Sezen Aksu: Silivri Evim Oldu - Son Dakika
Magazin

Sezen Aksu: Silivri Evim Oldu

Cumhuriyet Gazetesi'ne bir yazı yazan Aksu, Can Dündar ve Erdem Gül hakkında "Silivri'de üşümemeleri için su bidonlarına sıcak su doldurup yataklarına koymalarını önerdiğinde, Silivri bir kelime olmaktan çıktı. Benim evim oldu." ifadelerini kullandı.

21.12.2015 12:46  Güncelleme: 19:25
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Cumhuriyet Gazetesi'ne yazan sanatçı Sezen Aksu, Can Dündar ve Erdem Gül'ün tutuklu olmasıyla ilgili ''Geçenlerde TV'de bir tartışma programı seyrederken, gazeteci-yazar Nedim Şener'in Erdem Gül ve Can Dündar konusundaki sakinliğini ve soğukkanlılığını kaybettiğini ilk defa gördüm. Konuşmanın sonunda, Can ve Erdem'e Silivri'de üşümemeleri için su bidonlarına sıcak su doldurup yataklarına koymalarını önerdiğinde, Silivri bir kelime olmaktan çıktı. Benim evim oldu. O kadar ki fiziken ürperdim'' ifadelerini kullandı.

İŞTE SEZEN AKSU'NUN CUMHURİYET'E YAZDIĞI YAZI:

İzmir'deyim. Gözümü annemin üzerinden ayırmadan oturuyorum. Dayımın tabiri ile "bağ arası" gözlerini araladığında içim taşarak... Biraz evin havasından, biraz da saksıyı durduramadığımdan pek konuşmak gelmiyor içimden. Bir haber kanalı sürekli açık. Kaygılıyım, acı çekiyorum. Annem için... Memleketim için... İkisi tuhaf bir şekilde birbirine karışıyor.

Telefon çalıyor. Ülkenin bu çok zor ve sert gündeminden payını orantısız alan Cumhuriyet gazetesinden Selin Ongun, "Röportaj yapabilir miyiz?" diyor. Durumumu anlatıyorum. Ama mevcut koşullarda kafamı toparlayabilirsem, bir yazı yazabileceğimi söylüyorum. Her zamanki kibarlığı ve anlayışıyla, "Elbette" diye cevap veriyor. Aşağı yukarı neler sormak istediğini soruyorum. Kırık dökük bir ses tonuyla "özetle biz nereye gidiyoruz böyle"yi içeren ve içimi titreten ifadelerle anlatıyor derdini...

İNSANLIĞIN KÖPRÜDEN ATLAYIŞI

Telefonu kapatır kapatmaz, olayın gerçekleştiği günden beri yakamı bırakmayan o kısa not, beni ele geçiriyor yine. Hatırlayanlar, bilenler vardır. Doğu'da ve Güneydoğu'da araştırmalar yapan sosyolog Dicle Koğacıoğlu'nun kendini Boğaziçi Köprüsü'nden atarak intihar ettiğinde bıraktığı not: "Annem, babam, kardeşim. Beni affedin, çok acı var. Dayanamıyorum."
Ne oldu, ne gördü, neye dayanamadı da gencecik bir kadın kendini Boğaziçi Köprüsü'nden atacak hale geldi? Ardından yazılanlardan anlaşıldığı kadarıyla enerjik, coşku dolu bir insanken...

Moda tabiriyle sözde değil özde, büyük bir gönül bağıyla ve tutkuyla bağlı olduğum ülkem ve ülkemin insanlarıyla ilgili kişisel duygularımı, endişelerimi paylaşabilirim belki diye düşündüm. Dilerim vatandaş Sezen, Sezen Aksu'ya sunulan bu imkânı kullanarak derdini, dileğini, niyetini ortaya koymayı başarabilir. Çünkü hepimize başka bir yol daha olduğunu yeniden hatırlatmak, aslında galiba kendim de hatırlamak istiyorum.

"İnsanın zamanın bu diliminde bile bu kadar ilkel bir noktaya savrulması neden, su ileriye doğru akmaz mı?", "Neden 'parçalanarak' bölünüyoruz, doğa hep onarmaz mı?", "Bir şeyler doğala ters ise bundan nasıl kurtulunabilir?" soruları herkes gibi benim de yakamı bırakmıyor.

Dansöz Dünya" şu cümleyle başlar: İlk kim bozdu sonsuz uyumu? Neden bir türlü tam yol alamadık? Kendi doğrusu ile bir başkasını kıyıcı bir dille yargılarken, temelde savunduğu demokrasiye en aykırı tutumu sergilediğini nasıl bu kadar gözden kaçırabilir insan? Neden başkalarını yerden yere vururken, aslında kendini üstün ve ayrıcalıklı kılmak için çırpınıyor olduğu gerçeğini ıskalar? Mesela özünde mahallenin bütün kedilerini beslemeyi iş edinecek kadar iyi kalpli biri, nasıl öfkesine o denli yenilip de başka bir cana kıyabilir? İnsan nasıl bir şey, biz nasıl varlıklarız? Bizi hayvandan ayrıcalıklı kılan düşünme yetisi, bazen bir tür lanet midir?

"ÖLÜYORUZ, ÖLDÜRÜYORUZ"

Okuduklarımızdan, öğrendiklerimizden, hatta bazen kendi deneyimlerimizden biliyoruz ki insan - ruhsal olduğu kadar zihinsel yetisiyle de- sembolizasyonu, imajinasyonu, kurgu dünyası sınırsız bir varlık... Bilim, her türlü keşif, icat; edebiyat, sinema, müzik, resim alanındaki üstün üretimler bu yetiden, insanın bu aydınlık yanından vücut buluyor. Karanlık yanı, adı üzerinde, karanlık...

Doğumla birlikte dünya iklimine geçtikten sonra günbegün -korunmak gibi masum bir kılıfla da olsa- egoyu silah gibi nasıl kuşanabiliyoruz? O silahla öldürüyoruz, ölüyoruz. O kadar ki egonun karanlık yanına, en üstün değerleri üretenler bile yenik düşebiliyor.

İnsanın kendi ile ilgili tasavvuru o kadar büyük ki Vamık D. Volkan'ın kitabının adı gibi "Kimlik İçin Öldürmek" o tasavvurun içinde normalleşip, rasyonelleşebiliyor.

"POLEMİKLERDE BOĞULMAK"

Tüm bunları neden düşünüyorum? Hiçbir olayı ve durumu, insan faktöründen bağımsız değerlendiremeyeceğimiz için... Çok sevdiğimiz her şeyi yok edebilecek bir potansiyeliz özetle. İnsanın, özü ıskalayıp, polemik bataklıklarında boğulması da bu yüzden zaten

ÜLKENİN DOĞUSU YANGIN YERİ

Biz boğuladuralım, ülkenin doğusu yangın yeri; insanlar ölüyor. Şehirler, köyler, sokaklar, okullar, hastaneler; dahası evler, ocaklar yerle yeksan... Orada çok acayip şeyler oluyor. Öğrendiğimizde taşıyamayıp bir köprüden atlayacağımız kadar korkunç şeyler mi yaşanıyor? Ve biz gerçek bilgilere ne kadar ulaşabiliyoruz?

Sur, Dargeçit, Nusaybin, Silopi, Cizre'de doktor izinleri kaldırılıyor, hastanelere özel hazırlık önlemleri almaları söyleniyor, polis, asker sevkıyatının artırıldığı haberleri geliyor bölgeden, öğretmenler il ve ilçelerden uzaklaştırılıyor. Neden? Ne oluyor? Neler olacak? Neye hazırlanmamız gerekiyor?

ÇÖZÜM VE EGOSUZ DİYALOG

Hiçbir ülkede yapılan hiçbir uygulama, o ülke bireylerinin, hatta onların gelecekteki torunlarının onuruna, gururuna ve vicdanına ters düşmemelidir. Bu değerli alanlar lekesiz kalmalıdır. Demokrasi leke tutmaz, yosun bağlayamaz. Karar vericiler, uygulayıcılar ve demokrasi temsilcileri bir ülkenin o ülkede yaşayanlara ait olduğunu hep hatırlamak zorundalar. Yöneticilerin, temsil ettikleri bireylerle aralarındaki demokrasi adına yaptığı sosyal kontratın temeli ve kaynağı budur; meşruiyeti buna dayanır.

İnsanlığın temel hak ve özgürlüklerinin karşısında verilmiş her "yok et" ya da "yok say" emri, birliğe ve kardeşliğe ağır bir darbe indirmek, geleceğe utanç ve nefret tohumu ekmektir. Çözümün yolu egosuz, objektif ama tarafların hassasiyetlerini incelikle gözeten diyalogdan geçer. Yani demokrasiden...

Kişisel duygu ve güdülerin devlet yönetiminde yeri olamaz. Demokrasi bütüne hizmet eder. Bireyleri, onların refahlarına hizmet etmesi için kurulan demokratik sistemler yönetir. Dolayısı ile sistemlerin egosu olmaz; kapsayıcı ve bütünleştirici olmak için kurulmuşlardır.

Bu çatışma ortamı her tarafta birçok yaralı ruh bıraktı. Sadece yaşadığımız zamana sığmayıp, nesiller boyu taşınacak bir tür genetik acı gibi... Bu intikam mirası ile ruhların nasıl onarılacağını da düşünmelidir sistem; yöneticileriyle, uygulayıcılarıyla, vatandaşlarıyla...

HAPİSHANEDEKİ GAZETECİLİK

Üstelik bu yaraları sadece bedenlerimizde taşıyıp, ruhumuza nakşetmiyoruz. Endişesiz ve korkusuz olsa, başka türlü zenginlikler üretmeye muktedir zihinlerimiz de hapsediliyor. Aralarında sevgili arkadaşım Can Dündar da olmak üzere, 30'un üzerinde gazeteci hapishanede şu anda. Gazeteciliğin evrensel görev ve sorumlulukları içinde hareket etmenin sınırlarını, yine evrensel hukuk çizmelidir. Adalet kişiye özel kurgulanamaz. Haber alma özgürlüğü de dahil olmak üzere, "özgürlük nerede başlar, nerede biter"in sınırlarını yeniden çizmeye gerek yok. Bunlar medeniyet tohumlarının atılmasıyla beraber insanlık tarihinde öncelikli olarak çizilmiş, yerini almış zaten.

Devletin sorumlu görevlerinde bulunanlar, yargı mensupları, uygulayıcıları, evrensel hukuk ve bağımsız yargıyı eksiksiz uygulandığından emin olarak hayata geçirmeli; kamu vicdanında güven kaybının önüne geçmelidir

"SİLİVRİ EVİM OLDU"

Geçenlerde TV'de bir tartışma programı seyrederken, gazeteci-yazar Nedim Şener'in Erdem Gül ve Can Dündar konusundaki sakinliğini ve soğukkanlılığını kaybettiğini ilk defa gördüm. Konuşmanın sonunda, Can ve Erdem'e Silivri'de üşümemeleri için su bidonlarına sıcak su doldurup yataklarına koymalarını önerdiğinde, Silivri bir kelime olmaktan çıktı. Benim evim oldu. O kadar ki fiziken ürperdim.

DELİLİK HALİ VE KOZALARIMIZ

Bu basbayağı bir delilik hali. Ülkenin bir bölümü acılar içinde, diğer bölümü bambaşka hayatlar yaşıyor. Elbet yüreğimizde bir sızı taşıyoruz ama elimizden hiçbir şey gelmeyeceğini düşünmek gibi bir konfor alanına sığınıp, devam ediyoruz. Oysa, insanlığın layığı ile yaşandığı hiçbir ülkede sivillerin kayıtsız kalması affedilemez. Evrensel insan hakları ve hukuk kurallarını bu toprakların vazgeçilmezi haline getirmek, sadece temsiliyet görevi olanların değil, herkesin sorumluluğudur. Getirilemiyorsa da sivillerin her şeyin üzerindeki yaptırım gücü devreye girmeli... Ama tavrını, fikrini ve hatta tarafını belli ediyor olmanın bedelleri ağırlaştıkça, kozalarımıza itiliyoruz. His kaybı yaşanıyor. Bizden istenen ya da yapabileceğimizin en iyisi bu mu? Düşmanlık, öldürmenin rasyonelleştiği o pusuda palazlanıyor...

İNSAN OLMANIN YOLU

Tek çare demokrasi ve demokrasi için mücadele etmek.
Hrant Dink öldürüldüğünde, duyarlı insanların "Hepimiz Hrant'ız" diye sokaklara dökülmesi ümidimizi yeşertmişti yeniden. Evet hayat durmuyor, akıyor, devam etmek zorunda... Ama adalet yerini bulmazsa, hayat ne kadar anlamlı devam edebilir? Yaşamak gittikçe ağırlaşmaz mı? Ezcümle, adalet ve demokrasi olmazsa olmazıdır insanlığın.
Hrank Dink'in ardından, eşinin ve çocuklarının vakur duruşu karşısında ezilmiştim. Tıpkı Tahir Elçi cinayetinde olduğu gibi... Hangi birini sayayım. Say say bitmiyor. Her defasında aynı cümleye maruz kalıyoruz: "Merak etmeyin. Bu menfur saldırının failleri bulunacak ve adalete teslim edilecek." Sivil ya da üniformalı her can kaybında, her şehit haberinde, batıda ya da doğuda evlere düşen her ateşte, hep aynı cümle: "Merak etmeyin. Bu menfur saldırının..." Yıllarca, defalarca... İstirham ediyorum, bulun o zaman.
Bu, sadece bugünün felaketi ve acısı olarak kalabilecek bir şey değil. İnsanların ait hissettikleri kimliklerin müdafaası yolunda yüklendikleri ya da verilen görevler, onları da kendi vicdanlarında ömür boyu taşınacak bir yüke mahkûm eder illa ki. Bu yük ağırdır çok; kim bilir kaç kuşak sonra hafifler.
Vicdan ve akıl ile hareket edip, demokrasi için, çözüm için diyalog kurmaktan başka çaremiz yok. Dünyada daha iyi bir formül bulunamadı henüz. "Kimlik için öldürmek" bir değermiş gibi sunulmaktan vazgeçildiğinde, hepimizin mahcubiyeti azalacak, eminim. Şiddet dili ile değil diyalogla, bireysel inanç ve fikirlerden sıyrılıp herkesin hayrına, ortak hareket etmekten geçiyor insan olmanın yolu...

Bir yol var: Yaşamak ve yaşatmak...

Son Dakika Magazin Sezen Aksu: Silivri Evim Oldu - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?

    Yorumlar (1)

  • dursun bu kan!!!!: insanlar ölüyor devlet nerede kimin umurunda ohhh olsun diyenler vicdan nerede ölenler insan!!! 1 0 Yanıtla
  • Ceyda Düvenci'nin yaş günü romantik bir mesajla kutlandı
    13:10 Ceyda Düvenci'nin yaş günü romantik bir mesajla kutlandı

    Ünlü radyocu Güçlü Mete, sevgilisi Ceyda Düvenci'nin 46. yaş gününü sosyal medyadan romantik bir mesajla kutladı. Mete, paylaştığı fotoğrafın altına 'Yaşamın bir mucizesi... 16 Nisan'da ailesine, bu sene de benim hayatıma Ceyda doğar... Nice mutlu yaşlara sevgilim' yazdı. Ceyda Düvenci ise Mete'ye 'Seni çok seviyorum' karşılığını verdi.

  • Uğur Dündar, Duygu Nebioğlu'nun ablasının babası olduğu iddialarına cevap verdi
    13:10 Uğur Dündar, Duygu Nebioğlu'nun ablasının babası olduğu iddialarına cevap verdi

    Ünlü gazeteci Uğur Dündar'ın Duygu Nebioğlu'nun ablasının babası olduğu iddiaları ortaya çıktı. Duygu Nebioğlu'nun verdiği röportajda, annesinin evlilik dışı ilişkiden dört çocuğu olduğunu ve bir ablasının da ünlü bir gazeteci olan Uğur Dündar'ın babası olduğunu söyledi. Uğur Dündar ise bu iddialara yanıt vererek Adli Tıp Kurumu'nun DNA incelemesini tamamladığını ve biyolojik babalık iddiasını reddettiğini açıkladı.

  • Yılmaz Erdoğan, Cansu Taşkın Hakkında Dava Açmaya Hazırlanıyor
    13:09 Yılmaz Erdoğan, Cansu Taşkın Hakkında Dava Açmaya Hazırlanıyor

    Oyuncu, yönetmen ve yapımcı Yılmaz Erdoğan, sosyal medyada birlikte yer aldıkları görüntüleri dolaşıma sokulan Cansu Taşkın hakkında dava açmaya hazırlanıyor. Taşkın ve kardeşi, Erdoğan'ın çiftlik evinde çektirdikleri fotoğrafları ve videoları sosyal medyada paylaşarak ilişki iddialarını doğruladı. Erdoğan'ın avukatlarına talimat vererek iki isim hakkında dava açılması için adımlar atıldı.

  • Kim Milyoner Olmak İster'e katılan yarışmacı, ilginç tepkileriyle dikkat çekti
    11:52 Kim Milyoner Olmak İster'e katılan yarışmacı, ilginç tepkileriyle dikkat çekti

    Kim Milyoner Olmak İster'e katılan Yağmur Ateş, çıkardığı ilginç sesler ve hareketleriyle dikkat çekti. Yarışmacının tepkilerine ne cevap vereceğini şaşıran sunucu Kenan İmirzalıoğlu ise yayına devam etmeye çalıştı.

  • Paris Hilton, Coachella'dan Taylor Swift ve Travis Kelce için yer açmak amacıyla çıkarıldı
    11:43 Paris Hilton, Coachella'dan Taylor Swift ve Travis Kelce için yer açmak amacıyla çıkarıldı

    Paris Hilton, Coachella Müzik Festivali'nde VIP alanından, Taylor Swift ve erkek arkadaşı Travis Kelce için yer açılmak amacıyla çıkarıldı. Hilton ile birlikte birkaç A sınıfı misafir de alandan çıkarıldı. Hilton, eşi Carter Reum ve arkadaşlarıyla VIP platformunda parti yaparken görüldü. Ancak güvenlik, Swift ve Kelce'nin geleceği için herkesi VIP alanından çıkardı. Taylor Swift, festivali arkadaşlarıyla birlikte ziyaret etti ve sevgilisi Travis Kelce'nin setine katıldı.

  • Emma Watson, 'pahalı' bir cinsel tatmin sitesine abone olduğunu açıkladı
    11:18 Emma Watson, 'pahalı' bir cinsel tatmin sitesine abone olduğunu açıkladı

    Ünlü oyuncu Emma Watson, kadın cinselliğine adanmış pahalı bir abonelik tabanlı web sitesine üye olduğunu açıkladı. Watson, bu siteyi 'değerli' olarak nitelendirdi ve daha uzun süre var olmasını dilemişti. 2014 yılında kurulan web sitesi, kadınların orgazm olmasını sağlamak için eğitici videolar sunuyor. Site, kadın cinselliği çevresindeki tabuları yıkmayı ve kadınların zevk deneyimlerini çevreleyen karmaşıklıklarla mücadele etmeyi amaçlıyor.

  • Kızılcık Şerbeti'nden fragman geldi! Nursema, Umut'u başka kadınla yakalıyor
    11:17 Kızılcık Şerbeti'nden fragman geldi! Nursema, Umut'u başka kadınla yakalıyor

    Kızılcık Şerbeti'nin cuma günü yayınlanacak 59. bölüm fragmanında boşanma kararı alan Nursema, eve gittiğinde eşi Umut'u kendi yatağında başka bir kadınla yakalıyor.

  • K-Pop Yıldızı Park Bo Ram 30 Yaşında Hayatını Kaybetti
    11:08 K-Pop Yıldızı Park Bo Ram 30 Yaşında Hayatını Kaybetti

    K-Pop yıldızı Park Bo Ram, yeni müzik projesi üzerinde çalışırken arkadaşının evinde ölü bulundu. Polis soruşturma başlattı ve otopsi talep etti. Bo Ram, son 10 yılda K-pop'ta öne çıkan bir figürdü ve yakın zamanda yeni müzik projeleri üzerinde çalışıyordu. Hayranları derinden sarsıldı ve genç yaşta kaybettikleri için üzüntülerini dile getirdi.

  • Aksaray'da Kemal Sunal ve Yeşilçam izleri
    11:06 Aksaray'da Kemal Sunal ve Yeşilçam izleri

    1985 yılında çekilen 'Keriz' filminin Aksaray'ın Gücünkaya köyünde oynayan köy halkı, hatıralarını anlattı. Kemal Sunal'ın Türkiye'yi güldürdüğü ama kendi hiç gülmediği belirtildi. Filmin çekildiği köyde halen Yeşilçam'ın izleri görülebilmektedir.

  • Müge Anlı'nın Programında Etiyopyalı Eman'ın 28 Yıllık Hasreti Son Buldu
    10:30 Müge Anlı'nın Programında Etiyopyalı Eman'ın 28 Yıllık Hasreti Son Buldu

    Müge Anlı'nın programında, Etiyopyalı Eman'ın yıllardır aradığı ailesi bulundu. Eman, babasını aramak için geç kalmış olmasına rağmen amcası ve ağabeyiyle tanıştı. Müge Anlı, aileyi bir araya getirme çağrısında bulundu.

  • Hadise, konserinde frikik yakalamaya çalışan kameramana ayar verdi
    10:30 Hadise, konserinde frikik yakalamaya çalışan kameramana ayar verdi

    Süper mini elbisesiyle Kıbrıs'ta konser veren Hadise, sahnenin önüne gelerek aşağıdan görüntü almaya çalışan kameramana tepki göstererek "Herkes saygı duyarak karşıdan çekti, siz geldiniz aşağıdan çekiyorsunuz. Montajınızı göreceğiz. Frikik değil, bu bir mayo. Kıyafetin parçası" dedi.

  • Yeşilçam'ın unutulmazlarından 'Keriz' filminin çekildiği köyde izler hala yaşamaya devam ediyor
    10:26 Yeşilçam'ın unutulmazlarından 'Keriz' filminin çekildiği köyde izler hala yaşamaya devam ediyor

    1985 yılında Kemal Sunal ve Perihan Savaş'ın başrolünü paylaştığı 'Keriz' filminin çekildiği Aksaray'ın Gücünkaya köyü, 39 yıl sonra bile Yeşilçam'ın etkisini taşıyor. Filmde oynayan köy halkı, o günleri gülerek anlatırken, Kemal Sunal'ın normal hayatta ciddi biri olduğu belirtildi.


Advertisement