Kamu Başdenetçisi Malkoç: AB, Yunanistan'ın suçuna ortak olmamalı

KAMU Başdenetçisi Şeref Malkoç, Avrupa Birliği'nin (AB) sığınmacılara sert müdahale eden Yunanistan'a karşı harekete geçmesi gerektiğini belirtti. Malkoç, "AB yetkilileri ve ülkeleri seslerini mutlaka çıkarmalı. Avrupa'nın değerlerinin AB kapılarında nasıl ayaklar altına alındığını görmeli ve Yunanistan'ı durdurmalı hatta Yunanistan'ın suçuna ortak olmamalıdır" dedi.

Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç ve Kamu Denetçiliği Kurumu (KDK) heyeti, 3 Mart Salı günü Edirne'ye giderek, sınır kapılarında ve sınır köylerinde Yunanistan güvenlik güçleri tarafından kötü muamele gören sığınmacıların durumlarını yerinde inceleyip, rapor hazırladı. Malkoç, 'Sığınmacılara İnsanlık Dışı Müdahale Raporu'nu düzenlediği basın toplantısıyla açıkladı. Malkoç, 7 yıldan bu yana faaliyet gösteren KDK'nın aynı zamanda insan hakları kurumu olduğunu bildirdi. Göçmenlerin yer değiştirme ve istedikleri yere gitme hakkının uluslararası hukuk ve sözleşmelerden doğduğunu belirten Malkoç, Türkiye'nin 27 Şubat'ta AB'ye gitmek isteyen göçmenlere engel olmayacağını duyurmasıyla on binlercesinin Edirne'de Yunanistan sınırında toplandığını özellikle Pazarkule Sınır Kapısı'nda yoğunluk yaşandığını hatırlattı.

'RAPORUMUZU BÜTÜN OMBUDSMANLARA GÖNDERECEĞİZ'Kapıları kapatan Yunan yetkililerin sınıra yığdığı on binlerce polisle göçmenlere müdahale ederek, şiddet uyguladığını anlatan Malkoç, "Başta Birleşmiş Milletler olmak üzere dünyadaki bütün ombudsmanlar, insan hakları savunucuları, AB ve AB'deki insan hakları ile ilgili parlamenterlere bu raporlarımızı göndereceğiz. Yunanistan yönetimi, göçmenlere karşı uluslararası hukuka aykırı davranmakta, uluslararası hukuku açıkça çiğnemektedir. Göçmenlere kadın çocuk ayrımı yapmaksızın gaz bombası, ses bombası atmakta, plastik mermi ve gerçek mermi kullanmaktadır. Ölü sayısı 4'e çıkmış, yüzlerce de yaralı bulunmaktadır. Kadınlara ve çocuklara karşı yapılan muamele, kullanılan aşırı güç hepimizin yüreğini parçalamaktadır. Sınırı geçen göçmenlerin paraları alınmakta, elbiseleri üzerinden çıkarılmakta, cep telefonları ve eşyaları maalesef gasp edilmektedir. Onların elbiselerini alarak iç çamaşırlarıyla onları soğukta hastalığa ve ölüme terk etmekteler. Bu mazlum insanlar 21'inci yüzyılda AB kapılarında insan onuruna yakışmayan muamelelere muhatap olmaktalar" dedi.'AB SORUMLULUK ALMAZSA DAHA VAHİM OLAYLARLA KARŞILAŞIR'Yunan yetkililerin bu eylemlerinin hukuksuz olduğunu BM ve uluslararası bütün insan hakları örgütlerinin tescil ettiğini belirten Malkoç, "BM yetkililerinin Yunanistan yetkililerini kınamaları, ikaz etmeleri, uyarmaları ve hatta durdurmaları gerekiyor, insanlık bunu gerektirir. Tüm insan hakları kuruluşları ve yetkilileri Yunanistan tarafından mağdur edilen bu insanları gelip görmeli ve bunlarla ilgili raporlarını tutup bütün dünyaya daha güçlü bir şekilde bunların seslerini duyurmalı. AB yetkilileri ve AB ülkeleri seslerini mutlaka çıkarmalı, Avrupa'nın değerlerinin AB kapılarında nasıl ayaklar altına alındığını görmeli ve Yunanistan'ı durdurmalı, hatta Yunanistan'ın suçuna ortak olmamalıdır. Bu bütün insanlığın görevidir, ama özellikle AB ülkelerinin ve yöneticilerinin bunlara daha çok dikkat etmesi gerekir" diye konuştu.Pazarkule'deki göçmenlerin 'İdlib'den Berlin'e ve Brüksel'e' şeklinde slogan attığına değinen Malkoç, "Yani mesele uzaktan seyredildiği kadar basit bir mesele değildir. Eğer AB sorumluluğu üzerine almazsa gerekeni yapmazsa ileride daha vahim, sıkıntılı olaylarla karşılaşacaktır. Biz KDK olarak bir insan hakları kurumu olarak tüm insan hakları savunucularını, Ombudsmanları, dünyadaki vicdan sahibi insanları Yunan yetkililerini hukuksuz davranışlarını ve yaptıkları hak ihlallerini durdurmak için çaba sarf etmeye davet ediyoruz" dedi. 'YETER Kİ GÜNDEMİNE ALSINLAR'Kamu Başdenetçisi Malkoç, Türkiye'nin 9 yıldır Suriyeli sığınmacılara insanlık onuru ve haysiyeti için gerekli yardımları yaptığını, sınırda AB ülkelerine gitmek için bekleyen sığınmacıların da ihtiyaçlarını karşıladığını kaydederek, şöyle konuştu: "Umut ediyorum Sayın Cumhurbaşkanı'mızın bugün Brüksel'de yapacağı görüşmeden de iyi, hayırlı bir sonuç çıkar. Yoksa bu 21'inci yüzyılda olan facia, insanlık dramı, Orta Çağ karanlığı günlerindeki vakaları hatırlatan olay insanların hem zihninde hem de vicdanında yer edecektir, iz bırakacaktır. Bu insanlık dramına, ayıbına, önce oradaki işkenceye son vermek gerekir. AB ve dünyanın diğer ülkeleri bunu yapabilecek güçte ve imkana, kabiliyete sahiptir. Yeter ki gündemlerine alsınlar." Malkoç, Pazarkule Sınır Kapısı'nda 5- 6 bin insanın beklediğini belirterek, "Sınırdan asıl geçişler Pazarkule'de değil. Türkiye'nin Edirne'den devam eden Meriç Nehri boyunca 204 kilometrelik bir hattı var. Yani nehir ile ayrılan sınırı var. Bu sınırda onlarca köy var. Bu köylerden insanlar geçmekte. Resmi rakam nedir şu anda bilmiyorum ama 150 bin civarında olduğu söyleniyor. Yani Pazarkule'deki görüntü ve bekleyiş bizi yanıltmamalı" dedi. 'TÜRKİYE'NİN ÜSTESİNDEN GELEBİLECEĞİ BİR SORUN DEĞİL'Başta Edirne Valiliği olmak üzere bütün kamu görevlilerinin gereken tedbirleri aldığını ve titizlikle çalıştığını ayrıca Edirne halkının da göçmenlere destek verdiğini dile getiren Malkoç, sözlerini şöyle tamamladı:

"Ayrıca Moskova'da Sayın Putin ile Sayın Cumhurbaşkanımızın yaptığı görüşme sonucu varılan anlaşmayla en az 3 milyon insanın ölümle karşı karşıya gelmesi veya yurtlarını terk etmesi önlenmiştir. Ama bu geçici bir tedbirdir. Mutlaka bunu çözmek gerekiyor. Bu sadece Türkiye'nin üstesinden gelebileceği bir sorun değildir, bu bütün insanlığın sorunudur. Ahlak, vicdan sahibi bütün yöneticilerin alakadar olması gereken bir sorunudur. Bugünler geride kalır, bu bölge huzura kavuşur ama AB'deki yöneticilerin sicillerine bu kötü olay işlenir. Türkiye'nin de halkın da yapmış olduğu medarıiftihar çalışmalar tarih tarafından kaydedilir. Göçmenleri çok kararlı ve azimli gördük yani bu kadar azimli ve kararlı olan insanlar hedeflerine ulaşır. Tabi temennimiz AB, Yunanistan üzerinden bir anlaşmayla, düzenlemeyle bunları sağlıklı bir şekilde alması veya bu sorunun çözülmesi. Belki önümüzdeki günlerde havalar ısınınca Meriç Nehri'nin debisi de azalınca belki yüz binler geçecektir yani belki 2015 yılındakini de aşacaktır bu sorun. Bu konuda herkesin birbirine yardımcı olması gerekiyor. Biz insan hakları kurumu olarak sadece bu boyutu ile alakadar oluyoruz."