Türkiye'nin Göç Tarihi Sempozyumu - Son Dakika
Güncel

Türkiye'nin Göç Tarihi Sempozyumu

Tarihçi Prof. Dr. Kemal Karpat, şimdiye kadar yapılan göç çalışmalarının yeterli olmadığını, tam manasıyla göç çalışmalarına başlanmadığını belirterek, "Çünkü şimdiye kadar yaptığımız şeyler bir yerden kalkıp, yeni bir yere gelen insanları incelemek.

20.04.2016 14:41
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Tarihçi Prof. Dr. Kemal Karpat, şimdiye kadar yapılan göç çalışmalarının yeterli olmadığını, tam manasıyla göç çalışmalarına başlanmadığını belirterek, "Çünkü şimdiye kadar yaptığımız şeyler bir yerden kalkıp, yeni bir yere gelen insanları incelemek. Göçlerin etkisini doğru dürüst, sistematik olarak incelemedik ama bunun ötesinde çok daha boş kalan saha iskandır, yerleşmedir." dedi.

Marmara Belediyeler Birliği Göç Politikaları Atölyesi (MAGA), Hacettepe Üniversitesi Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (HUGO) ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları iş birliğiyle The Marmara Oteli'nde " Türkiye'nin Göç Tarihi: 14. Yüzyıldan 21. Yüzyıla Türkiye'ye Göçler Sempozyumu" düzenlendi.

Yaşamını ABD'de sürdüren 93 yaşındaki Wisconsin Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Karpat, sempozyuma ana konuşmacı olarak katıldı.

Tarih boyunca en büyük sosyal, ekonomik ve siyasal değişimi göçlerin sağladığını, göçlerin hem insanları hem muhiti hem doğayı değiştirebildiğini belirten Karpat, bir ülkeden diğer ülkeye göç eden insanların yalnız vücutlarını yeni bir yere taşımakla yetinmediğini, adetlerini, yaşayışlarını, değerlerini beraber götürdükleri gibi aynı zamanda tohum ve yiyecek gibi maddeleri de yanlarında götürerek muhitin değişmesine neden olduklarını söyledi.

Kuzey Amerika'nın ağaçlarının yüzde 40'ının Avrupa'dan gelen göçmenler tarafından getirildiğini anlatan Karpat, "Göçler insanı da değiştirir. Gerek girdikleri cemiyeti değiştirdikleri gibi kendileri de değişir çünkü yeni muhit göçmenin kendisini tanıtmak, hayatını emniyet altına almak ve bilhassa sosyal bakımdan yükselmek için mücadeleye sevk eder. Onu girişimci yapar. Onu yeni şeyler icat etmeye mecbur eder ve bu sayede geldikleri cemiyette daha olumlu verimli insan olabilirler. Aynı derecede temas ettikleri yeni komşularını da etkilerler. Bu her yerde görülen bir olaydır. Göçmen, yeni tabiriyle yükselmek ister çünkü geldiği muhitte çok aşağı görülür. Onun için özel çaba sarf ederek yükselir." diye konuştu.

Güney Amerika'nın devlet başkanlarının, bakanlarının yüzde 40'ının Suriye ve Lübnan'dan gelen Osmanlı göçmenleri olduğunu aktaran Karpat, göçmenlerin halk arasından geldiği için daha gerçekçi hareket ettiğini, dolayısıyla toplumuna da faydalı olabildiklerini ifade etti.

Göçlerin, yalnız bir yerden diğer bir yere giderek, orayı yurt etmek olarak düşünülmemesi gerektiğinin altını çizen Karpat, "Asıl mühim olan göçün etkileridir, yan etkileri. Bugün göçler sayesinde Türkiye'nin iç siyaseti değişmiştir. Çünkü büyük şehirlerin nüfusunun önemli bir kısmı göçmendir. Bu dışarıdan gelen göçmen değil, Anadolu'dan şehre göç edenlerdir. Göçü çok önemli siyasi, sosyal bir olay olarak ele almak lazım." dedi.

Türkiye'nin en güçlü tarafı toplumu olduğunu anlatan Karpat, "Bu sağlam bir toplumdur. Burada kültür önemlidir fakat kültürden çok daha fazla 600 sene Osmanlı döneminde aynı hukuk sistemi içinde, aynı siyasi idarenin altında yaşama vardır. Bunun doğurduğu bir benzeyiş, bir değer paylaşması vardır. Bu toplum bir bakıma çok zayıf, dağınık gözüküyor fakat içine girdiğiniz zaman müthiş güçlü bir toplumdur. İster Yahudi, ister Rum olsun, Türkiye'den çıkınca ve bir başka Türkle buluşunca aralarında bir birlik, bir yakınlık var. Birbirimizi birbirimize bağlayan bağlar var." diye konuştu.

Prof. Dr. Karpat, köyden İstanbul'a göç konusunda yaptığı araştırmaların yer aldığı "The Gecekondu" adlı kitabının Batı'da büyük ilgi uyandırdığını ancak Türkiye'de kimsenin ilgilenmediğini ve ilk basımından 32 yıl sonra Türkçe'ye çevrildiğini söyledi.

Belediyeler sayesinde göç konusundaki çalışmaların devam ettiğini aktaran Karpat, "Acaba şimdiye kadar yapılan göç çalışmaları yeterli midir? Hayır. Aslında tam manasıyla göç çalışmalarına başlamış değiliz çünkü dikkat ederseniz şimdiye kadar yaptığımız şeyler bir yerden kalkıp, yeni bir yere gelen insanları incelemek. Göçlerin etkisini doğru dürüst, sistematik olarak incelemedik ama bunun ötesinde çok daha boş kalan saha iskandır, yerleşmedir. İskan incelemeleri hemen hemen yok gibidir. Bence göçü bütünleştiren olay yerleşmedir. Çünkü yerleşme sayesinde yeni köyler, kasabalar kuruluyor, küçük şehirler büyük şehir haline geliyor, araziler dağıtılıyor." ifadelerini kullandı.

"Göçle ilgili oldukça geri kaldık"

Başbakan Başdanışmanı Murtaza Yetiş de göçle birlikte dünyanın yeniden harcının karıldığı bir süreçte Türkiye'nin ortaya koyduğu açık kapı politikası, vizelerin kaldırılması süreçleri, teknoloji ve birtakım imkanlarla daha ciddi anlamda buluşma, ekonominin geçmiş yıllara oranla gelişmesi gibi birçok faktörün Türkiye'yi dünyaya açtığını ifade etti.

Arap Baharı başta olmak üzere yakın coğrafyadaki hareketliliğin ve Ortadoğu'da yeniden oluşturulmak istenen uluslararası senaryoların coğrafyanın Türkiye'ye olan yönelimini arttırdığını dile getiren Yetiş, bu iki karşılıklı yönelimin Türkiye açısından yeni bir süreci oluşturduğunu belirtti.

Murtaza Yetiş, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Göçle ilgili oldukça geri kaldık. Göçü yönetebilmek, göçe bakışımız, göçün sosyolojik sonuçlarını iyi değerlendirmek, göç üzerinden yeni birtakım imkanlar oluşturabilmek gibi çok önemli başlıkları son bir kaç yıldan beri Suriye meselesiyle birlikte, bir avuç akademisyenin çabasıyla yeniden tanımlamaya çalışıyoruz.

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, ensar ve muhacir kavramsallaştırması çerçevesinde oraya uzun süre baktı. Bu bakış bir anlamda kitlelerin meseleyi ilk anda pozitif bakışını ve sahiplenmesini sağlayan bir yaklaşım. Ama bu derinlikli yaklaşımın, bir şekilde ölçülebilir, çerçeve içerisine oturtulabilir, yönetilebilir bir biçime dönüştürülmesi de gerekiyordu. Türkiye'deki göçle ilgili yeni sürecin daha yönetilebilir hale dönüşmesi konusunda siyasetle, akademinin daha yakın çalışması sürecini oluşturmaya çalıştık. Siyaset ve akademi birbirine sırtını dönerse, o ülkenin vay haline. Onun için her konuda ne olursa olsun bu iki ana gövdenin, o ülkenin geleceği adına birbirine tahammül etmesi gerekiyor sıkıntılı dönemlerde. Birlikte o ülkenin geleceğini inşa etmesi gerekiyor. Göç bu nedenle önemli bir başlık."

Kaynak: AA

Son Dakika Güncel Türkiye'nin Göç Tarihi Sempozyumu - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement