GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ :
Sempozyumun katılımcıları
Prof. Dr. Erhan Afyoncu'nun konuşması Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erhan Afyoncu, Osmanlı'nın bir dünya imparatorluğu olmasında Fatih Sultan Mehmet'in son derece önemli bir rolünün olduğunu fakat Orhan Gazi'nin oğlu Gazi Süleyman Paşa'nın da kurucular arasında sayılması gerektiğini belirterek, "Bir padişah olmamasına rağmen Osmanlı'yı diğer beyliklerden ayırt edici vasıflar sağlaması, Rumeli'ye geçirmesi, Rumeli'de tutunmasını sağlamasından dolayı Osman Gazi ve Fatih Sultan Mehmet'in yanına adının konulabileceği kanaatindeyim" dedi.
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ve Kocaeli Üniversitesi işbirliğiyle Başiskele ilçesinde bir otelde düzenlenen "Uluslararası Gazi Süleyman Paşa ve Kocaeli Tarihi" konulu sempozyumun açılış oturumuna katılan Afyoncu, "Süleyman Paşa'nın Osmanlı Tarihindeki Yeri" başlıklı bildiri sundu.
Osmanlı'nın ikinci padişahı Orhan Gazi'nin oğlu Gazi Süleyman Paşa'nın imparatorluk tarihinde çok önemli bir yere sahip olduğunu ifade eden Afyoncu, Osmanlı tarihinde genelde padişahların öne çıktığını fakat şehzadeler Gazi Süleyman Paşa, Cem Sultan, Mustafa Çelebi ve Kanunu Sultan Süleyman'ın oğlu Şehzade Mustafa'nın en az padişahlar kadar meşhur olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Afyoncu, "Bunların ilki Gazi Süleyman Paşa'dır. Süleyman Paşa diğer 3 şehzadeden farklı olarak bir hükümdar gibi fütuhatta bulunması ve Rumeli'yi Türklere kazandırmasından dolayı, Osmanlı tarihinde son derece ön plana çıkmış bir şahsiyettir." diye konuştu.
Türklerin Süleyman Paşa'dan önce Rumeli'ye defalarca geçtiğini ancak kalıcı olamadığını dile getiren Afyoncu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Orhan Gazi'nin yaşlandığı 1340'lı yılların sonundan itibaren Osmanlılar, Bizanslıların iç çatışmalarına ve hükümdar mücadelelerine karışmaya başladılar. Burada da asıl faaliyet gösteren Orhan Gazi'nin büyük oğlu Gazi Süleyman Paşa idi. Bizans üzerinde baskı kuran Sırp ve Bulgarlar ile mücadele etmek için Rumeli'ye geçen Türk kuvvetleri, Süleyman Paşa komutasında kendilerine ileride bir imparatorluğun çekirdeğini oluşturacak toprakları daha yakından tanıma fırsatı buldu.
1352'de Süleyman Paşa Sırpları Dimetoka'da bozguna uğrattıktan sonra Çimpe Kalesi Türklere üs olarak verildi. Çimpe'nin Osmanlı'nın eline geçmesiyle burası bir üs olarak Rumeli'nin fütuhatında önemli bir rol oynamaya başladı. Süleyman Paşa da Kemer'den 3 bin kişilik bir kuvvetle geçerek kendi mezarının bulunduğu Bolayır'ı fethetti. Asıl önemli dönüm noktası 1354'te meydana geldi. Bir deprem sonucu Gelibolu Kalesi'nin ve diğer kalelerin surlarının yıkılması üzerine Süleyman Paşa çok süratli bir şekilde hareket ederek Rumeliye geçti ve bu surları yıkılan kaleleri çok rahat bir şekilde fethetti."
"Osmanlı'nın varlık sebebi Süleyman Paşa'nın fütuhatıyla bizim elimize geçti"
Prof. Dr. Afyoncu, Gelibolu Kalesi ve diğer kalelerin ele geçmesinin ardından buralara Türklerin yerleştirilmesiyle bölgenin sağlam bir köprü başı haline getirildiğini anlatarak, " İstanbul'un fethine kadar Rumeli'ye geçiş hep zor olmuştur. Hisarların yapılması, Varna Savaşı'nda 2. Murat'ın para vererek askerlerini Cenevizlilere taşıtması. Yeni bir coğrafya, bereketli bir coğrafya ama çok zor bir coğrafya. İşte Süleyman Paşa'nın orada tutunması için hem iskanı yapması hem gazilere o bölgeleri terk etmemeleri konusundaki tavsiyeleri Rumeli'nin Türkleşmesinde son derece önemli bir rol olmuştur." değerlendirmesinde bulundu.
Osmanlı'nın Anadolu'daki diğer beyliklerden en önemli farkının Rumeli kökenli bir beylik olması olduğuna işaret eden Afyoncu, Osmanlı'nın Rumeli'yi öne çıkaran bir imparatorluk olduğunu ifade ederek, "Osmanlı'daki bütün makamlarda Rumeli öndedir. Rumeli Defterdarlığı, Rumeli Beylerbeyliği birinci makamdır. Yani Osmanlı devlet teşkilatında Rumeli her zaman Anadolu'dan önce gelir ve Paul Wittek'in tabiriyle Osmanlı'nın varlık sebebi Rumeli'dir. 1912'de Balkan Savaşı kaybedildiği zaman Alman tarihçi Paul Wittek'in şöyle bir yorumu var, 'Osmanlılar varlık sebebini kaybettiler.' Osmanlı'nın varlık sebebi Süleyman Paşa'nın fütuhatıyla bizim elimize geçti." şeklinde konuştu.
Afyoncu, Nicolae Jorga ve Halil İnalcık gibi birçok tarihçinin Osmanlı'nın gerçek kurucusu olarak Osman Gazi ve Fatih Sultan Mehmet'i ön plana çıkardıklarına dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Osmanlı'nın bir dünya imparatorluğu olmasında Fatih'in son derece önemli rolü vardır fakat bana göre Osmanlı'nın kurucuları arasında sayılması gerekenlerden biri de Süleyman Paşa'dır. Bir padişah olmamasına rağmen Osmanlı'yı diğer beyliklerden ayırt edici vasıflar sağlaması, Rumeli'ye geçirmesi, Rumeli'de tutunmasını sağlamasından dolayı Osman Gazi ve Fatih Sultan Mehmet'in yanına adının konulabileceği kanaatindeyim."
Son Dakika › Kültür Sanat › Süleyman Paşa, Osmanlı'nın Kurucuları Arasında Sayılmalıdır' - Son Dakika
Hatay'da 6 Şubat 2023'teki depremlerde hasar alan ve gerçekleştirilen restorasyon sonrası ibadete açılan Hünkar Mescidi'nde cuma namazı kılındı. Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilen mescit, bugün kılınan cuma namazıyla ibadete açıldı. Vali Mustafa Masatlı de yeniden ibadete açılan mescitte, vatandaşlarla cuma namazını kıldı. Depremlerde zarar gören diğer tarihi yapılarla ilgili de restorasyonun devam ettiğini vurgulayan Masatlı, Ramazan Bayramı'nda da Sarımiye Camisi'ni ibadete açmayı planladıklarını söyledi.
Kayseri'de restorasyonu tamamlanmak üzere olan Gön Han'ın içinde Pastırma-Sucuk Atölyesi ve Müzesi hayata geçirilecek. Melikgazi Belediye Başkanı Mustafa Palancıoğlu, geleneksel lezzetlerin yaşatılması ve tanıtılması için güzel bir proje hazırladıklarını ifade etti. Proje kapsamında, Kayseri pastırması ve sucuğun yapımı öğretilecek, tadımlar yapılacak ve çocuklara da bu kültür aktarılacak.
Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığına bağlı müzeler, 31 Mart'ta yapılacak Mahalli İdareler Genel Seçimleri ile Ramazan Bayramı dolayısıyla belirlenen tarihlerde saat 13.00'te açılacak. Başkanlığa bağlı müzelerin açılış saatlerinde değişikliğe gidildiği belirtildi.
İstanbul Devlet Opera ve Balesi (İDOB), Fransız besteci Georges Bizet'nin Carmen operasını 3, 6, 13 ve 18 Nisan'da Atatürk Kültür Merkezi'nde sahneleyecek. Carmen, dünya genelinde en çok sahnelenen opera eserlerinden biri olup, 1875'te Paris'te ilk sahnelendiğinde eleştirilere maruz kalmıştır. İDOB'un sahneleyeceği eserde Carmen'i Aylin Ateş ve Nesrin Gönüldağ, Don Jose'yi Ali Murat Erengül ve Efe Kışlalı, Escamillo'yu Caner Akgün ve Murat Güney canlandıracak.
Hatay'ın Defne ilçesinde, Fevzi M'ye ait bir evin bahçesinde yapılan elektrik altyapısı çalışması sırasında lahit bulundu. Durum jandarmaya bildirildi ve lahit, Hatay Müze Müdürlüğüne incelenmek üzere götürüldü.
Hatay'ın Defne ilçesinde elektrik kablo tesisatının yenilenmesi esnasında yapılan kazı çalışmasında ortaya çıkan lahit, Hatay Müze Müdürlüğü ekipleri tarafından koruma altına alındı. Lahit üzerinde mitolojik objeler bulunuyor.
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı tarafından düzenlenen 'Kıbrıs'ın Gönül Dili: Kıbrıs İlahileri' konseri, Lefkoşa'da gerçekleştirildi. Konserde, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin kültürel mirası olan Kıbrıs ilahileri, Ahmet Özhan ve ekibi tarafından seslendirildi. KKTC Meclis Başkanı, Türkiye'nin Lefkoşa Büyükelçisi ve çok sayıda dinleyici de konserde yer aldı.
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, ramazan ayına özel hazırladığı kültür ve sanat takvimi kapsamında ilahiyatçı yazar Ahmet Bulut ve şair İbrahim Sadri'yi Diyarbakırlılarla buluşturdu. Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen etkinlikte Ahmet Bulut, namaz üzerine bir söyleşi gerçekleştirdi ve İbrahim Sadri de sevilen şiirlerini seslendirdi. Program, plaket takdimi ile sona erdi.
Ali Günvar, 'Eyzan', 'Nisyan/Rapsodi', 'Anthropomorphus', 'Soneler' ve 'Çarpık Hüzünler Kantatı' adlı şiir kitaplarına imza atan bir şairdir. Günvar, Türk edebiyatına ve şiire duyduğu ilgiyi ve şiirle ilgili düşüncelerini anlatarak, bütün edebi türlerin geçerlilik ve estetik yapı kazanabilmesi için şiire muhtaç olduğunu belirtmiştir. Şiirin hayatında önemli bir yer tuttuğunu söyleyen Günvar, şiirin sadece anlaşılmak için değil zevk edilmek için olduğunu vurgulamıştır. Ayrıca, İstanbul'a olan sevgisini şiirlerinde yansıtmaya çalışan Günvar, mitolojiyi kültürel bir malzeme olarak kullanarak bireyi baskılayan yapılarla mücadelesini şiirlerinde somutlaştırmıştır.
Sizin düşünceleriniz neler ?