.

Terör ve terörizmin, Türkiye'nin uzun yıllardır mücadele ettigˆi önemli konular arasında yer aldığı anımsatılan raporda, son yıllarda bölücü terör örgütünün sözde öz yönetim ilanları ve özellikle 15 Temmuz hain darbe giris¸imi sonrasında bu alanda önemli başarılara imza atıldığı belirtildi.

Raporda, PKK/KCK, DEAS¸, FETÖ ve as¸ırı sol terör örgütleriyle es¸ zamanlı mücadele yürüten Türkiye'nin en önemli avantajının ise kararlılık olduğu ifade edildi.

Türkiye'nin mücadele ettiği terör örgütlerinden DHKP/C'nin güvenlik güçlerinin operasyonları karşısında tükenme noktasına geldiğine dikkatin çekildiği raporda, "Kültür, sanat, hukuk ve terörizm kavramlarının yogˆun bir s¸ekilde iç içe geçtigˆi ve istismar edildigˆi, 1960'ların marjinal siyasi paradigmasına saplanıp kalmıs¸ DHKP/C terör örgütünün kırsal yapılanmasının 2016 yılında güvenlik güçlerimizce bitirilmesi, terör örgütünü insan yas¸amını ve varlıgˆını yok sayan açlık grevi ve ölüm orucu eylemlerine geçmis¸te oldugˆu gibi yeniden yönlendirmis¸tir. Bu çalıs¸mayla ölüm orucu eylemine gerekçe gösterilen sebeplerin anlamsızlıgˆı ve meselenin 'konser verme' gibi basit bir konu olmadıgˆı, tarihsel perspektif ve güncel gelis¸meler ıs¸ıgˆında ortaya konulmaktadır." denildi.

"Eli kanlı bir terör örgütü"

Örgütün kuruluş aşamaları ile yapılanmasının anlatıldığı raporda, şunlar kaydedildi:

"DHKP/C terör örgütü, kendisini bir ögˆrenci/gençlik hareketi ya da sanatsal faaliyetler etrafında s¸ekillenen ve 'özgürlük' arayıs¸ında bulunan magˆdur bir hareket s¸eklinde lanse etmeye çalıs¸maktadır. Ancak DHKP/C, görevlerini icra eden kamu görevlilerini s¸ehit eden, sivil vatandas¸larımızı katleden, vatandas¸larımızın hayatını tehlikeye atacak s¸ekilde intihar eylemi düzenlemekten geri durmayan, açlık grevinde/ölüm orucunda bulunan ve durumları kötüles¸en mensuplarına tıbbi müdahale yapılmasını engellemek maksadıyla hekimleri ve digˆer kamu görevlilerini hedef gösteren, yabancı devlet misyonlarına/temsilciliklerine saldıran eli kanlı bir terör örgütüdür."

Raporda, 1994'te düzenledigˆi kongreyle DHKP/C ismini alan terör örgütünün, bugüne kadar gerçekleştirdiği eylemlerde bir cumhuriyet savcısı ve 30 güvenlik görevlisinin s¸ehit edildiği, 29 vatandaşın hayatını kaybettiği, 390'ı güvenlik görevlisi olmak üzere 526 kişinin yaralandığı kaydedildi.

Kamuoyunda DHKP/C'nin adını duyurduğu ilk eylemin, 29 Eylül 1994'te eski Adalet bakanlarından Mehmet Topaç'ın, Ankara'daki avukatlık bürosunda DHKP/C militanları tarafından gerçekles¸tirilen silahlı saldırı sonucu öldürülmesi olduğu belirtilen raporda, örgütün gerçekleştirdiği kanlı eylemlerden örnekler verildi.

İllegal faaliyetlerini legal görünümlü yapılar aracılığıyla yürütüyorlar

Legal görünümlü illegal oluşumlara değinilen raporda, örgütün, kültür-sanat alanında "İdil Kültür Merkezi" ve "Grup Yorum", hukuk alanında "Halkın Hukuk Bürosu", sivil toplum alanında "Gençlik Dernekleri Federasyonu", "Tutuklu Aileleri ile Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (TAYAD)", "Temel Hak ve Özgürlükler Derneği" gibi yapılanmalar altında eleman temini ve propaganda faaliyetlerinde bulundukları aktarıldı.

Kültür ve Turizm Bakanlıgˆı kayıtlarındaki kültür merkezleri arasında bulunmayan ve tüzel kis¸iligˆi olmayan İdil Kültür Merkezinin, örgüt içi yazıs¸malarda "bilgisayar" olarak kodlandığı vurgulanan raporda, Grup Yorum "örgüte giris¸ kapısı" olarak degˆerlendirildiğinde merkezin de bu kapının anahtarı oldugˆuna değinildi.

Muhalif bir görüs¸ü dile getirmek için kullanılan protest müzigˆin en bilinen örneklerinden Grup Yorum'un albümlerinde yer alacak parçaların DHKP/C'nin Merkez Komitesi tarafından belirlendiği kaydedilen raporda, komitenin demosunu gördüğü ve onay verdiği albümün satışa sunulduğu bildirildi.

Öldürülen teröristler Grup Yorum'un şarkılarında övülüyor

Örgüt içinde "efsane" olarak kodlanan Grup Yorum'un teröristleri öven birçok şarkısının olduğuna işaret edilen raporda, şu değerlendirmede bulunuldu:

"Grup Yorum tarafından 1995 yılında bestelenen 'Dersimde Dogˆan Günes¸' isimli parça, Grup Yorum'un, örgütün propaganda mekanizması olmasının yanı sıra kitleleri müzik vasıtasıyla manipüle ederek terör örgütüne eleman temin etme aracı oldugˆunu da açıkça göstermektedir. S¸arkıda, örgütün kırsal alan yapılanması içerisinde yer alan teröristler 'yigˆitler' denilerek övülmekte ve kırsal alandan 'yigˆitlerin odagˆı' s¸eklinde bahsedilerek terör örgütüne katılım tes¸vik edilmektedir. Ayrıca söz konusu s¸arkıda terörist faaliyetler 'kavga' adı altında mes¸rulas¸tırılmaya çalıs¸ılmakta ve 'on ikiler' adı altında Tunceli'de 1993 yılında etkisiz hale getirilen 12 teröristi övücü ifadeler vurgulanmaktadır.

Grup Yorum ile DHKP/C terör örgütü arasındaki organik bagˆa yönelik digˆer bir delil ise Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz'ı makamında s¸ehit eden ve ölü olarak ele geçirilen DHKP/C mensubu terörist S¸afak Yayla'nın ailesinin Grup Yorum konserine telefonla katılarak, gerçekles¸tirilen eylemi ve terör örgütünü övücü konus¸malar yapması ve bu ifadelerin Grup Yorum üyelerince desteklenmesiyle ortaya çıkmıs¸tır."

Raporda, Grup Yorum'a ilişkin tespitler arasında "grup üyelerinin sadece propaganda yapmadığı, aktif bir örgüt militanı olarak da görev aldığı", "örgütsel propaganda ve ajitasyon çabalarının geregˆi olarak yürütülen legal alan faaliyetlerinin önemli yapılanmalarından olduğu", "yurt içi ve dıs¸ında kamuoyu olus¸turma, kitleselles¸me ve finansman temin çalıs¸maları yürüttügˆü", "destek gördügˆü bölgelerde/illerde çes¸itli faaliyetlerle örgüte yeni eleman temin ettigˆi", "terör örgütü adına s¸iddet eylemleri gerçekles¸tiren s¸ahısların illegal alana geçis¸ sürecinde terör örgütü ile legal alanda kurulan temasın ilk basamaklarından olduğu" bilgisi de yer aldı.

DHKP/C'nin "terör için" yürüttüğü kültür-sanat faaliyetlerine ilişkin döngü ise raporda şöyle anlatıldı:

"Kültür ve sanatı kullan. Müzik, resim ve tiyatro kursları aç. Albüm yap, konser düzenle. Teröre finansman sağla. Sosyal medyada yer edin. İnsanların duygu ve düşünce dünyasını istismar et. Örgüte eleman kazandır. Korku ve tehdidi yaygınlaştır. Tehdit ve şantaja başvur. Diğer terör örgütleriyle yakınlık kur. Terör eylemi gerçekleştir. İnsanları öldür. Ölümler üzerinden propaganda yap."

Örgüt elemanlarının savunuculuğunu üstleniyorlar

Raporda, DHKP/C'nin legal görünümlü illegal oluşumlarından Halkın Hukuk Bürosunun (HHB) ise hukukun terör örgütlerinin çözülmesi sürecindeki etkisini azaltmaya çabaladığı, gerçeklerin itiraf edilmemesi için teröristleri baskıladığı, cezaevlerindeki örgüt mensuplarının örgüt yönetimi ve birbirleri arasındaki iletis¸imini sagˆladığı, avukatlık meslegˆinin getirdigˆi yetki ve hakları örgüt faaliyetleri çerçevesinde kullandığına vurgu yapıldı.

Terör eylemlerinin sürekliligˆi için örgüt ve teröristler arasındaki iletis¸imin HHB'li avukatlar aracılıgˆıyla sağlanmasının, avukatlık meslegˆinin istismarı adına kötü ve çarpıcı bir örnek olduğuna işaret edilen raporda, şöyle denildi:

"Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz'ın s¸ehit edilmesi olayında, adliyeye avukat maskesi adı altında, arama yapılmaksızın giren teröristler S¸afak Yayla ve Bahtiyar Dogˆruyol, HHB avukatı Ebru Timtik ile görüs¸me talep etmis¸tir. Teröristlerin iletis¸im kurmak ve sözde taleplerini iletmek aracılıgˆıyla HHB ve Ebru Timtik'i aracı kılmak istemeleri göz önüne alındıgˆında, terör örgütünün avukatlık meslegˆini amaçları dogˆrultusunda nasıl kullandıgˆı daha rahat anlas¸ılabilecektir."

Sivil toplum alanının da örgüt tarafından istismar edilerek kullandığına işaret edilen raporda, DHKP/C'nin paravan sivil toplum örgütlerinin ana eylem gündemini, F tipi cezaevleri, cezaevlerinde DHKP/C mensuplarının gerçekles¸tirdigˆi ölüm orucu ve açlık grevi eylemleri, örgüte yönelik operasyonlar, etkisiz hale getirilen örgüt mensupları, Kızıldere Operasyonu, Gazi olayları ve örgüte yönelik operasyonlar sonrası mahkemelerde görülen duruşmaların olus¸turduğu aktarıldı.

Raporda örgütün, gençlik dernekleri aracılığıyla yürüttüğü eleman temin çalıs¸maları kapsamında metropol kentlerde bulunan ve gelir düzeyi düs¸ük alanlarda yas¸ayan is¸çi/is¸siz genç kesim ile üniversite veya lisede ögˆrenim görmekte olan gençleri, söz konusu kitlenin diğer bireylerine göre "Militan Kimlik I·ns¸a Süreci"nin hızlı ve kolay gelis¸tigˆi gerekçesiyle öncelikli hedef olarak gördüğü belirtildi.

Kandırılan gençler önce legal gençlik yapılanmasında, sonra silahlı kanatta kullanılıyor

Örgütün legal görünümlü gençlik yapılanmalarına seçilen genç kişilerin, yine örgütün farklı genc¸lik alanlarında "sorumlu" olarak ya da o¨rgu¨tu¨n silahlı kanadı olan "Silahlı Propaganda Birlikleri"nde (SPB) kullanıldığı belirtilen raporda, bu duruma örnek olarak Gençlik Dernekleri Federasyonu aracılığıyla örgüt üyesi olan Hasan Selim Gönen ile Sultan Is¸ıklı'nın daha sonra SPB'ye geçişleri ve aralarında bir polisin şehit edilmesinin de bulunduğu birçok terör eylemini gerçekleştirmeleri gösterildi.

Terör örgütünün, tutuklu ya da hükümlü mensuplarına destek vermek amacıyla açlık grevi eylemleri yaptığı belirtilen raporda, örgüt mensuplarının bu eylemlere örgütün sözde üst yönetimince zorlandığı, açlık grevlerinin daha sonra süresiz açlık grevi ve ölüm orucuna dönüs¸türülebildiği bildirildi.

Ölüm oruçları

Raporda, güvenlik güçlerinin operasyonları sonucu kırsal alanda eylem gerçekles¸tirme gücünü yitiren, silahlı propaganda eylemi gerçekles¸tirme imkanı da büyük ölçüde azalan örgütün, açlık grevi ve ölüm orucu gibi eylemlerle varlık alanını korumayı, bünyesindeki az sayıda militanla varlıgˆını sürdürmeye çalıs¸tığı kaydedildi.

Ölüm orucunun, insan hayatını her zamanki gibi hiçe sayması dıs¸ında bir s¸ey olmadığına vurgu yapılan raporda, ölen militanlarını "devrim s¸ehidi" olarak niteleyen DHKP/C'nin, şehitlik kavramına sarılarak eylemlerine kutsallık atfettigˆi ifade edildi.

Raporda, ölüm orucu eylemlerine ilişkin kısır döngü şöyle özetlendi:

"DHKP/C gibi örgütlerde, örgütün amaç ve hedefleri ugˆruna ölenlerin sayısı arttıkça örgüt militanlarının birbirine olan bagˆının arttıgˆına inanılmaktadır. Zira artık örgütün amaç ve hedefleri ugˆruna yas¸amını kaybedenler vardır ve bir insanın yas¸amını kaybetmesine sebep olan hedef ve amaç tartıs¸ma konusu dahi yapılamaz. I·s¸te bu nedenle DHKP/C terör örgütü için ölümler, örgüt var oldugˆu sürece sürmek zorundadır."

Hayata Dönüş Operasyonları

Adalet Bakanlıgˆınca 2000'in sonlarında cezaevlerinde "F tipi" olarak bilinen tek kis¸ilik veya 3 kis¸ilik odalardan olus¸an sistemin hayata geçirilmek istendiği kaydedilen raporda, cezaevlerindeki hakimiyetlerini kaybetmek istemeyen terör örgütlerinin, "F tipi" cezaevlerine geçilmesini engellemek ve kamuoyu olus¸turmak amacıyla ülke genelinde 48 cezaevinde ölüm orucu ve açlık grevi eylemine bas¸lattığı anımsatıldı.

Raporda, "F tipi" cezaevlerine kars¸ı gerçekles¸tirilen eylemleri sona erdirmek, ölüm orucundakileri terör örgütlerinin baskısından kurtarmak ve tedavilerini yaptırmak amacıyla 19 Aralık 2000'de 20 cezaevine yapılan müdahale sonucu ölüm orucundaki 206, açlık grevindeki 775 mahkumun kurtarıldığı aktarıldı.

DHKP/C'nin, bu operasyonları kendi propagandası için bir araç olarak kullanmak istediğine işaret edilen raporda, örgütün, cezaevlerindeki mensuplarına operasyonlar sırasında yangın çıkarma, s¸iddete bas¸vurma ve "feda eylemi" adı altında kendini yakma talimatı verdiği bildirildi.

Terör örgütü, daha önce 1984, 1996 ve 2000-2007 tarihlerinde ölüm orucu eylemleri gerçekles¸tirdiği hatırlatılan raporda, terör örgütü mensuplarından Aytaç Ünsal'ın 3 Nisan 2020, Ebru Timtik'in 5 Nisan 2020, Didem Akman'ın 19 Şubat 2020 ve Özgür Karakaya'nın 19 Şubat 2020 tarihi itibarıyla tutuklu bulundukları cezaevlerinde ölüm orucunda olduğu bilgisi paylaşıldı.

Ölüm orucundakilere ilk destek diğer terör örgütlerinden geliyor

Örgütün, sosyal medyada ölüm oruçlarıyla ilgili ajitasyon ya da provokasyon içerikli paylas¸ımlarla kamuoyunun her kesiminden destek sagˆlamaya çalıştığına işaret edilen raporda, şu bilgiler dile getirildi:

"Terör örgütünün bu yöndeki giris¸imlerine ise kendi tabanı dıs¸ındaki ilk destekler yine digˆer terör örgütlerinden gelmis¸tir. Ölüm orucu üzerinden meydana getirilen magˆduriyet söylemi ve bunun üzerinden kazanç devs¸irme güdüsü, terör, açlık grevi ve ölüm orucunu bir yöntem olarak benimseyen PKK/KCK terör örgütü ve müzahir yapıları ile FETÖ'yü destek olma konusunda harekete geçirmis¸tir."

Raporda, DHKP/C'nin, ölüm orucundakilerin sagˆlık durumunu iyiles¸tirmeye dönük her giris¸imi, propagandası önünde engel kabul ettiğinden, yurt içi ve dıs¸ındaki yapılarınca sagˆlık çalıs¸anlarına yönelik internet ve sosyal medya platformlarında propaganda ve tehdit içerikli paylas¸ımlar yaptırdığı ve doktorları hedef gösterdiği vurgulandı.

Kaynak: AA

Son Dakika Güncel DHKP/C'nin 'terör için' kültür-sanat döngüsü İçişleri Bakanlığı raporunda - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement