"Sonradan özgürlerin özgürsüz davranışları" - Son Dakika
Yaşam

"Sonradan özgürlerin özgürsüz davranışları"

"Sonradan özgürlerin özgürsüz davranışları"

Yeni doğanların öncekilere hezimeti popüler kültür dedikleri üzerimize yağan istifra. Kültür erozyonu günümüz toplumunun popülaritesi olan bir insanlık afetidir. Depremlerden daha büyük bir kayıp enkazlar, ahlaki yıkımlar… Üstelik sigortası yok yerine inşa edilebilecek bir yapı değil.

05.02.2020 14:17

Yeni doğanların öncekilere hezimeti ve bu vebanın seli, sosyal dedikleri medyadır.Özgür olmak ile sosyal olmak güzel bir betim evet, ama burada kelime anlamları aslını taşımak yerine asılsız istençlere göre farklı anlamlandırılmış ve sanki gerçekte özgürlüğün kavramı çıplaklık, sosyal olmanın şartı ise cüretkâr ahlaksızlıklarmış gibi bir davranış hali seyir alırken aynı kimseler bu yozlaşmış eylemlerin savunmasında hak iddia etmektedir.Görsel kirlilik içeren sosyal platformlara gelmeden önce savundukları haklılıklarına dair gerekçelerini yıkmak adına "Özgürlük" dedikleri kavramlarına açıklık getireyim; Kaldı ki bunlar Özgürlük Heykelinin bile New York İçin değil, o yıllarda Türk toprağı olan mısır için hazırlandığını bile bilmezken özgürlüğün salt manasını nasıl bilsinler.

Özgürlük nedir?

Özgürlük, herhangi bir koşulla sınırlanmama, zorlamaya, kısıtlamaya bağlı olmaksızın düşünme ve davranma durumudur.

Buna göre; dünya yaşamında "Özgür'' olman imkânsızdır. Dünya üzerinde hiçbir düşünce yahut eylem yoktur ki sınırlandırmaya maruz kalmasın.Çünkü Dünyanın kendisi sınırları olan bir gezegendir. Gerçeği bizler ise ölüme mahkûm edilmiş yaşamları dahi sınırlı canlılar kalabalığıyız. Öyle ise, cezaevleri neden özgürlüğü kısıtlayan yapılar diye adlandırılıyor. Aslında bunun nedeni zor bir uzlaşı ama kabul etmeseniz bile bu size kalmış bir görece olmamak kadar, yadsınamaz bir olgudur. Cezaevi dediğimiz yapı mahkûm kimselerin üzerinde bulunan bir başka kimsenin hüküm sağlamasıdır. Yaptırım algısının getirisi olan hapsedilmek zorla alıkoymak dediğimiz eylemin üzerimizde yarattığı çıkarımdan sebep hürriyetimiz kısıtlandı diyoruz. Aslında bu kişilerin sağladığı psikolojik bir yaptırımın algımızda yarattığı kaygıdır. Yaşadığımız gezegen olan Dünya dev bir cezaevinden hatta mezarlıktan farksız, sınırları geniş olmasından sebep bizler özgür olduğumuz algısına kapılıyoruz aslında bu da tamamen imkânlarımıza dayalı bir kazanımdır. Dünya'nın dışına çıkabiliyoruz diyenlere ise; Nereye kadar gidebiliyorsunuz? Diye sormak isterim.

Yine dediğim gibi imkânlarımıza göre sınırlandırmalara maruz kalıyoruz.Bir mekik sahibi bile olsak gidebileceğimiz yerin sınırı yakıtımıza endeksli kısıtlanmış konumların varış noktaları olacaktır. Hayal kurmak dahi özgürlük sayılamayacak kadar dünyaya ait sınırlı bir fantazya çeşnisidir. Düşündüğünüz veya mucidi olduğunuz bir fikrin öncesi olması, elzem öncesi olmasa bile edindiğiniz her yeni fikir dünya için uyarlanmış olmak zorundadır. Düşünceleriniz kısıtlanmış bir haldedir buna en güzel örnek satranç tahtasındaki hamle sayısının sınırlı olması olacaktır.

"Institute for Ethics and Emerging Technologies'(IEET) den George Dvorsky'nin yaptığı hesaplamalara göre oyun ortası pozisyonunda 30 ila 40 hamle hareket sağlarken, her iki tarafın birer yarım hamle arasında düşündüğümüzde bu rakam en fazla 100'ü geçebilir. "

İyice betimlemek adına benzer bir örnek verecek olursak, Türkçe lisanımız satranç örneğinin bir benzeridir. Türkçede ne kadar kelime bilirsen bil hatta filolog (dil Bilimci) olduğunu varsayalım; yine de konuşabileceğin ve de yazabileceğin kelime ile cümleler sınırlıdır. Yeni bir alfabe ile yeni bir dil dahi meydana getirsen onunla da sadece Türkçede konuşabildiklerini konuşabilir ve yazabilirsin. Lisanımız dahi sınırlandırılmışken bu arkadaşlar hangi özgürlüğün davasına soyunuyorlar, hangi hürriyet adına soyunuyorlar? cehaletimi gidermek adına sorarım.

Şimdi, meselenin karşı tarafına geçelim empatiyi sağlamak adına terazimizin darası olan vicdanımız üzerinden ilerleyelim. Burada anlatılmak istenilen hiçbir düşünce inançsal bir yapıya hizmet etmediğini öncelikle belirtelim, kimse sonrasında yobazlık

yaftası ile kaçınılmaz gerçeklikten öyle basit numaralar ile sıvışmasın diye şimdiden altını çiziyorum.Bahsi geçen cümlelerimin hepsi kusura bakmayın ama inanca dayalı görecenizin eleştirisine açık olmayacak, bilimsel paradigmaların yadsınamaz olgularıdır. Yani bu ne sizin ne de benim hoşnutsuzluğumdan ötürü değiştirebileceğim bir görece değildir. Daha iyi anlayabilmen için, kendi yazdığım bir aforizma üzerinden teşbih sana;

"Allah'ın yokluğu yadsınamaz bir varlıktır."

İnsanoğlu gezegene ilk geldiğinde çıplaktı. Çıplaklık ona güvensizlik hissiyatını kazandırdı ve akabinde giyinmeyi gerek edindi devamında ise giysi ile tanıştı. Böylece insanlar giyinmeyi öğrendi bu da onlara tasarım fikrini verdi tasarım ise, farklılık getirdi ve farklı olmanın farkına varan insan teşhiri öğrendi.

Teşhir ise cazibeyi ve cezp etme türlerini keşfetmesine açılan bir yolculuktu. İşte bunun günden bugüne sonu gelmeyen aykırılıkların başkalaşan tarzlarıydı günümüzde moda diye isimlendirdiğimiz tasarımların ürünleri... Öyle ise şunu sormak lazım kendimize, kimsenin olmadığı evimizin içinde bile çıplak oturanımız var mı?Yahut çıplak oturmaya çalışsak bile yaşadığımız iç huzursuzluk bize giyinmeyi yönerge gösterirken, bunu özgürlüğe bahane etmek saçma değil mi?

Yağmurdan, kardan, soğuktan, sıcaktan yine giyinerek korunmuyor muyuz? Yağmura açtığımız şemsiye ya da giyindiğimiz yağmurluk ile havanın şartlarından korunmuyor muyuz? Karlı bir hava şartında kaban ile soğuktan özgür kılınmıyor muyuz? Peki, yine devam edelim bay ya da bayan fark gözetmeksizin duygudaşlık yapmanızı istiyorum, çıplak bir beden ile sokağa çıkıp yürüdüğünüzde mi,yoksa giyinik bir beden ile insan içine çıktığınız zaman mı hürriyetinizde özgüven edinirsiniz?

Özgürlük olgu değil, algısal bir görecedir keza bu görecenin sağlanması için ise giyinmek elzemdir.

Nasıl giyindiğinizi söylemek kimsenin haddine değil ama bunu özgürlüğe dayatanların bu sahte pejmürde bahanelerine bene olmak pek ala bilgi ve birikimin haddinedir.

Haddime dayanarak söylemek isterim ki; tüm bu yazılanlar benim şikâyetimin başlığı bile değil, buraya kadar yazdığım türe satırlar aksini iddia edecek okurlara karşın olgular ile önünü önceden kesip problemin aslını dile getirmektir.

Beni rahatsız eden problem sosyal medya platformlarından özellikle; Instagram.Buraya bakınca manken ve modelliği profesyonel olarak yapan arkadaşlarımızın hesaplarının görüntü içeriğine inanın normal lise öğrencisi bir kız çocuğunun profiline göre fersah fersah daha mazbut. Kadınlar üzerinden niye örnek veriyorsun yobaz demeden hemen önce hemcinslerim üzerinden örnek veriyorum. Pop Star dediğimiz sanatçılar ve uçuk yaşayan sanatçılarımız hatta ve hatta fantezi dünyası rengârenk olan homoseksüelliği karikatürize etmiş en uç yaşayan görüngü, arkadaşların profillerinin ahvali üzerinden yaptığım kısa biç eşleme içeren araştırmamda karşılaştığım tablo çok ilginç, hiç tanınmamış bir tek haberi dahi çıkmamış genç kardeşlerimizin teşhir ettikleri yaşamların vasat ve pespaye hali gözlerimi kanattı. Silahlar ile çekilmiş fotoğraflar ve bunların tanıtımını yapan gayrimeşru çocuklar, Türkiye mafya babaları gibi isimler ile yüz binlerce takipçisi olan hesaplar var.15 16 yaşlarında çoluk çocuğun silahlar ile fotoğrafları, video kayıtları, arabalar ile çekilen fotoğraf kareleri, araba anahtarlarının görgüsüzlük çerçevesinde sergilenmesi, alkol şişelerinin özveri ile süslenmiş masalarının imrenerek çekilmiş fotoğrafları ve tüm bunları meziyet olarak benimsemiş olmaları. Yaptıklarını doğru kazanım olarak istikrarını korurken aynı çıplaklığı özgürlük diye isimlendiren kız çocukları gibi bu kardeşlerimizin de sergiledikleri yanlışa örnek ve özendirici teşhirlerine edindikleri bahanelerinin adına özgürlük demeleri...Bu gençlerin bahanesi olan özgürlüğün ortak edindikleri sığınıkları olmasının nedeni ise, birbirlerine hizmet eden görgüsüzlük pazarında sergilenen yaşamların alıcısı karşı cins taraflar olmasıdır.Hemcinsleri üzerinden prim kazanımı sağladıkları konumlara göre kendilerine denk yaşamların, algoritmasına açılan kısacası, dijital teşhirciliğin yapıldığı paylaşımlardır.

Bunlara karşı daha önce duyduğum cevabım;

" Eee kardeşim sende girip bakma engelle gitsin zorla mı izletiyorlar" diyenler için şunu söylemek gerek, öncelikle bu tür hesapları takip etmesen dahi keşfet bölümüne düşüyor yani evet, zorla izlemeye maruz bırakılıyoruz akabile ben engellerim problem değil ama gençlerimiz çocuklarımız bu tür paylaşımlara denk geldiğinde takip ediyor ve kalabalığın verdiği yanlışı, doğru sanmasına haklılık getirisi sağlıyor ve kimse çocuğunun başında 24 saat nöbet tutamaz.Bunun önlemi alınması gerekiyorsa bence; yasal bir süreç başlamalı bu da yine bizler üzerinden değil, teşhir sahiplerinin oluşturdukları görüntü hesaplarının ahlaki uygunluğuna göre yaş sınırlandırılması şartı konmalıdır. Yani T.C. KİMLİK ile kayıt oluşturulmalı ve +21 yaş içerik barındıran bir profile 18 yaşında olan görüntü sahibi kimseye erişim yasağı konulması gerekmektedir. Biliyorum bu vebanın önüne geçemeyiz belki ama süreci yavaşlatarak daha kaliteli geçmesini sağlayabildiğimiz bir geleceği biraz daha uzun yaşayabiliriz.

Son Dakika Yaşam 'Sonradan özgürlerin özgürsüz davranışları' - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement