Yoksulluk ve Eşitsizlik Artıyor
Ankara Tabip Odası, 2025'te yoksulluğun ve toplumsal eşitsizliğin derinleştiğini açıkladı.
(ANKARA) - Ankara Tabip Odası (ATO) Yönetim Kurulu'ndan yapılan açıklamada, 2025 yılının ekonomik kriz, yüksek enflasyon ve artan hayat pahalılığı nedeniyle hanelerde yoksullaşmanın daha fazla hissedildiği bir yıl olduğu belirtilerek, gelir ve servet dağılımındaki eşitsizliğin kalıcı hale geldiğine dikkat çekildi.
ATO tarafından yapılan yazılı açıklamada, ekonomik krizin yanı sıra siyasi otoriterleşmenin de toplumsal eşitsizlikleri derinleştirdiği vurgulanarak, yoksullaşma, işsizlik, borçluluk ve gelir güvencesizliğinin 2025 boyunca ülkenin en önemli gündem maddeleri arasında yer aldığı ifade edildi.
Açıklamada, 2025 yılında yapılan kamuoyu araştırmalarına yer verildi. Asal Araştırma'nın Şubat 2025'te gerçekleştirdiği çalışmada katılımcıların yüzde 61,2'sinin Türkiye'nin en önemli sorunu olarak ekonomi ve hayat pahalılığını gösterdiği hatırlatıldı. GÜNDEMAR Araştırma'nın "Ekim 2025 Türkiye Gündemi" çalışmasında ise katılımcıların yüzde 79'unun ekonominin kötüye gittiğini düşündüğü aktarıldı.
Açıklamada, TÜİK'in 2025 Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması verilerine atıfla, en yüksek gelire sahip yüzde 20'lik grubun toplam gelirin yüzde 48'ini elde ettiği, en düşük gelir grubundaki yüzde 20'nin ise yalnızca yüzde 6,4'lük pay alabildiği belirtildi.
TÜİK verilerine göre, en zengin yüzde 10'luk grubun yüzde 68'inin, en yoksul yüzde 10'luk grubun ise yüzde 59'unun bir sonraki yıl da aynı gelir grubunda kaldığına dikkati çekilen açıklamada, toplumsal eşitsizliğin statik bir nitelik kazandığı vurgulandı.
Açıklamada, Eurostat verilerine göre Avrupa Birliği ülkelerinde en zengin yüzde 20 ile en yoksul yüzde 20 arasındaki gelir farkını gösteren S80/S20 oranı 4,66 iken, Türkiye'de bu oranın 7,5 olduğu belirtildi. Açıklamada, Türkiye'de en zengin grubun, en yoksul grubun 7,5 katı gelir elde ettiği ve bu farkın Avrupa ortalamasının neredeyse iki katına yaklaştığı kaydedildi.
Ailesinden alınma riski bulunan çocuk sayısı 172 bine ulaştı
TÜİK verilerine göre Türkiye'de en az 17,8 milyon kişinin en temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamadığı belirtilen açıklamada, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın 2026 yılı bütçesinin yüzde 54'ünün yoksullukla mücadele ve sosyal yardımlara ayrılmasının derinleşen yoksulluğun göstergesi olduğu ifade edildi. Bakanlığın 2025'in ilk sekiz ayında bu kaleme 137,7 milyar TL harcadığına dikkat çekildi. Türkiye'de ailesi yanında temel ihtiyaçları karşılanamayan ve ailesinden alınma riski bulunan çocuk sayısının 172 bine ulaştığı da vurgulandı.
Kadınlar ve çocuklar risk altında
Açıklamada, yoksulluğun kadınlar ve çocuklar üzerindeki etkisinin daha ağır olduğuna işaret edilerek, EM-AR Yoksulluk Araştırması'na göre 2024 yılında 18 yaş altı çocukların yüzde 38,9'unun sosyal dışlanma riski altında olduğu, bu oranın kadınlarda yüzde 31,5, erkeklerde ise yüzde 27,1 olduğu aktarıldı. DİSK-AR verilerine göre dört kişilik bir ailenin açlık sınırının 2025 yılının mart ayından itibaren asgari ücretin üzerine çıktığına dikkati çekilen açıklamada, 2025'te asgari ücretin yalnızca ocak ayında açlık sınırının 29 TL üzerinde kaldığı ifade edildi. Son 24 ayda asgari ücretin yalnızca 4 ay boyunca açlık sınırının üzerinde seyrettiği kaydedildi.
Açıklamada, 2005 yılında bir yıllık asgari ücretle 31,5 Cumhuriyet altını alınabilirken bugün bu sayının 9,5'e düştüğünü, asgari ücretlinin 22 Cumhuriyet altını kaybı yaşadığını vurguladı. SGK verilerine göre 2,1 milyon emeklinin sosyal güvenlik destek primi ödeyerek çalışmaya devam ettiğine dikkati çekilen açıklamada, Türkiye Emekliler Derneği verilerine göre geçinemediği için çalışmak zorunda kalan emekli ve yaşlı sayısının yaklaşık 4 milyon olduğu, 60 yaş üstü iş arayan emekli sayısının bir yılda yüzde 21,9 artarak 26 bin 823'e çıktığı ifade edildi.
Borçları nedeniyle yasal takibe alınan kişi sayısının yüzde 20 artarak 1,8 milyona ulaştı
Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi verilerine göre kurumsal olmayan nüfusun yüzde 60,9'unun bankalara borçlu olduğu aktarılan açıklamada, bireysel kredi veya kredi kartı borcu nedeniyle yasal takibe alınan kişi sayısının yüzde 20 artarak 1,8 milyona ulaştığı, bireysel kredi borçlarının toplamda 5,3 trilyon TL'ye çıktığı belirtildi.
Açıklamada, 2026 yılında derinleşen yoksulluğu önlemek için sosyal adaleti güçlendiren bütünlüklü bir yoksullukla mücadele programının hayata geçirilmesi gerektiği vurgulandı. Açıklamada, temel kamusal hakların parasız ve eşit erişilebilir olması, vergide adaletin sağlanması, servet vergisinin hayata geçirilmesi, asgari ücret ve emekli maaşlarının insan onuruna yaraşır düzeye çıkarılması ve kadınlar ile çocuklar için kapsayıcı sosyal koruma politikalarının uygulanması çağrısı yapıldı.