ÖZEL GÜNDEM (TEKRAR) - Son Dakika
Güncel

ÖZEL GÜNDEM (TEKRAR)

ÖZEL GÜNDEM (TEKRAR)

Filiz Tekin'in organlarının nakledildiği 2 kişi öldü, biri yoğun bakıma alındıİzmir'de, eşi İbrahim Tekin'in "Bakımsızsın" diyerek dövüp, komaya soktuğu, kaldırıldığı hastanede beyin ölümü gerçekleşen Filiz Tekin'in (38) organlarının nakledildiği 2 kişi hayatını kaybetti, 1 kişi de yoğun...

06.01.2020 13:00
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Filiz Tekin'in organlarının nakledildiği 2 kişi öldü, biri yoğun bakıma alındı

İzmir'de, eşi İbrahim Tekin'in "Bakımsızsın" diyerek dövüp, komaya soktuğu, kaldırıldığı hastanede beyin ölümü gerçekleşen Filiz Tekin'in (38) organlarının nakledildiği 2 kişi hayatını kaybetti, 1 kişi de yoğun bakımda yaşam mücadelesi veriyor. İYİ Parti Denizli Milletvekili Yasin Öztürk, konuyu soru önergesiyle meclise taşırken, yoğun bakımdaki Ali Uslu'nun kızı Başak Van Hove, "Nakil işlemlerinde ihmal olduğunu düşünüyoruz, konunun derinlemesine araştırılmasını istiyoruz" dedi.

İzmir'in Ödemiş ilçesinde, eşi İbrahim Tekin'in, "Bakımsızsın" diyerek darbetmesi sonucu hastaneye kaldırılan ve geçen 15 Aralık'ta beyin ölümü gerçekleşen Filiz Tekin'in organlarının bağışlanması kararı alınmış ve aynı gün Ege Üniversitesi Hastanesi'nde yapılan operasyonlarla, Tekin'in 2 böbreği Münire İnanç ve Ali Uslu'ya, karaciğeri ise Arife Aykut'a (60) nakledilmişti.

Nakil işlemlerinin üzerinden birkaç gün geçtikten sonra, Münire İnanç ve Arife Aykut fenalaşınca, Ege Üniversitesi'ndeki Yoğun Bakım Ünitesi'nde tedaviye alındı. Hastalardan İnanç perşembe günü, Aykut ise cuma günü hayatını kaybetti. Ali Uslu ise 28 Aralık'ta fenalaşarak, Yoğun Bakım Ünitesi'nde tedaviye alındı.İnanç ile Aykut'un cenazeleri, memleketleri Denizli'de toprağa verildi. Aileler, olayla ilgili İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulundu.'SADECE BABAM KALDI'Ali Uslu'nun kızı Başak Van Hove, 15 Aralık'ta yapılan operasyondan sonra kendilerine her şeyin normal olduğunun söylendiğini belirterek, "Çok ağrıları ve sancıları olmasına rağmen biz de her şeyin normal olduğunu düşündük. Ardından 27 Aralık'ta da kendisi, diğer hastalarla art arda fenalaştı ve yoğun bakıma alındı. Önce menenjit olduğu düşünüldü, sonra yapılan araştırmalarda bunun izine rastlanmadığı söylendi. Diğer 2 hasta vefat etti, şu an sadece babam kaldı. Şu an bir çözüm bulunamıyor, aslında ne olduğu da tam bilinemiyor. Sağlık Bakanlığı'ndan, babamın durumuna bakıp bir çözüm aramalarını istiyoruz. Vakit azalıyor" dedi.Bir ihmal olduğunu düşündüklerini ifade eden Van Hove, "Bu ihmalin nerede ve kim tarafından olduğunu bilmiyorum çünkü uzman değilim. Yürüyerek hastaneye giden hastaların 2'sinin cenazesi çıktı, biri de yoğun bakımda. Babamın durumu çok ciddi. Annem bu süreçte diğer hasta yakınlarıyla sürekli birlikteydi. Herkes çok kötü durumda" dedi.İYİ PARTİ'Lİ ÖZTÜRK: İHMAL VAR MI?Ayrıca, İYİ Parti Denizli Milletvekili Yasin Öztürk, konu hakkında Sağlık Bakanı Fahrettin Koca tarafından cevaplanması talebiyle soru önergesi verdi. Organ nakillerindeki başarı oranının ne olduğunu soran Öztürk, önergesinde, "Organları bağışlanan Filiz Tekin'in, vefatı öncesinde menenjit olduğu iddiası doğru mudur? Kişinin menenjit olduğu doğru değil ise nakil gerçekleşen hastalardan birinin vefatı diğerlerinin komada olmalarının nedeni nedir? Organ nakli gibi toplumsal hassasiyetin yüksek tutulması gereken bir konuda, yukarıda bahsi geçen vakada bir ihmal söz konusu mudur? Bakanlığınız konuyla ilgili bir inceleme başlatmış mıdır?" diye sordu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ-------------------------------Başak Van Hove ile röp.-Genel ve detay görüntü

Haber: Davut CAN - Kamera: Mücahit BEKTAŞ/ İZMİR,

Haber Kodu : 200106033========================

Vincin altında kaldı, tazminat davası 14 yıldır sonuçlanmadı Aydın'ın İncirliova ilçesinde, 14 yıl önce vincin çarpmasıyla altında kalıp, yaralanan ve bu nedenle yürüme güçlüğü çeken Suat Sezgin'in (18) ağabeyi Sedat Sezgin (32), açtıkları 50 bin liralık manevi tazminat davasının hala sonuçlanmamasına tepki gösterdi. Sezgin, 5 avukat ve 15 hakim değiştiği için davanın sürekli uzadığını söyledi. Batman'dan 20 yıl önce gelerek, İncirliova'da yaşamaya başlayan Sezgin ailesinin 10 çocuğundan Suat Sezgin'in üzerinden, 2006'da 4 yaşındayken, sokakta oyun oynadığı sırada, aynı mahallede evi bulunan Ahmet Özhan'ın kullandığı vinç geçti. Kazada ağır yaralan Sezgin, ambulansla önce Aydın Devlet Hastanesi'ne götürüldü. Burada ilk müdahalesi yapılan Sezgin, daha sonra sevk edildiği İzmir Ege Üniversitesi Hastanesi'nde ameliyata alındı. Ameliyat sonrası 6 ay yoğun bakımda kalan Sezgin, bacağından ve kalçasından 20'ye yakın ameliyat geçirdi. Doktorların yaşamasını şansa bağladığı Suat Sezgin'i ailesi, Türkiye'nin birçok ilindeki özel hastane ve üniversite hastanesine götürdü. Yürüme güçlüğü meydana gelen çocuklarının hastanelerde sağlığına kavuşması için mücadele eden aile, bir yandan da vinç şoförüne ceza ve 50 bin liralık manevi tazminat davası açarak, hukuk mücadelesi başlattı.ŞOFÖRÜN HAPİS CEZASI PARAYA ÇEVRİLDİKazanın hemen ardından İncirliova Asliye Hukuk Mahkemesi'nde açılan dava, 5 yıl sonra ilçedeki adliyenin kapatılmasıyla Aydın 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görüldü. Mahkeme heyeti, kazanın ardından hazırlanan raporlar ve bilirkişi incelemesine göre vinç sürücüsü Ahmet Özhan'ı yüzde 20, Suat Sezgin'i ise yüzde 80 hatalı buldu. Mahkeme heyeti, 5 yıl önce kararını verdi. Vinç şoförü Ahmet Özhan, 2 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Bu ceza da 6 bin lira paraya çevrildi. Özhan hakkındaki manevi tazminat davası ise halen sürüyor.Bugüne kadar oğullarının tedavisi ve avukat masrafları için 150 bin lira harcadıklarını belirten Sezgin ailesi, açtıkları tazminat davasında 42'nci duruşmanın gelecek ay görüleceğini belirtip, bu süreçte 5 avukat, 15 hakim değiştiğini; ancak davanın sonuçlanmadığını söyledi. 'MAĞDURİYETİMİZ GİDERİLMEDİ'Evli ve 3 çocuk babası Sedat Sezgin, "Kardeşim sokakta oyun oynarken üzerinden vinç geçiyor. Çarpan kişi umursamadan oradan ayrılıyor. Lastiğe bulaşan kan izlerini orada hortumla temizlediğini birçok kişi görmüş. Olaydan sonra polis ve sağlık ekipleri geldi. Kazanın ardından kardeşim hastaneye kaldırıldı. O zamandan bu yana da hastane hastane dolaşıp, birçok ameliyat geçirdi. O dönemde 4 yaşında olan kardeşim şu anda 18 yaşında bir delikanlı. Açtığımız tazminat davası ise geçen bunca zamana rağmen halen sonuçlanmadı. Durmadan hakim değişiyor, dava uzuyor. Şubat ayında tazminat davasının 42'nci duruşması görülecek. Kardeşimin evrakları, bu duruşma için İstanbul Adli Tıp Kurumu'na incelenmek için gönderiliyor. Bu şekilde oyalanıyoruz. Adalet Bakanlığı'na ve gerekli mercilere başvurup, hakkımızı aramaya çalıştık ancak mağduriyetimiz giderilmedi. Kardeşime çarpan kişi ise 2 yıl hapis cezası aldı ancak bu da para cezasına çevrildi" diye konuştu.Kardeşinin yüzde 51 engelli raporu olduğunu belirten Sezgin, "Bir bebek gibi altını bezle bağlayarak, kendisini okula yolluyorduk. Yürümesinde ve gerekli temel ihtiyaçlarının gidermesinde zorlandığı için ilkokul 5'inci sınıfa geldiğinde okulu bırakmak zorunda kaldı. Toplumdan uzak kalınca psikolojisi bozuldu. Yıllarca hiç konuşmadı. Yarım kalan eğitimini tamamlamasını istiyoruz" dedi. 'GENÇLİĞİMİ KARDEŞİME ADADIM'Kazada kardeşinin yüzde 80 kusurlu bulunduğunu hatırlatan Sezgin, şöyle devam etti: "O dönemde 4 yaşındaki bir çocuğun yüzde 80 kusuru neye göre biçildi, neye göre bu karar alındı? Bu davada eğer kardeşim gerçekten kusurluysa bu tazminat davası neden 14 yıldır sonuçlanmıyor? Karşı taraf duruşmalara bile katılmıyor. Nerede olduğunu bile bilmiyoruz. Uzlaşmaya varmak istedik, ona da gelmedi. Kazadan sonra  İzmir, İstanbul, Batman bölge hastaneleri, Diyarbakır Dicle Üniversitesi ve Aydın Adnan Menderes Üniversitesi başta olmak üzere gitmediğimiz hastane kalmadı. Bu zaman içinde çok büyük çöküntü yaşadık. Ağabeyi olarak elimden geleni yaptım. Bu süreçte 150 bin lira gibi bir masrafımız oldu. Ben de kiracıyım, kendime bile bakmakta zorlanıyorum. Bu yükün altından nasıl kalkayım? Gençliğimi kardeşime feda ettim. Sağlığıyla yaşasın, mutlu ve huzurlu olsun istedim."'SAĞLIĞINA KAVUŞMASI İÇİN ŞANS DOĞDU AMA PARA YOK'Bir an önce kardeşinin sağlığına kavuşmasını istediğini belirten Sedat Sezgin, "Son kez İzmir'de özel hastane ile görüştük. Oradaki doktorlar kardeşimin kalça kemiklerini yerine takabileceklerini söyledi ama bunun için 15 bin lira istediler. Eğer bu ameliyat gerçekleşirse kardeşimin eski sağlığına kavuşabileceğini söylediler. Ancak bu parayı karşılayabilecek gücümüz yok" diye konuştu. Kaza sonrası hayatı kararan ve yaşıtları gibi yaşayamayan Suat Sezgin ise "Eski sağlığıma kavuşmak, yarım kalan eğitimime devam etmek istiyorum" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ--------------------------------Suat Sezgin ile röp.-Ağabey Sedat Sezgin ile röp.-Suat Sezgin'in raporları-Suat Sezgin'in ameliyat edilen bacak ve kalçasından görüntü-Genel ve detay görüntülerHaber-Kamera: Burhan CEYHAN/ AYDIN,

Haber Kodu : 200106034========================

Annesine can verdi, tek böbrekle anne oldu Antalya'da, 4 yıl önce böbrek yetmezliği teşhisi konulan annesi Fevkiye Şahin'e (63) bir böbreğini veren öğretim görevlisi Dr. Emine Şahin Semerci (38), 2 ay önce erkek bebek dünyaya getirdi. Hastanede torununu kucağına alan Fevkiye Şahin, "Çevremdekiler, 'Kızın yarım kaldı, doğum sırasında ölebilir' diyerek beni korkuttu. Söylentilere değil doktorların dediklerine inanın. Organ bağışı hayat kurtarır" dedi. Samsun'da oturan ev kadını 3 çocuk annesi Fevkiye Şahin'e, 2013'te böbrek yetmezliği teşhisi konuldu. 2 yıl ilaç tedavisi gören Şahin'e, 2015'te doktorları, diyaliz tedavisi görmesi ya da organ nakli olması gerektiğini söyledi. Çocukları, diyalize girmek istemeyen Şahin'e böbrek vermek için gönüllü oldu. İlk olarak Samsun'da tedavi gördüğü hastanede Fevkiye Şahin'e oğlu Necati Gökhan Şahin'den (40) uyum testi yapıldı. Ancak uyum sağlanamadığı için operasyon gerçekleştirilemedi.KIZI ANTALYA'YA ÇAĞIRDI Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü'nde öğretim görevlisi olan kızı Dr. Emine Şahin Semerci, tedavisi için aynı yıl annesini Antalya'ya çağırdı. Medical Park Antalya Hastane Kompleksi'ne başvuran Fevkiye Şahin'e, kızı Emine Şahin Semerci böbrek bağışında bulunmak için gönüllü oldu. Organ Nakli Bölüm Başkanı Prof. Dr. Alper Demirbaş ve ekibince yapılan testlerin ardından Semerci'den alınan böbrek, annesine başarıyla nakledildi. Yaklaşık bir ay hastanede kalan anne ve kızı, sağlıklı şekilde evlerine döndü.'KIZINI DOĞUMDA KAYBEDERSİN DEDİLER'Nakil sonrası evlenen Emine Şahin Semerci, bu yıl 29 Ekim'de bir erkek bebek dünyaya getirdi. Kontrol için Antalya'ya gelen anneanne Fevkiye Şahin, torununu kucaklamanın sevincini yaşadı. Kızının verdiği böbrekle 4 yıldır sağlıklı yaşam sürdüğünü anlatan Şahin, "Kızım hiç tereddüt etmeden bana böbreğini verdi. Sağlığımız gayet iyi. Hatta torunum bile oldu. Çevremdekiler, 'Kızın yarım kaldı, doğum sırasında kızın ölebilir' diyerek beni korkuttu. Ama ben onlar gibi hiç kötü düşünmedim. Söylentilere değil, doktorların dediklerine inanın, organ bağışı hayat kurtarır. Organ nakli olacak kişiler bir gün bile beklemesin. Çünkü bir arkadaşım vardı. Çocukları organ vermek istedi ancak kadın kabul etmedi. Sonrasında yaşamını yitirdi. Eğer nakil olsaydı bugün hayatta olacaktı. O yüzden herkes organ nakli bağışında bulunsun" diye konuştu.'HİÇ DÜŞÜNMEDEN BÖBREĞİMİ VERDİM'Annesinin diyalize gireceğini öğrendikten sonra hiç düşünmeden gönüllü olduğunu belirten Emine Şahin Semerci ise "Diyaliz sonrasında da böbrek nakli olması gerekecekti. Diyalize girmeden, organları zarar görmeden hiç düşünmeden böbreğimi verdim. Hasta ve yakınları bilinçsizce etraftan yorum yapanlara değil, doktorlara danışsın. Biz de doktorlarımıza danışarak hareket ettik. Allah'a şükür ki sağlık durumumuz iyi" dedi.'TEK BÖBREK DOĞUM YAPMAYA ENGEL DEĞİL'Annesine böbreğini verdikten sonra evlendiğini anlatan Semerci, geçen 29 Ekim'de Yağız adını verdiği oğlunu dünyaya getirdiğini söyledi. Annesi için ne yapması gerekiyorsa onu yaptığını anlatan Emine Şahin Semerci, "Organ Nakli Merkezi Başkanı Prof. Dr. Alper Demirbaş, bize nakil hakkında bilgi verdi. Hiçbir sıkıntı çıkmayacağını söyledi. Ona güvendik, hiçbir sıkıntı yaşamadık. Hamilelik döneminde de her şey normaldi. Kontrollerimizi yaptırdık. Her şey olması gerektiği gibi oldu. Oğlumu sağlıklı şekilde kucağıma aldım. Bir böbreğimin olması, anne olmama engel değil" dedi.SAĞLIKLARI İYİMedical Park Antalya Hastanesi Organ Nakli Merkezi Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Havva Asuman Yavuz ise "Hastamız 4 yıl önce bize böbrek yetmezliği teşhisiyle geldi. Diyaliz tedavisi veya nakil önerilmişti. O da böbrek nakli olmaya karar verdi. Diyalize girmek istemediğini söyleyince kızı böbreğini vermek için gönüllü oldu. Başarılı bir nakil süreci yaşadık. Şu an sağlıklı şekilde yaşamlarına devam ediyorlar. Böbrek değerleri de mükemmel" dedi.'ORGAN NAKLİ MUCİZEDİR'Emine Şahin Semerci'nin böbrek bağışından sonra evlendiğini ve 3,5 yıl sonra hamile kaldığını hatırlatan Prof. Dr. Yavuz, "Başarılı bir hamilelik dönemi geçirdikten sonra Yağız'ı dünyaya getirerek bize çok güzel bir hediye verdi. Organ nakli mucizedir. Anne, kız ve torun gayet sağlıklı" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ-------------------------------Fevkiye Şahin'e ve kızı i Dr. Emine Şahin Semerci'den görüntü-Bebekten görüntü-Organ nakli merkezinden detay görüntü-Röp: Prof. Dr. Havva Asuman Yavuz -Röp. Fevkiye Şahin-Röp: Emine Şahin Semerci

Haber: Aslı DURAN-  Kamera: Emrah GÜL/ANTALYA

Haber Kodu : 200106011==================================

Kulağını kestikleri köpeği, çuvalla dernek kapısına bıraktılar Gaziantep'te, bir köpeğin bıçakla sol kulağı kesildi, baş ve yüz kısmına zarar verildi. Kimliği belirsiz kişilerce kesilen kulağı dikilmeye çalışılarak daha çok zarar verilen köpek, daha sonra çuval içerisinde Gaziantep Canlı Hayatını İyileştirme Derneği bahçesine bırakıldı. Veteriner hekim Gamze Sezer, tedavisine başlanan ve 'Hayat' ismini verdikleri köpeğin kulağı için deri nakli gerekebileceğini söyledi.Gaziantep'te, kimliği belirsiz kişi veya kişiler tarafından kulağı kısmen kesilen köpeğin, uğradığı darbeler nedeniyle de yüzünde, kafasında ve kulağında derin yaralar oluştu. Kesilen bölgeler dikiş ipliği ile dikilmeye çalışılarak büyük acı yaşatıldığı belirtilen köpek, dün sabah saatlerinde çuvala konularak Canlı Hayatı İyileştirme Derneği'nin avlusuna bırakıldı.Dernek görevlileri, çıktıkları bahçede buldukları çuvalı açtığında kanlar içerisinde kalan köpekle karşılaştı. İşkence yapılan köpek, derneğe ait klinikte tedaviye alındı. 'Hayat' adı verilen yavru köpeği kontrol eden veteriner Gamze Sezer, yüz, kafa ve kulak kısmında ciddi kesiler olduğunu belirledi. Tedavisine başlanan ve yaraları sarılan köpeğe deri naklinin gerekeceğini belirten Veteriner Gamze Sezer, "Hayat isimli yavru köpeğimiz derneğimizin bahçesine çuval ile atıldı. Çuvaldan çıkardığımızda hayvanın yüzünde büyük bir şişlik belirgindi. Hayvan kafasını kontrol edemiyordu, kaldıramıyordu. Bizim gördüğümüz hayvanın kulağını kesmeye çalışmışlar ama kafasını kesmişler. Daha sonra sanırım korktukları için dikmeye çalışmışlar. İğneden dolayı da ciddi bir iltihap oluşmuş. Biz antibiyotikler vererek yarasını temizledik. Daha sonra yarasını tekrar sardık. Yavrunun kulağını tamamen kesmek zorunda kaldım. Ölü dokuydu zaten şu andan itibaren yavru köpeğe deri nakli gerekiyor. Biz elimizden geleni yaptık. Umarım şansı yanında olur" dedi.'KANLAR İÇERİSİNDE BULDUK'Canlı Hayatını İyileştirme Derneği yöneticisi Cemal Güneş Tosun ise yavru köpeği derneğin bahçesinde kanlar içerisinde bulduklarını kaydetti. 'Hayat' ismini verdikleri köpeğin tedavisine başlandığını belirten Tosun, "Bu köpeğin kulağını ve yüzünü kesmişler. Daha sonra normal dikiş ipliği ile dikmeye çalışmışlar. Tabi doğal olarak hayvana enfeksiyon kaptırmışlar. Hayvanı çuvala koyup bizim derneğimizin bahçesine atmışlar. Yavruyu aldığımızda çok kötü durumdaydı. Biz dernek olarak elimizden geleni yaptık. Getirildikten sonra kafasındaki o dikiş iplikleri çıkarıldı. Enfeksiyonu olduğu için enfeksiyonu kurutulmaya çalışıldı. Düzenli olarak pansumanlarını yapıyoruz ve antibiyotik veriyoruz" diye konuştu.Hayat'ın ileri tedavisi için Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesine gönderileceği belirtildi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ----------------------------------Yavru köpeğin görüntüsüKöpeğin yaralarıKöpeğin tedavi edilmesi Yaraların pansuman yapılıp sarılmasıCemal Güneş Tosun ile röp.Veteriner Gamze Sezer ile röp.Genel ve detay görüntüler

Haber: Kamera: Kadir GÜNEŞ -GAZİANTEP-DHA

Haber Kodu : 200106017=======================

Cinsel suç ve şiddet mağdurları, beyanlarını AGO'da verecek Çanakkale Adalet Sarayı'nda, suç mağduru çocuk, tanık çocuk, suça sürüklenen çocuk, cinsel suç mağduru, aile içi şiddet mağduru veya diğer kırılgan grup mağdurların ifade ve beyanlarının alınması için Adli Görüşme Odası (AGO) hazırlandı. Özellikle çocuk mağdurların kendilerini daha güvende ve rahat hissetmelerini sağlamaları için AGO Çocuk Bekleme Odası'na oyuncaklar ve kitaplar konuldu. Çanakkale Cumhuriyet Başsavcısı Ömer Karişit, uygulamaya bugün başlanılacağını belirterek, "Bu uygulama ile özellikle suç mağduru çocukların ve aile içi şiddete maruz kalmış kişilerin adli süreçte ikinci bir mağduriyet yaşamalarının önüne geçileceği gibi, korunması ve adalete erişimlerinin güçlendirilmesi hedeflenmektedir" dedi. Adalet Bakanlığı, adli soruşturma ve kovuşturmalar sırasında sanık ile duruşma salonlarında ve diğer alanlarda yüz yüze gelmesinde sakınca bulunduğu değerlendirilen suç mağduru çocuk ve diğer kırılgan grup mağdurlarının ikincil örselemelerinin önüne geçilmesi amacıyla beyanlarının uzman psikolog, pedagog veya sosyal çalışmacı eşliğinde ve fail ile yüz yüze gelmeden uygun ortamda alınmasının sağlanması için adliyelerde Adli Görüşme Odaları (AGO) uygulamasını başlattı. Bu kapsamda Çanakkale Adalet Sarayı'nda kurulan AGO'da bugün hizmet vermeye başlanılacak.   Yargı Reformu Stratejisi ve Adalet Bakanlığı'nın stratejik plan hedefleri çerçevesinde yürütülen çocuk koruma uygulamalarında kalite standartlarının geliştirilmesi çalışmaları kapsamında, Çanakkale Adalet Sarayı'nda AGO Koordinatör Odası, AGO Çocuk ve Yetişkin Bekleme Odaları, AGO Adli Görüşme Odası ve AGO Gözlem Odası'ndan oluşuyor. AGO'lar, teknik donanım ve duruşma salonuna gitmeden ifade vermeyi sağlayacak Sesli ve Görüntülü Bilişim Sistemi'ne (SEGBİS) de sahip. Özellikle çocukların, ifade ve beyanlarının alınmasından önce bekleyecekleri Çocuk Bekleme Odası'na adliye ortamında kendilerini daha rahat ve iyi hissetmeleri için oyuncaklar ve kitaplar da konuldu.MAĞDUR ODAKLI TASARLANDIBekleme, görüşme ve gözlem odası olmak üzere üç oda olarak hazırlanan AGO'larda her şey mağdur odaklı tasarlandı. Hakim ya da Cumhuriyet Savcısı tarafından sorulması istenen sorular, AGO'larda kulaklık vasıtasıyla uzmana iletiliyor. Uzmanlar sorularını mağdurların psikolojik durumlarını göz önüne alarak uygun bir dille aktarıyor. Mağdurdan alınan cevaplar sesli ve görüntülü olarak kayıt altına alınıyor. Uzmanın yaptığı ön görüşme ile kaygı düzeyi düşürülen mağdurun sağlıklı ifade vermesi sağlanıyor. Suçlu ya da sanıkla tekrar yüz yüze getirilmeyen mağdurun bir kez daha örselenmesinin de önüne geçiliyor.Bugünden itibaren uygulanmaya başlanan AGO hakkında bilgi veren Çanakkale Cumhuriyet Başsavcısı Ömer Karişit, özellikle cinsel suçlarda bu yöntemin uygulanmasının zorunlu hale getirildiğini açıkladı. Karişit, "Adli Görüşme Odası'nda psikolog ve mağdur bulunacak. Adli Gözlem Odası'nda ise hakim ve Cumhuriyet savcısı ile tarafların avukatları olacak. Hakim ya da Cumhuriyet savcısı, sorularını bir mikrofon ile Adli Görüşme Odası'ndaki psikologa iletecek. Psikolog da mağdurun psikolojisini gözeterek, uygun bir şekilde soruları kendisine yöneltecek. Ama mağdur, hiçbir şekilde Gözlem Odası'nı görmeyecek ve duymayacak. Bu şekilde de mağdur başından geçen olayı daha iyi anlatma imkanı bulacak. Adli soruşturma ve kovuşturmalar sırasında, suç mağdurlarının sanıkla yüz yüze gelmeden ve bu şekilde de ikinci bir örselenme içine girmeden beyanlarını kendileri için hazırlanmış olan bu uygun ortamda korumalı bir şekilde psikolog vasıtasıyla vermeleri sağlanmış olacak" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ-------------------------------Çanakkale Adalet Sarayı'ndan görüntü.-Adli Görüşme Odalarından genel ve detay görüntü.-Cumhuriyet Başsavcısı Ömer Karişit ile röp.- Burak Gezen Anons.

Haber-Kamera:  Burak GEZEN- Mustafa SUİÇMEZ/ÇANAKKALE,

Haber Kodu : 200106036===================================

Çivi kullanılmadan yapılan ahşap cami zamana meydan okuyor Zonguldak'ın Çaycuma ilçesinde bulunan Akçahatipler köyündeki, 200 yıllık cami, mimarisiyle görenleri hayran bırakıyor. Çivi kullanılmadan yapılan iki katlı ahşap cami, cemaatin daha rahat namaz kılması için yüzde 10 kıble yönüne doğru eğimli olmasıyla öne çıkıyor.Zonguldak'a 40 kilometre, Çaycuma'ya ise 16 kilometre uzaklıktaki Akaçhatipler köyünde resmi kayıtlara göre kim tarafından inşa edildiği bilinmeyen iki katlı ahşap cami, hizmet vermeye devam ediyor. Çivi kullanılmadan tamamen ahşap malzemelerden yapılan caminin resmi kayıt olmasa da 200 yıl önce yapıldığı tahmin ediliyor. Caminin en önemli özelliği ise cemaatin daha rahat namaz kılması için kıble yönüne doğru yüzde 10 eğimli olması. Namaz kılanlar, bu sayede rüku ve secdeyi daha rahat yapabiliyor. Mimarisi ve daha rahat namaz kılınması nedeniyle, çevre köylerde yaşayanlarda ahşap camiye gelerek ibadetlerini gerçekleştiriyor.KÖYLÜLER CAMİYİ AYAKTA TUTUYORKöy muhtarı Nizamettin Akkaya, köyde bilinene göre caminin 200 yıllık olduğunu söyledi. Diyanet İşleri Başkanlığı'nda da caminin yapım yılıyla ilgili bir bilgi olmadığını anlatan Akkaya, "Köyümüz artık camili köy olarak biliniyor. Çevrede cami olmayınca bir tek burada camimiz vardı. 200 yılı geçmiş tarihi bir camidir. 1959 yılında ikinci katının yapıldığını biliyorum caminin. Tarihi ve çivisiz bir cami. Meyilli yapıldığı için secde edilirken daha rahat ediyor insan. Bizde halk olarak camimizi ayakta tutmaya çalışıyoruz. Oldukça ilgi çekiyor camimiz. Ziyaretçiler geliyor gerçekten. Bu sayede köyümüzün de tanıtımı oluyor. Biz ilgililerin daha fazla destek vermesini istiyoruz. Tanıtımına katkı verilirse bölge için önemli bir eseri ayakta tutmaya devam ederiz. Böylesi bu bölgede tek diye biliyorum" dedi.CAMİDEKİ MEĞİL NAMAZI RAHAT KILDIRIYORKöylü emekli maden işçisi Mustafa Karakütük de caminin tarihi ve güzelliğiyle ön plana çıktığını söyledi. Köylüler olarak camiyi nesilden nesile ayakta durması için özenle koruduklarını belirten Karakütük, şöyle konuştu: "Yapılış tarihi belli olmayan bir cami. 1959'da ikinci katı yapıldı. İçerisi en son 15 yıl önce restore edildi. Eski tarihini pek bilen yok. 200 yıl söyleniyor ama belli değil. Mahallenin ismi camili köy. Camiden dolayı köyümüzde bu şekilde bilinir.  Caminin yanındaki mezarlıkta türbe var. Beylerefendi diye geçiyor türbede yatan kişi. O kişinin bu camiyi yaptırdığı da söyleniyor. Biz camiyi korumaya devam ediyoruz. Nesilden nesle camimiz devam edecek inşallah. Camimizde daha rahat kalkmak için meyil bulunuyor. Bu çok rahat ettiriyor insanı. Yıllar önce ne güzel düşünülmüş."

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ-------------------------------Caminin drone ile görüntüsü-Camiye gelen cemaat-Namaz kılınması-Camiden detay-Köylü Mustafa Karakütük ile röp.-Muhtar Nizamettin Akkaya ile röp.

Haber-Kamera: Gürkay GÜNDOĞAN-Yeliz ALAGÖZ/ÇAYCUMA(Zonguldak),

Haber Kodu : 200106023====================================

Kocaeli'de bir mahalle toprak kayması tehdidi altında Kocaeli'nin Körfez ilçesinde son günlerde yoğun yağış nedeniyle Yavuz Sultan Selim Mahallesi'nde harfiyat dökülen alanda toprak kayması meydana geldi. Yağış nedeniyle yumuşayan toprak metrelerce kayarken, üst kısımda ise çatlaklar oluştu. Mahalle halkı, olası kazalara karşı önlem alınmasını istedi. Körfez Yavuz Sultan Selim Mahallesi sınırlarındaki Kurudere mevkiinde, yıllar içerisinde dökülen harfiyat nedeniyle küçük bir dağ oluştu. Bölgede son günlerde aralıksız yağan yağmur yaşamı olumsuz etkilerden, hafriyat döküm sahasında toprak kayması meydana geldi. Yağmur nedeniyle yumuşayan toprak yığını metrelerce kaydı. Hafriyat sahasının üst kısımlarında çatlakların meydana gelmesi, yeni bir heyelan riskini de oluşturdu. Can kaybının yaşanmadığı olay nedeniyle mahallede oturan vatandaşlar, toprak kaymasının yaşandığı alanda olası kazalara karşı önlem alınmasını istedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ------------------------------Bölgeden drone görüntüsüMahalle aralarından aktüel görüntülerDetay

HABER: Selda Hatun TAN-KAMERA: Dinçer AKBİR/KÖRFEZ(Kocaeli),

Haber Kodu : 200106021===============================

Menteşelilerden 'metruk bina' tepkisi Muğla Menteşe'de, daha önce 2 kez yangının çıktığı, uyuşturucu ve uçucu madde bağımlılarının uğrak yeri haline gelen, kaba inşaatı bitmiş, 3 katlı binadan rahatsız olduklarını belirten ilçe sakinleri, yetkililerden önlem almasını istedi. Menteşe Belediyesi'nden yapılan açıklamada, "Güvenlik amaçlı yapının etrafı tel örgüyle çevrilmiştir. Tel örgüsü bozulan yerlerle ilgili de yine düzenli kontroller yapılmakta, güvenlik önemleri alınmakta. Ancak yıkımı gerektiren bina olmadığından kaldırılması belediyemizce mümkün değildir" denildi. Emirbeyazıt Mahallesi 43 Sokak'ta 25 yıldır atıl durumdaki kaba inşaatı bitmiş 3 katlı bina, uyuşturucu ve uçucu madde bağımlılarının uğrak yeri haline geldi. İflas ettiği ileri sürülen mülk sahiplerinin terk ettiği binayı mesken tutan madde bağımlıları, çevredeki ilk ve orta dereceli okullarda eğitim gören öğrenciler için de tehlike oluşturuyor. Daha önce 2 kez yangının çıktığı, çatısındaki hasar yüzünden içi yağmur sularıyla dolan, sıvaları dökülmüş binanın çökme tehlikesi de bulunuyor. Hemen her odasında alkol şişeleri, uyuşturucu madde kalıntıları ve yere serilmiş kartonun olduğu bina nedeniyle ilçe sakinleri, tedirginlik yaşıyor. 'BALKONA ÇIKMAKTAN KORKUYORUZ'Mahalle sakinlerinden emekli öğretmen Salim Acar, günün her saatinde, özellikle geceleri bazı kişilerin binaya girdiğini ve uygunsuz davranışlar sergilediğini belirterek, "Herkes bu konudan rahatsız. Polis ekipleri, binadan bu kişileri çıkarıyor. Ancak daha sonra tekrar geliyorlar. Polis ekipleri de bıktı, usandı. Evim birinci kat olmasına rağmen tüm pencere ve kapılara demir korkuluk yaptırmak durumunda kaldım. Balkona çıkmaktan bile korkuyoruz. Evde olmadığım zaman eşime tek başına balkona çıkmamasını söylüyorum. Son derece güvensiz bir ortamda yaşıyoruz" dedi.'ENDİŞEMİZ, BİNANIN ÜZERİMİZE YIKILMASI'Şikayetler üzerine bina etrafının tel örgüyle çevrildiğini belirten Acar, "Tedbir alındı ama yeterli olmadı. Çok kısa zaman içinde tel örgüyü bozdular. Gecenin herhangi bir zamanında kimliği belirsiz kişiler gelip gitmekte. Cesaret edip, içeri giremiyorum. Geçenlerde çatısında yangın çıktı. En büyük endişemiz binanın üzerimize yıkılması. Menteşe'nin en nezih sokaklarından birinde böyle bir bina insanları son derece rahatsız etmekte. Bina sahiplerine uyarıların yapılmasını ve yaptırım neyse uygulanmasını istiyoruz. Binaya girip çıkanlar çocuklarımız için de kötü örnek oluyor. Çevrede ilkokul, ortaokul, lise ve dershane gibi 4-5 kurum var. Bazen çocukların buradan geçerken rahatsız edildiklerine tanık oldum. Çocuklar korkup kaçtı. Evden çıkarak müdahale etmek durumunda kaldım" diye konuştu. Mahalle sakini Nazife Poyraz (73) da 26 yıldır aynı sokakta oturduğunu belirterek, "Burayı kullananlar gürültü yapıyor. 'Ne yapıyorsunuz?' dediğimiz zaman 'Sana ne' cevabını alıyoruz. Camıma yumurta attılar. Alkol, uyuşturucu kullanmak için bu binaya geliyorlar. Bahçeye bile çıkamaz hale geldik. Çok kez imza toplandık, şikayetçi olduk. Ancak sonuç alamadık" dedi.Muğla Şehit Altuğ Pek Anadolu Lisesi öğretmenlerinden Sevilay Acar ise okul dağılma zamanlarında bazı öğrencilerin de gruplar halinde binaya girdiğini belirterek, "Rahatsızlık duyduğumuz için balkonda oturamayacak durumdayız. Akşamları garip sesler geliyor. Yıllardır şikayet ediyoruz. Sırf öğrenci değil değişik tipte çeşitli kişiler binaya girip çıkıyor. Isınmak için karton yakıyorlar. Apartman olarak şikayetçiyiz" diye konuştu. BELEDİYEDEN AÇIKLAMA: BİNANIN KALDIRILMASI MÜMKÜN DEĞİLMenteşe Belediyesi'nden konuyla ilgili yapılan yazılı açıklamada, şunlar kaydedildi: "Söz konusu binayla ilgili de tüm hissedarlara gerek Fen İşleri Müdürlüğü, gerekse Yapı Kontrol Müdürlüğü tarafından ilgili yasa maddeleri de belirtilmek suretiyle, güvenlik tedbirlerini almaları hususunda bilgilendirmeler ve tebliğler yapılmıştır. Fakat yapı hissedarları bugüne kadar söz konusu binayla ilgili herhangi bir güvenlik önlemleri almamıştır. Bunun üzerine Menteşe Belediyesi olarak güvenlik amaçlı yapı etrafı tel örgüyle çevrilmiştir. Tel örgüsü bozulan yerlerle ilgili de yine düzenli kontroller yapılmakta, güvenlik önemleri alınmaktadır. Ancak söz konusu yapı, yıkımı gerektiren bir bina olmadığından dolayı, bu binanın kaldırılması belediyemizce mümkün değildir. İlgili mal sahipleri tarafından bir an önce binanın inşaatının tamamlanması gerekmektedir. Bu aşamaya kadar kalıcı güvenlik önlemlerinin yine mal sahipleri tarafından alınması gerekmektedir."

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ--------------------------------Atıl durumdaki kaba inşaatı bitmiş inşaatın görüntüsü-Binanın içindeki ucucu madde ambalajlarından görüntü-Binanın içindeki karton ve içki şişelerinden görüntü -Mahalle sakini Nazife Poyraz ile röp.-Emekli öğretmen Salim Acar ile röp.-Öğretmen Sevilay Acar ile röp.

Haber- Kamera: Cavit AKGÜN/ MUĞLA,

Haber Kodu : 200106009========================

Alzheimer hastası 83 yaşındaki kadın destek bekliyor Antalya'da oturan alzheimer hastası Elif Yıldırım (83), 32 metrekarelik gecekonduda güçlükle yaşamını sürdürüyor. Yıldırım, kızı Gülenay Yıldırım'ın (53) desteğiyle yaşam mücadelesi veriyor. Ekonomik güçlerinin yerinde olmadığını belirten anne- kız, evlerinin tadilatı için destek bekliyor.Antalya'nın Konyaaltı ilçesi Karatepe Mahallesi'nde 32 metrekarelik gecekonduda tek başına oturan Elif Yıldırım, alzheimer hastalığına yakalandı. Yıldırım'ın tek katlı evinin durumu ise görenleri üzüyor. Tuvalet ve mutfağın dışarıda olduğu evde yağmur sonrası akıtan çatı nedeniyle Yıldırım, güçlükle yaşamını sürdürüyor. Hastalığının ardından Yıldırım'ın bekar kızı Gülenay Yıldırım, kendi evinden ayrılıp annesinin yanına taşındı. Anne- kız, ekonomik güçlerinin yerinde olmadığını belirterek, evlerinin tadilatı için destek bekliyor.'ANNEM BURADAN AYRILMAK İSTEMİYOR'Elif Yıldırım'ın bu şekilde yaşamasına gönlü razı olmadığı için evini bırakıp onun yanına yerleştiğini söyleyen Gülenay Yıldırım, annesinin yaşlı ve bakıma muhtaç olduğunu söyledi. Alzheimer hastası annesinin tek başına yaşamasının mümkün olmadığını belirten Yıldırım, "Yanına taşındım. Evimiz küçük, eski ve çatısı akıyor. Kapı pencere sağlam değil. Yağmur ve rüzgar içeri giriyor. Evin tadilata ihtiyacı var. Kendi imkanlarımızla yapamayız. Yeni ev çok külfetli. Bir de annem buradan ayrılmak istemiyor. Ona göre burası çok sosyal, hatıralarını yaşadığı bir yer. Yoldan geçenlere bakıp mutlu oluyor. Burada yalnızlık hissetmiyor. Geçmişe dönük yaşıyor. Şu an biraz daha iyi. Kalp hastası, yarı yatalak gibi düşünebilirsiniz" diye konuştu.'DESTEĞE, YENİ BİR YUVAYA İHTİYACI VAR'Karatepe Mahallesi Muhtarı Hüseyin Yılmaz, Eli Yıldırım'ı sağlık problemleri nedeniyle ziyaret ettiğinde evin durumunu gördüğünü söyledi. Yılmaz, "Ziyarete geldiğimde evinin içler acısı halini gördüm. Uzun yıllardır burada yaşıyor. Yardıma muhtaç, yardımseverler ve kurumların desteğine ihtiyaç var. Evde rutubet çok fazla. Yükseklik olmadığı gibi yerle birleşik inşa edilmiş. Yağmur yağdığı zaman çatının yanı sıra yerden de eve su giriyor. Yeni bir yuvaya ihtiyacı var" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ------------------------------Evin drone görüntüleriNineden detay görüntülerKızı ile ev yaşantısından görüntülerEvin kırık dökük yerlerinden detay görüntülerKızı ile röpMahalle muhtarı ile röpDetaylar

Haber: Hasan DEMİRBAŞ- KAMERA: Emrah GÜL/ANTALYA,

Haber Kodu : 200106014==================================

Su kabaklarından yaptığı lambalar, kendisine ışık oldu Denizli'de, evinin bir odasını atölyeye çeviren anaokulu öğretmeni Ümmü Şen, okuldan kalan boş zamanlarında su kabaklarından rengarenk ışıklar saçan lambalar üretiyor. 3 yıldır ürettiği lambaları çevresindekilere hediye eden Şen, "Boşanma dönemimde kendimi kötü hissediyordum, çok dipteydim. Bu dönemde kabaklar bana ışık oldu" dedi.Denizli'nin Honaz ilçesinde oturan anaokulu öğretmeni 2 çocuk annesi Ümmü Şen (40), 3 yıl önce okuldan kalan boş zamanlarında hobi olarak su kabağı işlemeye karar verdi. Deneme amaçlı evinin balkonunda çalışmalar yapan Şen, su kabaklarından lambalar yapmaya başladı. Su kabaklarıyla çalışmayı ve üzerine işleme yapmayı çok seven Şen, evinin bir odasını atölyeye çevirdi. Şen hobisi için ailesinin Babadağ ilçesindeki tarım arazisine de su kabağı ekti.Tarlalarından su kabaklarını toplayan ve balkonunda kurutan Şen, lamba haline getireceği kabağı önce bulaşık teliyle zımparalayarak temizliyor. Kabağın altından delik açarak çekirdeğini çıkaran Şen, daha sonra hayal gücüyle su kabağının üzerinde çizimler yapıyor. Oyma işleminde kullanılan gravür makinesiyle farklı kalınlıklarda uçlarla çizdiği desen üzerinde küçük delikler açan Şen, boyama yaptıktan sonra açtığı deliklere rengarenk boncuklar takıyor. Vernik işleminin ardından su kabağının içine ampul takan Şen, ışıltılı bir lamba ortaya çıkarıyor.'ARTIK HEDİYE ARAMA TELAŞINA GİRMİYORUM'Kabaklarla uğraşmayı ve ortaya yeni ürünler çıkarmayı çok sevdiğini belirten Şen, şöyle konuştu: "Bir su kabağıyla bu işe başladım. İlk başladığımda yaptığım çalışmalar çok komikti. Pes etmedim, uğraşmayı sevdiğim için devam ettim. Daha sonra çekirdeklerini alarak su kabaklarını kendim yetiştirmeye başladım. Ürettiğim kabakları asarak kuruttum. Önceden kabakları satın alıyordum. Artık kendim üretip, yapıyorum. Ürettiğim lambaları yeni evlenen çiftlere, yakınlarıma, arkadaşlarıma ev hediyesi olarak götürüyorum. Artık hediye arama telaşına girmiyorum. Kendi yaptığım lambaları hediye ediyorum."Yaptığı kabakları herkesin beğendiğini söyleyen Şen, "Her kabak farklı olduğu için lamba da birbirinden farklı. Kendi yaptığım bir şeyin sevdiğim insanların evinde olması beni mutlu ediyor. Bir kabağın lambaya dönüşmesi yaklaşık 1 hafta sürüyor. Bir kabağın maliyeti 40- 50 lira. Başkaları tasarımına ve işçiliğine göre 300- 400 liraya satıyor" diye konuştu.'KABAKLAR BANA IŞIK OLDU'Kabak işlemenin kendisi için terapi haline geldiğini belirten Şen, "Her insanın hayatında zorluklar olabiliyor. Hepimiz, boşanma, hastalık ölüm gibi zorlu dönemler yaşıyoruz. Ben kabak işlemeye öyle bir dönemde başladım. Boşanma dönemimde kendimi kötü hissediyordum, çok dipteydim. Bu dönemde kabaklar bana bir ışık oldu. Benim asla bir ticari amacım ya da gelir kaygım olmadı. İnsanlar kendilerini rahatlatan işler yapmalı. Bazıları yemek yapar, bazıları örgü örer. Ben de kabak işleyerek kendimi rahatlatıyorum. Yaptığım kabaklar çevremdekilerin beğenisini kazanıyor, bu durum da beni hayata karşı daha çok motive ediyor" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ--------------------------------Kabaklardan görüntü-Kabaktan yapılan lambalardan görüntü-Ümmü Şen'in kabakları işlemesi-Ümmü Şen ile röp.

Haber-Kamera: Deniz TOKAT/ DENİZLİ,

Haber Kodu : 200106059=======================================

Edirne'de üniversite öğrencilerine 'köpek eğitim' kursu Edirne'de, Trakya Üniversitesi Keşan Meslek Yüksekokulu Laborant ve Veteriner Sağlık Programı öğrencileri için 'köpek eğitim' kursu açıldı. Büyük ilgi gören kursta, üniversite öğrencileri, kendi köpeklerini eğitme imkanı bulurken, alacakları sertifika ile köpek eğitmenliği de yapabilecek.Trakya Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi tarafından Keşan Meslek Yüksekokulu Laborant ve Veteriner Sağlık Programı öğrencilerine yönelik 'köpek eğitim' kursu düzenlendi. 20 kursiyerin 30 saati teorik, 30 saatti ise pratik olmak üzere 2 ay boyunca eğitim alacağı kursta, eğitmenler kursiyerlere köpeklerine nasıl temel itaat eğitimi vereceğini uygulamalı olarak gösteriyor. Kursiyerler, yüksekokul bahçesindeki uygulamalı eğitime köpekleriyle katılarak hem komut vermeyi öğretiyor, hem de zevkli vakit geçiriyor.'BU İŞİ MESLEK EDİNMEK İSTEYENLER VAR'Kurs eğitmeni Tarkan Aydın, kursta laborant ve veteriner sağlık programı öğrencilerinin mesleki açıdan kendilerini geliştirme ve ileride bu alanda iş bulma fırsatı sunulduğunu belirterek, "Kendi bölümlerini ilgilendirdiği için onlara köpek eğitimi ve bakımı konusunda eğitim veriyoruz. Kurs 2 ay sürecek. Öğrencilerin ilgisi oldukça yüksek. Bu işi meslek edinmek isteyenler var. Biz de kendi tecrübe ve bilgimizi onlara aktarmak için buradayız. Teori derslerinde köpeklerin tarihi, bakımı ve beslenmesi gibi konular işliyoruz. Teoride de kendilerine ait köpeklerle ve bizde olan eğitimli köpeklerle uygulama dersleri veriyoruz. Köpeklerde temel itaat ve ileri itaat komutlarımız var. Bunları köpeklerin yetenekleri dahilinde şekillendiriyoruz" dedi.'ARAMA, KURTARMA VE REHBER KÖPEKLERİ EĞİTEBİLİRLER'Keşan Meslek Yüksekokulu Laborant ve Veteriner Sağlık Programı Dr. Öğretim Görevlisi ve eğitmen Sevil Erdoğan, Türkiye'de 'köpek eğitimi' konusunda eksikler olduğunu ifade ederek, "Burada hedefimiz programdan mezun olacak öğrencilerimize ekstra bir iş imkanı sağlamak. Bu nedenle de bu kursu düzenledik. Kursumuz halka da açık. Türkiye'de 'köpek eğitimi' alanında eksiklikler var. Bu açıklıkları gidermek adına öğrenciler buradan aldıkları bilgileri çeşitli alanlarda kullanabilirler. Arama, kurtarma ve rehber köpekleri eğitebilirler. Gençlerimizi avantajlı konuma getirmek istedik. Onları farklı bir konuma getirmek için bu kursu düzenledik" diye konuştu.'ZATEN HAYVANLARI ÇOK SEVİYORUZ'Kursiyer Tuğba Nur Yıldırım, mesleki açıdan kendilerine fayda sağlayacağı için kursa başladığını dile getirerek, "Zaten hayvanları çok seviyoruz. Kursta güzel gidiyor. Köpeklere temel itaatleri gösteriyoruz. Bunu önce eğitimli köpekler üzerinde görüyoruz. Daha sonra ise eğitimsiz köpekler üzerinde deniyoruz" dedi.'SEKTÖRDE AVANTAJ SAĞLAYACAK'Hazal Yamada da alacakları sertifikanın kendilerine sektörde avantaj sağlayacağını kaydederek, "Köpeklere nasıl davranmamız, nasıl yaklaşmamız gerektiğini öğreniyoruz. Ben hem veteriner olup, hem de böyle bir eğitim vermek istiyordum. Bana çok avantajı oldu. Benim de 2 köpeğim var. Eğitim de onlarla da çalıştık. Güzel bir eğitim oldu" diye konuştu.   Halil İbrahim Eren ise kurs sayesinde köpek eğitmenliği yapabileceklerini belirterek, mesleki anlamda kendilerini ileriye taşıdıklarını söyledi. Kübra Sarıgöz de sertifikanın kendileri için iş bulma anlamında kıymetli olduğunu kaydetti.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ-------------------------------Kursiyerlerin köpeklerle vakit geçirmesi-Köpek eğitmeni Tarkan Aydın'ın komut eğitimi-Öğrencilerin komut eğitimi denemeleri-Kursiyerlere bilgi verilmesi-Kursiyerlerin köpekle çalışmaları-Köpek eğitmeni Tarkan Aydın röp.-Dr. Öğretim Görevlisi Sevil Erdoğan röp.-Kursiyer Tuğba Nur Yıldırım röp.-Hazal Yamada röp.-Halil İbrahim Eren röp.-Kübra Sarıgöz röp.

Haber-Kamera: Ünsal YÜCEL/KEŞAN(Edirne),

Haber Kodu : 200106010=================================

Ilısu'da su yükseldi, teknelerle gezi düzenleniyor Siirt'te, Ilısu Baraj Gölü'yle birlikte su seviyesinin yükseldiği Botan Nehri'ne tekneler indirilerek, geziler düzenlenmeye başladı. Gezinin yanı sıra teknelerle, kara yolunun kapandığı 38 köye de ulaşım sağlanıyor. Siirt'te, Ilısu Barajı nedeniyle su seviyesinin yükseldiği Botan Nehri'nde tekneyle gezi etkinliğine başlandı. İşletmeciler tarafından Akdeniz Bölgesi'nden getirilen tekneler, Botan Nehri'ne indirildi. Teknelerle gezi yapılırken, ayrıca Ilısu Barajı Gölü'nün kenarında kalan köylere ulaşım da sağlanıyor. Tekne işletmecisi Rahmi Olgaç, Botan Nehri'nde gezi turunun yanı sıra 40 dolayında köye ulaşım sağladıklarını söyledi. Kara yoluyla ulaşımın zaman aldığı Belkız Ana Kaplıca Tesisleri'ne teknelerle kısa süre ulaşılacağını ifade eden Olgaç, bu gelişmenin kentin turizmine önemli katkılar sağlayacağını söyledi.'38 KÖYE ULAŞIM SAĞLIYORUZ'Olgaç, "Ilısu Barajı'nın su tutmasından hemen arından birçok köy yolu ulaşıma kapandı. Bizler de buraya fark katmak için 6 tekne getirdik. Aldığımız izinler doğrultusunda gerek tekne gezintileri gerekse de taşımacılık yapıyoruz. Toplamda 38 köye ulaşım sağlayarak köylülerimizi günübirlik getirip götürüyoruz. Ayrıca Siirtli vatandaşlar şifa bulmak için sürekli terci ettiği Belkız Ana Kaplıcası'na da seferlerimiz başladı. Siirtliler buna büyük ilgi gösteriyor. Aynı zamanda Botan Vadisi'ni de teknelerle geziyoruz" dedi.Botan Nehri'nin Ilısu Barajı ile birlikte neredeyse denize dönüştüğünü söyleyen Siirtliler, tekne gezi etkinliği kentin turizmine önemli katkılar sağlayacağını belirtti.

Görüntü Dökümü-------------Teknelerden görüntüTeknelere binenlerBotan Nehri'nde tekne gezisi Genel ve detay görüntüler

Haber-Kamera: Turan KOYUNCU- Mehmet Yücel DURAK/SİİRT,

Haber Kodu : 200106022==============================

Güneydoğu'da kara hasret kalanlar Karacadağ'a akın etti Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde Şırnak dışındaki kentlerin merkezlerine kar yağmayınca beyaz örtüyü görmek isteyenler, sönmüş volkanik dağ olan Karacadağ'a akın etti.Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde Şırnak dışında Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Mardin, Siirt ve Şanlıurfa kent merkezlerine kar henüz yağmadı. Kar yağışının etkili olmadığı bölge kentlerinde yaşayanlar, beyaz örtüyü görmek için Diyarbakır ile Şanlıurfa sınırındaki sönmüş volkanik dağ olan Karacadağ'a çıktı. Kalkan yanardağlardan olan Karacadağ'ın 1957 metrelik zirvesine erken gidenler, kayak yaparken, yer bulamayanlar ise boş arazilerde kar topu oynadı. Ailelerin mangal yaktığı arazilerde, çocuklar da karda oynadı. Hava sıcaklığının sıfır derecenin altına düştüğü bölgede beyaz örtüyle fotoğraf çektirenlerin yanı sıra bazı kişiler de araçlarından açtıkları müzik eşliğinde halay çekti.Diyarbakır'dan bölgeye gelen Mehmet Emin Yılmaz, "Kar olduğu için buraya geldik. Hava da güzel. İnsanlar buraya geliyor" dedi.Şanlıurfa'nın Viranşehir ilçesinden gelen İbrahim Demir ise "Bölgemizde sadece Karacadağ bölgesinde kar yağdığı için kara hasretiz. Buraya gelip kar manzarasında piknik yapıp, keyifli bir gün geçiriyoruz" diye konuştu.Arkadaşlarıyla kar topu oynayan Baran Kiraz da "Bu sene Siverek'te kar yağmadı, diye üzüldük sonra ailecek buraya geldik. Kar topu oynadık, kardan adam yaptık, çok mutlu oldum" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ------------------------------Karacadağ'daki beyaz örtüMücahit Yolcu anonsBölgeye gelenlerPiknik yapanlarÇocukların kartopu oynamasıVatandaşlar ve çocuklarla röp.Fotoğraf çekenlerHalay çekenlerGenel ve detay görüntüler

Haber-Kamera: Mücahit YOLCU/ DİYARBAKIR,

Haber Kodu : 200106016=============================

Yusufeli yeni yerleşim projesinde sona geliniyor Artvin'de yapımı süren ve tamamlandığında 270 metre gövde yüksekliği ile Türkiye'nin en yüksek, dünyanın ise en yüksek çift eğrilikli kemer beton köprü kategorisinde 3'üncü en yüksek barajı olacağı belirtilen Yusufeli Barajı'nın suları altında kalacak Yusufeli ilçesinin yeni yerleşim alanındaki altyapı çalışmalarının, yüzde 95'i tamamlandı. 150 yıllık tarihinde 6 kez yeri değiştirilen ve 7'nci kez taşınmaya hazırlanan ilçede, yeni yerleşim yeri çalışmalarında sona yaklaşılırken, kaba inşaatları beliren bina ve yapılardaki çalışmalar da aralıksız sürüyor. İlçe sakinleri ise 69 yıllık yerleşim yerlerine veda etmeye hazırlanıyor.Türkiye sınırları içerisinde 410 kilometrelik uzunluğa sahip Kuzeydoğu Anadolu'nun en büyük nehirlerinden olan Artvin'deki Çoruh Nehri üzerinde 26 Şubat 2013 tarihinde dönemin Başbakanı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından telekonferans bağlantısı ile temeli atılan Yusufeli Barajı ve HES Projesi inşaatı sürüyor. 100 katlı bir gökdelene eş değerde 270 metre gövde yüksekliği ile Türkiye'nin en yüksek, dünyanın ise Çin'deki 292 ve Gürcistan'daki 272 metre yüksekliğindeki barajlardan sonra çift eğrilikli ince kemer baraj tipi kategorisinde 3'üncü en yüksek barajı olacak olan Yusufeli Barajı, ilçeyi sular altında bırakacak. İlçe merkezi ile 4 köyün sular altında kalacağı Yusufeli'nde yaklaşık 5 bin konut, 270 iş yeri ile 9 bin 430 dönüm tarım arazisi sulara gömülecek.ÇALIŞMALAR SÜRÜYOR150 yıllık tarihinde 6 kez yerleşim yeri değiştirilen ve 7'nci kez taşınmaya hazırlanan Yusufeli, Yansıtıcılar Mevkii'nde 150 hektarlık alanda 3 bölgede yeniden inşa ediliyor. Yeni yerleşim alanına bin 638 konut inşa edilecek, 1600 yetişmiş ağaç, 16 bin adet çalı türü peyzaj bitkisi ekilecek. Bölgede, 100 dönümlük alan tarımsal alan olacak. Yeni yerleşim yeri inşaatlarının sürdüğü ilçede 2'nci bölgede ise kaymakamlık, kamu binaları ve merkez cami yapımı sürüyor. Bu bölgede toplam 238 iş yeri inşa edilecek. Yeni yerleşim yeri için başlatılan alt yapı çalışmalarında sona gelindi. 1950 yılında son yerleşim yerinde kurulun Yusufeli ilçe merkezi, inşaatların tamamlanmasının ardından Yansıtıcılar mevkisine taşınma sürecine başlanacak.YENİ İLÇE 2 KAT DAHA BÜYÜK OLACAKBölgede ihale edilen hükümet konağı, ilçe emniyet müdürlüğü, adliye, PTT, kütüphane, ilçe gençlik ve spor müdürlüğü, kapalı spor salonu, merkez camisi, müftülük, öğretmenevi ve 16 derslikli ortaokul olmak üzere bir kısım kamu binalarının yapım çalışmaları devam ediyor. Proje kapsamında yüzde 75 fiziki gerçekleşme sağlanan yeni ilçe merkezindeki 2'inci bölgede de, alt yapı çalışmaları tamamlanırken üst yapı çalışmaları ihale süreci ise devam ediyor. 24 Eylül 2019'da gerçekleştirilen 2'inci ihale kapsamında; 3'üncü bölgede 224 konut, 8 iş yeri ve semt camisi yapılması da planlanıyor. Çalışmalar tamamlandığında yeni ilçenin yeri, 70 hektar alan üzerine kurulu mevcut ilçeye göre 2 kat daha büyük olacak.MEZARLAR DA TAŞINIYORAlt yapı yatırımları ile bin 638 konut inşaatının planlandığı yeni yerleşim yerine mezarlar da taşınıyor. Yusufeli Belediyesi sular altında kalacak 7 farklı toplu mezar yerinde bilirkişiler, muhtarlar ve belediye meclis üyelerinden oluşan komisyonlarla birlikte inceleme yaptı, taşınacak mezarları kayıt altına aldı. Vatandaşların talepleri ile tespit edilen 500 dolayında mezar, yeni yerleşim yerindeki toplu mezar alanına taşınıyor.'GÜZEL BİR YERLEŞİM YERİ OLACAK'Yusufeli Kaymakamı Ömer Faruk Özdemir, yeni ilçede süren çalışmaları yerinde inceleyerek, projede sona yaklaşıldığını belirtti. Özdemir, "Sizlerinde gördüğü gibi yeni yerleşim yerindeyiz. Hükümet konağı ve bir çok inşaat son aşamasında gelmiş durumda. Çok güzel ve modern kamu konutları yapılıyor. Görevli firmalar, taahhüt ettikleri sürede çalışmalarını tamamlayacak şekilde çalışıyor. Birinci bölgede kamu binaları bitmek üzere. Çalışmalarda hiçbir sorun yok. Güzel bir yerleşim yeri olacak. Yusufeli 21'inci asrın ilçesi olacak. Zaman zaman ilçe sakinleri de buraya getirip, burayı görmelerini sağlayacağız. Hiç kimse endişe etmesin, 2021'de yeni yerleşim yeri hazır olacaktır" dedi.'HEP BİRLİKTE İLÇEYİ KURMAYA GAYRET EDİYORUZ'Yeni yerleşim yerinde çalışmalarını sürdüren Elektrik Mühendisi Büşra Yavuz, projede görev aldıkları için heyecanlı ve mutlu olduklarını söyleyerek, "Yusufeli için çalışıyoruz, hep birlikte yeni yerleşim yerini kurmaya gayret ediyoruz. Tüm arkadaşlarımızla elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyoruz" diye konuştu.'BURADA ÇALIŞMAK GURUR VERİCİ'Mimar Yasemin Karataş da, "Burada halkımıza ve ilçemize hizmet etmekten gurur duyuyorum. Diplomamı alıp ilk burada görev aldım. Yeni şeyler öğreniyorum, bana ciddi katkısı oluyor. Ben de katkı sunmaya gayret ediyorum. Burada çalışmaktan mutluyuz" ifadelerinde bulundu.'MUHTEŞEM BİR YER OLACAĞINA İNANIYORUM'İlçe sakini Ekrem Eğişlmez ise, hayata geçirilecek yeni yerleşim yerinin son halini merakla beklediklerini dile getirerek, "Proje büyük oranda bitmiş durumda. Çok güzel konutlar, parklar ve kamelyalarıyla harika bir yer inşa ediliyor. Alan geniş, muhteşem bir yer olacağına canı gönülden inanıyorum" dedi.YUSUFELİ'NİN TAŞINMA SÜRECİYusufeli bölgesi, Çoruh Nehri havzasında yer alan batıda Bayburt, İspir, doğuda Oltu ve kuzeyde Artvin bölgeleri kültür çevresinde yer almaktadır. 1892 yılına kadar 3 kez yerleşim yeri değişen Yusufeli'nin eski adıyla Kiskim olan ilçe merkezi Öğdem'den Ersis'e taşındı. 29 Haziran 1926 tarihinde çıkarılan kanunla da yerleşim merkezi, yeniden Ersis'ten Öğdem'e nakledildi. 1 Haziran 1933 tarihinde Artvin vilayeti lağvedilerek, merkezi Rize olan Çoruh vilayeti kuruldu. Artvin'in kaza olması ile Yusufeli kazası ve köyleri tekrar Erzurum vilayetine bağlandı. Çoruh vilayetinin merkezi, 4 Ocak 1936 tarihinde çıkarılan kanunla Rize'den Artvin'e nakledildi. Aynı kanunla Yusufeli, Erzurum vilayetinden alınarak, tekrar Çoruh vilayetine bağlandı. 17 Şubat 1956 tarihinde Çoruh vilayetinin ismi Artvin olarak değiştirildi. 18 Şubat 1950 tarih ve 5531 numaralı kanunla Yusufeli ilçe merkezi, Öğdem'den bugünkü merkezi olan Ahalt'a nakledildi.YUSUFELİ BARAJI VE HESArtvin'de, 275 metre gövde yüksekliği ile Türkiye'nin en yüksek, dünyanın ise Çin'deki 292 ve Gürcistan'daki 272 metre yüksekliğindeki barajlardan sonra çift eğrilikli ince kemer baraj tipi kategorisinde 3'üncü en yüksek barajı olacak Yusufeli Barajı'nda, 558 mega waat kurulu güce sahip santral ile 650 bin nüfuslu bir şehrin elektrik ihtiyacı karşılanabilecek. Türkiye'nin kendi öz kaynakları ile tamamı Türk mühendisler tarafından inşa edilen baraj projesinde, yaklaşık 3 bin kişi vardiyalı 24 saat süreyle çalışıyor. Gövde yüksekliği 100 katlı bir gökdelene eş değer olacak Yusufeli Barajı'nda, Artvin'den Edirne'ye 13 metre platform genişliğinde beton yol veya 120 metre karelik 60 bin adet konutun inşa edilebileceği 4 milyon metreküp beton kullanılacak. Bu yılın yarısından itibaren su tutulmaya başlanacak ve elektrik üretimine geçilecek. 2 bin 130 milyon metreküp su depolanacak ve 2,5 milyar liraya mal olması planlanan proje ile günlük 3 milyon lira elektrik enerjisi geliri elde edilecek.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ--------------------------------Yusufeli yerleşim yeri drone görüntüsü-Muhabir anonsu (Nusret Durur)-Kaymakam inceleme ve röp.-Proje görüntüleri-Proje çalışanları röpler.-İlçe sakinleri konuşma-Binalardan detaylarlar-Çevreden genel detaylar

Haber-Kamera: Nusret DURUR/YUSUFELİ (Artvin),

Haber Kodu : 200106015 ===================================

Şehir şehir gezen çift, sokakta tezgah açıp kalaycılık yapıyor Yalova'dan yola çıkan Nurten (36) ve Cengiz Dirikurt (37) çifti, unutulmaya yüz tutan kalaycılık mesleğini, şehir şehir dolaşıp, yaşatmaya çalışıyor. Sinop'a gelen Dirikurt çifti, sokak aralarında kurdukları tezgahta, ateş yakıp, ev ve iş yerlerindeki bakır tencere ile tabakları kalaylıyor.Bakır kapları, harlı ateşte kumlama yapıp pudralayarak temizleyen kalay ustası Cengiz Dirikurt ve eşi Nurten Dirikurt, kaybolmaya yüz tutan mesleklerini büyük bir aşkla sürdürüyor. Yalova'dan yola çıkıp, dede meslekleri kalaycılığı yapmak için şehir şehir gezen Dirikurt çiftinin, son durağı Sinop oldu. Çift, sokak aralarında kurdukları tezgahta, ev ve iş yerlerinden aldıkları bakır tencere, tepsi, cezve ile tabakları, kalay yöntemiyle temizliyor. El ele verip, mesleklerini sürdürerek geçimlerini sağlayan çiftin, özverili çalışması, görenlerin de beğenisi kazanıyor.'EN AZ 30 YIL DAHA DEVAM EDER'Kalaycılıkta dördüncü kuşak olduğunu ifade eden Cengiz Dirikurt, "Bu meslek dede mesleği ve büyük bir özveriyle çalışıyoruz. Bizden sonra kimse bu işi yapmaz. Sinop'a geldik, yoğun ilgiyle karşılaştık. Teşekkür ederiz. Kalaycılık bizim için ölmedi. En az 30 yıl daha devam eder. Birçok şehre gidiyoruz, ekmeğimizi çıkartıyoruz. Vatandaşlar bize yoğun ilgi gösteriyor" dedi.'İŞİMİZİ ÇOK SEVİYORUZ'Dedelerinden miras kalan mesleği yaptıkları için çok mutlu olduklarını ifade eden Nurten Dirikurt ise "Yalova'dan geliyoruz, birçok şehre gidiyoruz. Belli başlı köylerimiz var, sezonluk olarak oralara da gidiyoruz" diye konuştu.'HEM ŞAŞIRDIM HEM DE MUTLU OLDUM'Dedesinden kalma eşyaları kalaylatan Sinoplu Halit Çakır, sokakta kalaycıları görünce hem şaşırdığını hem de mutlu olduğunu belirtti. Çakır, "Dedemden kalma çorba tasımız ve cezvemiz vardı. Kalay ustalarını görünce hemen kalaylattım. Ustamızın ellerine sağlık, bu mesleğin ölmediğini görmek bizi de mutlu etti" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ--------------------------------Kalaycılık yapan Cengiz ve Nurten Dirikurt görüntüleri-Sinoplu Halit Çakır ve diğer vatandaşlarla röportaj-Sokakta kalaycılık yaparken detaylar-Karı koca, röportajı-Detaylar

HABER KAMERA: Deniz ÖZEN/SİNOP-DHA

Haber Kodu : 200106025=============================

Süperlüks yat geliri, 1 milyar 169 milyon dolara çıktı Dünyanın en önemli süperlüks yat yapım merkezleri içinde ilk 3 ülke arasında yer alan Türkiye'de 1'inci olan Antalya Serbest Bölge'de, 2019'da 47 süperlüks yat denize indirildi, 95 milyon dolar ise gelir sağlandı. Toplam yat sayısı 441'e, gelir ise 1 milyar 169 milyon dolara yükseldi.Antalya Serbest Bölge A.Ş. (ASBAŞ) Genel Müdürü Zeki Gürses, Türkiye'nin süperlüks yat ve tekne üretiminde, İtalya ve Hollanda'nın ardından dünyada 3'üncü sırada yer aldığını belirtti. Türkiye'de bu alanda Antalya Serbest Bölge'nin açık ara 1'inci olduğunu anlatan Gürses, Antalya'yı Tuzla ve Bodrum'un takip ettiğini açıkladı.2019'DA 47 YAT DENİZE İNDİGeçen yılın Antalya Serbest Bölge'de süperlüks yat ve tekne üretimi açısından çok verimli geçtiğini belirten Zeki Gürses, geçen yıl toplam 802 metre uzunluğunda 47 yatın denize indirilerek, sahiplerine teslim edildiğini ve 95 milyon dolar gelir sağlandığını açıkladı.GELİR 1 MİLYAR 169 MİLYON DOLAR2000'li yılların başından itibaren başlayan ve bugün 48 firmanın faaliyet gösterdiği bölgede üretimi tamamlanan süperlüks yat ve tekne sayısının 441'e, toplam uzunluğun da 8 bin 240 metreye yükseldiğini söyleyen Gürses, toplam gelirin ise 1 milyar 169 milyon dolar olduğunu dile getirdi.TEK YAT 40 MİLYON DOLARA SATILDI2019'da denize indirilen yatların Hollanda, ABD, İsrail, Katar, Hırvatistan, Vietnam, Fildişi Sahili, Portekiz, Jamaika, Rusya, Umman ve Cibuti gibi ülkelere satıldığını vurgulayan Gürses, bu yatlar içinde Estel Marine firmasına ait 63 metrelik süperlüks yatın, 40 milyon dolara, İngiliz iş insanına satıldığını kaydetti.111 LÜKS YATA BAKIM- ONARIM HİZMETİASBAŞ Genel Müdürü Zeki Gürses, Antalya Serbest Bölge'nin sıfır yat üretiminin yanı sıra önemli bakım- onarım merkezine dönüştüğünü de anlattı. Gürses, 2019'da bakım- onarım için getirilen 13 yatın 10'unun tamamlanarak, teslim edildiğini, geçmiş yıllarla birlikte bakım- onarım için getirilen toplam 130 yatın 111'inin tamamlandığını ve 34 milyon dolar gelir sağlandığını kaydetti.90 METRE 2 BİN TONLUK YATLAR YAPILABİLECEKProjesi tamamlanan ve inşaatı kısa sürede başlayacak olan rıhtım ve yat çekme- indirme yatırımının da bu yıl sonuna kadar bitirilmesini hedeflediklerini kaydeden Zeki Gürses, "Bu yeni ship lift yatırımıyla şu an 50 metre 500 ton olan yat kapasitesi, 90 metre 2 bin tona çıkacak. Ayrıca 500 tonluk mobil-tekerlekli travel lift yatırımı da dahil ve altyapı yatırımlarıyla birlikte toplam 20 milyon dolarlık bir yatırım planlıyoruz" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ--------------------------------Yatların detay görüntüsü-ASBAŞ başkanından detay görüntü-ASBAŞ başkanı ile röportaj

Haber: Mehmet ÇINAR- KAMERA: Emrah GÜL/ANTALYA,

Haber Kodu : 200106012===================================

Öğrenciler gazileri ziyaret edip, yazdıkları mektubu verdi Erzurum'un Yakutiye ilçesinde ilkokul öğrencileri, okul müdürü ve öğretmenleri ile Harp Malulü Gaziler Şehit Dul ve Yetimleri Derneği Şubesi'ni ziyaret etti. Ziyarette öğrenciler, gaziler için yazdığı mektubu Başkan Recep Akgül'e verdi. Folklor kıyafeti giyen 2 öğrenci, tekerlekli sandalyedeki gazi Hüseyin Tekin'i öperek, 'geçmiş olsun' dileğinde bulundu.Yakutiye'deki Ömer Nasuhi Bilmen İlkokulu'nun öğrencileri, okul müdürü ve öğretmenleri ile birlikte Harp Malulü Gaziler Şehit Dul ve Yetimleri Derneği Şubesi'ne ziyarette bulundu. Kendilerine çiçek ve duygularını yazdıkları mektubu getiren öğrencilere çay, kolonya ve çikolata ikram eden gaziler, çocukların merak ettiği soruları da cevapladı. Harp Malulü Gaziler Şehit Dul ve Yetimleri Derneği Erzurum Şubesi Başkanı Recep Akgül, "Savaş meydanlarının en büyük rütbesi şehitliktir; ama gazilik de bu rütbeden sonra gelen en ulvi değerler arasındadır. Bizler vatanın bölünmez bütünlüğünü, birlik ve beraberliğimiz korumak için hainlerin karşısında durduk. Bizim sizlerden isteğimiz, okulunuza vatan millet sevgisi ile okumanız. Derslerinize çok çalışıp, ülkenize yararlı birer evlat olarak yetişmeniz" diye konuştu.Başkan Akgül ve dernekteki diğer gaziler, öğrencilerin kaleme aldığı mektubu okurken, duygulandı. Erzurum erkek ve kadın folklor kıyafeti giyen Aslı Berra Salim ve Yunus Emre Yıkılgan isimli öğrenciler, geçirdiği trafik kazası sonucu tekerlekli sandalyeyle yaşamak zorunda kalan gazi Hüseyin Tekin'i öperek, 'geçmiş olsun' dileğinde bulundu. Sık sık ziyarete geleceklerini söyleyen Aslı Berra Salim, "Bizler için neler yaptığınızı hem okuyarak hem de öğretmenlerimizin anlatmasıyla biliyoruz. Sizlere çok teşekkür ediyoruz. Bizler de şehitlerimize, sizlere ve vatanımıza layık birer evlat olacağız" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ--------------------------------Öğrencilerin gaziriler dernek başkanı Akgül'e çiçek vermesi-Öğrencilerin başkana yazdıları mektubu vermesi ve başkanını mektubu okuması-Gazilerin çocuklara çikolata, çay ve kolanya ikram etmesi-Çocukların tekerlekle sandalyeye mahkum olanm gaziyi yanağından öpmesi-Çocukların dernekten ayrılışı

Haber: Turgay İPEK/ Kamera: Zafer KUMRU/ ERZURUM,

Haber Kodu : 200106013============================

Ailece gönüllü itfaiyeciler Kocaeli'nin Gebze ilçesinde yaşayan Mehmet Sadık Kabaca, kızı, damadı ve torunları ile birlikte gönüllü itfaiyecilik yapıyor. Aile, itfaiye aracıyla bölgelerindeki yangınlara müdahalede bulunuyor. Gebze şehir merkezine 15 kilometre mesafedeki, organize sanayi bölgelerinin arasında kalan Mollafenari Mahallesi'nde yaşayan Mehmet Sadık Kabaca, 15 yıldır gönüllü itfaiyecilik yapıyor. Bölgedeki yangın ve trafik kazası gibi olaylarda Kocaeli Büyükşehir Belediyesi tarafından kendisine tahsis edilen itfaiye aracıyla ilk müdahalede bulunan Kabaca'nın ailesi de gönüllü itfaiyeci oldu. Kızı Medine Üstün ve damadı Kadir Üstün ile birlikte olaylara müdahale eden Kabaca'ya, mahalledeki gençler de destek veriyor.Kendilerine ait motorlu testere ve makine satış dükkanında çalışan Kabaca ve ailesi, herhangi bir yangın anonsunda dükkanı kilitleyerek yangına koşuyor. Gönüllü itfaiyeciliğe kendi yaptıkları su pompası ile başladığını söyleyen Mehmet Sadık Kabaca, "Geçmiş yıllarda köyümüzde ahşap evler vardı. Merkeze de uzak olduğu için itfaiye gelene kadar evlerin kurtulma şansı olmuyordu. Biz de makineden anladığımız, yani makine servis ve satış işi yaptığımız için kendi çabamızla bir su motorundan itfaiye yaptık. Bununla alakalı yardımcı olmaları için belediyeye müracaat ettik. Onlar da ihtiyacı görerek bir itfaiye aracı verdiler bize. Onu kullanarak aktif olarak kazalara ve yangınlara gitmeye başladık. Sonradan çok fazla çalışınca araçlar değişti. En sonunda da 2016 yılında bize sıfır araç tahsis edildi. Ailemle birlikte bu aracı kullanarak 24 saat, gece gündüz kaza ve yangınlara müdahale ediyoruz." dedi.MAHALLENİN GENÇLERİ DE YARDIMCI OLUYORAilesi ile birlikte mahalledeki gençlerin de kendisine yardımcı olduğunu söyleyen Kabaca, "Gönüllü itfaiyeciliğe başlayalı neredeyse 15 yıl oldu. 15 senedir ailemle birlikte aktif olarak bu işi yapıyoruz. Telsizimiz 24 saat açık. Bir vaka olduğunda merkezden bizi uyarıyorlar. Telsizde problem olduğunda veya ulaşamadıklarında ise telefonla bilgi veriyorlar. Biz de ona göre çıkış yapıyoruz. Telsizim 24 saat boyunca açık. Benimle beraber mahallenin gençlerinden 10 kişi kadar yardımcı olan var. Ailemden de 5-6 kişi var. Devamlı torunlarım, kızım, damadımla birlikte devam ediyoruz. Genellikle bu bölgede gece vakitlerinde yangınlar çıkıyor. Geri dönüşümcüler veya fabrika yangınları oluyor. Bazen günde 3-4 tane vaka peş peşe oluyor. Bazen de 2-3 gün boş duruyoruz." diye konuştu.EŞİ VE OĞLUYLA BİRLİKTE YANGINLARI SÖNDÜRÜYORGönüllü itfaiyecilik merakının babasından geldiğini belirten Medine Üstün ise "Gönüllü itfaiyeciliğe biz babamdan dolayı merak sardık. Gelen anonslara gerek evimizden, gerek müfrezemizden, o sırada neredeysek oradan en kısa sürede olay yerine varmaya çalışıyoruz. Olay yerine vardığımızda çevrenin güvenlik önlemlerini alıyoruz. Bazen itfaiyeden önce vardığımızda olayı değerlendirip, telefonla bilgi vererek itfaiyenin daha net bilgiler ile hazırlıklı olarak gelmesini sağlıyoruz. Anonsu duyduğum anda benim için annelik, eşlik, her şey bitiyor ve itfaiye başlıyor. Eve geldiğimde hissettiğim tek şey büyük bir huzur. Çünkü olaya odaklanıyorsunuz. Gittiğiniz fabrikada veya başka bir yerde amirin sana verdiği direktif ile çalışıyoruz. Duruma göre yorulan itfaiyecilerle yer değiştiriyoruz ve müdahaleyi biz devam ettiriyoruz. Yapabildiğimiz kadar, elimizden ne gelirse yardımcı olmaya çalışıyoruz. Ne zaman olay bitip, yangın sönerse o zaman biz de evimize geri dönüyoruz. 3 çocuğum var. Biri zaten gönüllü itfaiyeci. Küçük yaştan beri dedesiyle birlikte aktif olarak gönüllü itfaiyecilik yapıyor." dedi.AĞABEYİNİN ÖLÜMÜNÜN ARDINDAN GÖNÜLLÜ İTFAİYECİ OLDU2013 yılında kalp krizi geçiren gönüllü itfaiyeci olan ağabeyi Mustafa Kabaca'nın ölümünün ardından itfaiyeciliğe gönül verdiğini belirten Üstün şöyle konuştu: "Ben 29 yaşındaki ağabeyimi kaybettim. Sadece birinin hayatını değiştirebilmek istiyorum. Çünkü bizim hayatımız bir kişinin vefatı ile değişti. Kimsenin hayatı değişsin istemiyorum. Yani birinin canı yansın istemiyorum. Evet mal da önemli. Bu bölgede çok büyük fabrikalar var. Biz ailecek babam, kardeşim, eşim, ben, çocuklarımız, hep birlikte elimizden geldiğince yardım etmeye çalışıyoruz. Ben yeri geliyor, yangın yerinde babamla karşılaşmıyorum bile. Ben evimden özel aracımla geliyorum. Kişisel koruyucu kıyafetlerimiz aracımızda mevcut. Evden çıkmadan veya araçta giyinip olay yerindeki amirin emrine giriyoruz."

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ------------------------------Ailenin kendilerine ait dükkanda çalışmalarıAnons ile koşarak dükkandan çıkmaları İtfaiye aracına binmeleriAraç içerisinden görüntüEski yangınlardan alınmış araç kamerası görüntüsü(Kabaca'nın yangın söndürmesi)Mehmet Sadık Kabaca ile röp.Kızı Medine Üstün ile röp.

HABER: Dinçer AKBİR-KAMERA: Selda Hatun TAN/GEBZE(Kocaeli),

Haber Kodu : 200106018

============================


Kaynak: DHA

Son Dakika Güncel ÖZEL GÜNDEM (TEKRAR) - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement