Kıyı Ege Belediyeler Birliği Başkanı Aras: "Yerel Yönetimlerin Yetkilerini Zayıflatmak, Demokrasiyi Zayıflatmaktır"
Kıyı Ege Belediyeler Birliği’nin 2025 Aralık ayı encümen toplantısında konuşan Birlik ve Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras, “Yerel yönetimler, demokrasinin temel karşılığıdır. Yerel yönetimler olmazsa demokrasi ortadan kalkar. Halk, kendini yönetecek insanları kendisi seçer. O yüzden yerel yönetimler bu kadar kıymetlidir, yerel yönetimlerin yetkilerini zayıflatmak, demokrasiyi zayıflatmaktır” dedi.
Haber: Esma TURAN
(MUĞLA) - Kıyı Ege Belediyeler Birliği'nin 2025 Aralık ayı encümen toplantısında konuşan Birlik ve Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras, "Yerel yönetimler, demokrasinin temel karşılığıdır. Yerel yönetimler olmazsa demokrasi ortadan kalkar. Halk, kendini yönetecek insanları kendisi seçer. O yüzden yerel yönetimler bu kadar kıymetlidir, yerel yönetimlerin yetkilerini zayıflatmak, demokrasiyi zayıflatmaktır" dedi.
Kıyı Ege Belediyeler Birliği'nin 2025 Aralık ayı encümen toplantısı, Menteşe ilçesinde bulunan Türkan Saylan Çağdaş Yaşam Merkezi'nde yapıldı. Toplantıya, Tire Belediye Başkanı Hayati Okuroğlu, Ayvalık Belediye Başkanı Mesut Ergin katıldı.
Toplantıdan önce açıklama yapan Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras, konuşmasına geçtiğimiz günlerde hayatını kaybeden Şehzadeler Belediye Başkanı Gülşah Durbay'ı anarak başladı.
Aras, şöyle konuştu:
"Ege; turizmin, tarımın, kültürün, tarihin, emeğin ve doğanın iç içe yaşadığı, iç içe geçtiği çok özel bir coğrafya. Bu zenginlik aynı zamanda çok ağır bir sorumluluğu da beraberinde getiriyor. Mevsimsel nüfus artışları, altyapı eksikleri; yine iklim krizi, su baskısı, kıyı alanlarının tahribatı, afet riski ve barınma sorunları… Bunlar tek tek belediyelerin sınırlarını aşan sorunlar ve bölgesel akıl ile dayanışma gerektiren başlıklar. O yüzden Kıyı Ege'nin önemini bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Biz, bilgiyi paylaşan, deneyimi aktaran, yine ortak çözüm üreten bir zeminden geliyoruz. Kıyı Ege Belediyeler Birliğimiz böyle bir zemin. Encümen olarak aldığımız her karar, yine bu anlayışın somut bir tezahürüdür. İklim krizinden söz ettik. İklim krizi artık geleceğe dair bir öngörü olmaktan çıkmıştır. İklim krizi, gündelik hayatın bir parçası haline gelmiştir. Yaşadığımız orman yangınlarıyla, sel ve su baskınlarıyla, kuraklıkla bunu deneyimleyebiliyoruz. Her gün yeni bir krizle uyanabiliyoruz. Özellikle kuraklığın, su kaynaklarındaki azalmanın, ekosistem kaybının, biyoçeşitliliğin yok olmasının ve yangın riskinin kentlerimizi doğrudan etkilemesi kaçınılmazdır. Yine hem insan ihtiyacı olarak kullanılan su, hem de tarımsal alanlarda kullandığımız su, şu anda tehdit derecesinde azalmaktadır. Bununla ilgili önlemlerimizi de tabii ki almak zorundayız."
Dalaman ilçesinde Kille Koyu'na yapılmak istenen yat bağlama iskelesine değinen Aras, "Kille Koyu'nu sadece 186 yat sahibine tahsis etmek gibi bir durum söz konusudur. Halbuki oradan yüz binlerce insan, halk, o bölgenin sakini ve misafiri faydalanmaktadır. Özellikle kıyılara yapılan bu müdahaleler; yine kıyıların özelleştirilmesi, turizm amaçlı tahsis edilmesi, yat limanı ve marina projeleri üzerinden doğaya yönelen bu baskılar, güzelliklerimizi geri dönülmez şekilde tahrip etmektedir. Biz de yerel yönetimler olarak, halkın temsilcileri olarak, tabii ki hukuk yoluyla ve zaman zaman da eylemsel çalışmalarla, bize sorulmadan oldubittiye getirilen bu kararları reddediyoruz ve geri döndürmeye çalışıyoruz" dedi.
Maden yasasına değinen Aras, "Kentimiz kültür ve turizm kentidir, tarım kentidir. Bu kentin bu niteliklerinin dışına çıkarılmaması gerekir. Sadece bizim kentimiz değil; Kıyı Ege'nin bütün bölgelerinde tarım, turizm, tarih ve doğa iç içe geçmiştir. ve oralarda yapılacak ağır sanayi tesisleri, madencilik faaliyetleri, yine ağır enerji üretim tesisleri; tarımın, turizmin ve kültürel tarihin niteliğine zarar verecektir. Bugün Muğla'mızda ve bölgemizde yaşadığımız, özellikle fosil yakıt çıkarmak için hayata geçirilen ve 'zeytinlik yasası' dediğimiz bir yasa vardır. Aslında bu bir maden yasasıdır. Zeytinliklerin taşınması ve orada madencilik faaliyetlerinin yapılmasıyla ilgilidir. Tabii sadece oradan taşınan zeytin olmuyor. Binlerce yıldır yaşayan bütün insan, kültür ve yaşam da taşınıyor aslında. ve geride bir çöl bırakılıyor. Bunların geri dönüşü planlanmış olsa da arkadaşlar, artık milyonlarca yılda oluşmuş bu güzel doğa parçasının tekrar geri gelmesi imkansıza yakındır. En büyük örneklerden biri de Bafa'dır. Bafa ve Beşparmak Dağları, Latmos, Herakleia… Buralarda yapılacak madencilik faaliyetleri, o bölgenin ekosistemini ve doğal yapısını tamamen bozacak faaliyetlerdir" ifadelerini kullandı.
Aras, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Belediyelerin yetkileri elinden alınmak isteniyor. Daha çok merkezi hükümet veya merkezi idare tarafından, yerel yönetimin yetki alanındaki faaliyetler de yapılmak isteniyor. Bununla ilgili her geçen gün yeni bir durumla karşılaşıyoruz. En son iş yeri açma ve çalıştırma ruhsatlarıyla ilgili bir karar alındı. "İki ay içerisinde verilmezse bakanlığa geçer" deniliyor. Mesela yine gürültü denetimleriyle ilgili ruhsat yetkisi belediyelerden alındı, Çevre Bakanlığı'na verildi. Ancak denetim yetkisi belediyelerde bırakıldı.
Bugün yine yapı kayıt belgeleri, yani imar barışıyla ilgili bir konu var. İmar barışını çıkaran bakanlık diyor ki 'Ben imar barışını çıkarırım.' Hiçbir şekilde depremsellik durumuna bakmıyor. Riskli yapı olup olmadığına bakmadan herkese imar barışından faydalanma hakkı veriliyor. Sonra tekrar inceliyoruz deniliyor ve bir bölümünü iptal ediyorlar. 'Ormana olmuyormuş' diyorlar, 'kıyıya olmuyormuş, doğal sit alanına olmuyormuş' diyorlar ve iptal ediyorlar. Sonra belediyelere deniliyor ki 'Gidin, yıkın.' Şimdi izni veren sensin. Parayı tahsil eden sensin. Belediyeye diyorsun ki 'Git, yık.' Hiçbir şekilde bir deprem riski analizi yapmadan bu belgeleri verdin. Şimdi diyorsun ki buraların deprem riskini yapma sorumluluğu da belediyededir.
Belediyelerin gücünü azaltacağımıza, artırmamız gerekiyor. Belediyeler, halkla iç içe olan, halkın seçtiği temsilciler tarafından yönetilen kurumlardır. Yetkiyi verin, denetleyin. Sizden 'denetlemeyin' diye bir istekte bulunmuyoruz. Sonuna kadar denetleyin. Elinizde her türlü enstrüman da var zaten. İstediğinizde kayyum atıyorsunuz, istediğinizde belediyeleri müfettişlerinizle denetliyorsunuz, istediğinizde soruşturma açıyorsunuz. Her şeyi yapıyorsunuz zaten. Elinizde olmayan bir denetim yetkisi mi var acaba? ya da bizim yapamadığımız ne var da siz bunu bizden daha iyi yapacaksınız? Bunu da bir kez daha kamuoyunun takdirlerine sunuyorum. Bu önemli bir konudur. Yerel yönetimler, arkadaşlar, demokrasinin temel karşılığıdır. Yerel yönetimler olmazsa demokrasi ortadan kalkar. Halk, kendini yönetecek insanları kendisi seçer. O yüzden yerel yönetimler bu kadar kıymetlidir, bu kadar önemlidir. Yerel yönetimlerin yetkilerini zayıflatmak, demokrasiyi zayıflatmaktır. Bunu da bir kez daha çok net bir şekilde ortaya koymuş olalım."