Fetö'nün Darbe Girişimine İlişkin Soruşturma - Son Dakika
Güncel

Fetö'nün Darbe Girişimine İlişkin Soruşturma

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişiminin ardından tutuklanan emir subayı Yarbay Levent Türkkan, sulh ceza hakimliğindeki sorgusunda, eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Necdet Özel'in emir subay yardımcısı olduktan sonra "Adil abi" olarak bahsettiği kişinin kendisine dinleme cihazı verdiğini, kendisinin de dört yıl süreyle her sabah cihazı makam odasına koyduğunu, akşam da aldığını belirtti.

30.09.2016 15:42
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişiminin ardından tutuklanan emir subayı Yarbay Levent Türkkan, sulh ceza hakimliğindeki sorgusunda, eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Necdet Özel'in emir subay yardımcısı olduktan sonra "Adil abi" olarak bahsettiği kişinin kendisine dinleme cihazı verdiğini, kendisinin de dört yıl süreyle her sabah cihazı makam odasına koyduğunu, akşam da aldığını belirtti.

Tutuklama kararı veren hakimlikteki 20 Temmuz 2016 tarihli sorgusuna ilişkin tutanağa göre Türkkan, vücudunda yara ve yanıklar bulunduğunu, eziyet görmediğini, gözaltına alınırken yere yatırıldığında asfaltın sıcak olması nedeniyle yanıklar oluştuğunu söyledi.

"Hayatında ilk defa hür iradesiyle konuştuğunu" ifade eden Türkkan, ortaokul birinci sınıftayken "bir örgütün" üyesi olduğunu fark bile etmediğini kaydetti.

Annesinin ve babasının köylü olduğunu aktaran Türkkan, şöyle devam etti:

"Gariban ama akıllı bir çocuktum, zeki bir çocuktum ve o yaşlarda kanıma girildiğinin farkında değildim. Dinimi öğrendim, bana sahip çıkıldı. Güzel şeyler yaptım. Hayatım bu noktaya kadar böyle geçti. O insanların kötü olabileceğini hiçbir zaman düşünmedim, hiçbir zaman sorgulamadım. İnsanlar şu anda uzaktan konuşabiliyorlar, 'Ya niye böyle oldu, niye şöyle oldu'. Allah'a yatıp kalkıp dua etsinler ki annelerinin, babalarının yanında büyümüşlerdir ve anneleri, babaları onlara sahip çıkmışlardır. Ben o kişilerin yerinde, o kişiler de benim yerimde olabilirlerdi. Vatan haini değilim. Ben Osmanlı'nın kökünün köküyüm, Müslüman'ım, Türk'üm. Bundan da hiçbir zaman pişmanlık duymadım. Hep bu duygularla yaşadım ve bu hadde gelene kadar da hep bana vatan, Allah dendiği için yaptım, gözümü kırpmadan yaptım. O işleri nasıl gözümü kırpmadan yaptıysam, şimdi bu işi de gözümü kırpmadan yapıyorum."

Türkkan, ortaokul birinci sınıftayken "bu gruba" girdiğini, bunun kendi isteği olmadığını ifade ederek, gelip kendini kandırdıklarını, ders çalıştırdıklarını, kendisinin de o zamanlar bundan şikayetçi olmadığını kaydetti.

"Her şey güzeldi, söyledikleri hiçbir şey kötü değildi. Namaz kılıyorlardı, oruç tutuyorlardı, teheccüd kılıyorlardı. 'Hayır ya, bu böyle olmaz' dediğim hiçbir şey olmadı. Her şey o kadar güzel ki tam bana hitap ediyordu. Yani dinimi yaşıyordum" ifadelerini kullanan Türkkan, "bir örgütün içinde olduğunu, o geceye (15 Temmuz) kadar hiç düşünmediğini" bildirdi.

Darbe teşebbüsü gecesi kimseyi öldürmediğini, tek mermi sıkmadığını belirten Türkkan, "Rabbim buna müsaade etmedi. Çünkü o kafayla o esnada onları düşünemeyebilirsiniz. O pilotlara ben 'Kötü yaptılar' diyemiyorum. Çünkü o pilot, o esnada kendi birey kafasıyla hareket etmiyor. Bunu anlayın lütfen" dedi.

-"Bu IŞİD kafası bitmek zorunda"

Darbe girişimi gecesi planlama safhasında kendisinin olmadığını söyleyen Türkkan, kendilerinin "abi" dedikleri kişilerin bile "Sen şunu yapacaksın" demediğini, o kadar gizli yürütüldüğünü kaydetti.

Örgütün adını "FETÖ, paralel terör örgütü" olarak veren Türkkan, "hiçbir insan evladının kendi askerine, vatandaşına, polisine mermi sıkmayacağını, bunun, IŞİD'den farkı olmadığını, bunun, dini sermayesi olan bir terör örgütü" olduğunu söyledi.

Türkkan, "Bu örgüte girdiğiniz zaman onu algılayamıyorsunuz. O girdabın içerisinde kendinizi tamamen unutuyorsunuz ve hiçbir şeyi sorgulamıyorsunuz" şeklinde konuştu.

Bir musibetin, bin nasihatten iyi olduğunu, bu musibetin yaşanması gerektiğini ifade eden Türkkan, "Yaşanması gerekiyordu belki ve yaşandı. Çünkü başka türlü bu Türkiye Cumhuriyeti devleti bu şerefsiz FETÖ paralel terör örgütünden kurtulamazdı. Bu ayyuka çıkamazdı. Başka türlü temizlenemezdi. İnsanlar bunu göremezdi. Bu sadece silahlı kuvvetlerde değil, emniyette, yargıda, eğitimde, sağlıkta, orada, burada, her tarafta kümelenmişler. Esnafından, şuradan, buradan katlayarak, büyümeye devam eden bir örgüt. Bu olay yaşanmasaydı, ülkemiz daha bundan çok çekerdi. Şimdi bitti mi, onu bilemem ama en azından herkes artık her şeyin ne olduğunu gördü ve biteceğine inancım tamamen güçlendi. Artık bunun ötesi yok. Bu IŞİD kafası bitmez zorundadır" ifadesini kullandı.

"Askeri okul sınavı sorularını verdiler"

Ortaokulda Bursa Cumhuriyet Lisesi pansiyonunda kaldığını anlatan Türkkan, o dönemde gelen "abiler" ile maç yaptıklarını, onların kendilerini ders çalıştırdığını ve yemeğe götürdüklerini ifade etti. Ortaokulun ardından askeri liseye gitmek istediğini bildiren Türkkan, "Şu anda anlıyorum ki onların ekmeğine yağ sürülmüş. Beni subay yapmak için özel ders vermeye çalıştılar. Orta üçte benimle çok ilgilendiler" dedi.

"Teheccüd diye kaldırıp soruları verdiler"

Her bir "abi"ye 2-3 kişi düştüğünü, dersleri bu kişilerin evlerinde verdiklerini aktaran Türkkan, şu bilgileri verdi:

"Sınava girmeden önceki son gece saat 02.00'de 'Teheccüde kalkıyoruz' diye kaldırdılar ve o gece soruları bana verdiler. Atıyorum, 100 soru varsa 80-85 soru, 'Hepsini sen yaparsın ama yine de bu sorulara bak, şıkları ezberle' dediler 1989'da. Ben de bunlara baktım, hepsini ezberledim. Zaten kendime güveniyordum. Ertesi gün sınava girdim. Zaten soruları almışım. Aynı, bire bir çıktı. Sorular, abilerin evinde kalırken verildi. Abinin adını soyadını bilmiyorum, sadece kod adını biliyorum, o zamanki kod adı Serdar'dı, veteriner fakültesinde okuyordu."

Türkkan, askeri lisede de ayda ya da iki ayda bir "Serdar" kod adlı kişiyle görüştüğünü, bunu askeri liseden kimsenin bilmediğini, son iki yılda da yine veteriner fakültesinde okuyan "Musa" kod adlı kişinin kendisiyle ilgilenmeye başladığını anlattı.

Askeri liseden sonra devam ettiği Harp Okulunda da bu kişiyle görüşmeyi sürdürdüğünü bildiren Türkkan, bu kişinin kendisine, "namazlarını aksatma, şunu yapma, bunu yapma, dikkat et" türü şeyler söylediğini ancak okulda görüşebileceği birilerinden bahsetmediğini ifade etti.

Harp Okulundan sonra Tuzla Piyade Okulunda ise adını hatırlamadığı sivil bir kişinin kendisiyle ilgilendiğini belirten Türkkan, askeriyedeki herkesin, bir sivil "abi"ye bağlı olduğunu söyledi.

Okulun ardından görev yaptığı Trabzon'da, Rize'den gelen bir "abi" ile ayda ya da iki ayda bir görüştüğünü aktaran Türkkan, görüşme taleplerinin hep "abi"lerden geldiğini bildirdi. Görüşmelerde dini sohbetler yapıldığını, Fetullah Gülen'in kitaplarının okunduğunu ifade eden Türkkan, buralarda Gülen'den "hocaefendi" olarak bahsedildiğini, "Mehdi" diyen "abi"lerin de olduğunu anlattı.

Daha sonra görev yaptığı yerlerden KKTC ve Uzunköprü'de de "abi"lerin olduğunu ancak 6 aylığına görev yaptığı Kosova'da olmadığını bildiren Türkkan, örgüte düzenli "himmet" ödediğini belirtti.

Bildiği kadarıyla maaşın yüzde 10'unun "himmet" olarak verildiğini anlatan Türkkan, bu alınırken, "Allah rızası için bir sürü yerlere okul açılıyor, şu, bu..." denildiğini, 3-4 ay ödemeyince "himmet"in öneminden bahsedilmeye başlandığını, "Hz. Ömer malının yarısını bağışladı" gibi örnekler verilerek, tekrar "himmet" alındığını kaydetti.

"Orada paralelci olmayan Allah'ın kulu yoktur"

Örgütün poliste daha rahat olduğunu, örgüt üyesi 9-10 polisin kendi odalarında konuşabildiklerini ancak askeriyede grupların maksimum 2 kişilik olduğunu, bu kişilerin birbirini, bir de "abi"nin bu kişileri bildiğini aktaran Türkkan, askeriyede 3 kişinin asla bir araya gelmediğini ifade etti.

Bu 2 kişinin mutlaka aynı devre olduğunu, aralarında bir yıllık ast-üst ilişkisi bile olmayacağını dile getiren Türkkan, "Demek ki bugünlere hazırlamışlar. Bunun başka bir Türkçesi yok. İlmek işler gibi işlemişler" dedi.

Türkkan, sonraki görev yeri Kızıltepe'de de aynı ödeme ve görüşmelerin devam ettiğini, ardından 2010'da Ankara'ya, Genelkurmay Başkanlığı Destek Kıtaları Hizmet Taburuna geldiğini ifade ederek, "Şu andaki algıma göre söylüyorum, mesela Genelkurmayın tayin dairesi vardır. Genelkurmaydaki bütün subay, astsubay, uzman tayinleri oradan yapılır. Tayin dairedeki astsubayından, subayından, generaline kadar, orada paralelci olmayan bir Allah'ın kulu yoktur" iddiasında bulundu.

Ankara'daki "abi"nin adının "Recai" olduğunu ve Türk Telekom'da çalıştığını bildiğini aktaran Türkkan, bir sonraki "abi"yi Emniyette teşhis ettiğini, evini gösterdiğini anlattı.

Türkkan, atandığı yerde kantin başkanıyken, şu anda emekli olan o dönemde Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Necdet Özel'in emir subayı "Şevket Albay" ve 2. Başkanın emir subayı "Alpay Albay"ın kendisini beğendiklerini belirtti. Bu kişilerin "paralelci olmadıklarına emin olduğunu" söyleyen Türkkan, "Bu paralel terör örgütünün beni oraya aldırdığına inanmıyorum. Çünkü teklif Şevket Albay'dan geldi. 'Bak kardeşim, temiz çocuksun, iyi çocuksun, çalışkan çocuksun, benim yardımcım olur musun?' dedi" bilgisini verdi.

Bunu "Recai" kod adlı "abi"ye aktardığını, onun ise "kabul et" dediğini ifade eden Türkkan, 2011'de, emekli Orgeneral Özel'in yanında, "Şevket Albay"ın yardımcısı' olarak, çalışmaya başladığını bildirdi.

Türkkan, "3-4 ay çalıştık. Daha fazla da olabilir. Ondan sonra abiler bana komutanımızı dinlememiz gerektiğini, ki orada dönen olayları bilip, ona göre reaksiyon göstermemiz gerektiğini söylediler ve bir tane böcek cihazı verdiler" dedi.

O dönemde artık "üst birim abileri" de tanımaya başladığını bildiren Türkkan, "Recai"nin kendisini, "Selahattin" adlı "abi" ile tanıştırdığını, onun bir üst birim "abisi"nin ise "Adil" olduğunu ifade etti.

Dinleme cihazını "Adil abi" olarak bahsettiği kişinin verdiğini, komutan gelmeden her sabah cihazı koyduğunu, akşamları aldığını, bunu 4 yıl sürdürdüğünü aktaran Türkkan, pili değiştirildiği sürece cihazın 3-4 defa kullanılabildiğini, sinyal vermediğini, ortamı kaydettiğini anlattı.

Türkkan, 2015'te "Şevket Albay"ın emekli olduğunu, kendisinin Özel'in emir subaylığına başladığını, artık komutanla aynı anda gelip gittiği için dinleme cihazı koymadığını dile getirdi.

Türkkan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Akar zamanında dinleme cihazı koymadığını ancak birilerinin bunu yaptığını bildiğini belirterek, "Sonradan öğrendim, diğer iki tane bizim emir astsubayları başçavuş yapmış" dedi.

Mehmet Akkurt, Gökhan Eski ve 2. Başkanın emir subayı yardımcısı ile Genelkurmay Başkanı emir astsubayları Şener Başçavuş ve Serhat Başçavuşun da "bu işlere bulaştığını" savunan Türkkan, cihazdaki kayıtları kendisinin hiç dinlemediğini söyledi.

"Genelkurmay Başkanı seviyesinde"

"Adil abi" dediği kişinin Genelkurmay Başkanı seviyesinde olduğunu, örgütten herkesle görüşmediğini ancak kendisiyle görüştüğünü ifade eden Türkkan, "Genelkurmay Başkanlığına etki etmeye yönelik veya isim tavsiyesi, 'Şuna referans olma' falan gibi, abilerinden isim filan geldi mi?" sorusuna, şu yanıtı verdi:

"(İkinci Başkan Yaşar Güler, 2. Ordu Komutanı olsun. Hani sana öyle bir görüş sorulursa, sonuçta oradasın, bunu söylersin. Erdal Öztürk de 2. Başkan olsun) diye deklare ediyorlardı. Çünkü bu olaylar olmasaydı Yaşar Güler Paşa'nın Jandarma Genel Komutanı olması bekleniyordu. Çünkü Galip Mendi Paşa emekli olacaktı. Ama buradan uzaklaştırma adına, hani '2. Ordu Komutanlığını tavsiye et, hem daha iyi yapar, şu bu dersin, o da buradan gitmiş olur'. Erdal Öztürk Paşa için de 'İyi bir paşa, vatanını, milletini seven, güzel insan. O da 2. Başkan olsun ki devlet için daha iyi işler yapsın diye, onu da 2. Başkanlığa tavsiye et' diyorlardı."

(Sürecek)

Kaynak: AA

Son Dakika Güncel Fetö'nün Darbe Girişimine İlişkin Soruşturma - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement