Yücel Çakmaklı, Zeytinburnu Kültür Sanat'ta düzenlenen panelde anıldı

Yönetmen, senarist ve yapımcı Yücel Çakmaklı, Zeytinburnu Kültür Sanat'ta gerçekleştirilen "Yücel Çakmaklı 86 Yaşında" başlıklı panelde yad edildi.

Birçok edebi eseri başarıyla sinemaya uyarlayan ve kendine has sinema dili oluşturan yönetmen Çakmaklı'nın kişiliği ve eserleri, moderatörlüğünü İhsan Kabil'in üstlendiği, Ali Osman Emirosmanoğlu, Nazif Tunç ve Mesut Bostan'ın konuşmacı olarak yer aldığı panelde konuşuldu.

Ali Osman Emirosmanoğlu, 1967'de okul sıralarındayken sinemaya ilgisinin olduğunu, o dönemde Çakmaklı'nın ise filmlerde asistanlık yaptığını söyledi.

Bir okul arkadaşı vasıtasıyla Çakmaklı ile 1968'in başında tanıştıklarını aktaran Emirosmanoğlu, çeşitli film derneklerine birlikte gittiklerini, "Elif Film"i kurduklarını, ardından Kabe'ye giderek çekim yaptıklarını dile getirdi.

Sanatçı ile "Birleşen Yollar", "Çile", "Zehra", "Kızım Ayşe" ve "Diriliş"in de aralarında bulunduğu 8 film çektiklerini anlatan Emirosmanoğlu, "Arkadaşları da bilir, Yücel çok sakin, çok alttan alan, çok kibar, yumuşak, kibar davranan bir arkadaşımızdı. Fakat film çekimi sırasında o Yücel gider, başka bir insan gelir. O kadar hırslı, o kadar atak. Geceleri az uyur, sabah erkenden gelir. Yani bambaşka bir hale girerdi." dedi.

"Garip Kuş filmi beni etkilemişti"

Yönetmen Nazif Tunç da seyrettiği ilk filmlerden birinin yönetmeninin Çakmaklı olduğunu belirterek, şu bilgileri verdi:

"Yücel ağabey, kasabada seyrettiğim ilk filmlerden birinin yönetmeniydi. İstanbul'a gelmeden evvel, bir Trakya kasabasında 'Garip Kuş' diye bir film seyretmiştim. Hatta paramız yoktu, içeri giremiyorduk falan. Halk Sineması diye bir yerde, sinemanın adı Halk Sineması'ydı, belediye sineması. Filmin on dakikalık başlangıcını dışarı hoparlörle verirlerdi ve ben de param olmadığı zamanlarda seslerden filmi hayal etmeye çalışırdım. İşte araba taşta mı gidiyor, taşta gidiyorsa şehirdedir, kasabadadır, toprakta gidiyorsa atlar kırdadır falan diye. Hayal dünyamı kamçılayan birtakım illüzyonlarla filmleri seyrederdim. 'Garip Kuş' filmi beni etkilemişti ve neredeyse seyrederken de hüngür hüngür ağladığımı hissediyordum."

Sanatta, edebiyatta, tiyatro ve sinemada, irfan ve inançla ilgili filmlerin yapılmadığı bir dönem olduğunun altını çizen Tunç, Çakmaklı'nın milli sinema yapma isteğine de değinerek, "TRT'deki yapımları açısından, Yeşilçam'ın melodram kalıplarını kullandığı filmlere göre biraz daha millidir bana göre. 'Oynaş', 'Çözülme', 'Çok Sesli Bir Ölüm', 'Bir Adam Yaratmak', televizyon filmleri ve dizileri de dahil, daha milli kaygıları TRT'de gerçekleştirmiş olduğunu görüyoruz. Yeşilçam'da belki yıldız sisteminin veya genel seyircinin beklentilerine cevap vermek durumunda kaldığını görürüz." ifadelerini kullandı.

"Çakmaklı ve Güney kendi seyircisini sinemaya getirdi"

Dr. Öğr. Üyesi Mesut Bostan ise Yücel Çakmaklı ile Yılmaz Güney'in Türk sinemasında farklı birer yerleri olduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti:

"Annem yıllarca sinema salonuyla yan yana bir evde oturuyor ama sinemaya gitmiyor. 'Hoca kızı sinemaya gider mi?' diye gitmiyor. İlk gittiği film de Birleşen Yollar. Yani sinemaya gitmeyen birçok insanı sinemaya getirmiş biridir bu anlamda Yücel Çakmaklı. Buna benzer şekilde Yılmaz Güney de kendi seyircisini sinemaya getirmiştir. Aslında Nazif Bey'in de söylediği, Yeşilçam'ın yüksek duvarlarını bir şekilde kendi seyircisini getirerek, zanaat içerisinde zanaatı öğrenerek, Yeşilçam'da güç kazanarak bir anlamda kendilerini kabul ettirmiş figürlerdir ikisi de. Çünkü Yeşilçam, daha çok İstanbullu insanların ve aydınların yer bulduğu bir yer."

Panele katılan senarist Atilla Gökbörü ile Yeşilçam'da önemli filmlere imza atan görüntü yönetmeni Çetin Tunca da Çakmaklı ile ilgili duygu ve düşüncelerini etkinliğin sonunda paylaştı.