Emekliler Yılbaşı İçin Alım Gücünü Kaybetti

Son Güncelleme:

İzmir'de emekli çift, artan gıda fiyatları nedeniyle yılbaşı alışverişinde zorluk yaşıyor.

Haber: Berfin BAYSAN - Kamera: Akın KÜÇÜKKURT

(İZMİR) - İzmir'de yılbaşı alışverişi yapan emekli Yavuz ve Zeynep Karagöz çifti, artan gıda fiyatları ve düşük emekli maaşları nedeniyle temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlandıklarını söyledi. Hindi alamadıklarını belirten Karagöz çifti, yılbaşını evde ve sade bir sofrayla geçireceklerini ifade etti.

İzmir'de yılbaşı öncesi market alışverişi yapan emekli çift Yavuz Karagöz ve Zeynep Karagöz, artan hayat pahalılığı ve düşük emekli maaşları nedeniyle temel gıda ürünlerini dahi almakta zorlandıklarını anlattı. Karagöz çifti, hindi fiyatlarının 2 bin 300 liraya çıkması nedeniyle yılbaşı sofrasında tavuk tercih etmek zorunda kaldıklarını belirterek, emeklilerin her geçen gün daha fazla yoksullaştığını söyledi.

ANKA Haber Ajansı'na konuşan emekli Yavuz Karagöz, emekli maaşlarının alım gücündeki düşüşe dikkat çekerek, "Emekli olarak geçinmek mümkün değil bu ülkede. Niye geçinmek mümkün değil? Ben emekli olduğumda yaklaşık sekiz çeyrek altın alabiliyordum bir emekli maaşıyla. Şu anda ikinin birazcık üstünde; yani üç tane alamıyorum. Şimdi bu kadar bir fakirleşmeyi yaşamışken bunu bugünkü markette de gördük. Bir demet maydanoz 10 TL olmuş. Düşünebiliyor musunuz? İzmir gibi bir yerde, üretimin olduğu bir yerde, taşıma maliyetinin düşük olduğu bir yerde bir demet maydanoz 10 lira olmuşsa emekli nasıl geçinecek" dedi.

"Pazarın kapanmasına yakın gidiyoruz"

Pazarlara kapanış saatine yakın gittiklerini söyleyen Karagöz, "Bunu daha net görmek için aslında market alışverişinde değil de pazar yerinde, akşam pazarın kapanmasına yakın gittiğimizde gördüğümüzde dolaştığımızda, zaman zaman biz de geç saatte gidiyoruz, kapanmaya yakın gidiyoruz; biraz daha uygun fiyata almak için gidiyoruz, orada gördüğümüz manzara insan olarak bizi rahatsız ediyor. İnsanlar kasalardaki, yerlerdeki işe yaramayacak, atılacak şeyleri toplayıp evine götürüyor" diye konuştu.

Yumurta fiyatlarının da emekliler için erişilemez hale geldiğini dile getiren Karagöz, "Şimdi düşünün ki bir koli yumurta alıyorsunuz, içinde 30 tane var, 150 lira para veriyorsunuz. Peki Türkiye'de eskiden yumurta bu kadar pahalı mıydı? Değildi. 50 kuruştu, 75 kuruştu, 1 liraydı ama bugün 6,5–7 liraya, 10 liraya, 12 liraya yumurta satın alınabiliyor. Ha, emekliler bunu alıyor mu? Alamıyor. Alsa bile işte 7 liraya yumurta aldığında günde bir tane yiyor bir kişi ya da iki kişi bir tane yiyor. Yani protein almak için. Halbuki normalde bizim yaşımızdaki emeklilerin günde en az iki tane haşlanmış yumurta yemesi gerekiyor, sağlıklı beslenebilmesi için. İşte bakıyorsunuz insanlar ekmek yiyor, sadece ekmek yiyor, ekmekle karın doyuruyorlar. Şimdi ekmekle karın doyurdukları zaman da başka rahatsızlıklar meydana geliyor. İşte glutenin yüksek olmasından kaynaklı olarak bağırsak sorunları yaşıyor, şeker, tansiyon ve benzeri hastalıklarla da mücadele ediyor. Peki bu hastalıklara yakalanınca da emekliler ne yapıyor? Hastaneye gidiyor ama sağlığa ulaşamıyor. Yani bir kısır döngü zinciri. Oradan bakıyorsunuz eksiye gidiyor, buradan bakıyorsunuz eksiye gidiyor" şeklinde konuştu.

"Emeklilerin düşürüldüğü bu durumu görmek zorundalar"

Yılbaşı alışverişi için yaklaşık bin lira harcadıklarını belirten Karagöz, "Şimdi bugün bir alışveriş yaptık. Yaklaşık bin TL gibi bir para ödedik. Şimdi düşünüyorsunuz; bunun içerisinde içeceğiniz alkolü ya da alkolsüz içki yok, doğru düzgün. E bunun yanında pilav yapacaksınız, bunun yanında meze yapacaksınız, bunun yanında çerez alacaksınız, bunun yanında tatlı… Gerçi alamadığımız için biz helva aldık tatlıyı. Şimdi bunları da koyduğunuzda yaklaşık bir gecenin maliyeti, bizim gibi iki kişilik bir aile için, 3 bin–3 bin 500 lira. Şimdi hiçbir emekli, biz de dahil, bu aldıklarımızın dışındakini alamayacağımız için ve paramız yetmediği için bunlarla yetineceğiz. Tabii ki ülkeyi yönetenler sarayda oturarak ya da Mehmet Şimşek 'emekliler uzun yaşıyor' diyerek ülkeyi yönetemezler. Yani emeklilerin düşürüldüğü bu durumu görmek zorundalar. Bir dönem bir tane Maliye Bakanımız vardı, damat beydi yanlış hatırlamıyorsam da şey demişti: 'Dolarla, euroyla bizim ne işimiz olabilir?' Bugün ne kadar çok işimizin olduğunu bugün görüyoruz. Yani bizim hayatımız her geçen gün insanca yaşayacak koşullardan uzaklaştırılıyor, insanca yaşayacak bir maaşımız yok" ifadelerini kullandı.

"Emeklileri görün, onları açlıkla, yoksullukla terbiye etmeyin"

Yavuz Karagöz konuşmasına şu şekilde devam etti:

"Onun için de emeklilerin bu durumdan kurtulması lazım. Kurtulmanın yolu da herhalde düşünüyorum: örgütlenmeleri gerekiyor. Örgütlenirlerse, sendikalarda bir araya gelirlerse, taleplerini yüksek dille birlikte dile getirirlerse bu sermaye aktarımının emeklilerden, emekçilerden belirli bir burjuvazi kesimine aktarılan sermaye aktarımının durabileceğini, belki de yavaşlayacağını düşünüyorum kendi adıma.

Geçen yıl emekliler yılıydı, biz perişan olduk. Bu sene aile yılıyız. Emeklilerin aileleri perişan olmasın diye siyasi iktidara çağrım şudur ki: Emeklileri görün, onları açlıkla, yoksullukla terbiye etmeyin. Günü saati geldiğinde onlar da oy vermeyerek size cevabını verecektir diye düşünüyorum. Alamadık çünkü hindinin fiyatı çok pahalıydı. Şimdi tabii ki emekli aslında bu yıl hindi almamazlık yapmıyor. Geçen yılda alamadı, ondan önceki yılda alamadı. Onun yerine en ucuz olan beyaz ette tavuğu tercih ediyor. Niye? Ancak parası ona yetiyor. Bu hak ettiği yaşam mı? Değil.

Yani ben inanıyorum ki emekliler de diğer insanlar gibi yılbaşı akşamında çok mükemmel bir sofra kurmak isteyebilirdi. Ama maalesef… Ne biz ne de onlar böyle bir sofra kurma şansına sahip değiliz. Onun için de cebimizdeki paraya ya da kredi kartımızın limitine göre yaşamak zorundayız. Onu yapıyoruz. Yani bütün emeklilerin cebinde en az üç tane, dört tane kredi kartı var ama hepsinin limiti dolmuş durumda. Maaşını alacak, götürecek; kiradan, elektrikten, sudan kalan kısmını oraya yatıracak. Oradan da bir sonraki aya kadar döndüre döndüre, biraz oradan biraz buradan, işte bir şekilde yaşamaya çalışacak.

"İnsanca yaşayacağımız gıdalara ulaşabilmeliyiz"

Tabii bütün bunlarda bize, emeklilere de suç düşüyor. Yani sadece bir yerleri suçlamak istemiyorum. Sonuçta bizler de her birimiz 25–30 yıl, 35 yıl, 40 yıl bu ülkede çalışmış insanlarız. Yaşam kalitemizin düştüğünün farkında değiliz. Farkına vardığımızda da iş işten geçmiş oluyor. Onun için de birazcık soğan-ekmek yemekten vazgeçmemiz gerekiyor. Biraz insanca yaşayacağımız gıdalara ulaşabilmeliyiz.

Çünkü bu ülkede tavuk, hindi, kaz, koyun, dana, inek beslemesi çok rahat olan ve merası çok olan bir ülkeydik. Ama bugün biz ete ulaşamıyoruz. Kırmızı ete zaten hiç ulaşamıyoruz. Dört tarafı, üç tarafı denizle kaplı olmasına rağmen insanlar balığı gidip alırken düşünerek alıyor. Yani bırakın kırmızı eti, balık alamıyoruz. Halbuki dünyanın en ucuz eti balıktır. Ama bizim ülkemizde pahalı. Bugün emeklilerin yüzde 85'i herhalde 10 yıldır sinemaya gitmemiştir. 20 yıldır tiyatroya gitmemiştir. 25 yıldır, 30 yıldır ya da 15 yıldır ailesiyle dışarıda gidip bir yemek yememiştir. Bir tatil hayaldir. Emekliler artık misafir kabul edemiyorlar. Yani dostları dahi olsa sadece çay içmeye kabul edebiliyorlar, yemeye kabul edemiyorlar. O durumdayız."

"Eskiden böyle değildi. Rahat alışveriş ediyorduk"

Yavuz Karagöz'ün eşi Zeynep Karagöz ise alışveriş yaparken artık kilo ile ürün almaya cesaret edemediklerini belirtti. Karagöz,  "Eskiden kilo ile alıyorduk. Gördüğünüz gibi bugün markette 100 liranın üzerinde fiyatları görünce kilo ile almak içimizden gelmedi. Yani 'içimizden gelmedi' derken cesaret edemedik kilo ile almayı. Çünkü kilo ile tartarken de bazen kiloyu da geçebiliyor. Korka korka, elimiz titreyerek iki taneyi aldık. Şimdi fiyatlara baktım; iki tane meyveye 70 lira ücret ödemişiz. Yani bu çok… Bana çok garip geliyor. Eskiden böyle değildi. Rahat alışveriş ediyorduk. Ben diyorum ki en azından biz iki kişiyiz. Emekliyiz, yaşımız 60'ın üzerinde. Hani benim bir çocuğum olsaydı şu anda evde yemek yapmak zorunda olduğum, onun beslenmesi için çok daha iyi şeyler alıp onu o şekilde beslemek isterdim. Yani şimdi şu aldığımız şeylerle benim çocuğumu istediğim gibi besleme şansım yoktu. Biz daha az yemek, daha sağlıklı olmak için özellikle akşamları çok fazla yemek yemeden, rahatsızlanmamak için o şekilde dikkat ediyoruz. Ama çocuğum olsaydı yanına pilavını yapardık, tatlısını, şusunu busunu derken boyumuzu aşardı illa ki" dedi.

"Bizi bu hale getirenler utanmıyor"

Eskiden pazara gitmeyi sevdiğini anlatan Karagöz,  "Gezerdim, bakardım, pazarcılarla ahbaplık ederdim. Hatta belirli pazarcılarım vardı, konuşurduk, sohbet ederdik. Şimdi giderken fiyatları gördüğüm zaman zaten canım sıkılıyor. Hemen bir an evvel alıp oradan çıkıp gitmek istiyorum. Ondan sonra eve gittiğimde de böyle bir pişmanlık oluyor. 'Allah'ım' diyorum, 'şu kadar şeye bu kadar para verdim; ne var ortada, hiçbir şey yok.' Yani bunun yağı yok, salçası yok, baharatı yok, yanında yapılacak ek yapılan şeyleri yok. Onun için çok can sıkıcı. Pazara gittiğimizde kahroluyorsun. O yere dökülmüş, çürümüş şeyleri karıştıran insanlar var. Çok üzücü bir şey. Ama bizi bu hale getirenler utanmıyor. Utanmadıklarını da meclisten güzelce ifade ediyorlar; "utanmıyoruz" diye de söylüyorlar. Bizim sadece aldığımız asgari ücret ya da asgari ücretin altında aldığımız emekli maaşları… Biz yıllarca prim ödemişiz, çalışmışız, emek vermişiz bu ülkeye. Hakkımız bu değil" diye konuştu.

Bu yıl yaşayacakları yılbaşı sofrasının, 10 yıl önce kurdukları yılbaşı sofralarıyla kıyaslanamayacak kadar farklı olduğunu belirten Karagöz, şu ifadeleri kullandı:

"Hiç kıyaslanacak gibi değil. Hiç kıyaslanacak gibi değil, kesinlikle. Çünkü o zaman kalabalık oluyorduk; 10 kişi, 15 kişi… Hep sofralar hazırlanıyor, etler kızartılıyor, köfteler yapılıyor. Bir sürü aperatif şeyler hazırlanıyordu. Yani masada yok yoktu. Ama alırken de hiç… 'Bu kadar insan geldi, bu kadar da para harcadım, tüh' demiyorduk. Seve seve harcıyorduk. Gönlümüzden geldiği gibi güzel eğlenelim, ona bakıyorduk. Harcadığımız para dikkatimizi çekmiyordu.

Ama şimdi ilk önce harcadığım, cebimden çıkan para benim için önemli. Yani yılbaşında geçireceğim güzel zamandan öte. Şimdi burada bin lira para harcadık. Maaşımızın onda biri yani.  İki tane meyve 65, bir tane meyve 45 lira ödemişiz yani. Eskiden bunların kilolarca meyvesi alınıyordu, bu tek meyveye verdiğimiz paralarla. Eskiden Avrupalılara özeniyorlardı; pazardan tek meyve alıyorlar diye. Onlar bunu yoksulluktan değil, yeteri kadar harcayıp çöpe atmamak adına yapıyordu. Biz şimdi yoksulluktan dolayı böyle almak zorunda kaldığımız için o şekilde alışveriş ediyoruz. Kötü bir durum.

"Tavuğumuzu pişireceğiz"

Yani küçük çocuğu olanlar, asgari ücretle yaşayanlar, evi kirada olanlar… Durum tabii ki çok kötü. Ben hesap ederken yapamıyorum. Nasıl geçiniyorlar? Doluya koyuyorsun almıyor, boşa koyuyorsun dolmuyor. Diyorsun 14 bin lirayla ya da 16 bin lirayla… Kiraya verse nasıl geçiniyor, geçinse nasıl kira ödüyor, anlamış değilim. Şimdi sofrada olacak olan pirinç pilavı ya da bulgur pilavı. Tavuğumuzu pişireceğiz. Yanına salatamızı yapacağız, bol yeşillikli. Yanına bir de havuç tarator gibi, bir de patates salatası. O şekilde, o kadar yeterli diye düşünüyorum. Yeni yıl tüm ülkemize güzel günler getirsin. Bu günler artık bitsin. Refah içinde, sadece mutlu olmak için alışveriş ettiğimiz zamanlarımız geri gelsin diye istiyorum."

Kaynak: ANKA