Son dakika haberleri... Adalet, Hazine ve Maliye ile Milli Savunma bakanlıklarının bütçe görüşmeleri TBMM Genel Kurulunda - Son Dakika
Ekonomi

Son dakika haberleri... Adalet, Hazine ve Maliye ile Milli Savunma bakanlıklarının bütçe görüşmeleri TBMM Genel Kurulunda

Son dakika haberleri... Adalet, Hazine ve Maliye ile Milli Savunma bakanlıklarının bütçe görüşmeleri TBMM Genel Kurulunda

Son dakika haber... AK Parti Konya Milletvekili Leyla Şahin Usta, "Vatana ihanet eden, vatandaşımıza kurşun sıkan, bomba atanlara özgürlük istemek adalet değildir, zulümdür.

09.12.2020 17:49  Güncelleme: 20:50
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

AK Parti Konya Milletvekili Leyla Şahin Usta, "Vatana ihanet eden, vatandaşımıza kurşun sıkan, bomba atanlara özgürlük istemek adalet değildir, zulümdür. Aynı şekilde kadınlara yapılan taciz olaylarını örtbas etmek, tacizcilere sahip çıkıp mağdurları susturmak, tehdit etmek adalet değildir, zalimliktir." dedi.

AK Parti milletvekilleri, TBMM Genel Kurulunda Adalet Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Milli Savunma Bakanlığı bütçelerinin yanı sıra Yargıtay, Danıştay, Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu, Türkiye Adalet Akademisi, Hakimler ve Savcılar Kurulu, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu, Kişisel Verileri Koruma Kurumu, Gelir İdaresi Başkanlığı, Kamu İhale Kurumu, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu, Türkiye İstatistik Kurumu, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Sermaye Piyasası Kurulu, Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumunun 2021 yılı bütçeleri üzerinde söz aldı.

AK Parti Konya Milletvekili Leyla Şahin Usta, Adalet Bakanlığının bütçesi üzerinde yaptığı konuşmasına başlarken 10 Aralık'ın Dünya İnsan Hakları Günü olduğunu anımsatarak, "Batı dünyasında bir kasırga gibi büyüyen ırkçılığın ve İslam karşıtlığı politikalarının artık kurumsal hale gelmesini izliyoruz ve bu gidişatın Avrupa'ya bir faydası olmayacağı noktasında da uyarıyoruz; varacakları tek yer kavga, kaos ve yıkımdır. Türkiye'ye not veren, demokrasisini sorgulayan Avrupa, aşırı sağ politikalarıyla demokrasisini sıfırlamıştır." ifadesini kullandı.

AK Parti iktidarlarında hukuk alanında pek çok reformlara imza atıldığını belirten Usta, 2010 yılında, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkının iktidarları döneminde getirildiğini söyledi. Usta, Anayasa değişikliği paketleriyle pozitif ayrımcılık, kişisel verilerin korunması, çocuk hakları, kadın hakları, örgütlenme özgürlüğü, seyahat özgürlüğü, bilgi edinme hakkı, ombudsmanlık kurumu, seçme ve seçilme hakları, askeri yargının görev alanı ve denetimi, Anayasa Mahkemesinin ve HSK'nin oluşumu konusunda önemli gelişmelerin de sağlandığını kaydetti.

Muhalefet milletvekillerinin adaletle ilgili, "sanki adalet kendilerine ait bir söylemmişçesine üstenci bir tavırla konuştuklarını" söyleyen Usta, şöyle devam etti:

"Adalet nedir? Adalet herkese hak ettiğini verebilmektir. Fail ile mağduru eşit tutmak adalet değildir. Yasin Börü ve arkadaşlarını katleden, bizzat katliam emrini veren adamın ismini milletin bu kürsüsünden zikredip hakkını savunmak, salıverilmesini istemek adalet değildir. Bu millet sizleri seçerken sizlere oy verirken zalimlere ve katillere sözcülük yapın, vekillik yapın diye vermedi. Bu milletin hukukunu ve hakkını savunmak benim için en önemli adalettir. Eren Bülbül'ü öldüren, PKK tarafından ailelerinden, arkadaşlarından, okullarından koparılarak dağa kaçırılan çocuklar için ses çıkarmamak adalet değildir. Siz ancak PKK ve teröristleri için adalet istersiniz. Vatana ihanet eden, vatandaşımıza kurşun sıkan, bomba atanlara özgürlük istemek adalet değildir, zulümdür. Aynı şekilde kadınlara yapılan taciz olaylarını örtbas etmek, tacizcilere sahip çıkıp mağdurları susturmak, tehdit etmek adalet değildir, zalimliktir. Bu millet sizlerin adalet adı altında yaptığınız onlarca haksızlığı ve zulmü yaşamış ve görmüştür. Artık bu milletin gözünün içine bakıp bu Mecliste doğruları gizlemekten vazgeçin. Doğru olun, hatalarınızı da örtbas etmekten vazgeçin."

AK Parti Manisa Milletvekili İsmail Bilen, geçmişte partisine muhtıra veren cuntacıların, kapatma davası açan yargıçların bulunduğunu dile getirerek, hala onun özlemini çekenlerin de olduğunu söyledi. Bilen, "Geçti o devir, bitti. Millet tercihini ortaya koydu, bir sistem değişikliği yaptı ve Cumhurbaşkanımıza da itimadını ortaya koydu." dedi.

AK Parti Aksaray Milletvekili Cengiz Aydoğdu, Danıştayın, Osmanlı modernleşmesinin ihdas ettiği, Cumhuriyete intikal eden bir kurum olduğunu belirterek, Sultan Abdülaziz tarafından Danıştayın kuruluşuyla ilgili ifade edilen hususların hiç değişmeden, bugüne kadar ufak tefek rötuşlarla intikal ettiğini anlattı.

Devletin aklı, fikri, dimağı, idarenin kalitesini tayin edecek olan hukuk personelinin yetiştirilmesi, hukuk nosyonunun verilmesi için bütün malzemenin Türkiye'nin tarihinde bulunduğunu belirten Aydoğdu, "Bizim tarihimizde hiçbir şekilde şahsın hukukunu, kişinin temel hak ve hürriyetlerini düzenleme devlete bırakılmamıştır, bunu toplum kendisi yapmıştır. Şeriat her şeyin üzerindedir, yani hukuk her şeyin üzerindedir. Şeriat kelimesinden korkarız, hayır öyle değildir, şeriat bizim hukukumuzdur, genel hukukumuzdur, örfi hukuk bunun içindedir. Padişahların yaptığı hukuk hukukçuların hukukudur. Bu itibarla klasik idaremizde hukukun üstünlüğü fikrini Türk milletinin ortaya koyduğu şekliyle, Avrupa'nın bugün hukuk devleti nosyonu Almanya'da ortaya çıkmıştır ama bizim icra ettiğimiz hukukun üstünlüğü idealini onlar hayal dahi edemezler." ifadesini kullandı.

Aydoğdu'nun konuşması üzerine söz alan CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, "Laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti'nde şeriat hukuku değil; adaletli, medeni hukuk geçerlidir. Valilik görevi yapmış bir kişinin en azından bunu biliyor olması gerekir, kendisini kınıyorum." dedi.

AK Parti Afyonkarahisar Milletvekili İbrahim Yurdunuseven, Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumunun bütçeleri üzerinde yaptığı konuşmada, AK Parti olarak ceza infaz kurumlarını uluslararası sözleşmelerin belirttiği standartlara uygun hale getirdiklerini, ceza infaz sisteminde tutuklu ve hükümlülerin haklarını koruyacak gerekli tüm tedbirleri de aldıklarını belirtti.

Yurdunuseven, şunları kaydetti:

"Hükümlü ve tutukluların iaşeleri Sağlık Bakanlığının belirlediği günlük kalori ihtiyacına göre hazırlanmaktadır. Hükümlü veya tutuklu aileleriyle birlikte kalan çocuklar için kreşler yapılmış, kurumda annesiyle birlikte kalan çocuklar ve süt emziren hükümlü, tutuklu anneler için günlük iaşe bedelleri de artırılmıştır. Sağlık alanında yapılan iyileştirmelerle hükümlü ve tutukluların, tedavileri sırasında gerekli görülen her türlü ilaç, muayene, tetkik, tahlil ve tıbbi hizmetleri Bakanlığımız tarafından karşılanmaktadır. Ayrıca hükümlü ve tutuklulardan maddi imkanı yetersiz olanların hijyen malzemeleri de Bakanlığımız tarafından karşılanmaktadır. Kurumlarda olası Kovid-19 pozitif vakaların önüne geçilebilmesi için dinamik bir çalışma modeli oluşturulmuş, pozitif vaka belirtisine rastlanması veya pozitif vakanın tespit edilmesi halinde ise izlenecek yöntemlere dair etkin, süratli ve eş güdüm içinde bir çalışma yürütülmesi sağlanmıştır."

Yurdunuseven, Adalet Bakanlığının, "işkenceye karşı sıfır tolerans" politikası çerçevesinde, insan hakkı ihlallerine hiçbir müsamaha göstermediğini belirterek, kötü muamelenin yaşanmaması ve bu yöndeki iddiaların ortadan kaldırılması için tüm yasal değişikliklerin yapıldığını, buna ilişkin tüm adli ve idari denetim ve sivil izleme mekanizmalarının da oluşturulduğunu söyledi.

AK Parti Kütahya Milletvekili İshak Gazel, Hakimler ve Savcılar Kurulunun bazı milletvekillerince olumsuz yönde eleştirildiğini söyleyerek, bu eleştiriler yapılırken diğer ülkelerdeki benzer kurulların da yapılarının incelenmesi gerektiğini söyledi.

TBMM Başkanlığının bu konuda bir çalışma yaptığını da dile getiren Gazel, "Türkiye'nin HSK düzenlemesinin bu anlamda, özellikle 2017 yılından sonra gerçekleştirilen düzenlemenin daha demokratik ve millet iradesine uygun bir düzenleme olduğu kanaatindeyim." dedi.

"Ülkemizin milli çıkarlarını koruyan adımlar attık"

AK Parti Trabzon Milletvekili Salih Cora, Kişisel Verileri Koruma Kurumu ve Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Başkanlığının bütçeleri üzerindeki konuşmasında, Kovid-19 nedeniyle zor bir yılın geçirildiğini ifade ederek, "Bu yıl Kovid-19 küresel pandemi salgını, sağlık başta olmak üzere ekonomi, siyaset, hukuk alanında çok yoğun, zorlu bir dönemi geride bıraktık. Tüm bunlara rağmen siyaset eksenimizde dik duruşumuzu muhafaza ederek ülkemizin milli çıkarlarını, milletimizin hak ve hukukunu koruyan önemli adımlar attık. Sevinçlerimiz oldu, heyecanlarımız oldu. Karabağ'ı hilaliyle buluşturduk, Ayasofya secdeyle buluştu. Yine, Libya mutabakatıyla Doğu Akdeniz'de mavi vatanı koruduk. Kapalı Maraş'ın ziyaretçilere açılmasıyla yavru vatanın hakkını ve hukukunu koruduk. Suriye'de terör koridorunu güvenlik koridoruna dönüştürdük; geleceğimizi, bekamızı koruduk." dedi.

Türkiye'nin güvenliğine yönelik ciddi saldırıların olduğu bir dönemde dahi reformist kimliklerini ortaya koyduklarını, bundan ödün vermediklerini belirten Cora, "İnsan hakları, demokrasi, özgürlük, hukukun üstünlüğü noktasında hiçbir mazerete sığınmadık, Fransa gibi davranmadık. Çünkü biz büyük bir medeniyetin temsilcisiyiz. Biz, evrensel olarak kabul edilen tüm değerleri, yani hakkı, hakikati, adaleti, merhameti, eşitliği, özgürlüğü, tüm değerleri Batı'nın riyakar kurumlarında değil; bu ülkenin, bu toprakların, bu medeniyetin çınarının gölgesinde arayan, bu topraklarda vücut buldurtmaya çalışan bir anlayışın temsilcileriyiz." ifadesini kullandı.

"Yeni fırsatların oluştuğu bir toparlanma dönemine gireceğiz"

AK Parti Giresun Milletvekili Cemal Öztürk, Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesi üzerinde yaptığı konuşmada, küresel şokların en büyüğü olan Kovid-19'un bütün dünyanın dengelerini bozduğu gibi Türkiye ekonomisini de olumsuz etkilediğini söyledi.

Ekonomilerin salgın nedeniyle eşi benzeri görülmemiş bir arz ve talep daralmasından geçtiğine dikkati çeken Öztürk, "Dünyanın en zengin ülkelerinin bile kurumuş yapraklar gibi savrulduğu bir dönemde Türkiye; aldığı tedbirlerle, oluşabilecek sıkıntıları en aza indirmeye çalışmakta, her alanda güven ve kararlılıkla yoluna devam etmektedir. Ancak, yaşadığımız kritik sürecin ruhuna uygun şekilde devlet ve millet olarak fedakarlık yapmak, bazı acı ama doğru reçeteleri uygulamak zorunda kaldığımız da bir gerçektir. İnşallah önümüzdeki dönemde bu salgının etkilerinin azaldığı ve yeni fırsatların oluştuğu bir toparlanma dönemine gireceğiz." diye konuştu.

2021 yılı bütçesinin, Kovid-19 etkilerinin olduğu bir dönemde hazırlandığını anımsatan Öztürk, "Bu süreçte Hazine ve Maliye Bakanlığımızdan; beklentilerimiz var. Fiyat istikrarını sağlayacak, mali disiplini koruyacak, para ve maliye politikalarında koordinasyonu artıracak, yatırım ortamını iyileştirecek, üretim odaklı gelir oluşturma potansiyelimizi yükseltecek, salgının olumsuz etkilerini giderecek, ekonomik ve sosyal dönüşüm programlarını hayata geçirecek bir performans bekliyoruz." dedi.

AK Parti Kocaeli Milletvekili Sami Çakır, Gelir İdaresi Başkanlığı bütçesi üzerinde yaptığı konuşmada, bütçenin en önemli gelir kaynağının vergiler olduğunu, vatandaşa sunulan her türlü hizmetin kesintisiz bir biçimde sürdürülebilmesinin vergilerin toplanmasıyla doğru orantılı olduğunu söyledi. Çakır, "Ekonomimizde yaşanan makroekonomik dengelenme sürecinin desteklenmesi için ihtiyaç duyulan finansmanın sağlanmasında, enflasyonla mücadelede, katma değerli üretim ve ihracatın teşvik edilerek uluslararası düzeyde rekabet gücünün artırılmasında ve büyümenin desteklenmesinde vergi politikalarının etkin bir şekilde kullanıldığını söyleyebiliriz." ifadesine yer verdi.

AK Parti Edirne Milletvekili Fatma Aksal, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı bütçesin üzerinde bilgi verdi. Özelleştirildikleri tarih itibarıyla "Fabrikalar kapanıyor." diye fırtınalar koparılan Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketine ait fabrikaların yaşanan ağır pandemi şartlarına rağmen üretimlerine devam ettiğini aktaran Aksal, "Özelleştirme sürecinde pancar çiftçimizin şeker üretimini koruyacak önlemler alarak fabrikaların bulundukları şehirlerde üretim faaliyetlerini sürdürmesini, şehirlerin sosyoekonomik hayatına ve istihdamına katkı sunmaya devam etmesine özellikle dikkat ettik. Bundan sonraki süreçte de uygulayacağımız özelleştirme politikalarıyla şeker arz güvenliği ve pancar çiftçisinin menfaatlerini gözeterek bölgeler bazında pancar üretiminde devamlılığı sağlayacağız." dedi.

Özelleştirme uygulamalarına sadece satış politikası olarak bakmamak gerektiğini söyleyen Aksal, Türkiye'de gerçekleştirilen en büyük 10 arzdan 7'sinin kamu tarafından yapılan halka arzlar olduğunu, bunlardan dördünün Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca gerçekleştirildiğini kaydetti.

Aksal, "Ülkemizin en önemli iktisadi hamlelerinden olan özelleştirmeler, maalesef, neredeyse her zaman muhalefet açısından bir malzeme haline getirilmiş, bunun üzerinden hamaset siyaseti yapılmaya çalışılarak gündem oluşturma çabası içine girilmiştir. Hiç şüpheniz olmasın ki önümüzdeki dönemde de ekonomide verimlilik artışı temelinde etkin bir piyasa mekanizması oluşturulması bakış açısıyla devletin kamusal fayda taşımayan iktisadi hayattaki payının azaltılmasına yönelik rekabetçi ve şeffaf bir şekilde gerçekleştirilen uygulamalara devam edilecektir." değerlendirmesini yaptı.

AK Parti Kahramanmaraş Milletvekili Habibe Öçal, önceki hafta Türkiye Varlık Fonu ve Katar Yatırım Fonu arasında Borsa İstanbul'un yüzde 10'luk payının devri için anlaşmaya varıldığının duyurulduğunu anımsatarak anlaşma kamuoyuna duyurulduğu günden beri Türkiye'deki bir kesimin, "katar katar" kabus görmeye başladığını söyledi.

Öçal, "Ülkemiz adına sevinmemiz, yatırımcı çektiğimiz için mutlu olmamız gereken bu olaydan dolayı düşülen bu hastalıklı halin sebebi neydi? Borsa İstanbul'un yüzde 10'luk hissesi daha önce Avrupa İmar ve Kalkınma Bankasının elindeyken 'Yabancı sermaye geldi.' diye sevinenlerinin aynı oranda hisseler Katar'a satıldığında 'Ülkemiz Katar'a satılıyor.' yaygarası koparmasını maalesef açıklayamıyoruz. Peki, o zamanlar Avrupa Birliği'nin linç edildiğine, "Ülke, Avrupa Birliği'ne satılıyor." denildiğine şahit oldunuz mu? Biz şahit olmadık." şeklinde konuştu.

"Savunma sanayisindeki başarılarımızı tüm dünyaya gösterdik"

AK Parti Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi, 2002'de yüzde 18 olan yerli ve milli savunmanın sanayideki payını yüzde 70'lere yükselttiklerini belirterek, "Cumhurbaşkanımızın öncülüğünde hayata geçen milli teknoloji hamlelerimiz sayesinde İHA'larımız, SİHA, TİHA gibi insansız hava araçlarımız, yerli helikopterlerimiz, milli gemi sistemlerimiz, denizaltı çalışmalarımız, hava savunma sistemlerimiz ile savunma sanayisindeki başarılarımızı tüm dünyaya gösterdik. Bu başarılarımızın neticesinde kendi göbeğimizi kendimiz kestik. Savunma gücümüzün refakat ve koruma görevleriyle özellikle Doğu Akdeniz'de araştırma ve sondaj yapan gemilerimize yönelik tehditlere karşı bilmenizi isterim ki mavi vatanımızın güvenliğini sağlamış olduk." dedi.

Güçlü bir ordunun, Türkiye için hayati bir zaruret olduğunu vurgulayan Çelebi, "Biz, dünyanın en güçlü orduları arasında yer alan kahraman Türk ordumuza 'satılmış' deme gafletinde bulunan aciz durumdaki siyasi anlayışa karşı, 'Bu bütçe savaş bütçesidir.' diyen mesnetsiz ve gözü kör yaklaşıma karşı her zaman Peygamber ocağındaki vatan evlatlarımızın yanında olacağız." ifadesini kullandı.

"Bu bütçe en büyük uyuşturucu baronu PKK'yla mücadelenin de bütçesidir"

AK Parti Düzce Milletvekili Ayşe Keşir, içeride ve sınır ötesinde canla başla mücadele eden Türk ordusunu "satılmış" kelimesiyle yan yana almanın akla ziyan olduğunu söyledi.

Tank Palet Fabrikası için söylenen sözlerin aynı zamanda büyük de bir cehaletin örneği olduğunu belirten Keşir, "Tüm dünyanın çok iyi bildiği 'Government Owned Company Operated' bir işletme yönetimi biçimidir. Yani, mülkiyet devlette işletme özel sektörde olan bir akıllı tedarik sistemidir, İngiltere başta olmak üzere pek çok ülke bunu kullanır. Şimdi, dünyadan bihaber siyasette böyle yapılıyor işte." dedi.

Bütçenin, dost ve kardeş ülkelerin ve gönül coğrafyasının güvenliğinin de bütçesi olduğunu dile getiren Keşir şöyle konuştu:

"Bebek katili Abdullah Öcalan'ın, PKK'nın, PYD'nin 10-11 yaşlarındaki çocukların ellerine silah verdiği uluslararası raporlara girmiştir. Yine o raporlarda PKK'nın çocuk komutanı Reşo'dan bahsedilir. PKK ve PYD'de çocuk istismarı kurumsallaşmıştır. İnsan Hakları İzleme Örgütü raporlarına, BM raporlarına bunun için detaylı olarak bakılabilir. Romantik aile filmleriyle kamuoyundan merhamet uman Selahattin Demirtaş, Nisan 2014'te 'Çocuklar kendi istekleriyle, kendi kararlarıyla katılım yapıyorlar.' diyor. Uluslararası bütün raporlar, Cape Town İlkeleri, Paris Sözleşmesi bir çocuğun örgüt üyesi olma talebini hukuken rıza olarak nitelendiremez. Bütün yasalar buna karşı koyar.

Bu bütçe, PKK'nın, PYD'nin sermaye olarak gördüğü o küçücük Kürt, Ezidi çocukları da kurtarmanın bütçesidir. Bu bütçe çocuklarımızı zehirleyen en büyük uyuşturucu baronu PKK'yla mücadelenin de bütçesidir. Bu bütçe PKK tarafından kaçırılan, tecavüze uğrayan zorla silahlandırılan, infaz edilen genç kızları da kurtarmanın bütçesidir. Sahada DEAŞ'la mücadele eden tek ülke Türkiye'dir. Bu bütçe de onun bütçesidir. Bu bütçe; kardeşliğimizi, toplumsal barışımızı hedef alan tüm terör örgütleriyle, onun içerideki ve dışarıdaki iş birlikçileriyle mücadelenin bütçesidir."

Kaynak: AA

Son Dakika Ekonomi Son dakika haberleri... Adalet, Hazine ve Maliye ile Milli Savunma bakanlıklarının bütçe görüşmeleri TBMM Genel Kurulunda - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement