Man Of Steel 14 Haziran'da Sinemalarda! - Son Dakika
Güncel

Man Of Steel 14 Haziran'da Sinemalarda!

Man Of Steel 14 Haziran\'da Sinemalarda!

Warner Bros. Pictures ve Legendary Pictures, Zack Snyder'in yönettiği, Henry Cavill'in Clark Kent/Kal-El rolünü üstlendiği "Man of Steel'iTM" sunar.

07.06.2013 09:53
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Genç bir çocuk olağanüstü güçleri olduğunu ve bu gezegenden olmadığını öğrenir. Genç bir adam olarak, nereden geldiğini ve buraya ne yapmak üzere gönderildiğini keşfetmek üzere bir serüvene koyulur. Fakat dünyayı yok olmaktan kurtarmak ve tüm insanlık adına umudun simgesi hâline gelmek için içindeki kahramanın ortaya çıkması gerekmektedir.

Filmin diğer önemli oyuncuları arasında dört kez Oscar® adayı Amy Adams ("The Master"), Oscar® adayı Michael Shannon ("Revolutionary Road"), Oscar® ödüllü Kevin Costner ("Dances with Wolves"), Oscar® adayı Diane Lane ("Unfaithful") ve Oscar® adayı Laurence Fishburne'nin ("What's Love Got to Do with It") yanı sıra Antje Traue, Ayelet Zurer, Christopher Meloni ve Oscar® ödüllü Russell Crowe ("Gladiator") yer alıyor.

"Man of Steel"in yapımcılığını Charles Roven, Christopher Nolan, Emma Thomas ve Deborah Snyder; yönetici yapımcılığını ise Thomas Tull, Lloyd Phillips ve Jon Peters üstlendi. David S. Goyer filmin senaryosunu Goyer ve Nolan'ın hikayesine dayanarak kaleme aldı. Senaryo ve hikayede yer alan Superman karakterlerinin yaratıcıları Jerry Siegel ve Joe Shuster; yayımcısı ise DC Entertainment'tir.

Zack Snyder'in kamera arkası ekibi görüntü yönetiminde Amir Mokri, yapım tasarımında Alex McDowell, kurguda David Brenner, kostüm tasarımında birden çok Oscar® sahibi James Acheson ("Restoration") ve Michael Wilkinson'dan oluşuyor. Filmin müziği Oscar® ödüllü besteci Hans Zimmer'in ("The Lion King") imzasını taşıyor.

Warner Bros. Pictures, Legendary Pictures işbirliğiyle, bir Syncopy yapımı olan Zack Snyder filmi "Man of Steel"i sunar. Film 2 boyutlu, seçilmiş sinemalarda ise 3 boyutlu ve IMAX® olarak gösterilecek. Filmin dünya çapındaki dağıtımını bir Warner Bros. Entertainment kuruluşu olan Warner Bros. Pictures gerçekleştirecek.

YAPIM HAKKINDA

MODERN BİR SÜPER KAHRAMANIN EVRİMİ

JOR-EL

Dünya insanlarına ilerleme ideali vereceksin. Senin peşinden gidecekler.

Tökezleyecekler. Düşecekler. Ancak zamanla, güneşte seninle buluşacaklar.

Zamanla, onların mucizeler yaratmasına yardım edeceksin.

Kripton'lu Kal-El olarak doğup, dünyalı Clark Kent olarak büyüdü. O hangi dünyaya ait? Hangi dünya için savaşıyor? Bunlar Superman'ın karşı karşıya olduğu sorular; ve yaptığı seçimler, her zaman yuva olarak adlandırdığı gezegenin yazgısını belirleyecek.

"Süper Kahramanlar dünyasında, Superman hepimizin olabileceği en iyiyi temsil etmek için var olan, asla taviz vermeyen bir kimlik," diyen Zack Snyder, şöyle devam ediyor: "O bir ideal; o, olmaya çalıştığımız, sihirli, altın tanrı; çizgi roman dünyasını aşıp tüm popüler kültürlere ulaşmış türde bir ikon."

Yazar Jerry Siegel ile sanatçı Joe Shuster'in yarattığı ve ilk olarak 18 Nisan 1938'de çizgi roman Action Comics #1'de yayımlanan Superman, kısa sürede kültürel bir fenomene dönüşerek bilinen hemen hemen her eğlence mecrasında canlı aksiyon ve animasyon formunda tüm dünyada hayranlar kazandı. Sinema filmlerinde, televizyon dizilerinde, radyoda, video oyunlarında, sosyal medya ve edebiyatta, tüm zamanların en büyük kötü karakterleriyle mücadele etti.

Henry Cavill, Superman'ın ikonik durumunu göz önünde bulundurduğunda, Snyder'in aksiyon macera filmi "Man of Steel"de gökyüzünde süzülen baş karakteri canlandırmanın kendisini hem heyecanlandırdığını hem de gururlandırdığını belirtiyor: "Superman insanoğlunun tarih boyunca yarattığı hakikaten en özel karakterlerden biri. O, tüm olumsuzluklara karşın rakibi alt edebilme becerisini ve umudunu simgeliyor. Hayatta hangi noktada olursak olalım ya da dünyada neler oluyorsa olsun, bizlerin her zaman sıkı sıkıya tutunabileceği bir şey bu. Öyle veya böyle, daima zorluklarla karşılaşırız; dolayısıyla, umut hayatlarımızda daima önemli bir rol oynayacaktır. Superman olarak bu umut meşalesini taşımak geri tepemeyeceğim bir fırsattı."

Filmlerine yüksek enerjili aksiyon getirmesi ve sinemada fantastik dünyalar yaratmasıyla tanınmış olsa da, Snyder ilk çizgi roman Süper Kahramanlarından birini yeniden beyaz perdeye taşıma sorumluluğunu üstlenme konusunda önce tereddüt etti. Yönetmen bu konuda, "Büyürken çizgi romana çok meraklıydım ve Superman de favorilerimden biriydi. Bu yüzden, filmi yapmak isteyip istemediğimi bilmiyordum. Karakteri daha önce gitmediği bir yere götürebileceğimden emin değildim," diyor.

Yönetmen daha sonra David S. Goyer'in filmin yapımcılarından Christopher Nolan'la birlikte oluşturduğu hikayeye dayanan senaryosunu okudu. "Genel yapıyı bozmadan, Superman'ı Superman yapan şeyleri yok etmeden, onu tamamen özdeşleşilebilir biri yapmayı başarmışlardı. Beni ilginç bulduğum bir yolculuğa çıkardılar. İşte filmi yapma nedenim buydu," diyor Snyder.

Nolan ise şunları söylüyor: "İzleyiciler nihai süper kahraman olarak 'Man of Steel'in Superman portresini çok aşina bulacaklar. Ancak, Superman'ın hikayesinin daha önceki versiyonlarındaki çözümlenemez, tanrıvari kimliği yerine, biz onu, hiçbir şekilde insan olmadığı halde, sevgi, bölünmüş sadakat ve aile gibi son derece insani meselelerle uğraşan, oldukça özdeşleşilebilir bir karakter olarak sunuyoruz."

Hikaye yapımcı Charles Roven'in de hayalgücüne hitap etti. "Senaryo başından itibaren çok hoşuma gitti çünkü hem benim büyürken gördüğüm Superman'dan yeterince şey vardı, hem de çok saygın bir konuda tamamen taze soluklu, bambaşka bir bakış açısı sunuyordu. Superman son derece ilham verici bir karakter; bence her çocuk büyürken bir gün Superman gibi olacağını düşünür. Bu hikayenin sevdiğim yanı Superman'ın hâlâ benzemek istediğiniz bir karakter olması, ama bu kez daha önce gördüğümüzden çok daha karmaşık bir karakter. Çok daha duygusal bir yolda ilerliyor."

Snyder içgüdüsel olarak biliyordu ki daha önce bu sinema türünde çalışmış olmasına rağmen, yapım süresince karakteri o yolda yürütmek için, kendisi de farklı bir yolculuğa çıkmış olacaktı.

Yapımcı Emma Thomas, "Zack 'Man of Steel'i yapmayı kabul ettiğinde çok sevindik," diyor ve ekliyor: "Daha önceki çalışmalarında türün gerektirdiği teknik beceriler ve yükseltilmiş hikaye anlatımındaki yetkinliğini fazlasıyla kanıtladı; ve bu özellikler, karakter için duyduğu sevgiyle birleşince, Superman'ı beyaz perdeye çağdaş bir şekilde aktarma işi için onu mükemmel seçim hâline getirdi."

Yapımcı Deborah Snyder ise, "Zack'in bana söylediği ilk şeylerden biri şuydu: 'Yaptığım en gerçekçi filmlerden biri olacak. Ne kadar ironik, değil mi?' Ama bizim amacımız da zaten buydu; Superman'ı çağdaş izleyici için güncel kılmak ve onun bu dünyayla uyumlu olmasını sağlamak."

Bu gerçekçiliği yakalamak için, yönetmen, post prodüksiyonda 3 boyuta çevrilecek dijital 3 boyut kaydı yapmak yerine 2 boyutlu olarak ve filmle çekim yapmayı seçti. Yapımcı Snyder şöyle devam ediyor: "Zack elde taşınan kameraları da dahil edecek şekilde samimi bir çekim tarzının bizim Clark'la daha kolay bağ kurmamıza yardım edeceğini düşündü çünkü onunla ilk karşılaştığımızda Clark biraz kaybolmuş bir genç adam ve hayattaki yerini bulmaya çalışıyor ama kendini fazlasıyla dışarıda hissediyor ki hepimiz hayatımızın bir noktasında bunu hissetmişizdir."

David Goyer, Nolan'la birlikte senaryoyu kaleme alırken şu noktalara özen gösterdiğini belirtiyor: "Film büyük ölçüde seçimlerle ilgili. İki babası olan bir adamla ilgili: Kal'in Kriptonlu babası Jor-El ve Clark'ın dünyadaki babası Jonathan Kent'le. Clark/Kal her ne kadar şu ana dek sadece birinden haberdarsa da aslında iki farklı geçmişle büyüyor. Ve şimdi eğer her iki babasının da kendilerince onun için ön gördükleri adam olacaksa, bu iki öğretiyi birbiriyle bağdaştırmak zorunda."

Hayatındaki bu son derece etkili iki rol modeli çok saygın iki aktör canlandırdı: Jonathan Kent rolündeki Kevin Costner ve Jor-El rolündeki Russell Crowe. Diane Lane ise Jonathan'ın eşi ve Clark'ın annesi Martha Kent olarak oğlunun hayatı boyunca, tutarlı, sakinleştirici bir kişilik olarak karşımıza çıkıyor. Ve Clark tam da doğumuyla ilgili sırları keşfetmeye başlayıp, nasıl bir yol izleyeceğine karar verirken, yaptığı seçimler üzerinde büyük etki yaratacak, dünyasını alt üst edecek güce sahip bir kadınla tanışıyor: Araştırmacı gazeteci Lois Lane. Çizgi roman dünyasının en ünlü gazete muhabirini Amy Adams canlandırıyor.

"Clark'ın yolculuğunun amaçlarından biri kabul görmek," diyen Adams, şöyle devam ediyor: "Bundan kaçıyor, saklanıyor çünkü o henüz kendisiyle barışık değil; bu da onu yalnız bir insan yapıyor. Yeteneklerini açığa vurmamak için çok çalışmış. Ama bu noktada bazı hatalar yapmış olması, Superman'ı işi ve yapısı gereği gerçeği bulmak ve her şeyi açığa çıkarmak isteyen Lois Lane için fevkalade ilgi çekici biri hâline getiriyor."

Günümüzün ultra teknolojik dünyasında çok az bilgi kamudan saklanabiliyor ve saklananlar da gerek medya, gerek gönüllü wiki bekçileri, gerek hızla yayılan videolarla keşfedilip ifşa ediliyor. Dolayısıyla, bir uzaylının bu kadar uzun süre fark edilmeden aramızda yaşayabilmesini hayal etmek zor. Ve elbette, bir kez keşfedildiğinde, o şahıs büyük olasılıkla bir daha asla huzur bulamayacaktır.

"Superman'ın hikayesini modern bir bağlamda anlatmanın çağımızın tuzaklarına da parmak basılmasını gerektireceğini biliyorduk," diyor Snyder ve ekliyor: "Ve 75 yıldır göz önünde olan ve idolleşen bu karakter doğal olarak pek çok beklentiyi de beraberinde getiriyor. Bu nedenle, Smallville'den Superman kostümüne, onu ve ortamını güncelleştirmek için verdiğimiz her kararın uzantılarını ince eleyip sık dokuduk."

Cavill ise bu konuda şunları söylüyor: "Her şey bir aşamada büyür ve evrimleşir. Bence, bu çağdaş versiyon da o evrimin bir diğer aşaması. Eğer DC çizgi romanlarını okuyorsanız, örneğin birkaç yıl önceki New 52 gibi, onlar da bunu farklı bir şekilde yaptılar. Belki Zack, Chris ve David'den farklı bir şekilde yaptılar; ama özündeki karakteristikleri aynı kalsa da, yeni Superman'ın kıyafeti ve tavrı bir miktar değişti. Bu, çağdaş okur için bir gelişimdir. İşte bizim filmimiz de aynı şeyi modern sinema izleyicisi için yapıyor."

Yapımcılar efsanevi karakterin kökenini irdelerken bile, Snyder'e göre, şuna dikkat ettiler: "Aksiyonun büyükten de büyük, yürek hoplatıcı ve insanları koltuklarında hop oturtup hop kaldıracak düzeyde olması gerektiğini biliyorduk. Bir Superman filmi yapıyor olduğumuzu aklımızdan hiç çıkamadık."

BİR İKONA OYUNCU SEÇMEK

CLARK/KAL-EL

O kadar çok sorum var ki. Ben nereliyim?

"Man of Steel"de Clark Kent'i ilk gördüğümüzde, dünyadan saklanan yetişkin bir adamdır. Dünyadaki babası Jonathan'ın nasihatlerinin aksine, ortaya çıkan süper güçlerini tamamen gizli tutamaması yüzünden, Smallville halkının dikkatli ve gitgide daha şüpheci bakan gözlerinden daha fazla gizlenememiştir. Bu yüzden de, Clark bildiği ve sevdiği her şeyi ve herkesi ardında bırakarak, kendi özünü bulmak için, metaforik anlamda, bir tuhaf işler ve duygusal soyutlanma çölüne gitmiştir.

"Clark toplumun dışında kalmak zorunda olduğunu hissediyor," diyor Zack Snyder ve ekliyor: "Böylece, yeteneklerini kullanmak zorunda kalırsa —bir hayat kurtarırsa ya da sıradışı bir şey yaparsa— ortadan kaybolması daha kolay olacak."

Ne var ki, bu, arkadaşlıktan yoksun, yalnız bir var oluştur ve hasret doludur. Bu gezegenden olmadığını bildiği için, benzersizliğinin boyutları ortaya çıkarsa insanların yapacaklarından endişe duymaktadır. Ve, eğer bir gün gerçek kökenlerini öğrenecek olursa, oraya ait olduğunu hissedecek midir?

Yönetmen şöyle devam ediyor: "Clark 'Benim amacım ne?' diye merak ediyor. Hepimiz kendimize bunu sorarız, fakat Clark için daha zor çünkü en iyi olduğu konular aynı zamanda onu başkaları için en korkutucu kılan şeyler; kendisinin varlığından haberdar olunması bizim kim olduğumuzla ilgili her şeyin sorgulanmasını da beraberinde getirecektir. Dolayısıyla, dünyadaki yerini, nereye ait olduğunu, yazgısının ne olduğunu bulma konusunda Clark tek başına. Bence izleyiciler bununla özdeşleşecekler çünkü çoğumuz hayata başlarken aynı soruları ve aynı güvensizlikleri paylaşırız."

Bu çok katmanlı karakteri canlandıran İngiliz aktör Henry Cavill şunları söylüyor: "Clark kendini hep toplumun dışında hissetmiş biri. Onu yetiştiren Jonathan ve Martha Kent asla saldırgan ya da şiddetli tepkiler vermeyen, en önemlisi de asla oğullarının yapabildiklerini ifşa etmeyen insanlar. Ancak, herkesten farklı bir genç adam olmanın getirdiği hakiki büyüme sancılarıyla başa çıkmaya çalışmak ve bunları kimseyle paylaşamamak Clark'ta bir soyutlanma duygusu yaratıyor. Dünyanın tüm gücüne sahipken herhangi bir şey yapma konusunda kendisini güçsüz hissetmesi bu soyutlanmayı daha da pekiştiriyor."

"Henry karakterdeki çok sayıdaki tezadı oynamanın bir yolunu gerçekten buldu," diyen Snyder, şöyle devam ediyor: "Clark fiziksel olarak üstün ama bunu gösteremiyor; röntgenli bakışlara sahip ama onu kullanmayı öğrenmesi gerekiyor; ve insan ırkı tarafından yanlış anlaşılmasına rağmen, insanların içindeki iyiyi görüyor; hâlâ içgüdüsel olarak yardım etmek istiyor. Henry onun içindeki çatışmayı inanılmaz bir şekilde yansıtırken, rolün ayrılmaz bir parçası olan samimiyeti de aktarmayı başardı."

Cavill gerek fiziksel gerek duygusal anlamda talepkâr olan bu rolü üstlenirken Snyder'in paha biçilmez işbirliği ve rehberliğinden yararlandığını ifade ediyor: "Zack muhteşemdi," diyor aktör ve ekliyor: "Enerjisi her zaman yüksekti, ve setteki saatler uzun olsa da, işleri sürekli olarak ilginç ve hareketli kıldı. Bu durum gerek oyuncu gerek set ekibine de sirayet etti. Ne de olsa bir Superman filmi yapıyorduk, ve Zack'ın olumlu tavrı her gün bunu bize hatırlattı."

Roven'e göre, Superman'ı canlandırmak Cavill'e de, pelerin giyip kendini gökyüzünde uçarken hayal eden her çocuğa verdiği şekilde bir enerji verdi: "Kostümünü giydiğinde, Henry'nin tüm duruşu değişiyordu. Kamera önünde ve arkasında karaktere gerçekten sahip çıkıyordu; muazzam çok çalışıyordu ve performansının her yönünü derinlemesine düşünüyordu. İzlemesi çok eğlenceliydi."

Cavill rol için araştırmasına kaynaktan, yani çizgi romanlardan başladı. "Çizgi romanları inceledim ve bunlar karakter için bana harika bir zemin oluşturdu. Bana kalırsa, Clark çoğu insanın sandığından daha karmaşık bir kişilik. Tartışılmaz bir ahlak anlayışına sahip ama inanılmaz çelişkili bir karakter. Kökenini anlattığımız bu hikayede, kendisine dair her şeyi izleyiciyle birlikte öğreniyor. Dolayısıyla, ya Dünya ya Kripton için savaşmak zorunda olduğu gerçeğiyle karşı karşıya gelince…bu verilmesi hiç de kolay bir karar değil."

LARA LOR-VAN

Dışlanacak. Onu öldürecekler.

JOR-EL

Nasıl? Onlar için bir tanrı olacak.

Jonathan ve Martha Kent oğullarını Smallville-Kansas'taki çiftliklerine düşen uzay gemisinin içinde bulurlar. Yetkililere haber vermek yerine, gemiyi saklar ve Clark bebeği kendi çocukları gibi yetiştirirler. Ancak, bu sırrın bir bedeli olur çünkü uzaylı çocuk toplulukta zamanla endişe yaratan dünyadışı hassasiyetler ve yetenekler sergiler. Kent çifti sürekli olarak kapıları çalınıp Clark'ın sonsuza dek ellerinden alınacağı korkusu içinde yaşarlar.

"Jonathan ve Martha, Clark'ı bulmanın aynı anda hem bir talih hem de bir lanet olduğunu derhal anlıyorlar," diyen Snyder, şöyle devam ediyor: "Jonathan sadece bir baba olmadığını, ne olursa olsun oğlunu korurken bir yandan da her an tetikte olması gerektiğini biliyor. Bu olayın kendisinden, hatta herkesten büyük olduğunun farkında. Clark tarihin akışını değiştirebilir."

Dolayısıyla, Clark'a varlığının insanlık için ne kadar büyük bir anlamı olduğunu açıklamak, henüz bu anlamın ne olduğunu bilmeseler de, kaygılı ve sevecen babaya düşer.

Babalık sorumlulukları çoğu insanın hayal edilebileceğinden daha büyük olan Jonathan Kent'i Kevin Costner canlandırdı. Aktör, "Babalık öğretmek ve korumaktır. Canlandırdığım karakter, Clark'a bir mucize olduğunu, evrende yalnız olmadığımızın kanıtı olduğunu söylüyor. Bu çok ağır bir yük ama Jonathan oğlunun Dünya'da olmasının bir nedeni olduğuna inanıyor ve ona günü geldiğinde insan ırkının önünde gururla durup durmayacağına dair karar vermesi gerekeceğini söylüyor," diyor.

Costner filmin temalarının, özellikle kendisi ile Cavill'in karakterleri arasındaki ilişki söz konusu olduğunda, gerçek dünyayla çok paralel olduğunu düşünüyor: "İnsanlar çoğu zaman filmlerden hayal ürünü olarak bahsediyorlar. Ama gerçek şu ki, bazen filmler insanın kendisine, 'Bu durumda ben ne yapardım? Ben nasıl bir insanım?' diye sormasını sağlar."

Clark'ın biyolojik babası Jor-El oğlunun gençlik çağlarına kadarki hayatının büyük çoğunluğunda yer almamıştır. Fakat onun varlığının Kripton için ne denli önemli olduğunu er ya da geç oğluna aktarmak onun görevidir. Clark yabancı bir gezegenin son erkek çocuğu ve gerçek adının Kal-El olduğunu yeni öğrenmesine rağmen yine de hayatında ilk kez gerçek bir benlik duygusu hissetmeye başlar.

Kal-El bir anlığına da olsa anne babasının hayatının ışığı olmuştur. Gezegenin önde gelen bilim adamı olan babası Jor-El ve annesi Lara Lor- Van yürekleri kan ağlayarak neredeyse doğar doğmaz oğulları Kal-El'i güvenli bir liman bulması için uzay yolculuğuna göndermek zorunda kalmışlardır. Kripton'un doğal kaynakları tükenmiştir ve gezegen hızlı bir şekilde için için patlamaktadır. Gezegeni boşaltma çağrılarına kulak verilmeyen Jor-El, Kripton ırkını korumanın tek yolunun ırkın en masum üyesini kurtarmak olduğunu hisseder; umudu Kal'in hayatta kalarak ırkının devamını sağlamasıdır.

"Jor-El özgür seçimin büyük bir savunucusu; bu da onu Kripton'da dışlanan biri yapıyor," diyor Goyer ve ekliyor: "Hatta ve hatta bir suçlu, bir devlet düşmanı yapıyor. Joe-El'in Kal için umudu oğlunun özgür irade felsefesini sürdürmesi."

Topluma sırt çevirmiş bilim adamını canlandıran Russell Crowe şunları söylüyor: "Eğer hikayeye Jor-El'in sadece iyi bir adam olduğu bakış açısından yaklaşırsanız, bu benim görüşüme göre esas noktayı azımsamak olur. Şahsen, onun biraz kaçık, yaptığı şeyin de son derece çaresizce olduğunu düşünüyorum. Jor-El'e göre, başvurduğu yol Kripton'u hayatta tutmak için son çare."

Bu amacı gerçekleştirmek için, Jor-El'in Kal'e geçmişin hikayesini aktarması ve geleceğin önemini vurgulaması gerekmektedir. Bunu ise ancak, Clark'ın yolculuğu, onu babasının Dünya'da onunla irtibat kurabildiği tek yere getirdiğinde yapabilecektir: Clark 20.000 yıldan uzun bir süredir bir sır barındıran donmuş tundralara geldiğinde… ve Kal'in burada babasının görüntüsüyle yüz yüze konuşması mümkün olacaktır.

"Jor-El'in oğluna söylediği sahiden çok önemli şeylerden biri Kripton'da yapılmış yanlışların düzeltilmesine yardım etmek için bu dünyada gölgelerden çıkması gerektiği," diyor Crowe ve ekliyor: "Bu muazzam bir sorumluluk, ama Kal-El yazgısını tam anlamıyla gerçekleştirmediği takdirde… bunu yapacak bir başkası yok."

Kocası Jor-El'le birlikte yeni doğmuş oğlu Kal-El'i uzay kapsülüne koyan Lara Lor-Van'ın yüreği parçalanır. En azından oğullarının yaşayacağı inancının dışında hayata tutunmak için pek az şeyleri bulunan çift, onu bilinmeyene doğru yolcu ederler. Tüm zorluklara rağmen yeni doğum yapmış bir anne için bu çok daha acı verici bir harekettir.

Lara'yı canlandıran Ayelet Zurer bu konuda şunları söylüyor: "Hayal edilemeyecek kadar üzücü bir durum içinde inanılmaz cesur davranan bir kadın Lara. Bana savaşların parçaladığı ülkelerdeki kadınları ve onların çocuklarını kurtarmak için yaptıklarını hatırlatıyor. Bir anne tüm içgüdülerini bir yana bırakarak oğlunu uzaklara göndermez…umut olduğunu düşünmediği sürece."

Kafasında duyduğu babasının sesindeki güce rağmen, Clark/Kal-El'in yaptığı seçimlerde hayatındaki kadınların büyük etki yarattığı söylenebilir: Bir tanesi sessiz, anaç gücüyle; diğeri ise, pratik zekası ve katıksız azmiyle.

Kelimenin her anlamıyla Clark'ın Dünya'daki annesi olan Martha Kent karakterini canlandıran Diane Lane, "Ben Martha Kent'i çok öğretici buluyorum. Bana kalırsa, öyle de olmalı çünkü çiftliğinde bir 'yıldız' çocuk buluyor," diyor aktris gülerek ve ekliyor: "Ve bu küçük çocuğun tüm marifetlerini gördüğünüzde, elinizden geldiğince iyi bir rehber olmak gibi ahlaki bir yükümlülüğünüz var. Oğlunun özel olduğunu, anne olarak kendisine bu fırsatın bir nedenle verildiğini biliyor. Oğluna dünyayı en iyi şekilde açıklamak için sorumluluk ve şeref duyuyor."

Lane rolü canlandırırken kendisinin ve annesinin ebeveynlik becerilerine başvurduğunu söylüyor: "Küçükken annemi ne istersem yapmaya ikna etmek için bütün boya kalemlerimi kırdığımı hatırlıyorum. Tahmin ediyorum ki evi yıkacak gücüm olsa, onu da muhtemelen yapardım. Bu noktada, belki o duygularla başa çıkmanın başka bir yolu vardır diye düşünüyorsunuz. Filmde, Martha küçük oğlunun işler zorlaştığında sakinleşmesine yardım etmenin, oğlunu yeteneklerinden utanmadan yabancılardan korumanın yolunu bulmuş bir anne olarak karşımıza çıkıyor. Oğlunun dış dünyaya çıktığında fiziksel güce olduğu kadar içsel güce de ihtiyacı olacağını biliyor."

"Diane ve Kevin tipik Amerikan ebeveyni kimliğine mükemmel bir şekilde büründüler," diyor Deborah Snyder ve ekliyor: "Her ikisi de Clark'ı canlandıran küçük oyuncularla çok özveriyle çalıştılar ve gerek onlarla gerek Henry'yle olan sahnelere hakiki bir duygu kattılar. İnanılmaz dokunaklıydı."

Clark büyüyüp evden ayrıldığında bocalayarak, ardında istemeden de olsa bir dizi görünürde imkansız ve aynı ölçüde açıklanamaz cesaret emareleri bırakır. The Daily Planet'in Pulitzer ödüllü gazetecisi Lois Lane, Clark'ın olağanüstü güçlerine ilk olarak bir görev için Kuzey Kutbu'na gittiğinde tanık olur. Genç kadın yüzyılın hikayesiyle karşı karşıya olduğundan emindir. Araştırmacı olarak yetenekleri takdire şayan olsa da, Lois ifşa edeceği şeyin bu gizemli adam için sonuçlarını görmezden gelir.

Amy Adams sonuca ulaşma dışında hiçbir süper gücü olmayan, en ünlü çizgi roman kadın kahramanlarından birini canlandırdı. "Pek çok gazeteci gibi, Lois de fazlasıyla hedef odaklı; sadece anlatmak istediği hikayenin farkında. Gerçeğin peşindeyken korkusuz oluyor; gerçeğin kendi iyiliğinden daha önemli olduğuna inanıyor. Fakat bu onda öylesine bir bağımlılık yaratmış ki karar mekanizmasını gölgeliyor ve hikayenin ardındaki gerçek insanlarla arasına mesafe koymasına neden oluyor," diyor aktris.

Dolayısıyla, Clark'ın dünyanın onunla ilgili gerçeğe hazır olamayabileceği iddiasının genç kadını hedefleri konusunda iki kere düşünmeye itmesi, özellikle Lois için bir sürpriz oluyor. Adams'a göre, Lois hırsları ve belki de mesleğinin gerekleri yüzünden, "Tek bir gerçek olmadığını, farklı perspektiflerden farklı gerçekler görülebildiğini kabul ediyor. İyiye olan inanç ve güvenini yitirmiş. Clark'ın niyetinin böylesine saf olduğunu görmek onun için yenileyici bir his; bir yeniden doğuş. Lois'i daha insancıl kılmak için dünya dışından birinin gerekmesini oldukça ilginç buluyorum."

Deborah Snyder ise şunları söylüyor: "Lois'in pek çok farklı yönü var. Kaya kadar sert ve cesur, ama aynı zamanda da güzel, hassas ve duygusal. Yine de, kurtarılmayı bekleyen bir genç kadın değil. Gerçek anlamda modern bir kadın. Onu böylesine başarılı bir aktris canlandırdığı için çok şanslıyız. Amy karaktere müthiş bir derinlik ve ruh kattı."

Lois Planet'in gelmiş geçmiş en çarpıcı birinci sayfa haberinin peşinde olduğuna inansa da, genel yayın yönetmeni, anlaşılır bir şekilde, şüphecidir. Perry White rolünü canlandıran Laurence Fishburne, bu türün bir hayranı olarak, Zack Snyder'le çalışma fırsatına balıklama atladığını ifade ediyor.

"Zack'le ilk sohbetimden itibaren, daha senaryo ya da hikayeyi bile konuşmadan, projeye gerçekten güven duydum. Zack'ın çalışmaları hep hoşuma gitmiştir. Bence o, çizgi roman dünyasını hakikaten çok iyi sunabilen bir yönetmen. Bu yüzden, Superman'da müthiş bir iş çıkaracağını düşündüm."

Saygın aktör yıllara meydan okuyan Süper Kahraman'ın popülaritesini anladığını da sözlerine ekliyor: "Normal bir insan, ister eşi ve çocuklarıyla birlikteyken, ister çalışma arkadaşları ve dostlarıyken, bazen kendini Superman gibi hissetmeye ihtiyacı vardır. Her zaman birilerinin bize olağanüstü olduğumuzu, inanılmaz şeylere muktedir olduğumuzu söylemelerine ihtiyaç duyduğumuz anlar olur. Yazarların bu hikayeyi yapılandırma şekillerinde hoşuma giden şey, bizlerin olağanüstü olduğunu, harika şeyler yapabildiğimizi ve bunun süper güçlere sahip olmaktan çok yaptığımız seçimlerle ilgili olduğunu önermesi."

Perry'nin Lois'in Dünya'da bir uzaylı olduğuna dair anlattıklarına prim vermemesi Clark açısından talihli bir durumdur. Öte yandan, hem Clark hem Dünya insanları için talihsiz olan şey ise şudur: Acımasız General Zod'un kumandasındaki 'The Black Zero' isimli uzay gemisinin dünyaya yanaşmasıyla, Lois'in patronunun rızası olmadan hikayenin peşine düşmeyi seçip seçmemesi çok geçmeden resmi bir konu hâline gelir.

"Biri bir zamanlar hiçbir kötü adam kendini kötü adam olarak görmez, her zaman kendi hikayesinin kahramanı olarak görür demişti. Zod kendini asil bir şahsiyet olarak görüyor," diyor Goyer.

Ne var ki, bu karizmatik ve militan lideri canlandıran Michael Shannon, Zod'un davranışının tamamen vatansever olmadığını düşünüyor: "Bence hayatını savaşçı olarak geçiren, emirleri yerine getiren herkes belli bir yapıya alışıyor. O yapı ellerinden alındığında, hâlâ aynı dürtüyle hareket ediyorlar. Kişi bir kez güç elde edince, onu kullanmayı seviyor. Fakat Zod'un niyetlerine sadık kalmaya çabalamasını izlemek ilginç."

Hem Zod hem de bir zamanlar vatandaşı olan Jor-El, farklı şekillerde de olsa, türlerinin hayatta kalmasını diğer meselelerden öncelikli görüyorlar. "Zod samimi olarak inanıyor ki yaptığı şeyler Kripton'un iyiliği için," diyen Cavill, şöyle devam ediyor: "Bunu Jor-El'e açıklamaya çalışmış ama olaylara aynı pencereden bakmayı başaramamışlar. Dolayısıyla, şimdi aynı şeyi benim karakterimle deniyor. Kal'e bir zamanlar Kripton'un ne kadar güzel olduğunu, tekrar öyle olabileceğini söylediğinde, vizyonunun gücünü ve tutkusunu görüyorsunuz. Onu bir vizyonerden diktatöre ve yok ediciye taşıyan amaca ulaşmak için Zod bunu gerekli görüyor. Michael onu muhteşem bir sakinlikle canlandırdı ki bu da role büyük ağırlık kattı."

"Burada yapılması gereken bir karşılaştırma var: Eğer Dünya filmin başında Kripton'unki gibi zor bir durumda olsa biz ne yapardık diye düşünmeye kesinlikle değer?" diyen Shannon ise, şöyle devam ediyor: "Elbette birden fazla çözüm, birden fazla geçerli sav olurdu. Hangi tarafı tutardınız? Bunun olmasını engellemeye çalışmaz mıydınız? Zod, kendince, bir taraf tutmuş. Hatta belki Jor-El'den daha fazla zorlayıcı bile değil; sadece farklı bir taraf."

Zack Snyder gerek Crowe'nin gerek Shannon'un birlikte sahnelerine aynı tutku ve gücü yansıttıklarını dile getiriyor: "Russell ve Michael birbirlerini mükemmel tamamladılar. Filmde bu karakterlerin uzun bir geçmişi olduğu için, bu uyumu derhal yakalamak önemliydi. İkisi de böylesine iyi oldukları için, karakterler arasındaki ilişkiye umduğumun çok ötesinde bir derinlik kattılar."

Zod ve acımasız ekibi artık kendi gezegenlerini koruyamayan birer savaşçılar; bu yüzden de, artık ırklarını korumaya yönelmişler. Zod'un gözüpek yardımcı kumandanı Faora-Ul rolündeki Antje Traue, canlandırdığı karakterin olaylara at gözlüğüyle bakmasını şuna bağlıyor: "O, şiddeti tatmin olarak gören bir yaratık. Pişmanlık duymuyor. Acı veriyor ve kendi de acıyı tadıyor ama bu ona bir şey ifade etmiyor; bir alt anlam yok. Ve Faora'nın sadakati mutlak: O, Zod'a hizmet eder; onun için savaşır; onu korur; sorgusuz sualsiz onun peşinden gider."

Goyer'in bu konudaki yorumu ise şöyle: "Faora gerçek bir kötü adam değil; deyim yerindeyse, içinde kötülük yok. Biz onu insani bir bakış açısıyla yargılıyoruz. Kripton'da, bir kast sistemi var ve orada yaşayan herkes belirli bir tabakaya uygun şekilde yetiştiriliyorlar. Faora savaşçı olarak, öldürmek ve emir almak üzere yetiştirilmiş. Şefkat duymaması gerekiyor çünkü bu bir zayıflık. Dolayısıyla, Zod'un peşinden giderek yapmak için doğduğu şeyi yapıyor, hayat amacını gerçekleştiriyor."

Zod'un işgaline, göreve ve kendi gezegenlerini kurtarmaya en az Kriptonlular kadar kendini adamış olan ABD güçleri karşılık verir. Liderlerinden Albay Nathan Hardy'yi Christopher Meloni canlandırdı. Hava Kuvvetleri albayı ilk zamanlar, başta Lois Lane olmak üzere askeri operasyonlara dışarıdan bakanlara karşı oldukça güvensizdir.

"Sırtındaki tüyler kabaran bir köpek gördünüz mü hiç?" diye soruyor Meloni gülümseyerek ve ekliyor: "İşte Lois'le ilk tanıştığında Hardy'ye olan şey bu. Lois tam bir pitbull; albayı unufak etmeye çalışıyor ama albay ona yaltaklanmıyor." Hardy'nin Superman'a bakış açısı da aynı ölçüde temkinlidir. "Albay ona güvenmiyor; muhtemelen ondan korkuyor. Bana kalırsa Superman'ın oldukça yetkin bir silah olduğunu düşünüyor ki Hardy'nin mesleği düşünüldüğünde bu mantıklı" diyor aktör.

Kriptonlu kaçaklar ile ABD ordusu arasındaki mücadelenin yapısına rağmen, Meloni filmin, gücün doğasına ilginç bir yorum getirdiğini belirtiyor:

"Superman'ın filmdeki yolculuğu kısmen güçlerini kontrol etmeyi öğrenişini konu alıyor ki bu da, 'Gerçek güç nedir?' sorusunu akla getiriyor. Bana kalırsa, gerçek güç bağışlamaktır, kendini tutmaktır; gerçek güç korkuya dayanmaz."

Oyuncu kadrosunu tamamlayan diğer isimler şöyle sıralanabilir: Hardy'nin Hava Kuvvetleri komutanı General Swanwick rolünde Harry Lennix; Kuzey Kutbu'nda Swanwick'in askeri birliğine yardım eden bilim insanı Dr. Emil Hamilton rolünde Richard Schiff; Daily Planet'in spor yazarı Steve Lombard rolünde Michael Kelly; ve sırasıyla Clark Kent'in 9 ve 13 yaşlarındaki hâlini canlandıran küçük oyuncular Cooper Timberline ve Dylan Sprayberry.

"Olağanüstü bir oyuncu kadromuz vardı," diyor Zack Snyder ve ekliyor: "Oyuncuların sadece hikayenin gereklerini yerine getirmesinin ötesinde çok sayıdaki Superman hayranının gözünde bu çok tanınan ve sevilen karakterlerin de hakkını vermesi hepimiz için son derece önemliydi. Bence bunu fazlasıyla başardılar."

DÜNYA KURMAK JONATHAN KENT

Cevap sensin, evlat. 'Bu evrende yalnız mıyız?' sorusunun cevabı sensin.

Buraya bir nedenle gönderildiğine inanmak zorundayım; ve hayatının geri kalanı boyunca sürecek olsa da, bu nedenin ne olduğunu bulmayı kendine borçlusun.

Superman'ın hikayesinin başlangıcına, Kripton ve Kriptonlulara geri dönmek, fantastik ama bir o kadar da mantıklı bir dünyayı sıfırdan kurmak için yönetmen Zack Snyder ve yapım tasarımcısı Alex McDowell adına bir fırsattı. Amaçları izleyicilerin bu yeni ortama kendilerinden geçercesine dalıp oranın gerçekliğini asla sorgulamamaları ve gözlerinin önündeki çevrenin başkalığı yüzünden filmden asla kopmamalarıydı. McDowell bu konuda, "Hikaye boyunca tekrar tekrar yansıtılacak bir tarih inşa ederek, karmaşık bir öyküyü barındıracak bir alan tasarlıyorsunuz. Ve bunun o dünyayı ileri götürecek kuralları izlemesi gerekiyor," diyor.

Yapımcılar çöküşün eşiğinde, liderleri kaçınılmaz olana teslim olup kendi içlerine dönmüş, ataletleri kültürlerinin toprakla birlikte yok olup gitmesine izin veren bir gezegen hayal ettiler. Teknolojileri dünyanınkinden ışık yılları uzakta olan bu dünyada her şeye rağmen kaynaklar tükenmiştir. Bu yüzden, enerji bulma umuduyla Kripton'un çekirdeğinde maden aramaları gezegenin kaldırabileceği son hakaret olmuştur.

Bu iki kilit durum, yani kaynakların tükenmesi ve teknolojilerinin temelinin organik olması Kripton'un nasıl inşa edildiğine dair hikayenin temelini oluşturdu. McDowell bu konuda şunları söylüyor: "Gezegen yeraltı kaynakları için kazılmış. Yüzeyi kazıyıp yeraltına girmiş ve korunaklı bir alanın içine bir şehir inşa etmişler. Yüzey oluk oluk olmuş ve zeminin çok altında mağaralar yapmışlar. Bu yüzden, biz de onların mimari ve teknolojilerini organik bir his verecek şekilde tasarladık. Hiçbir şey bizim anladığımız şekilde yapılandırılmamış; Kripton'da düz çizgilere sahip hiçbir şey yok."

Zorluk "muhtemelen bir sanat departmanından çıkan en karmaşık inşaat çizimlerine" dayanarak oluşturacak setlerin nasıl hayata geçirileceğiydi," diyor McDowell. Görev bilgisayarlara tek kelimeyle çok fazla gelince, tasarımcıların köpükten maketlere geri dönmesi ve bunları bilgisayarda taramaları gerekti. Belki de en ilginci, Kripton'un iskeletini oluşturan yüzlerce ahşap "kaburga"yı yontmak için BNK (Bilgisayar Nümerik Kontrolü) kullanılmasıydı. Bunu elle yapmak büyük olasılıkla gereğinden çok zaman alacaktı; öte yandan, tüm setleri BNK kullanarak inşa etmek de aynı ölçüde yorucu olabilirdi.

Dolayısıyla, geleneksel zanaat ile son teknolojiyi birleştirecek bir çözüme gidildi: BNK ile inşa edilen kaburgalar uzman gemi inşaatçıları tarafından bir araya getirildi ve daha sonra inşaat ekibi tarafından elde zımparalanıp alçıyla kaplandı ve son olarak da set sanatçıları tarafından boyandı.

"Geleneksel olarak yapamazdık," diyen McDowell, şöyle devam ediyor: "Ama tüm bunları bilgisayarda da gerçekleştiremezdik. Her adımda, dijital teknoloji ile klasik metodoloji arasındaki çizginin hangi tarafında yer alacağımıza dair çok ince elenip sık dokunmuş bir karar vermemiz gerekti; yeni bir zemin oluşturuyorduk. Büyük ölçüde, çok fazla şeyi kamerayla yapmamıza olanak tanıyan devasa setler yaratmaya yöneldik." Çok daha küçük mimari öğeler ve aksesuarlar bile heykeltıraşlık ile hızlı prototipleme ya da 3 boyutlu çıktı teknolojisinin bir karışımıyla yaratıldı. Böylece, bilgisayarda yontulmuş bu karmaşık nesneler kamera önünde var olabildi ve oyuncuların performansını somut olarak destekleyebildi.

Dikkatli sinemaseverler için, bu yabancı dünyanın duvarlarında Kripton kültürünün farklı bir boyutu da var: Tamamen yeni bir dil. Her şey Superman'ın "umut" anlamına gelen simgesiyle başladı ve bu da başka soyut düşünceleri temsilen diğer Kripton hanedanlıkları için yaratılan 40-50 simgeye dönüştü.

Tesadüf eseri, McDowell, Vancouver- Kanada'daki setleri hazırlarken bir gazete haberine denk geldi. Haberde British Columbia Üniversitesi dilbilimcisi Dr. Christine Schreyer'in öğrencilerinin kayıp dilleri anlamasını sağlamak üzere uydurma Klingon ve Na'vi diyalektlerini öğrettiği yazıyordu. Dilbilimci yapımcılara yeni bir dil geliştirmenin temel kurallarını açıkladı; bunlardan en önemlisi kültürel vurguydu. Örneğin, İngiliz kültüründe, vurgu bireydedir, dolayısıyla "Ben bir elma istiyorum," denir. Kripton ise, yapımcıların düşüncesine göre, nesne merkezliydi, dolayısıyla, önce nesne kullanılarak, "elma ben istiyorum," denmeliydi. Bu anlayış Kripton dilinin kurallarını belirledi. Kısa bir sürede ve Schreyer'in yardımıyla, 300'den fazla kelime ve tam cümlecikler geliştirildi. Ekip daha sonra yazar David Goyer'e ve Superman dünyasına başvurdu. Oradaki kilit cümleciklere bakarak, bunları robotların, kılıçların, uçan nesnelerin ve benzerinin yüzeylerine işlediler.

McDowell bir dil yaratmanın kendisine çok keyif veren türde bir dünya inşa etme süreci olduğunu belirtiyor: "Bu ayrıntıların her biri, örneğin başka bir gezegenden bir Süper Kahraman'ın göğsünde 'S' armasının var olması gibi, çözmeniz gereken bir sorun oluşturuyor. Bu tür sorunlar bize o dünyaya girmenin yolunu gösterecek sorular sormamız için kapılar açıyor."

Kripton'a ait her şeyi birleştiren temanın "kayıp" olduğu düşünülünce, kayıp bir dili canlandırmak da son derece uygundu: Kayıp sevilenler, kayıp kültür, kayıp fırsatlar ve kaybedilmiş bir teknolojik düzey. Bunu yansıtan tek şey Kripton'un çıplak yeryüzü ve yıkık dökük eserleri değil, aynı zamanda filmde görülen çok eski uzay gemisi filolarıydı: Örneğin, ilk başta rafa kaldırılmış bir Koloni gemisiyken sonradan cezaevine dönüşmüş The Black Zero; ve görevinde başarısız olunca Kuzey Kutbu'nun donmuş bir bölgesine terk edilmiş Keşif gemisi.

Binlerce mülteciyi barındıracak büyüklükte, organik olarak üç bacaklı bir yapıya sahip, devasa The Black Zero, kendisini Hayalet Bölge'ye fırlatmaya müsait, dev boyutlu Hayalet Projektörü'ne bağlıdır. McDowell şu benzetmeyi yapıyor: "Muazzam bir motora binmek için otostop çeken bir kaç kişi gibi."

Zod'un kirli ama işlevsel filosunun aksine, eski Keşif gemisinin bir tohum kapsülüne benzemesi, geminin Kriptonlular için yerleşecek yeni ve yaşanabilir dünyalar bulma görevine bir metafor teşkil etmektedir. Tasarım olarak El hanedanlığının armasını taşıyan gemi, Jor-El'le kişiselleştirildiği gibi, kolonileşmeye daha yumuşak ve nazik bir yaklaşımı yansıtıyor.

Öte yandan, "Man of Steel" sadece Kripton'un fantastik ve kurgusal dünyasından ibaret değil; aynı zamanda, Dünya'yı onun güzelliğini ve Clark Kent için duygusal anlamını da sergiliyor. Synder olabildiğince gerçek mekanlar kullanmaya kararlıydı. Yönetmen stilize bir vizyondan kaçınarak, bunun yerine izleyiciyi Clark'ın dünyasına çekmek ve onun deneyimlerini paylaşmaya davet etmek istedi. Ekip çekimler için Illinois'in küçük bir kasabası olan Plano'dan büyük bir şehir olan Şikago'ya kadar çok çeşitli mekanlara gitti. Ayrıca, British Columbia'nın buzullarında gezinmek üzere Debbie Sue adlı hakiki bir yengeç teknesine bindiler ve Ucluelet-Vancouver Adası açıklarındaki bir sahne için 10,5 metrelik dalgalarla boğuştular. Bir diğer uç noktada ise, Kaliforniya'nın Mojave Çölü'nde, Edwards Hava Kuvvetleri Üssü'nde çekim yapma ayrıcalığını yaşadılar. Her bir mekanda, cam dekorlar inşa etmek ya da yeşil ekran eklemek yerine, mümkün olduğunca doğal ortamlarda çekim yapıldı.

Şikago'da, McDowell'in ekibi şimdiki adı Willis Kulesi olan eski Sears Kulesi'nin bütün bir katını Daily Planet ofislerine dönüştürdü. Ayrıca, yine Şikago'daki 111 East Wacker binası Metropolis'in bazı dış mekanları olarak kullanıldı. 1950'lerde Ludwig Mies van der Rohe tarafından tasarlanmış olan bina klasiklerden biri olarak kabul edilmektedir.

Zorlu sekanslardan birinde, otoyol üst geçit sahnesi için günde 40.000 arabanın güzergahının değiştirilmesi gerekti. "Normalde, öyle bir sahne çekerken, bir nedenle zaten kapalı olan bir yer ararsınız," diyen mekan sorumlusu Bill Doyle, şöyle devam ediyor: "Genellikle, bu tip yerlerde inşaat yapılmaktadır ve müteahhitle doğrudan muhatap olabilirsiniz. Ama çalışan bir otoyolu kapatmak aylar süren planlama, SKVZ (Sinyalizasyon Koordinasyonu ve Zamanlaması) etüdü gerektirir ve izin almak zordur. Ancak, Illinois Eyalet Devriyesi'ni ekibe dahil ettiğimizde her şey çok kolaylaştı ve bence muazzam başarılı olduk. O noktayı seçmemizin nedeni mısır tarlaları ile üst geçidin bir arada olmasına ihtiyaç duymamızdı; Şikago'ya üç buçuk saatlik mesafe içinde böyle başka bir yer daha yoktu."

Daha kritik mekanlardan biri, Clark'ın büyüdüğü kasaba olan Smallville'nin yerine geçen, Illinois'deki küçük Plano şehriydi. Deborah Snyder bu konuda, "Plano bize gerçekten kucak açtı. Kasabalarını kapatıp bir platoya çevirmemize izin verdiler. Polis ve itfaiye ile birlikte çalıştık; ve çoğu kasabalı da güvenlik ekibimizde yer aldı. Son derece sıcak ve konuksever bir topluluk," diyor.

Kasaba, Smalville'nin geri kalanını inşa etmek için de ideal bir zemin oluşturuyordu. "Smalville, bir bakıma, Clark'ın masumiyetini temsil ediyor," diyen Goyer, şöyle devam ediyor: "Büyüdüğü kasaba onun insani yanı, Dünya'daki hayatının ve güvenli limanın fiziksel tezahürü. Hayatının çoğu kısmının aksine, karmaşık değil. Orası bir yuva."

Plano'daki yapılar arasındaki boşluklar gerçek Amerikan kültürünün hemen tanınan simgeleri olan bir Sears, bir 7-Eleven ve bir IHOP ön cephesiyle dolduruldu. Kasabanın 20 dakika dışındaki bir çiftliğe mısır ekildi; ve yanındaki huzur dolu tepelere de yapım ekibi tarafından Kent ailesinin çiftlik evi inşa edildi.

"Kent ailesinin çiftliği, ayrıca, filmde yarattığı çağdaş gerçeklikle iki farklı görev daha üstlendi: Bunlardan birincisi Clark'ı insanlaştırmaktı; diğeri ise yaşanan ekonomik krizi gözler önüne sermekti. Bunu, genç Clark'ın orada yaşadığı dönem ile yetişkin biri olarak geri döndüğünde karşısında bulduğu yıpranmış, ipotekli çiftlik arasındaki tezat sağlıyor," diyor McDowell.

Plano'nun desteği yapımcılar için özellikle önemliydi çünkü hikaye gereği Smalville'de patlamalar, gerçek bir askeri uçak kullanılarak gerçekleştirilen alçak uçuşlar gibi çeşitli tehlikeli sahneler gerçekleşecekti. Plano, Doyle'nin ifadesiyle, yapım ekibine hakikaten "her türlü çılgınlığı yapma" olanağı tanıdı.

Bunlar Savunma Bakanlığı'nın desteği olmasa asla kamerayla görüntülenemeyecek şeylerdi. Savunma Bakanlığı yapımcılara enkaz olarak kullanılmak üzere hurda uçak parçaları, pilotlu jetler, helikopterler ve bir kargo uçağının yanı sıra, teknik danışmanlar ve figüranlık yapmaları için yaklaşık 300 asker temin etti.

Daha sonra Kaliforniya'ya geçen yapım ekibi, ek sahneler ve oyuncuların eğitimi için Edwards Hava Kuvvetleri Üssü'nün verdiği destek için de minnet duydu. Faal bir Hava Kuvvetleri Üssü'nde çekim yapmak gerek oyuncular gerek çekim ekibindekiler için hayatta bir kere yaşanacak bir deneyimdi; muhtemelen bir C17 kargo uçağı ya da bir F35 savaş jetini ilk ve son kez bu kadar yakından görmüş olacaklardı.

Ortak yapımcı Wes Coller bu konuda şunları söylüyor: "Onlarla çalışırken harika vakit geçirdik; karşımıza filmdeki gibi bir tehdit çıksa nasıl tepki verirdik diye fikir alışverişinde bulunduk. Onların bahçesinde ve bu kadar üst düzey bir alanda oynamak ilginçti. Büyük miktarda tarih barındıran, içinde pek çok kayda değer şeyin yaşandığı Edwards Hava Kuvvetleri Üssü'nde olmak inanılmazdı. Bizlere böylesine kucak açtıkları için şanslıydık."

Roven ise şunları ekliyor: "Onlar olmasa bu filmi yapamazdık diye düşünüyorum. Sadece müthiş malzemelerinin kullanımına izin verme anlamında değil, yaptıklarımızın inandırıcı ve doğru olmasını sağlamak anlamında da harikaydılar. Bu durum filmde çok önem verdiğimiz gerçekçiliğe büyük katkı sağladı."

Gerçekçilik kısmen de filmin neredeyse tamamının el kameralarıyla çekilmesiyle elde edildi ki bu daha önce böylesine büyük çaplı bir filmde görülmemiş bir şeydi. Zack Snyder puslu, gazetecilik havası taşıyan bir belgesel tarzını yansıtacak öğeleri bir araya getirmek üzere görüntü yönetmeni Amir Mokri ile birlikte çalıştı. Genelde el kamerasıyla bağdaşlaştırılmayan lenslerin kullanımına ek olarak özel makara ve dolly kullanımları da Steadicam kameranın yakınlığı ile geleneksel biçimde çekilmiş büyük aksiyon filminin parlaklığı arasındaki uçuruma köprü oluşturdu.

Oyuncular daha samimi kamera çalışmasından memnuniyet duydular. "Kameranın o kadar sabit olmaması oldukça hoşuma gitti," diyor Cavill ve ekliyor: "Performanslar konusunda hiçbir şeyin sınırların dışında olmayışı oyunculuk anlamında büyük özgürlük sağladı ki bu harikaydı."

Superman'ın bir tür efekt içermeden yapabildiği pek az şey olduğu göz önünde bulundurulunca, bu süper kahramanı filme kaydetmenin en önemli etmenlerinden biri özel ve görsel efektlerin kullanımıydı. Fakat gerek ikinci birim yönetmeni-dublör koordinatörü Damon Caro gerek görsel efektler amiri John "DJ" DesJardin'le yakın bir çalışma içinde olan yönetmen Snyder, ekibinin bu işin altından kalkabileceğinden emindi. "Zorlukları karşımıza çıktıkça ele aldık," diyor Snyder ve ekliyor: "Bunun konsept olarak daha büyük çaplı bir meydan okuma olduğunu biliyorduk çünkü Superman kısmen de olsa post prodüksiyonda gerçekleştirilmeyen hiçbir şey yapamıyor. Kablonun ucunda uçmasına imkan yok. Henry'yi perspektif ve açı çekimleri için kablolara bağladık elbette ama uçurmak için değil; çünkü bir modern film Süper Kahramanı'nın uçuş modeli o konsepti desteklemez."

Yönetmen sözlerini şöyle sürdürüyor: "Ayrıca bir de gerçekleştirilmesi gereken pelerin hareketleri bulunuyordu. En ufak bir hareket için vermemiz gereken trilyonlarca karar vardı. Bunlarda Damon ve DJ'yle birlikte çalışmak paha biçilmezdi. Birbirimizi çok iyi anlıyoruz ve elimizden gelen en havalı filmi yapmayı hepimiz istiyoruz."

KOSTÜM UYARSA…

LOIS

'S' neyi temsil ediyor?

CLARK/KAL-EL

Bu bir 'S' değil. Benim dünyamda bu, 'umut' anlamına geliyor.

LOIS

Ama burada, bu bir 'S'.

Belki de dünyanın en tanınmış arması olan S-kalkanı, uzun zamandır, onu göğsünde taşıyan Süper Kahraman'ın gücünü ve cesaretini temsil etti. Orijinalinde Superman'ı temsil eden "S" harfi sonrasında El hanedanlığının "umut" anlamında gelen arması oldu. Benzer şekilde, Kripton'un konsey üyeleri de, Zod ve Kriptonlu diğer elit üyeler gibi, kendi armalarını taşıyorlar. Tüm armaların kökenleri Kripton tarihine dayanıyor ve Dünya simgebiliminde yer almıyorlar.

Kostüm tasarımcıları James Acheson ve Michael Wilkinson için, armayı ve kostümü modernize etmek karşılaştıkları en heyecan verici meydan okumaydı. Her iki öğenin de büyük kitleler tarafından çok iyi tanınmasına rağmen, tasarımcılar görevlerine hem saygı hem de cesaretle yaklaştılar. Ayrıca, filme hizmet açısından, bu öğelerin Snyder ve yapım ekibinin yarattığı Kripton evreninin geri kalanının kültürel mirası ve estetiğiyle bütünlük içinde olması da aynı ölçüde önemliydi.

Wilkinson kostümün evrimi hakkında şu ayrıntıları veriyor: "Kostümün anne babası bebek Kal-El'i Kripton'dan gönderirken onu sardıkları kumaş olduğu yönündeki geleneksel açıklamayı kullanmak yerine, bunu esas alarak, tüm Kriptonluların koruyucu bir katman olarak giydikleri bir iş giyim şeklinde lanse ettik. Dolayısıyla, Kripton'da gördüğümüz Jor-El ya da diğer konsey üyeleri ve askerlerinin hepsi farklı cüppe ve zırh katmanlarının altına kendi hanedanlık armalarını taşıyan aynı tipte bu iç kostümü giyiyorlar."

Kostümün kökeni belirlendikten sonra, "Superman kostümünü" kurguladıkları alt hikayeye entegre etmek tasarımcıların göreviydi. Birincil konsept çalışması Acheson ve illüstrasyon ekibinin düzinelerce kostüm versiyonu çizmesiyle başladı; gitgide küçülen kırmızı şort bir gün tamamen ortadan kayboldu. Süreç, Wilkinson'un Keith Christensen ve Warren Manser tarafından çizilen müthiş tasarımıyla sonuçlandı. Tasarımcılar aylar süren geliştirmeden ve çok sayıda prototipten sonra, esas öğelerin modernize olduğunu olduğunu hissettikleri bir kostüm elde ettiler; bunu yaparken de günümüz teknolojilerinin tüm nimetlerinden yararlandılar: Örneğin, 3B dijital beden taraması; bilgisayar tasarımı; ve son teknoloji ürünü kumaşlar gibi.

Superman'ın ve diğer Kriptonluların kostümlerini tasarımdan gerçeğe dönüştürmek ise biraz daha karmaşık bir işti. Örneğin, Wilkinson'un ekibi Cavill'in beden taramasını yaptılar, tam ölçekli bir kalıbını hazırladılar ve bunu iç kostümün yapılışında kullandılar. İç kostüm streç tuluma uygulanan müthiş bir krom cilaya sahipti ve köpük lateksten oluşuyordu. Bunun ardından, girift üst kostüm özel örülmüş bir malzemeden yapıldı ve sonra bunun üzerine bir baskı tekniği uygulandı. Böylece iç kostümün üzerine giyildiğinde üst kostüm zincir zırh tasarımı etkisi yaratarak metalik bir görünüm kazandı. Bilgisayar yapımı "S" arması 3B çizim programı ve 3B baskı ile üretildi.

Yüksek teknolojili tasarım ve üretim sürecine rağmen, Snyder şunun garantisini veriyor: "Süperman'in kırmızı bir pelerini, göğsünde bir 'S' harfi, mavi kostümü ve kırmızı çizmeleri var. O, Superman."

Aslında, filmin en başlarında Kripton'un pelerin giyen bir toplum olduğu gösteriliyor olsa da, Kripton giysilerinin geri kalanı o denli renkli değildi: Jor-El çok koyu gri-mavi bir kıyafet, Zod ise siyah giyiyor; bu da halkın kendi eliyle gezegenlerinde yarattıkları karanlığa ince bir gönderme amacı taşıyor. Gezegenin büyük konseyi, Wilkinson'un ifadesiyle, "sorunlara yeni yaklaşımlar aranmasını engelleyen kültürel kısıtlamalardan kopamayan geçmişlerinin ağırlığı altında eziliyorlar."

Dolayısıyla, üzerlerinde gördüğümüz ağır cüppeler kelimenin gerçek anlamıyla dünyalarının ağırlığını, bir zamanlar sahip oldukları ama artık var olmayan ihtişamlarını temsil ediyor. "Uzaylılara ait bir doku hissini yakalamak amacıyla kendi kumaşlarımızı ürettik: Kadifelere yakma baskı yaptık; dokuları farklılaştırmak için malzemelerin üzerinde nakış ve serigrafi kullandık. Bu sayede, umarım ki uzun zaman önce çöküşe geçmiş son derece sofistike bir kültür hissini vermeyi başarmışızdır," diyor Wilkinson.

Dünya'da da, Clark'ın arka planda gözden kaybolma ihtiyacı kıyafetlerine yansıyor. "Clark da çok katmanlı giyiniyor," diyen Wilkinson, şöyle devam ediyor. "İçinde kendi kostümü var. Sakalı var. Dünyanın geri kalanına karışmış durumda. Daha büyük bir şeylerin ışıltıları var ama dönüşümün başlangıcını ancak Superman kostümünü giydiğinde görebiliyoruz. Bu bambaşka bir siluet; ve hareket ediş biçimini de gerçekten etkilediğine tanık oluyorsunuz. Bu hâliyle hakikaten hiç kimseye benzemiyor."

SUPERMAN OLMAK JONATHAN KENT

Sen herhangi biri değilsin… Büyüdüğünde nasıl biri olmak istediğine

karar vermen gerekecek. O adam her kim olursa olsun,

ister iyi ister kötü karakterli, dünyayı değiştirecek.

Henry Cavill, rolün gerektirdiği fiziğe erişmek için, aylar boyunca Gym Jones'ten Mark Twight'le çalıştı. Zack Snyder'le ilk olarak "300"de birlikte çalışan Twight şunu aktarıyor: "Zack bana gelip, yeni bir projem var ama muhtemelen ilkinden daha zor. Birini Superman görüntüsüne kavuşturman gerekiyor,' dedi."

Bu fikir, "ödümü kopardı," diyen Twight, şöyle devam ediyor: "Ama Zack bana çalışmaya istekli birini getirdi. Fit olmak sadece fiziksel güç ve kondisyon değildir, aynı zamanda karakter gücüdür. Bir amaca ulaşmak için mevcut olan tüm kaynaklarınızı ortaya koymaktır. Ancak beklentiler daha yüksek olduğunda, başarılar daha büyük olabilir."

Farklı türde işlevsel antrenman tekniklerinin bir bileşimini oluşturan Twight ile antrenör Michael Blevins de içinde bulunduğu ekibi, Cavill'in kablolu çalışmalar, dövüş sahneleri ve tehlikeli sahneleri gerçekleştirmek için ihtiyaç duyduğu becerileri, gücü ve özgüveni kazanması için aktörü çalıştırdılar.

"Vücut ağırlığının iki katını rahatça kaldırabildiğini fark ettiğinde, bize ve kendine inandı," diyor Twight ve ekliyor: "Henry olağanüstü bir disiplin ve fiziksel kapasite düzeyine erişti." Daha da önemlisi, Cavill yalnızca çok çalışma ve disiplinle bedenine 8 kilo kas ekleme amacına ulaştı. Twight şöyle devam ediyor: "Henry kostümsüzken de kostümlüyken olduğu şekilde görünmek istediğini söyledi. Gömleğini çıkaracağı sahneler için vücut makyajına bile ihtiyaç duymadı çünkü çok çalışmıştı ve bu çalışmanın sonucunun görünmesini arzu etti."

Cavill ise, "Antrenman hakiki bir keşifti. Mümkün olduğunu asla düşünmediğim çeşit çeşit şeyleri yapabildiğimi öğrendim. Mark bazı şeylerin sürekli ilerlemesini sağladı ve sınırım olduğunu sandığım şeyleri aşmam için gözümü açtı. Beni ezecek beceriye sahipti ama bunu sadece yeterli ölçüde kullandı, mesela doğru dürüst yürüyemememi sağladı; kendimi berbat hissettim ve biraz içim bulandı… ama yine de geri dönmek istedim," diyor gülümseyerek. Yoğun antrenman Cavill'in "uyanma anı" dediği şeye olanak tanıdı. Aktör bunu şöyle açıklıyor: "Tamam, bunu yapabilirim, diye düşünüyorsunuz. Birincisi, bu beni öldürmez. İkincisi, güvenli ellerdeyim. Üçüncüsü de aslında bunu yapmak hoşuma gidiyor. Evet, canım yanıyor, hem de çok. Ama bedenimin bunun üstesinden fazlasıyla gelebileceğini fark ettiğim noktanın ötesine geçmek hoşuma gitti. İşte bunun olduğu anı yakalamak muhteşemdi."

Bu aydınlanmada, Twight karakter ile aktör arasında bir paralellik gördüğünü belirtiyor: "Superman bir kendini keşfetme hikayesi. Henry'nin yolculuğu da bu açıdan oldukça benzerdi. Kapasitesinin farkına vardı ve fiziksel olarak yetkin olmanın, vücudundan istediği her tür sonucu almanın getirdiği özgüveni keşfetti."

Roven ise şunu ekliyor: "Henry vücuduna bütünüyle bir metamorfoz geçirtti. Zaten harika bir fiziği vardı ama bu film için onu süper bir şeye dönüştürdü."

SÜPER BİR MÜZİK YARATMAK

CLARK/KAL-EL

Babam dünyanın kim olduğumu anlarsa beni dışlayacağına inanıyordu.

Dünyanın hazır olmadığından emindi.

Sen ne düşünüyorsun?

Destansı bir Süper Kahraman-aksiyon-macera filmi için müzik yapmak oldukça göz korkutucu bir görev olabilir. Fakat Hans Zimmer bu türde fazlasıyla deneyimli. Kendisi son olarak Christopher Nolan'ın "Dark Knight" üçlemesinin müziklerini yaptı. "Man of Steel" ise bestecinin yönetmen Zack Snyder'le ilk ortak çalışması.

"Superman dünya çapında bir ikon. Dolayısıyla, böylesine saygın bir karakter için bir film müziği yaratmak birçok müzisyen için zorlayıcı olabilir, ama Hans için değil," diyor Snyder.

Zimmer önce Clark Kent'in büyüdüğü Ortabatı Amerika'nın engin topraklarıyla başlayarak filmdeki görüntüleri hızla inceledi. Sanatçı yaşadığı deneyimi şöyle aktarıyor: "Aklımda derhal bir sonsuzluk, uçsuz bucaksızlık düşüncesi oluştu ve sonra buna uçma sesi eklendi. Bu noktadan yola çıktığımda, geleneksel telli enstrümanlar yerine, arketipik bir Amerikan enstrümanı olan pedallı çelik telli masaüstü gitarların (pedal steel guitar) seslerini duydum. Ve bunları tipik olmayan bir şekilde kullanmak istedim." Zimmer filmin telli partisyonlarını çalmaları için bu enstrümanın önde gelen sekiz sanatçısını —Chas Smith, Marty Rifkin, Skip Edwards, Boo Bernstein, Peter Frieberger, Rick Schmidt, JD Maness and John McClung— bir araya getirdi.

Zimmer, ayrıca, dünyanın en iyi davulcularından bazılarını da toplayarak "davul orkestrası" olarak nitelendirdiği bir grup oluşturdu. Bu grup rock davulundan kongaya kadar her türlü vurmalı çalgıyı çaldı. Elit grubun içinde John JR Robinson, Jason Bonham, Josh Freese, Pharrell Williams, Danny Carey, Satnam Ramgotra, Toss Panos, Jim Keltner, Curt Bisquera, Trevor Lawrence Jr., Matt Chamberlain, Ryeland Allison, Bernie Dresel, Vinnie Colaiuta ve Sheila E. gibi perküsyoncular yer aldı.

"Öyle görünüyor ki çalıştığım her filmde, hikaye bana sıradışı bir şey yapmam için ilham veriyor. Bu anlamda, 'Man of Steel' de farklı değildi," diyor Zimmer.

Snyder ise şunu ekliyor: "Bence Hans'ın 'Man of Steel' için yaptığı şey tek kelimeyle mükemmel. Hikaye içinde çeşitli öğeleri karıştırarak, yöneterek, incelikle işleyerek bizi bu yolculuğa çıkarmak için en doğru tonu yakaladı."

Man of Steel (Çelik Adam) 75 yılı aşkın süredir çizgi roman sayfalarında, televizyonda ve beyaz perdede çeşitli şekillerde hayat bulduysa da, sahip olduğu değerler sabit kaldı ve her an değişen, gitgide karmaşık bir hâl alan dünyada bir yol gösterici görevi gördü.

Cavill bir gün Plano'da çekimleri izleyen çok sayıdaki Superman hayranıyla tanışana dek dünyanın en tanınmış Süper Kahramanı'nı canlandırmanın ne denli olağanüstü bir sorumluluk olduğunu tam olarak kavrayamadığını belirtiyor: "Superman hayranlarının ilgisi ve benimle etkileşimi son derece koltuk kabartıcıydı, ama aynı zamanda benim karaktere hakkını vermemin ne kadar önemli olduğunu anlamamı da sağladı. Bu role her zaman büyük saygı duymuştum, fakat o gün, yaptığım seçimin değerini gerçekten kavradım ve çok onurlandım. Neyse ki, Superman hayranlarının beklentilerine karşılık verdiğimize yürekten inanıyorum. Onu modern çağa uyarladık ama umuyorum ki izleyiciler sonuçtan memnun kalacaklar."

Snyder ise sözlerini şöyle noktalıyor: "Superman hepimize ait. O, nihai kahramanı temsil ediyor; o, bize —uçma, hız, güç gibi— ilham veren tüm o inanılmaz havalı özellikleri, —her ne şekilde tanımlarsanız tanımlayın ailenin önemi gibi— insanlığın en iyi yönlerini, sevgiye duyduğumuz ihtiyacı ve dünyada bir şeylere ait olma hissini kucaklayan bir Süper Kahraman kültürü şöleni. İşte bu yüzden, tüm o muhteşem görseller, yoğun çatışmalar, Superman'ın bizim adımıza üstlendiği gezegen sorunları bir yana, biz onun kazanmasını istiyoruz; çünkü o, sahici, çünkü onun iyi bir kalbi ve saf niyetleri var. Onun bizi seçmesini istiyoruz çünkü tıpkı onun gibi, olabileceğimiz en iyi insan olmak istiyoruz."

Kaynak: Bültenler

Son Dakika Güncel Man Of Steel 14 Haziran'da Sinemalarda! - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement