DHA YURT ÖZEL GÜNDEMİ -TEKRAR - Son Dakika
Güncel

DHA YURT ÖZEL GÜNDEMİ -TEKRAR

DHA YURT ÖZEL GÜNDEMİ -TEKRAR

Koronavirüsün gözden bulaşına 'şeffaf gözlük' önlemiADANA'da Göz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Cüneyt Karaarslan, gözyaşı salgısıyla da koronavirüsün bir başka kişiye bulaşabildiğini açıkladı.

04.10.2020 09:18  Güncelleme: 15:56
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Koronavirüsün gözden bulaşına 'şeffaf gözlük' önlemi

ADANA'da Göz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Cüneyt Karaarslan, gözyaşı salgısıyla da koronavirüsün bir başka kişiye bulaşabildiğini açıkladı. Gözden bulaşın 'şeffaf gözlük' kullanımıyla önlenebileceğini kaydeden Karaarslan, vatandaşları ortak havlu kullanmamaları yönünde uyardı.

Daha çok damlacık yoluyla bulaşan koronavirüs, gözde aşırı sulanma, kızarıklık, yanma, batma ve nadiren çapaklanma ile kendini gösterebiliyor. Göz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Cüneyt Karaarslan, gözyaşı salgısı içerisinde bulunan yoğun miktardaki koronavirüsün buharlaşma ya da ellerin göz ile teması sonucu bulaşmaya neden olduğunu kaydetti. Muayene sırasında hasta ile doktorun bu temastan korunması için makinelere yerleştirilen şeffaf perdenin yanı sıra şeffaf gözlüklerle de önlem alındığını belirtti.

'RİSKLİ DURUMLARDA KULLANIN'

Şeffaf gözlüklerin riskli durumlarda kullanılabileceğini dile getiren Doç. Dr. Cüneyt Karaarslan, "Riskli bir odaya giriyorsunuz, orada saatlerinizi geçireceksiniz, havalandırma sıkıntısı olabilir. ya da bizim gibi, diş hekimleri gibi hastaya birebir yakın bir tedavi ya da muayene eden hekimler şeffaf gözlükler takmalı. Böylelikle ne buharlaşma ne de dokunma yoluyla herhangi bir şekilde gözden göze bu enfeksiyonun geçmesini önlemiş olacaksınız. Bu gözlükler koravirüse karşı özellikle çok fazla şekilde havaalanlarında satılıyor. Fakat optikçilerden de almak mümkün" diye konuştu.

ELLERİNİZLE GÖZÜNÜZE DOKUNMAYINVatandaşların gözden bulaşmadan korunması için yapmaları gerekenleri anlatan Karaarslan, şöyle konuştu: "Vatandaşın birinci dikkat edeceği husus esas olarak elimizi gözümüze çok götürmememiz. Çünkü herhangi bir nedenden ellerimize, parmaklarımıza bulaşmış enfeksiyonu göz yoluyla vücudumuza enjekte edebiliriz. Diğer bir önlemli nokta ise havlu kullanımı. Enfekte olan birisinin evde izole dahi olsa kullandığı ve gözyaşının bulaştığı havluyu bir başka kişi kendi yüzüne sürecek olursa gözden göze enfeksiyon bulaşabilir."

ŞÜPHELENDİĞİ HASTA POZİTİF ÇIKTIMuayene sırasında şüphelendiği bir hastanın da pozitif çıktığını söyleyen Karaarslan, "Hasta zaten birtakım şikayetlerle geliyor. Genel görüntüsünden şüphe duyuyorsunuz ve göz bulgularından da o şüpheyi destekleyici bazı deliller elde ediyorsunuz. Bu defa o hasta ile daha farklı ilgileniyorsunuz. Mesela bir hastam tek bir gözde aşırı sulanma ile gelmişti. Gözyaşı kanalları açıktı. Göz ile ilgili yapılan tüm testler doğal ve normal çıktı. Fakat aşırı bir sulanma vardı ve hastanın genel durumunda aşırı bir halsizlik, yorgunluk, solgunlukla beraber kuru öksürüğü vardı. Şüphelerimizin doğrultusunda hastayı PCR testi için ilgili merkeze yönlendirdim. Test sonucu pozitif çıktı. Şu an sağlığı iyi" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: --------------------------------Doktorun maske ve şeffaf gözlük ile bir kadın hastayı muayene etmesi-Kadın hastadan detay-Şeffaf gözlükten detaylar-Doç. Dr. Cüneyt Karaarslan ile röp.

Haber: Gülşah ÖZGEN-Kamera: Yusuf KANTARLI/ADANA,

Haber Kodu : 201004009

======================================

Tarsus fındık lahmacunu ve Tarsus kebabı tescillendi

MERSİN'in Tarsus ilçesine has fındık lahmacun ve kebap coğrafi işaret aldı. Türkiye'nin tarihi dokusu, inanç turizmi ve gastronomi alanında kadim kentlerinden Tarsus, coğrafi işaretli ürün sayısına 2 yenisini daha ekledi. Tarsus Fındık Lahmacunu ve Tarsus Kebabı da coğrafi işaretli ürünler listesine adını yazdırdı. Tarihi geçmişi, kültürel değerleri ve gastronomi alanındaki zengin mutfağıyla dünya genelinde bilinen kadim kentlerden Tarsus'ta gerek yerel dinamikler, gerekse sivil toplum kuruluşlarının çalışmalarıyla bu zenginliği her geçen gün ortaya çıkarmaya yönelik girişimler dikkat çekiyor. Bu kapsamda ülke genelinde olduğu gibi birçok kentte kültürel değerlerinin de bir yansıması olan coğrafi işaretler konusundaki farkındalığın artması da gözlerden kaçmıyor. Türk Patent ve Marka Kurumu'nun verilerine göre, Türkiye'deki coğrafi işaretli ürün sayısı 526'ya, devam eden başvuru sayısı da 653'e ulaştı. Tescili alınan ürünlerin de önemli çoğunluğu TOBB'a bağlı Oda ve Borsalar tarafından alındı.

KATMA DEĞER SAĞLIYORCoğrafi işaretler, ürünlerin özgünlüğünü tescilleyerek, yerel ürünlere ayırt edici nitelikler kazandırıyor ve ürünlerin katma değerini artırıyor. Böylece üreticilere de rekabet üstünlüğü sağlayarak, yerel ekonomileri kalkındırıyor. Oda ve Borsalar da, coğrafi işaretlerin denetimi, tanıtımı ve pazarlanması konusunda etkin çalışma yaparak, bu toprakların sahip olduğu zenginlik olan coğrafi işaretleri yaşatıyor.

SAYI 7'YE YÜKSELDİTürkiye'nin tarihi dokusu, inanç turizmi ve gastronomi alanında değerleriyle bilinen Tarsus'ta ise coğrafi işaretli ürünler olan Tarsus Beyazı Üzüm, Tarsus Yayla Bandırması, Tarsus Şalgamı, Tarsus Sarıulak Zeytini ve Tarsus Humusu'na 2 yenisi daha eklendi. Tarsus Fındık Lahmacunu ve Tarsus Kebabı da artık coğrafi işaretli ürünler listesinde. Böylelikle kentin coğrafi işaretli ürün sayısı 7'ye çıktı.

KENTİMİZE HAYIRLI OLSUNTarsus Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı H. Ruhi Koçak, "Odamızın girişimleriyle Tarsus Humusu'ndan sonra Tarsus Fındık Lahmacunu ve Tarsus Kebabı'nın da tescilini aldık. Gururlandık. Kentimize hayırlı uğurlu olsun" diye konuştu.Kente özgü değerleri tanıtmaya ve kültürel değerleri öne çıkarmaya yönelik çalışmalarının devam ettiğini de söyleyen Koçak, sırada yeni ürünlerin de olduğunu ve tescil başvuru hazırlığı içinde bulunduklarını ifade etti.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: --------------------------------Muhabir anonsu-Kebap yapımından görüntü-Kebap sunumundan görüntü-Vatandaşın kebap yemesi-Lahmacun yapımından görüntü-Lahmacun ustası ile röp

Haber-Kamera: Okan ÇALIŞKAN/TARSUS(Mersin),

Haber Kodu : 201004010===========================

Kurumuş ağaç köklerini, sanat eserine dönüştürüyor

Osmaniye'de yaşayan Bilal Doğar (62), emekli olduktan sonra, dağlardan ve dere yataklarından topladığı kurumuş ağaç kök ve gövdelerini, herhangi bir çivi veya metal parça kullanmadan birer sanat eserine dönüştürüyor. Doğar, bu sanatı gelecek nesillere de aktarmak istediğini belirterek, hedefinin ise bir sergi açarak yaptığı eserleri geniş kesimlere göstermek olduğunu ifade etti.Bağkur emeklisi olan Bilal Doğar, yaklaşık iki yıldır, Haraz Mahallesi Haydar Kılıçarslan Parkı karşısındaki ikametinin yanına kurduğu atölyesinde, kurumuş ağaç kökleri ve gövdelerini, önce gözünde resmedip, ardından süs eşyası, lambader, sehpa ayağı, aynalık, biblo ve heykel gibi ürünlere dönüştürüyor. Şu ana kadar 50'ye yakın eser yaptığını ve bu eserleri satmaya kıyamadığını belirten Doğar, "Benim içimde zaten bir tasarımcılık vardı. Yıllarca esnaftım ve esnaflığı bırakıncaya kadar hayalimden çıkmadı. Emekli olduktan sonra, ağaç kökleri ve taşlardan eser yapmaya başladım. Kimyasal maddeyi hiç sevmiyorum. Doğanın verdiği güzellikleri ortaya çıkartmak istedim ve çürümüş ağaç köklerinden objeler yapmaya başladım" dedi.

'DOĞAYA ZARAR VERMİYORUM'Dağlara gittiğinde kurumuş ağaç köklerinin her birini kendine resim olarak gördüğünü ifade eden Doğar, "O anda orada ağaç kökünü objeliyorum, yeşili ve doğaya hiç bir şekilde zarar vermiyorum. Benim için kurumuş, çürümüş dökülmüş olacak. Dere yataklarında birbirine bağlantılı kökler beni cezbediyor. Bir de ben yaptığım eserlerde kesinlikle vida, çivi gibi malzemeler kullanmıyorum. Bu ürünlerden, heykel gibi, kitaplık, aynalık gibi ürünler yapmayı düşünüyorum ve bir çoğunu da zaten şuanda yapmış durumdayım. Bileşik köklerden de güzel eserler ortaya çıkartıyorum. İnanın benim yaptığım bu köklerden sanat eseri çıkartan yapan ve işleyen dünyada yok, ama Osmaniye'de Bilal Doğar var işte. At sırtında, kendi sırtımda taşıdığım kökleri işleyerek güzel eserler ortaya çıkartıyorum" dedi.

'SERGİ AÇMAYI DÜŞÜNÜYORUM'Yaptığı objelerden ikinci bir tane yapma şansının olmadığına dikkat çeken Doğar, "Çünkü doğanın bana verdiği resimleri, resimliyorum. Bir daha aynısını yapma şansım yok. O yüzden de yaptığım eserleri satmak gibi bir niyetim de yok. Herhalde ikinci bir defa yapamayacağımı düşündüğüm için satamıyorum. Tabi satacağım bazı parçalar var ama yaptığım ilginç objelerde güzel bir sanat sergisi açmayı düşünüyorum" diye konuştu.

EN GÜZEL OBJELER ÇAM KÖKLERİNDEAğaç kök ve gövdelerini Amanos Dağları'nı gezerek topladığını belirten Doğar, "Bu bizim Amanos dağlarındaki ağaç kökleri çok güzel resimler vermekte. Çok zengin bir ağaç çeşidimiz var. Karaçay dere yatağındaki kurumuş ağaç köklerinden faydalanıyorum. Ağaçlarımızdan, söğüt kökleri, çınar kökleri ve kızılağaç kökleri çok güzel objeler vermekte. En güzel objeleri ise çam kökleri vermekte, korumuş çam kökleri benim için çok değerlidir."Bilal Doğar, bu sanatı gelecek nesillere de aktarmak istediğini, destek verilmesi durumunda da öğrenmek isteyenlere eğitim verebileceğini sözlerine ekledi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: --------------------------------Bilal Doğar'ın atölye kapısına doğru gelişi -Kapı kilidinin açılması, atölye içinden detay kapının açılarak içeriye girilmesi-Doğar'ın atölye içerisinde gezinmesi-Yapılan objelerin fırça ile temizlenmesi, detaylar-Doğar'ın çalışma yaparken tezgahtan görüntü-Yapılan yılan heykel detay-Doğar'ın yaptığı eseri taşıması masaya koyması-Yapılan eserlerin verniklenmesinden detaylar-Doğar'ın yüz kısmından çalışma yaparken detay-Ağaç kütüklerinin oyularak şekil verilmesi-Bilal Doğar ile röportaj işe başlama aşamasını anlatması-Yapılan eserlerden, lambader, masa, aynalar, saat ve diğer eserlerden detaylar-Bilal Doğar'ın ağaç kütükleri ile ilgili detay konuşması

Haber-Kamera: İbrahim EMÜL/OSMANİYE,

Haber Kodu : 201004011======================================

Tarihi değirmenin turizme kazandırılması isteniyor

BARTIN'ın Çaybükü köyünde sahibinin ölmesi üzerine kaderine terk edilen 200 yıllık tarihi değirmenin turizme kazandırılması isteniyor 13 yıl önce sahibi Ahmet Karuşağı'nın vefatının ardından kaderine terk edilen Çaybükü köyü yolu kenarındaki yaklaşık 200 yıllık tarihi değirmen tamamen sarmaşıklarla kaplandı. Yıllar önce tarihi değirmenin suyu ırmaktan gelen su ile karşılanırken, çevre köylerdeki insanların tarım ürünleri değerlendirildi. Tahıl ürünlerinin depolandığı 3 ambarı bulunan alanda ayrıca oluşturulan su toplama havuzları da dikkat çekiyor. Köyde yaşayan emekli din görevlisi İhsan Duman (50), tarihi değere sahip çıkılmasını isteyerek, "Bu binanın 200 yıllık geçmişi var. Teknolojinin gelişmesiyle içerisindeki makinelerde artık kullanılamaz hale gelmiş. Bizim çocukluğumuz buralarda geçti. Binanın sahibi vefat ettikten sonra kaderine terk edildi. Eğer bu bina değerlendirilirse çok iyi olur. Sonuçta bu bizim bir kültür mirasımızdır. Turizme kazandırılırsa çok güzel olur. Bu değirmende çok insanın anısı vardır. İnşallah bu tarihimiz gün yüzüne çıkartılır" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: --------------------------------Tarihi Değirmen dış görüntüsü -Değirmen içindeki malzemeler -Detay görüntüler -Su arklarından görüntü -Su havuzlardan görüntü -İhsan Duman ile röp.

Haber-Kamera: Ayhan ACAR/BARTIN,

Haber Kodu : 201004012===================================

Doç. Dr. Aytekin: Sera gazlarındaki artış devam ederse gelecekte biyolojik çeşitlilikte önemli kayıplar kaçınılmaz

KOCAELİ Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Halim Aytekin iklim değişikliğinin tahmin edilenden daha hızlı ilerlediğini belirterek, "Sera gazlarındaki artış miktarı bu şekilde devam ederse çok yakın bir gelecekte biyolojik çeşitlilikte önemli kayıpların olması kaçınılmaz görünüyor" dedi. Türkiye'nin deniz, göl ve tüm sucul ekosistemlerindeki canlı çeşitliliğini ve sorunlarını belirlemek için farklı üniversitelerdeki çeşitli bölümlerdeki 32 akademisyen 2 yıl boyunca sürecek bir analiz çalışmasına başladı. Türkiye'de bulunan 25 havzanın en önemlilerinden biri olan Marmara havzasında çalışma başlatan uzman ekip, Riva, Bakırköy, Maltepe, Silivri, Küçükçekmece ve İznik gibi su ekosisteminin yoğun olduğu 94 noktadan numuneler alarak inceleme yaptı. 32 kişilik ekip içerisinde yer alan Kocaeli Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Halim Aytekin, yapılan araştırma sonucunda üzücü bir tablo ile karşılaştıklarını ifade etti. Doğada yaşanan su kaybının ciddi bir seviyeye ulaştığını belirten Aytekin, "İklim değişikliği tahmin edilenden daha hızlı ilerliyor diye düşünüyorum. Bu konuda dünya genelinde yapılan çalışmaların sonuçları da maalesef bu düşünceyi destekler nitelikte. Atmosferik sera gazı emisyonları tahmin edilenden daha fazla şu anda. Gün geçtikçe de maalesef bu değer artıyor. Dünyada bu konuyla ilgili yapılan çeşitli sözleşmeler, anlaşmalar bu artışı durduramıyor gibi görünüyor. Dolayısıyla çok ciddiye almamız gereken bir konu haline geldiğini düşünüyorum." dedi.

"GÜN GEÇTİKÇE SU KAYNAKLARIMIZDA AZALMA VAR" İklimsel olarak su kaynaklarında yaşanan azalmanın birçok nedeni olduğunu söyleyen Aytekin, "Eylül ayında Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü'nün finanse ettiği bir çalışma neticesinde Marmara havzasında çok sayıda göl, baraj, gölet ve nehirler üzerinde biyolojik çeşitlilik ile ilgili bir çalışma yaptık. Bu çalışmayla beraber çeşitli gözlemlerimiz oldu. Göllerimizdeki su miktarının ortalama 3-4 metre gibi düzeyde çekilmiş olduğunu gördük. Havaların sıcak seyrettiği dönemlerde bu çok olağan dışı bir durum değil ama bazı göllerimizde seviyenin çok azalmış olması bizi üzdü. Bu konu sadece Türkiye'nin meselesi değil, dünyanın da sorumlu olduğu bir durumdur. Gün geçtikçe ne yazık ki su kaynaklarımızda azalmalar var. Bunlar ilerleyen süreçte biyolojik çeşitliliği de kaçınılmaz olarak etkileyecektir diye düşünüyorum bunun için tedbirler alınması gerekir." diye konuştu.

"ARTIŞ DEVAM EDERSE BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİKTE ÖNEMLİ KAYIPLAR KAÇINILMAZ" Aytekin su miktarındaki azalmaların diğer canlı çeşitliliğini de olumsuz anlamda etkilediğini ve ileride çok daha olumsuz sonuçların yaşanabileceğini ifade ederek, şöyle konuştu:  "İyi planlama yapılması çok önemli. Tabii bu dünyanın sorunu, emisyonların azaltılması tüm dünya ölçeğinde gerekli. Bu yalnızca ülkemizin tek başına yaparak yetişeceği bir konu değil. Ancak bizim üzerimize düşen önemli görevlerden bir tanesi de su tüketimleri sınırlamak, mümkün olduğu kadar gereksiz su tüketimine yol açmamak. Çünkü giydiğimiz pantolonun bir maliyeti var, yediğimiz ekmeğin de, köftenin de bir su maliyeti var dolayısıyla bu su maliyetini mümkün olduğu kadar düşürecek şekilde hareket etmemiz ve tasarruflu davranmamızda çok büyük bir fayda var. Sera gazlarındaki artış miktarı bu şekilde devam ederse çok yakın bir gelecekte biyolojik çeşitlilikte önemli kayıpların olması kaçınılmaz görünüyor. O bakımdan bütün dünyanın ciddiye alması gereken çok önemli bir sorun içerisinde yaşıyoruz bu günlerde."

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ------------------Doç. Dr. Halim Aytekin ile röportaj-İzmit Körfezinden görüntü-Su kaybı yaşanan Yuvacık Barajı'ndan görüntü

Haber-Kamera: Ergün AYAZ- Alişan KOYUNCU/İZMİT(Kocaeli),

Haber Kodu : 201004019

=====================================

Püren balına pandemi döneminde yoğun talep

TEKİRDAĞ'ın Saray ilçesinde, 40 yıldır arı yetiştiriciliği yapan Tuncer Çalışkan(55), püren balına pandemi döneminde yoğun ilgi olduğunu belirterek, taleplere yetişemediklerini söyledi. Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi (NKÜ) Ziraat Fakültesi Tarımsal Bioteknoloji Bölümü Dr. Öğretim Görevlisi Devrim Oskay, "Yüksek düzeydeki ballarımıza baktığımız da kestane balımız var, meşe balımız var, buna benzer bir çok balımız var. Püren balı da koyu renkli bal olduğu için bu özelliği ile tıbbi balların içerisine girebilecek önemli bir bal" dedi.Koronavirüs salgını nedeniyle Türkiye'de bağışıklık sistemini güçlendiren bal tüketimin artarken, arı sütünün ardından en yoğun ilgiyi püren balının gördüğü belirtildi. Tekirdağ'ın Saray ilçesinde 40 yıldır arı yetiştiriciliği yapan Tuncer Çalışkan, son dönemde özellikle püren balına gösterilen ilgi nedeniyle taleplere yetişemediklerini dile getirdi. Eylül ve ekim aylarında püren çiçeğinden olan balın tam mevsimi olduğunu söyleyen Çalışkan, "Bizim bölgemiz de püren diye anılmakta bazı bölgelerde ise funda da deniyor. Eylül, ekim arası açan bir bitkidir. Şuan tam mevsimindeyiz, tam açmış durumda tomurcuklanmış arılarımız yoğun polen ve bal getiriyor" dedi.Kilosu 80 ile 100 lira arasında değişen püren balının son derece faydalı olduğunu söyleyen Çalışkan, "İdrar yolu enfeksiyonlarına, böreklerde kum taş varsa bunu kullananlar iyi biliyorlar. Çok az olan bir bal dolayısıyla fiyatı da pahalı bir bal. Geçen yıldan bu yıl için siparişlerini verenler var, Talep çok yoğun geçen yıldan siparişlerini veren müşterilerimiz var. Talebe yetişemiyoruz olmadığı için" dedi.

'TIBBİ BALLARA GİREBİLECEK ÖNEMLİ BAL'Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi (NKÜ) Ziraat Fakültesi Tarımsal Bioteknoloji Bölümü Dr. Öğretim Görevlisi Devrim Oskay, püren balının önemli ballar arasında olduğunu söyledi. Oskay, şunları söyledi: "Püren bitkisi Trakya'da ormanlık alanlarda yetişen bir bitkimiz,  endebik bir bitki pembe ve beyaz çiçek açar. Tabi bu dönemlerde bal araları da püren bitkisinden polen ve nektarin toplarlar. Çünkü bu dönemlerde bal arısı kolonilerini yavrularını yetiştirmesi gerekiyor. Yavruların gelişmesi için kışa girecek olan genç işçi araların oluşabilmesi için kolonilerde püren balına ihtiyacı var. Püren balı şöyledir aslında, koyu renkli bir baldır açık renkli değil. Aroması güçlüdür ve içerisindeki minareller olsun vitaminler olsun çok zengin bir baldır. Aslında her zaman her son baharda arılar bundan tam faydalanamaya biliyor. Bu dönemlerde yağmur nektar ve poleni yıkayabiliyor. O yüzden de arıcılarımız her zaman arıları bu balla almasını da imkanı yok.  Her zaman bulunmuyor o yüzdende önemli bir balımız püren balımız. Biliyorsunuz ballar da kaliteleri bakımından bazı kriterler var. Kriterlerin içerisinde koyu renkli balların daha değerli olduğu biliniyor. Yüksek düzeydeki ballarımıza baktığımız da kestane balımız var, meşe balımız var, buna benzer bir çok balımız var. Püren balı da koyu renkli bal olduğu için bu özelliği ile tıbbi balların içerisine girebilecek önemli bir bal" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ------------------Püren çiçeklerinden görüntü-Muhabir Mehmet Yirun anons-Tuncer Çalışkan püren çiçeklerine bakması-Tuncer Çalışkan ile röp.-Kovanlardan detaylar-Püren balının kavanozlara konması -Bal alan müşteriler-Dr.Devrim Oskay ile röp.-Detaylar

Haber-Kamera: Mehmet YİRUN-Şafak TAŞOYAR-Volkan KURU/TEKİRDAĞ,

Haber Kodu : 201004014

=================================================

Akdamar Adası'nın ziyaretçisi pandemi nedeniyle azaldı

Van Gölü'nde bulunan, her yıl binlerce turistin ziyaret ettiği Akdamar Adası ve üzerindeki tarihi Ermeni Kilisesi'ni bu yılın ilk 9 ayında 52 bin kişi ziyaret etti. Bu yıl pandemi nedeniyle bir süre ziyaretçilerin giriş çıkışlarına kapatılan Akdamar Adasını geçen yıl 9 aylık dönemde yaklaşık 200 bin kişi ziyaret etmişti. Gevaş ilçesinde bulunan ve üzerindeki tarihi Ermeni Kilisesi ile büyük öneme sahip olan Akdamar Adası, her yıl yurt içinden ve yurt dışından binlerce ziyaretçiyi ağırlıyor. Özellikle yaz aylarında Van'a gelen turistlerin yoğun ilgi gösterdiği Akdamar Adası'na gelenlerin büyük çoğunluğu İranlılardan oluşuyor. Van'a gelenlerin görmeden dönmediği Akdamar Adası'na tekne ile yaklaşık 20 dakikalık yolculuğun ardından ulaşılıyor. Gelen ziyaretçiler Van Gölü'nün ortasındaki Akdamar ve üzerindeki kiliseyi ziyaret etmeden bölgeden ayrılmıyor.Akdamar Adası bu yıl koronavirüs tedbirleri kapsamında 19 Mart- 1 Haziran tarihleri arasında ziyaretçilere kapatılmıştı. Yılda bir gün ayin izni verilen Akdamar Kilisesi'nde bu yıl düzenlenen 8'inci ayine, koronavirüs tedbirleri kapsamında ziyaretçi kabul edilmemişti. Akdamar Adası'na giden turist sayısı da bu yıl oldukça azaldı. Geçen yıl 9 aylık dönemde yaklaşık 200 bin turistin ziyaret ettiği Akdamar Adasını bu yıl aynı dönemlerde 52 bin kişi ziyaret etti.İlkbahar ve yaz döneminde ziyaretçi sayısı azalan Akdamar Adası'nda son günlerde yine ziyaretçi sayısı artıyor. Akdamar Adası'nı ziyaret eden vatandaşlardan Murat Bulanık, eşinin tayini nedeniyle bölgeye geldiğini belirterek, "Eşimin tayini nedeniyle bölgeye geldik. Gelmeden önce bölge ile ilgili araştırma yapmıştım ve Akdamar Adası'nı merak ediyordum. Geldim ve çok beğendim. Buralar gerçekten çok güzel ve mutlaka ziyaret edilmesi, görülmesi gereken yerler" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: --------------------------------Akdamar Adasının dronla çekilen görüntüsü-Pandemi öncesi adaya giden turist yoğunuğu -Pandemi öncesi kiliseyi ziyaret edenler-Tekne ile Adaya gidenler-Detaylar-Adayı gezenler-Kilisenin önünde selfie çekenler-Murat Bulanık ile röportaj-Muhabir anonsu-Kiliseye gidenler-Tekne ile adadan ayrılanlar-Dronla çekilen görüntüler-Tekne ile adaya gelenler

Haber-Kamera: Behçet DALMAZ- Gülay KUYUCU/VAN,

Haber Kodu : 201004015

======================================

Karadeniz'de palamut bolluğu

KARADENİZ'de av sezonu devam ederken, Trabzon'da balıkçıların ağlarını palamut doldurdu. Tanesi bir kiloya ulaşan palamut gramajına göre 10 ile 15 TL arası fiyatlarla tezgahlarda yer aldı.Trabzon'da devam eden av sezonunda palamut bolluğu yaşanıyor. Balıkçı tezgahlarının büyük bölümünü oluşturan palamutların tanesi bir kiloya kadar ulaşırken, gramajına göre bir palamut 10 ile 15 TL arası fiyatlarla satılıyor. Balıkçılar bu yıl bereketli bir sezon yaşadıklarını belirtirken, vatandaşların da fiyatlardan memnun olduklarını söyledi.

'PALAMUT ŞUANDA KİLOYA YAKLAŞTI'Bir aydan beri palamutun tezgahları süslediğini kaydeden balıkçı Mehmet Can Örseloğlu, "İlk çıktığında palamudun gramajı düşüktü ama şuanda kiloya yaklaştı. Şuan bolluk bereketli mevsim yaşıyoruz. Geçen sene palamut hiç yoktu. Buna şükrediyoruz. Hem vatandaş bol bol alıp tüketir, tuzlamasını yapıp dolaplarına koyarlar, biz de bol bol satarız. Hayırlı ve bereketli bir sezon geçmesini temenni ediyoruz" dedi.

'10 TL'YE BALIKTAN AĞLAYAN VARSA DIŞARI ÇIKMASINLAR'45 yıldır balıkçılık yaptığını belirten Erkan Keleş ise, "Balıklar 1 kiloya kadar ulaştı. Palamut bollaştı, fiyatı da ucuz ama bu saat oldu müşteri yok. Bir balık 10 TL. İki kişi yer. Lokantada bir yemek yesen 30 TL verip kalkarsın. Bir balık 10 TL bedava. 10 TL'ye balıktan ağlayan varsa dışarı çıkmasınlar" diye konuştu.

'KIYMADAN UCUZ, VATANDAŞ BOL BOL YİYEBİLİYOR'Palamutun bu yıl bol olduğunu söyleyen Hasan Karsan da, "Palamut bu sene bol çıktı. Allah'a şükür herkes alıp yiyebiliyor. Fiyatlardan memnunuz, o kadar pahalı değil, orta derecedeö derken, Ömer Baş isimli vatandaş ise, "Mesaim bitti, balık ucuz olduğundan dolayı tepsilik bir balık alıp evime gideceğim. Şükürler olsun palamut bu sene bol çıktı. Fiyatlar da uygun her bütçeye göre var. Kıymadan ucuz, vatandaş bol bol yiyebiliyor" ifadelerini kullandı.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: --------------------------------Balık satılan tezgahlardan görüntü-Balıklardan görüntüler-Balık satan esnafın taze balığın nasıl anlışıldığını anlatması-Esnafların balıkları sulaması-Esnafların balıkları ellerinde tutup satış yapması-Ropörtajlar-Balıkhane önünde biriken vatandaş görüntüsü-Detaylar

Haber-Kamera: Selçuk BAŞAR-Tolga SAĞLAM/TRABZON,

Haber Kodu : 201004022=====================================

9 yaşındaki Hiranur, çay ocağında garsonluk yapıyor

RİZE'de ilkokul öğrencisi Hiranur Kulaksız (9), babasına ait çay ocağında garsonluk yapıyor, siparişleri dağıtıyor. Çalışkanlığı ile esnafların maskotu olan küçük kız, büyüyünce doktor olmayı hedefliyor. Tophane Mahallesi'nde Tevfik Mataracı İş Hanı'nda çay ocağı işleten Hamza Kulaksız'ın en büyük yardımcılığını kızı Hiranur yapıyor. İlkokul 3'üncü sınıf öğrencisi olan Hiranur, koronavirüs salgını nedeniyle okulların kapalı olması dolayısıyla uzaktan eğitimle derslerini televizyondan takip ettikten sonra babasının çay ocağına geliyor. Çay ocağında garsonluk yapan küçük kız çay siparişlerini dağıtıyor. Çalışkanlığı ile esnafların maskotu olan küçük kız, büyüyünce doktor olmayı hedefliyor.Ailesine yardım etmeyi sevdiğini anlatan Hiranur, "Çay taşıyorum sonra da ödevlerimi yapıyorum. Annem de bana yardım ediyor. Buradakiler de bana alıştı, beni görünce 'sen ne kadar güzel çaycısın' diyorlar. 5-6 bardağı aynı anda taşıyabiliyorum. Büyüyünce doktor olmak istiyorum" dedi.

'BANA YARDIM EDİYOR'Kızının çay ocağında kendisine yardım ettiğini söyleyen baba Hamza Kulaksız da,"Kızım okuldan sonra buraya gelerek hem oynuyor hem de derslerini çalışıyordu. Bir yandan da merakından yardım etmeye çalışıyordu. Biraz daha büyüyünce esnafları da tanıdı. Baba-kız burada el ele ailece çalışıyoruz. Hem derslerinde hem de işinde çok başarılı ve çevresi ile uyumlu. Bu işi biraz oyun gibi görüyor ve bir şeyler ile meşgul olmak için yapıyor. Bu sürede tabi ki derslerini aksatmıyor." diye konuştu.

'İŞİNİ SEVEREK YAPIYOR'İş hanındaki esnaflardan Hasan Kaya ise Hiranur'un bu yaşlarda sorumluluk alarak ailesine yardım etmesinin örnek olduğunu belirterek, "Hem esnafla haşır neşir oluyor hem de derslerini yapıyor. Burada esnafla birlikte güzel bir ambiyans yakaladı. Bizim hoşumuza gidiyor. Kendi evladımız, yeğenimiz gibi davranıyoruz. İşini de çok severek yapıyor." ifadelerini kullandı.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: -----------------Hiranur detaylarıÇay dağıtmasıHiranur ile röp.Babası ile röp.Esnaflarla röp.Detaylar

Haber-Kamera: Aytekin KALENDER-Mehmet Can PEÇE/RİZE,

Haber Kodu : 201004016============================================

Karadeniz'in Şirince'si UNESCO'ya aday

GİRESUN'da üçüncü derece kentsel sit alanı olan tarihi Zeytinlik Evleri'nin UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'ne alınması için süreç başlatıldı. Giresun Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Kültür Varlıklarını Koruma ve Onarım Bölümü Başkanı ve Proje Koordinatörü Doç.Dr. Gazanfer İltar, "UNESCO kaydının yapılmasıyla birlikte Şirince gibi yeni bir turizm destinasyonu ortaya çıkacak" dedi.

Giresun'da 19'üncü yüzyılda fındık ticareti yapan gemilerle Fransa'nın Marsilya kentinden getirilen malzemelerin de kullanılmasıyla yapılan tarihi evlerde, Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı'nca (DOKA) desteklenen 'Sokak Sağlıklaştırma ve Kentsel Tasarım Projesi' ile restorasyon yürütülüyor. Proje kapsamında şu ana kadar 40 ev de restore edildi. Üçüncü derece kentsel tarihi sit alanı olan ve Gümüşhane'deki zengin madencilerin gelmesiyle kurulan Zeytinlik Semti'nin UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'ne kaydı için süreç başlatıldı.

Giresun Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Kültür Varlıklarını Koruma ve Onarım Bölümü Başkanı ve Proje Koordinatörü Doç.Dr. Gazanfer İltar, Gümüşhane'den gelen zengin madencilerin Zeytinlik Semtine yerleştikten sonra armatörlük ve fındık tüccarlığı yaparak büyük bir varlığa sahip olmalarıyla bu semtin kurulduğunu söyledi. İltar, "Zeytinlik Semtindeki hiçbir ev birbirinin manzarasını, hava sirkülasyonunu kesmeyecek şekilde, Giresun Kalesi eteklerinden aşağıya doğru bir sıra ev, bir sıra bahçe şeklinde dizilmiş. Her evin geniş bir bahçesi içinde fırını, ocağı, kuyusu var, çamaşırlığı var, müştemilatı var" diye konuştu.

'EŞİ BENZERİ OLMAYAN BİR DOKU'İltar, Zeytinlik Semtinin UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesine kaydı için yapılan başvuru sürecinin devam ettiğini hatırlatarak, şunları dedi: "Semtin bu özgün dokusu Anadolu sivil mimarlığında eşi benzeri olmayan bir dokudur. Çok güzel bir sosyal yaşantıya hizmet edecek şekilde bir dizayn vardır. Bu haliyle buradaki evler bir ev tasarımı değil, semt tasarımıdır. Burada 19'uncu yüzyıldaki modern bir semt tasarımı görüyorsunuz, bu haliyle minik bir semttir. Bu nedenle bu özellikleri belirtir bütün doneleri, verileri topladık UNESCO Dünya Geçici Miras Listesine kabul edilmesi için başvurumuzu yaptık. UNESCO'dan bir takım eksik belgelerimizin gönderilmesi için tekrar yazı gönderildi. Şu anda evraklarımızı toparlama aşamasındayız, 2021 yılında bu listeye girebileceğimize inanıyorum."

'ŞİRİNCE GİBİ BİR DESTİNASYON ORTAYA ÇIKACAK'Zeytinlik Semtinin UNESCO Dünya Geçici Miras Listesine kaydının yapılmasıyla yeni bir turizm destinasyonun ortaya çıkacağını anlatan İltar, "Restarasyon çalışmalarının tamamlanmasının ve UNESCO kaydının yapılmasıyla birlikte Şirince gibi yeni bir turizm destinasyonu ortaya çıkacak. Dolayısıyla her tur operatörü her turizm firması burada mutlaka bir mola verecek. Semtin bir ucundan girip diğer ucundan çıkana kadar bir yarım gün harcanacağı için bu da Giresun'da turistin bir gece konaklaması anlamına geliyor. Giresun Kalesi, Giresun Adası ve Zeytinlik Semti örtüsünde merkez konumundaki Zeytinlik, Giresun(da konaklayacak olan turist sayısının her geçen gün artıracağı için ekonomik girdi olarak, hem kent yaşayanları hem semt sakinleri için büyük faydaları ve katkılarını göreceğiz" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: -----------------Evlerden detayProje Koordinatörü Doç.Dr. Gazanfer İltar röp.Detaylar

Haber-Kamera: Hakan KABAHASANOĞLU/GİRESUN,

Haber Kodu : 201004017==================================

Anne ve yavru kedilerin kalpleri ısıtan görüntüleri

ERZURUM'un Narman ilçesinde 2 ay önce doğum yapan sokak kedisi Sultan'ın Pamuk, Yaramaz, Şaşkın ve Miniş ismi verilen yavruları sıcak sonbahar günlerini renkli geçiriyor. Sıcaktan bunalınca buldukları gölgelik alanda uyuklayan minik kediler, eğlence ve oyun zamanlarını da değerlendiriyor.

Narman ilçesinde vatandaşların 'Sultan' ismi verdiği sokak kedisi 4 ay önce Camii Kebir Mahallesi'ndeki Vahdettin Altunok'un evine sığındı. 2 ay önce de burada doğum yapan Sultan'ın 4 yavrusu oldu. Altunok ailesinin büyük ilgi gösterdiği ve Pamuk, Yaramaz, Şaşkın ve Miniş ismini verdiği yavru kediler, ailenin 10 yaşındaki Hanne ve 8 yaşındaki Yaren isimli çocuklarıyla oyunlar oynamaya başladı. Hanne ve Yaren'in isteği üzerine yavrulara 3 katlı bir yuva yapıldı. Çocuklar, bir de eğlence parkuru yaparak yavru kedileri gönüllerince eğlendirdi.

Yavru kedilerin kendi aralarındaki oyunları da ilgiyle izlendi. Birbirleriyle eğlenen kedilerin, diğer kedilere gösterdikleri reflekslerde görülmeye değerdi. Anne kedi Sultan'ın evin bahçesine girerek mamalarını yemeğe çalışan yabancı kedilere gösterdiği tepki de dikkat çekti. Sokak kedilerinin Sultan'ı görünce yavaş adımlarla uzaklaşıp kaçtıkları anlar ilginç görüntülere sahne oldu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: -----------------Kedilerin oyun dünyaları-Kendi aralarında oynamaları-Parkurda oynamaları-Genel ve detaylar

Haber-Kamera: Bedir ALTUNOK/KARS,

Haber Kodu : 201004026===================================

Barajda su seviyesi düşünce ortaya çıkan eski köylerine hasretle baktılar

KARS'ta vatandaşlar, baraj gölü suları altında kalan köylerine olan hasretlerini sular çekilince ortaya çıkan kalıntılarda giderdi. Baraj gölüne gelerek evlerinden geri kalan enkazı izleyen Boğazköylüler, duygulandıklarını belirterek ömürlerini geçirdikleri eski köylerini çok özlediklerini ifade ettiler.

Kars ve Digor Ovalarında yaklaşık 475 bin dekar tarım arazisini sulamak için yaptırılan Kars Barajı, 2017'de su tutmaya başladı. Yılda 10 milyon kilowatt saat enerji üretilecek barajın suları Boğazköy ve Çamçavuş köylerini yuttu. Sadece göğe yükselen minareleri görünen köyler, baraj kapaklarının açılarak su seviyesinin düşmesiyle ortaya çıkmaya başladı. Eski köylerinin kalıntılarının görülmeye başladığını duyan vatandaşlar, baraj gölüne koştu. Evlerinin duvarları, cami, okul ve köy odasının ortaya çıkmasını gözüyaşlı izleyen Boğazköylüler, anılarını tazeledi.

'SULAR ÇEKİLİNCE ZAMAN ZAMAN GELİP HASRET GİDERİYORUZ'Boğazköylü vatandaşlardan Kubilay Çahan, eski köylerini çok özlediklerini belirterek, "Bizim hayatımız bu köyde geçti. Bu camide namaz kıldık, bu okulda okuduk, bu köy odasında da sık sık köylülerimizle bir araya gelip sohbet ettik. Köyümüz çok güzeldi. Şimdi ise sular altında kaldı. Sular çekilince de zaman zaman gelip böyle hasret gideriyoruz" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: ------------------Barajdan genel ve detaylar-Ağaçlar-Yeşil renge bürünen su ve şekiller-Köyden kalan kalıntılar-Cami minaresi ve cami-Kubilay Çahan'ın konuşması

Haber-Kamera: Bedir ALTUNOK/KARS,

Haber Kodu : 201004018

===================================

Dağlardan toplanan alıç meyvesi, tezgahları süslemeye başladı

KÜTAHYA'da, ormanlık alanlarda çalıya benzeyen bir ağaçta yetişen alıç meyvesi, vatandaşlar tarafından büyük bir ilgi ile tüketiliyor. Kalp, şeker, varis ve karaciğerde oluşabilecek rahatsızlığa iyi geldiği bilinen alıç, vücuttaki damarları temizleyerek kan akışının sağlıklı bir şekilde gerçekleşmesini sağlıyor. Kış mevsiminin habercisi olan ve mayhoş tadıyla vatandaşların dikkatini çeken alıç, köylüler için de gelir kaynağı oluyor.

Kütahya'da ormanlık alanlarda kendi kendine yetişen alıç meyvesi kentteki tezgahlar ve aktarlardaki yerini aldı. Birçok faydası olduğu bilinen alıç meyvesinin çok tercih edildiğini ifade eden aktar İdris Doğan (50), kilosunun ise 8- 10 lira arasında satıldığını söyledi. Doğan, "Aşağı yukarı 15 yıldır aktar işiyle uğraşıyorum. Ama köylü olup da aktariyenin içinde olmayan hiç kimse yoktur. Muhakkak ki köylülerin hepsi doğduğundan beri doğal yöntemlerle tedavi olmak ister. Eskiden doktora gitmek için bir sürü masraf ediyorduk. Alıcın faydaları saymakla bitmez. Alıç sirkesi fermente olduğu için direkt kalp damarlarını ve varise faydaları var. Alıç aynı zamanda şekeri düşürür ve yüzdeki benekleri siler. Kılcal damarları ve karaciğeri hızlı çalıştırdığı için bütün vücuda faydası saymakla bitmez. Varisten kalp damarlarına, atardamarı düzene sokmasından göz damarlarına kadar alıcın faydası var" dedi.

'SAĞLIK ŞAKAYA GIRGIRA GELMEZ'Alıç meyvesinin kalp kapakçıkları ve damarlar için doğal bir ilaç olduğuna dikkat çeken Doğan, meyvenin yaş veya sirke olarak tüketilebildiğini ifade ederek, "Atar damarı düzenler. Karaciğeri çok güzel çalıştırır, akciğeri temizler ve kuru öksürüğü dahi temizler. Ama vatandaşlarımız bir hafta kullanınca hemen iyileştim deyip, hemen bırakıyor. Bu doğal ürünleri hicri ay başında başlayıp da 21 gün kullanmak lazım. 21 günden fazla da kullanmayacaksın. Doktor nasıl ilaç yazıyorsa bunu da 21 gün kullanacaksın ve iyileşeceksin. Bu gırgıra, şakaya gelecek bir durum değil, sağlık. Vatandaşlarımız alıcın faydalarını biliyor olsa, Kütahya'da yüksek yerlerde yetişen bu köylünün elindeki alıcın kilosu 25- 30 liraya çıkar. Türkiye'nin her yerinde yetişebilir ama yüksek yerlerin hem oksijen hem de lezzet bakımından meyveleri ve alıçları çok lezzetli oluyor" diye konuştu.

'DAĞDAN TOPLAYIP PAZARDA SATIYOR'

Dağdan topladığı alıç meyvesini pazar yerinde satan İbrahim Yılmaz (62) ise "Bu ağacın şekere, tansiyona ve kalbe çok faydası var. Mideyi rahatlatıyor. Bir de bunun sirkesi var. Sirkesi de çok makbul. Aynı o da şekeri ve kalbi rahatlatıyor. Bunu ben dağdan, ormandan topluyorum. Arabayla gidiyorum. Eve getirip, diziyorum daha sonra pazara satmaya getiriyorum" dedi. Alıç meyvesini bir rahatsızlığa iyi geldiğini bilerek alıp, tükettiğini anlatan Mehmet Akatay da (42), "Kalp için bire bir ve kalbe çok iyi geliyor. Sirkesi, yemesi. Her türlü kalbe faydalı. Aldığım alıçların sirkesini yapacağım" şeklinde konuştu.

Kaynak: DHA

Son Dakika Güncel DHA YURT ÖZEL GÜNDEMİ -TEKRAR - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement