"Quaresma Gibi Çift Dalan Pehlivanım Yok" - Son Dakika
Spor

"Quaresma Gibi Çift Dalan Pehlivanım Yok"

"Quaresma Gibi Çift Dalan Pehlivanım Yok"

Özel Röportaj.Ozan ŞİŞLİ ozans@sporx.com Yıldırım Demirören'in Türkiye Futbol Federasyonu başkanlığına soyunmasının ardından boşalan Beşiktaş başkanlığı için adaylığını açıklayan ilk isim olan Levent Erdoğan ile seçim sürecindeki gelişmeleri...

09.03.2012 11:40
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Özel Röportaj: Ozan ŞİŞLİ

ozans@sporx.com Yıldırım Demirören'in Türkiye Futbol Federasyonu başkanlığına soyunmasının ardından boşalan Beşiktaş başkanlığı için adaylığını açıklayan ilk isim olan Levent Erdoğan ile seçim sürecindeki gelişmeleri değerlendirdik. Anadolu'daki Beşiktaş derneklerinin hamisi konumunda bulunan ve camianın sevilen isimlerinden biri olan Erdoğan, kafasındaki düşünceleri ve hangi şartlarda adaylıktan çekilebileceğini açıkladı... - Başkan adaylığı için çalışmalarınız ne aşamada? "Adaylığım çerçevesinde çalışmalarımı üç koldan yürütüyorum. En büyük çalışma finans üzerine oluyor. Diğer çalışmalar ise yönetim kurulu ile idari kadroların teşkili ve program üzerine. Tabii finans büyük bir olay. Yurt içi ve yurt dışında bu konuda görüşmelerim oldu. Neticelerini almak üzereyim. Beşiktaş kulübünün artık şahısların paralarıyla götürülmemesi gerektiği kanaatindeyim. Rakamlar oldukça arttı. Bu rakamların altından kişisel olarak kalkmak kolay değil. Yeni UEFA kriteleri de buna müsaade etmiyor zaten. Bir kişinin cebinden 15-20 milyon dolar gibi çok yüksek rakamlar ödemesi anlamsız. Evet, hepimiz Beşiktaş'ı çok seviyoruz ama bu sevginin bir sınırı var." "ADAYLIĞIM İDDİA DEĞİL, BEŞİKTAŞ'A SAHİP ÇIKMA ŞEKLİ" - Adaylığınızı açıklamanıza rağmen, şartlar çerçevesinde her an çekilebileceğinizi de ifade ettiniz... "Çekilme durumumu kulübe olan saygımdan ve benden daha faydalı olabilecek kişilerle işbirliği yapma etiği çerçevesinde dillendiriyorum. Başkanlık benim için bir iddia değil, Beşiktaş'a sahip çıkmanın bir şekli. Bu işi yapabileceğine inandığımız kişiler ortaya çıkarsa adaylıktan çekilebilirim. Ben Beşiktaş başkansız kalmasın diye aday oldum. Daha önce asbaşkan olarak, icra kurulunda, hukuk kurulundan sorumlu yönetici olarak görevler ifa ettim, Beşiktaş'a hizmetin zevkini tattım zaten. Yönetime girmek, başkanlık koltuğuna oturmak gibi bir düşünceyle yola çıkmadım." - "Levent Erdoğan adaylığını açıkladı ama seçime girmez. Kesin çekilir. Ciddi bir çalışması yok. Bu borcun altına girmez" diyenler var. Bunun için ne diyeceksiniz? "Ben sayın başkanın TFF başkanı olması ihtimalinden önce de ekonomik durumun zor olduğunu belirttim. Yoksa borcu ben herkesten çok daha iyi biliyorum. Bunun çalışmalarını ne zamandır yapıyorum. Olağanüstü seçim oldu diye son dakikada ortaya çıkmış değilim. Yönetimde olduğum zaman da, yönetimden ayrıldıktan sonra da evimde yılın sadece sınırlı bir dönemi kalıp, tabiri caizse Türkiye'yi köy köy gezip toplantılar yaparak insanları dinledim, çareler üzerine kafa yordum. Bunu başkanlık iddiası için değil Beşiktaş adına yapılabileceklerin hazırlık çalışması olarak düşündüm. Yoksa seçim kararı alındıktan sonra ortaya çıkıp da akabinde "Aa, borç rakamı büyükmüş" diye ayrılmaz kimse. Daha ortada seçim konusu yokken "Dikkat edelim. Kulüp kayyuma kalabilir, şirket iflasa gidebilir" dedim." "GEREKİRSE KAPI KAPI DOLAŞIP YARDIM İSTERİM" - Borçla başedebileceğinize inanıyor musunuz? "Bu borçla savaşabilecek bir durum yaratabilirsem gelirim. Ama ortaya hiç kimse çıkmazsa da zor şartlara göre bir sistem yaratır yine göreve talip olurum. İlk hedef tabii ki kolay şartlar yaratarak bu işi yürütmek. Ama hiç kimse yok, kulüp sahipsiz kalmış olursa, o zaman yine bu yükün altına girerim. Mücadelenin şekli değişir, ev ev, kapı kapı dolaşır yardım isterim." - Birisinin lehine başkanlıktan çekilirseniz, o kişinin yönetimine girmek gibi bir düşünceniz olabilir mi? "Her türlü hizmete varım. Amacım bir sıfata sahip olmak değil. Yönetime içinden de dışından da destek veririm. Hazırlarım çerçevesinde faydalı olacağımı düşünüyorum." "SERDAL ADALI'NIN LİSTESİNİ GÖRMEDEN ÇEKİLMEM" - Serdal Adalı'nın ortaya çıkmasıyla çekileceğiniz söyleniyor... "Serdal Adalı henüz başkan adaylığını açıklamadı. Sadece, "Pazartesi, salı gibi adaylığımı açıklayabilirim" dedi. Tabii ki Serdal Adalı'yı destekleyebilirim ama önce çıkar başkan adayı olduğunu açıklar. Sonra ben çekilip, akabinde onu desteklediğimi söyleyebilirim. Zaten bu sadece başkana bakılarak verilecek bir karar değil. Malum bu bir ekip işi. İyi bir yönetimi varsa gayet tabii çekilir, hariçten desteklerim. Ama henüz yönetimi, vesairesi belli değil." Serdal Adalı'nın hakkındaki soruşturma devam ederken başkan adayı olmasını etik buluyor musunuz? "Bu durum için adli süreç işlediğinden yorum yapmak doğru olmaz ama böyle bir şike girişiminin olmadığına inandığımı söyleyebilirim. Serdal Adalı da kendi vicdanında bir değerlendirme yapmış ve rahat olduğu için, herhangi bir cezai sorunla karşılaşmayacağına inandığından bu kararı vermiştir diye düşünüyorum." "YÖNETİME TARAFTAR TEMSİLCİSİ GİRMELİ" - Sizce nasıl bir yönetim kurulu oluşturulmalı? "Gönlüm şu kritik dönemi aşabilmek için camia içinde kulübe faydalı olabilecek hukukçuların, ekonomistlerin, eski futbolcu ve teknik adamların, hatta taraftarın dahi yönetime katkıda bulunmasıdır. Taraftar konusunu gündeme getirdiğim için tepki gösteriyorlar ama bence çok önemli bir konu. Bir sezonda maçlarımızın dörtte birini seyirciden yoksun oynamak zorunda kalıyoruz. Her maçta 80-100 bin lira gibi cezalar ödemek mecburiyetinde kalıyoruz. Bunun için de tribünün içinden, hadiseleri bilen ve doğru değerlendirecek kişilere de ihtiyaç var." - Bahsettiğiniz yönetim kurulunda tribünden bir temsilci için amigo Alen'i düşündüğünüz iddia edildi... "Ben isim kullanmadım. Alen olur, başkası olur ama tribünden yetişmiş, meseleleri bilen bir kişinin irtibatı sağlaması gerektiğini düşünüyorum. Tribünler sahipsiz kaldıkları takdirde ortaya birçok grup çıkabiliyor, bunların bir kısmı da rant elde etmeye çalışıyor. Tribünde gayet zeki, güzel şeyler yapan insanlar var. Yaptıkları büyük zeka ürünü pankartlar gerçekten de insanı düşünceye sevk ediyor. Çarşı grubunun bu Beşiktaşlılığının bozulmaması lazım. Tribünü rant kapısı olarak görmeyen gerçek Beşiktaşlılar'ın yanlış yorumlara muhatap olmamaları gerekiyor." - Almanya'da Schalke takımının taraftar temsilciliğinin belli bir bedelin üzerindeki transferleri veto etme hakkı var mesela... "Bunlar gayet doğaldır. Taraftarın da görüşü saygı değerdir. Onca çileyi çekerken bu konuları kongre üyelerinden daha çok irdeleyen, teknik olarak gören kişilerden bir şekilde faydalanılması ve yanlış yönlendirmelerin önüne geçilmesi gerekir."

"DERNEKLERE OY DEPOSU OLARAK BAKMAM" - Anadolu'daki Beşiktaş dernekleriyle aranızın çok iyi olduğu biliniyor. Onların sizin başkan adaylığınıza bakışı nasıl? Bu sayede ciddi bir oy potansiyeliniz olduğu söylenir... "Dernekler, çok değerli kişilerin oluşturduğu, Anadolu'nun şartlarına rağmen oralarda Beşiktaş'ı yaşatmaya çalışan, birlikteliği sağlamak için hizmet eden, ihmal edilmemesi gereken gruplar. Ben hem Beşiktaş adına hem de çok zevk aldığım için kendi adıma oralarla ilişkimi hep sıcak tutmuşumdur. Ama asla dernekleri oy potansiyeli, deposu olarak görmemişimdir, görmek de istemem. Evet biz onlarla meseleleri tartışıyorum ama sonrasında "Şu istikamette devam edelim" diye bir şey söylemiyoruz, herkesin hür iradesi var. Genel kurulda bir tane bile delegesi olmayan dernekler var ama ben onlara daha fazla gitmişimdir.

Anadolu'daki derneklerde gönülden Beşiktaşlılar var. Bir kere onların kulübe üye olmalarını kolaylaştırmak lazım. Bütçeleri sınırlı oluyor. 2 bin lira bazıları için az gözükebilir, herkes için öyle değil. Bunu taksitlendirerek gerçek Beşiktaşlılar'ı kulübe almak lazım." "BU KÖTÜ GÜNDE BEŞİKTAŞ'A SAHİP ÇIKANIN ÇARŞI'DA HEYKELİNİ DİKERİM" - Seçim süreçlerinde hep aynı isimlerin medyada yer bulduğu yolunda bir eleştiri yapılıyor... "Bunları söyleyenlere cevabım çok net. O çıkan isimleri takdir edin... Beşiktaş camiası çok büyük bir camia. Bürokratları, işadamları, finansörleri çok ama bunlar ne yazık ki ortaya çıkmıyorlar. Ayıplanacak olan onlar. Kimse diğer isimlerin çıkmasına mani olmuyor, buyursun çıksınlar. Ben bu kötü durumda Beşiktaş'a sahip çıkanın çarşıda heykelini dikerim. Çıkmayanı ise ayıplarım. Beşiktaşlı demek bu kötü günde elini taşın altına koymak demektir. Bunlar aynı isimlerse; büyük isimlerdir. Bu isimler de çıkmazsa kim çıkacak!" - O kişiler borcun büyüklüğünden korktukları için sessiz kalıyor olabilir mi? "Korkmamaları lazım. Beşiktaşlı olmak demek sadece Beşiktaşlıyım demek değildir. İmkanı olup da çıkmayanlar Beşiktaşlı değil. Beşiktaşlı olan şu günde elini taşın altına koyar." "GELİN BULUR GİBİ TRANSFER YAPILDI" - Göreve gelirseniz nasıl bir yol haritanız olacak. 'Yıldızları satarım' şeklinde bir demeciniz oldu... "Yıldızları satarım, ifadesi demecimin içinde olan bir bölümdü ama sadece o kısmı manşete çıkarılınca farklı bir anlam çıkıyor. Göreve gelirsem, kalan maçlarda bu kadrodan yararlanacağımız ortada. Tabloya baktığımızda ligde son 7 maçta 17 puan kaybettik. Trabzon maçında sahada gezindiler. İnsan bu tabloyu görünce ürküyor. Biz gelince bu isimlere bir hak tanıyacağız, durgunluklarının sebebini araştıracağız. Paralarını ödeyeceğiz eğer problemleri oysa. Ama bu tablo yine devam ediyorsa, kimseyi Beşiktaş'ın sırtından geçindirmez, Bu arkadaşlara 'Buyrun dışarıya' deriz.

Bir de şu var... Şu anki sıkıntıları paralarını alamamak gibi gözüküyor ama yanlış transfer yapıldığı da gerçek. Bu oyuncular alındığı zaman da belirttim. Bir transfer politikamız yok. "Ooo Quaresma, kapalım, ooo Guti kapalım" dedik. Bu fantazi bir transfer yöntemidir. Ben teknik direktör değilim ama seyirci gözüyle bazı şeyleri görebiliyorum. Bu oyuncular yanındakilerle uyum sağlayabiliyor mu, takımda ahenk olur mu diye bakılmadı. "Şu mahallede güzel bir kız varmış, oğluma alayım", "Şu mahallede güzel bir kız varmış, yeğenime alayım" diyerek oyuncu aldılar, taraftara hoş görünmek için. Garibim taraftar da kendinden geçti. Öyle kendilerinden geçtiler ki, geçen sezon beşinci olduğumuzu, bu sezon da play-off'un tehlikede olduğunu göremiyorlar. Bu mu başarı, bu mu güzel oyuncu!" "KİM BENİM GİBİ YÖNETİMDEYKEN BAŞKANI İSTİFAYA DAVET ETTİ?" - İnsanlar durumun farkında değil mi? "Bunları söyleyince bana dudak büküp "Çok konuşuyorsun. Sivri dillisin" diyorlar. Ben hep Beşiktaş adına doğruları söyledim. Ben yönetimin içinde de söyledim bunları. Şimdi herkes iş işten geçtikten sonra "Vay şöyle, vay böyle" diyor. Daha önce söyleseydin ya. Başkan çok sevdiğim, saygı duyduğum bir insan olmasına rağmen en çok tenkit eden bendim. Yönetimin içinde başkanı istifaya davet ettim.

Ben yönetim içinde muhalefetimi yaparken medya durumu "Aman çok konuşuyor" diyerek benimle dalga geçer hale soktu. Bana bilinçsizce saldırdılar. Eğer ben konuşmasaydım tenkit edilmeliydim. 35 yıl boyunca Demirören ailesinin hukuk müşaviri olmama rağmen en büyük eleştiriyi ben yaptım Beşiktaş adına yapılan yanlış işler nedeniyle. En sonunda başaramadığımı görüp istifa ettim. Kim yönetim içinde görevliyken başkanı istifaya davet etmiş. Kim, teknik direktörü istifaya davet etmiş. Eden teknik direktör de oldu ama başkan etmedi. (Gülüyor)" - Bir dönem yönetim kurulunda yer alan birisi olarak sizin sorumluluğunuz yok mu bu durumda? "Bu toplu ve kulübü uçuruma götürecek borçlanmaların büyük kısmı benim yokluğumda oldu. Mesela Del Bosque'nin alınışında da, gönderilişinde de ben yoktum. Zaten anormal bedelli futbolcuların alınışı 2008, 2009'dan sonra oldu. Ben yönetimde olduğum dönemde de isyan ediyordum, "Kendine gel başkan" diyordum.

Daha göreve gelmemden sonra, bir ay geçmeden televizyonda yaptığım konuşmaların altını sildiler müdahale edip, sansür uygulattılar." "DEMİRÖREN BELKİ SONRA BORCUN TAMAMINI DA ÖDER!" - Başkan 100 milyon liralık alacağını hibe ettiğini söylüyor. Gerçi onun için de şart koşuyor. Ayrıca kulübün borcu 400 milyon liraya dayanmış durumda. Bunun sebebi de kötü yönetim. Yani işin sorumlusu başkan 100 milyon lirayla kurtulmuş oluyor bir yerde. Del Bosque'ye ödenen tazminatı, Tabata'ya verilen bonservis bedelini kulübün borç hanesi yerine başkanınkine yazmak daha doğru değil mi? "Yavaş yavaş belki ötekileri de öder! (Gülüyor) Öncelikle söylediklerinize yüzde yüz iştirak ettiğimi belirteyim aynı şeyleri tekrarlamamak adına. Şart konusuna gelecek olursak; başkan bunu bağışlamıştır. Kongre üyelerinin huzurunda bu açıklamayı yaptıktan sonra Demirören ailesinden başka bir şey beklemek mümkün değil. Evet başkanı tenkit ederim ama Demirören ailesinin söz ağızdan çıktıktan sonra arkasında duran bir aile olduğunu da biliyorum. Bundan yıllar önce Erdoğan Demirören de kulübe bağışta bulundu ve geri almadı. Geri aldı diye bazı şeyler söyleniyor ama doğru değil. Sadece verdiği para mali hesaplarda gözüksün diye usulen bir iki tane sponsorluk anlaşması yapılmış gibi gösterildi, bağış olarak bile kaydetmedi.

Şartlı bağış ifadesine de katılmıyorum. Başkan mali genel kurulda heyecanla sarfetti o sözü. Zaten hislendiği, ağladığı anlar oldu. Bağışın şartı olarak değil de, "Ben yaptım. Benden sonra gelenler de bu alicenaplığı göstersin" tarzında kullanılan bir ifadeydi. Yoksa o parayı asla almaz. Bahsettiğimiz paranın 103 milyon lira olduğunu da hatırlayalım bu arada. Biz konuşurken alıştık, rahat telaffuz ediyoruz ama Türkiye'de bu kadar sermayesi olan 500 tane firma yok." "BAŞKANIN ALDIĞI SENETLER SADECE PROSEDÜR" - Başkanın o sözü sarfetmeden önce alacaklarına karşılık kulüpten senet alması yolundaki iddialara ne diyorsunuz? "Senet alma konusu yanlış biçimde yorumlanıyor. Şöyle ki; Yıldırım Demirören'in alacağı dernek hesabında. Kendisinin grup şirketlerinde açık hesabı var. Kendi şirketindeki bu açığı kulüpten senet alarak düzenleyecek, şirketin bağışı olarak kayıtlara geçecek. Neticede bu paralar Yıldırım Demirören'in kendi şirketlerinden aldığı borç olarak gözüküyor. O şirketler kulüpten alınan senetleri tahsil etmeyerek bağış olarak kaydedecek. Kendisi hakkında tenkitlerimizi yapalım ama böyle bir prosedür için yanlış yorumlar yapmayalım. Sezar'ın hakkını Sezar'a verelim!" "QUARESMA GİBİ ÇİFT DALAN PEHLİVanIM YOK" - Yönetime yönelttiğiniz eleştirilerden biri de oyuncu sözleşmeleri üzerineydi... "Demirören ailesinin 35 yıllık hukuk müşaviriyim. Kulüp yönetiminde de hukuktan sorumlu yönetici olarak bulundum ama bana bir tane sözleşme göstermediler. Oyuncuya mal bulmuş gibi saldırıyorlar ama yarın o oyuncunun ne olacağını hesap etmiyorlar. Adam da en ağır şartlarla geliyor. İyi de, yarın öbür gün ceza alırsan ben seni atarım. 6 ay ceza aldın diyelim. Benim kulübümde yerin yok. Seni gladyatör olarak getirmedim ki! Bizimkiler önlerine uzatılan sözleşmeyi gizli gizli imzalıyor, o sırada oyuncunun ayakkabılarına bakıyorlar. Sonra bu sözleşmeleri işi bilenlere getirmeye de çekiniyorlar. Adamın her dediğini yaparsanız sahada harman dalı oynar, ceza almaya bakar, Quaresma gibi rakibe çift dalar. Benim yağlı güreş takımım (Karamürsel Levent Erdoğan Yağlı Güreş Kulübü) var, öyle pehlivanım yok. Hakikaten iki ayağını çevirip rakibe takla attıran oyun görmedim. Kasede aldırıp üç defa seyrettim. Sırf ceza alsın diye yapıyor. Ben böyle oyuncuları kulüpte barındırır mıyım? Dünya çapında futbolcusun. Senin için 20 bin kişilik imza töreni yapılmış. Şov bol ama akıbet hüsran!" "GENÇLİĞİMİZDEKİ TRİBÜNDEKİ SOHBET İÇİN MAÇA GİDERDİK" - Yıldırım Demirören'in çok tartışılan "Fenerbahçemiz" sözünü nasıl değerlendiriyorsunuz? Camiada çok tepki çekti... "O sözü Kulüpler Birliği başkanı sıfatıyla söylediğine inanıyorum. Yoksa Yıldırım Demirören'in Beşiktaşlılığını tartışacak durumda değiliz. Beşiktaş kulübüne cebinden servet veren birisinden bahsediyoruz. Zaten kulüpler arasındaki bu kan davası şeklindeki mücadeleye son vermemiz gerekiyor. Buna çok kısa bir zamanda çare bulunamadığı takdirde futbol, zevkini kaçırmaya başlayacak. Yaşım nedeniyle futbolun en güzel haliyle oynandığı günleri görme şansına sahip oldum. O günleri şimdiyle kıyaslayınca gerçekten çok üzülüyorum. Öğrenciliğimizde numaralı tribünde kombineler satılırdı, üç takım taraftarı bir arada otururdu. En büyük olay tabut taşımak, "Üç baba hindi, ondan indi, buna bindi" diye tezahürat yapmaktı. Biz lisede stada maçtan çok, tribündeki büyüklerin birbirlerine takılmalarını, sakalaşmalarını izlemek için giderdik. Şimdi ise şiddet ve küfür..." "HALKA ARZ YAPILIRKEN ELİMİZ TİTREDİ" - Ertunç Soğancıoğlu'nun kulübe hızlı gelir kaynağı yaratmak için önerdiği hisse satışı ve üye sayısının 100 bin kişiye çıkartılması önerilerini nasıl değerlendiriyorsunuz... "Hisse senedi satışına hiç sıcak bakmıyorum. Kulübün elindeki hisselerin azalmasından yana değilim. Borsaya açıldığımızda yüzde 15'lik halka arzı bile elimiz titreye titreye gerçekleştirdik. Şimdi şirketin yüzde 22'si halka arz edilmiş durumda. Daha fazlasından yana değilim. 100 bin üyenin faydası var ama bu çok uzun vadeli bir proje olabilir. Evet milyonlarca Beşiktaşlı var ama üye alırken seçici olmak zorundasınız. Kısa vadede Beşiktaş'ı temsil edecek üyeleri bulabilmek soru işareti olacak. Bu sayıya ulaşmanın avantajı da çok olur ama. Üye sayısı artarsa belli bazı grupların kongreye hükmedebilme ihtimali ortadan kalkacak, "Şu kişinin şu kadar oyu var" hesapları kalmayacak. Başkan geniş bir kamuoyunun desteğini alarak göreve gelebilecek." "BRANŞLAR ANADOLU'YA TAŞINMALI" - Başkanlık koltuğuna oturursanız yapacağınız ilginç projeler olacak mı? "Branşları Anadolu'ya taşımak istiyorum. Evet futbol dünyanın en popüler sporu ama Beşiktaş'ta futbol kadar diğer branşlara da ehemmiyet verilmelidir. Ben bu branşların bir kısmını Anadolu'ya taşımayı düşünüyorum. İstanbul artık doymuş. İnsanlar çoğu branşlara ilgisiz kalıyorlar. Ben Anadolu'yu sadece gideyim, gezeyim, göbek atayım diye dolaşmıyorum. Oradakilerin fikirlerini alıp medyaya taşımak, proje üretmek düşüncesindeyim. Birçok branşın Anadolu'ya taşınması mümkün. Mesela Bodrum'da yelken sporuyla ilgilenen birçok Beşiktaşlı var. Malzemeleri alıp, şubeyi çalışır hale getirip oradaki Beşiktaşlılar Derneği'ne bırakalım diyorum. İleride kazanılacak başarıların ardından şubeye sponsor da çıkar. Bisikleti Konya'ya, masa tenisini başka bir yere verelim, güreşi Edirne'ye götürelim. Mesela Gelibolu'da bir okçuluk kulübü var ve mensuplarının hepsi Beşiktaşlı. Avrupa'da derece elde eden bir kulüp. Orada ufak bir başlangıç yardımıyla şube kurulabilir, sonra zaten sponsor bulunur, kulübe külfet olmaz. Böylelikle orada taraftarlara heyecan gelir. Yoksa Anadolu'daki Beşiktaşlılar'ın heyecanı 40 yılda bir gelen yöneticiler ve hafta sonu dernekte maçları izlemek. O konuda da problem var. Yayıncı kuruluşun istediği bedeller derneklere ağır geliyor. Ben bu rakamların indirilmesini istiyorum. Anadolu'da en sıradan derneğin 50-60 bin lira masrafı var. Bu da birkaç kişinin sırtından dönüyor."

Kaynak: Sporx.com

Son Dakika Spor 'Quaresma Gibi Çift Dalan Pehlivanım Yok' - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement