Manama Diyalog Konferansı'nda "ABD'nin İran'a karşı bölgeye güven mesajları" öne çıktı - Son Dakika
Güncel

Manama Diyalog Konferansı'nda "ABD'nin İran'a karşı bölgeye güven mesajları" öne çıktı

Manama Diyalog Konferansı\'nda "ABD\'nin İran\'a karşı bölgeye güven mesajları" öne çıktı

Bahreyn'in ev sahipliğinde, çok sayıda ülkenin Savunma ve Dışişleri bakanlarının katılımıyla düzenlenen 17. Manama Diyalog Konferansı'nda "ABD'nin İran'a karşı bölge ülkelerine verdiği güven mesajları" dikkati çekti.

25.11.2021 14:58  Güncelleme: 16:23
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Bahreyn'in ev sahipliğinde, çok sayıda ülkenin Savunma ve Dışişleri bakanlarının katılımıyla düzenlenen 17. Manama Diyalog Konferansı'nda "ABD'nin İran'a karşı bölge ülkelerine verdiği güven mesajları" dikkati çekti.

Bahreyn Dışişleri Bakanlığı ile İngiliz araştırma enstitüsü "Uluslararası Stratejik Araştırmalar"ın iş birliğinde 19-21 Kasım'da "17. Manama Diyalog Konferansı" düzenlendi.

İlki 2004 yılında gerçekleştirilen konferansta bu yıl " Orta Doğu'daki bölgesel güvenlik meseleleri, Filistin- İsrail barışını sağlamanın yolları, Basra Körfezi ve Kızıldeniz'deki boğazların güvenliği, terörizm ve milisler ile İran'ın doğrudan ya da müttefikleri aracılığıyla gerçekleştirdiği tehditler" tartışıldı.

Konferansa, Savunma ve Dışişleri bakanları, ulusal güvenlik danışmanları, askeri liderler ve diplomatların yanı sıra farklı ülkelerden düşünür, uzman ve araştırmacılar katıldı.

Yedi oturum şeklinde düzenlenen konferans, bölgeyi çevreleyen zorluklar ve bu zorluklarla yüzleşme, terörizm ve aşırıcılıkla mücadele, bölgenin "İran'ın tehditleri ve uzantılarının hareketleri" karşısındaki güç birliği, Hürmüz ve Babu'l-Mendeb boğazlarında seyrüsefer ve ticaret özgürlüğünün desteklenmesi gibi önemli başlıkları içeriyordu.

Konferansta ayrıca ABD'nin Orta Doğu, Körfez ve Asya'daki savunma politikası, değişken bir çerçevede çok taraflılık ve bölgesel güvenlik, bölgedeki çatışmaların sona ermesi, Kızıldeniz'in güvenlik dinamikleri, milisler, füzeler ve nükleer silahın yayılması konuları da öne çıkan maddeler arasındaydı.

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı'nın "bilinmeyen bir sebeple" katılmadığı konferansta, Bahreyn, Mısır, Ürdün, Irak, Libya, Yemen, Yunanistan, BAE Dışişleri bakanlarıyla; ABD, Endonezya ve Malezya Savunma bakanları birer konuşma yaptı.

Birçok ülkeden ulusal güvenlik danışmanlarının yanı sıra Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) Genel Sekreteri ile Uluslararası Kızılhaç Komitesi Başkanı da konferansta söz alan isimler arasındaydı.

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, müttefik ve ortak ülkelerin "maruz kalabileceği" güvenlik ve askeri tehditlerle yüzleşmede Washington'un rolünden vazgeçebileceğine ilişkin endişelerini gidermeye çalıştı.

Konferansa katılan Arap yetkililer ise bölgenin karşılaştığı zorluklar karşısında; krizleri çözme çabalarına öncülük eden ve bölgeyi güvenlik ile istikrarın hakim olduğu bir geleceğe taşıyan bir Arap diplomasisine ihtiyaç duyulduğunu vurguladı.

Bunun da Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen es-Safadi'nin konuşmasında belirttiği gibi Filistin meselesi; başkenti Kudüs olan, 1967 sınırlarında bağımsız egemen bir Filistin devletinin kurulmasını içeren iki devletli çözüm temelinde bir sonuca ulaşmadan mümkün olmadığı kaydedildi.

İran ve nükleer dosyası konferansın öne çıkan konuları

İran ve nükleer dosyası konferansın öne çıkan konuları arasında yer aldı.

Katılımcılar, bu ayın sonunda Viyana'da gerçekleştirilecek nükleer anlaşma müzakerelerinin başarısız olması halinde Tahran'a karşı izlenecek muhtemel tutumları tartıştı.

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Said Hatibzade, 22 Kasım'da yaptığı açıklamada, ülkesinin yaptırımların kaldırılması hedefiyle Viyana'ya gideceğini, diğer taraflardan da pratik bir sonuç elde etmek için kararlı ve ciddi olmalarını umduğunu ifade etti.

Hatibzade, bu tarafların, niyetlerinin ciddi ve yapıcı olmaması durumunda ise ülkesinin kararlı bir şekilde yanıt vereceğini sözlerine ekledi.

Konferansta yaptığı konuşmada İran ve nükleer meselesine de değinen ABD Savunma Bakanı Austin, bölgedeki müttefiklerine daha fazla güvence vermek için "Biden yönetiminin İran'ın tehditlerine karşı koymaya çalışacağını, aynı zamanda 2015 yılında yapılan nükleer anlaşmayı canlandırmak için de çaba sarf edeceğini" vurguladı.

Austin, ülkesinin "İran ve uzantı güçleriyle" bir misilleme çatışmasına girmeyeceğini ancak karşılık vermek istediklerinde de yanıtlarının kesin olacağını kaydetti.

"İran ve uzantı güçlerinin tehditlerinin geniş kapsamlı olduğunu" belirten Austin, "Bölgenin güvenliğini savunmak için birlikte çalışmalıyız. İran da bölge ülkeleriyle ilişkilerimizi baltalayamayacağını bilmelidir." dedi.

ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Ortadoğu Koordinatörü Brett McGurk da Viyana müzakerelerinin başarısız olması durumunda, İran'ın nükleer silah edinmesini önlemek için "başka yöntemler kullanmaya" yönelebileceklerini belirtti.

"Askeri gücün" de bu yöntemlere dahil olduğunu kaydeden McGurk, bunun, İran'ın tutumunu değiştirmeyeceğini ancak nükleer programını durdurabileceğini ifade etti.

McGurk konuşmasında ayrıca, ABD'nin, bölgenin güvenliğini artıracak şekilde Irak'ın egemenliğini, Anayasa'sını ve meşru kurumlarını desteklediğini söyledi.

ABD'li yetkili, Washington'un Irak'la uzun vadeli bir ittifak kurma, askeri olarak bu ülkeye yardım etme ve Irak'ın egemenliğini koruyabilmesi için ordusu ile Peşmerge güçlerini eğitmeye devam etme konularındaki taahhüdüne vurgu yaptı.

Orta Doğu'yu ABD ulusal güvenliği açısından "değişmeyecek öncelik" olarak gören McGurk, bugüne kadar Beşşar Esed rejimi ile gerçek normalleşmenin henüz olmadığını vurgulayarak, ABD'nin Suriye'nin kuzeydoğusunda bulunan askeri varlığını koruduğunu teyit etti.

İsrail, nükleer silah konusunda İran'a ortak mesaj gönderilmesini istiyor

İsrail Ulusal Güvenlik Danışmanı Eyal Hulata ise dünyanın İran ile içinden çıkılması zor bir aşamaya girdiğini savunarak, "Artık 'nükleer silah yarışında kendisinin bölgeye sokmak üzere elde etmeye çalıştığı nükleer silaha izin vermeyeceğimizi' içeren bir ortak mesajı Tahran'a gönderme zamanı gelmiştir." dedi.

Hulata, herkesin bir araya gelerek İran'a zor kullanmadığı sürece, Tahran'ın kendiliğinden politikalarını değiştirmeyeceğini ileri sürdü.

Yemen Dışişleri Bakanı Ahmed bin Mubarek de İran'ın Yemen'deki projesinin çökmesiyle bu ülkenin bölgesel uzantılarında da çöküş yaşanacağını, Tahran'ın Yemen'de başarılı olması halinde ise bölgede yeni çekişme kapılarının aralanacağını ifade etti.

Bin Mubarek, İran'ın Yemen üzerinden bir başarı elde etmesi halinde şiddet ve kaosun tüm bölgeye yayılacağını öne sürdü.

Yemenli Bakan, İran destekli Husilerin petrol ve doğal gaz yataklarıyla zengin Marib kentini ele geçirmesi durumunda da tıpkı Belkıs Krallığını yıkan kadim Marib Barajının yıkılışı gibi büyük bir felakete tanıklık edeceklerini söyledi.

Konferansta katılımcıların taahhütleri

Konferansın katılımcıları, zorluklara karşı bölgenin güvenliğini korumaya bağlı kalmanın yanı sıra ABD'nin bölgesel müttefikleri ile bilgi alışverişinde bulunma, İran ile nükleer anlaşma müzakerelerinin başarısızlıkla sonuçlanması ve ABD'nin bölgedeki müttefiklerine yönelik muhtemel bir saldırı durumunda alternatif çözümleri ele alma taahhüdünde bulundu.

Bölgenin denizlerindeki geçiş yollarını koruma, Irak'ın egemenliğini savunma, Lübnan halkına ve güvenliğine destek verme taahhüdünde de bulunan katılımcılar, bölge ülkeleri arasında güvenlik ve askeri iş birliğini güçlendirme konularında da mutabık kaldı.

Filistin ile İsrail arasında iki devletli çözüm temeline dayalı Orta Doğu'nun kalıcı barışı için çalışmaları sürdürme ve DEAŞ başta olmak üzere tüm terör örgütleriyle mücadele çabalarını destekleme konuları da konferansın sonuçları arasında yer aldı.

Kaynak: AA

Son Dakika Güncel Manama Diyalog Konferansı'nda 'ABD'nin İran'a karşı bölgeye güven mesajları' öne çıktı - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement