Lüks Lokanta ve Otellerin 'Etçii'si Oldu, 20 Milyon YTL Ciro Yakaladı

Son Güncelleme:

Babasının Canlı Hayvan Komisyonculuğu İşini Et Fabrikasına Dönüştüren Erzurum Horasanlı Mehmet Emin Arslan, En İyi Restoranların, Uluslararası Otellerin Et Tedarikçisi Olup, 20 Milyon YTL Ciroya Ulaştı. İstanbul'daki Musevi Cemaatinin, Armutlu'daki 'Dükkan'ın Etlerini de Veren Arslan'ın Şirketi, Etçii Markasıyla Steakhouse&butcher Shop'lar Açacak.

Babasının canlı hayvan komisyonculuğu işini et fabrikasına dönüştüren Erzurum Horasanlı Mehmet Emin Arslan, en iyi restoranların, uluslararası otellerin et tedarikçisi olup, 20 milyon YTL ciroya ulaştı. İstanbul’daki Musevi cemaatinin, Armutlu’daki ’Dükkan’ın etlerini de veren Arslan’ın şirketi, Etçii markasıyla Steakhouse&Butcher shop’lar açacak.


TÜRK insanının daha çok kurban bayramlarında ’tadına doyduğu’ et konusundaki üretim ve ticaret yeniden şekilleniyor. Son yıllarda sayıları hızla artan et market zincirlerine şimdi ABD’deki gibi hem et yenebilecek hem et satın alınabilecek ’steak house&butcher shop’ zincirleri de ekleniyor. İstanbul ve Marmara Bölgesi’ndeki lüks restoranların, ünlü kasapların, otel zincirlerinin, catering firmalarının, Merkez Bankası ve Denizcilik İşletmeleri gibi önemli kurumların etini sağlayan, 300 noktaya et satan Emin Hayvancılık Et Gıda Sanayi ve Ticaret İthalat İhracat Ltd.’in sahibi Mehmet Emin Arslan, ’Etçii’ markasıyla ’steak house&butcher shop’ zinciri kuruyor. Yıllardır Musevi cemaatinin etini de temin ettiğini anlatan Arslan, ilk şubesini Nişantaşı City’s’de, ikincisini Tuzla’da tersane bölgesinde açtığı dükkanlarının sayısını 2010’a kadar 10’a çıkaracaklarını söylüyor.


180 baş hayvan


Armutlu’da açtığı ’Dükkan’ ile ünlenen Emre Mermer’in etini de veren ve "Emre Bey vatandaşın et konusuna yeniden ve doğru şekilde ilgi duymasını sağladı" diyen Arslan’ın Tuzla’daki 2 bin 500 metrekare kapalı alana sahip tesisinde haftada 150-180 arası büyük baş hayvan işleniyor. Firma geçen yıl 20 milyon YTL ciro yaptı. Üretimde ve mağazada 60 kişi çalışıyor. Eğer anlaşma sağlanırsa Leipzig’de de bir et tesisi satın alınacak.


17 yaşında şirket


Mehmet Emin Arslan şöyle başlıyor anlatmaya: "Erzurum, Horasan, Kemerli Köyü’ndenim. Babam Ahmet Bey, İstanbul Ticaret Borsası’nda canlı hayvan komisyonculuğu yapıyordu. Halen de orada meclis üyesidir. O sürekli İstanbul’daydı. Biz ise aile olarak Horasan’da ve köyde yaşardık. 7 yaşından itibaren hayvanlarla beraberim. Çobanlıkla başladım. Babam ticareti bu şekilde 1989’a kadar devam ettirdi. O tarihte aile olarak İstanbul’a Sütlüce’ye taşındık. Hasköy Lisesi’nde okudum. 17 yaşımdayken de kendi şahıs şirketimi kurdum. Babamın yaptığı işleri yapmaya başladım. Sonra da askere gittim."


Babası gibi ticaret yaparken, askerlik çağı geldiğinde askere gittiğini belirten Mehmet Emin Arslan, şöyle devam ediyor: "Askerde çok büyük tecrübe edindim. Çünkü kantinin muhesebecisi oldum. O dönemde sadece ticaret değil üretim yapmanın da şart olduğunu anladım. Üstelik memleketin birçok yerinde mezbahalar da vardı. Dolayısıyla canlı hayvanı İstanbul’a taşımak yerine, aldığımız yerde kesmeyi, soğuk zincirle taşımayı işleyip satmayı planladım. Askerden gelince kardeşimle 1996’da yeni şirketimizi kurduk."


Musevi cemaati


1990’dan itibaren İstanbul’daki Musevi cemaatinin etini de temin etmeye başladıklarını anlatan Arslan, 1996’dan itibaren de kesim ve işlemeye başlayınca cemaat ile Koşer şartlarına uygun yeni bir çalışma düzeni oturttuklarını belirtiyor. Arslan, şöyle konuşuyor: "Bir dönem Maret ile de çok iyi iş yaptık. Haftada 250 büyük baş kesip Maret’e satabiliyorduk. Maret’in tedarikçilerinden biri olmak bizim için dönüm noktası olmuştu. Çok iyi cirolar yaptık. Sonra da toptan satışa yöneldik."


Kasap ustam İsak Manisa oldu, eti ondan öğrendim


ETÇİİ’nin patronu Mehmet Emin Arslan, et konusunda ne öğrendiyse hepsini Musevi kasap İsak Manisa’dan öğrendiğini belirtiyor ve şöyle konuşuyor: "Ben kesmeyi ve parçalamayı çok büyük bir ustadan öğrendim. Ustam İsak Manisa’dır ve onun babası, dedesi de kasaptı. Beni o yetiştirdi. Bu benim için çok büyük avantaj. Çünkü Musevi cemaatinin et kültürü çok yüksektir. Kesim, soğutma, parçalama, satışa sunma konusunda beni çok iyi yetiştirdi. Ayrıca ticareti de ondan öğrendim ki Musevi hemşehrilerimiz ticareti çok iyi bilirler."


Kurban etini hemen yiyen böbreklerini mahvediyor


TÜRKİYE’de et kültürünün çok geri olduğunu ileri süren Mehmet Emin Arslan, Türklerin et konusunda doğru sandığı birçok yanlış olduğunu, bazı yanlışların da sağlık açısından ciddi tehlike yarattığını belirtiyor. Arslan, şunları söylüyor: "Mesela ’yağsız et iyi olur’ ya da ’dağda bayırda yayılan sığırın eti iyidir’ gibi efsaneler kesinlikle yanlış. Etin kalitesi ve lezzeti yağın dokular içine işlemiş olmasıyla doğru orantılıdır. Yağsız et yararsız ve tatsız olur. Burada ’lop yağ yararlıdır’ demiyorum. ’Ete işlemiş yağ iyidir’ diyorum. Hayvanın kuru apra, mısır ve buğday ile beslenmesi de en sağlıklı beslenmedir. Dağda bayırda ne yerse etine o siner. Bazı insanlar ’bu et kokuyor diyorsa’ bunun nedeni budur. Bir de kurban eti sorunumuz var. Vatandaş kurbanı kesiyor ve hemen pişirip yiyor. Bunun iyi bir şey olduğunu sanıyor. Oysa bu et ölmemiş, içinde bakteri yoğun, PH değeri çok yüksek ve bu durumdaki et özellikle böbrekler üzerinde çok olumsuz etki yapıyor. Bu et hiç değilse 1 gün dinlenmiş olmalı. Kurban Bayramı’nın 4 gün olduğunu da unutuyoruz. Hayvanları ilk gün kesme derdindeyiz ki bu da yanlış."

Kaynak: DHA