Kılıçdaroğlu: Yolsuzlukta Kimse Erdoğan'ın Eline Su Dökemez - Son Dakika
Güncel

Kılıçdaroğlu: Yolsuzlukta Kimse Erdoğan'ın Eline Su Dökemez

Kılıçdaroğlu: Yolsuzlukta Kimse Erdoğan\'ın Eline Su Dökemez

Başbakan'ın "CHP yolsuzlukta birinci" sözlerine yanıt veren Kılıçdaroğlu, "Yolsuzluk ile ilgili hiç kimse Erdoğan'ın eline su dökemez." dedi.

22.10.2013 13:52  Güncelleme: 17:07
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu grup toplantısında milletvekillerine hitap etti. Başbakan Erdoğan'ın "CHP yolsuzlukta birinci" sözlerine yanıt veren Kılıçdaroğlu, "Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yolsuzluk ile ilgili hiç kimse Recep Tayyip Erdoğan'ın eline su dökemez." dedi.

Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından önemli satır başları:

"MİLLET SENİN POLİTİKALARININ BEDELİNİ ÖDÜYOR"

İki pilotumuz ülkesine döndü... Otur Katar şeyhine dua et. Asıl sorman gereken şu, o pilotlar neden esir alındı? Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı Lübnan sokaklarında özgürce gezebiliyor mu? Gezemiyor... Senin politikaların yüzünden. Suriye sokaklarında gezebiliyor mu, Mısır sokaklarında gezebiliyor mu? Gezemiyor. Senin izlediğin politikalar yüzünden... Önceden geziyordu. Kimin aklına gelirdi iki Türk pilotu kaçırmak.. Senin izlediğin politikanın bedelini ödüyor bu millet. Şimdi de çıkmış şov yapıyor. Türkiye'yi ortadoğu bataklığına ittin. Terör ithal eden bir Türkiye konumuna getirdi. Erdoğan bugün hiçbir Ortadoğu ülkesine gidemez. Yalnız kaldı. Acaba biri bana telefon eder mi diye bekliyor. Ne ağırlığ kaldı ne itibarı kaldı. Türkiye'nin itibarını zedeledin. Senden vazgeçtik. Şimdi CHP ise Türkiye'nin itibarını geri kazanmaya çalışıyor. Biz Mısır'a, Irak'a Suriye'ye bu yüzden gittik.

"HANİ 100 BİN KİŞİ KIRMIZI ÇİZGİNİZDİ"

Terör örgütlerine destek veren bir iktidarın itibarı olabilir mi? Bugün senin meşruiyetin uluslararası alanda tartışılıyor. Sana niye telefon etmiyorlar. İşte bu yüzden. Reyhanlı'da ölen 53 yurttaşımızın sorumlusu bu hükümettir ve Başbakan'dır. Şöyle bir açıklama yapıyorlardı. Suriye'den mülteciler gelecek, 100 bin kişi kırmızı çizgimizdir. Açın dönemin gazetelerini manşetten vermişler. Kaldı mı kırmızı çizgi. 500 bini buldu. Sayıyı kimse bilmiyor. Nerede yaşadıklarını kimse bilmiyor. Böyle bir devlet olabilir mi,? Yol geçen hanına dönem 900 kilometre. Kimin girip çıktığı belli değil. Nasıl bu sınırı kontrol edeceksiniz? Sen o sınırı kontrol edemezsin çünkü sen teröristlerle içli dışlısın. Ne diyor oradaki birisi, benim çocuğumu öldüren mermi Türkiye'den geldi diyor. Evet ne yazık ki doğruyu söylüyor. Recep Tayyip Erdoğan'ın elleri kanlıdır.

"ERDOĞAN YÜRÜTME ORGANININ BAŞIDIR"

Dışarda güven bunalımı yaşıyoruz. Bütün demokratik ülkeler bu iktidarın artık güven vermediğini biliyorlar. İster Amerika, Rusya, Çin, İster Nato ister IMF, hepsi biliyorlar ki, bu hükümet artık güven vermiyor diyorlar. Hukuk zemininde olan bir hükümet değil çünkü. Yandaşları hariç kimse güvenmiyor bu hükümete. İktidardan beslenenler hariç. Bugün yolsuzlukla ilgili CHP'yi dolaylı olarak suçlamış sevgili diktatörümüz. Neymiş CHP yolsuzluk yaparmış. Bak birşeye gerçekten hakkını teslim etmek lazım. Yolsuzluk konusunda Türkiye tarihinde Recep Tayyip Erdoğan'ın eline su dökecek ikinci bir adam yoktur. Eğriye eğri doğruya doğru. Siyasette halkıma yalan söylememeye söz verdim. Demiyor muydu ben yırtık ayakkabı ile siyasete girdim. Şimdi ise dünyanın en zengin başbakanısın. Aldığın maaş bellli, ödediğin vergi belli. Nerden geldi bu para? Nereden yürüttün. Ne diyor? Yürütme organının başıyım diyor. Doğru diyor, Erdoğan yürütme organının başıdır.

"YARGITAYA 160 MİLİTAN YERLEŞTİRİLDİ"

Gittikçe otoriterleşen bir demokrasimiz var. Yazanların, konuşanların üzerine baskı. İş adamının üzerine baskı. Konuşamazsınız diyor. Böyle bir tablo Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yaşanmadı. Sıkıyönetim dönemlerinde sansür vardı, orayı boş bırakırdık diyorlar. Şimdi onun ötesinden geçtik diyorlar, bırakın sansürü, adamı ekmeğinden işinden ediyorlar. Gittikçe otoriterleşiyor. Demokrasiyi ayakta tutan kurumları yok ederseniz otoriter bir yapıyı getirmiş olursunuz. Bu kurumlardan biri yargıdır. Yargı adalet dağıtmıyor. Siyasi otoritenin elinde. Bir davan mı var, avukata gerek yok, git AKP il başkanına, davan istediğin gibi sonuçlansın. Yargıyı bu hale getiren kim? Bu iktidar... Yargıtaya 160 tane militan yerleştiren kim? Bu iktidar... Danıştaya militan yetiştiren de bu iktidardır. Bir yargıç vicdanıyla değil de siyasetin talimatıyla karar verirse ben ona yargıç hakim demem. Adalet mülkün temelidir. Yani devletin temelidir. Adalet soylu bir kavramdır. Milletin vicdanı demektir. Sen milletin vicdanını yaralayan bir karar verirsen artık orada adalet yoktur.

"HAZRETİ MUHAMMED NE GÜZEL SÖYLEMİŞ..."

AYM başkanı yargıtayın kararı ile ilgili görüş beyan ediyor. Nerede kaldı senin tarafsızlığın? Dava önüne gelince karar vereceksin. Şimdiden neden konuşuyorsun. Ben sana nasıl yargıç derim. Vicdanınla karar vereceksin, birilerinin talimatıyla değil. Adalet yoksa ahlak da yoktur. Yolsuzlukların bu kadar artmasının nedeni de bu zaten. Deniz Feneri davasını gördünüz. Kurban, zekat parasını yiyenin sırtı sıvazlandı. Yoksulun hakkını kul hakkını yiyenlerin sırtı sıvazlandı. Çok iyi yapıyorsunuz dendi. Sonra kalkmış bize adaletten bahsediyor. Sen kim adalet kim. Adaleti katlettiniz. Adaletin bir başka özelliği daha var. Bir arada yaşamamızın güvencesidir adalet. Bir arada beraber yaşamamızın güvencesidir. Onu yok edersen kutuplaşma kavga başlar. Mahkemeye gitmek değil birebir intikam başlar. Haksızlığa karşı direniyorsanız, adaletten yanasınızdır. Haksızlığı savunuyorsanız adaletten haberiniz yoktur. Adaleti bu kadar yüceltmek zorundayız biz. Bir tek kişiye yapılan haksızlık bütün topluma yapılmış adaletsizlik gibidir. O nedenle ortak tepki vermemiz lazım. O nedenle Hazreti Muhammed güzel söylemiş.. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır diyor... Fransa'da 1895 Dreyfus diye bir yüzbaşı mahkum oluyor. Ama o ülkenin aydınları bunun peşini bırakmıyor. Emile Zola gibi bir aydın itiraz ediyor. Aradan yıllar geçiyor Dreyfus beraat ediyor. Peki Dreyfus'tan önce adaletsizlik yok muydu? Sadece Dreyfus mu haksızlığa uğradı? Hayır. Peki Dreyfus davasını evrensel bir kural haline getiren neydi? Fransa'nın aydınlarıydı. Başta Emile Zola bu haksızlığa karşı isyan bayrağı attı. Bizde Dreyfus çok, ama Emile Zola yok, sorunumuz budur. Emile Zola Fransa'nın namusunu kurtarmıştır. Nerde bu aydınlar? Ben kalemini kiralayanlar dediğimiz zaman kızıyorlar. Kardeşim haksızlık varsa neden konuşmuyorsun? Sana aydın dedik, itiraz etme hakkın var, konuşma hakkın var. Aydın olmak budur. Emile Zola bir kişi haksızlığa uğradı diye bütün dünyaya ilan ediyorsa, senin ülkende hergün her saat onlarca kişi haksızlığa uğruyor, senin sesin bile çıkmıyor. Aydın demek günah sana... Bizim onlara aydın dememizin nedeni topluma önder olmalarıdır. Ellerinde meşale vardır onların elinde. Bilir ki toplum o aydındır. Bu doğruları adaleti savunur, haksızlıklar karşısında asla durmaz der. Onun için kitleler arkasından gider. Bizde yok böyle bir şey... Haksızlığa uğrayanların eşleri hergün eylem yapmaya çalışıyor. Faili meçhule giden çocukların anneleri haftalardır yıllardır eylem yapıyor. Nerede bu aydınlar?

"ERBAKAN'I ARKASINDAN HANÇERLEDİN"

Biz bir Ortadoğu ülkesi değiliz, 1071'den beri yönümüz batıya dönüktür. Ama bunlar Ortadoğu liderleri gibi olmak istiyor. Bu mücadeleyi kararlılıkla sürdüren tek bir parti var. O parti de Cumhuriyet Halk Partisidir. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır. Biz dilsiz şeytan değiliz. Biz haksızlığa karşı duracağız. Kimdir bu dilsiz şeytanlar? Irak'ta bir milyona aşkın Müslüman katledildi. Bir diktatör vardı bu ülkede onun gıkı çıktı mı? İşte o dilsiz şeytandır. Irak'ta on binlerce Müslüman kadına tecavüz edildi... Bir diktatör vardı bu ülkede, ağzından bir tek laf çıktı mı? Çıktı, başarılar diledi tecavüz edenlere... Bu dilsiz şeytandır. Mısır'da kalkmış halka isyan edin diyor. Darbe oldu diyor. İsyan edin diyor. Sen 28 Şubat'ta neredeydin? Niye saklandın. Sonra dönüp Erbakan'ı arkasından hançerledin? Sen değil miydin o? Kalkmış millete ders veriyor.

"DARBELERDEN EN ÇOK ÇEKEN CHP'DİR... "

Darbelerden bu ülke çok çekti. En çok çeken de CHP'dir. Bütün yurttaşlarıma sesleniyorum. 12 Mart'ta 12 Eylül'de, 27 Mayıs'ta askeri darbeler oldu. Hangi parti kapatıldı? CHP... Hangi partinin mal varlığına el konuldu? CHP... Siyasal idamlara kim karşı çıktı: CHP... Hiçbir siyasal idamın olmasını istemedik. Elini vicdanına koyan herkes arşivlere bakabilir. Menderes'in ailesi vardır. Onların yaptığı açıklamalar vardır. Biz darbeden çok çektik. Gencecik fidanlarımız idam edildi. Onlar bizim şehitlerimiz. Biz bunları biliyoruz. O nedenle darbeleri hiç bir zaman savunmadık. Darbecilerin kurduğu mahkemeleri de savunmadık. 28 Şubat sürecinde, altlarına lüks arabalar alırken, dönemin genelkurmay başkanları, CHP olarak biz eleştirdik. Biz yaptık bunları. Bizim bir özelliğimiz daha var. Biz kin ve intikam peşinde değiliz. Kin insana yakışmaz, şeytan işidir. İnsanın yüreğinde Allah sevgisi olması lazım. Mevlana bu toprağın insanıdır. Kin insanlığa yakışmaz. Ama tarihin oturulup sağlıklı yorumlanmasını tarihin işi olarak görürüz. Haksızlığa uğradık. Arşivlerimiz yok edildi. Dönüp bize siz darbecisiniz dediler. Oysa hiç darbeyi savunmadık. 12 Mart'ta yanlış hatırlamıyorsam, sayın Baykal anlatmıştı. Muhtıra veriliyor, 4 kişiydik arabada diyor ağlayarak Ankara'ya geldik. Darbeci hükümete bakan vermeyelim dedik. Biz böyle bir partiyiz. Ama biz bunu gazetelerde tefrika olarak yayınlansın diye yapmadık. İşin şovunda değil, özündeyiz biz.

"DARBEYE ASLA EVET DEMEYİZ AMA..."

Balyoz davası görüşülüyor. Az önce söyledim, kim darbe teşebbüsünde bulunursa yargılanır. Bu bizim kırmızı çizgimizdir. Darbeye asla evet demeyiz. Ama yargılamanın hukuk içinde olması lazım. Herkesin hakkı vardır. Bu bir evrensel değerdir. Hatta herhangi bir sanık avukat tutamazsa, devlet ona avukat tutar. Bu evrenseldir. Bu dava ilginç bir davadır. Önce kuvvet komutanları nerede yargılanacak konusu tartışıldı. Özel Yetkili Mahkeme ve Yargıtay, bizde yargılanmalı dedi. Kanun yasalar, hiçbir kamu görevlisine suç işleme imtiyazı vermez. Yani görevin dolayısıyla suç işleyebilirsin diyemez hiçbir yasa. Başka deyişle hiçbir suç görevin gereği olmaz. Göreviyle ilgili suç kavramı, kişinin görevi sırasında, görevinin verdiği yetki olanak fırsat ve şartları kullanarak suç işlemesidir. Ben görevimi öyle ihlal ediyorum, o görevin bana verdiği olanağı suç işlemek için kullanıyorum. Ama böyle bir yorum yapılmadı. Çünkü Yargıtay'da da 160 militan var. Hayır orada değil bu mahkemede yargılanacaksınız denildi. Çünkü alınacak karar da önceden belliydi. Bunlara ben hakim mi diyeceğim... Hakim değil efendim. Ne hakimi...

"EMİLE ZOLA'MIZ YOK AMA GEZİ GENÇLİĞİMİZ VAR"

AB ilerleme raporundan 4 cümle var Balyoz Davası'yla ilgili. Savunma Makamı'nın dosyaya ulaşımı sınırlıdır, İddianamelerin kalitesi düşüktür, iddianamelerin mantık silsilesi yetersizdir, mahkemelerde çapraz sorgu yöntemi yanlış uygulanmıştır... Gelelim Yargıtay'a... Karartılmış deliller, sahte belgeleri akla ve mantığa uygun gördüğünü söylüyor. Sevsinler seni. Bu yargıçların çıkıp bunu basın toplantısıyla açıklaması gerekiyor. Aksi halde onlar yargıç değildir. Hangi akıl ve mantıklı yazdınız bunları. Suç tarihine ilişkin siyasi konjonktüre uygundur deniyor gerekçede... Suç tarihi ne? 2002... Hükümet yeni kurulmuş. Erdoğan yasaklı, vekil değil. Gül daha yeni hükümet programını okumuş. 2002'de bunlar tutmuşlar darbe planı hazırlamışlar. Hangi siyasi konjonktüre uygun? Daha hükümet nefes bile almamış... Hangi akla ve mantığa uygun? Neden bir Emile Zola'ya ihtiyacımız var, aydınlara ihtiyacımız var. İşte bu rezaletleri geniş kitlelelere anlatsınlar diye ihtiyacımız var. 21. yüzyılın Türkiyesi'nde bütün bu haksızlıklara rağmen hala yürekli aydınlar çıkıp mücadele etmiyorsa, onların aydınlığına yazıklar olsun! Bunları dile getirmek bir siyasetçi olarak benim için gerçekten üzücü. Aydınların görevidir bu görev. Onlar üstlenecekler bu görevi. Aydın kalemini düşüncesini kiralamayan adamdır. Bizim Emile Zola'mız yok ama pırıl pırıl gelen, gencecik bir Gezi gençliğimiz var...

"BU SENİN ADAM OLMADIĞININ KANITI"

ODTÜ... Bunların bilgi ve birikimleri o üniversiteye girmeye yetmez. Tankla, sopayla giriyorlar. Kaba güçle giriyorlar. Kaba güç aydınlık insanın görevi değildir. Orman adamı kullanır. Ne istiyor öğrenciler? Niye tahrik ediyorsunuz onları? Gurur duyun okullarına sahip çıktıkları için. Geceyarısı baskın yapıyorsunuz... Devlet bir kamu kuruluşuna baskın mı düzenler. Eşkıyalık değil midir bu? Şimdi de diktatörler var. Zulmün artsın ki, bir an önce bu milletin yakasından düş. Yazık değil mi o gençlere. ODTÜ dünyada saygın bir üniversite. Sen uzaya alet gönderirken, ODTÜ'ye getiriyorsun. Onların önünde ilik ilikleyeceksin. Oraya sopayla girmek, senin adam olduğunu değil, adam olmadığını kanıtlar. Hukukun egemen olduğu, bütün yurttaşların görüşü ne olursa olsun birbiriyle kucaklaştığı güzel bir Türkiye umuduyla saygılar ve sevgiler...

Kaynak: Haberler.Com

Son Dakika Güncel Kılıçdaroğlu: Yolsuzlukta Kimse Erdoğan'ın Eline Su Dökemez - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement