Kulaklarım Küçük Olsa Sevinirdim - Son Dakika
Magazin

Kulaklarım Küçük Olsa Sevinirdim

Öyle Bir Geçer Zaman ki'nin Aylin'i Farah Zeynep tüm sırlarını anlattı.

30.07.2012 06:03  Güncelleme: 10:08
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

İngiltere'de okuyan sıradan bir üniversite öğrencisiyken 'Öyle Bir Geçer Zaman ki' dizisinin 'Aylin'i olarak tüm Türkiye'nin tanıdığı bir isim haline gelen Farah Zeynep Abdullah, rol aldığı 'Kelebeğin Rüyası' filmini tamamladıktan sonra öğrenciliğe geri dönmeye hazırlanıyor. Abdullah, diziyle değişen hayatını ve projelerini All dergisinden Ece Bildiren'e anlattı...

Farah Türkçe'de ferah anlamına mı geliyor?

Birçok anlamı var aslında ama tam bilmiyorum. Babamlar İran Şahı Muhammed Pehlevi'nin son eşi Prenses Farah Diba'yı çok sevdikleri için bana onun ismini koymuşlar. Zeynep ismimi de seviyorum ama Farah'ı daha çok kullanıyorum.

Babanız Iraklı, anneniz Türk. Nasıl tanışmışlar?

Çok ilginç bir hikaye. Annem 17 yaşındayken bir akşam dedemin arabasını kaçırıyor ve o acemilikle bir kadının arabasına çarpıyor. Çarptığı kişi önemli bir şirketin patronu ve anneme acıdığı için "Gel, benim şirketimde çalış, borcunu öde" diyor. Babam da o şirkette çalışıyor. Orada tanışıyorlar, evleniyorlar.

HAYALİM GERÇEK OLDU

İngiltere'ye nasıl taşındınız?

Ben lisedeyken babamın işi sebebiyle İngiltere'ye taşındık. Liseyi orada bitirip üniversiteye orada, Kent'te başladım. Zaten daha taşınmamız hesapta yokken orada okumayı hayal ediyordum. Bu hayalim kendi kendine gerçekleştiği için arkadaşlarım hala şaşkın.

Neden İngiltere'de okumayı hayal ediyordunuz?

Hayranlık... Onların eğitim hayatlarına çok özeniyordum. Her şey mantıklı orada. Saygı var. Düzen var. İstanbul arada bir gelip kalmak için güzel ama yaşamak için biraz yorucu. Özellikle trafiğine ve düzensizliğine hala alışamadım.

İngiltere'de yaşayan biri Türkiye'de çekilen bir dizide nasıl rol kaptı?

Çok büyük bir şans eseri oldu. Kanal D Dramalar Koordinatörü Lale Eren, bir arkadaşımın annesinin arkadaşıydı. Biz de tanışıyorduk. 'Öyle Bir Geçer Zaman ki'nin yönetmeni, 'Aylin' karakteri için gerektiğinde seksi de olabilen masum tipli bir kız arıyormuş. Ona o zamana kadar önerilen kızlar içinde aradığı oyuncuyu bulamıyormuş ve bu durumu Lale Abla'ya anlatmış. Onun da aklına o anda ben gelmişim ve Facebook'tan fotoğrafımı göstermiş. Yönetmenimiz de "Evet, aradığım kız bu" demiş. Paskalya tatili nedeniyle o hafta İstanbul'daydım ve İngiltere'ye dönmeme iki gün vardı. "Seçildiniz" diye aradıklarında, senaryo çok ilgimi çektiği için okulumu dondurup kalmaya karar verdim.

Dizideki son sahnenizin çekimi bittikten sonra ne yaptınız?

Dizinin son sahnesinde şampanyalar patlatıldı, konuşma yapacaktım, ağlamaktan yapamadım. Sarıldık, vedalaştık... Sonra da eve gidip uyudum. Üç gün kalkmadım.

İngiltere'ye döndüğünüzde Eser Yenenler'le ilişkiniz ne olacak?

Hayatta ne olacağı hiç belli olmuyor ki... Ben iki yıl önce burada olacağımı biliyor muydum? Şimdiden gidince neler olacak diye düşünmüyoruz. Hayat sürprizlerle dolu. Başka bir sebeple geri de gelebilirim. Her şey olacağına varır. İlişkimizin gidişatından ikimiz de mutluyuz. Çok iyi arkadaşız her şeyden önce. Belki de o yüzden bu kadar yolunda gidiyor her şey.

ERKEK AZ KONUŞSUN

Size bir erkekte ne çekici gelir?

Öncelikle zeka beni çeker. Farkındalığının yüksek olması da önemli, mizah duygusu da. Güldüren, az konuşan, algıları açık, zekice espriler yapan erkekleri severim, dikkatimi çeker.

Siz de komik biri misiniz?

Eser'i güldüren iki kişiden biriymişim. Bu yüzden kendimi komik sayabilirim herhalde.

Mutluluğun sizin için olmazsa olmaz beş şartı nedir?

Sağlık, huzur, inanç, seyahat etmek. Bir de müzik dinlemek.

Kendinizi beğeniyor musunuz?

Daha iyi olabilir herkes tabii. Benim de kulaklarım daha ufak olsa kendimi daha çok beğenebilirdim sanki ama genel olarak halimden memnunum.

HUZUR NEREDEYSE BEN DE ORADAYIM

Hem 'Öyle Bir Geçer Zaman ki'de, hem de 'Kelebeğin Rüyası'nda dönem kadınları olarak yer aldınız. Kostümler ve saçlar günlük hayattaki stilinizi etkiledi mi?

Tam aksi etkisi oldu. Ben eskiden dizideki karakterler gibi kadın kadın görünmeyi severdim ve öyle giyinirdim; artık spor giyiniyorum çünkü galiba o kadınlık halinden çok sıkıldım. Eskiden hiç giymediğim pantolonları, jean'leri, daha spor giysileri seçmeye başladım.

Rahatlık ihtiyacım arttı.

Günlük hayatınızda nasıl giyinirsiniz?

Jean'ler, şortlar, tişörtler... Çok zamanımı almayan pratik ve sade şeyleri seviyorum.

Nerelerden alışveriş yapıyorsunuz?

Her yerden olabilir. İngiltere'deyken ikinci el ya da yardım mağazalarından çok giyiniyordum. Oradaki sistem çok güzel oturmuş; her şey çok temiz, çok güzel. Burada ikinci el denince her şey çok pahalı oluyor. İstanbul'da Beşiktaş Pazarı'na birkaç kez gittim. Zara'yı seviyorum. Sık sık alışverişe gidiyorum ama bir şey almadan dönebiliyorum. Giyinirken anneannem ve annemin fikirlerini mutlaka alırım. Onların zevklerine çok güveniyorum. Çok güzel yönlendiriyor, beğenmediklerinde beni acımasızca yerin dibine sokuyorlar.

Hemen değiştiriyorum.

Tatilinizi nasıl geçiriyorsunuz?

Buradaki iki yılım tamamen sette geçti. Sevebileceğim yerleri keşfetme, görme fırsatım olmadı. O yüzden genelde belli bir mekan tercihim olmuyor. Arkadaşlarımı arıyorum, neredelerse oraya gidiyorum. Sessiz, araba gürültüsü olmayan yerleri tercih ediyorum. Sakinlik ve huzur neredeyse ben oradayım.

ESER'E ÇOK KIZDIM!

Bu yaz hangi konserlere gittiniz?

En son Tom Jones konserine gittim. Babam da Tom Jones hastasıdır. Aynı plağından yedek olsun diye yedi tane alırdı eskiden. Zaten genel olarak müzik delisidir. Ama hakiki deli! O yüzden Tom Jones'un konserini izlemekle yetinmedim, kulise girip birlikte fotoğraf çektirdim. Konser sonrasında organizasyonu yapan BKM'deki arkadaşlar, erkek arkadaşım Eser'e "Gündüz Tom Jones'la tekne turu yapmıştık, bu kadar sevdiğinizi bilseydik sizi de çağırırdık" dediler. Bu fırsatı kaçırdığım için üzüntüden gözlerim doldu, Eser'e çok kızdım.

YÜKSEK TOPUKLA RAHAT EDEMEM

Dikkat çekmeyi seviyor musunuz?

Dikkat çekmek gibi bir amaç taşımıyorum. Güzel olduğunda ve kendini rahat hissettiğinde zaten dikkat çekmiş oluyorsun.

Aileniz dilinizdeki piercing'i görünce nasıl tepki vermişti?

Dilimi 16 yaşımda deldirmiştim. Deldirmeden önce annemlerden izin aldım tabii. Dudağımı önceden deldirmiştim zaten. Kötü bir şey olmadığını görünce dilime de yaptırmama izin verdiler. Hayatta yapmak istediğim şeyleri destekleyen bir ailem olduğu için her zaman şanslı olduğumu düşünmüşümdür.

Kendinizi nasıl rahat hissediyorsunuz?

Spor ayakkabı ve çok yüksek olmayan ara topuk boylarını seviyorum. Alçak topuklularla kendimi güzel hissetmiyorum, yükseklerle de bir türlü rahat olamıyorum. Hem çalışırken, hem günlük hayatımda kendi makyajımı kendim yaparım. Doğal görünmeyi seviyorum. Özellikle dizide oyuncuların yüzündeki o kusursuz makyaj görüntüsünü çok yapay buluyorum. Bu tür detaylar dizilerin doğallığını bozuyor. Bizim yönetmenimizin kurduğu en önemli şey, gerçeklik ve inandırıcılık oldu. Bu gerçeklik hissi de seyirciye samimiyet olarak yansıdı.

KENDİMİ BİR CASUS GİBİ HİSSETTİM

Yılmaz Erdoğan'ın 'Kelebeğin Rüyası' filminde nasıl bir rolünüz olacak?

Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip Uslu'nun hayatlarını yansıtan bir hikayeyi anlatacağız. Benim rolüm Rüştü Onur'un aşık olduğu, 19-20 yaşlarındaki Mediha Sessiz. Birbirlerine yazdıkları o kadar çok mektup var ki; okurken kendimi bu aşkın içine giren bir casus gibi hissediyorum.

Sabah : http://www.sabah.com.tr

Kulaklarım Küçük Olsa Sevinirdim
Kaynak: Sabah.com.tr

Son Dakika Magazin Kulaklarım Küçük Olsa Sevinirdim - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement