Asgari Ücret Eleştirisi

Son Güncelleme:

CHP ve DEM Parti liderleri asgari ücreti eleştirerek yoksulluğa ve işçiye kölelik düzenine dikkat çekti.

(TBMM) - TBMM Genel Kurulu'nda konuşan CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır, 28 bin 75 lira olarak açıklanan asgari ücrete ilişkin, "Bugün milyonlarca asgari ücretli ailenin evinde bir hüzün, acı var; bir zulüm bu. Yeni yılda insanlara verdiğiniz, işçiye, emekçiye verdiğiniz hediye bu mu? Yazıklar olsun. Hiç mi sofrayı hissetmezsiniz? Hiç mi insanların icradaki, takipteki borçlarını bilmezsiniz? Hiç mi sokağa çıkmazsınız? Hiç mi pazara gitmezsiniz" dedi. DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit ise, "Çok insafsız olduklarını, zalim olduklarını ve işçiye, emekçiye kölelik düzenini dayattıklarını çok iyi biliyoruz" ifadelerini kullandı.

TBMM Genel Kurulu'nda konuşan grup başkanvekilleri gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Grup başkanvekillerinin gündeminde 11. Yargı Paketinden çıkartılması beklenen 27. madde ve 28 bin 75 lira olarak açıklanan asgari ücret rakamı vardı.

Yeni Yol Partisi Grup Başkanvekili Selçuk Özdağ, şunları söyledi:

"Bütçe buradan geçti ve şöyle söylüyorsunuz, diyorsunuz ki; 'biz 24'üncü bütçemizi yapıyoruz'. Yapın; 25'i de yapın, 26'yı da yapın, yeter ki Türkiye'yi zengin yapın, özgür yapın. Kişi başına düşen milli geliri 25 bin dolar yapın. Bizim dış ticaret açığımızı azaltın ve 1 trilyon dolarlık bir ihracatı yapabilecek bir Türkiye'yi oluşturur. İşsizler ordusunu azaltın ama her seferde geliyorsunuz; 2023'te de söylediniz bunları, 2024'te söylediniz, 2025'te söylediniz. Maalesef Türkiye'deki sıkıntılar devam ediyor; yoksulluk devam ediyor, yasaklar devam ediyor, aynı zamanda, Türkiye'deki fakirliklerle beraber, yolsuzluklarla beraber, yoksulluklar da devam ediyor. O nedenle, biz hep beraber Türkiye'yi nasıl zengin yapabiliriz diye düşünüyorum."

"Yargı paketinin içinde yargının yapısal sorunlarını çözecek tek bir cümle yok"

İYİ Parti Grup Başkanvekili Buğra Kavuncu, 11. Yargı Paketi'ne ilişkin şunları söyledi:

"'On birinci yargı paketi' de demeyelim bunun adına; 'on ikinci yargı paketinin ön sözü' çünkü her getirdiğiniz yargı paketi, bir sonraki yargı paketinin kapısını aralıyor ve vatandaşta muazzam bir taleple karşılaşılıyor. Biz daha on birinci paketi konuşmaya başlamadık, şu anda bütün kamuoyunda on ikinci yargı paketinin ne olduğu, ne olacağı konuşuluyor çünkü yargı paketinin içinde yargının yapısal sorunlarını çözecek tek bir cümle yok; ne HSK'yle ilgili ne yargının kalitesini gösteren tutuklama sürelerinin adam edilmesiyle, düzeltilmesiyle ilgili tek bir söz yok. Buradan ben bir çağrıda bulunayım; bütün bu olan bitenlerden sonra acaba Cumhurbaşkanı, Adalet Bakanına bir ayar verecek mi? Böyle bir yaklaşım olabilir mi? Yargı paketini görüşüyoruz, yargı paketinin içinde GSS primleriyle ilgili konu var. Ekmek fiyatlarını belirleyecek olan komisyonun toplanıp kaç kişi, nasıl karar vereceğiyle ilgili yargı paketinin içinde kanun maddesi var ya. Yani bu yasama kalitesinin ne kadar kötü, ne kadar düşük, ne kadar kalitesiz olduğunun çok net bir göstergesi."

"İşçiye, emekçiye kölelik düzenini dayattıklarını çok iyi biliyoruz"

DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit ise, "Bugün 17 yaşındaki çocuk işçi Zehra Hosseını başörtüsünü bir makineye kaptırdı, bunun sonucunda ağır yaralandı ve bütün müdahalelere rağmen ne yazık kurtarılamadı. Afganistanlı bir çocuk işçiydi, 17 yaşındaydı, hayatının baharında çalışmak zorunda olduğu için bu yaşamdan koptu. Ben buradan bir kez daha Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'na,  Çalışma Bakanlığı'na çağrı yapıyorum: Bu çocuk ölümlerinin önünü kesin ve gerçekten, bu adalet sömürüsünü, bu emek sömürüsünü engelleyin" dedi.

Koçyiğit, 11. Yargı Paketine ilişkin, "Yargıda yapısal bir reforma ihtiyaç var. Günübirlik, yarayı pansuman ederek bu sorunları çözemezsiniz, her gün bir paket getirirsiniz ama bakın, icra dosyalarından tutalım da adliye saraylarındaki davalara, AYM'e önündeki davalara bakalım; hukuksuzluk gırla. Niye bu kadar çok insan birbirini mahkemeye veriyor? Bir sorunları mı var? Hayır, adaletin terazisi bozulmuş. Bu ülkede adaletin terazisi düzeltilmeden hiçbir şeyin düzelme şansı yok" dedi.

Koçyiğit, açıklanan asgari ücret rakamına ilişkin, "Sayın Bakan Vedat Işıkhan açıklama yapmış, 'en makul ve en doğru' diyerek 28 bin 75 kuruş olarak asgari ücreti açıklamış. Gerçekten, en makul ve en doğru nedir, bilmiyoruz ama çok insafsız olduklarını, zalim olduklarını ve işçiye, emekçiye kölelik düzenini dayattıklarını çok iyi biliyoruz. Bakın, bir yıl boyunca asgari ücrete ara zam yapılmadı, bütün süreç boyunca enflasyona ezdirildi asgari ücret. Ki asgari ücret bu ülkede ortalama bir ücret, arkadaşlarımız anlattılar ve 22 bin 104 TL'den sadece 28 bin liraya getirilmiş. Bu insafsızlıktır, bu zalimliktir" dedi.

"Ben bir gazetecinin aynalı yatak odasını duymak istemiyorum"

CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır, asgari ücrete ilişkin şunları söyledi:

"TÜİK enflasyonu 31,7 olarak belirliyor ama asgari ücrete zam yüzde 27. Şimdi soruyorum; Mehmet Şimşek, bu yılı yoksullukla mücadele etme yılı, yoksulluğu bitirme yılı olarak belirledin. Utanmadınız mı bu rakamı belirlerken? 29 bin 828 lira açlık sınırı. 97 bin lira yoksulluk sınırı, asgari ücreti 28 bin 75 lira olarak belirlemişiz ve bu ülkede milyonlarca insan asgari ücretle çalışıyor. Sayın Cumhurbaşkanı ne diyor; 'artık zenginin daha zengin, fakirin daha fakir olduğu sistemli mücadele edeceğiz'. Böyle mi? Bugün milyonlarca asgari ücretli ailenin evinde bir hüzün, acı var; bir zulüm bu. Yeni yılda insanlara verdiğiniz, işçiye, emekçiye verdiğiniz hediye bu mu? Yazıklar olsun. Hiç mi sofrayı hissetmezsiniz? Hiç mi insanların icradaki, takipteki borçlarını bilmezsiniz? Hiç mi sokağa çıkmazsınız? Hiç mi pazara gitmezsiniz?"

Başarır, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:

"Son dönemlerdeki uyuşturucu operasyonu Türkiye'nin gündemi bu ama maalesef ki konuşmamız gerektiği gibi, yargılamamız gerektiği gibi bu işler iyi gitmiyor, doğru işler yapmıyorsunuz. Şimdi, sormak isterim; ne halde bu ülke? En son finali konuşuyoruz, basını, basındaki bazı isimleri konuşuyoruz ama bu basın neden, nasıl bu hale geldi? 2007'de ATV grubunu, Sabah'ı alanlar sizlerdiniz. Havuz oluşturdunuz, daha sonra Ziraat Bankasından milyarlarca liralık parayı ve halkın parasını Demirören'e verdiniz Doğan Grubunu aldınız, Habertürk'ü kirli bir holdinge sattınız, sonra el koydunuz, onların yayın yönetmenlerini belirlediniz; oysa, 2010'lara kadar bu ülkede gayet düzgün yayın yönetmenleri, gazeteciler vardı, onlar nereye gitti, onları niye dışladınız, bunlar nereden türedi, kim getirdi? Bakın, bunları açıkça konuşalım. Ben bir gazetecinin aynalı yatak odasını duymak istemiyorum, görmek istemiyorum ama onu getiren hangi AKP Genel Başkan Yardımcısı, AKP'nin Genel Merkezi'nin aynasından bakmak istiyorum. Çıksın, isim vermiyorum, her mesajdan, her olaydan çıkan, itirafçı olan, herkesle bir şekilde ilişkisi olan bir gazeteciyi güya Azerbaycan uçağında Cumhurbaşkanının yanına kim verdi? Hangi Genel Başkan Yardımcısı verdi? Fenerbahçe Kulübü Başkanı Saadettin Saran'ın bekçisini gözaltına almakla bu işi çözemezsiniz."

Kaynak: ANKA