La Liga'da İlk Yarı - Son Dakika
Spor

La Liga'da İlk Yarı

La Liga'da ilk devre sona ererken Emre Çelik, ligin öne çıkanlarını, sürprizlerini ve hayalkırıklıklarını yazdı.

02.01.2014 15:26
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Yıldızların istikrarsızlığı

La Liga'yı cezbedici kılan en önemli faktör hiç şüphesiz Lionel Messi ve Cristiano Ronaldo arasındaki çekişme. Bu ikiliye sezon başında Neymar ve Gareth Bale'in katılımları La Liga'ya bir seviye daha atlattı ama sezon başında izleyicilerin beklentisi, bu dörtlünün bir türlü %100 hazır şekilde beraber oynayamamasıyla hayal kırıklığına uğradı.

Barcelona'nın yıldız ismi Lionel Messi, geçtiğimiz sezonun sonunda yaşadığı sakatlığı tamamen atlatarak sezon girse de oyuncularından verim için rotasyon vurgusu yapan Gerardo Martino'nun Neymar'a kademe kademe süre vermesinden dolayı Brezilyalı ile beklendiği kadar sahada kalamadı. Tam Neymar sisteme adapte oldu derken ise Messi'nin Real Betis maçında sakatlanmasıyla izleyiciler bir kez daha hayal kırıklığına uğradı. İkili, ilk yarı oynanan 17 karşılaşmada sadece 558 dakika aynı anda sahada kalabildiler.

Benzer bir durum da Real Madrid'de yaşandı. İstikrar abidesi Cristiano Ronaldo, Messi'nin aksine uzun süre sakatlıklar yaşamadı ama Real Madrid'de takıma yeni katılan Gareth Bale'in sezona geç girmesi, sakatlığından bir türlü tam anlamıyla kurtulamaması ve bundan dolayı da istikrarlı biçimde forma giyememesi iki yıldızın aynı anda sahada yer aldığı süreleri bir hayli azalttı. Hatta bir ara İspanyol basını Bale'in kronik sakatlığı olduğunu ve Tottenham'ın Real Madrid'i amiyane tabirle 'kazıkladığını' bile dile getirdi. Bale, ilk 8 haftalık süreçte sadece 105 dakika sahada kaldı ve Ronaldo ile birlikte oynadı. Takribi 9 haftada ise ikili, 452 dakika birlikte oynadı yani toplamda 557 dakika sahada kalabildiler.

Özellikle Lionel Messi ve Gareth Bale'in sakatlıklarından dolayı takımlarına tam anlamıyla devamlı katkı sağlayamamasına rağmen iki oyuncu da başka isimlerin yapamayacağı rakamlara ulaştılar. Gareth Bale, sahada kaldığı 684 dakikada 6 gole imza attı ve bunun yanı sıra 6 da gol pası verdi. Transfer rekoru kırarak Real Madrid'e geldiği düşünülürse az gelebilir lakin unutmamak lazım ki Galli oyuncu bu süreçte bir taraftan da adaptasyon süreci yaşadı. Lionel Messi ise sahada kaldığı 760 dakikada 8 kez rakip fileleri havalandırdı. Arjantinli oyuncu aynı zamanda 4 de asiste imza attı.

Ayrıca takım bazında değerlendirildiğinde de rakamlara bakarak hem Carlo Ancelotti'nin hem de Gerardo Martino'nun kadro istikrarı yakaladığını söylemek pek mümkün değil. Her iki teknik adam da 17 hafta boyunca üst üste aynı kadroyla takımlarını sahaya sürmediler. Lakin Barcelona ile Real Madrid'deki bu rotasyonun farklı sebeplere dayandığını söylemek de mümkün. Gerardo Martino, ağırlıkla sakatlarla boğuşurken dönem dönem Xavi, Puyol, Pique, Lionel Messi, Cristian Tello, Dani Alves, Adriano ve Victor Valdes gibi önemli isimlerinden faydalanamadığı için değişime gitmek zorunda kaldı. Carlo Ancelotti ise Marcelo, Xabi Alonso ve Bale'in sezon başındaki sakatlıklarının iyileşmesine rağmen bile - bu dönemde Khedira da sakatlandı - özellikle orta sahada sürekli denemeler yaptı. Zaten Madrid basını tarafından zaman zaman hala ideal 11'ini - özellikle orta sahada - bulamadığı için eleştirilen Ancelotti'nin bu hamleleri de Barcelona ile aradaki 5 puanlık farkın en önemli sebeplerinden biri oldu.

Nasıl başlarsan öyle gider...

La Liga'da statlar boşaldı

La Liga'da ilk devre boyunca 20 takımın da öne geçtikleri maçların büyük bölümünü kazanması fazlasıyla öne çıktı. Barcelona (15), Athletic Club (10), Granada (5), Rayo Vallecano (4), 17 maçlık ilk yarı periyodunda öne geçtikleri hiçbir maçta puan kaybetmediler. Ligin genelindeki %79'luk oran ise ilk golü atan takımın genellikle maç sonunda hanesine 3 puan yazdığını gösterdi. Maça iyi başlamasına rağmen en fazla puan kaybı yapan takımlar ise Levante ve Almeria oldu. Levante, 17 maçın 7'sinde öne geçse de bu karşılaşmaların 3'ünü kaybederek 9 puan bıraktı. Almeria ise 17 maçın 8'inde öne geçen taraf oldu ama bu maçlarda aldığı 3 beraberlik ve 1 mağlubiyetle olası 9 puandan oldu.

Maçlarda geriye düşmesine rağmen en fazla puan çıkarmayı bilen ekip ise Athletic Club oldu. Bask temsilcisi, 17 maçta tam 11 kez geri düştü ama bu 11 maçın dördünü kazanıp üçünden de beraberlikle ayrılarak yoktan 15 puan var etti. Athletic'i ise 7 kez geriye düşmesine rağmen 3 galibiyet ve 2 beraberlik çıkaran Real Madrid takip etti. Osasuna (10) ve Betis (11) ise geriye düştüğü hiçbir maçtan puan çıkaramadılar. Sevilla, Valencia, Granada, Rayo Vallecano, Malaga ve Elche ise geriye düşüp galibiyet alamayan takımlar oldular.

Fakat bu istatistiğin yanı sıra devrenin tamamı gözetildiğinde ligin en dikkat çeken takımlarından ikisi için bu istatistiğin genele yayılmadığını söylemek mümkün. Real Sociedad ve Sevilla, sezon çok kötü başladılar. Sevilla bir dönem son sırada yer alırken Sociedad'da küme düşme hattında bulunuyordu. Fakat iki ekip de toparlandılar ve gözle görülür biçimde yükselişe geçerek devreyi en formda kapatan takımlar arasındaki yerlerini aldılar.

Kartlar havada uçuşuyor

La Liga'da ilk devre boyunca hiç şüphesiz bu yıldız isimler dışında en fazla konuşulan konu da hakemler oldu. Maçlara doğrudan etki eden hatalı kararlar, sonradan silinen kart cezaları, havada uçuşan kartlar... La Liga'da ilk devrede oynanan 340 karşılaşmada tam 889 sarı kart çıktı ve La Liga, 2,61 ortalama ile Avrupa'nın beş büyük liginde ilk devre en fazla sarı kart çıkarılan lig oldu. Fakat La Liga'nın bu ligler arasında Premier Lig'in ardından maç başına en az faul çalınan lig olması doğal olarak hakem faktörünü öne çıkardı. La Liga, maç başına kırmızı kart ortalamasında ise Serie A ve Ligue 1'in gerisinde kaldı.

La Liga'da ilk devrede en hırçın takım ise 62'şer kart ile Sevilla (57 sarı, 2 ikinci sarı, 2 ikinci sarıdan kırmızı, 1 doğrudan kırmızı) ve Elche (56 sarı, 3 ikinci sarı, 3 ikinci sarıdan kırmızı) oldu. İşin ilginç yanı ise bu iki ekibin de en fazla faul yapan takımlar sıralamasında ilk 9'da yer almamasıydı. Kırmızı kartlar incelendiğinde ise Osasuna ve Rayo Vallecano (6'şar kere) rakiplerinin tamamına fark attılar. Barcelona, Real Sociedad ve Valencia ise devreyi kızarmadan tamamladı. Ligin en az faul yapan iki ekibi Real Sociedad (177) ve Barcelona (190) aynı zamanda gördükleri 29'ar sarı kart ile ligin en centilmeni unvanını paylaştılar.

İlk yarının en iyi takımı: Atletico Madrid

Sosa resmiyet kazandı

Geçtiğimiz sezon sergilediği performansla alkışları toplayan ve uzun bir aradan sonra Real Madrid ve barcelona ikilisine ilk defa bu kadar yaklaşabilen bir takım çıkabileceğini kanıtlayan Atletico Madrid, en büyük yıldızı Radamel Falcao'nun gidişine rağmen kaldığı yerden devam ediyor. Öyle ki, sezon başında kimse onları şampiyonluk adayı olarak göstermiyordu ama artık herkes adaylarını açıklarken bir kere daha düşünüyor.

Simeone'nin ekibi, geride kalan 17 maçın 15'ini kazanarak Atletico Madrid tarihinin en iyi sezon başlangıcına imza atmakla kalmadı; toparladığı 46 puanla da averaj farkıyla devreyi ikinci sırada tamamladı. 14 sene aradan sonra Santiago Bernabeu'da alınan ilk lig galibiyeti ise bu muazzam başarıda pastanın üzerindeki mumu oluşturdu. Arjantinli hoca ile tam bir 'sistem takımı' olmayı başaran Atletico Madrid, sadece muazzam savunmasıyla öne çıkmadı, ligin en az gol yiyen ekibi de olmayı başardı. Rüyadan ne zaman uyanırlar bilinmez ama artık tamamen oturan 'sistem'leri sayesinde yakın gelecekte ilk üçün daimi üyesi olacaklarını kanıtladılar.

İlk yarının sürpriz çıkışı:   Villarreal

Tam 1 sene önce Liga Adelante'den La Liga'ya yükselme şansı %50'lerin altında gösterilen Sarı Denizaltılar bir döndü pir döndü. Marcelino Garcia Toral önderliğinde Villarreal, son derece mütevazi bir kadroya sahip olmasına rağmen devreyi 28 puanla Avrupa potasında tamamladı. Başarının en büyük sırları olan takım iskeleti ve sezon öncesi planlamanın önemi, bir kez daha futbolda ne denli kritik faktörler olduklarını gösterdiler. İyi bir kaleci Asenjo, savunmanın göbeğinde hem başarılı hem de lider Mateo Musacchio, ön liberoda İspanya Milli Takımı ile anılabilecek kadar iyi bir performans sergileyen bir başka lider Bruno, orta sahanın ileri dönük kısmında La Liga'nın en önemli eski tip oyun kurucularından Cani... Kaleci hariç gemilerini Liga Adelante'ye düşüldüğünde terk etmeyen üçlü, takımlarının La Liga'da yükselmesini sağlayan isimler oldular.

Marcelino Garcia Toral, zaten iyi olan hale hazırdaki takım iskeletinin üzerine makul ücretlerde sistemine göre nokta transferler yaparak Villarreal'i tam bir takım görünümüne soktu ve daha 1,5 sene önce taraftarlarını küstüren Villarreal, ligin özellikle de iç sahada en korkutucu takımlarından birine dönüştü. Elbette kısa süre içerisinde 6-7 sene önce Avrupa'yı da kasıp kavuran Villarreal'e dönüşmeleri pek mümkün değil ama futbol direktörü ve teknik patron ile imzalanan uzun süreli sözleşmeler gösteriyor ki planlı yapıyla gelecekte eski günlerine de dönebilirler.

İlk yarının hayal kırıklığı:   Valencia

Pizzi Valencia'yı da şaha kaldıracak

Unai Emery'nin 2011/12 sezonunun sonunda takımın başından ayrılmasıyla serbest düşüşe geçen ve 'kadrolu üçüncü' sıfatını kaptıran Valencia, "Daha da kötüye gitmez herhalde" şeklinde düşünen herkesi yanıltmaya devam ediyor. Mevkilere göre oyuncu sayıları değerlendirildiğinde son derece dengesiz bir kadro yapısına sahip olan Valencia, oynadığı 17 maçta sadece 20 puan toparlayabildi. İşin daha çok düşündüren kısmı ise 17 maç boyunca da hiçbir zaman tatmin edici bir futbol sergileyememeleri oldu. Kısacası Valencia eski günlerinden çok çok uzakta...

Saha içindeki dengesizlikler ve oynanan kötü futbolun yanı sıra kulübün içinde bulunduğu ekonomik durumdan dolayı satılığa çıkması da Valencia'nın hamle konusunda elini kolunu bağlıyor. Kulüp, Bankia'ya olan borçlarını ödeyemediği için şu an alıcısını bekliyor ve bu sebepten dolayı da herhangi bir transfer mümkün görünmüyor. Singapurlu iş adamı Peter Lim'in kulübü alacağı söylentileri taraftarları umutlandırsa da söz konusu devir-teslim Şubat ayından önce gerçekleşmezse Valencia'nın ilk 8 içerisinde yer alması, hatta orta vadede de toparlanması, mucize görünüyor.

İlk yarının teknik direktörü: Diego Simeone

2011/12 sezonuna Gregorio Manzano yönetiminde çok kötü bir başlangıç yapan Atletico Madrid'de şaşalı günlerini mumla arayan Vicente Calderon tribünleri, Aralık ayının başında alınan Albacete yenilgisinin üzerine her maç kulübün efsanesi Luis Aragones'in başa getirilmesi için tezahürat yapsa da rövanşta da Albacete'ye mağlup olunmasının ardından Manzano'nun biletini kesen Atletico Madrid yönetiminin tercihi sürpriz bir biçimde Diego Simeone olmuştu. Fakat Arjantinli hoca, takımı aldığı ve getirdiği seviyeyle Atletico Madrid yönetiminin ne kadar doğru bir tercih yaptığını gösterdi.

Arjantinli hoca, geçen sezon elde ettiği üçüncülük ve Copa del Rey şampiyonluğunun üzerine koymaya devam ederek oturttuğu sistemi tıkır tıkır işletti. Şampiyonluk mücadelesi için fazlasıyla dar bir kadroya sahip olsa da Oliver Torres ve Javier Manquillo, Leo Baptistao gibi gençler başta olmak üzere eldeki tüm isimleri doğru yerlerde ve zamanlarda kullanarak bütün oyuncularından maksimum verimi aldı. Raul Garcia gibi yeteneklerini bu zamana kadar tam olarak gösteremeyen bir isimden yıldız yarattı. Belki de en önemlisi puan kaybedilen Espanyol ve Villarreal maçları dahil olmak üzere Atletico Madrid'in rakip kim olursa olsun tüm maçlarda sergilediği ciddi tavır ve bunun meyvesi olarak aldıkları kolay galibiyetlerdi. Sadece devrenin son maçı olan Levante karşılaşmasında Atletico Madrid bu ciddiyetten uzaktı ama o maçta da Simeone, yaptığı iki değişiklikle ( David Villa'nın yerine Raul Garcia ve Koke'nin yerine Adrian) teknik direktörlük hünerlerini bir kez daha sergiledi.

La Liga'daki inanılmaz performansın yanında Şampiyonlar Ligi'nde performans  ve özellikle Simeone'nin de sahada yer aldığı Arjantin'in 1998 İngiltere'ye attığı duran top organizasyonu golün aynısını Atletico Madrid'in Porto'ya kaydetmesiyle Simeone'nin birçok iyi oyuncunun aksine futbolculuğundaki birikimlerini hocalığında da kullanma becerisini açıkça sergilemesi, Arjantinli hocayı rakiplerinden apayrı bir yere koydu.  Atletico Madrid'in şampiyonluğa inanmasından ziyade rakiplerin de Atletico Madrid'i hesaba katar hale gelmesi, Simeone'nin başarılarını özetler nitelikte.

İlk yarının en iyi  futbolcusu: Diego Costa

Golcü istediler gol makinesi oldu!

Uzun yıllardır hasret kaldığı başarıyı Diego Simeone-Radamel Falcao ikilisiyle bulduğuna inanan Atletico Madrid cephesi, Kolombiyalı yıldızın Monaco'ya transferinin ardından "Yerini doldurabilecek miyiz?" sorusunu sorsa da Diego Costa ilk haftadan itibaren bu sorunun unutulmasını sağladı. Hatta ilk devre öyle bir performans sergiledi ki Falcao'nun yerini doldurmakla kalmadı, geçtiğimiz sezonun ilk devresinde 16 gol-1 asist yapan Falcao'yu 19 gol-1 asist ile geride bıraktı. Doğal olarak da bu performansıyla hem Ronaldo ve Griezmann'ın önünde devrenin gol kralı oldu hem de hangi milli takımın formasını giyeceği konusundaki belirsizlikten dolayı İspanya ve Brezilya gibi dünyanın en iyi takımlarından ikisini arasında tam anlamıyla bir savaşa yol açtı.

İlk yarıda göze batan yetenekler

Ruben Pardo

Oliver Torres ve Sergi Roberto ile birlikte İspanya'nın en fazla gelecek vadeden orta saha oyuncularından biri olarak gösterilen Ruben Pardo, sezon başında Asier Illarramendi'nin Real Madrid'e transferiyle tam anlamıyla ana sahneye çıktı ve devre boyunca sergilediği performansla da kolay kolay inmeyeceğini gösterdi. Henüz 21 yaşında olmasına rağmen Xabi Prieto ile birlikte Sociedad'ın saha içi liderliğini de üstlenen Pardo, inanılmaz tekniği, saha görüşü, oyunu okuma kabiliyeti sayesinde yer aldığı maçların neredeyse tamamında takımını adeta bir orkestra şefi gibi yönetti.

Rafinha

Tıpkı Pardo gibi genç yaşına rağmen küme düşmeme mücadelesi veren Celta Vigo'da ipleri eline alan Rafinha, hem atarak hem de attırarak Luis Enrique'nin saha içindeki en büyük yardımcısı oldu. Öyle ki, Katalan gazeteleri şimdiden Rafinha'nın önümüzdeki sezon Deulofeu ile birlikte takıma döneceğini garantileyen iki kişiden biri olduğunu yazmaya başladı.

Carlos Bacca

Sezon başında Alvaro Negredo ve Jesus Navas'ı Manchester City'ye kaybeden Sevilla'da Unai Emery'nin özellikle gol yollarında nasıl bir çözüm bulacağı merakla ediliyordu, sorunun cevabı Bacca oldu. Kolombiyalı santrof, yırtıcılığı, bitmek tükenmek bilmeyen enerjisi ve bitiriciliği sayesinde attığı gollerle Endülüs'teki ilk sezonunda taraftarların sevgilisi olmayı başardı.

İlk yarıya dair ilginç bilgiler

-La Liga'da ilk devre boyunca oynanan karşılaşmalarda her takım en az 1 kez de olsa iç sahada kazanmayı başardı. Deplasmanlarda ise 19 takım galibiyet görürken Real Betis, 1 beraberlik ve 7 mağlubiyetle deplasman galibiyeti alamadı.

-Averaj ortalamasının 24,9 olduğu ilk devrede en fazla dikkat çeken istatistiklerden birine de Valladolid'in attığı 21 golün 11'ini, yani %51'ini kaydeden Javi Guerra imzasını attı.

-Real Madrid, ligin ilk devresinde tam 7 penaltı kullanarak lehinde en fazla penaltı çalınan takım oldu. Real Sociedad, Osasuna ve Malaga, 17 maçta hiç penaltı kazanamadılar. Celta Vigo (0/1), Valladolid (0/1) ve Athletic Club (0/2) ise kazandığı penaltılardan devre boyunca gol bulamayan takımlar oldular.

-La Liga'da 16 oyuncu, ilk devrede takımlarının oynadığı maçların tümünde 90 dakika sahada kalırken bu isimlerin 12'sinin kaleci olması dikkatlerden kaçmadı.

-750 dakika ve üzeri forma giyen isimler arasındaki sıralamaya göre sahada kaldığı dakika başı en fazla gol kaydeden isim 74 dakika ortalamayla Diego Costa oldu. Diego Costa'yı 78 ile Ronaldo, 86 ile Pedro ve 95 ile Messi takip etti.

-Osasuna'nın Almeria'ya 1-0 mağlup olduğu karşılaşmada sonradan oyuna giren José García, hem bu sezon hem de La Liga tarihinde en genç forma giyen isim unvanını eline geçirdi. Almeria'nın 38 yaşındaki file bekçisi Esteban ise ilk devre boyunca sahada yer alan en yaşlı oyuncu oldu.

-Ligin kendisine en çok faul yapılan oyuncusu Diego Costa (60) olurken en fazla faul yapan isim Almeria'dan Rodri (42) oldu.

-Ligin ilk devresinin en fazla pas yapan takımı 11973 ile Barcelona olurken bu rakam, en son sırada yer alan Levante ise 5764 pas yapabildi. Başarılı pas konusunda da Barcelona, %88,6 ile zirvede yer almayı başardı.

-José Luis González González, La Liga'da ilk devre 11 maçla en fazla müsabaka yöneten hakem oldu. González aynı zamanda 3 kırmızı kartla en fazla oyuncu ihraç eden ve 8 penaltıyla en fazla beyaz noktayı gösteren isim de oldu.

La Liga'da ilk devrede kalesinde en az gören ekip 11 golle Atletico Madrid oldu. Simeone'nin öğrencileri, aynı zamanda ilk yarı boyunca 2 golle kendi filelerini en fazla havalandıran ekipti.

Kaynak: TotemSpor.Com

Son Dakika Spor La Liga'da İlk Yarı - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement