Tabutlukların Üzerinden 70 Yıl Geçti: 3 Mayıs Milliyetçiler Günü - Son Dakika
Güncel

Tabutlukların Üzerinden 70 Yıl Geçti: 3 Mayıs Milliyetçiler Günü

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "iki yüz yıldır, bu topraklarda bölünme ve irtica vasıtasıyla toplum terbiye edilmek istenmiştir" iddiasına karşı çıkarak, "Sayın Erdoğan emin ol, bilmiş ol; böyle bir terbiye hali vasat bulsaydı senin adından ancak ve ancak mahalle aralarında birlikte top koşturduğun, bilye oynadığın arkadaşların bahsederdi" diye tepki gösterdi.

03.05.2014 16:09
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "iki yüz yıldır, bu topraklarda bölünme ve irtica vasıtasıyla toplum terbiye edilmek istenmiştir" iddiasına karşı çıkarak, "Sayın Erdoğan emin ol, bilmiş ol; böyle bir terbiye hali vasat bulsaydı senin adından ancak ve ancak mahalle aralarında birlikte top koşturduğun, bilye oynadığın arkadaşların bahsederdi" diye tepki gösterdi.

-ALPARSLAN TÜRKEŞ, REHA OĞUZ TÜRKKAN, HİKMET TANYU..."

3 Mayıs 1944 tarihinde başta Alparslan Türkeş olmak üzere Necdet Sancar, Zeki Sofuoğlu, Hikmet Tanyu, Fethi Tevetoğlu, Reha Oğuz Türkkan, İsmet Rasin Tümtürk, Hasan Ferit Cansever, Hüseyin Namık Orkun gibi Türk milliyetçiliğine damgasını vurmuş isimlerin sahte suçlamalarla "tabutluk" adı verilen hücrelere atılışı üzerinden 70 yıl geçti. 3 Mayıs Milliyetçiler Günü'nde Ankara Arena Spor Salonu'nda MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin de katılarak bir konuşma yaptığı etkinlik düzenlendi. Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı'nın düzenlediği "2. Türk Gençlik Kurultayı"nda kürsüye çıkan Bahçeli konuşmasına, "3 Mayıs Milliyetçiler Günü'nde, yurdun dört bir köşesinden buraya gelen her bir arkadaşımı, her bir evladımı sevgi ve saygılarımla selamlıyorum" diye başladı.

Bahçeli, Türk Gençliğini suskun görenlerin yanıldığını bildirdi. Mazisine yabancılaşarak büyümüş, milli emanetlerine yüz çevirerek ilerlemiş, fertleri bölünerek kuvvetlenmiş bir ülkenin varlığına şahit olunmadığını hatırlatan Bahçeli, "Manas Destanı'nda kendi milletine, kendi özüne, kendi kaynağına yabancılaşan kişi ya da kişiler için "Közkamal' tabiri kullanıldığı, bu Mankurtlaşma halinin vahim ve tehlikeli neticelere yol açtığı çok açık bir vakıadır" dedi. Ülkücü gençlere, "Türklük sizlerle baki kalacaktır. Türkiye sizlerle bekasını koruyacaktır. Türk milletinin hal ve istikbali sizlerle teminat altına alınacaktır. Türk-İslam ülküsü sizler eliyle yarınlara akacak, sizler vasıtasıyla iddia ve mirasını koruyacaktır. Göreviniz ağır, çetin, zor; ama bir o kadar da ulvidir. Yolunuz uzun, çetrefilli, dikenli; ama bir o kadar da mübarektir. Şahsım ve partim adına, sizlere güveniyor, her zorluğun üstesinden geleceğinize can-ı gönülden inanıyorum" diye seslendi. Bahçeli şu mesajları verdi:

"-Her çekilen halay, her dövülen davul, her buluşulan düğün, her açılan duvak, her doğan çocuk, her sallanan beşik, her tüten ocak, her can veren şehit bizi bir millet yapmıştır. Bin uzun yılda yokluklar birlikte göğüslenmiştir. Fetihlerin sevinci beraberce yaşanmıştır. Bozgunların burukluğu birlikte paylaşılmıştır. İşgallere ortak duygu ve inançla direnç gösterilmiştir. Ankara'da dökülen gözyaşı Diyarbakır'da silinmiştir. Adanalı küçücük Gizem'in acısına Bingöllü Ayşe Ana ortak olmuştur. Karslı körpe Mert'in felaketine Balıkesirli Hatice Nine yanmıştır. Manisalı Umut yavrumuza Mardinli Hasan Dede ağlamıştır. Şanlıurfa'daki sevinç Yozgat'tan hissedilmiştir. Hakkâri'de pişen aşın lezzeti Manisa'dan tadılmıştır. Mersin'den uzanan el Şırnak'tan tutulmuş, Sivas'tan kayan yıldız Sinop'ta dilekleri tutuşturmuştur. Kuşkusuz, Sakarya'nın kaderi Dicle'yle aynıdır. Fırat'ın özlemleri Kızılırmakla benzerdir. Van Gölü'nün hayalleri İznik Gölü'yle örtüşmektedir. Erciyes olmadan Ağrı Dağı mahzun, Allah-ü Ekber Dağları olmadan Toroslar yapayalnızdır. Horon olmadan bar olmaz, karşılama olmadan zeybek oynanamaz. Bizi korkular değil, umutlar biraya getirmiştir. Bizi menfaatler değil, tarih ve kültür havuzu kavuşturmuştur. Bizi dönemsel şartlar değil, müşterek değer ve yaşanmış yüzyılların bereketi bir millet yapmıştır. Verdiğimiz şehitler, çektiğimiz çileler, oturduğumuz semtler, kurduğumuz şehirler, katlandığımız zorluklar, kız alıp vermeler millet olmamızın ispatıdır."

-YÜZBİNLERCE MÜSLÜMAN TÜRKÜ KATLEDEN ŞEREFSİZLERDEN ZIMNEN ÖZÜR DİLİYORLAR-

Ne var ki Türkiye'yi bölmek isteyenlerin alçakça tezgah kurduklarını anlatan Bahçeli, "Bir avuç terörist yollara zaman ayarlı bomba döşüyor, bir avuç eşkıya askerlerimizi kaçırıp pazarlıklarla psikolojik üstünlük arayışına giriyor.. Ermeni diasporasına, yüzbinlerce Müslüman-Türk'ü vahşice katleden şerefsizlere taziyede bulunuyorlar, zımnen özürler diliyorlar. Binbir badireyle, onca ızdırapla yurt yaptığımız bu toprakları elimizden almak, bu cennet vatanı yeryüzü cehennemi yapmak için namertler görev başındadır. Türkiye'yi yönetenlerin vizyonsuzluğu ve gayri milli zihniyeti sebebiyle yabancı başkentlerin peydahladığı, doğrudan Türk vatanını ve mücavir alanlarını hedef alan yeni devletler dayatılmaktadır. Eğer bu gelişmeleri milli bir yelpazeden okuyamazsak, gerekli tedbirleri alamazsak ve son vatanımızın siyasi fikriyatıyla eklemleyemezsek, mukadderat dağılma olacaktır" dedi.

Türk milletinin, bir zamanlar üç kıtayı avucuna almasını hala aklından çıkaramayan ve hala hazım güçlükleri çeken zalimlerin içten devşirdikleri yerli taşeron ve kuryelerle hedefe adım adım ilerlediklerini anlatan Bahçeli şöyle devam etti:

"-Biz Balkanlar'dan, Kafkaslar'dan, Ortadoğu'dan, Afrika'dan ve Hicaz Yarımadası'ndan tıpkı kar gibi eriye eriye çekildik, kuruyan dal gibi düştük, çığ gibi bağrımıza çarpan ayrılıklarla Anadolu'ya sığındık.

-215 yıllık süre zarfında her gün 255 kilometre karelik bir toprak elden çıkmıştır. 12 Ağustos 1914'den 30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi'ne kadar geçen dört yıllık sürede, yani 1461 günde, 3 milyon 214 bin 200 kilometre karelik toprak parçası maalesef kaybedilmiştir. Yani bu 1461 günlük zaman sürecinde her gün 2 bin 200 kilometre karelik toprağımız elimizden kayıp gitmiştir.

-Bu tarihten sonra büyük Türk milleti için dönülecek başka toprak parçası, gidilecek başka göç güzergâhı ve verilecek başka vatan köşesi asla, ama asla kalmamıştır. Burasının adı Türkiye Cumhuriyeti, milletinin adı ise büyük Türk milletidir. Türk Gençliğinin kararı budur."

Başbakan Erdoğan'ın korku edebiyatıyla, tarihle yüzleşme sözleriyle geçmişi çarpıtma peşinde olduğunu iddia eden Bahçeli, "Başbakan yüz yıl önceki olayları korkularımızdan arınarak ele almamız gerektiğini söylemektedir. Sözde soykırım tezlerine destek vermenin, taziye mektubu yazmanın yeni adı korkularımızdan kurtulmak olarak formüle edilmiştir" dedi. Bahçeli şöyle devam etti:

"Başbakan'a göre, son iki yüz yıldır, bu topraklarda bölünme ve irtica vasıtasıyla toplum terbiye edilmek istenmiştir. Sayın Erdoğan emin ol, bilmiş ol; böyle bir terbiye hali vasat bulsaydı senin adından ancak ve ancak mahalle aralarında birlikte top koşturduğun, bilye oynadığın arkadaşların bahsederdi."

Başbakan Erdoğan'ın "Türk müsün? Korkmayacaksın. Kürt müsün, Arap, Çerkez, Laz, Gürcü, Roman mısın, Boşnak mısın? Korkmayacaksın. Sünni misin, Alevi misin? Artık korkmayacaksın" sözlerini eleştiren Bahçeli, "Sanki cesaret abidesi kesilen, sanki cesaret anıtına dönen Başbakan acaba mahkemenin önüne çıkmaktan, rüşvet ve yolsuzluktan dolayı hesap vermekten niçin korkuyor, niçin ödü kopuyor? 17-25 denilince saklanacak kovuk, kaçacak yer arayan bu Başbakan bize ne anlatmaya çalışıyor, hangi fitneyi kabullendirmeye çabalıyor?" diye sordu.

Bahçeli şu soruları yöneltti:

"Türk milletinin korktuğunu, korkutulduğunu söyleyen Recep Tayyip Erdoğan önce yüreği yetiyorsa, cesareti varsa oğluyla birlikte hakim huzuruna çıksın da o zaman görelim boyunun uzunluğunu. Ahlak ve adaletle yüzleşmeden Ermeni çetelerine göz kırpmak, Patrik'e zeytin dalı uzatmak korkaklığın dik alası değildir de nedir? Kutlu vatanımızın bir bölümünde bölücü terör örgütü her gün provokasyonlarına yenilerini ilave ederken, İmralı canisi tehdit zincirini sıkılaştırırken çıt çıkarmamak korkaklık, sinmişlik ve rezillik değildir de nedir? Ona buna yüksek perdeden atıp tutarken, Müslüman kanına doymayanlara, küresel sömürü düzenini meşrulaştırmak için vızır vızır uğraşanlara kuzu kesilmek korkaklık değildir de nedir? Rüşvetçi eski bakanlarının pisliklerini temizlemek ve kamuoyundan uzak tutmak için TBMM'ni alet etmek, Meclis televizyonunu karartmak iflah olmaz korkaklık değildir de nedir? Yüce Divan riskini asgariye indirmek, evlerde saklanan ve bir türlü sıfırlanamayan milyarlarca liralık haram paranın kaynağını ve nereden elde edildiğini yargı önünde açıklamaktan imtina etmek için Cumhurbaşkanlığı'na aday olma hazırlığı korkaklık değildir de nedir?" dedi.

-3 MAYIS'I ANDI-

MHP Lideri Devlet Bahçeli 3 Mayıs 1944 olayları konusunda ise şunları söyledi:

"Bugün 3 Mayıs Milliyetçiler Günü'nün 70. seneyi devriyesidir. 3 Mayıs milliyetçiliğin duygu ve düşünce havzasından hareket ve eylem sahasına inmesinin eşiğidir. 3 Mayıs 1944'de milliyetçilik demokratik refleksini göstermiş, milliyetçi kahramanlar kötü gidişata itiraz etmiştir. 3 Mayıs 1944 Çarşamba günü, Ankara'da toplanan ve tıpkı sizin gibi inanmış olan Türk gençliği milliyetçiliğin şerefli sayfasında saygın ve eşsiz bir konuma yükselmişlerdir. O günlerde Türklük ve Türkçülük tıpkı bugünkü kötülenmiş ve karalanmıştır. Mesela, Merhum Prof. Dr. Zeki Velidi Togan'ın evine baskınlar düzenlenmiş, Türk tarihi ve Türkçülükle ilgili eserler suç delili sayılmıştır. Anlayacağınız Türklük o zamanda suçlanmış, o zamanda horlanmıştır. 3 Mayıs 1944 hadiselerine giden süreci öncelikle iyi bilmek, iyi yorumlamak yapacağımız değerlendirmeler açısından çok mühimdir.

Merhum Hüseyin Nihal Atsız'ın 20 Şubat 1944 tarihinden itibaren dönemin Başbakanı'na yazdığı açık mektupları 3 Mayıs'ın fitilini tutuşturmuş, bir bakıma milliyetçiliğin artık dar gelen kabuğunu kırmıştır. Tek parti döneminde, bir edebiyat öğretmeninin yüreklice, doğru gördüklerini, endişeyle izlediklerini dosdoğru bir şekilde Başbakan'a yazması haysiyetli bir davranış, korkusuz bir çıkıştır. Merhum Atsız Türkiye'nin karşı karşıya olduğu tehlikeleri sade ve yalın bir dille kaleme almış, tehditlerin içyüzünü ustaca anlatmıştır. Bu gelişmelerden rahatsız olan devrin dalkavukluğunu yapan köhnemiş bazı isimler milliyetçi canlanmayı sindirebilmek için devlet imkanlarını seferber etmiş ve mahkemeleri devreye sokmuştur. Aleyhine dava açılan Merhum Atsız İstanbul'dan Ankara'ya gelerek hâkim karşısına çıkmıştır.Özellikle 3 Mayıs 1944'de milliyetçi gençlerin haksızlığa tepkileri, zulme eğilmeyen, güce boyun bükmeyen tavırları gıpta edilecek bir tablodur. Bu tarihteki milli öfkeden çekinen siyasi iktidar, 165 milliyetçiyi tutuklamış, bunlardan 23'ü hakkında vatana ihanet, gizli cemiyet kurma, iktidarı devirme suçlamalarından dolayı dava açılmıştır. Aralarında Merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş, Necdet Sancar, Zeki Sofuoğlu, Hikmet Tanyu, Fethi Tevetoğlu, Reha Oğuz Türkkan, İsmet Rasin Tümtürk, Hasan Ferit Cansever, Hüseyin Namık Orkun'un da bulunduğu milliyetçiliğin yüz akları insanlıkla bağdaşmayan muamelelere maruz kalmıştır. 3 Mayıs'ın kahramanları her türlü eziyet karşısında davalarından ödün vermemişlerdir. Bir insanın içinde ancak ayakta durabileceği, oturmanın, sağa sola dönmenin imkânsız olduğu, kalanların dizkapaklarından ve dirseklerinden sımsıkı bağlandığı, beşeryüz mumluk üç elektrik lambasının bulunduğu tabutluklarda Milliyetçi-Ülkücü Hareket'in tohumları yeşermiştir. Reva görülen işkence ve kötü muamele kutlu hareketimizin temellerini kazmıştır. Uydurulan Irkçılık ve Turancılık davasında atılan iftiralar, yapılan itibar cellatlığı ters tepmiş, milliyetçiliği durgun yatağı millet denizine doğrudan doğruya çevrilmiştir."

Şimdi dönüp geriye bakıldığında kimin haklı, kimin haksız olduğunu tarihin ve hâkimliğinde çok açık şekilde görmenin mümkün olduğunu anlatan Bahçeli, "Bugün de Türkçülükle milliyetçiliği iki ayrı kutba koyup sanal medya üzerinden fitne ve dedikodu imali yapanlar kesinkes iyi niyetli değillerdir. Türkçülüğü milliyetçiliğe rakipmiş veya antiteziymiş gibi gören ve gösteren zavallıların bozguncu ve edepsiz telaşları hiçbir şekilde maya tutmayacaktır" dedi. Bahçeli ülkücülere şöyle seslendi:

"-Demokrasinin milliyetçilikle eş zamanlı doğduğunu, birisi olmadan diğerinin yarım ya-alak kalacağını unutmamak lazımdır. Milliyetçilik yabancılaşmanın yenildiği, yozlaşmanın durdurulduğu, son ve emniyetli mevzidir. Özellikle bizim milliyetçilik anlayışımızda ötekileştirme, dışlama, zorlama, dayatma, içe kapanma, değişik milletleri aşağılama yoktur ve olmamıştır. Ülkücü tamamıyla insana saygı ve riayeti merkezine alan, milli ve manevi değerleri yaşatmak için kararlılık gösteren, milletini doruklara çıkarma amacıyla yanıp tutuşan, içiyle dışı arasında tutarlık olan fazilet, adalet, iman, eşitlik, hürriyet ve ahlak mihveridir. -Kabul ve itimat ediyoruz ki, Türk Gençliği gelecekteki Türk milletinin ülkülerini temsil edecektir. Bu itibarla her biriniz çok iyi yetişmek, iman ve terbiye dairesinden ve iyi insan olma iradesinden ayrılmamak durumundasınız."

Kaynak: ANKA

Son Dakika Güncel Tabutlukların Üzerinden 70 Yıl Geçti: 3 Mayıs Milliyetçiler Günü - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement