MÜSİAD 36. Şubesi'ni Aydın'da Açtı - Son Dakika
Güncel

MÜSİAD 36. Şubesi'ni Aydın'da Açtı

MÜSİAD 36. Şubesi\'ni Aydın\'da Açtı

MÜSİAD Yurt genelinde 36. Şubesi'ni Ulaştırma, Haberleşme ve Denizcilik Bakanı Binali Yıldırım'ın katılımı ile Aydın'da açtı.

13.06.2013 16:59
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Aydın şubesinin açılışı ile birlikte MÜSİAD şubeleri, temsilci ve temsilcilikleriyle Türkiye'nin 64 noktasında temsil edilen bir sivil toplum kuruluşu oldu.

Aydın'da yapılan açılış töreninde kurdeleyi Bakan YILDIRIM'ın yanı sıra Aydın Valisi Kerem AL, MÜSİAD Genel Başkanı Nail OLPAK ve MÜSİAD Aydın Şubesi Başkanı Hakan Yıldırım birlikte açtılar.

MÜSİAD Genel Başkanı Nail OLPAK, Aydın şubesi açılışında sonra gerçekleştirilen galada konuştu. Olpak burada, son dönemlerde yaşanan toplumsal olaylar ve ekonomik gelişmelere değindi.

Olpak bu konularda şunları söyledi,

OLPAK, "Çocuklarımızın ayaklarına batacak dikenler, ya ektiklerimizdir, ya da sökmediklerimiz!"

Biliyorsunuz, son günlerde, hepimizi kaygılandıran olaylar yaşıyoruz. Ancak, Türkiye'nin güven ortamının korunacağına ve sağduyunun hâkim olacağına da, sonuna kadar inanıyoruz.

Özellikle, ülkemizin belki de gelecek yüzyılını şekillendirecek, aydınlık yarınlarının önünü açacak, Çözüm Süreci gibi büyük bir fırsatı yakalamışken, Reyhanlı saldırısı gibi, Taksim Gezi Parkı'nı bahane ederek sahneye konulan ve asla kabul edilemez tavırlar, bizi derinden üzüyor. Günlerdir, başlangıçta son derece masum görünen, ama bugün geldiği noktada Türkiye'ye, hatta ağaçların sökülmesini protesto edenlere bile, acı veren bir boyuta gelen olaylar yaşıyoruz. Türkiye'nin enerjisini bu kadar kolay mı, boşa harcamalıyız? Bir baba olarak, bırakın işadamını, vatandaş olarak, hem çocuklarımın, hem de ülkemin geleceği adına kaygı duyuyorum. Bu noktada, son derece dikkatli ve hassas olmalıyız. Çünkü, "Çocuklarımızın ayaklarına batacak dikenler, ya ektiklerimizdir, ya da sökmediklerimiz!"

OLPAK, "Türkiye'nin itibarı kadar, gelecek vizyonumuzu da kötü yönde etkiliyor."

Gezi Parkı'nda yaşananlar ve protestolar hakkında ilk söylediğimiz şey; 'Farklı düşüncelerin, şiddet içermeden ve şiddetle karşılaşmadan ifade edilebildiği bir ortama hepimizin acilen çok ihtiyacı olduğu'ydu. 'Bunu sağlamak, olası daha üzücü durumlara fırsat vermemek, itibarımızı ve geleceğimizi korumak adına hassasiyetle davranmak, ülkesini seven herkesin üzerine düşen bir görevdir' demiş, 'Geleceğimize hep birlikte sahip çıkmalı, duygusal, ötekileştiren tepkilerden uzaklaşıp, sağduyulu davranmalıyız. Bu ülke hepimizin' diye bitirmiştik.

Maalesef, Gezi Parkı tartışmalarından, yeni bir eylem çıkararak, amacından ve içeriğinden uzaklaştırılmış bir gündem oluşturma gayreti, Türkiye'nin itibarı kadar, gelecek vizyonumuzu da kötü yönde etkiliyor.

Önceki gün, bir canlı yayında; 'Gezi Parkında fikirlerini ifade edenlerle, Gezi Parkı'ndakilerin de onaylamadığı, o çerçevenin dışındaki farklı grupları ayrıştırmak gerektiğini, Gezi Parkı'ndaki eylemcilere müdahale etme amacı olmayan, ancak onları ve o bölgedeki başka vatandaşlarımızı olası provokasyonlardan korumak üzere gerekli güvenlik tedbiri alınmasını önermiştim. Bu açıdan, İstanbul Valiliği'nin Taksim Meydanı ile ilgili dünkü düzenlemelerini, yerinde görüyorum.

OLPAK,"Türkiye'nin itibarını, gelecek vizyonunu riske atmaya kimsenin hakkı yoktur"

Bir yıldır gündeme getirdiğimiz 'Orta Gelir Tuzağı'ndan kurtulma yoluna girdik. Çözüm Süreci, Türkiye'yi, yatırım yapılabilir ülke seviyesine taşıdı. Nükleer Santral, 3. Havalimanı ve 3. Köprü projeleri sevindirici yatırımlar. Tüp Geçit yakında açılıyor. Sırada Kanal İstanbul gibi projeler var. Türkiye, tarihinde ilk defa, kısa vadeli borçlanabilen ülke durumundan, uzun vadeli, büyük yatırımlar alan bir cazibe ve güven merkezi durumuna geçiyor. Küresel krizden en az etkilenen ülke olan Türkiye, dünya piyasaları toparlanmaya çalışırken bu avantajlı pozisyonunu kaybederse, birkaç basamak birden çıkabilecekken, tökezleme riskiyle karşı karşıya kalır. İtibar dediğimiz, gelecek vizyonu dediğimiz budur ve bunu riske atmaya kimsenin hakkı yoktur.

OLPAK, "Türkiye kazanmayı öğrenmiştir ve bundan vazgeçmeye niyetli değildir."

Türkiye ekonomisi, önündeki engelleri aşabilecek bir seviyededir. Önceki gün açıklanan Sanayi Üretimi rakamları ve dün açıklanan Büyüme Rakamları, Türkiye ekonomisinin gücünü ortaya koyuyor. 14 çeyrektir büyüyen, son 8 çeyrekte büyümeye devam etmekle birlikte büyümesinin hızı düşen ülkemiz, bugün açıklanan rakamlarla, bu yılın ilk çeyreğinde beklentileri aşıp %3 büyüyerek, büyüme hızını da arttırmaya başlamış; huzur, güven ve istikrar algısını perçinlemiştir. Türkiye kazanmayı öğrenmiştir ve bundan vazgeçmeye niyetli değildir.

OLPAK, "Faizi değil, yatırımı teşvik eden bir finansal mimari Türkiye'nin kalkınması adına kaçınılmazdır"

27 Nisan'daki Genel Kurul'umuzda, Türkiye'nin Bankacılık sistemiyle ilgili uyarım, tartışılmaya başlandı. 'Bankalar posta memurluğundan çıkıp, sadece teminata kredi veren sistemden, makul teminatlarla projeye kredi veren sisteme geçmeli' derken, faizi değil, yatırımı teşvik eden bir finansal mimarinin Türkiye'nin kalkınması adına kaçınılmaz olduğunu ifade etmiştim. Bankaların kar etmesine karşı değiliz, ama bankaların da, bu ülkenin ticari kurumları olarak, bizler gibi ticari hayatın risklerini de sırtlanmaları gerektiğine inanıyoruz. Özel sektör olarak, üzerimize düşen görevleri biz yerine getirelim, yasal düzenlemeler gerekliyse onları da talep edelim, ama bankacılığın da, gerçek ticari hayatın içine girmesini sağlayalım. Aksi takdirde, her devirde olduğu gibi, gerilimden ve kargaşadan beslenen faiz lobisi ve bunun gibi fırsatçıların eline koz verilmeye devam edilecektir. Spekülatörlerin en sevdiği ortam, bugünlerde oluşturulmaya çalışılan kargaşa ortamıdır. Ancak, amaçlarına ulaşamayacaklardır.

Geçmişte, demokratikleşme ve insan hakları konusundaki sıkıntıları derinden yaşamış bir Dernek olarak, bu konuda ülkemizin ihtiyaç duyduğu olgunluğu çok iyi hissediyoruz. MÜSİAD'ın "Yüksek Ahlak-Yüksek Teknoloji" düsturunun ve 22 yıl öncesinden bugünlere ışık tutan vizyonunun daha iyi anlaşıldığı bir dönemde, dün nasılsa, yarın da hiç bir ayrım yapmadan, Türkiye yararına her işte, herkesle, ekonomik ve sosyal ilişkiler kurmaya devam edeceğiz. Bununla da yetinmeyip, iş yaptığımız her alanda, Türkiye'nin vizyonunu geliştirecek sosyoekonomik etkileşimlerle, ülkemize toplumsal katkılar sağlayacağız.

OLPAK, " Fas, Cezayir ve Tunus'ta işadamlarımız bugüne kadar yurtdışında gerçekleştirilen en kapsamlı karşılıklı iş görüşmelerini yaptılar"

Sayın Bakanımızın da bizimle birlikte olduğu, 4 günlük Kuzey Afrika seyahatimizden; Fas, Cezayir ve Tunus'tan, hafta sonu döndük. Türkiye olarak, farklıklıların bir arada yaşadığı, insanların doğuştan kazandığı hakların, yine doğuştan onlara bahşedildiği Müslüman bir ülke olarak, bu dost ve kardeş ülkelere iyi bir model olabiliriz. 250 kişilik işadamı kafilemiz, Sayın Başbakanımız ve Bakanlarımızla birlikte, bu seyahatte, her 3 ülkede de, işadamlarımız, bugüne kadar yurtdışında gerçekleştirilen en kapsamlı karşılıklı iş görüşmelerini yaptılar ve gözleri ışıldayarak, büyük iş bağlantılarıyla döndüler.

Aydın'ın eski ismi Güzelhisar'dır. Tarihçi Heredot, Aydın için "Bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzünün altı ve en güzel iklimin bulunduğu yer" demiştir. Evliya Çelebi ise, Seyahatnamesi'nde, "Dağlarından yağ, ovalarından bal akar." diye yazar. Ben, ortaokulu, yeni açılan okulun ilk yatılı öğrencilerinden biri olarak, 1974 yılında, 13 yaşında, Nazilli, Sümer Ortaokulunda, Liseyi de yine yatılı olarak, 16 yaşında bir delikanlı olarak, Aydın Lisesi'nde bitirdim.

Bugün, mutlulukla Aydın Şubemizi açtığımız Nazilli'de; Yatılı Ortaokulumuzun hemen altındaki, o dönemin büyük tesisi Sümerbank'ın Basma Fabrikasına giden trenin raylarına koyup ezerek kocaman hale getirdiğimiz bakır 5 kuruşlukları, televizyonla yeni tanışan Türkiye'nin siyah-beyaz televizyon yıllarında, Dünya Kupası maçlarının başlangıcını izleyip, sonra yaz gelince okul kapandığı için finalleri ve Müller'in gollerini kendi köyümde radyodan takip edebildiğim günleri, hafta sonu çarşı iznimizi uzatma şansı bulduğumuzda, bugün artık unutulan tahta sandalyelerin üzerinde çekirdek yiyerek film seyrettiğimiz yazlık sinemaları, okulda saç kontrolünde saçlarımızı uzun bulduğu için makasla haşince ortadan kesen Müdür Yardımcımıza tepki olarak, bize saçlarımızı usturayla kazıtma izni veren diğer Müdür yardımcımız Halil Hoca'yı, bütün derslerim çok iyi ve takdirlik bir öğrenci iken, hayatımda ilk defa Beden Eğitimi dersinden karneme zayıf gelmesi sebebiyle, sınıf hocamızın beni teselli ederken, Beden Eğitimi Hocamıza gösterdiği anlamlı tepkiyi, yeni açılmış okulumuzda geceleri belletmen olmadığı için, bu görevi de yapan, bugün muhtarlık yaptığını öğrendiğim, Kalorifercimiz Hüseyin Abi'yi ve Gece Bekçimizi, Anne ve Babam'ın beni ziyarete geldiklerinde kaldıkları tren yolunun hemen altındaki Otel'in sahibi ve benim hayalimde Yeşilçam'dan Kenan Pars'a benzeyen, daha sonra bana 20-TL borç bile veren Beyefendiyi, bazılarını uzunca bir süre kaybetsem de bir kısmıyla hala haberleşebildiğim, 40 yıl önceki arkadaşlarımın görüntülerini ve değerli öğretmenlerimizi hatırlıyorum.

Liseyi de Aydın'da bitirdim demiştim. Bırakın o dönemi, bugünün şartlarında bile sahip olduğu altyapıyla, Lise eğitimimin kalıcı temellerinin atıldığı, Deneme Fen Lisesi eğitimi gördüğümüz Lisemizin, her türlü deneyi yapabildiğimiz, hatta bazen kışın hafta sonu etüdlerinde sobayı yakabilmek için Hidrojen Peroksit ile denemeler yaptığımız, tam techizatlı laboratuvarlarını, o yıllarda bile yayın yapan Okul Radyosunu ve "Senin Bağrında doğdum, bağrında öleceğim. Dünya durdukça seni, övüp yükselteceğim'' diye başlayan Lise Marşımızı, konferans ve sinema salonunu, Piyano dahil her türlü müzik aletinin olduğu müzik sınıfıyla beraber, o yıllarda bize tuvale resim yapma imkanını bile veren resim sınıfını, okulun bahçesindeki hatırlayabildiğim 6-7 heykelden birisi olan Fatih Sultan Mehmet heykelinin kaidesinde yazan, Abdülhak Hamid Tarhan'ın ''Her kuşesinde dehrin, nâm-ı bekâ-nisârın; Şayestedir denilse âlem senin mezarın. Kaldın cihanda bir ân, her ânın oldu bir devr; Mülki ezeldi güya tahtında hem civarın. Her dem sana açıktır ebvab-ı Arş-ı Rahmet. Türbendir en azimi, fethettiğin diyarın'' mısralarını, Liselere anarşinin yeni yeni yayılmaya başladığı ve maalesef o yıl ilk defa Aydın'da bir Lise öğrencisinin bıçaklanarak öldürüldüğü acı günlerin başlangıcında, son sınıfların bizi yönlendirdikleri ama kendilerini ele vermemek için dışarıda tuttukları Yemek Boykotumuzu ve Okulumuzun bahçesindeki lojmanında kalan zannederim değerli Müdürümüzün, o boykot sebebiyle adeta bütün mahalleyi ayağa kaldıran naralarını, o yılların Mr ve Mrs Brown'lı İngilizce kitaplarımızın klasik kalıplarına takılmadan, bize İngilizce öğretmek için çırpınan ve 1.000 kelimeyi ezberleten Bekir Hocamızı, okulumuzun bahçesindeki, 2 basketbol, 2 voleybol, 1 futbol sahasıyla, uzun atlama, yüksek atlama, cirit, disk ve gülle atma dahil, her türlü spor altyapımızı ve yine takıldığım Beden Eğitimi dersini, okul kütüphanesinde yeterince sakin yer bulamayınca ders çalışmaya gittiğimiz şehir kütüphanesini, hocalarımızdan izinsiz olarak bazen hafta sonu yüzmeye kaçtığımız Menderes Nehri'ni, edebiyat dersimizde, hiç görmediğimiz İstanbul'a köprü mü yapılsın, yoksa birkaç tane daha arabalı vapur mu alınsın konulu, ideolojik kompozisyon sınavlarımızı, 37 kişilik Matematik sınıfımızdan, 7 kişisi İTÜ olmak üzere tüm arkadaşlarımı, Türkiye'nin en güzel Üniversitelerine gönderen altyapısıyla, güzel lisemi ve değerli hocalarımı hatırlıyorum.

Sayın Bakanımızın gayretlerine ayrıca teşekkür etmeliyim. Çok yolculuk yaptım bu bölgede. Otobüslerin şimdiki gibi konforlu olmadığı yıllardı. O yıllarda sadece otobüsler değil, yollar da böyle konforlu değildi, şehirlerimiz de böyle gelişmiş değildi. Kumbaramdaki birikimlerimle ilk taksidine katkı yaptığım ve evimizin lüks eşyası sınıfından sayılan set üstü ocak mesela, bizim için çok önemliydi. Dilerim Türkiye, benim çocukluğumla, kendi çocuklarımın dönemi arasında geçirdiği olumlu değişimden çok daha büyük bir gelişme gösterir ve çocuklarımız çok daha güzel günler yaşar.

Aydın Şubemizin açılışı benim için son derece sevindiricidir. Ben buna sadece MÜSİAD Başkanı olarak sevinmiyorum. Türkiye adına seviniyorum. Çünkü, her yeni MÜSİAD Şubesi, gelecek güzel günler adına birer umut. Daha çok kazanan, daha çok büyüyen, daha çok gelişen Türkiye adına, birer umuttur. Evet, belki artık otobüsler ve yollar daha konforlu, uçağa binmeyen kalmadı, 3. Köprü geliyor, yakında Tüp Geçit açılıyor, Kanal İstanbul Türkiye'nin çehresini değiştirecek, bütün bunlar için Sayın Bakanımıza tekrar teşekkür ediyoruz ama, daha gidilecek yolumuz var. Eğitim sistemimiz de, adalet sistemimiz de, yargı sistemimiz de bugünkünden çok daha konforlu olmalı. Çok daha konforlu bir demokrasimiz olmalı. Bunun için de büyümeli, gelişmeliyiz. Daha çok üretmeli, daha çok kazanmalıyız.

Sözü uzattığımın farkındayım, ama bitiriyorum. Aba, yünden dövülerek yapılan, kalın ve kaba bir kumaş cinsi biliyorsunuz. Bu kumaştan yapılan yakasız ve uzun üstlüğe de, aynı ad veriliyor. Aba Altından Sopa Göstermek, Abayı Sermek, Abayı Yakmak deyimleri, buradan geliyor. Aydın'lı, elbise diktirmek için terzisine gitmiş. Terzi, adamın ölçüsünü aldıktan sonra: "Bu aba, hem üstlük, hem de şalvar dikmeye yetmez" deyince, kızmış, "Yetmezse, etekleri kısa olsun, kısa kes, Aydın Abası olsun," demiş. "Kısa kes, Aydın havası olsun" diye bildiğimiz, aslında hava değil, Aba'ymış.

Kaynak: Bültenler

Son Dakika Güncel MÜSİAD 36. Şubesi'ni Aydın'da Açtı - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement