Hrant Dink cinayetine ilişkin davada esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmalar alınıyor - Son Dakika
Güncel

Hrant Dink cinayetine ilişkin davada esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmalar alınıyor

Hrant Dink cinayetine ilişkin davada esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmalar alınıyor

Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) elebaşı Fetullah Gülen, eski savcı Zekeriya Öz, gazeteciler, jandarma ve eski emniyet görevlilerinin de aralarında bulunduğu 4'ü tutuklu, 13'ü firari 76 sanığın yargılandığı davada,...

23.12.2020 14:43  Güncelleme: 17:29
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) elebaşı Fetullah Gülen, eski savcı Zekeriya Öz, gazeteciler, jandarma ve eski emniyet görevlilerinin de aralarında bulunduğu 4'ü tutuklu, 13'ü firari 76 sanığın yargılandığı davada, esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmalar alınıyor.

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya, tutuklu sanıklar Ramazan Akyürek ve Muharrem Demirkale Silivri Ceza İnfaz Kurumu'ndan, başka suçtan tutuklu Yavuz Karakaya ise bulunduğu cezaevinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlandı.

Tutuksuz sanıklardan dönemin İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler ve eski jandarma görevlisi Ahmet Faruk Aydoğdu'nun da hazır bulunduğu duruşmada, müdahil Dink ailesini, avukatları temsil etti.

Duruşmada sanık Ahmet İlhan Güler, mütalaaya karşı hazırladığı savunmasını okudu.

"Müfettiş raporları FETÖ amacı doğrultusunda hazırlandı"

Davanın sanıklarından eski mülkiye müfettişleri Şükrü Yıldız ve Mehmet Ali Özkılıç'ın kendisi hakkında soruşturma izni almasına yönelik kararın, başvurduğu bölge idare mahkemesi tarafından iki defa usulden bozulduğunu hatırlatan Güler, raporda imzası olan bilirkişiler Yunus Yazar'ın bu dosyanın firari sanığı olduğuna, Lokman Kırtıl'ın ise FETÖ'den ceza aldığına dikkati çekti.

İdari mahkemece verilen bozma kararının ardından dosyaya yeni bilirkişiler atandığı ve skandal derecesinde hataların ortaya çıkartıldığını aktaran Güler, raporlardaki tespitlerin Şükrü Yıldız tarafından ön inceleme raporlarında kullanılmadığını ve daha önceki müfettiş raporlarının FETÖ'nün amacı doğrultusunda hazırlandığını öne sürdü.

Davanın sanığı olan müfettişlerin son raporu boşa çıkartmak istediklerini ve Başbakanlık Teftiş Kurulu'nun raporundaki hiçbir talebi yerine getirmeyerek soruşturmadaki gibi eksik uyguladıklarını anlatan Güler, Devlet Denetleme Kurulu'nun da inceleme yaptığını, müfettiş Mehmet Ali Özkılınç'ın bu kurumun dosyasına da 5. kişi olarak dahil olduğunu ve yine aynı şekilde soruşturmayı manipüle etmeye çalıştığını söyledi.

"FETÖ beni operasyonlarda engel olarak gördü"

"FETÖ, basını, görevlileri ve müfettişleriyle konuyu aleyhime döndürmeye çalışmış, ciddi gayret göstermiştir." diyen Güler, FETÖ'nün kendisini, Ergenekon ve Balyoz gibi operasyonların önünde engel olarak görerek görevinden uzaklaştırmak istediğini, dönemin İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek'in kışın ortasında tayinini Muğla'ya çıkartmaya çalıştığını ve o dönem emniyet müdürü olan Celallettin Cerrah ile İstanbul Valisi Muammer Güler'in kendisi hakkında olumlu kanaat bildirdiklerini kaydetti.

Hakkındaki soruşturmaların FETÖ aklıyla dizayn edildiğini öne süren Güler, şöyle devam etti:

"Dosyaya bu çerçeveden bakılmalı. Savcılık savunmalarımı incelemiş, dikkate almış, hakkımda beraat kararı verilmesini istemiştir. Dink'in öldürülmesi suçunun işlenmesi için resmi belgelerin yok edildiği savcılık mütalaasıyla sabittir. Suçun işlenmesi için gerekli ortamı hazırlayan failler tespit edilmiştir. Savcılık mütalaasında, faillerin olayı kurguladıkları, gerçekleşmesi için itina gösterdikleri, bilgi sakladıkları, diğer yandan başında bulunduğum makamı sorumlu gösterdikleri belirtilmiştir. Tespitlere göre örgüt elemanlarına suçlama yöneltilmektedir. Görevi ihmal suretiyle suçlanmam, doğru olmaz. Suç örgütünün özellikle koruma istememesi ve İstanbul istihbarat şubeyi hedefe koyma niyeti, açıklama ve beyanlarla ortaya çıkmıştır."

Ahmet İlhan Güler, örgüt mensubu dışındakilere bu suçun atfedilemeyeceğini dile getirerek, "Dava konusu yazı sadece bilgi istemeye ilişkin biz yazı olarak hazırlanmıştır. Yanlış anlamaya müsait boyutu örgüt mensuplarınca ön plana çıkarılmaya çalışılmıştır. Örgüt mensubu müfettişler bu tespiti yapmaya çalışmışlardır. Tamamen olayın gerçekleşmesinden sonra bu yazı örgüt mensupları tarafından istismar edilmiştir. Görev ihmali söylenemez. Söylenirse örgütün amacı halen gerçekleşiyor demektir." ifadelerini kullandı.

İstihbarat şubesinin koruma istemesi durumunda bilgi ve yardımcı elemanların tehlikeye atılacağını belirten Güler, şöyle konuştu:

"Sorumluluk Trabzon şubesine aittir. 8 Şubat 2002 tarihli hedef şahıs tamimi, konuyla doğrudan ilgili yazılı düzenlemedir. Trabzon şube müdürlüğünce tespit varsa, koruma tedbirlerinin alınması bakımından il istihbarat birimlerinin kendi görevleri tamimde düzenlenmiştir. Düzenleme sebebi, hedef şahıslarla ilgili elde edilen bilgilerin hiçbir işlem yapılmayarak istihbarata bildirilmesi, İstihbarat Daire Başkanlığı'nın (İDB) koordinesiyle önlem alınmasıdır. İstihbarat üreten ve yürüten Trabzon'a ait koruma talebinin, İstanbul istihbarat değil İDB koordinesinde yürütülmesi gerekmektedir. Koruma gerektiği tamimde açıkça düzenlenmiştir. Trabzon'un yazısının anlamı değerlendirildiğinde, bu yazının koruma yönetmeliğinin 11. maddesi uyarınca koruma talebi içerdiği şekilde değerlendirilmesi yasal mevzuata aykırıdır. Bu yazıdan Yasin Hayal'le ilgili, tahkikat beklentisi olduğu anlaşılmaktadır."

"Koruma istemekle görevli değildim"

Şube müdürü olarak paraf attığı yazıda belirtilen hususlarla ilgili personel tarafından tüm araştırmanın yapıldığını ve Meclis komisyonunda ifade veren dönemin yetkilileri Hanefi Avcı, Sabri Uzun gibi isimlerin, "bu tür yazışmaların çok sık yapıldığı" bilgisini verdiklerini aktaran Güler, tutuklu sanık Ali Fuat Yılmazer'in dahi soruşturma başında bu ifadeleri kullandığını, yazıyla ilgili usul ve yöntemde herhangi bir şüphe olmadığını savundu.

Güler, koruma görevini başlatacak birimin istihbarat şube olmadığını ifade ederek, kendisinin koruma istemekle görevli olmadığını, istihbarat biriminin kendisine sorulduğunda görüş bildirdiğini, bir bilgiye ulaşıldığında aleni tehdidin ilgili yerlere aktarıldığını kaydetti.

"Görev ve işlemler haricinde koruma istemesi hata olurdu"

Hrant Dink'le ilgili tepkisel eylem gerçekleşebileceğinin değerlendirildiğini, yapılan eylemleri yetkili makamlara ayrıca bildirmemek gibi bir suçlama olamayacağını belirten Güler, "Veri olsa bildirme söz konusu olabilirdi. Dink'in öldürülmesinde İstanbul istihbarat şubesinin bir ihmali yoktur. İşlemler, yapılan diğer görevler haricinde koruma istenmesi görev hatası olurdu. Diğer görevler yapıldı. Buna benzer bir olay da vaki değildir, buna benzer bir karar verildiği de görülmemiştir." dedi.

FETÖ örgütünün bilgi ve belgeleri gizlediğini, olayın gerçekleşmesinden sonraki kusur arayışında İstanbul istihbaratın kusuru varmış gibi ortam oluşturduğunu ve kullandığını öne süren Güler, savunmasını şu sözlerle bitirdi:

"Savcılığın tespitleri bu durumu ortayı çıkarmaktadır. Bu suç örgütünün mağdurları arasında olduğum için, tek tek suçlanmışken görevi ihmalle suçlanmış olmam çelişki oluşturur ve onur kırıcıdır. 40 yıldır görev yapan bir insanım. Değerli bir insanın cinayetine yönelik 'ihmal' ile suçlanmam, benim gibi ülkesine bağlı bir insanın onurunu kıracağını düşünüyorum. Mütalaa doğrultusunda heyetçe beraatime karar verilmesini istiyorum. 'Görevi ihmal' suçundan da beraatime karar verilsin."

Diğer sanık savunmaları

Duruşmada savunma yapan Ahmet Faruk Aydoğdu da beraatine karar verilmesini talep etti.

SEGBİS ile bağlanan sanıklar ve avukatları da esas hakkındaki mütalaaya karşı savunma yaptı.

Sanıklardan Ahmet Çetiner, Ogün Samast'ın fotoğrafının çekilmesi, bayrak açılması ve kameraya alınmasının bilgisi dışında gerçekleştiğini, Ogün Samart'ın doktor raporu için girdiği çay ocağının çok kalabalık olduğunu, Samast'ı götürürken fotoğrafının, "işlem için lazım" denilerek çekildiğini, o sırada bayrak olmadığını ve bununla ilgili kimseye talimat da vermediğini söyledi.

Beyanı sorulan sanık Birol Ustaoğlu, Samsun Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2007'de hakkında takipsizlik kararı verdiğini hatırlatarak, "Önceki savunmalarımı aynen tekrar ediyorum. Tahliye kararımın gerekçesinde suçsuz olduğum ortaya çıkmıştır. Beraatimi istiyorum." dedi.

Ustaoğlu'nun avukatı ise müvekkilinin öncelikle beraatine, olmazsa davanın zamanaşımından düşmesine karar verilmesini istedi.

Sanık Tevfik Cantürk, Hrant Dink'in adını öldürüldükten sonra basından duyduğunu ifade ederek, "Halen polis memuruyum. Üzerimde leke kalsın istemiyorum. FETÖ ile hiçbir ilişkim yoktur. Beraatime karar verilsin." diye konuştu.

Söz alan diğer sanık ve sanık avukatları da beraat talebinde bulundu.

Duruşmayı sonlandıracağını belirten mahkeme heyeti başkanı, duruşmada savunma alınacak sanıkların listesini isteyen Ramazan Akyürek'e, "Tutuklu sanıklar olarak sizi en son dinleyeceğiz." dedi.

Müdahil avukatı Hakan Bakırcıoğlu'na da tüm sanıklardan sonra beyanı için söz verileceği hatırlatıldı.

Ara karar

Ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, sanıklardan Hamdi Egbatan, Hamza Celepoğlu, Mehmet Ayhan, Mehmet Uçar, Mehmet Ali Özkılıç, Metin Balkan, Metin Yıldız ve Muhittin Zenit'in 11 Ocak 2021'de, sanıklar Okan Şimşek, Onur Karakaya, Osman Gülbel, Özkan Mumcu, Reşat Altay, Sabri Uzun ve Şükrü Yıldız'ın da 15 Ocak 2021'deki duruşmalarda dinlenilmesine hükmetti.

Sanıklardan Ahmet Faruk Aydoğdu'nun avukatının, ardışık arama kaydında akrabalık bağı sebebiyle ismi belirtilen bir kişinin tanık olarak dinlenilmesi talebini kabul eden ve bu kişinin 15 Ocak 2021 tarihli duruşmada dinlenilmesini kararlaştıran heyet, duruşmayı yarına erteledi.

Kaynak: AA

Son Dakika Güncel Hrant Dink cinayetine ilişkin davada esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmalar alınıyor - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement